Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Takvim de Bugün

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
16 Şubat 2006

16 Şubat 2006

Bugün 16 Şubat 2006 Muharrem:17 Şubat:3 Kasım:101 Akşemseddin’in Vefatı (1459)

35060828_9f9af3c386_b.jpg



"ÖLÜMÜ SEVMİYORUM" DİYENE PEYGAMBERİN CEVABI
Bir kimse Peygamber Efendimize gelip 'Ey Allah'ın Resulü, ben ölümü hiç sevmiyorum, acaba neden?' diye sordu. Resûl-i Ekrem:
- 'Malın var mı?' dedi.
- 'Evet. ey Allah'ın Resulü.' Cevabını alınca Peygamberimiz:
- 'Mü'minin kalbi malının yanındadır. Sen evvelce hayrata sarf ederek malını ahirete göndermiş ol ki arkasından senin gitmen güç gelmesin.' buyurdular.
Hazret-i Aişe dedi ki:
'Bir koyun boğazladık, tasadduk ettik (dağıttık).' Sonra -Ey Allah'ın Resûlü-dedim. 'Hepsini dağıttık, ancak bir omuzu kaldı.' dedim. O da bana:
'Değil mi ki Allah rızâsı için sadaka verilmiştir, emin ol ki hepsi bakidir. Yani koyun tamamıyla duruyor demektir.' buyurdular.
Cömertlerden Abdullah bin Ûbeydullah. İbn-i Mes'ud'a seksen bin dirheme bir hâne satar. Dünya düşkünü cimri ve nakıs kimselerden bazıları "canım, ne olur şu paranın birazını çoluk-çocuğa ayırsan." dediklerinde:
"Fi sebili'llah.' yani Allah yolunda dağıtarak âhiret azığı kazanacağım. Çoluk-çocuğuma gelince onlara da benden sonra azık olarak insan ve canlıların rızık vericisi olan Allah'ı bırakacağım.' cevabını vermiştir.
Abdullah Mervzi'nin çok para 'tasadduk ettiğini" dağıttığını görenler kınamaya kalkışınca:
"Yahu bu kınamadan vazgeçin. Bir adam evini taşıyıp göçtüğünde önceki evinde bir şey bırakmadığı malumunuzdur. Ben de âhirete göç ediyorum. Şu fâni limanda neyim varsa dağıtarak evimi taşıyacağım." sözü ile onları susturmuştur.
Kişinin malı kendisi ile beraber ahirete gelen amelidir.


35060827_9b8cc106b8_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
17 Şubat 2006

17 Şubat 2006

Bugün 17 Şubat 2006 Muharrem:18 Şubat:4 Kasım:102 Şeyh Şamil’in Vefatı (1871)

35060826_f2701daff4_b.jpg


HZ. ADEM (A.S.)İN YARATILIŞI

Yüce Allah; Adem (a.s.) yaratmak istediği zaman, yere: Ben senden bir halk yaratacağım ki, onlardan, bana itaat edenler de olacak, isyan edenler de olacaktır. Onlardan bana itaat eden kimseyi, Cennet'e koyacağım. Bana isyan edenleri ise Cehennem'e sokacağım diye vahyetti, Sonra Allah (c.c.) sırasıyla Cebrail (a.s.)'i, Mikail (a.s.) yerden , bir avuç toprak, çamur getirmesi için gönderdi. Onlar yeryüzünden bir şey alamadan geri döndüler. Bunun üzerine Yüce Allah, yere ölüm meleğini gönderdi.
Yer daha önce söylediği sözleri ölüm ; meleğine de söyleyince, ölüm meleği: "Bende, Allah'ın emrini, yerine getirmemiş olarak dönmekten Allah'a sığınırım dedi ve yeryüzünden alacağını aldı ve tek yerden almadı. Kırmızı, siyah ve beyaz topraktan aldı.
Yeryüzünden alınan topraktan yaratıldığı için, Adem (a.s.) 'e "Adem" ismi verilmiştir.
Yüce Allah; Adem (a.s.)'in bedenini Cennet'te yaratarak onu, dilediği kadar, kendi halinde bıraktığı sırada, İblis (şeytan) onun çevresinde dolaşmaya başlayıp nasıl yaratıldığını gördü ve "Ben, bunu kolayca yenebilir, ona, üstün gelebilirim!" dedi.
Nihayet Allah (c.c.) Adem (a.s.)'a Ruh üfürdüğü zaman, Ruh onun cesedinin baş tarafından girdi ve cesedin her yerinde kan meydana geldi. Böylece Adem (a.s.) yaratılmış oldu.
Allah (c.c): "Ey Adem! Ben kimim" diye sordu.
Adem (a.s.): "Sen, senden başka ilah bulunmayan Allah'sın" dedi.
Allah (c.c.) "Doğru söyledin" buyurdu.(M.K. Peygamberler Tarihi)

35060825_043018f232_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
20 Şubat 2006

20 Şubat 2006

Bugün 20 Şubat 2006 Muharrem:21 Şubat:7 Kasım:105 I.Cemre’nin Havaya Düşmesi

37299458_b277ca1148_b.jpg


CİMRİLİK VE HASİSLİĞİN SEBEP OLDUĞU KÖTÜLÜKLER
Hasislik, insana kendinden başka dört kötü huy bulaştırır. Bunlar:
1. Hırs
2. Şirretlik
3. Suizan
4. Başkalarının hakkına engel olmak ve çiğnemek.
Ben müslümanım diyen insan bu tür kötülük üreten hastalıklardan uzak durmalıdır.
Hırs: istenilen şeyin elde edilmesi hususunda aşırı şiddet göstermektir.
Şirretlik: İhtiyacına kâfi mikdarı azımsayıp, muhtaç olmadığı şeyleri çoğaltmaya çalışmak veya kötü huylulukla boğazının kulu olmak. Eline geçeni yutmak.
Peygamberimiz bu konuda:
"Kâfi miktarda kazanca kanaat etmeyen, yaşadığı müddetçe kendini zengin edecek bir şey bulamaz." buyurmuşlardır.
Alimler ise "Şirretlik en kötü huylardandır." demişlerdir, işte bu hadisle hikmetli söz, şirret sıfatının çirkinlik ve şenaatini isbat için kâfidir.
Sû'i zan: Bir kimsenin sahip ve müstehak olduğu övülmüş sıfatlara itimat etmemektir. Güvensizlik. Doğrusu bu, Allah'a isyandan başka bir şey değildir. Hucurat suresi 12. ayette Rab'bimiz şöyle buyurmaktadır. "Ey İman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, tövbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyendir."
İnsanlar düşünürlerse kötü zan dostlarına ihanet etmek anlamına gelir.
Başkalarının hakkına engel olmak ve çiğnemek ise zulümdür. Allah ise zalimleri sevmez.

37299457_1b6d2cc68a_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
22 Şubat 2006

22 Şubat 2006

Bugün 22 Şubat 2006 Muharrem:23 Şubat:9 Kasım:107 İbn-i Haldun’un Vefatı (1408)

37298489_bcd206dd21_o.jpg



YÜCE ALLAH'A İMAN
O Yüce Allah vardır, birdir, Onun evveli ve ahiri yoktur. O hiç kimseden doğmamıştır. Ve hiçbir kimseyi doğurmamıştır. O hiçbir ferde ve hiçbir kimseye muhtaç değildir. Varlığı kendisindendir. Onu hiçbir kimse yaratmamıştır. O hiçbir şeye ve hiçbir şey de Ona asla benzemez. O kendisine ait bir hayatla sağdır. Her şeyi bilir, görür, işitir, diler, yaratır, her şeye gücü yeter, konuşur. Lakin Onun zatı hiçbir kimseye benzemediği gibi, konuşması, görmesi, dilemesi, yaratması ve diğer sıfat ve işleri de hiçbir kimseye benzemez. En üstün ve en güzel sıfatlar Ona aittir. O, bütün ayıp ve kusurlardan beridir. Bütün canlı ve cansız varlıklar onun mülküdür, Onun idaresindedir. Onun dilemesi ve yaratması olmadan hiçbir varlık kendi kendine hareket edemez. Hayrı da şerri de yaratan yalnız Odur. Lakin şerre, küfre ve isyana rızası yoktur. O iman edip, kendisine kulluk etmemizi diler, emreder. Ve bu görevleri yapan mümin kullarını sever, onlardan razı olur. Razı olduğu ve sevdiği kullarını Cennet ve cemali ile mükâfatlandırır. Kendisine isyan eden kâfirleri ve asileri Cehennem denilen cezalarla cezalandırır.
O hiçbir şeyi boş yere yaratmamıştır. Yarattığı her şeyde bizim bilip bilmediğimiz pek çok hikmetler vardır. Cin ve insan denilen varlıkları kendisine iman, itaat ve kulluk etmekten başka bir şey için yaratmamıştır, islam Allah'ın insanlara bir lütfu nimeti ve emanetidir.
Emanete riayet edip hıyanetlik etmeyenlerin kusurlarının bağışlanacakları, ebedi olan Cennet ve nimetlere nail olacakları ve emanete sahip olmayıp hıyanetlik yaparak onu zayi eden kâfir ve münafıkların ise, ebedi Cehennem cezalan ile cezalandırılacakları bildirilmiştir.

 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
23 Şubat 2006

23 Şubat 2006

Bugün 23 Şubat 2006 Muharrem:24 Şubat:10 Kasım:108 Metin Yüksel’in Şehadeti (1979)


37298487_64da632fb8_b.jpg



NAS SURESİ
Nas Suresi, Mekke'de inmiş olup Muavvizeteyn surelerinin ikincisidir. Bu surede en büyük düşman olan iblis ve onun türlü vesveselerle insanları aldatan yardımcıları insan ve cin şeytanlarının şerrinden Allah'a sığınma ve korunmasına girme konusu anlatılmıştır.
Bu yüce Kitap, hem güzel başlama hem de güzel bitirmeyi sağlamak için Fatiha ile başlamış Muavvizeteyn ile sona ermiştir. Bu son derece güzel bir şeydir. Çünkü kul, işin başından sonuna kadar Allah'tan yardım ister ve O'na sığınır.
Sure altı ayettir ve meali şöyledir.
"De ki insanların kalplerine vesvese sokan, (İnsan Allah'ı andığın da) pusuya çekilen cin ve insan şeytanının şerrinden insanların Rab'bine, insanların Melikine (Mutlak sahip ve hakimine), insanların ilahına sığınırım."
Rivayete göre Cebrail (a.s.) Peygamberimize şöyle dedi: "Ya Rasulellah! Allah'a kötülüklerden sığınılacak şeylerin en tesirlisinden haber vereyim mi" Rasülullah (s.a.v.) da: "Haber ver. Onlar nedir." deyince O: "O muavvizeteyn sureleridir. O sağlam kaledir. Ona giren türlü belalardan, şerlerden Allah (c.c.)'ın ihsanıyla emin olur." dedi.
Kur'an, mü'minlerin bütün sıkıntılarına tek çaredir.

37298486_26cfe19a12_b.jpg



DOSTLUK
Dostlar, dostluğu birlikte yaşar.
Dostluklar ise dirlikte yaşar.
Efsânelerin yurdunu bilmem,
Bülbülde füsun güllükte yaşar.
Y. HATİBOĞLU

37298485_8ce2b0d19f_b.jpg



BİR AYET

Yoksa siz, içinizden cihad edenler: ve Allah'tan ve Resulü'nden ve mü'minlerden başka sır dostu edinmeyenleri Allah 'bilip (ortaya) çıkarmadan' bırakılıvereceğinizi mi sandınız? Allah yaptıklarınızdan haberdardır. (Tevbe: 16)

37297524_98e9c65b26_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
24 Şubat 2006

24 Şubat 2006

Bugün 24 Şubat 2006 Muharrem:25 Şubat:11 Kasım:109 Trabzon’un Kurtuluşu (1918)

37297523_741d933439_b.jpg



MELEKLERE İMAN:
a) Melekler nurdan yaratılmış olup rüzgar gibi gözle görülmeyen ve cismi latif denilen varlıklardır.
Sıfatları: Melekler; yemezler, içmezler, evlenmezler, onlarda bizlerdeki gibi nefis yoktur. Doğmak ve doğurmak sureti ile çoğalmazlar. Allah'a (c.c.) asla isyan etmezler. Kendilerine verilen emirleri derhal yerine getirirler,
b) Görevleri: Meleklerin kimisi yaratıldığı günden kıyamete kadar ibadetle meşgul olur. Onlardan bir kısmı kâinatın tedbiri ile uğraşır. Bazıları insanları korumakla, bazıları sevap ve günahları yazmak gibi pek çok çeşitli görevlerle görevlendirilmişlerdir.
c) Dört büyük melek ve görevleri: Cebrail, Mikâil, israfil ve Azrail (aleyhi-mü's-selam) meleklerin en faziletlisidirler.
Cebrail aleyhisselamın görevi: Allah (c.c.) ile kullar arasında elçilik yapar. Elçilik vazifesinin dışında başka görevleri de vardır.
Mikâil aleyhisselamın görevi: Rüzgar, yağmur, azıkların taksimatı ve bunlara benzer diğer tabiat olayları ile ilgilidir.
İsrafil aleyhisselamın görevi: Sur denilen bir boruya üflemekle görevlidir. Sur'a iki sefer üfleyecektir. Birinci üfleyişte kıyamet kopar, ikinci üfleyişte bütün ölüler dirilir. Ve hesap görmek üzere mezarlarından kalkarlar.
Azrail aleyhisselamın görevi: O, ruhları kabzetmekle görevlidir. Aynı zamanda ruhları kabzetmekle görevli diğer meleklerin amiridir.
Kabirde kulları imtihan etmekle görevli olan meleklere Münker ve Nekir, insanların sevap ve günahlarını yazmak ve onları muhafaza etmekle görevli olanlara Kiramen Katibin, Cehennemde görevli olan meleğe Malik, Cennette görevli olan meleğe ise Rıdvan adı verilmektedir.


37297522_4cfd63f85a_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
27 Şubat 2006

27 Şubat 2006

Bugün 27 Şubat 2006 Muharrem:28 Şubat:14 Kasım:112 Çaykara’nın Kurtuluşu (1918) II.Cemre’nin Suya Düşmesi

37296063_68cd9f4c94_b.jpg


İSLAM TARİHİ: Birinci Akabe Biati:
Peygamberliğin 11. yılında Medine'den 6 kişi islamı kabul etmişlerdi.
Ertesi yıl Peygamberliğin 12. yılında Hac mevsiminde Yesrib'den 12 kişi gelmişti, içlerinden beş kişi geçen yıl Rasulullah (s.a.v.) ile görüşen altı kişi arasındaydılar. Bu yıl gelemeyen altıncı kişi Cabir b. Abdillah b. Riab idi.
Bu yıl yeni gelen 7 kişi şunlardı:
1. Muazb. Haris "İbnul-Afra"
2. Zekvan b. Abdil-Kays
3. Ubade b. Samit
4. Yezidb. Salebe
5. Abbas b. Ubade b. Nadle
6. Ebul-Heysem b. Tiyhan
7. Uveym b. Saide
Bunlar Rasulullah (s.a.v.) ile Mina'da "Akabe" denilen yerde görüştüler ve Efendimize (s.a.v.) biat ettiler.
Buhari, Ubade b. Samit'ten rivayet ediyor: Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular: "Gelin;
- Hiçbir şeyi Allah'a şirk koşmayacaksınız,
- Hırsızlık yapmayacaksınız,
- Zina etmeyeceksiniz,
- Evladınızı öldürmeyeceksiniz,
- Eliniz altındaki çocukların nesebi konusunda iftira ve bühtan etmeyeceksiniz.
- Hiçbir meşru meselede bana isyan etmeyeceksiniz, diye bana Biat ediniz. Sizden kim bu biatında vefakarlık gösterirse ecri Allah 'a aittir. Kim de bu günahlardan birini işlerse dünyada cezasını görürse bu onun keffareti olur. Allah dilerse cezalandırır dilerse affeder."
Utbe b. Samit: "Efendimize bu şartlarla biat ettik" diyor.

37296062_6ab71f939a_o.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
28 Şubat 2006

28 Şubat 2006

Bugün 28 Şubat 2006 Muharrem:29 Şubat:15 Kasım:113 Körfez Savaşının Sonu (1991)

37296061_52a1f9a827_b.jpg



AZİMDEN SONRA TEVEKKÜL
"Bir kere azmettin mi, artık Allah'a dayan" (Âl-i İmran: 159)
"Allah'a dayandım"! diye sen çıkma yataktan Mana-yı tevekkül bu mudur hey gidi nâdân!
Ecdadını, zannetme, asırlarca uyurdu, Nerden bulacaktın o zaman eldeki yurdu?
Üç kıtada yer yer kanayan izleri şa-hid:
Dinlenmedi bir gün, o büyük nesl-i müçahid.
Âlemde "tevekkül" demek olsaydı "atalet"
Miras-ı diyanetle yaşar mıydı bu millet?
Çoktan kürenen meş'al-i tevhidi sönerdi.
Kur'an duramaz, nezd-i ilahiye dönerdi.
"Dünya koşuyor" söz mü? Beraber koşacaktın.
Heyhat, bütün azmi sen arkanda bıraktın!
Madem ki uyandın o medid uykularından.
Bir parçacık olsun, haydi, hiç yoksa, kımıldan.
Ensendekiler "leş" diye çiğner seni sonra,
Ba'sin de kalır tâ gelecek nefha-i sûra!
Müstakbeli bul, sen de koşanlarla bir olda,
Maziyi, fakat, yıkmaya kalkışma bu j yolda.
Ahlata döner, korkarım, eslâfa hücumu:
Mazisi yıkık milletin âtisi olur mu?
Mehmet Akif ERSOY

37296060_fa23587db0_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
1 Mart 2006

1 Mart 2006

Bugün 1 Mart 2006 Safer:1 Şubat:16 Kasım:114 İlk Osmanlı Meclisi’nin Açılması (1877)

37296058_e14e078085_b.jpg


İSLAM'DA İBÂDET
İbâdet, kulluk, itaat, saygı ve tazim anlamlarına gelir. Bundan maksat ise, Allah'ın emirlerini yerine getirmek ve yasaklarından kaçmaktır. İbâdet, insanın yaratılış sebebi ve gayesidir.

(Zariyat-56) Kur'an-ı Kerim'de ibadet ve ibadeti ilgilendiren 140 ayet mevcuttur. Bunlardan yaklaşık 30 kadarı ibadetin yapılmasını emretmektedir. Bu sebeple ibadetin farziyeti, Kur'an ve sünnetle sabittir, islam'da imandan sonra hemen zikredilen şey, ibadettir. "İman edenler ve salih amel işleyenler" ifâdesi bunu göstermektedir. Şuurlu bir müslümanın kemale ermesi ancak iman ve ibadetle mümkündür. İbadet, kulluk borcu ve Allah'ın verdiği nimetlerin bir şükrüdür. Gerçek manasıyla ibadet, Allah katında kulun kendi kusurunu ve acizliğini görüp Allah'ın kudret ve rahmeti karşısında secdeye kapanmasıdır. Diğer bir ifâdeyle, kulun her an Allah ile birlikte olduğunun şuurunda olmasıdır.
Kur'an-ı Kerim, "Ölünceye kadar Rabbine ibadet et", (Hicr-99) "İbâdet et ve şükredenlerden ol," (Zümer - 66) "Bana ibadet ediniz" (Taha -14) beyanlarıyla ibadeti emretmektedir. İbadetin ruhu ise ihlastır. Yani ibadet her hangi bir fizyolojik veya sosyolojik bir gaye için yapılmaz. Her hangi bir fayda için de yapılmaz. Ancak Allah rızası için yapılır. Kul olduğu ve bundan dolayı da görevi olduğu için yapılır. İbadetler, dünyevi menfaat ve düşüncelerle de yapılmaz. Gösteriş için yapılan ibadetleri riya karışmış demektir. Bu da ihlas ile asla bağdaşmaz. Allah bu tür ibadet yapanları kınamıştır. (Maun - 5)
ibadet Allah (c.c.)'ın bütün emirlerinin eksiksiz olarak sünnete uygun bir şekilde yerine getirilmesidir.

39136998_9ff4ce68e7_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
2 Mart 2006

2 Mart 2006

Bugün 2 Mart 2006 Safer:2 Şubat:17 Kasım:115 Buhari’nin Vefatı (1389)


39136997_bcd4245526_b.jpg



KUR'AN-I TANIMAK
Kur'an, sözlükte okumak demektir. Özel bir terim olarak ise son Peygamber Hz. Muhammed aleyhisselama Allah tarafından Cebrail vasıtasıyla nazil olmuş ve Peygamberimizden itibaren de tevatür yoluyla nakledilmiş olan ilahi bir kitaptır.
Kur'an Kerim; Hz. Peygambere toptan nazil olmamıştır. Ayet âyet sûre sûre bölümler halinde inerek 23 yıl içinde tamamlanmıştır.
Hz. Peygamber (s.a.v.) ahirete irtihal buyurdukları zaman, Kur'an-ı Kerimin tamamı yazılmış ve hafızlar tarafından ezberlenmiştir. Ancak; ayrı ayrı sahifeler halinde bulunuyordu. Hz. Ebu Bekir'in halifeliği zamanında Yemâme muharebesinde yetmiş kadar hafız şehit düşmüştü.
Kur'an-ı Kerim Peygamberimize vahy olunduğu gibi yazılmış, Mushaf haline getirilmiş, yüz binlerce insan tarafından ezberlenmiş ve günümüze kadar hiç bir değişikliğe uğramadan gelmiştir.
Kur'an-ı Kerim her yönü ile Hz. Peygamber (s.a.v.)'in en büyük mucizesidir. Bu konu ile ilgili Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulmuştur:
"Eğer kulumuza indirdiklerimizden herhangi bir şüpheye düşüyorsanız, haydi onun benzeri bir sure getirin, eğer iddianızda doğru iseniz Allah'tan gayri şahitlerinizi (yardımcılarınızı) da çağırın". (Bakara: 23)
Kur'an'a sarılan kurtulur.


39136995_c2b7633d6b_b.jpg



BİR AYET
Ey Peygamber, mü'minleri savaşa karşı hazırlayıp-teşvik et. Eğer içinizde sabreden yirmi (kişi) bulunursa, iki yüz (kişiyi) mağlub edebilirler. Ve eğer içinizden yüz (sabırlı kişi) bulunursa, kâfirlerden binini yener. Çünkü onlar (gerçeği) kavramayan bir topluluktur. (Enfal: 65)


39136994_9d15d1c321_b.jpg



BİR HADİS
"Müslüman erkeklerden kim, Allah yolunda, ilâ-yı kelimetullah için, devenin iki sağımı arasında geçen müddet kadar savaşacak olsa cennet kendisine vacib olur." (Tirmizi-Ebu Davud)

39136993_a06ac76cf6_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
3 Mart 2006

3 Mart 2006

Bugün 3 Mart 2006 Safer:3 Şubat:18 Kasım:116 Hilafetin Kaldırılması (1924)

39136992_61b6e37142_b.jpg



KUR'AN-I KERİM'DE YAHUDİLER
Maide 82: Elbette Mü'minlere karşı düşmanlıkta insanların en şiddetlisi olarak Yahudileri ve bir de müşrikleri bulacaksın. Mü'minlere sevgi bakımından en yakın olarak "Biz Nasârayız (Hıristiyanız) diyenleri bulacaksın. Bu, onların arasında keşişler ve rahipler olmasındandır. Şüphesiz onlar kibirlenmezler.
Maide 51: Ey iman edenler, Yahudi ve Hıristiyanları (idareci) dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudur (idarecisidir.) sizden kim onları (idareci) dost edinirse muhakkak o, onlardandır. Allah zalim toplumlara yol göstermez."
Maide 64: Yahudiler: "Allah'ın eli bağlıdır, cimridir" dediler. Onların elleri bağlandı ve söylediklerinden dolayı lanete uğradılar. Hayır, onun iki eli açıktır, cömerttir. Dilediği gibi infak eder. Sana indirilen, onlardan bir çoğunun azgınlığını ve küfrünü artırır. Kıyamete kadar biz onların arasına düşmanlık ve kin bıraktık. Harp ateşini her yakışlarında onu Allah söndürdü. Onlar yeryüzünde bozgunculuk için koşarlar. Allah bozguncuları sevmez.
Maide 65: Eğer ehli kitap, iman edip sakınsaydı. elbette biz onların günahlarını örter ve elbette nimetten bol cennetlere koyardık."
Bakara 120: Sen onların dinine uymadıkça, ne Yahudiler ne de Hıristiyanlar asla Senden hoşnut olmazlar. De ki: "Gerçekten doğru yol, Allah'ın yoludur." Sana gelen bu ilimden sonra onların arzularına uyarsan. Sana Allah'tan ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.'
Maide 18: Yahudi ve Hıristiyanlar "Biz Allah'ın oğullan ve sevgilileriyiz' dediler. De ki: "Öyleyse günahlarınızdan dolayı Allah size niçin azap ediyor? Hayır, siz onun yarattıklarından bir beşersiniz. O dilediğini afveder, dilediğine azap eder. Göklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerin hükümranlığı Allah'a aittir. Ve dönüş O'nadır.'

39135358_b02c182fbb_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
6 Mart 2006

6 Mart 2006

Bugün 6 Mart 2006 Safer:6 Şubat:21 Kasım:119 İ.H.Okullarının Açılması (1951) III.Cemre Toprağa Düşmesi

39148965_450596bec0_b.jpg


İSLAM DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ
İslâm Dini insanı, fikrini korkmadan açıkça belli etmeye teşvik etmiştir. Kur'ân-ı Kerimin hemen bütün ayetleri düşünmeyi, kafa yormayı, ibret almayı anlatır ve insanları düşünmeye, üretmeye ve bu yolla insanlığa hizmete çağırır.
Rasulullah (s.a.v.) sahabeyi böyle yetiştirmiş ve kendilerini daima iyi bir araştırmacı gözlemci olmaya ayrıca karşılıklı fikir alışverişinde bulunmaya hatta kişisel kanaat ifade etmeye (ictihad) teşvik etmiş ve kendisinden sonra bunun net anlaşılır bir sistem olarak kalmasını istemiştir.
İslâm, tabiat kanunlarının esrarını çözmek için bilimsel düşünce özgürlüğüne bilhassa kefil olmuştur, ilim, tamamen Kur'ân-ı Kerim 'in de ifade ettiği gibi bilinmeyeni ortaya koymak için gözlem ve düşünceye dayanan bir akıl ve muhakeme işidir:
"Yerleri ve gökleri yöneten o gizli güçlere ve de Allah 'ın basit gibi görünen yaratıklarına hiç dikkat etmezler mi?" (A'raf-185)
"Göklerin ve yerlerin yaratılmasında, geceyle gündüzün değişip durmasında, insanlık yararına denizlerde süzülüp giden gemilerde, Allah'ın gökten indirdiği ve sayesinde ölü toprağa can verdiği sularda, canlanır canlanmaz üzerine binlerce hayvanın üşüştüğü topraklarda, rüzgarların ve yerle gök arasında hizmet gören bulutların yönlendirilmesinde akıllı insanlar için bir takım ip uçları vardır." (Bakara-164)
Böylece islâm, ilahi bir kaynağa dayalı son derece serbest bir düşünce imkanı vererek, hayatın aksamaması bilakis her geçen gün biraz daha iyiye gitmesi için insana, aklını kullanabileceği çok geniş bir meydan bırakmıştır.


39148964_e877232a78_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
7 Mart 2006

7 Mart 2006

Bugün 7 Mart 2006 Safer:7 Şubat:22 Kasım:120 Muş Depremi (1966)

39148963_64fd998721_b.jpg



İMANİ MESELELER- İmanda itibar ölüm halindeki duruma
göredir.
Yani ölürken mümin olarak ölen kimse, mümin; kâfir olarak ölen kimse ise, kâfir sayılır. Bunlardan daha önceki durumlara itibar edilmez.
- Velilerden Allah (c.c.) (dostlarından) hiçbirisi peygamber derecesine ulaşamaz.
- Hz. Peygamberden (s.a.v.) sonra, ümmetinden, olan insanların en üstünü Hz.Ebu Bekir, sonra Hz. Ömer, Sonra Hz. Osman ve sonra da Hz. Ali'dir, (r.anhûm)
- İnsan ne kadar ibadet ederse etsin, meşru bir mazeret olmadıkça, ölünceye kadar ondan ibadet sorumluluğu kalkmaz.
- Fasılan (günahkâr olan kimsenin) arkasında namaz kılmak caizdir.
- Aynı zamanda mümin bir kimse ne kadar günahkâr olursa olsun, küfrünü gerektiren açık bir küfür alameti bulunmadıkça, biz onun cenaze namazını kılarız.
- Annesini yahut babasını öldürdüğü için öldürülen kimsenin, yol keserken öldürülmüş olan eşkıyanın ve benzeri bazı kimselerin de cenaze namazları kılınmaz.
- Sahabe-i Kiramı (r.anhûm) hayır ve iyilikten başka bir şeyle zikredemeyiz.
Çünkü onları kötülemek, dini kötülemek demektir. Din bize onlar vasıtası ile ulaşmıştır. Sahabe-i Kiram'ın hepsinin din hakkında adil olmasında ittifak edilmiştir.
- Peygamber Efendimizin (s.a.v.) Cennetle müjdelediği on kimse hakkında Cennetlik diyerek şahadet ederiz.
On kimse şunlardır; Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali, Hz. Sa'd, Hz. Saîd, Hz. Talha, Hz. Abdurrahman Bin Avf, Hz. Ebu Ubeyde Bin Cerrah, Hz. Zübeyr Bin Avvam, (r.anhûm) Allah Teala hepsinden razı olsun.
- Hakkında kesin bir nas, bir delil bulunmayan kimseler hakkında ne Cennetlik ve ne de Cehennemlik diye karar vermek caiz olmaz.

39148962_6d91a8bd46_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
8 Mart 2006

8 Mart 2006

Bugün 8 Mart 2006 Safer:8 Şubat:23 Kasım:121 Yıldırım Beyazıt’ın Vefatı (1403)

39170905_0c866e4bea_b.jpg


HABEŞİSTAN'A İLK HİCRET
Peygamberimiz (s.a.v.) İslam dini tebliğ etmeye başlayınca kurulu düzenlerinin yıkılmasından korkan müşrikler müslümanlara işkence etmeye başladılar, Mekke'de Müslümanlar çok sıkıntılı günler yaşıyorlardı.
İşle böylesine dar ve sıkıntılı bir anda müşriklerin. Efendimize (s.av.) sordukları bir takım sorulara cevap olarak Kehf Suresi nazil oldu. Bu surede Alan (c.c.) mü'minlere üç kıssayı haber veriyordu.
1- "Ashab-i Kehf Kıssası: Dinde fitneye düşme korkusu belirdiğinde Allah'a tevekkül ederek küfür ve dalalet merkezlerini terk edip hicret yolunu gösteriyordu: "Madem
ki siz onlardan ve onların Allah'tan başka taptıkları putlardan ayrıldınız. O halde mağaraya çekilin ki Rabbiniz rahmetinden size rahatlık versin ve sizin için durumunuzda bir kolaylık hazırlasın.' (Kehf-16)
2- "Zül-Kameyn Kıssası": Yeryüzünün bütünüyle Allah 'n müftü olduğunu, oraya kullarından dilediğini varis kılacağını, kurtuluşun küfürde değil imanda olduğunu. Allah Teala'nın kullarından bir kısmını zaman zaman o günün "Ye'cüc" ve "Me'cûc'ünden kurtarmak üzere gönderdiğini, yeryüzünün hakiki varislerinin Allah'ın salih kuları olduğunu ifade etmektedir.
Sona Hicret'e işaret eden. Allah'ın arzının dar olmadığını ilan eden Zümer Suresi nazil oldu: "De ki Ey iman eden kullarım Rab'binizden korkun!.. Bu dünya hayatında iyilik yapanlar için ahirette iyilik vardır. Allah'ın toprağı geniştir. Şüphesiz sabredenlere mükafatları hesapsız olarak ödenecektir. (Zümer 10)
Efendimiz (s.a.v.). Habeş Kralı Eshama en-Necaşi'nin adil bir hükümdar olduğunu. O'nun yanıda hiçbir müslümanın zulme uğramadığını öğrendi. Müslümanlara karşılaştıkları fitneler sebebiyle dinlerinden taviz vermemek için Habeşistan'a hicret etmelerine izin verdi.

39170904_61a67909eb_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
9 Mart 2006

9 Mart 2006

Bugün 9 Mart 2006 Safer:9 Şubat:24 Kasım:122 Filistin’de Müslüman Katliamı (1991)

39170903_0021d6e789_b.jpg


İNSANLARIN ŞAHSÎ HUZUR VE SAADETLERİ
Üç Şeyle Mümkündür
İnsanların dünyada huzur ve saadetleri şu üç şeyle mümkündür. Bunlar da insanın bizzat kendi iş, yaşayış ve nizamı ile alakalı olup şunlardır:
Birincisi: İyilik ve doğruluk yönüne sevk olununca itaat, isyan ve sapıklıklardan men edilince buna boyun eğen itaatkar bir nefis.
İkincisi: Kalblerin kendine meyilli olduğu hile ve belâları önleyecek dostluk.
Üçüncüsü: Zarurî ihtiyaçları karşılamaya yetecek kadar mal ve sermayedir.
Dostluk ve yakınlığın sebepleri beştir:
1. Din,
2. Nesep (soy)
3. Evlilik,
4. Sevgi,
5. İyilik ve ihsan.
Bütün müslümanların îman bağı ile birbirlerine yakınlaşıp kardeşlik hukuku ile tekbir topluluk halinde birleşmeleri hakkında Cenâb-ı Hak şöyle buyurmuştur:
"Hepiniz, toptan sımsıkı Allah'ın ipine sarılın; parçalanıp ayrılmayın. Allah'ın üzerinizdeki nîmetini düşünün. Hani siz birbirinizin düşmanları idiniz de O, kalblerinizi (islâm'a ısındırıp) birleştirmişti. İşte O'nun bu nimeti sayesinde (din) kardeşleri olmuştunuz ve yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi o kurtarmıştı." (Ali İmran - 103)
"Allah'a ve âhirete iman eden bir toplumu, Allah'a ve Rasulü'ne karşı kanun koyanlarla seviştiklerini bulamazsın velevki bunlar (muhalefet edenler) babaları, oğulları, kardeşleri veya akrabaları olsa da." (Mücadele - 22)
Yine bu âyetin mânâsından açıkça, Allah'a âhiret gününe îman edenlerin Allah ve Resulü'ne karşı olanlarla dost olamayacakları belirtilmiştir.

39198964_fc22d4c366_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
10 Mart 2006

10 Mart 2006

Bugün 10 Mart 2006 Safer:10 Şubat:25 Kasım:123 İmam-ı Cafer Sadık’ın Vefatı (765)

39198962_931a373f2f_b.jpg


CİNSEL ANARŞİ TOPLUMU YOK EDER
Toplumların ve milletlerin tarihini araştırırken, eğer bu toplumların gerilemeleri ve yok olmalarının nedenleri üzerinde durulursa görülecek şey, fuhşun, cinsel anarşi ve gayri meşru ilişkilerin toplumda doğal karşılanması sebebiyle sosyal yapının çökmesidir.
Cinsel anarşi toplumun malını, servetini alıp götürdüğü gibi, aynı zamanda toplum fertlerinin sağlıklarını alıp götürür. Hastalıklar sağlıksız insanlar türer.
Cinsel serbestinin ve anarşinin sonucu aileler yıkılır, toplumun birlik ve düzeni ortadan kalkar. Bağlar birbirinden kopar. Akrabalık ve yakınlık ilişkileri de tamamen silinir.
Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:
"Zina ve faiz bir şehirde açığa çıktığı zaman, onlar Allah'ın azabını kendilerine vacip kılmış olur." (Terğıb vet Terhib)
Aile, kişinin huzur ve istikrar bulduğu yerdir, ilişkilerin ve tasarrufların düzenlendiği merkezdir. Nesilleri eğitmek, dengeli bir hayatı öğretmek, fıtri zevklerini sürdürmek ancak ailede mümkündür, islam ailesi, sapmaların bozulmaların meydana gelmediği yerdir. Cinsel anarşinin yaygın olan toplumlarda ahlak bozukluğu topluma hakim olacağından nesiller birbirine karışır ve yıkım meydana gelir.
Peygamberimiz şöyle (s.a.v.) buyurmaktadır:
"Aralarında "veledi zina" çoğalmadıkça, ümmetim hayırdan ayrılmaz. Onlar arasında zina çocuğu çoğaldığı zaman, Allah'ın onları yaygın bir azaba uğratması çok sürmez." (Terğib vet Terhib)

39198961_cec8cdb550_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
13 Mart 2006

13 Mart 2006

Bugün 13 Mart 2006 Safer:13 Şubat:28 Kasım:126 Bedir Gazvesi (624)

39196441_57f3b40050_b.jpg


İNSANIN VE İNSANLIĞIN HUZURU YOLUNDABilindiği gibi dünyanın nizamı iki yönden dikkat çekicidir. Biri umumî nizâmdır ki, insanlığın bütününün rızıklanarak geçimlerinin bir düzen ve intizam içinde devam edip gitmesi.
Diğeri hususî nizamdır ki, beşerin fert fert kendi yararlarına olan şeylerin ayrı ayrı hoşlandıkları tarzda cereyan etmesidir. Bu ikisi arasında da öyle bir bağlantı vardır ki, biri tahakkuk etmedikçe mümkün değil diğeri ortaya çıkıp varlığını gösteremez.
Eğer dünya herkes için saadet veya uğursuzluk yeri olsaydı. Bunlardan birincisi halinde; herkes bir diğerinden daha gururlu, kibirli ve burnu havada olacaktı.
İkinci halinde ise herkes bir diğerine yardım edemeyecek bir acz ve zavallılık içinde olacağından insanlar yaşamak için gerekli şeyleri karşılayamayacaklardı.
Ama böyle olmayıp da kimine saadetin gönül alıcı tebessümü, güler yüzü görünür; kimine de talihsizlik ve düşkünlük baht olduğu takdirde birinciler ikincilere yardım elini uzatarak, ikinciler de birincilerden ihtiyaçlarının karşılanması için yardım ve merhamet dileğinde bulunarak her iki taraf muhtelif maksatlarla birliklerinin ihtiyacını gidermeye yardımcı olacaklardır. Bu sayede de medeniyet pazarında her türlü alış verişin bir düzen ve intizam içinde cereyan edeceği selim akıllarca kabul edilmiştir, işte rızık ve geçim kaynaklarının farklılığı şu âyet-i kerîmede beyan buyurulmuştur: "Allah rızık bakımından kiminize kiminizden daha çok vermiştir. Çok verilenler ellerinin altında bulunanlara azıklarını veripte onlarla eşit olmak istemezler. Allah'ın ihsan ettiği nimeti inkar mı ediyorlar." (Nahl - 71)
Bu durum dünya hayatının bir imtihanıdır.

39196440_43331cb5e0_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
14 Mart 2006

14 Mart 2006

Bugün 14 Mart 2006 Safer:14 Mart:1 Kasım:127 Rumi Yılın Kullanılmaya Başlaması (1840)

39196439_cbbc391145_b.jpg


EN ETKİLİ NASİHAT
Halka yaptığı nasîhatların etkisi ile meşhur büyük vaiz Rebi'nin oğlu evinin münasip bir köşesinde kendine ait bir kabir kazar, Ve ne zaman kalbinde kasvet (sıkıntı) hissederse içerisine boylu boyuna cenaze vaziyetinde yatar ve bir zaman sonra Kur'ân'dan:
"Nihayet onlardan birine ölüm gelip çatınca (tekrar, tekrar şöyle) diyeceklerdir:
Rabbim, beni (dünyaya) geri gönder. Tâki ben zayi ettiğim (ömrüm) mukabilinde iyi amel (ve hareket) de bulunayım." (El Mü'minun 99-100)
Âyetlerinin bilhassa ölümden sonra imansızların cehennemdeki, inananların ise cennetteki yerlerini görünce pişmanlıkla söyleyecekleri "Rabbim beni (dünyaya) geri gönder." ve "İyi amel (ve hareket) de bulunayım." mânâsına olan kısımlarını okuyarak dönüp kendine hitaben:
"Ey nefis, işte seni dönderdim. Bundan sonra gözünü aç. Âhiret için çalış." derdi.
Rabbimiz ölüm gerçeğini bize şöyle haber vermektedir: "Her canlı ölümü tadacaktır. Ve ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Bu dünya hayatı ise gurur (aldatma) metâından başka bir şey değildir." (Al-İmran: 185)

39196438_fdbbbeabd1_b.jpg


CANIM SANA KURBANDIR EFENDİM
"Leyla" diye cinnet geçiren çöldeki dîvâneye bakmam.
Mestânesi bî gâne ise, öylesi meyhaneye bakmam.
Canım sana kurbandır efendim, ne olur bendeni şâd et,
Ey şâh-ı cihân! Yoksan eğer, cennet-i şahaneye bakmam...
Y. HATİBOĞLU

39196437_96b241ee61_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
15 Mart 2006

15 Mart 2006

Bugün 15 Mart 2006 Safer:15 Mart:2 Kasım:128 Talat Paşa’nın Ermeniler Tarafından Öldürülmesi (1921)

39218584_6030902d44_b.jpg


HAYRA DAVET ALLAH'IN EMRİDİR
Allah Teâlâ Âl-i imran sûresinde inananlara şöyle hitabeden "Sizden öyle bir cemaat bulunmalıdır ki (Onlar herkesi) hayra çağırsınlar, iyiliği emretsinler, kötülükten vazgeçirmeye çalışsınlar. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir." (Al-i İmran 104)
İslâm ümmetinin yerine getirmekle mükellef olduğu Hayra Davetin manası, Rasûlullah'ın (s.a.v.) bize tebliğ etmiş olduğu islâmı taşıma ve ona da'vet sorumluluğudur. Bu ise itikadı, nazarî, siyasî, ahlâkî ve ibadetle ilgili sahaları kuşatan "Hayr"ın bizzat kendisidir, Allah Teâlâ hayatın her cephesini kuşatan, din ve dünya ayrılığını asla kabul etmeyen bu eşsiz Dine da'vet etme görevini islâm ümmetinin omuzlarına yüklemiştir,
"Hayra Da'vet" hayatın tüm cephelerini kuşatan islâm'ın bütünlüğü içerisindedir ve bu görev dinin yalnız bir cüz'ü anlamına gelmez, islâm ümmeti, bu parçalanmayı kabul etmeyen bütüne taliptir. Tüm gayretlerini bu uğurda seferber etmediği müddetçe kabullendiği sorumluluktan kurtulamaz, işgal ettiği stratejik konuma göre "Ahlâkî Islah" ve "Siyaseti İslah" bu ümmetin aslî görevidir.
İşte islam ümmeti hayr'ın her cüz'ünü yaşamağa ve yaşatmağa memur olduğu şuurunu taşıdığı sürece bu sorumluluğunu idrak etmiş demektir. Bu hususu Kur'an-ı Kerimin birçok âyeti açıklamıştır. Allah Teâlâ ibrahim, ishak ve Ya'kub (a.s.) gibi peygamberlerden söz ettikten sonra şöyle buyurur:
"Onları emrimizle dosdoğru yolu gösterecek rehberler kıldık, kendilerine hayırlı işler yapmayı, dosdoğru namaz kılmayı, zekât vermeyi vahyettik. Onlar bize ibâdet edicidirler." (Enbiya - 73)

39218583_7dbd749243_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
16 Mart 2006

16 Mart 2006

Bugün 16 Mart 2006 Safer:16 Mart:3 Kasım:129 İstanbul’un İşgali (1920)

39218582_8fa5d69b65_b.jpg


KUR'AN'DA TOPLUMLARIN HELAK SEBEPLERİAllah-ü (c.c.) hayatın değişmez kanunundan bahisle diyor ki: "Biz bir şehri imha etmek istedik mi onun refah hayatı sürenlerine emrederiz, onlar da şehir halkını içten çürütürler, beklenen sonuç alınınca da orayı harabeye çeviririz." (İsra - 16) Şu ayette durum daha açıktır: Şu şehirler halkını, kendilerine süre tanıdığımız halde haksızlıklarına devam ettikleri için imha ettik." (Kehf - 59)
"Rab'binin hışmı böyledir işte! Haksızlıkta direnen şehirler halkını böyle suçüstü yakalayıverir. Gerçekten O'nun yakalaması pek müthiş ve acı olur." (Hud - 102)
İnsanın şahsı ile ilgili değişmez doğa kanununa gelince, Kur'ân'da bu son derece açıktır: "İnsanları, kendi doğal safiyetlerini bozmadıkça Allah milletlerin düzenini bozmaz." (Rad- 11)
Zenginlik ve refah azgınlığa yol açabilir kuralı, Kur'ân-ı Kerim'in birçok ayetlerinde yer alan önemli sosyoloji kanunlarından biridir. O halde dönüşü olmayan bir yola sapmadan onun hareketini kontrole almak ve dengelemek lazım gelir. Kur'ân bu toplum gerçeğini şöyle açıklıyor: "İnsan kendisini yeterli görünce azabilir." (Alak - 6,7)
Başka bir ayette: "Allah kullarına rızkı bolca verirse yeryüzünü talan ederler, Allah kullarını çok iyi görüp gözettiği içindir ki istediği kadar veriyor." (Şuara - 27)
Malı tekelinde tuttuğu için toplumun büyük kesimini tehlikeye atan zenginlerin azgınlığı ve bunun neticeleri şöyle açıklanıyor:
"Allah'ın peygamberine nasip ettiği savaş ganimeti, Allah, peygamber, yakınlar, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Zenginler arasında döner sermaye olması için değildir. Peygamberlerin size verdiğini alın, yasağına da uyun, Allah'tan da sakının çünkü Allah'ın sorgulaması pek fena olur." (Haşr - 7)

39218581_6c736a9369_b.jpg
 
Üst Alt