Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Takvim de Bugün

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
4 Ocak 2006

4 Ocak 2006

Bugün 4 Ocak 2006 Zilhicce:4 K.Evvel:22 Kasım:58 Sultan Ahmet Camii’nin Temelinin Atılışı (1610)

31156632_165be4a99f_b.jpg



KEHF SURESİNİN SON ON AYETİ KİŞİYİ DECCAL FİTNESİNDEN KORUR
Ebû Davut... Ebû Derda'dan rivayet ettiği bir hadisinde; Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Kehf sûresinden on ayet ezberleyen kimse, Deccal'ın fitnesinden korunmuş olur." (Müslim)
Yine Ebû Davud... Katâde'den rivayet ettiği başka bir hadiste; Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Kehf suresinin başındaki âyetlerden ezberleyen kimse Deccal'dan korunmuş olur." (Tirmîzî)
Ebû Davud yine Katâde'den rivayet ettiği bir hadiste şöyle buyrulduğunu nakletmektedir:
"Kehf suresinin sonundan on ayet ezberleyen kimse, Deccal'ın fitnesinden korunmuş olur." (Ahmed b. Han-bel)
Deccal'dan uzak durmak gerektiği de İmran b. Husayn'dan rivayet edilen şu hadisle emredilmektedir: "Deccal'ı duyan ondan uzaklaşsın."
Bir başka hadiste de Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Mümin kişi Deccal'ın yanına gelir. Onun mümin biri olduğunu sanır. Ortaya attığı şüpheli şeyler nedeniyle ona tabi olur." (Ahmed b. Hanbel, 4/441 Allah inananları Deccalin şerrinden korusun.

31156630_00e1e0a0f1_o.jpg


BİR HADİS
İmanca mu'mirilerin en olgunu, ahlakı en güzel olup, aile fertlerine karşı en yumuşak, lütufkar davranandır." Tirmizi

31163520_f848ba083e_o.jpg


BİR AYET
"Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. O, dilediğini bağışlar, dilediğine ceza verir. Allah çok bağışlayan çok merhamet edendir." Fetih 14

31163519_18320da5ad_o.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
6 Ocak 2006

6 Ocak 2006

Bugün 6 Ocak 2006 Zilhicce:6 K.Evvel:24 Kasım:60 Abdülkadir Udeh’in Şehadeti (1954)

31181304_67e5e04d2c_b.jpg


KURBAN KESMEK VE İSLAM
Allah (.c.c) Kur'an-ı Kerim'de Kevser suresinde şöyle buyurmaktadır.
"(Habibim) Gerçekten biz sana Kevseri verdik. O halde Rabbin için namaz kıl ve kurban kes. Sana buğz eden (yok mu iste asıl) ebter (zürriyetsiz) olan odur." (Kevser 1-3)
Bu surede geçen Kevser hakkında: "Kevser, Cennette bir nehirdir. Suyu baldan tatlı, sütten beyaz ve kaymaktan daha yumuşaktır. Kenarları zebercedden, kapları ise gümüştendir." denilmiştir.
İbn-i Abbas'a bir kısım kimseler, Kevser, Cennette bir nehirdir diyorlar, siz ne dersiniz? diye sorulduğunda: "Kevser çok hayır anlamına gelmektedir. Cennetteki nehir de çok hayır manasınadır." diye cevap vermiştir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ise kurban kesmek ile ilgili şöyle buyurmuşlardır.
"Her kim Kurban kesecek derecede genişlik (zenginlik) bulurda kurban kesmezse, bizim namazgahımıza yaklaşmasın. (Müstedrek)
Kurban kesmek Hz. Adem (a.s.)'den itibaren bütün peygamberlerin ümmetlerine tavsiye ettiği bir ibadettir. Kur'an-ı Kerim 'de Rab'bimiz şöyle buyurmaktadır.
"Ey Muhammedi onlara, Adem'in iki oğlunun kıssasını hakkiyle oku. Onların her ikisi de birer kurban takdim etmiş, birinin kurbanı kabul edilmiş, diğerinin ki kabul olunmamıştır. Kurbanı kabul olunmayan, diğerine: "Mutlaka ben seni öldüreceğim," demişti. Kurbanı kabul olunan kimse de şöyle demişti: Allah ancak takva sahiplerinin kurbanını kabul eder. (Maide 27)

31181307_40460f8f50_b.jpg


BİR HADİS
"Allah'ım! Yaratılışımı güzel yaptığın gibi, ahlakımı da güzelleştir" (Ahmet İbn-i Hanbel)

31181308_b578f3d8a8_b.jpg


BİR AYET
"Kim Allah'a ve Rasulûne iman etmez ise bilsin ki biz, kafirler için çılgın bir ateş hazırlamışızdır." Fetih 13

31181309_79709ae354_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
16 Ocak 2006

16 Ocak 2006

Bugün 16 Ocak 2006 Zilhicce:16 K.sani:3 Kasım:70 Sultan III. Murat’ın Vefatı (1595) Refah Partisinin Kapatılması (1998)

33365258_c247f473dc_b.jpg


BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Rasulullah (s.a.v) islam dinini tebliğ etmeğe başladıktan sonra, cahiliye neslinin kullandığı Bismi'l-Lat Bismi'l-Uzza "Latin adı ile Uzza'nın adı ile" sözlerine itibar etmemiş. "Ey Allah'ım, senin adınla" anlamına gelen "Bismi-ke Allahümme" ve "Allah'ın adıyla" anlamına gelen "Bismillah!" sözlerini kullanmıştır. Ancak Kur'an-ı Kerim'de Neml suresinin otuzuncu ayeti nazil olduktan sonra besmele son halini almıştır.
Peygamberimiz (s.a.v.)'den besmele ile ilgili varid olan hadislerden bazılarının mealleri şöyledir.
- "Bütün semavi kitapların anahtarı "Bismillahirrahmanirrahim 'dir" (Ramu-zü'l-e hadis 241)
- "Bir sıkıntıya, darlığa düştüğün zaman Bismillahirrahmanirrahim ve vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azım (Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla ve Kuvvet ve kudret sahibi ancak yüce azim olan Allah'tır.) de. Çünkü Allah-ü Teala bunların hürmetine nice bela ve musibetleri def eder." (Ramuzü'l-Ehadis 66)
- "Sizden biriniz evine girmek istediği zaman şeytan onu takip eder. O kimse evine Bismillahirrahmanirrahim diyerek girdiğinde şeytan şöyle der: Artık bana bu eve girmek için bir kapı kalmamıştır." (Müslim El-Ezkar 26)
Müslümanlar olarak Besmelesiz anımız olmasın.

33365257_08827b75a2_b.jpg


BİR AYET"Ey iman edenler, (düşmanlarınıza karşı) tedbirinizi alın da savaşa bölük bölük çıkın ya da topluca çıkın. (Nisan 71)

33365256_1740c23f90_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
17 Ocak 2006

17 Ocak 2006

Bugün 17 Ocak 2006 Zilhicce:17 K.sani:4 Kasım:71 Körfez Savaşı Başladı (1991)

33365255_55044d7d05_b.jpg



BEŞERİ GÜÇLERE KARŞI MUSLÜMANIN TUTUMU
Beşeri güçler ikiye ayrılır.
Birinci Güç: Allah'a inanan, Allah'ın önerdiği hayat tarzına teslim olmuş ve insanların saadeti, hidayeti için çalışan güçtür, iyilik, doğruluk, faydalı olan ve adil olan için çalışan bu güç ile birlikte olmak bir görevdir. Allah müslümanlardan birlikte hareket etmelerini istemektedir.
İkinci Güç: Allah'a bağlı olmayan, O'nun önerdiği hayat tarzına teslim olmayan, heva ve hevesatını ilah edinen ve insanları köle olarak görüp onları ezmeyi, sömürmeyi esas alan güçlerdir. Bu güçlere karşı direnmek, mücadele etmek, onların zulmünden insanlığı kurtarmak için cehdü gayret göstermek ayrıca bir görevdir.
Bu batıl ve zalim güçlerin büyük ve saldırgan olması müslümanları asla yıldırmamalıdır. Mutlak güç Allah'ın gücüdür. Kuvvet ve kudret sahibi ancak Allah'tır. Müslüman gücünü bu inançtan alır ve Allah'a inanır ve mücadele eder. Rab'bimiz şöyle buyurmaktadır. "Nice az sayıda ki topluluk, Allah'ın yardımı, izni ile (kendilerinden) kalabalık bir topluluğu yenmiştir." (Bakara 249)
"İslamın gücü, Allah'ın gücüdür. Onu kimse yenemez."


33365254_cf360b2cd5_b.jpg


HATIRLATMA
Dünya imtihan dünyasıdır, bu imtihanı kazanmak için ne yaptık bugün.

34155358_2099b8cb95_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
18 Ocak 2006

18 Ocak 2006

Bugün 18 Ocak 2006 Zilhicce:18 K.sani:5 Kasım:72 Yabancı Sermayeye Teşvik Kanunu Kabulü(1954)

34208031_e46eb2fb15_b.jpg


AKIL VE ÖNEMİ
Bilindiği gibi her faziletin bir esası ve her edebin bir kaynağı vardır. İnsanların fazileti ve beşeriyetin devamı ise Cenâb-ı Allah'ın din için asıl. dünya için direkt kıldığı akıldır.
Akıl en büyük nimettir. Allah insanlara din için aklın tam olmasını gerekli kıldığı gibi dünya işlerinin düzenlenmesi içinde aklın dayanılmasını zaruri kılmıştır.
Akıl ibadetlerin her çeşidinin aslı ve esasıdır. Peygamberimiz (s.a.v.) "İnsan, aklı gibi hidayete eriştiren ve felaketten kurtaran bir şey kazanmadı" buyurarak aklın ne kıymetli bir nimet olduğunu beyan etmiştir. Yine Peygamberimiz (s.a.v.) başka bir hadislerinde şöyle buyurmuştur. 'Her şeyin bir direği ve dayanağı vardır. Kişinin yaptığının direği de akıldır. Kişinin Rab'bine ibadeti aklı miktarıncadır. Rablerini inkar edenler: "Eğer biz söz dinler, aklımızı kullanır (insanla) olsaydık şu çılgın cehennem ehli arasında bulunmazdık. (Mülk 10) diye pişmanlık gösterisinde bulunacaklardır."
Peygamberimiz (s.a.v.): "Akıl; kalbde hak ile batılı ayırd eden bir nurdur." buyurmuşlardır.
Ulemadan Âmir bin Kays "Aklın seni dinen yakışıksız söz ve fiillerden men ediyorsa gerçekten akıllısın" demiştir.
Allah dostları ise "Kim islam davası için, bütün gücünü ortaya koyarak daha çok çalışıyorsa işte o akıllıdır." demişlerdir.
Hz. Ömer: "Kişinin aslı; aklı, hasebi, dini, mürüvveti; ahlakıdır." demişlerdir.

34208030_01f2823c8b_b.jpg


BİR AYET

Şüphesiz iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler; işte onlar, Allah'ın rahmetini umabilirler. Allah bağışlayandır, esirgeyendir. (Bakara 218)

34208029_a02f72f742_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
19 Ocak 2006

19 Ocak 2006

Bugün 19 Ocak 2006 Zilhicce:19 K.sani:6 Kasım:73 Galiçya Zaferi(1917) Çırağan Sarayı Yangını (1919)

34208028_071f0bac8c_b.jpg


HZ. İSA (A.S.)BİR İSLAM PEYGAMBERİDİRHz. İsa, peygamber olduğunu bildirince, Yahudiler, mucize göstermesini istediler. "Bu hastayı iyileştir" dediler, O da mübarek elini sürünce hasta iyileşti. "Şu körün gözünü aç" dediler. O da mübarek elini sürünce gözleri açıldı. Baktılar dedikleri oluyor. Daha zor bir şey istediler. "Şu ölüleri dirilt" dediler.
Hz. İsa, dua edince, istedikleri ölüler de dirildi. Daha zor bir şey aradılar. "Çamurdan bir kuş yap, memeli ve dişleri olsun, hayz görsün, yavru doğursun" dediler.
Hz. İsa, çamurdan yaptığı şekle üfürünce, bildirdikleri vasıfta bir hayvan kuş meydana geldi. (Maide 110)
Hz. İsa beşikte konuştu ve çeşitli mucizeler gösterdi. Peygamber efendimizin de bin kadar mucizesi görüldü. Buna rağmen yahudiler ve diğer kâfirler "Bu bir sihir" diyerek inanmadılar.
Hz. İsa, son peygamber Muhammed aleyhisselamı müjdeleyince, havariler. Onun ümmetinin nasıl olacağını sordular.
Hz. İsa da (Bizden sonra gelecek ümmet, âlim, hakim, takva ehli iyi insanlardır. Allahü teâlâdan gelen az rızka razı olacaklar. Allahü teâlâ da, onların az ameline razı olacaktır) buyurdu. Bu vasıfların hepsi Es-hab-ı kiramda var idi. (Tıbyan)
Nitekim Kur'an-ı Kerim 'de buyuruluyor ki: (Muhammed (aleyhisselam), Allah'ın peygamberidir, Onunla birlikte bulunanların (Eshabın) hepsi, kâfirlere karşı çetin ve birbirlerine karşı merhametlidir. Onları rü-kuya varırken, secde ederken görürsün. Allah'tan lütuf ve rıza isterler. Onların nişanları yüzlerindeki secde izidir. Bu, onların Tevrat'taki vasıflarıdır. İncil'deki vasıflan da şöyledir: Onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ekicilerin de hoşuna gider. Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kâfirleri öfkelendirir. Allah, inanıp iyi işler yapanlara mağfiret ve büyük mükafat vaad etmiştir.) (Feth 29)

34208027_65ff8ed220_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
20 Ocak 2006

20 Ocak 2006

Bugün 20 Ocak 2006 Zilhicce:20 K.sani:7 Kasım:74 İmam Şafi’nin Ölümü (820)

34208026_d8f2cb26ca_b.jpg


HAK BİR DİNE BAĞLANMAK
Evet, insanlığın bekası, medeniyetin devamı islam dinine bağlanmak, onun emrettiği kanunları benimsemek ve yolundan çıkmamak insanlar için en gerekli şeylerden biridir. Çünkü insanı nefsin hilesi, hayvânî ve şehevî arzularla her türlü bayağı ve aşağılık tutkuların kurbanı olmaktan, böylece yüce şeyleri aşağılık şeyler uğruna feda etmek gibi densizliklerden kurtaran, yine zulüm gibi insafsızlık gibi duyguları insan kalbinden çıkarıp atan ancak islamdır. Bu zulüm ve insafsızlıkla şehvet ve arzulara aşırı düşkünlük kalbin derinliklerine gizlenmiş pusudaki sinsi bir düşman gibidir, Ve orada öyle bir yer etmiştir ki söküp çıkarmak veya yerinden çekip mahvetmek ancak islamiyet'in söylediği âhiret azabı ve orada göreceği ebedî cezanın manevî tesiri ile sağlanabilir. Azgın nefisleri temizliğe sevk eden, padişahların kılıç ve süngüsünden çekinmeyen, çekinse bile yine pis işleri yapmaktan kaçınmayan karanlık ruhlu kimseleri ahiret korkusu karşısında tir tir titreten sonra da ıslah eden budur. Şu halde islamiyet dünyanın intizamı ve insanlığın huzur ve selâmeti için en büyük umut ve esastır.
Nitekim Rab'bimiz Kıyame suresi 36. ayette şöyle buyurmaktadır. "İnsan kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanıyor." İnsan sorumlu bir varlıktır. Çünkü Allah'ın yeryüzündeki halifesidir.

34467540_25d52ea69a_b.jpg
 

pusula

New member
Katılım
10 Eki 2005
Mesajlar
128
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
SENISEVEN, bu güzel çalışmalarına bizleri alıştırdın bak sakın ara verme...

kalbinde o güzel umut, dudağında tebesüm hep olsun...
 

alem-i ervah

New member
Katılım
20 Ocak 2006
Mesajlar
463
Tepkime puanı
4
Puanları
0
gerçekten çok güzel resimler bunlar..emeginize saglık...

selam ve dua ile..
 

alem-i ervah

New member
Katılım
20 Ocak 2006
Mesajlar
463
Tepkime puanı
4
Puanları
0
gerçekten çok güzel resimler bunlar..emeginize saglık...

selam ve dua ile..
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
23 Ocak 2006

23 Ocak 2006

Bugün 23 Ocak 2006 Zilhicce:23 K.sani:10 Kasım:77 Türkiye’de İlk Gazete Çıkışı (1970)

32260219_be0e2a070f_b.jpg


HEVÂ ve HEVESLER
(BOŞ EMEL VE ARZULAR)
Kısaca "hevâ" diye tâbir olunan düşkünlük, İbtilâ, boş ve kuru emeller; bütün hayırlara, iyiliklere mâni olduğu gibi akla da zıd ve karşıdır. Çünkü bu boş ve neticesiz arzular, her türlü ahlâksızlığa sebep olduğu gibi, cemiyette mevcut iffet ve mürüvvet perdesini de yırtmağa çalışır. Akıl ise buna kafiyen razı olmaz. Akıl, olgunluk ve doğru yolu gösterir. Boş ve neticesiz arzulardan ibaret olan "hevâ" ise insana her türlü şer ve kötülük kapılarını göstermekle kalmayıp onlara bütün giriş ve çıkış yollarını da fısıldayıp açar. Peygamberimiz "Hevâ ve Hevesat şeytandandır." buyurmuşlardır.
Abdullah bin Abbas "Hevâ, ve Hevesat, Allah'tan başka kendisine tapılan batıl bir ilahtır, dedikten sonra şu ayetleri okumuşlardır:
"Hevâsını ilah edineni gördün mü? Onun üzerine sen mi vekil olacaksın Yoksa sen, onların çoğunun söz dinleyeceklerini, yahut anlayacaklarını mı zannediyorsun. Hayır onlar hayvanlar gibidir. Onlar hayvanlardan daha aşağıdır. Hatta onların yolları daha sapıktır." (Furkan 43-44)
Peygamberimiz (s.a.v.) başka bir hadislerinde ise şöyle buyurmuşlardır. "Yeryüzünde hevâ ve hevesten daha fena ve Allah'ın gazap ettiği bir ilaha tapılmamıştır."
İslam geldikten sonra Mekke'nin fethiyle birlikte gölgeli putlara tapınma devri kapanmıştır. Bundan sonra ise insanlar hevâ ve heveslerini put edinerek Allah 'ın yolundan sapma, O'na ortak koşma yoluna gitmişlerdir. Bugün şirk, Hevâ ve hevesler ilah edinilerek günbegün artmaktadır. Bu ise şirk'in gizli olması anlamına gelir. Allah bizleri şirk'in açığından ve gizlisinden muhafaza buyursun. Amin

32260220_fc314871b0_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
25 Ocak 2006

25 Ocak 2006

Bugün 25 Ocak 2006 Zilhicce:25 K.sani:12 Kasım:79 Sırpsındığı Zaferi (1363)

32260215_f6a98db06b_b.jpg



NEFİSLE MÜCADELE YOLU
Baktın, nefsin seni dinlemiyor, ona karşı şöyle bir ihtiyat tedbiri al. Önce nefsini bütün arzularından bir çırpıda kesmeye kalkma. Bilakis bugün, yarın diyerek yapmak-yapmamak, gitmek-gitmemek şeklinde onu bir müddet oyalamağa çalış.
Bu konuda İbnü's-Semak şöyle diyor:
"Ey akıllı, taşkın arzularının tekliflerini bu günü yarına havale ederek te'hi-ret, aklının isteklerini ise paçaları sıvayıp derhal yerine getir. Sonucu kötü olan şeyleri dikkatle inceleyerek onlardan kaçınmaya nefsini alıştır. Çünkü nefsi istekleriyle baş başa bırakmak öldürücü bir hastalık; Hevâ ve heveslerden alıkoymaksa bir büyük devadır."
Aklını iyilik ve hayırda kullanıp nefsini onun yönetimine veren kimse yaratıcısı nazarında vefalı, halkın nazarında ise övgü ve takdire lâyık kimse olarak kabul edilir. Gerçekten akıl sahibi için de bundan büyük mükâfat düşünülemez.
Allah Teâlâ Kur'ân-ı Kerîm'inde:
"Kim Rabbinin makamından korkup nefsini (kötü) arzularından alıkoyarsa, onun varacağı yer ve meskeni ancak cennettir." buyurmuştur. (Naziat 40-41)
Hasan Basrî:
"Cihâdın en faziletlisi kötü arzulara karşı verilen cihad'tır." demiştir.
Peygamberimiz (s.a.v.) şu duada bulunarak bizim için en uygun olanı ortaya koymuştur.
"Ya Rab, bana doğru yolumu ilham et ve nefsimin fenalığından beni koru."
Nefsinin şerrinden emin olan kimse helak olur.

32260214_6c02bd9180_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
6 Şubat 2006

6 Şubat 2006

Bugün 6 Şubat 2006 Muharrem:7 K.sani:24 Kasım:91 II. Ahmet’in Ölümü (1695)

36196087_0af88becdd_b.jpg


MÜŞRİKLER KUR'AN KARŞISINDA ACZE DÜŞERLER
Hicretin beşinci yılı Ramazan ayında Peygamberimiz (s.a.v.) bir gün Harem-i Şerife geldiklerinde, içlerinde büyükleri ve efendileri de olmak üzere Kureyş'den bir grup orada bulunuyordu. Efendimiz (s.a.v.) ayağa kalktı ve Necm Suresi'ni okumaya başladı. Bu kafirler daha önce Allah'ın kelamını dinlemiş değillerdi. Çünkü onların Kur'an okunurken aldıkları tavır -Kur'an'ın ifadesiyle-şu idi: "Küfredenler şöyle dediler: Bu Kur'an'ı dinlemeyin okunurken gürültü yapın. Umulur ki üstün gelir bastırırsınız." (Fussilet: 26)
Bu surenin tilavetini duyan kafirler değerine ve güzelliğine hiçbir edebi ifadenin erişemeyeceği üstün ilahi kelamı işitir işitmez, oldukları yerde adeta dona kaldılar.
Nihayet Efendimiz (s.a.v.) kalbleri ürperten surenin son ayetini "Allah'a secde edin ve ibadet edin" (Necm 62) mealindeki secde ayetini okuyup secde etti. Orada bulunanların hepsi Peygamberimizle birlikte secdeye vardılar. Hak (islam) üstündür, onu inkar eden zalimler onun karşısında yok olmaya mahkumdurlar.
Allah kelamının üstünlüğü karşısında şaşkına dönen müşrikler, yok etmek ve söndürmek istedikleri Kur'an nuru karşısında zavallılaşmışlar, orada bulunmayan müşrik arkadaşlarının kınamaları karşısında da yine acizlerin savunma metodu olan iftira yolunu seçerek bir başka zavallılıklarını sergilemişlerdir. Günümüzün islam düşmanları da aynı metodu kullanarak islamı ve müslümanları yok etmeye çalışmaktadırlar. Ancak Allah nurunu tamamlayacaktır.

36196086_4382dc4a33_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
7 Şubat 2006

7 Şubat 2006

Bugün 7 Şubat 2006 Muharrem:8 K.sani:25 Kasım:92 Yeniçeltik’te Grizu Patlaması 66 işçi öldü(1990)



36196085_05a324e2d9_b.jpg



MUHARREM AYI VE AŞURE GÜNÜRabbimiz (c.c.) Tevbe Suresi 36. ayette şöyle buyuruyor.
"Şüphesiz ki ayların sayısı Allah'ın katında Allah yer ve gökleri yarattığı günden (bugüne kadar) on iki aydır. Onlardan dördü haram aylardır. Yani haramlardan sakınmak için daha çok dikkat edilmesi gereken aylardır. İşte bu din, dosdoğru olan bir dindir. Bu aylarda (günah işleyerek) nefislerinize zulmetmeyin." (Tevbe: 36)
Haram aylar ise Recep, Zü'l Ka'de, Zû'l Hicce ve Muharrem aylarıdır.
Peygamber (s.a.v.) efendimize bir sahabi; Farz namazdan sonra hangi namazın ve Ramazan ayı orucundan sonra hangi orucun daha faziletli olduğunu sorduğunda. Peygamberimiz "Farz namazdan sonra en faziletli namaz. Gece yarısı kılınan (teheccud) namazıdır. Ramazan ayından sonra en faziletli oruç: Allah tealanın ayı olan Muharrem'de tutulan oruçtur" buyurdular.
Yüce dinimiz, hemen her farz ibadetin cinsinden nafile ibadet yapmak imkanı getirmiştir. Bilindiği gibi Ramazan ayında oruç tutmak farzdır. Müslümanlar nafile oruç'ta tutmaktadırlar. Ancak bunun için en uygun ve faziletli ay hangisidir? İşte böyle bir soru Peygamberimize sorulduğunda Resûl-î Ekrem (s.a.v.) de bu soruya cevaben. Muharrem ayında tutulan orucun pek sevap olduğunu söyledi. Muharrem ayının değerini anlatmak için de ondan "Allah'ın ayı" diye söz etti. Şüphesiz bütün aylar Allah'ın ayıdır. Ama Resûlullah Efendimiz bu ifadesiyle Muharrem ayının değerine ve onun iyi değerlendirilmesi gereğine işaret etmiş oldu. Çünkü Hicret izni bu ayda verilmişti.
Ayrıca bu ayın en önemli vasıflarından birisi de 'Aşure Günü'nün bu ayda bulunmasıdır.
10 Muharrem Aşure Günü'dür.

36196084_d4f0be469e_b.jpg
 

zýnar

New member
Katılım
7 Şub 2006
Mesajlar
23
Tepkime puanı
0
Puanları
0
ALLAH razı olsun başka forumlardan da takıpdeyiz..

eyvallahhhh
 

isimsiz

New member
Katılım
9 Şub 2005
Mesajlar
812
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Köln/ALMANYA
seni seven kardeş,sizi tebrik ederim çok güzel bir yazı dizisi düşünmüşsünüz.gerçekten faideli olacağına inanıyorum.
Allah razı olsun
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
8 Şubat 2006

8 Şubat 2006

Bugün 8 Şubat 2006 Muharrem:9 K.sani:26 Kasım:93 Yeni Camii’nin İbadete Açılması (1664)

36196083_90b08276ff_b.jpg



AŞURE GÛNÛ VE ORUCU
Bu güne aşure adının verilmesi. Muharremin onuncu günü olduğu içindir.
Muharrem ayının onuncu günü olan Aşure günü oruçlu olmak şartı ile en az iki gûn oruç tutmak sûnnet-i müekkededir. Diğer bir gûn de Muharrem ayının ya dokuzu ve yahut ta on birinci günü olmalıdır. Elbette ki orucun sayısını çoğalttıkça sevap da o oranda çoğalır.
Peygamber Efendimizden (s.a.v.) gelen bazı hadis-i şeriflerde şöyle buyurulmuştur.
"Her kim Aşure günü ailesine, çoluk çocuğuna genişlik gösterirse, Allah Teala da bütün yıl boyunca ona genişlik gösterir."
Katade'den (r.a.) gelen bir rivayette ise: "Aşure gününde oruç tutmak bir yıllık (küçük) günahtan bağışlatır." buyurulmuştur.
Peygamberimiz (s.a.v.)'e: Ya Rasulellah Allah teala aşure gününü diğer günlere nazaran gerçekten üstün kılmış denildiğinde Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
- "Evet, öyledir. Allahu Teâlâ yerleri ve gökleri o gün yarattı. Dağları aşure günü yarattı. Denizleri aşure günü yarattı. Levhi ve Kalemi aşure günü yarattı. Adem'i aşure günü yarattı ve Adem'i cennete aşure günü koydu.
İbrahim aşure günü doğdu; Allah, onu aşure günü ateşten kurtardı. Ona oğlunu kurban etme emrini aşure günü verdi; oğluna karşılık kurbanı aşure günü indirdi.
Firavun, aşure günü boğuldu. Hz. Eyyüb'ün belâsı aşure günü kalktı. Allah u Teâlâ, Âdem'in tevbesini aşure günü kabul etti. Davud'un hatâsını aşure günü bağışladı. Süleyman'ın mülkünü aşure günü verdi.
Böyle günleri inanarak ihlas ile değerlendirmek mûstümanların manevi derecelerini yükseltir, bereketlerini artırır.

36192084_8e61198ec0_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
10 Şubat 2006

10 Şubat 2006

Bugün 10 Şubat 2006 Muharrem:11 K.sani:28 Kasım:95 Sultan III.Abdülhamit’in Vefatı (1918)

36192081_5d66062cc6_b.jpg


DÜNYA KONAKLAMA YERİDİR
Ölümü unutturmak için gündemler oluşturuluyor. Unuttuğumuz zaman ölüm denilen olay gerçekleşmeyecek mi? Görmemezlikten gelmek, duymamazlıktan gelmek ilâhi kudretin takdirini değiştirmez ki... Ölümü unutmakla ölüm asla ertelenmez ki...
o İnsanlara Ölüm ibret olmuyor, o Mezar ibret olmuyor, o Hapishane ibret olmuyor, o Hasta ibret olmuyor, o Hastahane ibret olmuyor, o Bereketsizlik ibret olmuyor, o Kazalar, belâlar, musibetler ibret olmuyor.
Ev denildi mi, hemen mezarı hatırlamalıyız. O evimiz dediğimiz yerler, aslında konaklama yerimizdir. Bir süre oralarda kalacağız. Ölüm ile de asıl evimize taşınmış olacağız. Onun için şimdiden mezarımızı iman ile, ihlâs ile, ibadet ile süslemeliyiz.
Bu konuda bizden öncekilerin hâllerine bir bakalım:
Bir gün hanımlardan biri, Hz. Aişe (RA)'ye kalbinin katılığından şikayet etti. Hz. Aişe:
"Ölümü çok hatırla, kalbin yumuşar" dedi. O hanım da öyle yaptı. Kalbinin katılığı gitti.
Rebi bin Haysem (RA) Ashab-ı Kiram'dandır. Bu zat evinin altına bir mezar kazmıştı. Her gün o mezara birkaç defa girip yatardı. Böylece kalbinde ölüm endişesini tazelerdi. Sonra da: "Bir saat ölümü unutsam, kalbim kararıp bir çeşit oluyorum" derdi.
Ömer bin Abdulaziz (RA) bir kimseye: "Ölümü çok hatırla. Çünkü sıkıntıda olursan, o sana teselli olur, nimet içinde olursan o nimetin şükrünü edâ eder, dalâlete düşmezsin" derdi.
Hz. Ömer (RA) mührüne: "Ölüm sana nasihatcı olarak yeter" diye kazıtmıştı.
Onların, unutmamak için çareler aradıkları ölümden ve neticesinden biz kaçmaya çalışıyoruz. Kurtulabilecek miyiz bakalım?

36192080_2b508733c3_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
14 Şubat 2006

14 Şubat 2006

Bugün 14 Şubat 2006 Muharrem:15 Şubat:1 Kasım:99 Selahattin Eyyubi’nin Vefatı (1876) Telefonun İcadı (1876)

32548214_bb3fa82d31_b.jpg


İLİM İSTEKLİSİNİN İLMİNİ ARTIRABİLMESİ İÇİN GEREKLİ ŞARTLAR
İlim isteklisinin ilmini artırıp gayesine ulaşabilmesi için dokuz şart ileri sürmüşlerdir:
1. İşlerin hakikatını, esasını anlayıp idrak edebilecek bir akıl.
2. İlmî meseleleri çözmede zihin açıklığı ve parlak bir yaratılış.
3. Anlayıp idrak ettiği şeyleri zihninde tutma kabiliyeti.
4. Bıkıp usanmadan çalışabilecek bir ilim isteği.
5. Kendisini rızk endişesinden kurtaracak, elindekine kanaat edip onu azımsamayacak bir yaratılışa sahip olmak.
6. İlim ve san'atla uğraşmasına müsait bir ortam, gönül hoşluğu ve huzur.
7. İnsanın maddî ve manevî süsü olan ilmin birinci rakibi elem, keder gibi kalb üzüntüleri ile bedenî hastalıkların olmaması.
8. İlmini artırıp olgunluğa ulaşacak kadar uzun ömür.
9. İlminde cömert, öğretmesinde ağır, temkinli, düşünceli ve vakarlı bir âlime rastlayarak ondan gerekli ilmi ve feyzi almak.
Evet, ilim yolunda olanlar kalbini sabra, Bedenini de sıkıntı ve zorluklara göğüs germeye alıştırmadıkça umduğu zaferi elde edemez.
Peygamberimizin:
"Güç gelen şeylere sabır ve tahammül göstermeden, nefsinizin arzularını reddetmeden talep ettiğiniz şeye kavuşamazsınız." buyurmuşlardır.

32548213_706a40c392_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
16 Şubat 2006

16 Şubat 2006

Bugün 16 Şubat 2006 Muharrem:17 Şubat:3 Kasım:101 Akşemseddin’in Vefatı (1459)

35060828_9f9af3c386_b.jpg



"ÖLÜMÜ SEVMİYORUM" DİYENE PEYGAMBERİN CEVABI
Bir kimse Peygamber Efendimize gelip 'Ey Allah'ın Resulü, ben ölümü hiç sevmiyorum, acaba neden?' diye sordu. Resûl-i Ekrem:
- 'Malın var mı?' dedi.
- 'Evet. ey Allah'ın Resulü.' Cevabını alınca Peygamberimiz:
- 'Mü'minin kalbi malının yanındadır. Sen evvelce hayrata sarf ederek malını ahirete göndermiş ol ki arkasından senin gitmen güç gelmesin.' buyurdular.
Hazret-i Aişe dedi ki:
'Bir koyun boğazladık, tasadduk ettik (dağıttık).' Sonra -Ey Allah'ın Resûlü-dedim. 'Hepsini dağıttık, ancak bir omuzu kaldı.' dedim. O da bana:
'Değil mi ki Allah rızâsı için sadaka verilmiştir, emin ol ki hepsi bakidir. Yani koyun tamamıyla duruyor demektir.' buyurdular.
Cömertlerden Abdullah bin Ûbeydullah. İbn-i Mes'ud'a seksen bin dirheme bir hâne satar. Dünya düşkünü cimri ve nakıs kimselerden bazıları "canım, ne olur şu paranın birazını çoluk-çocuğa ayırsan." dediklerinde:
"Fi sebili'llah.' yani Allah yolunda dağıtarak âhiret azığı kazanacağım. Çoluk-çocuğuma gelince onlara da benden sonra azık olarak insan ve canlıların rızık vericisi olan Allah'ı bırakacağım.' cevabını vermiştir.
Abdullah Mervzi'nin çok para 'tasadduk ettiğini" dağıttığını görenler kınamaya kalkışınca:
"Yahu bu kınamadan vazgeçin. Bir adam evini taşıyıp göçtüğünde önceki evinde bir şey bırakmadığı malumunuzdur. Ben de âhirete göç ediyorum. Şu fâni limanda neyim varsa dağıtarak evimi taşıyacağım." sözü ile onları susturmuştur.
Kişinin malı kendisi ile beraber ahirete gelen amelidir.


35060827_9b8cc106b8_b.jpg
 
Üst Alt