Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Bugün 12 Ekim 2007 Hicri: 1 Şevval 1428 – Rûmî: 29 Eylül 1423 - Hızır 160 RAMANZAN BAYRAMI 1.günü- Amerika’nın Keşfi (1492)- Sokullu Mehmet Paşa’nın şehadeti (1579)
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']İlim öğrenmeye çalışanın rızkına (geçimine) Allah kefildir. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis-i Şerif (Hatib).[/FONT]
CENNET Allâh-ü Teâlâ, A'raf Sûresi'nin 42. âyetinde (meâlen): "O kimseler ki, imân ettiler ve iyi amellerde bulundular. -Biz ise hiçbir nefsi gücünün üstünde bir şey ile mükellef kılmayız.* İşte onlar cennet enlidir. Onlar orada ebedî kalıcılardır." buyurdu. Allâh-ü Teâlâ, hadîsi kudsîde "Ben sâlih kullarıma hiç bir gözün görmediği, kulağın işitmediği ve insan kalbinden geçmeyen şeyler hazırladım" buyurdu. 'Şüphesiz ki, Allah cennetliklere: Ey cennetlikler! Razı oldunuz mu? diye soracak. Onlar: -Neden razı olmayacakmışız yâ Rab! Bize mahlûkâtından hiç birine vermediğini verdin, diyecekler. Allâh-ü Teâlâ: -Size bundan daha kıymetlisini vereyim mi? diyecek. Onlar: -Yâ Rabbi! Bundan daha kıymetli ne olabilir, mukabelesinde bulunacaklar. O da: -Size rıdvânımı (rızâmı) helâl kılıyorum, size ebediyyen gazab etmem," buyuracaktır. "Size rıdvanımı; helâl kılıyorum... Allah'ın rızâsı her saadetin sebebidir ve cennetliklere verilen nimetlerin daha ötesi düşünülemeyecek kadar çok olduğuna delildir. Resûlüllâh Efendimiz (s.a.v.) cennet nimetlerinin artarak devam edeceğini beyan sadedinde: "Hakîkaten cennette bir çarşı vardır ki, ona her hafta gelirler. Derken şimal rüzgârı eserek yüzlerine ye elbiselerine vurur. Bu suretle güzellik ve cemalleri artar da, ailelerinin yanına güzellik ve cemâlleri artmış olarak dönerler. Aileleri kendilerine: -Vallahi, bizden ayrılalı güzellik ve cemâliniz artmış, derler. Onlar da: -Vallahi, sizin dahi bizim arkamızdan güzellik ve cemâliniz artmış, derler." "Şüphesiz cennete ilk girecek zümre Bedir gecesindeki ay suretinde, onlardan sonra girecekler gökyüzünde en parlak yıldızın ziyası suretinde olacaklar. Büyük, küçük abdest bozmayacaklar, burunları akmayacak ve tükürmeyeceklerdir. Tırnakları altın, terleri misk, buhurdanlıkları öd ağacı, zevceleri büyük gözlü hurilerdir." buyurmuşlardır
ŞEVVAL AYI Şevval ayı, hac aylarının ilkidir. Bayram günlerinde salavât-ı şerife okunmalıdır. Bu ay içinde 6 gün nafile oruç tutulur. Bu oruç, şevvalin 12'si ile 17'si arasında tutulduğunda "eyyâm-ı biyz" da oruçlu geçirilmiş olacağından çok büyük sevabı vardır. Hesûlullah Efendimiz, şevval ayından 6 gün oruç tutanların, senenin tamamını oruçlu geçirmiş olacağı müjdesini vermiştir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)
MANİ
Sandık üstü gezerim
Üstüne gül dizerim
Zengin evin kızıyım
Gurbet elde gezerim
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Kaftanı kara, gömleği sarı, [/FONT][FONT='Times New Roman','serif'] Anası yüzlük bir koca karı.[/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap: Gül
Bugün 13 Ekim 2007 Hicri: 2 Şevval 1428 – Rûmî: 30 Eylül 1423 - Hızır 161 RAMANZAN BAYRAMI 2.günü- Ankara’nın başşehir olması (1923)- Dünya Konut Günü
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Din kardeşine gelen bir dert ve kötülükten dolayı sakın sevinme. Sonra Allah, onu rahmetiyle kuşatır da, seni imtihan eder (aynı derdi senin başına verir). [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis (Tirmizi).[/FONT]
İKİNCİ ABDÜLHAMÎD'İN SENEDİ İkinci Abdülhâmid Hân, sadâkatlerinden emin olduklarının mütalaalarını dikkat ve alâka ile dinler, mâkûl bulduklarını yerine getirmekten haz duyar, onları takdir ve taltîf ederdi. Hazine Kâhyası Hasan Şevki Bey, sultanın kıymet verdiklerinden idi. 1902 yılı Ramazan ayının 15. aünü Hırka-i Saâdet'i ziyaret eden sultan, yaptıracağı taca numune olması için Hazîne-i Hümâyûn'da bulunan Sultan Üçüncü Mehmed'e âit murassa sorgucu ister. Sorguç, bir heyet tarafından pâdişâha takdim olunur. Hasan Şevki Bey, huzurdan çıkınca, Başmâbeynci Hacı Ali Paşa'ya "Efendimizin ulu ecdadı, Hazine-i Hümâyûnlarına çok şey vermişler, fakat buradan bir habbe bile çıkarmamışlardır. Eğer Şevketmeâb Efendimiz bu sorgucu götüreceklerse, doğrusu ben kullarını çok mahzun edecekler." diye endişelerini dile getirir. Bu endişe kendisine arz edildiğinde sultan sorgucu bayramın birinci günü iade etmek üzere aldığını belirtir ve Hasan Şevki Bey'e teslim edilmek üzere bir de senet imzalayarak verir. Yıldız Sarayı'nda yapılan bayramlaşma merasiminden sonra, Hasan Şevki Bey^sultanın senedini başmâbeyncinin eline tutuşturur ve "İadenin temîn Duyurulmasını" ister. İkinci Abdülhâmid de senedini geri alıp sorgucu verir ve: "Hasan Şevki Bey'e selâm-ı şahanemi söyle ve kendisinin vazîfeşinâsiığmdan memnun olduğumu da tebliğ et. Şu yüz altını da ver, bayram harçlığı yapsın."
BAYRAM TATLISI (6-8 kişilik) Malzemeler: 3 yumurta, 1'er su bardağı şeker, yoğurt, sıvı yağ, iri kıyılmış ceviz, 1 paket vanilya, 1 paket kabartma tozu, 1 buçuk su bardağı irmik, 1 buçuk su bardağı un, ve kâfi miktarda tarçın, hindistan cevizi. Şerbeti için: 4 su bardağı şeker, 4 su bardağı su, yarım limonun suyu. Yapılışı: Yumurtayla şeker iyice çırpıldıktan sonra diğer malzemeler de ilâve edilip karıştırılır. Orta boy bir fırın tepsisine dökülür, 180 derece (orta hararette) ısıtılmış fırında üzeri kızarıncaya kadar pişirilir. Şerbet kaynatılır ve kek soğuyunca üzerine dökülür.
MANİ
Sarı ipek bükerim Gergefimi işlerim Küçüklüğüme bakmayın Ben de sevda çekerim
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Altı deri, üstü deri, içinde bir avuç darı.[/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap: [FONT='Times New Roman','serif']Kestane[/FONT]
Bugün 14 Ekim 2007 Hicri: 3 Şevval 1428 – Rûmî: 1 Teşrîn-i Evvel 1423 - Hızır 162 RAMANZAN BAYRAMI 3.günü- (Tarsus) Lokman Hekim’i Anna Günü – Nizâmû-lmülk’ün şehadeti (1092)- Dünya Standartlar Günü- Tüketiciyi Koruma Haftası
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Kadere iman, kaygı ve üzüntüyü giderir. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis (Hakim).[/FONT]
HAMD VE ŞÜKÜR Şükür, "Gelmiş olan bir nimete, lisânen veya fiilen veyahut da kalben mukabele etmek ve nimetin sahibine tâzîm göstermektir. Hamd, hem nimet hem de nimetin zıddı olan nikmet (belâ) karşılığında yapılır; şükür ise sadece nimet karşılığında yapılır. İnsana, Allah'ın kendisine verdiği nimetleri unutmaması ve bu nimetlere karşı dâima hamd-ü senada bulunup, şükürle mukabele etmesi emredilmiştir. Bakara Sûresi'nin 152. âyet-i kerîmesinde (meâlen) şöyle buyuruluyor: "Artık beni zikredin ki ben de sizi zikredeyim ve bana şükrediniz, bana nankörlükte bulunmayınız." Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz, gece ayakları şişinceye kadar namaz kıldığı için Hz. Âişe (r.a.) validemiz kendisine "Yâ Resûlullâh, Allah senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışladığı hâlde niçin bunu yapıyorsun?" diye suâl etmiş; bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de "Şükreden bir kul olmayayım mı?" buyurmuşlardır. Bir hadîs-i şerîfte "Allah'a hamd ile (yâni elhamdülillah... diyerek) başlanmayan her mühim iş bereketsiz olur." buyurulmuştur. Birçok âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîf ile hamd ve şükrün güzelliği ve insana neler kazandıracağı; nankörlüğün kötülüğü ve cezası bizlere bildirilmiştir. İbrahîm Sûresi'nin 7. âyet-i kerîmesinde meâlen şöyle buyuruluyor: "Ve düşünün ki Rabb'iniz şöyle ilân buyurdu: Celâlim hakkı için şükrederseniz, elbette size (nimetimi) artırırım ve eğer nankörlük ederseniz, haberiniz olsun ki azabım çok şiddetlidir." BEYİT Halk-ı cihan lütf ile hep şâd olur. Bir söz ile bir gönül âbâd olur. (Azerî)
MANİ
Damda kırat beslerim
Ben İzmirli isterim
Onu bana verseler
Şekerle beslerim
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Hanım içerde saçı dışarda. [/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap: [FONT='Times New Roman','serif']İncir [/FONT]
Bugün 14 Ekim 2007 Hicri: 3 Şevval 1428 – Rûmî: 1 Teşrîn-i Evvel 1423 - Hızır 162 RAMANZAN BAYRAMI 3.günü- (Tarsus) Lokman Hekim’i Anna Günü – Nizâmû-lmülk’ün şehadeti (1092)- Dünya Standartlar Günü- Tüketiciyi Koruma Haftası
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Kadere iman, kaygı ve üzüntüyü giderir. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis (Hakim).[/FONT]
HAMD VE ŞÜKÜR Şükür, "Gelmiş olan bir nimete, lisânen veya fiilen veyahut da kalben mukabele etmek ve nimetin sahibine tâzîm göstermektir. Hamd, hem nimet hem de nimetin zıddı olan nikmet (belâ) karşılığında yapılır; şükür ise sadece nimet karşılığında yapılır. İnsana, Allah'ın kendisine verdiği nimetleri unutmaması ve bu nimetlere karşı dâima hamd-ü senada bulunup, şükürle mukabele etmesi emredilmiştir. Bakara Sûresi'nin 152. âyet-i kerîmesinde (meâlen) şöyle buyuruluyor: "Artık beni zikredin ki ben de sizi zikredeyim ve bana şükrediniz, bana nankörlükte bulunmayınız." Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz, gece ayakları şişinceye kadar namaz kıldığı için Hz. Âişe (r.a.) validemiz kendisine "Yâ Resûlullâh, Allah senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışladığı hâlde niçin bunu yapıyorsun?" diye suâl etmiş; bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de "Şükreden bir kul olmayayım mı?" buyurmuşlardır. Bir hadîs-i şerîfte "Allah'a hamd ile (yâni elhamdülillah... diyerek) başlanmayan her mühim iş bereketsiz olur." buyurulmuştur. Birçok âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîf ile hamd ve şükrün güzelliği ve insana neler kazandıracağı; nankörlüğün kötülüğü ve cezası bizlere bildirilmiştir. İbrahîm Sûresi'nin 7. âyet-i kerîmesinde meâlen şöyle buyuruluyor: "Ve düşünün ki Rabb'iniz şöyle ilân buyurdu: Celâlim hakkı için şükrederseniz, elbette size (nimetimi) artırırım ve eğer nankörlük ederseniz, haberiniz olsun ki azabım çok şiddetlidir." BEYİT Halk-ı cihan lütf ile hep şâd olur. Bir söz ile bir gönül âbâd olur. (Azerî)
MANİ
Damda kırat beslerim
Ben İzmirli isterim
Onu bana verseler
Şekerle beslerim
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Hanım içerde saçı dışarda. [/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap: [FONT='Times New Roman','serif']İncir [/FONT]
Bugün 15 Ekim 2007 Hicri: 4 Şevval 1428 – Rûmî: 2 Teşrîn-i Evvel 1423 - Hızır 163 Avrupa'da (halen kullanılan) Gregoryan Takvimi'nin kabulü (1582)- FırtınaGÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Dilleriyle söylemedikleri ve eyleme dönüştürmedikleri sürece, Allah, ümmetimin kalbinden geçirdiği negatif düşünceleri bağışlamıştır. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
hadis (İbn-i Mace).[/FONT]
MÜMİNİN HAKKI Mü'minin, mü'min üzerinde yedi hakkı vardır: 1 - Dâvetine icabet etmek, 2- Sevincine ortak olmak, 3- Cenazesine varmak, üzüntüsüne ortak olmak, 4- Yeri geldiğinde nasihat etmek, 5- Selâmı eksik etmemek, 6- Zâlimin elinde ise onu kurtarmak, 7- Hapşırdığı zaman "Yerhamükellah" demek.
DÜNYÂDA DÖRT KİMSENİN HÂLİ Resûlullâh (s.a.v.) buyurdular ki: Üç şeye yemin ederim. Onları size anlatacağım muhafaza edin, tutun: Sadaka verenin malı eksilmez. Uğradığı haksızlığa karşı sabreden kulun Allâh-ü Teâlâ ancak şerefini arttırır. Dilencilik kapısını açan bir kula Allah behemehal yoksulluk kapısını açar. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) sonra şöyle buyurdu: Dünya ancak dört kişinindir; Allâh-ü Teâlâ'nın mal ve ilim verdiği kul bu ilim ile Rabbinden korkar, mal ile akrabasına sılada bulunur. Allah'ın bu nimette hakkını bilir. İşte bu kul, Allah katında en üstün derecelerdedir. Allâh-ü Teâlâ'nın ilim verip mal vermediği kul, niyetinde sâdıkdır, doğrudur; 'Malım olsaydı da falanın yaptığı gibi yapardım' der; işte o, niyetine göre karşılık görür. İkisinin sevabı da eşittir. Allâh-ü Teâlâ'nın mal verip ilim vermediği kul, ilim-sizlik yüzünden malında körü körüne hareket eder, bu nimet içinde Rabbinden korkmaz, akrabasına yardımda bulunmaz. O, Allah için o malda hiçbir hak tanımaz; işte, o kimse en kötü mertebelerdedir. Allâh-ü Teâlâ'nın mal da, ilim de vermediği bir kul, bu da, 'Malım olsaydı bu malda (israf ve sefâhet düşkünü) falanın yaptığı gibi yapardım!' der; bu da niyetine göre karşılık görecektir ve her ikisinin günahı da eşittir." BEYİT: Sıdk-u ihlâs ile ver kim sadakat, Malına, ömrüne gelsün berekât. (Vehbi)
MANİ
Duman bastı dağlara
Yayıldı ovalara
Ela gözlü Eminem
Geldi mi buralara
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Kesilen kelle değil, kesen kasap ağlar.[/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap: [FONT='Times New Roman','serif']Mısır[/FONT]
Bugün 16 Ekim 2007 Hicri: 5 Şevval 1428 – Rûmî: 3 Teşrîn-i Evvel 1423 - Hızır 164 Dünya Gıda ve Tarım Günü- Yağmur Mevsiminin Başlangıcı
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Resulüllah, kafa karıştırıcı, anlaşılması zor sözler söylemekten (mü’minleri) menetti. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis (Ebu Davud).[/FONT]
BİR MEKTUP
Hz. Muâviye (r.a.) Hz. Âişe validemize mektup yazıp tavsiyelerde bulunmasını istedi. Hz. Aişe (r.anha) söyle yazdı: "Esselâm-ı aleyküm." Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu işittim: "Bir kimse, insanları kızdırma pahasına AllâhTın rızâsını talep ederse insanların eziyetine karşı Allah ona yeter. Bir kimse de Allah'ı darıltarak insanların rızâsını almaya kalkışırsa Allah onu insanların eline bırakır. Vesselam..."
KURU MEYVELER
Kuru meyveler, sinir sistemini korur, enerji verir, kan yapar. Meyveler kurutulduktan sonra, C vitamini dışında mineralleri muhafaza eder. Kuru Kayısı: Besleyicice potasyum açısından çok zengindir. Sindirime faydalıdır. Gerginliği, kansızlığı önler. İçindeki A vitamini cilt bozulmasını önler. Görme fonksiyonlarını güçlendirir, bağışıklık sistemini korur. Kasların, kalp kasları ve sinirlerin iyi çal Aşmasını sağlar. Kayısı liflidir. Lifli gıdalar kan şekerini dengeli yükselttikleri, zararlı maddelerin bağırsakta kalma küresini kısalttıkları için kansere karşı faydalıdır. ir r i Kuru Erik: Bol mîktârda B1, B2, B3, B6, A, C ve E vitamini vardır. Zengin potasyum ve magnezyum mineralleri tansiyon, karaciğer, kalp böbrek ve romatizma hastaları ile tuzsuz rejim yapanlar için faydalıdır. Kalp hastalıklarına yakalanma ve kriz riskini azaltıcıdır. Kuru Elma: Nefes darlığı ve kalp hastalıklarına karşı koruyucudur. Vücuttaki toksinlerin atılmasına yardımcı olur. Bağırsakları temizler, karaciğer ve romatizmaya faydalıdır. Yatıştırıcı, uyku vericidir ve baş ağrılarına iyi gelir. Dut: Kalsiyum, demir, B1, B2 ye C vitamini yönünden zengindir. Beyaz dut ateş düşürücüdür. Karadut şurubu, ağız ve boğaz hastalıklarına faydalıdır. Pestil: Dut pekmezi, süt, bal, ceviz, fındık ve undan yapılan pestil protein, karbonhidrat, yağ, vitamin ve mineraller, bilhassa A, B vitaminleri ve demir yönünden zengindir. Doku ve hücreleri yeniler, bağışıklık sistemini güçlendirir enerji kaynağıdır.
MANİ Karadağ'da kar kalmadı Yüreğimde yağ kalmadı Daha yazacağım çok idi Mektubumda yer kalmadı
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Alçacık boylu Kadife donlu. [/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap:[FONT='Times New Roman','serif']Soğan[/FONT]
Bugün 16 Ekim 2007 Hicri: 5 Şevval 1428 – Rûmî: 3 Teşrîn-i Evvel 1423 - Hızır 164 Dünya Gıda ve Tarım Günü- Yağmur Mevsiminin Başlangıcı
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Resulüllah, kafa karıştırıcı, anlaşılması zor sözler söylemekten (mü’minleri) menetti. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis (Ebu Davud).[/FONT]
BİR MEKTUP
Hz. Muâviye (r.a.) Hz. Âişe validemize mektup yazıp tavsiyelerde bulunmasını istedi. Hz. Aişe (r.anha) söyle yazdı: "Esselâm-ı aleyküm." Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu işittim: "Bir kimse, insanları kızdırma pahasına AllâhTın rızâsını talep ederse insanların eziyetine karşı Allah ona yeter. Bir kimse de Allah'ı darıltarak insanların rızâsını almaya kalkışırsa Allah onu insanların eline bırakır. Vesselam..."
KURU MEYVELER
Kuru meyveler, sinir sistemini korur, enerji verir, kan yapar. Meyveler kurutulduktan sonra, C vitamini dışında mineralleri muhafaza eder. Kuru Kayısı: Besleyicice potasyum açısından çok zengindir. Sindirime faydalıdır. Gerginliği, kansızlığı önler. İçindeki A vitamini cilt bozulmasını önler. Görme fonksiyonlarını güçlendirir, bağışıklık sistemini korur. Kasların, kalp kasları ve sinirlerin iyi çal Aşmasını sağlar. Kayısı liflidir. Lifli gıdalar kan şekerini dengeli yükselttikleri, zararlı maddelerin bağırsakta kalma küresini kısalttıkları için kansere karşı faydalıdır. ir r i Kuru Erik: Bol mîktârda B1, B2, B3, B6, A, C ve E vitamini vardır. Zengin potasyum ve magnezyum mineralleri tansiyon, karaciğer, kalp böbrek ve romatizma hastaları ile tuzsuz rejim yapanlar için faydalıdır. Kalp hastalıklarına yakalanma ve kriz riskini azaltıcıdır. Kuru Elma: Nefes darlığı ve kalp hastalıklarına karşı koruyucudur. Vücuttaki toksinlerin atılmasına yardımcı olur. Bağırsakları temizler, karaciğer ve romatizmaya faydalıdır. Yatıştırıcı, uyku vericidir ve baş ağrılarına iyi gelir. Dut: Kalsiyum, demir, B1, B2 ye C vitamini yönünden zengindir. Beyaz dut ateş düşürücüdür. Karadut şurubu, ağız ve boğaz hastalıklarına faydalıdır. Pestil: Dut pekmezi, süt, bal, ceviz, fındık ve undan yapılan pestil protein, karbonhidrat, yağ, vitamin ve mineraller, bilhassa A, B vitaminleri ve demir yönünden zengindir. Doku ve hücreleri yeniler, bağışıklık sistemini güçlendirir enerji kaynağıdır.
MANİ Karadağ'da kar kalmadı Yüreğimde yağ kalmadı Daha yazacağım çok idi Mektubumda yer kalmadı
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Alçacık boylu Kadife donlu. [/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap:[FONT='Times New Roman','serif']Soğan[/FONT]
Bugün 17 Ekim 2007 Hicri: 6 Şevval 1428 – Rûmî: 4 Teşrîn-i Evvel 1423 - Hızır 165 İlk Türk Tugayının Kore’ye çıkması (1950)- Gökçeada’nın kurtuluşu (1923)
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Kıyamet günü, tüm (gasbedilen) haklar, sahiplerine geri ödenecektir.Hatta boynuzlu koyundan, boynuzsuz hayvana boynuz vurmasının hakkı bile alınacaktır. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis-i Şerif (Müslim).[/FONT]
HZ. SALİH ALEYHİSSELÂM Âd kavmînden sonra Şâm ile Hicaz arasında Hıcr'de Semûd kavmi yaşamaktaydı. Allâh-ü Teâlâ Semûd kavmine uzun ömür vermişti. Dağları delmiş, taşları oymuş, gayet sağlam ve geniş evler yapmışlardı. Bolluk içerisinde yaşıyorlardı fakat küfre düşüp Hakk yolundan saptılar. Cenâb-ı Hak onlara Hz. Salih'i (a.s.) peygamber olarak gönderdi. O da kavmini Hakk yoluna davet etti, onlara büyük mûcizeler gösterdi, davet ve tebligatına ısrarla devam etti. Davetini kabul etmedikleri takdirde, Allâh-ü Teâlâ’nın azâbına uğrayacaklarını onlara haber verdi. Ama içlerinden pek az kimse îmân etti. İmân etmeyen Hz, Salih'ten (a.s.) mucize göstermesini istediler ve "Biz kendi putlarımıza duâ edelim, sen de kendi İlâhına duâ et. Eğer senin duan kabul edilirse biz sana; bizim duamız kabul edilirse sen bize tâbi ol." dediler. Hz. Salih (a.s.) da "Olur" dedi. Kâvmi "Ey Salih, şu kayadan şöyle şöyle vasıfta bir dişi deve çıkartabilir- sen sana İmân ederiz" dediler. Hz. Salih (a.s.) söz aldıktan sonra iki rek'at namaz kılıp duâ etti. Kayadan istedikleri vasıfta bir dişi deve çıktı. Biraz sonra bu devenin bir de yavrusu oldu. Bu mucize üzerine çok azı imân etti. Semud kavmi bu devenin sütünden bol bol istifâde ettiler. Salih (a.s.), deveye iyi bakmalarını, katiyyen boğazlamamalarını, âksi takdirde musibete hazır olmalarını haber verdi. Semud kavminin eşkıyası bir müddet sonra bu deveyi kesti. Annesinin boğazlanan yavru devenin gözlerinden yaş geldi üç defa böğürdü. Salih (a.s.) kavmine "Bu yavrunun her böğürüşü bir güne işaret eder. Yurdunuzda üç gün daha yaşayınız." dedi. Dördüncü günün sabahı gökten bir sayha (şiddetli bir gürleme) geldi, hepsi helak oldular. Hz. Salih (a.s.) ile ona îmân edenler Mekke'ye göçüp vefatlarına kadar orada yaşadılar.
MANİ
Deniz dibinde börek
Yine ah çekti yürek
Herşeylere dayandın
Buna da dayan yürek
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Ağaç üstünde kilitli sandık.[/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap:[FONT='Times New Roman','serif']Patlıcan[/FONT]
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Din kardeşinin yüzüne gülümsemen senin için bir sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman, bir sadakadır.Yolunu kaybetmiş kişiye doğru yol göstermen bir sadakadır.İnsanların gelip geçtiği yoldan, taşı, dikeni, kemiği, (eziyet verici her türlü nesneyi) kaldırman bir sadakadır. Kuyudan kova ile çektiğin sudan,din kardeşinin kovasına su dökmen, yine senin için bir sadakadır. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis-i Şerif (Kütüb-ü Sitte).[/FONT]
ALLÂH-Ü TEÂLÂ'DAN BAŞKA KİM AFFEDER Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: "Mümin bir günah işlediği zaman kalbinde siyah bir leke olur. Tevbe ve istiğfar ile onu çıkarırsa kalbi cilalanır. Yoksa tekrar günah ile lekeler artar, kalbini örter. İşte bu pas (hayır hayır, onların yaptıkları günahlar kalblerinin üzerine pas bağlamıştır) mealindeki Mutaffifîn Sûresi'nin 14. âyetindeki (pas)dır." Hz. Ebû Bekir'in (r.a.) rivayet ettiği hadîs-i şerîfde: "Bir kul günah İşler de, güzelce abdest alır ve iki rek'at namaz kılıp Allâh-ü Teâlâ'ya istiğfar ederse muhakkak mağfiret olunur." buyurdu. Sonra Resûlullah (sav.) "Onlar ki bir büyük günah işledikleri veya nefislerine zulmettikleri zaman Allah'ı zikrederler ve günahları için istiğfar eder, (Allâh-ü Teâlâ'nın afvına mağfiretine sığınırlar) -zaten günahları Allâh-ü Teâlâ'dan başka kim affeder ki- Ve onlar yaptıklarında bile bile ısrar etmezler." mealindeki Âli İmrân Sûresi'nin, 135. âyetini okudular.
FIKRA.............................. AL SEN OKU BAKALIM! Günün birinde, okuma yazma bilmeyen bir köylü, elinde bir mektup, Nasreddin Hoca'ya gelerek: - "Hoca Efendi, babana rahmet, şunu bana bir okuyuver, bakalım ne yazmışlar?" demiş. Merhum, mektuba şöyle bir göz gezdirmiş; ne imlâ var, ne mânâ!... Evirmiş, çevirmiş, bir kelimesini dahi okuyamamış. Sonunda ölüm yok ya, mektubu adama iade edip: "Oğlum, Allah'ın bildiğini kuldan ne saklayayım; ben bunu sökemedim. Başkalarına göster; belki okuyabilen çıkar!" demiş. Adam, hayâl kırıklığına uğrayınca; "Ben de seni kavuğuna bakıp, âlim bir adam sandıydım. İnsan o koca alâmeti kafasına kor da, iki sıra yazıyı okuyamaz mı?" deyince Hoca, başındakini çıkarıp, adamın kafasına geçirmiş ve: "Keramet kavukta ise, al sen oku bakalım!" demiş.
MANİ
Zora dağlar dayanmaz Yar sözüme inanmaz Yıllar sel gibi geçti Yar gibisi bulunmaz
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Ektim beyaz, bitti yaşil[/FONT][FONT='Times New Roman','serif']sonra oldu kırmızı meşin.[/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap:[FONT='Times New Roman','serif']Ceviz[/FONT]
Bugün 20 Ekim 2007 Hicri: 9 Şevval 1428 – Rûmî: 7 Teşrîn-i Evvel 1423 - Hızır 168 Ağaç dikme ve çelikleme zamanı – Fransız’ların Anadolu’dan Çekilmesi (1921)
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']En üstün amel (eylem), doğru niyettir[/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis-i Şerif (Hakim).[/FONT]
HZ. ALLAH'IN ZÂTI DÜŞÜNÜLEMEZ Allâh-ü Teâlâ'nın zâtı hiçbir şeye benzemediği için onu düşünmek mümkün değildir. Rasûlullâh (s.a.v.) Efendimiz, şu ölçüyü koymuştur: "Allâh-ü Teâlâ'nın zâtını tefekkür etmeyin (düşünmeyin). Onun nimetlerini ve yarattığı varlıkları düşünün. Çünkü siz Allah'ın zâtını düşünmeye güç yetiremezsiniz."
EL-MEDED
Ey cemâl-i nûr-i çeşm-i evliya El-meded ey ma'den-i nûr-i Huda Hâk-i pây-i tûtiyâ-yı asfiyâ El-meded ey ma'den-i nûr-i Huda Kimse sensiz bulamaz Hakk'a vusul Feyz-i lütfunla olur merd-i kabul "Rahmeten li'l-âlemîn"sin yâ Resul El-meded ey ma'den-i nûr-i Huda Eyledim bî-had cürm ile cerîm Oldum eşhâs-ı hevâ ile nedîm Eyle isyanım şefaat yâ Kerîm El-meded ey ma'den-i nûr-i Huda Ey kerem-kân-ı Resûl-i Kibriya Kemlerindir bu Selîmî pür-hatâ Dergehinden iltica eyler atâ El-meded ey ma'den-i nûr-i Huda.
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Karşıdan baktım bir yeşil türbe[/FONT][FONT='Times New Roman','serif']İçine girdim bin kere tövbe.[/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap: [FONT='Times New Roman','serif']Pırasa[/FONT]
Bugün 21 Ekim 2007 Hicri: 10 Şevval 1428 – Rûmî: 8 Teşrîn-i Evvel 1423 - Hızır 169 İlk hususi gazete Tercüman-ı Ahval’in çıkması (1860) –Bağ bozumu zamanı ve fırtınası
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Hiç biriniz ölümün gelmesini istemesin. Eğer iyi biri ise, yaşamak belki iyiliğini arttırır. Eğer kötü ise, belki tövbe eder.[/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis-i Şerif (Buhari).[/FONT]
ÜMİTSİZLİK VE İNTİHAR Bir Müslüman Allâh-ü Teâlâ'dan ümidini kesmemeli. Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'de (meâlen), "Ve Allah'ın rahmetinden ümitsizliğe düşmeyiniz. Çünkü Allah'ın rahmetinden kâfirler topluluğundan başkası ümidini kesmez." (Yusuf Sûresi, âyet 87) ve Hicr Sûresi'nin 56. âyetinde (meâlen) "İbranim (a.s.) dedi ki: Sapıtmışlar-dan başka kim Rabbinin rahmetinden ümidini keser." (Duyurulmaktadır. Allâh-ü Teâlâ, intihar etmeyi Nisa Sûresi'nin 29, âyetinde (meâlen) "Kendi kendinizi öldürmeyiniz." buyurarak haram kılmıştır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kendisini dağdan aşağı atıp da canına kıyan kimse, cehennem ateşi içinde ebedî ve daimî olarak yuvarlanıp duracaktır. Zehir yutup da canına kıyan kimse, o zehiri cehennem ateşinde ebedî ve daimî olarak yutmaya çalışacaktır. Kendisini bir demir parçasıyla öldüren kimse ise elinde o demir parçası olduğu halde, onu karnına saplar bir vaziyette cehennem ateşinde ebedî ve daimî olarak kalacaktır." Hadîs-i şerîfte bildirilen cezanın ebedi olmasının sebebi intihar edenin intiharı helâl kabul etmesi halindedir. Fukahâ ve ehl-i sünnet âlimleri ittifak etmişlerdir ki, hayatına kasteden, intihar eden kimse, İslâm camiasının hâricine çıkmış olmaz. Cenazesi yıkanır ve namazı kılınır. İnsanın arzusuna uygun olmayan birtakım hâdiselere karşı sabretmesi bir fazilettir. Bilhassa musîbetlere, meselâ; muhterem zâtların vefatlarına, malların helakine, sıhhatin veya uzuvlarının hastalık ile bozulmasına, gözün âmâ olmasına vesair belâlara karşı sabretmek sabrın en yükseğidir. Sabredenler için İse pek çok mükâfat vardır. Nitekim bir Ayat-i kerimede (mealen) "Sabredenleremükafatları hesapsız olarak ihsan buyurulacak-dır," (Zümer Süresi, Âyet 10) buyurulmaktadır. İntihar eden, istemadiği şeyden kurtulmuş olmaz. Bilakis ondan binlerce kat daha elemli felaket ve azaba maruz kalacak, fakat bu pişmanlık fayda vermeyecektir.
Bugün 22 Ekim 2007 Hicri: 11 Şevval 1428 – Rûmî: 9 Teşrîn-i Evvel 1423 - Hızır 170 Kanije Müdafaası (1601) – Padişah fermanı ile başlık parasının yasaklanması (1831)
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']İslam temizdir. Öyle ise temizleniniz.Çünkü cennete temiz olandan başkası giremez. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis-i Şerif (Taberani).[/FONT]
TİRYAKİ HASAN PAŞA'NIN BİR NUTKU Tiryakî Hasan Paşa'nın Kanije'de askere îrât ettiği nutuk: "Gaziler! Düşmanın hareketlerinde hücum emareleri görülüyor. Matiyos'un ordusuyla buraya gelişine bakılırsa serdârımız ya onların dediği gibi mağlûp olmuş veyahut benim zannım gibi sefer mevsimi geçtiğinden bu kaleyi sizin gayretinize emânet bırakarak Muşta'ya avdet eylemiş. Hakikat-i hâl hangisi olursa olsun biz burada serdâr için harp etmiyoruz. Elhamdülillah Müslümanız. Pâdişâh kuluyuz. Velinimetimiz olan halîfe-i İslâm'ın bir kalesi değil, bir avuç toprağı için canımızı feda ederek yediğimiz ekmeği kendimize helâl etmek cümlemize vaciptir. Milletimiz serhadlerin emniyetini bizim himmetimizden bekliyor. Üç aydır aç kaldık, yastık yerine kılıca yaslandık. Bu kadar ihvanımız gözümüz önünde şehît oldu. İçimizde yaralanmayan insan kalmadı. Gülleler içinde yuvarlandık. Bu kadar himmetin, bu kadar gayretin neticesini bugün göreceğiz, elhamdülillah. Hepiniz biliyorsunuz ki düşman karşısında vefat edenlerimiz şehîd olur. Sağ kalanlarımız gerek dünyâda ve gerek ânirette necat ve selâmet bulur. Ben düşmanın hücumunu bilirim. Bir kere yüzü dönerse, mağlûp olduğu gündür. Yerlerinizde sebat edin. İlk hücumdan yılmayın! Ondan sonra bi-avnillâh nusret bizimdir."
MÜNEBBİHATTAN: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: Altı şey altı yerde garibdir; 1-Namaz kılmayanlar arasında mescid garibdir. 2-Okumayanların evinde Mushaf garibdir. 3-Fâsık kimsenin içinde Kur'an garibdir. 4-Müslüman saliha kadın, kötü huylu zâlim adamın
elinde garibdir. 5-Salih Müslüman erkek kötü huylu alçak kadının elin de garibdir. 6-Kendisini dinlemeyenler arasında âlim garibdir.
Sonra Resûlullah (s.a.v.) buyurdular: Allâh-ü Teâlâ bu altı şeyi garib bırakanlara kıyamet günü rahmet nazarı ile bakmaz.
MANİ
Ladik halısı mısın
Elmas yarası mısın
Her gelen seni sorar
Bağdat valisi misin
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Yeşil atlas suya batmaz. [/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap:[FONT='Times New Roman','serif']Pamuk[/FONT]
Bugün 23 Ekim 2007 Hicri: 12 Şevval 1428 – Rûmî: 10 Teşrîn-i Evvel 1423 - Hızır 171 PTT’nin Kurulması (1840) – Kırım Harbi’nin başlaması (1853)
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Allah kadınlarınz hakkında hayırlı olmanızı tavsiye eder. Çünkü onlar, anneleriniz, kızlarınız teyzelerinizdir. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis-i Şerif (Taberani).[/FONT]
MÜFESSİRLER ARASINDAKİ İHTİLÂFLAR Tefsir ilmine göre ihtilâf; gerek ba'zı âyetlerin mânâları arasında ve gerek bu âyetlerle alâkalı müfessirlerin beyânları arasında görülen farklılıklardan ibarettir. Kur'ân-ı Kerîm, kelâm-ı ilâhî olduğundan, âyetleri arasında bir ihtilâfa imkân yoktur. Bâzı âyetler arasında bir ihtilâf varmış gibi görülse de, az bir inceleme netîcesinde böyle bir ihtilâfın olmadığı anlaşılır. Âyetler ile hadîsler arasında veya hadîs-i şerifler arasında bile bir ihtilâf olamaz. Çünkü Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz "Ve o (Resûlullâh) hevâdan söz söylemez." (Necm Sûresi, âyet 3) mealindeki âyet-i kerîmesince, birbirine zıt sözler söylemez. Hulefâyı Râşidîn ile, diğer Sahâbe-i Güzînin ifâdeleri ile kitap ve sünnet arasında da ihtilâf asla bulunamaz. Zîrâ bu yüce zâtlar, dînî işlerde son derece ihtiyatlı olup, kitap ve sünnete muhalefetten şiddetle kaçınmışlardır. Ashâb-ı Kiram ile Tâbiîn'in beyanâtı arasında görülen ihtilâflar da zahirde olup, gerçekte değildir. Çünkü Tabiîn (r.a.), Ashâb-ı Kiram vasıtasıyla dînî ilimlere nail olduklarından, birer hikmet kaynağı olan sahâbe-i güzîne muhalefet edemezler. Bununla beraber muhalefet ettikleri takdîrde Ashâb-ı Kirâm'ın beyânı tercîh olunur. Gerek Tâbiîn'in ve gerek diğer müfessirlerin ifâdeleri arasındaki ihtilâflara gelince, bunların büyük kısmı görünüşte olup gerçekte değildir. Bâzân bir âyet-i kerîmedeki bir lafız, iki türlü okunur veya iki, üç mânâya gelir. Her müfessir, bir okunuşa, bir manâya göre âyeti tefsir eder. Bu halde aralarında bir muhalefet bulunmuş olmaz. Müfessirlerin arasındaki ihtilâflar; zayıf sözlere göre hüküm vermeleri, ilim kaidelerine aykırı hareket etmeleri, âyet-i celîlenin sebeb-i nüzulünü, öncesini ve sonrasını, mensûh olup olmadığını dikkate almamaları, âyet-i kerîmedeki kelimelerin lügavî ve ıstılâhî mânâsını nazara almamaları, âyetler arasındaki irtibata ehemmiyet vermemeleri ve müfessirin bid'at ehlinden olması gibi sebeplerden kaynaklanmaktadır.
MANİ
Minarede ezan var
Has bahçede gezen var
Düzce'nin içinde
Yüreğimi ezen var
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Yer altında civcivli tavuk. [/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap:[FONT='Times New Roman','serif']Zeytinyağ[/FONT]
Bugün 24 Ekim 2007 Hicri: 13 Şevval 1428 – Rûmî: 11 Teşrîn-i Evvel 1423 - Hızır 172 Birleşmiş Milletler (BM) Kuruldu (1945) – Birleşmiş Milletler Günü
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Allah’tan korkması, kişiye ilim olarak; kendini beğenmesi de cahillik olarak yeter. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis (Beyhaki).[/FONT]
DÜNYÂDA SEVDİRİLENLER Rasûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdu ki: "Dünyânızdan bana üç şey sevdirildi: Güzel koku, (saliha) kadın, gözümün nuru namaz. Bunun üzerine Ebû Bekr-i Sıddîk (r.a.), doğru söyledin yâ Resûlullâh! Bana da, dünyâdan üç şey sevdirildi, dedi: Resûlullah'ın (mübarek) yüzüne bakmak, malımı Resûlallâh'a harcamak, kızımın Resûlullâh'ın nikâhında olması. Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a.) buyurdu ki, yâ Ebâ Bekr, doğru söyledin! Bana da, dünyâdan üç şey sevdirildi: Emr-i bilma'rûf. Nehy-i anilmünker. Eski elbise. Bunun üzerine Hz. Osman (r.a.) dedi ki, doğru söyledin yâ Ömer! Bana da, dünyadan üç şey sevdirildi: Açları doyurmak, çıplakları giydirmek, Kur'ân okumak. Bunun üzerine Hz. Ali (r.a.) buyurdu ki, yâ Osman doğru söyledin! Bana da, dünyâdan üç şey sevdirildi: Müsâfire hizmet etmek, yaz (mevsiminde uzun günlerde) oruç tutmak, kılıçla harbetmek. Bu arada Cebrâîl (a.s.) geldi ve "Yâ Resûlallâh! Allâhu Tebâreke ve Teâîâ, sizin konuşmanızı işitip beni gönderdi ve şayet dünya ehlinden olsaydım, neyi seveceğimi, bana sormanı emretti" dedi. Rasûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdu ki, "Dünya ehlinden olsaydın, neyi severdin?" Cebrâîl aleyhisselâm: Dalâlete düşmüşleri irşâd etmek (yoldan çıkanları yola getirmek), duâ ve iltica ehl i gariblerin arkadaşı olmak, geçim sıkıntısı çeken Ailelere yardımcı olmak, dedi ve sözlerine şöyle devam etti: Allâhu Teâlâ da kullarının üç hasletini (huyunu sever: (Bir işi yaparken) Bütün gücünü sarfetmesini pişmanlıkta ağlamasını, fakirlikte sabretmesini sever.
MANİ
İki dalda bir kiraz
Biri al biri beyaz
Katip kölen olayım
Bir güzel de bana yaz
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Alçacık boylu kırmızı donlu.[/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap:[FONT='Times New Roman','serif']Patetes[/FONT]
Bugün 25 Ekim 2007 Hicri: 14 Şevval 1428 – Rûmî: 12 Teşrîn-i Evvel 1423 - Hızır 173 Suların soğuması – Uluğ Bey’in şehit edilmesi (1449) – ABD’de ilk renkli TV kullanıma başladı (1951)
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Mü’min mü’minin kardeşidir. Hiçbir şekilde ona olan hayırlılığını (faydalı tavsiyelerini) elden bırakmaz. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis-i Şerif (İbn-i-Mace).[/FONT]
BUYURDULAR Kİ: •Geçim sıkıntısından şikâyetçi olan, Rabbini şikâyet etmiş gibi olur. Dünyâ işleri için üzülen, Allah'a kızmış
gibi olur. (Muhammed Mustafa, s.a.v.) •Azıksız kabre giren, gemisiz denize girmiş gibidir. (Hz. Ebû Bekr-i Sıddîk, r.a.) •Dünyânın şerefi mal ile, âhiretin şerefi de amel-i sâlih iledir. (Hz. Ömer, r.a.)
•Dünyâ için üzülmek, kalbi karartır. Âhiret için üzülmek ise kalbi nûrlandırır. (Hz. Osman, r.a.) •Kim ilmi ararsa, cennet onu arar. Kim günahı ararsa, cehennem de onu arar. (Hz. Ali, k.v.)
ALERJİ Çağın hastalığı alerji: Vücudun zararlı maddelere karşı gösterdiği reaksiyonun aşırı olmasıdır. Teknoloji ilerledikçe alerjik vakalar da artıyor. Dünyâda en sık rastlanan hastalıklar arasında altıncı sıraya yükselen alerjinin türleri de gün geçtikçe artıyor. Alerjiyi önlemek için bebeklikten itibaren bazı tedbirler almak gerekiyor. Alerjik hastalıkların artış sebepleri: 1.Hava kirliliğindeki artış, 2.Ozon tabakasındaki delinme sonucu ultraviyole ışınlarına mâruz kalma, 3.Sigara ve stres, 4.Gıdalardaki katkı maddeleri, 5.Anî hava değişiklikleri, 6.İlaçlar ve kozmetik malzemelerin yan tesirleri, 7.Bitki örtüsünün azalması, 8.Boydan boya halı kaplanmış, iyi havalanmayan, az güneş gören binalar, ev tozu, polenler, küf mantarları, kedi-köpek tüyü, boyalı ve katkı maddeli gıdalar. Alerjinin emareleri nelerdir? Burun tıkanıklığı, sabahları hapşırma krizleri, burun akıntısı, gözlerde yanma -batma, geniz akıntısı, öksürük, nefes darlığı, hırıltı, kaşıntı, döküntü, dudakta- dilde şişme, tekrarlayan orta kulak iltihapları ve sinüzit.
MANİ
Karşıda gördüm seni
Gül ile derdim seni
Gözüme güvenmezken
[FONT='Times New Roman','serif']Yadlara verdim seni[/FONT]
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Yeni gelinin fesi, acı gelir nefesi.[/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap:[FONT='Times New Roman','serif']domates[/FONT]
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Kul namaza durduğunda rükua gidinceye kadar hayır onun başı üzerine saçılır. Rükuda iken secdeye varıncaya kadar, Allah’ın rahmeti onu kaplar. Secde ettiğinde ise, Allah’a manen yaklaşır. Ve onun rahmet nazarını kendine çevirir. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis-i Şerif (Said bin Masur).[/FONT]
ÇIĞIR AÇMAK Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: "Bir kimse İslâm'da güzel bir çığır açar da, kendisinden sonra onunla amel edilirse, o kimseye bu çığırla amel edenlerin ecri kadar sevap yazılır. Amel edenlerin ecirlerinden de bir şey eksilmez. Ve her kim İslâm'da kötü bir çığır açar da kendinden sonra onunla amel olunursa, o kimsenin aleyhine bu çığırla amel edenlerin günahı kadar günah yazılır. Amel edenlerin günahlarından da bir şey eksilmez."
ZAHMETE KATLANMAZSAK, BİZE GÂZÎ DEMEK YALAN OLUR Fâtih Sultan Mehmed Hân, Anadolu'da Rumların son kalesi olan Trabzon üzerine çıktığı seferde sarp kayalıklardan, yüksek ve geçit vermez dağları aşmak mecburiyetinde kalmıştı. Yanında Uzun Hasan'ın -Fâtih tarafından kendisine ana diye hitap edilmek şerefine nail olan- annesi Sârâ Hatun da elçi olarak bulunuyordu. Sultan atından inmek ve uzun müddet yaya yürümek zorunda kaldığı bir sırada Sârâ Hatun iyice yorulduğundan, pâdişâha: "Hey oğul! Bir Trabzon için, bunca zahmete değer mi? Bu zahmeti çekmek niye?" diye sorunca, koca hükümdar: - Ey ana! Bu zahmetler, Trabzon için değildir. Bu zahmetler İslâm içindir. Yarın âhiret gününde Allâh-ü Teâlâ'nın huzuruna varınca utanmayalım diyedir. Zîrâ bizim elimizde İslâm kılıcı vardır. Eğer biz bu zahmetlere katlanmazsak, bize gazi demek yalan olur." cevâbını verdi.
MANİ Gülüm kurutmam seni Suda çürütmem seni Senelerce görmesem [FONT='Times New Roman','serif']Yine unutmam seni [/FONT]
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Elsiz ayaksız kapıyı açar. [/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap: [FONT='Times New Roman','serif']Biber[/FONT]
Bugün 28 Ekim 2007 Hicri: 17 Şevval 1428 – Rûmî: 15 Teşrîn-i Evvel 1423 - Hızır 176 Kızılay Haftası (29 Ekim-4 Kasım) – İlk Nufüs sayımı (1927 / 13.648.270)- Ankara Radyosu yayına başladı (1938)
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Sizden biriniz bir topluluğa vardığında selam versin. Ayrılırken de selam versin. Bu ikinci selam da, birincisi kadar önemlidir. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis (Ebu Davud, Tirmizi).[/FONT]
DOĞRUYU SÖYLEDİ Muâz (r.a.) anlatıyor: Resûlullâh (s.a.v.) bana zekât hurması emânet etmişti. Hurmaları odama götürdüm. Her gün eksildiğini görünce Resûlullah'a şikâyet ettim. Peygamber Efendimiz, "O şeytanın işidir, onu gözetle, buyurdu." Gözetlemeye başladım. Şeytan geceden az bir süre geçince geldi. Hurmaları yemeye başladı, kendisini yakaladım. Kelime-i şehâdet getirdikten sonra "Ey Allah düşmanı! Zekât hurmalarını mı çalıyorsun! Müslümanlar ona senden daha müstahaktır. Çâre yok, seni Resûlullah'a götüreceğim, o seni rezîl eder." dedim. Bir daha gelmeyeceğine söz vererek bırakmamı istedi. Kabul ettim. Sabah Resûlullâh'ın yanına gittim. Bana: "Esîrini ne yaptın?" diye sordu. "Bir daha dönmeyeceğine dâir bana söz verdi." dedim. "O, dönecektir, yine gözetle." buyurdu. ikinci gece gözetlemeye başladım. Yine geldi. Bir daha gelmeyeceğine tekrar söz verince serbest bıraktım. Sabahleyin Resûlullâh'ın yanına vardım. "Ya Muâz! Esîrin ne oldu?" diye sordu. Durumu haber verdim. "O, yine gelecektir, gözetle." buyurdu. Üçüncü gece gözetlemeye başladım. Yine geldi ve hurmaları yemeye başladı. Üzerine atıldım ve "Ey Allah'ın düşmanı! Bana iki defa söz verdin, sözünde durmadın, bu üçüncü! Artık seni Resûlullâh'a götüreceğim, o seni rüsvây eder." dedim. Bana: "Eğer yiyecek bir şey bulsaydım buraya gelmezdim. Vallahi biz peygamberinize nübüvvet gelene kadar bu şehirde yaşardık. Lâkin peygamberinize indirilen iki âyet bizi buradan uzaklaştırdı. O İki âyet her nerede okunursa şeytan o yere üç gün sokulamaz. Beni serbest bırakırsan o âyetleri sana öğretirim dedi. "Peki," dedim. "O İki âyet, "Âyetü'l-Kürsî" ile "Bakara" Sûresi'nin sonundaki "Amenerresûlü" âyetleridir." dedi. Kendisini serbest bıraktım. Sabahleyin çıktığımda Resûlullâh'ın münâdîsinin bana seslendiğini işittim. Peygamber Efendimiz (s.a.v.); "Esîrin ne oldu?" diye sordu. Olanları anlatınca Resûlullâh; "Çok yalancı olmasına rağmen ha-bîs doğru söylemiş." buyurdu. Hurmaların yanında her gün bu âyetleri okumaya devam ettim. Ondan sonra bir daha hurmaların eksildiğini görmedim.
MANİ Eğmeler eğmeleri Beğenmez değmeleri Yeni fistan diktirdim Alırsın düğmeleri
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Ninemin etekleri, Süpürür sokakları.[/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap: [FONT='Times New Roman','serif']Su[/FONT]
Bugün 29 Ekim 2007 Hicri: 18 Şevval 1428 – Rûmî: 16 Teşrîn-i Evvel 1423 - Hızır 177 Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kuruluşu (1923) – Boğaziçi Köprüsünün açılışı (1973)
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Siz iffetli (namuslu) olunuz ki, hanımlarınız da iffetli olsunlar. Anne babanıza iyilik ediniz ki, çocuklarınız da size iyilik etsinler. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis-i Şerif (Taberani).[/FONT]
FÂTIMA HATUN (R.ANHÂ)
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'ın amcası Ebû Talibin zevcesi Fâtıma Hatun, faziletli, iyi huylu bir kadındı. Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) yanında, onun büyük itibarı vardı. Fâtıma Hatun vefat ettiği zaman, Peygamber Efendimiz'in gözlerinden yaşlar akmış "Bu gün annem vefat etti." buyurup kendi gömleğini ona kefen olarak sardırmış, cenaze namazını kıldırmış, kabrinin içine inip yanı üzerine biraz uzandıktan sonra, onu kabre indirtmişti. "Biz senin buna yaptığın şeyi, başkasına yaptığını hiç görmedik" dedikleri zaman: "Ebû Tâlip'den sonra, bu kadıncağız kadar bana İyilik eden hiç bir kimse yoktur! Ahirette cennet elbiselerinden elbise giymesi İçin, ona gömleğimi sardırdım. Kabre ısınması, alışması ve kabir sıkışmasının hafiflemesi İçin de oraya uzandım!" buyurmuştur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Fâtıma Hâtûn için: "Cebrail (as), Yüce Rabbim tarafından 'Bu kadın, cennetliklerdendir!' diye bana haber verdi." buyurmuş ve: "Allah, seni mağfiret buyursun ve hayırla mükâfatlandırsın! Allah, sana rahmet etsin ey annemi Sen, benim annemden sonra annem idin. Kendin, aç durur, beni, doyururdun. Kendin çıplak durur, beni giydirirdin. En nefis nimetlerden kendi nefsini alıkoyar, bana tattırırdın. Bunu da ancak Allah'ın rızâsını ve âhiret yurdunu umarak yapardın. Allah ki, diriltendir, öldürendir, hiç ölmeyen diridir O! Allah'ım, annem Fâtıma bint-i Esed'i af ve mağfiret et! Ona hüccet ve delilini anlat! Girdiği yeri genişlet! Ben peygamberinin ve benden önceki Peygamberlerinin hakkı için duamı kabul buyur, ey merhametlilerin en merhametlisi olan Allah'ım!" diye duâ etmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bu mübarek cennet hatununu, sağ bulunduğu müddetçe, gidip ziyaret eder, onun evinde kuşluk uykusu uyurdu. BEYİT: Mazi ile müstakbele sarf eyleme ömrü, Hâl ehl-i için hiçbiri maksûd değildir. (Lâ edrî)
MANİ
Deniz üstü piyade
Muhabbetler ziyade
Ölüm var ayrılık yok
[FONT='Times New Roman','serif']Bizim için dünyada[/FONT]
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Yağmurlu havada göz kırpar. [/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap:[FONT='Times New Roman','serif']Rüzgar[/FONT]