Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Bugün 24 Eylül 2007 Hicri: 12 Ramazan 1428 – Rûmî: 11 Eylül 1423 - Hızır 142 Peygamberimiz (s.a.v.)’in Mekke’den hicretle Medine’ye girişi (M.622) – Uyvar Kalesinin fethi (1663) – Yaprak dökümünün başlangıcı – Bolvadin’in Kurtuluşu (1922)
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Ümmetimin sonlarına doğru, mescidlerini süsleyip te kalplerini harabeye çeviren topluluklar görülür. Onlar, elbisesine verdiği önemi, dinine vermeyecek.Dünyalığı yerindeyse, dinlerine ne olduğuna aldırmayacak. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis-i Şerif (Ramuz).[/FONT]
NAFİLE İBÂDET
Ulemânın beyânına göre, nafile ibâdetlerin meşru olmasındaki hikmet: a)Farzların noksanlarını tamamlamak, b)Farzdan önce nafile ibâdet ile nefsi ibâdete alıştırmak, kalbi farza hazırlamak, c)Şeytanın tamahını kırmaktır. "En-Nevâzil" isimli eserde deniliyor ki: Beş vakit namazın sünnetlerini terk eden kimse, bunların hak olduğuna inanmazsa din çerçevesinden çıkmış olur. Hak olduklarına inanmakla beraber onları terk eden, Resûlullâh'ın (s.a.v.) sünnetlerini işlemeye bağlı olan sevap ve derecelerden mahrum olur. Nafile; lügatte ziyâde demektir. Dinde ise, farz ve vacib olmayan bir şeyi yapmaktır. Her sünnet nafiledir. Fakat her nafile sünnet değildir. Şürünbülâlî, Dürer haşiyesinde, "Nafile ibâdetler, farzlardaki noksanlığı tamamlamak için meşru olmuştur. Zirâ kul, derecesi ne kadar yükselse de, hata ve kusurlardan kurtulamaz." buyuruyor. Hadîs-ı şerifte, "Kıyamet gününde kulun ilk hesaba çekileceği şey namazdır, eğer onu tamam kıldı ise Kendisine tam yazılacak; tamam değil ise Allahü Teala meleklerine: "Bakın, kulumun bir nafilesini bulursanız onunla farzını tamamlarsınız' buyuracak; sonra zekât da buna göre muamele görecek. Sonra bütün ameller buna göre ele alınacaktır." buyurulmuştur. Bütün İbâdetlerin nafilesi vardır. Binâenaleyh farz ibâdetleri yapanlar bunların nafilelerini de asla ihmâl etmemelidirler. Sünnet namazları yerine kaza namazı kılmamakla Allâh-ü Teâlâ'ya olan borç ödenecektir. Fakat bu sefer sünnetleri terk etmekle sünnetlerin şefaatlerinden mahrum kalacaktır. Malûmdur ki, Allâh-ü Teâlâ Hazretleri kendi rızâsını Resûlü'nün rızâsına bağlamıştır. Hâl böyle olunca bize düşen, hem kaza namazlarını hem de vakit sünnetlerini kılarak iki tarafı da râzî etmeye çalışmaktır.
MANİ
Dama çıkasım geldi
Çadır kurasım geldi
Çadır değil muradım
Seni göresim geldi
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Gökte gördüm köprü. Rengi yedi türlü. [/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap:Gençlik
Bugün 25 Eylül 2007 Hicri: 12 Ramazan 1428 – Rûmî: 11 Eylül 1423 - Hızır 142 Peygamberimiz (s.a.v.)’in Mekke’den hicretle Medine’ye girişi (M.622) – Uyvar Kalesinin fethi (1663) – Yaprak dökümünün başlangıcı – Bolvadin’in Kurtuluşu (1922)
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Ben, insanları hakka çağırıcı ve Allah’ın emirlerini onlara ulaştırıcı olarak gönderildim. Hidayet verme, inanları doğru yola çekme konusunda, elimde hiçbir şey yoktur. Şeytan da, Allah’ın yasakladığı şeyleri insanlara süslü gösterici olarak yaratılmıştır. İnsanları dalalete atma (saptırma) konusunda onun da elinde bir şey yoktur. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis (İbn-i Adiyy).[/FONT]
KUR'ÂN-I KERÎM EBEDÎ BİR MUCİZEDİR Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in ma'nevî, ilmî, aklî, lahûtî bir mu'cizesi olan Kur'ân-ı Kerîm, ebedî bir mucizedir. •Kur'ân-ı Mübîn, maddî, manevî, ilmî, ahlâkî, içtimaî, iktisadî, târihî birçok hakîkatleri ihtiva etmektedir. •En yüksek âlim, filozof, fen sahiplerinin fikirleri, yeni keşiflerle ilim ve fen sahasından çekilmeye mecbur oluyor. Bil'âkis ilimlerin, fenlerin inkişâfı, Kur'ân'ın haber verdiği hakikâtler istikâmetinde ortaya çıkıyor ve yeni keşifler arasında asla bir ihtilaf meydana gelmiyor. •Kur'ân, istikbâle âit birtakım hâdiselere dâir kesin ma'lûmat yermiş ve bunlar bil'âhare tahakkuk etmiştir. Romalıların İranlılara galibiyeti, Müslümanların Mekke-i Mükerreme'ye zafer kazanarak girmeleri bu cümledendir. •Bütün semavî kitaplar bozulmuştur. Fakat Kur'ân-ı Kerîm'in, Allâh-ü Teâlâ'nın koruması ile bütün tahriflerden korunması da mu'cizedir. •En kudretli edipler, şâirler maksatlarını tasvîr hususun da her zaman aynı kudreti gösteremezler. Hele ilmî, ahlâkî, hukukî, tekvînî mevzularda aynı fesahat ve belâgati göstermek imkânsızdır. Kur'ân-ı Kerîm ise ihtiva ettiği bütün mevzû'larda aynı kudreti, aynı fesahat ve belâgati muhafaza etmiş, harikulade bir mükemmeliyyet göstermiştir. •En cazip mevzû'lara dâir, en güzel tarzda yazılmış eserler, birkaç kere okununca te'sîrini kaybeder. Kur'ân-ı Kerîm'i ise insan, her okuyuş ve dinleyişinde, ilk defa okuyormuş, dinliyormuş gibi ulvi bir heyecana kapılır. •Kur'ân-ı Kerîm'in nüzulü zamanında Arabistan halkı, Arap lisanının bütün inceliklerine vâkıf, pek fasîh ve beliğ bir halde bulunuyorlardı. İşte Kur'ân-ı Mübîn, böyle bir topluluğa meydan okudu ve "Eğer Kur'ân'ın İlâhî bir kitap olduğunda şüphe ediyor iseniz onun bir benzerini getiriniz! Hayır! Siz buna ebediyyen muvaffak olamayacaksınız." mealinde hitap etti. Hiçbirisi buna muvaffak olamadı. Kılıçla çarpışmayı göze aldılar da kalemle Kur'â n'ın en kısa bir sûresine olsun karşılık yazmak suretiyle mücadeleyi göze alamadılar. Velhâsıl Kur'ân-ı Azîmü'ş-şân, ebedî bir mucizedir.
MANİ
Şu dağlar olmasaydı
Lalesi solmasaydı
Ölüm Allah'ın emri
Ayrılık olmasaydı
Bugün 26 Eylül 2007 Hicri: 14 Ramazan 1428 – Rûmî: 13 Eylül 1423 - Hızır 144 Kanuni Sultan Süleyman Han’ın 1. Viyana Muhasarası (1529) – İtfaiyecilik Haftası (25 Eylül-1 Ekim) – Mevsim yağmurları
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Biriniz Kur’anı hatmettiğinde şöyle dua etsin: Allah’ım, kabrimde yalnız kaldığımda korku ve yalnızlığımı (Kur’anla) gider. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis (Deylemi).[/FONT]
CENNET KAPILARI KİMLER İÇİN AÇILIR? Ebu Hüreyre ve Ebû Said (r.anhümâ) şöyle rivayet ediyorlar: "Bir gün Resûlullâh (s.a.v.) bize va'z ettiler ve üç defa, "Allah'a yemin ederim ki" dedikten sonra başlarını eğerek ağladılar. Biz de başımızı eğip ağladık. Ne için yemin ettiğini bilmiyorduk. Sonra başını kaldırdı, yüzünde sevinç ifâdesi vardı. Sanki dünyâlar bizim oldu. Şöyle buyurdu: "Bir kimse beş vakit namazını kılar, Ramazan orucunu tutar, malının zekâtını verir ve yedi büyük günahtan sakınırsa, onun İçin cennet kapıları açılır ve 'Selâmetle gir' denilir." Ashâb-ı Kiram sordular; "Onlar nedir, yâ Resûlullah?" Peygamber Efendimiz (s.a.v.); "Yedi büyük günâh şunlardır: 1) Allah'a şirk (ortak) koşmak, 2) Büyü yapmak, 3) Haksız yere adam öldürmek, 4) Yetim malı yemek, 5) Fâiz yemek, 6) Hücum esnasında harpten kaçmak, 7) Namuslu mü'mln kadınlara (ve erkeklere) iftira etmek."
ŞİMDİ TAŞ YIĞILMIŞ
Sadrâzam Yusuf Kâmil Paşa, zenginliği ve cömertliği ile mâruf idi. Kendisini yakından tanıyan Bursalı Rızâ Efendi merhum onun için, "Kâmil Paşa, öyle bir kerîm idi ki, nazîri nâdir görülür." demiştir. Her sene Ramazân'dan bir iki gün evvel Topkapı, Silivri kapısı gibi o zamanki fukara mahallelerine arabalar dolusu erzak gönderip tevzi ettirir, nice bîçâreyi sevindirirdi. Fukara, her zaman, bilhassa Ramazânlarda konağının kapısına yığılır, nefis yemekler yer, hediye alırlardı. Kâmil Paşa ve eşi Zeynep Hanım'ın vefatından sonra, amcasının oğlu (Vaşington sefiri) Şekîb Bey, bir Ramazan akşamı Bâyezid'deki konağın önünden geçerken kapının iki tarafına kaldırım taşları yığıldığını görünce, "Sübhânallah, bir vakit şuraya fukara yığdırdı. Şimdi taş yığılmış." diyerek teessüf eder.
MANİ
Ufacık iğnesine
Mailim cilvesine
Ben yarime kavuştum
Darısı cümlenize
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Evvelden vardı yiyorduk, [/FONT][FONT='Times New Roman','serif'] şimdi var yemiyoruz. yine de ölmüyoruz.[/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap:
[FONT='Times New Roman','serif']Karpuz[/FONT]
Bugün 27 Eylül 2007 Hicri: 15 Ramazan 1428 – Rûmî: 14 Eylül 1423 - Hızır 145 Preveze Deniz Zaferi (1538) – Deniz Kuvvetleri Günü
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']İçinde çocuk bulunmayan evde, bereket yoktur[/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis-i Şerif (Camiüssagir).[/FONT]
KADİR GECESİNİ ARAMAK Kadir Gecesi'nin bu ay içerisinde hangi gece olduğunun gizlenmesi, mü'minlerin her geceyi Kadir Gecesi bilip, her gece çokça ibâdet etmeleri içindir. Kadir Gecesinde hava berrak ve güzel olur. O gece her şey Allah'a secde eder. Denizlerin suyu bir an için tatlılaşır. Mü'minler afv-ı ilâhî ve mağfiret-i sübhâniye mazhar olurlar. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat) Kadir Gecesi'nin, Ramazân-ı Şerifin 20'sinden sonraki tek gecelerinde aranmasına dâir müteaddit hadîs-l şerifler vârid olmuştur. Birinden itibaren tek gecelerde aranmasını tavsiye eden büyükler de vardır. İmâm-ı Şâ'rânî Hazretleri, Kadir Gecesl'nin kaçıncı gece olduğunu, Ramazân-ı Şerîf'in giriş günlerine göre şöyle tespit etmiştir: ♦Pazar günü girerse, 28'i 29'a bağlayan gece. ♦Pazartesi günü girerse, 20'yi 21'e bağlayan gece. ♦Salı günü girerse, 26'yı 27'ye bağlayan gece. ♦Çarşamba günü girerse, 18’i 19'a bağlayan gece. ♦Perşembe günü girerse, 24'ü 25'e bağlayan gece. ♦Cuma günü girerse, 16'ys 17'ye bağlayan gece. ♦Cumartesi günü girerse, 22'yi 23'e bağlayan gece.
İmâm-ı Şâ'rânî Hazretleri 30 sene Kadir Gecesi'yle bu usûle göre müşerref olmuşlardır, birçok ehlüllah bu usûlle Kadir Gecesi'ni bulmuşlardır. Netice olarak Ramazân-ı Şerif hangi gün girerse girsin, bu hesaba göre Kadir Gecesi, cumartesiyi pazara bağlayan geceye isabet etmektedir. Ramazân-ı Şerîf'in İkinci yarısında ise, iki adet cumartesi vardır. Bunlardan gecesi tek sayıya isabet eden, Kadir Gecesi'dir.
NAMAZDA TA'DİL-I ERKAN'A DİKKAT Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz bir hadîs-i şeriflerinde "insanların hırsızlık bakımından en kötüsü namazından çalandır." buyurmuşlar. Namazdan nasıl çalarsınız? denilince, "Rükû ve secdesini tam yapmaz." buyurdular. İmâm-ı Rabbânî (k.s.) Hazretleri de "insanların çoğu namazlarını (ta'dil-l erkân ile kılabilme) devletinden mahrumdurlar. Ve bu amel bil-külliye terk edilmiştir. Binâenaleyh bu ameli İhyâ etmek en mühim hususlardandır." buyurmaktadır.
MANİ
Ufacık badem içi
Yarimin siyah saçı
Yar derdinden ölürüm
Nedir bunun ilacı
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Etten kantar [/FONT][FONT='Times New Roman','serif'] altın tartar. [/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap: [FONT='Times New Roman','serif']Anne Sütü [/FONT]
Bugün 28 Eylül 2007 Hicri: 16 Ramazan 1428 – Rûmî: 15 Eylül 1423 - Hızır 146 Kestane karası fırtınası – Kazım Karabekir’in Ermenilere karşı harekatı (1920)
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Allah kuluna bir nimet verdiğinde kul elhamdulillah derse, bu şükür ve hamd, o nimetten daha hayırlı olur. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis (Ramuz).[/FONT]
RAMAZANDA CÖMERTLİK Peygamber Efendimiz (s.a.v.) insanların en şereflisi idi. Onun fiilleri, fiillerin en güzeli, kendisi de insanların en cömerdi idi. Çünkü fâni şeylerden müstağni idi. İnsanların en cömerdi olan Fahr-i Kâinat (s.a.v.) Ramazan-ı şerîf ayında Cebrail'le (a.s.) buluşunca daha da cömertleşirdi. Abdullah Ibni Abbas (r.a.) buyurdular ki: Resûlüllâh (s.a.v.), hayır hususunda insanların en cömerdi idi. En cömert olduğu zaman da Ramazan ayı idi. Cebrail (a.s.) onunla her sene Ramazan ayında karşılaşır ve Ramazan bitinceye kadar sürerdi. Ona, Resûlüllâh (s.a.v.) Kur'ân'ı arz ederdi. Cebrail'le (a.s.) karşılaştı mı Resûlüllâh (s.a.v.) hayır hususunda esen rüzgârdan daha cömert olurdu. (Cömertliği herkese karşı umumî ve sür'at-li olurdu.) Âlimler bu hadîs-i şerîften şu hükümleri çıkarmıştır: 1)Ramazân ayında daha cömert olmalıdır. 2)Salih kimselerle karşılaşıldığı vakit ve onlardan ayrılırken fazla cömertlik göstermek ve hayır yapmak müstehabdır. 3)Kur'ân okumak müstehabdır. 4)Kur'ân-ı Kerîm'i Ramazân'da her zamankinden çok okumak müstehabdır. 5) Sâlihleri ve fazîlet sahiplerini her zaman, Ramazân ayında ise daha fazla ziyaret etmek müstehabdır.
ZEKÂTIN VERİLECEĞİ EN GÜZEL YER Abdullah ibn-i Mübarek (r.a.) zekâtını hassaten âlimlerin fakirlerine verirdi. Kendisine niçin böyle yaptığı sorulduğu zaman: "Ben peygamberlikten sonra ilimden daha üstün bir rütbe olduğunu zannetmiyorum. Âlimlerden biri bir ihtiyaçla karşılaşınca onun ile meşgul olur da okuyamaz. Onun ihtiyacını temin edip okumasını sağlamak daha makbuldür." diye cevap vermiştir.
MANİ
Sarı hırka giyersin
Neden boynun eğersin
Doğru söyle mekteplim
[FONT='Times New Roman','serif']Hangimizi seversin [/FONT]
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Dünyada en yumuşak nedir ? [/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap: [FONT='Times New Roman','serif']Kulak[/FONT]
Bugün 29 Eylül 2007 Hicri: 17 Ramazan 1428 – Rûmî: 16 Eylül 1423 - Hızır 147 İnebahtı Kalesi’nin fethi (1499) – Sarıkamış’ın Kurtuluşu (1920)
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Ekmeğe saygı gösterin. Çünkü Allah onu değerli kılmıştır. Kim ekmeğe değer verirse, Allah da ona değer verir. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis (Taberani).[/FONT]
KADİR GECESİNİN TESBİT VE İHYÂSI Faziletlerini saymakla bitirmenin mümkün olmadığı Kadir Gecesi'ni bulup ihya edebilmek bir mü'min için ne büyük bir saadettir. İşte bu sebeple bütün Müslümanlar ve bilhassa evliyalar bu gecenin tesbit ve ihyâsına çalışmışlardır. "Kadir Gecesi'ni Ramazân'ın son on günündeki tek gecelerde arayın" buyuran Rasûlullâh (s.a.v.) Efendimiz, Hz. Âişe (r.anha) validemizin ifâdesine göre "Ramazân'da diğer aylardan daha fazla İbâdet yapmaya çalışır, Ramazân'ın son on gününde de diğer günlerinden daha fazla ibâdet ederdi." "Ramazân ayının son on günü girdiğinde geceleri ihya eder, ev halkını uyandırır ve çok gayret ederdi." Hz. Âişe (r.anha) validemiz, "Ya Resûiallâh, Kadir Gecesinin hangi gece olduğunu bilecek olursam nasıl duâ edeyim?" diye sual edince Rasûlullâh (s.a.v.) Efendimiz: "Allâh-ümme inneke Afüvvün Kerîmun tu-hibbu'l-afve fa'fu annî" diye duâ edersin, buyurdular.
CİMRİNİN CÖMERTLİĞİ Cimri, karısının hazırladığı sofraya oturmuş. Kendilerine çektikleri ziyafet; bulgur pilavı ile bir baş soğanmış. Soğanı her zaman yemezlermiş. Ziyafet olduğu için bulgur pilavının yanında kesmek cömertliğini göstermişler. Yedikçe iştahları açılmış, bir bütün soğanı bitirmişler. Cimrinin o gün cömertliği üstündeymiş. Karısına neşeyle seslenmiş: - Malını yemiş de ölmüş var mı? Kes bir soğan daha! Bu dünyâya bir daha mı geleceğiz? demiş. UNUTULMAZ MISRÂLARDAN: •Edip olur kişi, sermâye-i hayası kadar. •Devlet ol kimsededir, olmaya devlet ona yâr. •Lokma karın doyurmaz ama muhabbeti artırır. •Ehl-i hünerin kadrini bilmek de hünerdir. •Kişiye her işi âlâ görünür, kuzguna yavrusu ankâ görünür.
MANİ
Sarı pabuç çuhalı
Bizde körük buhalı
Salma eldeki yarı
Şimdiki yarlar pahalı
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Bir küçücük mil taşı, [/FONT][FONT='Times New Roman','serif'] dolaşır dağı taşı.[/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap: [FONT='Times New Roman','serif']Anne[/FONT]
30 Eylül 2007 Hicri: 18 Ramazan 1428 – Rûmî: 17 Eylül 1423 - Hızır 148 Kanuni’nin (1520), 2. Selim Han’ın (1566) tahta çıkışı – Turna geçimi fırtınası – Selim ve Göle’nin Kurtuluşu (1920)
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Kişi, hanımının ve çocuklarının rızkını karşılamak için çalışmaya çıkarsa, Allah yolundadır. Yaşlı anne ve babasının bakımını sağlamak için yola çıkarsa, Allah yolundadır. Nefsini harama karşı korumak niyetiyle çalışmaya çıkarsa, Allah yolundadır. Eğer insanlara gösteriş ve başkalarına öğünmek için yola çıkarsa, Allah yolunda değil, şeytanın yönlendirdiği yoldadır. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis-i Şerif ( Taberani )[/FONT]
ÎTİKÂF İtikâf, bir mescid-i şerîfte veya o hükümdeki bir yerde itikâf niyetiyle ikâmet etmekten ibarettir. Kifâye yolu ile bir müekked sünnettir. (Bir beldede Ramazân-ı Şerifin son on gününde hiç kimse itikâfa girmez ise, o belde halkının tamamı sünneti terk etmiş olur.) Ramâzan'dan başka bir zamanda ibâdet ve tâat niyetiyle bir mescid-i şerîfte bir müddet yapılan îtikâf ise müstehaptır. îtikaf eden kişi bütün vakitlerini ibâdete tahsis etmiş demektir. Çünkü bilfiil ibâdet etmediği vakitlerde de mescid içinde ibâdete hazır bir haldedir. Bu hâl ise ibâdet hükmündedir. Resûl-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz Medine-i Münevvere'ye hicretinden sonra âhirete irtihâllerine kadar her Ramazân-ı Şerîf'in son on gününü îtikâf ile geçirirlerdi. İhlâs ile olan bir îtikâf sayesinde kalpler, bir müddet olsun dünyâ işlerinden kurtulup Allah'a döner. Allah'ın eyleri olan mescidlerden birine bu şekilde devam eden bir mü'min, pek kuvvetli bir kal'aya sığınmış, Kerîm olan Rabb'inin feyiz ve inayet kapısına iltica etmiş olur. İslâm büyüklerinden Atâ demiştir ki: "Mu'teklf, İhtiyâcından dolayı büyük bir zâtın kapısında oturup 'hâcetlml kaza etmedikçe buradan ayrılıp gitmem,' diye yalvaran bir kimseye benzer." Bir mü'minin, her gün azalmakta olan hayat günlerinden istifâde ederek böyle kudsî bir mahalde bir müddet Rabbi'ne, olanca varlığı ile yönetip, saf bir kalp ile ibâdet ve tâatte bulunması, mânevi bir zevke dalması ne müstesna bir ganimettir. îtikâf sayesinde insanın maneviyâtı yükselir, kalbi nurlanır, sîmâsında kulluk nişaneleri parlar, ilâhî feyizlere mazhar olur. BEYİT: Atılma dur, sühan-ı ehl-i hâli anlamadan, Cevâba etme tasaddî suâli anlamadan. (Nâcî)
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Dünyanın döndüğünü en iyi kim bilir ? [/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap:[FONT='Times New Roman','serif']Göz [/FONT]
1 Ekim 2007 Hicri: 19 Ramazan 1428 – Rûmî: 18 Eylül 1423 - Hızır 149 Sıcakların sonu – Camiler Haftası (1-7 Ekim) – Hava Harp Okulu’nun Eskişehir’de açılması (1951)
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Size şerri dokunabilecek kötü adamlara rastladığınızda, onlara selam veriniz. Ta ki, size karşı olan kötü düşünce ve düşmanlıkları dinsin. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis (Beyhaki).[/FONT]
BİRE ON VAADİ VE HELÂL RIZIK
Râbia-ı Adviye Hazretleri'nin evine müsâfirler gelmişti. Müsâfirlerin karnını doyurmak istedi. Fakat baktı ki sâdece iki ekmek var. Ekmek müsâfire yetmeyecekti. "Müsâ-flrlere yetecek kadar ekmeği nasıl temin edebilirim?" diye düşünürken kapı çaldı. Gelen iki kişi, karınları aç olduğu için Râbia-ı Adyiye'den yiyecek bir şeyler isteyeceklerdi. Daha onlar bir şey söylemeden, kapı aralığından iki ekmek uzatıldı. Gelenler ekmeği alıp sevinerek oradan uzaklaştılar. Evdeki müsâfirler bu işe bir mânâ verememişlerdi. Mevcut iki ekmek de gitmişti. Kendilerine yiyecek bir şey kalmamıştı. Fakat Hz. Râbıa'ya bir şey söylemeden beklemeye başladılar. Aradan bir saat geçmemişti ki, Hz. Râbia'nın kapısı tekrar çalındı. Kapıyı açtıklarında iki kişinin kucaklarında bir yığın ekmekle beklediklerini gördüler. Ekmek getirenler: -Efendimiz bu ekmekleri, Râbla-yı Advlye'ye hediye olarak gönderdi, dediler. Hz. Râbia ekmekleri teker teker saydı. On sekiz ekmek vardı. Ekmeği getirenlere; -İki ekmek eksik, dedi. Gelen iki kişi çok mahcup oldular. Sakladıkları iki ekmeği de çıkartıp verdiler. Fakat Hz. Râbia bu iki ekmeği onlara hediye ederek: -Bu İki ekmek sizin rızkınız İdi. Gerçi siz İzinsiz aldığınız İçin rızkınızı haram yoldan temin etmiş olacaktınız. Fakat şimdi helâlinden yiyeceksiniz, buyurdu. Olanlara bir mânâ veremeyen evdeki müsâfirler sordular: -Sen ekmek siparişi vermiş miydin? -Hayır. -Peki niçin İki tane eksik diye söyledin, eksik olduğunu nereden bildin? Hz. Râbia şöyle esvap verdi: -Siz bana yemek için gelmiştiniz, karnınız açtı, Fakat evdeki iki ekmek size yetmeyecekti, Bu İki ekmeği çoğaltmak istedim. Bu sırada kapıya gelenlere mevcut iki ekmeği vererek Allâh-ü Teâlâ'dan müsâfirlere yetecek kadar ekmek vermesini istedim.
-Peki yirmi tane ekmek geleceğini nereden bildin? Allâhü Teâlâ Kur'ân-ı Kerîm'de, bire on yereceğini vaat ediyor. Ben ona güvendim, İki ekmeğe mukabil yirmi ekmek vereceğini biliyordum.
MANİ
Pencere parmağına
Düştüm yarin ağına
Bir sofrada olursak
Çay koysam bardağına
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Önce dört ayaklı, Sonra iki ayaklı, [/FONT][FONT='Times New Roman','serif'] sonra üç ayaklı.[/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap: [FONT='Times New Roman','serif']Sarhoş[/FONT]
2 Ekim 2007 Hicri: 20 Ramazan 1428 – Rûmî: 19 Eylül 1423 - Hızır 150 Aziz Mahmut Hüdai Hazretlerinin vefatı (1628) – 3. Ahmed’in feragati, Sultan 1. Mahmud’un tahta çıkışı (1730) – İşgalci Fransız ve İngilizlerin İstanbul’u boşaltması (1923)
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Hz. Peygamber sözlü iddia ve ithama göre ceza vermezdi. Ve birinin diğeri aleyhindeki iddiasını delilsiz ve ispatsız kabul etmezdi. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis (Ebu Nuaym)[/FONT]
KİM DAHA CÖMERT Hz. Ali (k.v.)'nin kardeşi Cafer-i Tayyar'ın (r.a.) oğlu Abdullah (r.a.), bir gün hurma bahçenin yanından geçerken bahçede çalışan köleye üç öğünlük azık getirdiklerini gördü. Bir köpek kölenin yanına vardı. Köle bir öğün ekmeği köpeğe verdi. Köpek hemen yedi, ikincisini de verdi. Köpek onu da yiyince üçüncüsünü de verdi. Abdullah (r.a.) yaklaşarak seslendi: "Ey köle, niçin bir günlük (üç öğün) yiyeceğinin hepsini verdin, îsâr ettin, kendin muhtaçken ona verdin? Ve kendin açlığı seçtin." Köle şöyle cevap verdi: "Gördüm ki köpek, garîptir, uzak diyardan gelmiştir. Açtır ve nasîbini aramaktadır. İşte bundan dolayı onu mahrum etmeyi cimrilik telakkî ettim." -Peki, bugün ne yiyeceksin? -Aç kalacağım ve sabır arkadaşım olacak. Abdullah (r.a.) görüp "Halk beni cömert bilir. Hâlbuki bu köle benden daha cömerttir." dedi. Köleyi ve hurma bahçesini sahibinden satın aldı. Köleyi azat etti. Hurma bahçesini de bütün aletleriyle ve ağaçlarıyla ona verdi. Abdullah'a (r.a.) dediler ki: "Sen ondan daha cömert oldun. Zira onun verdiği üç öğünlük yemek, seninki İse değerli bir köle ile değerli bir hurma bahçesidir." Abdullah (r.a.) da bunlara şöyle dedi: "Ne yazık ki, onun verdiği, sahip olduğu mülkün hepsi; benimki ise sahip olduğum şeylerin bir kısmıdır." MÜNEBBİHATTAN: "Allâh-ü Teâlâ, Üzeyir'e (a.s.) şöyle buyurdu ki: Yâ Üzeyir! •Küçük bir günah işlediğin zaman onun küçüklüğüne bakma, o günahı kime karşı yaptığına baki •Sana küçük bir hayır isabet ettiği zaman, onun azlı
ğına bakma, onu sana gönderene bak! •Başına bir belâ geldiği zaman, beni mahlukâtıma şi kâyet etme. Senin kötülüklerin bana arzedildiği zaman, seni meleklerime şikâyet etmediğim gibi."
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Üstü çayır biçilir[/FONT][FONT='Times New Roman','serif']altı çeşme içilir.[/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap: [FONT='Times New Roman','serif']"İnsan" Bebeklik, yetişkinlik ve yaşlılık hali [/FONT]
Bugün 3 Ekim 2007 Hicri: 21 Ramazan 1428 – Rûmî: 20 Eylül 1423 - Hızır 151 Doğu ve Batı Almanya’nın birleşmesi (1990)
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Müslüman olsun, Allah’ı inkar eden kafir olsun, her hangi bir kimse bir iyilikte bulunursa mutlaka karşılığını görür. Denildi ki: Ey Allah’ın Resulü! Müslümanı anladık, ama kafirin karşılığı ne olacaktır? O, bir sadaka verirse veya bir akraba ziyaretinde bulunursa Allah ona dünyada hem mal, hem de nesil verir. Ahirette (inkarından dolayı uğratılacağı) azabında da azalma olur. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis (Bezzar).[/FONT]
PEYGAMBERİMİZİN TORUNUNA OLAN SEVGİSİ Hz. Câbir (r.a.)'in anlattığına göre: "Bir cemâat, Resûlullâh (s.a.v.) ile birlikte davet edildiği bir yemeğe gittiler. Yolda Hüseyin'e (r.a.) rastladılar, çocuklarla oynuyordu. "Resûlullâh (s.a.v.) ilerleyip cemâatin önüne geçti, (onu tutmak için) ellerini açtı. Çocuk ise sağa sola kaçmaya başladı. Resûlullâh da onu taklîden sağa sola koşarak tutuncaya kadar peşinde koştu. Yakalayınca ellerinden birini ensesine diğerini de çenesinin altına koyup öptü ve "Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin'denim! Kim Hüseyin'i severse Allah da onu sevsin." buyurdu.
KADERE ÎMÂN İmânın altıncı şartı kadere, hayır ve şerrin Allâh-ü Teâlâ'nın yaratması ile olduğuna inanmaktır. Yahya İbn-i Ya'mer (rh.) diyor ki: "Basra'da kaderi ilk inkâr eden, Ma'bed el-Cühenî olmuştu. Bir ara ben ve Humeyd bin Abdurrahman ile birlikte hac -veya umre vesîlesiyle yola çıktık. Ashâb'dan biriyle karşılaşmayı temennî ettik. Maksadımız, ondan kaderin mâhiyeti hakkında soru sormaktı. Cenâb-ı Hakk, Mescid-i Nebevî'nin içinde Abdullah ibn-i Ömer (r.a.)'la karşılaşmayı nasip etti. Birimiz sağ, öbürümüz sol tarafından olmak üzere ikimiz de Abdullah'a (r.a.) sokulduk. Arkadaşımın sözü bana bıraktığını tahmin ederek, konuşmaya başladım: "Ey Ebû Abdurrahman, bizim taraflarda bazı kimseler zuhur etti. Bunlar Kur'ân-ı Kerîm'i okuyorlar, ilmi araştırıyorlar. Fakat onlar kadere inanmıyorlar, hâdisât Allah'ın hiçbir takdir ve malûmatı olmaksızın yeni yeni husule gelir diyorlar." Abdullah bin Ömer (r.a.): "Onlarla tekrar karşılaşırsan, haber ver ki ben onlardan berîyim (uzağım), onlar da benden beridirler." Abdullah ibn-i Ömer (r.a) sözünü yeminle de te'kîd ederek şöyle tamamladı: "Allah'a yemin ederim, onlardan birinin Uhud Dağı kadar altını olsa ve hepsini de hayır yolunda harcasa kadere inanmadıkça, Allah onun hayrını kabul etmez."
MANİ
Limonu soyamadım
Konsola koyamadım
Ne ılık kanın varmış
Ben sana doyamadım
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Karşıdan baktım hiç yok, [/FONT][FONT='Times New Roman','serif'] yanına vardım pek çok.[/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap: Koyun
Bugün 4 Ekim 2007 Hicri: 22 Ramazan 1428 – Rûmî: 21 Eylül 1423 - Hızır 152 Medeni Kanun Yürürlüğe girdi (1926)- Hayvanları Koruma Günü - Fırtına
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Hz. Peygamber çok merhametliydi. Birisi kendisine bir şey istemeye gelirse, istenilen şey varsa, mutlaka verirdi. Yok ise, olunca verme sözü verirdi. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis-i Şerif (Buhari).[/FONT]
ÎMÂN, İSLÂM VE İHSAN "Hz. Ömer (r.a.) rivayet etti, dedi ki: Bir gün Resûlullâh (s.a.v.)'in yanında iken anîden yanımıza, elbisesi bembeyaz, saçı simsiyah bir zât çıkageldi. Üzerinde yolculuk eseri görülmüyor; bizden de kendisini kimse tanımıyordu. Doğru Peygamber (s.a.v.)'in yanma oturdu ve dizlerini onun dizlerine dayadı. Ellerini de uylukları üzerine koydu. Ve; "Yâ Muhammedi Bana İslâm'ın ne olduğunu haber ver!" dedi. Resûlullâh (s.a.v.) "İslâm: Allah'tan başka ilâh olmadığına, Muhammed'in de Allah'ın Resulü olduğuna şehâdet etmen; namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman ve yol (külfetleri) cihetine gücün yeterse Beytullâh'ı haccetmen-dir." buyurdu. O zât "Doğru söyledin." dedi. Biz buna hayret ettik. (Zîrâ) hem soruyor hem de tasdîk ediyordu. "Bana îmândan haber ver!" dedi. Resûlullâh (sav.) "Allah'a, Allah'ın meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve âhiret gününe İnanman, bir de kadere; hayrına şerrine Inanmandır." buyurdu. O zât (yine) "Doğru söyledin." dedi. (Bu sefer): "Bana İhsandan haber ver!" dedi. Resûlullâh (sav.) "Allah'a: onu görüyormuşsun gibi İbâdet etmendir. Çünkü her ne kadar sen onu görmüyorsan da o seni muhakkak görür." buyurdu. O zât "Bana kıyametten haber ver!" dedi. Resûlullâh (sav.) "Bu meselede sorulan sorandan daha âlim değildir." buyurdular "O halde bana onun alâmetlerinden bari haber ver!" dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.); "Cariyenin kendi sahibesini, yâni kölenin efendisini doğurması ve yalın ayak, çıplak, koyun çobanlarının bina yapmakta birbirleriyle yarış ettiklerini görmendir." buyurdu. Bundan sonra o zât gitti. Ben hayli bir müddet (bekledim) durdum. Nihayet Resûlullâh (s.a.v.) bana "Yâ Ömer! O sual soran zâtın kim olduğunu biliyor musun?" dedi "Allah ve Resulü bilir." dedim. "Gerçekten o Cebrail'di. Size dîninizi öğretmeye gelmiş." buyurdular
MANİ
Oldum ben pek avare
Gidin söyleyin yare
Gençliğime acısın
Yakmasın beni nare
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Canlı kaçar, cansız kovalar.[/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap: [FONT='Times New Roman','serif']Karınca[/FONT]
Bugün 5 Ekim 2007 Hicri: 23 Ramazan 1428 – Rûmî: 22 Eylül 1423 - Hızır 153 Bosna-Hersek’in kaybı (1908)- Koç Katımı Fırtınası
GÜNÜN HADİSİ
[FONT='Verdana','sans-serif']Kişi değiştirmeye güç yetiremiyeceği bir münkeri (sakıncalı eylemi) görünce, Allah’a o eylemi münkir olduğunu yani asla hoşlanmadığını bildirmesi, onu kurtarmaya yeter. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis (Taberani).[/FONT]
HEDİYE MUHABBETİ ARTIRIR Hediyeleşmek, imânın bir şûbesidir. Bu sebeple hadîs-i şerîfte, "Hediyeleşiniz, birbirinizi seversiniz." "Hediye muhabbeti artırır." buyurulmuştur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hz. Ömer'e (r.a.) hediye gönderdi. Ancak o, kabul etmekten çekindi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) geri göndermesinin sebebini sordu. Hz. Ömer (r.a.) "İnsan İçin hayırlı olan, kimseden bir şey almamaktır, buyurdunuz." deyince, Peygamber Efendimiz (s.a.v.): -isteyip de almak İçin demiştim, istemeden verilen şey, Allâh-ü Teâlâ'nın gönderdiği rızıktır. Onu alınız! dedi. Hz. Ömer (r.a.) de bunun üzerine: -Allâh-ü Teâlâ'ya yemin ederim ki, kimseden bir şey İstemeyeceğim ve İstemeden verileni alacağım, dedi.
"DİŞ KİRASI" REKORU Eski Ramazân iftarlarının bize mahsûs güzel âdetlerinden biri diş kirasıdır, Müsâfirler, hâne sahibine veda ederken, bir miktar para veya değerli bir hediyelik eşya verilerek uğurlanırlar. Diş kirası denilen bu hediyenin zarif gerekçesi, o gece ağzınızı iftar sahibinin İkramına kiralamış olmanızdır. Tabiî işin doğrusu; müsâfire, konakta yemek yiyip, konak sahibinin sevap işlemesine vesîle olduğu için teşekküren verilen bir hediyedir. Sadrazam Yusuf Kâmil Paşa, zenginliği kadar cömertliği İle de meşhur devlet adamı İdi. sultan Abdülaziz, 8 Ramazân 1284,,(M. 1867) Cuma akşamı, Paşa'nın (hâlen İstanbul Üniversitesi Edebiyat ve Fen fakültelerinin bulunduğu yerdeki) konağına teşrîf eder. Sadece kuş sütünün eksik olduğu mükellef İftar ziyafetinden sonra, Yûsuf Kâmil Paşa sahip olduğu bütün mal ve emlâkinin senetleri ve tapularını altın bir tepsiye koyarak padişaha diş kirası olarak takdim eder. Sultan Abdülaziz, "Bunlar makbulüm oldu. Yine sizlere veriyorum. Her hâliniz ve ef'al ü akvâlinlz mahzûziyetimi mucip olmaktadır" mukâbelesiyle, tepsiyi ve içindekileri sahibine iade eder.
MANİ
Tüfeğim dolu saçma
Gel yarim benden kaçma
Yedi yerde yaram var
Bir yare de sen açma
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Karşıdan baktım bir kara taş, [/FONT][FONT='Times New Roman','serif'] yanına vardım dört ayak bir baş.[/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap: [FONT='Times New Roman','serif']At, araba[/FONT]
Bugün 6 Ekim 2007 Hicri: 24 Ramazan 1428 – Rûmî: 23 Eylül 1423 - Hızır 154 Estergon Kalesinin ikinci defa fethi (1605)- İstanbul (1923), Çanakkale (1922) kurtuluşu
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']İnsanlar bir şeyi layık olduğundan fazla (gözlerinde) yüceltirlerse, Allah onu mutlaka alçaltır. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis-i Şerif (Beyhaki).[/FONT]
ÇALIŞMA PRENSİPLERİ Allâh-ü Teâlâ, insanları ve cinleri, sadece kendisine ibâdet yapmaları için yaratmış ve bu âleme imtihan için göndermiştir. İnsanların dünyâ hayatında ihtiyâç duyacakları rızkları ezelde takdir buyurulmuş, ancak bu rızkları elde etmek için esbaba tevessül etmeleri, helâl yollardan kazanmak için çalışmaları emrolunmuştur. Müslümanın iş hayatında dikkat etmesi lâzım gelen hususlardan bazıları şunlardır: a- Çalışırken iyi niyetli olmak. Rızkını helâlden kazanmak, bakmakla mükellef olduğu kimselerin ihtiyâçlarını karşılamak, din hizmetlerinde mâlî cihat yapmak, muhtaçlara yardım etmek ve insanlara faydalı olmak gibi niyetlerle çalışmalı; yoksa zengin olmak, çevresine hava atmak, nefsânî arzularını tatmîn etmek ve şer yollarında harcamak niyetiyle çalışmamalıdır. b- Çalışırken ibâdetlerini ihmal etmemek. Namaz, oruç gibi vakitle mukayyet ve te'hiri caiz görülmeyen ibâdetler çalışma bahanesi ile ihmal edilmemelidir. c- İşin veya işçinin hakkını yememek. İşçi ise işin hakkını vermeli, emekten ve vakitten çalmamalı, işveren ise işçinin hakkını vermeli, işçinin çaresizliğinden faydalanarak hakkını yememelidir. d- Ölçü, tartı ve kalitede sahtekârlık yapmamak. Kendine alırken fazla, başkasına verirken eksik tutmamalı, "herkes böyle yapıyor" diyerek, iyisini gösterip kötüsünü satmamalı, etikette sahtekârlık yapmamalıdır. e- Çalışırken hayâtına ve sıhhatine îtinâ göstermek. Hayât ve sıhhatin en mühim ilâhî emânetlerden olduğunu dikkate alarak, bunları tehlikeye atmamalı, çalışacağım diye geceyi gündüze katmamalıdır. f- Çalışırken aile fertlerini ihmal etmemek. Çalışacağım diye aile fertlerinin dînî ve ahlâkî durumlarını, ferdî ve içtimaî ihtiyâçlarını ihmal etmemeli, aile reisliğinin ve içtimaî vaziyetinin îcâbı olan mesuliyetlerini îfâ etmelidir.
MANİ Ufacık fiske taşı Yandı yüreğim başı Ne yarimden haber var Ne dindi gözüm yaşı
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']. Eğri çınar, yerden alır, gökte yer.[/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap:[FONT='Times New Roman','serif']Kaplumbağa[/FONT]
Bugün 7 Ekim 2007 Hicri: 25 Ramazan 1428 – Rûmî: 24 Eylül 1423 - Hızır 155 Yarın akşam Kadir Gecesi- İnebahtı Deniz Savaşı ve donanmamızın yakılması (1571)- Amerikan ve İngiliz kuvvetlerinin Afganistan’ı işgali (2001) GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Birisi diğerine hıyanet etmediği müddetçe, Ben 2 ortaktan üçüncüsüyüm. Biri diğerine ihanet yaptığında, ben aralarından çekilirim. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis (Ebu Davud).[/FONT]
KADİR GECESİNDE NE YAPILIR? Bu gece dört rek'at Kadir Gecesi namazı kılınır: 1’inci rek'atte: 1 Fatiha, 3 İnnâ enzelnâhü..., 2'nci rek'atte: 1 Fatiha, 3 İhlâş-ı şerif, 3'üncü rek'atte: 1 Fatiha, 3 İnnâ enzelnâhü..., 4'üncü rek'atte: 1 Fatiha, 3 İhlâs-ı şerîf okunur. Namazdan sonra: *1 defa, "Allâh-ü ekber Allâh-ü ekber. Lâ ilahe illAllâh-ü vAllâh-ü ekber. Allâh-ü ekber ve lillâhi'l-hamd." *100 İnşirah (Elem neşrah leke...) sûresi, *100 Kadir (İnnâ enzelnâhü...) sûresi, *100 defa da Resûlüllah Efendimiz'in Hz. Âişe validemize öğrettiği "Allâh-ümme inneke afüvvün kerîmün tühıbbü'l-afve fâ'fü annî" duası okunur ve duâ edilir. Mümkünse, bir de teşbih namazı kılmalıdır. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)
NAMAZ KILANLARA İFTAR Abbasî Halîfesi Harun Reşîd, bir Ramazan günü Behlül Dânâ'ya tenbih etti: - Akşam namazında camiye git, namazı kılan herkesi iftara davet et. Akşam oldu, namaz kılındı, namazdan sonra Behlül 5-10 kişilik bir grupla çıkageldi. Harun Reşîd şaşırdı: -Behlül bunlar kim? Ben sana namaz kılan herkesi saraya iftara çağır diye tenbih etmedim mi? Sen o kadar cemaatin arasından bir sofralık bile adam getirmemişsin. -Efendimiz, siz bana camiye gelenleri değil, namaz kılanları iftara çağır dediniz. Namazdan sonra bendeniz cami kapısında durdum, çıkan herkese imamın hangi sûreyi okuduğunu sordum. Onu da yalnız bu getirdiğim kişiler bildi. Camiye gelen çoktu; ama namaz kılan yalnız bunlarmış.
BEYİT: Ey çeşm-i hakaretle bakan merd-i fakîre, Ol fakr ile fahr eyleyen ol şahı unutma. (Şemsi) Çeşm: Göz. Fakr: Fakirlik. Fahr: Övünme
MANİ
Şu dağlar orman içi
Katipler ferman içi
Bir katip yazı yazmış
[FONT='Times New Roman','serif']Derdime derman içi [/FONT]
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']On ay yatar, iki ay kalkar, [/FONT][FONT='Times New Roman','serif'] feneri yakar, etrafa bakar.[/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap: [FONT='Times New Roman','serif']Deve[/FONT]
Bugün 8 Ekim 2007 Hicri: 26 Ramazan 1428 – Rûmî: 25 Eylül 1423 - Hızır 156 Bu akşam Kadir Gecesi- Balkan Harbinin başlaması (1912)- Çatalca’nın Kurtuluşu (1922)
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Allah birinizin gelir kaynağını bir işe bağlamışsa, geçimini sağlamakta zorlanmadıkça, kişi o kazanç kapısını terketmesin. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis (İbn-i Mace).[/FONT]
KADİR GECESİNİN FAZÎLETİ Kur'ân-ı Azimü'ş-şân, Ramazân ayında Kadir Gecesi'nde, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'e ve onu tasdik edecek olan mü'minlere hediye edilmiştir. Cenâb-ı Hakk Kadir Sûresi'nde meâlen şöyle buyuruyor: "Muhakkak ki biz onu Kadir Gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sana ne şey bildirdi? Kadir Gecesi, bin aydan hayırlıdır. Onda melekler ve ruh, Rabb'lerinin izni ile her bir emirden iniverir. O -gece- tan yeri ağarıncaya değin bir selâmettir." "Kadir kelimesi hükm ye takdir, şeref ve azamet ve tazyik mânâlarına gelir. Âlimler, Kadir Gecesi denilmesini şöyle îzâh etmişlerdir. Birincisi bu kelime hüküm mânâsına gelir. Bu mânâya göre leyle-i kadir demek, leyle-i takdir demek olur. İkincisi şeref ve azamet mânâsına geldiği için bu gece şeref ve azamet gecesidir. Çünkü "Bin aydan hayırlı'dır. Üçüncüsü ise, kadir kelimesi tazyik manasınadır. Bu itibârla Kadir Gecesi tazyik ve darlık gecesi demektir. Zîrâ bu gece inen meleklere arz dar gelir, denilmiştir. Bu sûrede "leyletü'l-kadri" unvanının üç defa zikredilmesi de bu mânâlara işarettir." Kadir Gecesi'nin, fazilet ve ehemmiyetini Allâh-ü Teâlâ Kadir Sûresi'nde şöyle beyan ediyor: "Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır." Bu âyeti kerîmenin tefsîrinde şu ifâdelere yer veriliyor: "O gece amel, ibâdet ve mücâhede ile eritecek olan hayır ve sevap, onsuz bin ay amel ile kazanılacak olan hayır ve sevaptan daha çok, daha ziyâde hayırlıdır. Bir had ve miktar ile ta'yin ve tahdit edilemeyecek kadar çok hayırlıdır. Artık ne kadar hayırlı olduğunu Allah bilir." Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu gecenin ihyasının fazîletine dair buyurdular ki: "Faziletine İnanarak ve karşılığını Allah'tan bekleyerek Kadir Gecesi'ni ihya eden kişinin geçmiş günahları affolunur."
MANİ
BİLMECE Uzun uzun uz gider Oğlu kızı düz gider. Cevabı yarın. Dünkü cevap: [FONT='Times New Roman','serif']Ateşböceği[/FONT]
Bugün 9 Ekim 2007 Hicri: 27 Ramazan 1428 – Rûmî: 26 Eylül 1423 - Hızır 157 Yanya Kalesinin Fethi (1431)- Yaprak dökümü fırtınası- Ahilik Kültür Haftası ve Esnaf Bayramı – Dünya Posta günü
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Her şeyin bir hakikatı vardır. İmanın hakikatı ise şudur: Kul, başına gelen şeyin her şart ve durumda mutlaka ona gelecek olduğunu bilmelidir. Başına gelmeyen şeyin de, hiçbir şekilde kendisine erişmesinin mümkün olmadığına inanmalıdır. [FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis (Ebu Davud).[/FONT]
SADAKA-İ FITIR Sadaka-i fıtır, Ramâzan-ı Şerîf'in sonuna yetişen ve aslî ihtiyaçlarından başka en az nisap miktarı (80.18 gr. altın veya ona denk miktarda) bir mala mâlik bulunan her Müslüman için verilmesi vacip olan bir sadakadır. Sadaka-i fıtır, zekâtın farz olmasından önce, orucun farz kılındığı sene vacip oldu. Orucun kabulüne, ölüm ânının sıkıntılarından ve kabrin azabından kurtuluşa vesiledir. Yoksulların ihtiyaçlarını gidermeye, bayram neşesinden onların da istifâde etmelerine bir yardımdır. Bu cihetle sadaka-i fıtır, insanî bir vazifedir. Sadaka-i fıtır, her Müslümanın kendisi ve fakir olan küçük çocuğu için de vaciptir. Büyük çocuğu ve zengin olan çocuğun fitresi babasına vacip değildir. Sadaka-i fıtır, Ramazân Bayramı'nın birinci günü fecr-i sâdıkın doğuşundan (sabah namazı vaktinin girmesinden) itibaren vacip olursa da bundan daha önce de verilebilir. Tâ ki fakirler, bununla bayram namazına çıkmadan evvel, noksanlarını tedârik edebilsinler. Bayramın birinci günü fecrin doğusuyla vacip olduğundan fecirden önce çocuk dünyâya gelse onun için de sadaka-i fıtır vacip olur. Şayet fecirden sonra doğarsa bir şey lâzım gelmez. Bir kimse, kendi idaresinde olmayan hanımının veya büyük evlâdının fitrelerini onların izinleriyle verebilir. Kendi iyâli, idaresinde bulunduğu takdirde -âdeten izin bulunduğundan- izinleri olmaksızın vermesi de kâfidir. Bir kimse kendi fitresini, fakir olan eşine, babasına veya oğluna veremez. Fıtrayı bayram namazından sonraya bırakmak mekruhtur. Müstehap olan, namazdan evvel verilmesidir. Çünkü Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) "Bayram namazından aonra verilen fıtra, diğer sadakalardan (nafile) bir sadakadır. Lâkin bayram namazından evvel verilen fıtra, Allâh-ü Teâlâ'nın İndinde makbul olan bir sadakadır." buyurmuşlardır.
[/FONT]
MANİ Tastan içtim ayranı Geldi kurban bayramı Salın benim yarimi Burda yapsın bayramı
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Mantosu yeşil, entaresi kırmızı [/FONT][FONT='Times New Roman','serif'] bil bakalım bu kimin kızı.[/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap: [FONT='Times New Roman','serif']Kavak[/FONT]
Bugün 10 Ekim 2007 Hicri: 28 Ramazan 1428 – Rûmî: 27 Eylül 1423 - Hızır 158 Belgrat’ın ikinci defa Fethi (1690)- Hz. Hüseyin’in Şehadeti (680)
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Kıyamet günü, mazlumların kurtuluş günüdür. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis-i Şerif (İbn-i Ebi’d-Dünya).[/FONT]
BİR ASIR EVVELKİ BİR BAYRAM "Eski ramazanların kudsîyetini dün gece Eyüp Sultan'da buldum. Mü'minlerin üstünde kandiller damla damla titreşiyordu. Berrak bir ses, Allah kelâmı Kur'ân-ı Kerîm'e muhabbetten ve imândan gelen uhrevî bir ahenk veriyordu. Vücutlarını maneviyâtın yecdine salıvermiş mü'minler camiden çıkar çıkmaz, hepsi birer sınıfa bölünecek insanlar, orada aynı şeye inanır birer kuldu. Hepsi bir anda secdeye kapanıyor, mukaddes bir sükût içinde, bir an ruhuyla yalnız kalıyordu. Şu saatte aynı sûrelerin her memlekette binlerce camide tekrar edildiğini düşündüm. Milyonlarca Müslümanın ruhunda bu serin ve tatlı âhiret rüzgârı esiyor, başlarında böyle kandiller titreşiyor. Kubbelere, dizlerinin ve alınlarının halılarda, hasırlarda çıkardığı sesler aksediyor... Kabe, bütün bu hareketlerin kıblesi ve kalbi olan Kâbel Yüz milyonlarca insana, 1300 ramazandır verdiği şu vecdi, türlü türlü mîmari şaheserlerin içinde yaşatan Kabe! Sana insanların en mümtazı olan Peygamber Efendimizin "Sallallahu aleyhi ve sellem", hiçbir nâsutî (insanî) dehânın hiçbir âbideye vermediği mânâyı hayret-bahş bir sadelik içinde nasıl nef-hetmiş!... Sendeki güzelliği ve ondaki büyüklüğü dün gece en yakından sezdim! Peygamber Efendimiz'le Fâtih Sultan Mehmed'in asırlarını düşündüren mukaddes avluya, haşmetli bir gece sükûtu inmişti. Orta yerdeki şeddin yeşil parmaklığı içinden taşan koca çınar, dallarının bir kısımmı cami kemerlerine, bir kısmını da türbe revakına yaslamış, kıpırdamıyordu. Bülbüller son demleriyle bu su, mermer, yaprak ve sükûn âlemine ayrı bir lezzet veriyordu." (Kitab-ı Ramazân)
ŞEVVAL AYI İCTİMA'I, RU'YET VE BAŞLANGICI Hicrî-Kamerî 1428 yılı Şevval ayı ictimâ'ı yarın (11 Ekim Perşembe) Türkiye saati ile 08.01'de. Ru'yet ise yine yarın (11 Ekim Perşembe) Türkiye yaz saati ile 23.25'tedir. Hilâl'in görüldüğü yerler: Zaire, Angola, Nambia, Güney Afrika Cumhuriyeti, Antarktika'nın Büyük Okyanus, Güney Amerika kıtasının orta ve Güney kesimi, Phoneix, Kiribati ve Marguesas adaları. Hilâl'in görüldüğü günü takip eden 12 Ekim Cuma günü de Şevval ayının 1'i olmaktadır.
MANİ
Siyah saçın örgüsü
Yüreğimde sevgisi
Arayıp da bulduğum
Bu da Hûda vergisi
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Allah yapar yapısını bıçak açar kapısını.[/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap:[FONT='Times New Roman','serif']Karpuz[/FONT]
Bugün 11 Ekim 2007 Hicri: 29 Ramazan 1428 – Rûmî: 28 Eylül 1423 - Hızır 159 Bugün AREFE- Mudanya Konferansı ve Mudanya Mütarekesi (1922) GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Baba cennetin orta kapısıdır[/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
(Tirmizi).[/FONT]
BAYRAM NAMAZI NASIL KILINIR? Bayram namazının her iki rek'atindeki üçer adet fazla tekbirlere "zevâid tekbirleri" denir. Vacip olan bu tekbirler, birinci rek'atte kıraatten önce, ikinci rek'atte kıraatten sonra alınır. Bayram namazı şöyle kılınır. Birinci rek'atte "iftitâh tekbirimden sonra eller bağlanır ve "Sübhâneke"den sonra imâm sesli, cemâat ise gizlice "Allâh-ü ekber" diyerek eller kaldırılır ve yanlara salınır; ikinci tekbir alınır ve eller yanlara bırakılır; üçüncü tekbir alınıp eller bağlanır. İmam açıktan Fatihayı okur ve zamm-ı sûre eder, cemaat dinler. Rükû ve secdeden sonra da ikinci rek'ate kalkılır. İkinci rek'atte imam, önce Fatiha okuyup ve arkasından da zamm-ı sûre ettikten sonra birinci rek'atin başında alınan tekbirler bu kez kıyamın sonunda üç defa alınır ve eller hep yanlara salıverilir. Dördüncü tekbir ile rükûa gidilir ve namaz tamamlanır.
BAYRAM GECELERİ NE YAPMALI? Bayram geceleri mümkünse Hatm-i Enbiyâ, Hatm-i istiğfar yapmalı ve Tesbîh Namazı kılmalıdır. [Hatm-i İstiğfar, 1001 defa "Estağfirullâhe'l-azîym ve etûbü ileyk" diyerek istiğfar okumaktır.] (Dua ve İbâdetler) RAMAZAN BAYRAMI NAMAZI VAKİTLERİ ADAPAZARI 7.47 İZMİR 7.57 AFYON 7.44 İZMİT 7.49 AYDIN 7.54 KIRKLARELİ 8.01 BALIKESİR 7.56 KÜTAHYA 7.47 BİLECİK 7.48 MANİvSA 7.56 BURSA 7.52 MUĞLA 7.51 ÇANAKKALE 8.02 TEKİRDAĞ 7.59 DENİZLİ 7.49 UŞAK 7.49 EDİRNE 8.04 YALOVA 7.52 ESKİŞEHİR 7.45
MANİ Su gelir bendi gelir Güzeller fendi gelir Selam edin yarime Gelmezse kendi bilir
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Yeşil tahtın üstünde var bir peri [/FONT][FONT='Times New Roman','serif'] El uzattım rakip çekti hançeri. [/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap: [FONT='Times New Roman','serif']Gül[/FONT]
Bugün 12 Ekim 2007 Hicri: 1 Şevval 1428 – Rûmî: 29 Eylül 1423 - Hızır 160 RAMANZAN BAYRAMI 1.günü- Amerika’nın Keşfi (1492)- Sokullu Mehmet Paşa’nın şehadeti (1579)
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']İlim öğrenmeye çalışanın rızkına (geçimine) Allah kefildir. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis-i Şerif (Hatib).[/FONT]
CENNET Allâh-ü Teâlâ, A'raf Sûresi'nin 42. âyetinde (meâlen): "O kimseler ki, imân ettiler ve iyi amellerde bulundular. -Biz ise hiçbir nefsi gücünün üstünde bir şey ile mükellef kılmayız.* İşte onlar cennet enlidir. Onlar orada ebedî kalıcılardır." buyurdu. Allâh-ü Teâlâ, hadîsi kudsîde "Ben sâlih kullarıma hiç bir gözün görmediği, kulağın işitmediği ve insan kalbinden geçmeyen şeyler hazırladım" buyurdu. 'Şüphesiz ki, Allah cennetliklere: Ey cennetlikler! Razı oldunuz mu? diye soracak. Onlar: -Neden razı olmayacakmışız yâ Rab! Bize mahlûkâtından hiç birine vermediğini verdin, diyecekler. Allâh-ü Teâlâ: -Size bundan daha kıymetlisini vereyim mi? diyecek. Onlar: -Yâ Rabbi! Bundan daha kıymetli ne olabilir, mukabelesinde bulunacaklar. O da: -Size rıdvânımı (rızâmı) helâl kılıyorum, size ebediyyen gazab etmem," buyuracaktır. "Size rıdvanımı; helâl kılıyorum... Allah'ın rızâsı her saadetin sebebidir ve cennetliklere verilen nimetlerin daha ötesi düşünülemeyecek kadar çok olduğuna delildir. Resûlüllâh Efendimiz (s.a.v.) cennet nimetlerinin artarak devam edeceğini beyan sadedinde: "Hakîkaten cennette bir çarşı vardır ki, ona her hafta gelirler. Derken şimal rüzgârı eserek yüzlerine ye elbiselerine vurur. Bu suretle güzellik ve cemalleri artar da, ailelerinin yanına güzellik ve cemâlleri artmış olarak dönerler. Aileleri kendilerine: -Vallahi, bizden ayrılalı güzellik ve cemâliniz artmış, derler. Onlar da: -Vallahi, sizin dahi bizim arkamızdan güzellik ve cemâliniz artmış, derler." "Şüphesiz cennete ilk girecek zümre Bedir gecesindeki ay suretinde, onlardan sonra girecekler gökyüzünde en parlak yıldızın ziyası suretinde olacaklar. Büyük, küçük abdest bozmayacaklar, burunları akmayacak ve tükürmeyeceklerdir. Tırnakları altın, terleri misk, buhurdanlıkları öd ağacı, zevceleri büyük gözlü hurilerdir." buyurmuşlardır
ŞEVVAL AYI Şevval ayı, hac aylarının ilkidir. Bayram günlerinde salavât-ı şerife okunmalıdır. Bu ay içinde 6 gün nafile oruç tutulur. Bu oruç, şevvalin 12'si ile 17'si arasında tutulduğunda "eyyâm-ı biyz" da oruçlu geçirilmiş olacağından çok büyük sevabı vardır. Hesûlullah Efendimiz, şevval ayından 6 gün oruç tutanların, senenin tamamını oruçlu geçirmiş olacağı müjdesini vermiştir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)
MANİ
Sandık üstü gezerim
Üstüne gül dizerim
Zengin evin kızıyım
Gurbet elde gezerim
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Kaftanı kara, gömleği sarı, [/FONT][FONT='Times New Roman','serif'] Anası yüzlük bir koca karı.[/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap: Gül