Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
[FONT='Arial','sans-serif']Bugün 4 Eylül 2007 Hicri:22 Şâban 1428 – Rûmi:22 Ağustos 1423 – Hızır 122 Sivas Kongresi (1919) – Bigadiç, Bozüyük, Söğüt, Buldan, Tire, Simav, Kula ve Sarıgöl’ün kurtuluşu (1922) – Bıldırcın Geçimi Fırtınası[/FONT]
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Biriniz, bazı dertlere uğramış bir kişiyi gördüğünde içinden “Beni sana verdiği dertten koruyan, beni sana ve kullarının bir çoğuna gerçekten üstün kılan Allah’a hamdolsun” dese, bu söz, kendisine verilen o nimete şükür olur. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis (Beyhaki).[/FONT]
[FONT='Arial','sans-serif']
[/FONT]
İMÂM-I ŞAFİÎ (R.A.)'DEN NASÎHATLER •Senden daha çok malı ve parası olan kimseyi kıskanma. O malına ve parasına hasretle ölür. İbâdeti ve tâatî çok olan kimselere gıpta et. Her yaşayan sonunda ölecektir. Onların dünyalıklarına özenmeye değmez. •Hiçbir kimse yoktur ki, dostu ve düşmanı olmasın. Mademki böyledir, o hâlde Allâh-ü Teâlâ'ya itaat eden lerle beraber bulun, onları sev. •İlim, ezber edilen şey değil, ezber edilen şeyden temin edilen faydadır. •İlmi kibirlenmek ve kendisini büyük görmek için isteyenlerden hiçbiri iflah olmamıştır. Ama âlimlere ve insanlara hizmet etmek için öğrenen felah bulmuştur. •Lâyık olmayana ilmi öğretmek ilme zulmetmektir. Lâyık olana öğretmemek o kişiye zulmetmektir. •Hiçbir vakit yoktur ki, ilimle uğraşmak hüzün ve kederi yok etmesin. İlimle uğraşmak, kalbin en ince ve engizli noktalarını harekete geçirir, •Dünya işlerinde bir darlığa ve sıkıntıya düşen kimse ibâdete yönelmelidir. •İnsanları tamamen razı ve memnun etmek çok zor dur. Bir kimsenin bütün insanları kendinden hoşnut etmesi mümkün değildir. Bunun için, kişi dâima Rabb'ini razı etmeye çalışmalıdır. •Dünya sevgisi ile Allah sevgisini bir arada toplama iddiası yalandır. •Zaman içinde gelen musibet ve belâlardan dolayı sabırsızlık gösterme. Dünyânın belâ ve musibetleri devamlı değildir. •Hocama hafızamın zayıflığından şikâyet ettim. Bana günahlardan uzaklaşmamı söyledi ve dedi ki: "İlim bir nurdur, Allah'ın nuru âsîlere verilmez." [FONT='Arial','sans-serif']Ey Rabbim, günahlarım gözümde büyüdü. Ancak [/FONT][FONT='Arial','sans-serif']onları senin affınla karşılaştırınca senin affının daha [/FONT][FONT='Arial','sans-serif']büyük olduğunu gördüm.[/FONT]
MANİ
Armudun dalı yerde
Bülbül ötmez her yerde
Felek bizi ayırdı
Her birimiz her yerde
[FONT='Arial','sans-serif']Bugün 5 Eylül 2007 Hicri:23 Şâban 1428 – Rûmi:23 Ağustos 1423 – Hızır 123 Kuyucak, Nazilli, Sultanhisar, Susurluk, Pazaryeri, Alaşehir, Gördes ve Salihli’nin kurtuluşu (1922)
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Bir bedevi Resulullah’a gelerek; Ya Resulullah! Rüyamda başımın koparılıp yuvarlandığını, kendimin de onun peşinden koştuğumu gördüm. Bunun tabiri nedir? Diye sordu. Resulullah Efendimiz ona şu cevabı verdi: Uyurken, şeytanın seninle oynamasını, halka anlatma... [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis-i Şerif (Müslim).[/FONT]
[/FONT]
[FONT=Verdana, Geneva, Arial, Sans-serif]
[FONT='Arial','sans-serif']
[/FONT]
İLİM ÖĞRENMENİN FAZİLETİ
Hasan-ı Basrî (r.a.) şöyle buyurdu: "İlim öğrenmenin dışında Allah yolunda cihad etmekten daha fazîletli bir amel bilmiyorum. İlim öğrenmek, Allah yolunda cihad etmekten daha üstündür. Kim ilim öğrenmek gayesi ile evinden ayrılırsa melekler onu kanatları altına alırlar; gökte uçan kuşlar, karada yaşayan yırtıcı hayvanlar ve denizdeki balıklar onun için dua ederler. Allah ona yetmiş iki sıddîk sevabı verir. İlim öğreniniz, ilimle sekînet, yumuşak huyluluk ve ağırbaşlılık isteyiniz. Gerek hocalarınıza ve gerekse talebelerinize karşı mütevazı olunuz. İlminizi âlimlere karşı övünme, câhillere karşı çekişme, devlet adamlarına karşı ihtilâf ve Allah'ın kullarına karşı üstünlük taslama vâsıtası olarak kullanmayınız. Eğer böyle yaparsanız Allâh-ü Teâlâ'nın gazabına uğrar, burunları üzerinde süründürerek cehenneme attığı zorba âlimlerden olursunuz. Sizi Allah'a ibâdetten alıkoymayacak şekilde ilim öğreniniz ve ilim öğrenmenize zararlı olmayacak şekilde de ibâdet ediniz. İlimsiz amel işleyen kimse, varmak istediği hedefin tersine doğru yürüyen kimseye benzer. Ne kadar çok emek harcarsa hedefinden o kadar uzaklaşmış olur." Sözlerinin burasında dinleyenlerden biri Hasan-ı Basrî (r.a.)'a "Bu ilmi kimlerden öğrendiniz?" diye sordu. Hasan-ı Basrî Hazretleri şu cevâbı verdi: "Bildiklerimin asıl kaynağı, Bedir gazasına katılmış yetmiş sahâbî ile yapmış olduğum sohbetlerdir. Bundan başka ilim öğrenmek uğrunda kırk yılımı gurbette geçirdim." BEYİTLER: İtme halka satacak ilme heves, Eyleme bîyhûde tazyî-i nefes. (Halka satacak ilme heves edip de boşu boşuna nefesini tüketme.) Öyle bir ilme çalış kim mutlak, Anı bir sen bilesin bir dahi Hak. (Nâbî) (öyle bir ilme çalış ki gerçekte onu bir sen bilmelisin, bir de Allah.) [/FONT]
MANİ
Al şalım yeşil şalım
Dağlarda dolaşalım
Tenha tenha yerlerde
Seninle buluşalım
[FONT='Arial','sans-serif']Bugün 6 Eylül 2007 Hicri:24 Şâban 1428 – Rûmi:24 Ağustos 1423 – Hızır 124 Bilecik, Balıkesir, Gönen, Savaştepe, İnegöl, Yenişehir, Akhisar, Bayındır, Köşk ve Söke’nin kurtuluşu (1922) – Tebriz’in Fethi (1514) – Şeyh Edebâli’yi anma günü (Bilecik)[/FONT]
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']En erdemli (üstün) iyilik, kişinin beraber oturup kalktığı kimselere (çalışma arkadaşlarına) karşı kerim (cömert ve fedakar) olmasıdır. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
(Kazai).[/FONT]
PEYGAMBER EFENDİMİZİN (S.A.V.) İLK HUTBESİ Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Medine-i Münevvere'ye hicreti esnasında Kubâ köyünde birkaç gün istirahat etmiş ve burada pazartesiden perşembeye kadar bir mescid inşâ buyurmuştu. Peygamber Efendimiz (s.a.v), yolculuğu esnasında Beni Salim ibn-i Avf yurdunda müsâfir oldu. Cuma vakti geldiğinde mescidde belîğ bir hutbe okuyup cuma namazı kıldırdı. Resûl-i Zîşân Efendimiz'in (s.a.v.) kıldıkları ilk cuma namazı ve îrâd ettikleri ilk hutbe budur. Resûl-i Ekrem (s.a.v.), Hakk Teâlâ Hazretlerine lâyık olduğu veçhile hamd ü sena ettikten sonra şöyle buyurmuştu: "Ey insanlar! Sağlığınızda âhiretiniz için hazırlık yapınız. Muhakkak ki kıyamet günü, Cenâb-ı Hakk: 'Sana benim resulüm gelip de tebliğ etmedi mi? Ben sana ihsan ettim, sen ne tedârik ettin?' buyuracak o kimse dahi sağına soluna bakacak, etrafında cehennemden başka bir şey göremeyecek. Öyle ise her kim ki kendisini, velev ki bir yarım hurma ile olsun, ateşten kurtarabilecek ise, hemen o hayrı işlesin." Resûl-i Ekrem ikinci hutbede şöyle buyurmuştu: "Allah'a hamdolsun. Allah'a hamdederim ve ondan yardım isterim, nefislerimizin şerlerinden ve kötü amellerimizden Allah'a sığındık. Allah'ın hidâyet ettiğini kimse idlâl edemez, sapıtamaz. Allah'ın idlâl ettiğini, sapıttığını dahi kimse hidâyet edemez. Doğrusu Kitabullâh, kelâmların en güzeli ve en belî-ğidir. Allah'ı cân ü gönülden seviniz. Allah'ın sevdiğini seviniz. Allah'ın kitabından ve zikrinden usanmayınız. Zira Allah'ın kitabı, her şeyin en iyisinden haber verir. Amellerin hayırlısını ve kulların güzîdesi olan peygamberleri ve kıssaların iyisini zikreder. Helâl ve haramı beyan eyler. Artık Allah'a ibâdet ediniz ve ona hiçbir şeyi ortak etmeyiniz. Ondan hakkıyla korkunuz. Muhakkak bilmelisiniz ki, Allâh-ü Teâlâ ahdini bozanlara gazap eder, vesselâmü aleyküm..,"
MANİ Ayva günde pişer mi Al yanaktan düşer mi Bir sevip bir ayrılmak Şansımıza düşer mi
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Başımda saç yok, içimde tat çok. [/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap: Mantar
[FONT='Arial','sans-serif']Bugün 7 Eylül 2007 Hicri:25 Şâban 1428 – Rûmi:25 Ağustos 1423 – Hızır 125 Kanuni Sultan Süleyman Han’ın irtihali (1566)[/FONT]
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Kişinin henüz hayatta (canlı ve sağlıklı) iken servetinden bir dirhemi sadaka olarak vermesi; vefat ederken yüz dirhemi sadaka olarak dağıtmasından daha sevaplıdır vehayırlıdır. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis-i Şerif (Ebu Davud).[/FONT]
[FONT='Arial','sans-serif']
[/FONT]
CÖMERTLİK
Hz. Ali (k.v.)'nin kardeşi Cafer-i Tayyar'ın (r.a.) oğlu Abdullah (r.a.) cömertliği ile ma'ruf bir kimse idi ve kendisi Hz. Muâviye'nin (r.a.) yakın dostlarmdandı. Halîfe kendisine hazineden gelir tahsis etmişti. O ise bütün gelirini fakirlere, muhtaçlara, yetimlere dağıtırdı. Hattâ bâzılarına da borçlu kalırdı. Bir gün, Hz. Muâviye'ye (r.a.) "Abdullah bin Cafer'e devlet hazinesinden para vermek doğru değildir." denilince, Hz. Muaviye (r.a.) "Ben bu parayı Abdullah'a değil, Medine fakirlerine veriyorum, araştırın." dedi. Bunun üzerine araştırdılar, hakîkaten Abdullah hepsini fakirlere, yetimlere, dul olup muhtaç durumda olanlara, talebelere vermiş, dağıtmış. Kendisi fakir düşmüş. Daha önce Abdullah'a ta'n edip dedikodu edenler, sonra devlet hazinesinden ona vermenin fakirlere vermek mânâsına geldiğini îtirâf ettiler.
ŞABÂN'IN 27. GECESİNDE KILINACAK NAMAZ Şabân-ı şerîf'in 27'nci gecesi, yâni yarın akşam, akşamla yatsı arasında iki rek'at teşekkür namazı kılınır. zamm-ı sûre olarak ne istenirse o okunur. Namaza şöyle niyet edilir: "Yâ Rabbî, bani Resûl-i Zişân Efendimizin ayının sonuna yaklaştırdın. Resûlüllah Efendimiz'! vb mübarek ayını bana hem şefi' ve nem de şâhld eyİB." Namazdan sonra; 70 istiğfar (Estağfirullâhe'l-azıym ve etübû ileyk.) 100 defa da şu salavât-ı şerîfe "Allâh-ümme salll alâ rûhl Muhammedln f/'l-arvâh. Ve salll alâ cesed-l Mu-hammedln fl'l-ecsâd. Ve salll alâ kabr-l Muhammedln fl't-kubûr" okunur. Sonra da, "Yâ Rabbl, senin huzûr-l sırr-ı ehadlyyetlne İltica adıyorum" denilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)
KITA: iki âlemde tasarruf ehlidir rûh-ı velî. Deme kim; 'Bu mürdedir, bundan nice derman ola?1 Rûh şemşîr-i Huda'dır, ten ğılâf olmuş ana; Dahi âlâ kâr eder bir tîğ kim uryân ola! (Lâ edrî)
MANİ Ay doğar elek gibi Gün doğar melek gibi Şu Karaman kızları Turfanda kelek gibi
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Ben giderim o kalır [/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap:Kabak
[FONT='Arial','sans-serif']Bugün 8 Eylül 2007 Hicri:26 Şâban 1428 – Rûmi:26 Ağustos 1423 – Hızır 126 Koç ayırma zamanı – Burhaniye, Kemalpaşa, Selçuk ve Manisa’nın Kurtuluşu (1922)[/FONT]
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Bana 2 çenesi ile 2 bacağı arasını koruma konusunda garanti verene, ben de cenneti garanti veririm... [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis-i Şerif (Buhari, Tirmizi).[/FONT]
[FONT='Arial','sans-serif']
[/FONT]
ALLAH'IN KELİMESİNİ YÜCELTMEK İslâm’ın yayılması ve insanların îmân ile müşerref olabilmeleri için çekilen zahmetler, yapılan fedakârlık, gayret ve hizmetler "İ'lâ-yı Kelimetillah" tabiriyle ifâde edilir. Bu tabir "Allah'ın dinînin ve tevhid akidesinin yüceltilmesi" manasınadır. Aslında islâm ve tevhid akidesi bizzat Allah'ın muhafazası altındadır ve zâten yücedir. Tevbe Sûresi'nin 40. âyet-i kerîmesinde meâlen şöyle duyurulmaktadır: "Eğer siz ona (Resûlullâh'a) yardım etmezseniz muhakkak ki Allâh-ü Teâlâ ona yardım etmiştir; o zaman ki, kâfirler onu çıkarmışlardı. O İkinin biri bulunuyordu. O İkisi mağarada bulundukları sıra, o vakitte ki, arkadaşına diyordu; Mahzun olma, şüphe yok ki Allâh-ü Teâlâ bizimle beraberdir.' Artık Allâh-ü Teâlâ onun üzerine sekinetini indirdi ve bunu da görmediğiniz askerlerle teyîd buyurdu ve kâfir olanların sözünü alçalttı. Allâh-ü Teâlâ'nın kelimesi İse o en yüksektir ve Allâh-ü Teâlâ azizdir, hikmet sahibidir. " Bu âyet-i kerîme şu şekilde tefsir olunmuştur: "Allah'ın kelimesi en âli ve en yüksek kelimedir ve Allah azîz ve hakimdir; yenilmez, yanılmaz, onunla uğraşılmaz, hükmüne karşı gelinmez, koruduğu kahredilmez, kahrettiği kurtarılmaz. Onun İzzet ve celâli başkalarının yardımına muhtaç olmaktan münezzehtir." Tevbe Suresi 41 âyet-i kerîmesinde ise meâlen "Sizler gerek hafif ve gerek ağırlıklı olarak seferber olunuz ve mallarınızla, canlarınızla Allah yolunda cihad »diniz, eğer bilir takımdan iseniz, bu sizin İçin hayırdır." buyuruluyor. Âyet-i kerimede geçen "gerek hafif gerek ağır ola rak" ifâdesi; gerek kolay olsun, gerek zor olsun; genç ve ihtiyar, bekâr ve evli, işsizve meşgul, fakir ve zengin, binekli ve yaya; her ne hâlde olursa olsun mânâsına gelir.
MANİ
Bizim köyün kızları
Sürmelidir gözleri
Gözlerine bakarken
Kaçırdım öküzleri
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Ben giderim, O gider,Güneşte Beni İzler [/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap: Ayak izi
[FONT='Arial','sans-serif']Bugün 9 Eylül 2007 Hicri:27 Şâban 1428 – Rûmi:27 Ağustos 1423 – Hızır 127 Osmanlı’da ilk telgraf hattı açıldı (1855) – Keban Barajı’nın hizmete girmesi (1974) – İzmir, Bornova, Menemen, Edremit ve Orhaneli’nin Kurtuluşu (1922)
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Hz. Peygamber, çocuklara ve aile bireylerine karşı, insanların en merhametlisiydi.[/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis-i Şerif (İbn-i Asakir).[/FONT]
[FONT='Arial','sans-serif']
[/FONT]
MUKABELE OKUMAK SÜNNETTİR , Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Sizin hayırlınız, Kur'â-n ı öğrenen ve onu öğretendir!","Kur'ân'ı öğreniniz! Çunku Kur'ân kıyamet günü şefaatçi olacaktır!", "Kim Kuran ı okur, ezberler, onun helâline helâl, haramına naram olarak inanırsa, Allah o kimseyi bu amelinden dolayı cennete koyar ve kendisini ev halkından on kişiye şefaatçi kılar!" buyurmuştur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Kur'ân-ı Kerîm'in ilk hafızı idi. Cebrail (a.s.) her yıl Ramazan ayında her gece gelir, Ramazan'ın sonuna kadar Kur'ân-ı Kerîm'i Peygamberimiz (s.a.v.)'e bir kere mukabele ederdi; yâni Hz. Cebrail (a.s.) okur, Peygamberimiz dinler, Peygamberimiz okur, Cebrail (a.s.) dinlerdi. Peygamberimiz (s.a.v.) irtihal ettiği senede ise bu mukabele iki kere yapılmıştır. İmâmı Âzam (r.a), "Her yıl, iki kere hatmeden, Kur'ân-ı Kerîmin hakkını ödemiş olur. Çünkü, Peygamberimiz (sav), ruhu kabzolunduğu yılda Kur'ân-ı Kerîm'i, Cebrail Aleyhisseiâma iki kere arz etmişti." buyurmuştur. Hatim okunurken, Duhâ sûresinden Kur'ân-ı Kerîm'in sonuna kadar olan sûreler okunup aralarında (Allâh-ü ek-ber! Lâ ilahe illâllâhü vAllâh-ü ekber!) diyerek tekbir getirilir. Peygamberimiz (Kul eûzü bi Rabbinnâs) Sûresi'ni okuyunca, Fâtiha'dan başlar ve Bakare Sûresi'nin başından (Ve ülâike hümülmüflihûn) Âyetine kadar okuduktan sonra hatim duasını yapardı.
GALİBA SEN BAŞKA MÛSÂ AĞASIN Sadrâzam Yusuf Kâmil Paşa, bir ramazan günü Aya-sofya Camii'nde ihtiyar bir hocanın vaazını dinler. Vaazdan sonra hoca, sadrâzamı tanıdığı birine benzetir ve "Musa Ağa, hoş geldin, canım, nerede kaldın? Kaç senedir yüzünü görmedim. Nicesin bakalım?" der. Paşa, yanında bulunan adamlarından birine, hocaya beş altın vermesini emreder. Hoca, altınları görünce teşekkür makamında "Benim tanıdığım Mûsâ Ağa beş altın verecek adam değildir. Galiba sen başka Mûsâ Ağa'sın." der.
MANİ Bahçelerde badılcan Ben askere yazılcam Ben askerden gelince Gerdan benli kız alcam
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Ben iki hasretlinin arasında dururum. Onları konuştururum. [/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap:Gölge
[FONT='Arial','sans-serif']Bugün 10 Eylül 2007 Hicri:28 Şâban 1428 – Rûmi:28 Ağustos 1423 – Hızır 128 Peygamberimiz (s.a.v)’in Mekke’den Medine’ye hicret için yola çıkışı (M.622) – Sultan Dördüncü Murad’ın tahta çıkışı (1623) - Sivastopol’un geri alınışı (1855)[/FONT]
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']İyiliği yap, kötülükten de sakın. Yanlarından kalktığında, halkın senin hakkında söylemelerinden hoşlanacağın şeyleri gözet ve onları yerine getir. Yanlarından kalktığında halkın senin hakkında söylemelerinden hoşlanmayacağın şeylere ise, dikkat et ve onları yapmaktan da sakın. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadisi Şerif ( Beyhaki )[/FONT]
[FONT='Arial','sans-serif']
[/FONT]
ZEKÂT
Zekât lügatte taharet, bereket, nema manasınadır. Dînî ıstılahta ise; 'Bir malın muayyen bir miktarını, muayyen bir zaman sonra hak sahibi olan bir kısım Müslümanlara Allâh-ü Teâlâ'nın rızâsı İçin tamamen temlik etmek' (vermek)ten ibarettir. Zekât, kulların kulluk vazifesindeki sadâkatlerine delâlet eder. Bu cihetle, zekâta sadaka da denilmiştir. Bununla beraber sadaka, zekâttan daha umûmîdir. Vâcibler ve nafilelere de şâmildir. Zekât vermek farzdır. Hicretin ikinci yılında, oruçtan önce farz kılınmıştır. İslâm'ın şartlarından biridir. Muayyen miktar nakitlerin ve ticâret mallarının üzerinden bir yıl geçince, zekâtlarını geciktirmeden hemen vermek gerekir. Çünkü zekât mallarına yoksulların hakları taalluk etmiş olur. Artık bunu özürsüz olarak geciktirmek caiz olmaz. Zekâtın aşikâre verilmesi efdaldir. Zekâtın bu şekilde verilmesi, başkalarına örnek olur ve teşvîk yerine geçer. Kendisi hakkında, zekât vermiyor diye, Kötü zannı da ortadan kaldırmış olur. Zekât farz olduğu için, bunun edasında riya olmaz. Nafile olarak verilen sadakalarda ise gizli vermek gösteriş ihtimalinden kaçınmak efdaldir.
RAMAZÂN AYI İCTİMÂ'I, RU'YET VE BAŞLANGICI Hicrî-Kamerî 1428 yılı Ramazan ayı ictima'ı yarın 11 Eylül Salı günü Türkiye saati ile 15.44'dedir. Ru'yet ise ertesi gün (12 Eylül Çarşamba) Türkiye yaz saati ile 08.21'de. Hilâlin görüldüğü yerler: Fiji, Kiribati, Marshall ve Solomon Adaları ile Avustralya, Malezya, Endonezya ve Antarktika kıtasının batı kıyıları. Hilâlin görüldüğü günü takip eden 13 Eylül Perşembe günü de Ramazan ayının 1'i olmaktadır.
PARÇALI GÜNEŞ TUTULMASI
Yarın (11 Eylül Salı günü) parçalı güneş tutulması meydana gelecektir. Güney Amerika ve Antartıka'dan görülebilecek olan bu tutulma, Türkiye'den görülemeyecektir. Tutulmanın büyüklüğü: 0,7492'dir. Başlangıcı: 11 Eylül 2007 13.25 (Türkiye yaz saati ile) Tutulmanın ortası: 11 Eylül 2007 15.31 Tutulmanın sonu: 11 Eylül 2007 17.36
MANİ
Arpa ektim bir evlek
Dadandı kara leylek
Yazın beraber idik
Kışın ayırdı felek
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Ben varmadan o varır,Her şeyden çok o yol alır [/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap:Telefon
[FONT='Arial','sans-serif']Bugün 11 Eylül 2007 Hicri:29 Şâban 1428 – Rûmi:29 Ağustos 1423 – Hızır 129 Budin (Budapeşte)’nin (1526) ve Graz’ın (1532) fetihleri – (ABD) Dünya Ticaret Merkezi’ne Saldırı (2001) - Parçalı güneş tutulması (Saat 15:31’de, Türkiye’den gözlenemeyecektir.) [/FONT]
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Herhangi bir kimse ücretini vermemek niyetitle bir şey satın alırsa öldüğü gün hain olarak ölür. Hain ise cehennemdedir. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
hadis-i şerif( Taberani )[/FONT]
[FONT='Arial','sans-serif']
[/FONT]
RAMAZAN-I ŞERİF
13 Eylül Perşembe günü idrâk edeceğimiz mübarek Ramazân-ı şerîf ayı. 11 ayın sultânıdır. Ümmet-i Muham-med'in ayıdır. Gündüzleri oruçla, geceleri teravih namaz -lanvia ihya edilir Ramazin-ı şerir Kur'ân ayıdır. Bu İtibarla. Kur'in okumasını bilen herkes, bu ayda hatim yapmalıdır. Ramazân ayının evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden âzaddır. Ramazân-ı şerifte yapılması tavsiye edHen İbâdetler: ♦Birinci on gün içinde, mümkünse, taafaHı namazı kılınır ve hatm-i enbiyâ yapılır ♦İkinci on gün içinde, mümkünse, yine teşbih namazı kılınır ye hatm-i enbiyâ yapılır ♦ Üçüncü on gün içinde ise tevbe-istiğfar, hatm-i enbiya ve 7 salât ü selâmdan sonra mümkünse hatm-i istiğfar yapılıp, yâni 1001 defa, "Estağfirullahel-aziym ve etûbü ileyk" denilip, bittikten sonra da 7 İlâ 70 salât-ü selâm okunur ve duâ edilir.
BU AYIN İLK AKŞAMI KILINACAK NAMAZ Yarın aksam Ramazan-ı şerîf ayının ilk gecesini idrak edecek, ilk teravih namazını kılacağız Şâban'ın son gününü Ramazân'ın ilk gününe bağlayan bu gece Ramazân-ı şerîf in ilk akşamı olması İtibariyle, akşamla yatsı arasında iki rek'at teşekkür namazı kılınır "Yâ Rabbi, Ramazân-ı şarif ile müşerref kıldığın için' diye niyet edip "Allâhü Ekber" denilerek namaza durulur Fatiha'dan sonra birinci rekatte 1 İnnâ a'taynâ, ikinci rek'atte 1 İhlâs-ı Şerif okunur. Namazdan sonra 70 latiftür-ı şerif, 70 salavât-ı şerife (Salat-ı Münciniye efdaldir) okuyup, duâ edilir.
(Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)
MANİ [FONT='Verdana','sans-serif']Anadolu uşağı Köşük bağlar kuşağı Onu bunu dinlemez Çeker vurur bıçağı
[/FONT]
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Bir küçücük fıçıcık,içi dolu turşucuk[/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap:Işık
[FONT='Arial','sans-serif']Bugün 12 Eylül 2007 Hicri:30 Şâban 1428 – Rûmi:30 Ağustos 1423 – Hızır 130 Yarın Ramazan-ı Şerif’in 1.günü – Çaylakların gitme zamanı – Türkiye’de Ordu’nun idareye el koyması (1980) – Mudanya, Urla ve Kırkağaç’ın kurtuluşu (1922)[/FONT]
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Allah Resulü, bir gün ashabına sordu: Size en sevimsiz ve en yararsız insanın kim olduğunu söyleyeyim mi? Ashap: Söyle ya Resulallah! dediler. Allah Resulü şöyle buyurdu: Kendisinden Allah için yardım istenildiğinde vermeyen (yok diyen cimri) kimsedir. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis (İbn-i Ebi’d-Dünya).[/FONT]
[FONT='Arial','sans-serif']
[/FONT]
RAMAZAN-I ŞERÎF AYINA GİRERKEN Allah'ın kitabında zikredilen, Resûlullâh Efendimiz'in (s.a.v.) dilinde meth ü sena edilen bu İlâhî rahmetin oluk oluk aktığı, mübarek ayı gaflet ile geçirmemeliyiz. Ra-mazân-ı Şerîf, Allâh-ü Jeâlâ sevgisiyle dolacağımız, duâ ve secdelerle manevî âlemlere koşacağımız, daha iyi bir kul olmak için yarışacağımız mübarek günlerdir. Ramazân-ı Şerîf, kendimizi hesaba çekeceğimiz, kalbimizi ve kalıbımızı kötülüklerden arındırmaya, gönüllerimizi kardeşlik bağlarıyla kaynaştırmaya çalışarak gelişiyle şereflendiğimiz Ramâzan-ı Şerîf ayını kendimizden hoşnut olarak uğurlamalıyız. Kalplere nur, gönüllere şifâ, mü'minlere rahmet ve bütün insanlığa hidâyet olan Kur'ân-ı Kerîm de bu ayda indirilmiştir. Allâh-ü Teâlâ, Sûre-i Bakara'nın 185. âyet-i kerîmesinde meâlen şöyle buyururlar: "O Ramazân ayı ki, insanları irşad için, hak ile batılı ayıracak olan, hidâyet rehberi ve delîller hâlinde bulunan Kur'ân onda indirildi. Onun için sizden her kim bu aya şahit olursa onda oruç tutsun. Kim de hasta, yahut yolculukta ise tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde kaza etsin. Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez. Sayıyı tamamlamanızı, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah'ı tekbir etmenizi ister. Umulur ki şükredersiniz." Cennet kapılarının açıldığı, cehennem kapılarının kapandığı ve şeytanların zincire vurulduğu bu ayda, oruç tutmak suretiyle nefsin arzu ve isteklerini frenlemeliyiz. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuşlardır: "Ramazân-ı Şerîf ayı gelince cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlara zincir vurulur." O Ramazân ayı ki; bin aydan hayırlı olan Kadir Gecesi de onun içinde gizlenmiştir. Orucu, sahuru, iftarı, teravihi ve mukabelesi Ramazân ayının manevî nimetleridir. Bu sebeple, boş ve kötü sözden, kin, haset gibi çirkinliklerinden uzak kalarak bu ayı ihya edelim ki, onun manevî nimetlerinden istifâde etmiş olalım.
MANİ
Rafta duran siniler
El vurmadan iniler
Yar aklıma geldikçe
Kulaklarım çınılar
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Bir sihirli fenerim, kibritsiz de yanarım [/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap:Limon
[FONT='Arial','sans-serif']Bugün 13 Eylül 2007 Hicri:1 Ramaza 1428 – Rûmi:31 Ağustos 1423 – Hızır 131 Bugün Ramazan-ı Şerif’in 1.günü – Çaylak Fırtınası – Sakarya Zaferi (1921) – Kınık, Karacabey ve Soma’nın kurtuluşu (1922)[/FONT]
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Yemeklerinizi biraz soğutarak yeyin ki, sizin için bereketli kılınsın... [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis (İbn-i Adiyy).[/FONT]
RAMAZÂN-I ŞERÎF'IN FAZİLETİ Ibn-i Huzeyme, Selman-ı Pâk (r.a.)'dan naklediyor: Resûlullâh (s.a.v.) Şâbân ayının son gününde bize hitap etti ve şöyle buyurdu: "Ey insanlar! Büyük mübarek bir ay size geliyor. Öyle bir ay ki; onda bin aydan hayırlı bir gece vardır. Allah o ayın orucunu farz kılmıştır. Gece sahura kalkmayı da sünnet kılmıştır. Kim o ayda iyilikten bir hasletle (Allah'a) yaklaşırsa onun dışında farzı yerine getiren kimse gibi olur. Kim onda farz edâ ederse, onun dışında yetmiş farz edâ eden gibi olur. O, sabır ayıdır. Sabrın sevabı cennettir. Yardımlaşma ayıdır. Onda mü'minlerin rızkı artar. Kim bir oruçluya iftar ettirirse, günahlarını affettirir, boynunu ateşten kurtarır. Onun sevabından bir şey eksilmeksizin kendisi de aynı sevabı alır." Dediler ki: "Yâ Resûlullâh! Hepimiz oruçluya iftar ettirecek bir şey bulamıyoruz." Bunun üzerine Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Hz. Allah bu sevabı, bir hurma ile veya su içirmekle veya su karıştırılmış sütle oruçluya iftar ettirene de verir. O öyle bir aydır ki, başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden âzât olmaktır. Kim bu ayda köle veya cariyesinin işini hafifletirse, Ailâhü Teâlâ onu affeder ve cehennemden âzât eder. Şu dört hasleti mümkün olduğunca çoklaştırın. Bundan iki hasletle Rabbinizi hoşnut edersiniz, iki haslete de siz muhtaçsınız. Rabbinizi hoşnut kıldığınız iki haslet: Allah'tan başka ilâh olmadığına şehâdet etmeniz ye ondan bağışlanma dilemenizdir. Muhtaç olduğunuz iki haslet de; Allah'tan cenneti istemeniz ve cehennemden ona sığmmanızdır. Kim oruçlu birine su içilirse; Allah da ona benim havzımdan içirir ki o, cennete girinceye kadar susamaz." Enes (r.a.): Ramazân yaklaştığında Resûlullâh (s.a.v.) bize akşam namazında kısa bir konuşma yaptı ve: "Size Ramazân geliyor. Siz de onu karşılayınız. Dikkat edin! Ramazânın ilk gecesinde ehl-i kıbleden hiç kimse kalmaksızın hepsi bağışlanır." buyurdu:
MANİ Ayva dalını eğmeli Ayvasını yemeli Komşuda kız dururken Kime boyun eğmeli
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Çat orda, çat burada, çat kapı arkasında [/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap:Ampul
[FONT='Arial','sans-serif']Bugün 14 Eylül 2007 Hicri:2 Ramazan 1428 – Rûmi:1 Eylül 1423 – Hızır 132 İstanbul’da Büyük Deprem (Kıyamet-i Suğra) (1509) - Bergama , Dikili, Manyas ve Mustafakemalpaşa’nın kurtuluşu (1922)[/FONT]
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Mü’mini gücü yettiği şeye karşı hareketli ve gayretli; gücü yetmediği şeyde ise, “keşke yapabilseydim” diye istekli olarak görürsün... [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis-i Şerif (Müsned).[/FONT]
TERÂVÎH NAMAZI NASIL KILINIR? Terâvîh namazı, Ramazan ayına mahsûs yirmi rek'âtten ibaret bir sünnet-i müekkededir. Bu namaza Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ile dört halîfe (Hulefâ-i Râşidîn) devam etmişlerdir. Terâvîhin cemâatle kılınması da, sünnet-i kifâyedir. Mescidlerde teravih namazı cemâatle kılındığı hâlde, bir özrü olmaksızın cemâati terk edip bu namazı evinde kılan kimse, fazîleti terk etmiş olur. Bu kimse evinde cemâatle kılsa, cemâat sevabını alırsa da, mesciddeki cemâatin faziletine eremez. Çünkü mescidlerin fazîleti daha fazladır. Terâvîh namazını, her iki rek'atte bir selâm vererek on selâm ile bitirmek daha faziletlidir. Dört rek'atte bir selâm da verilebilir. Sekizde, onda veya yirmi rekâtte bir selâm vererek bitirmek de caiz, fakat mekruhtur. Terâvîh namazı, iki rek'atte bir selâm verilince, akşam namazının iki rek'at sünneti gibi kılınır. Dört rek'atte bir selâm verilince, yatsı namazının dört rek'ât sünneti gibi kılınır. Cemâatle kılındığı zaman, cemâat hem teravihe, hem de imama uymaya niyet eder. imâm da kıraati aşikâre okur. Terâvîh namazında imâmın güzel sesli olmasından ziyâde, okuyuşunun düzgün olmasına itibar gösterilmelidir. Terâvîh namazının bir kısmı kılındıktan sonra imâma uyan kimse, terâvîh son bulunca noksan kalan rek'âtleri tamamlar. Sonra da vitir namazını kendi başına kılar. Bir kimse, imâm yatsı namazını kıldırıp teravihe başlamış olduğu sırada mescide gelse, önce yatsı namazını kılar, sonra terâvîh için imâma uyar. Noksan kalan rek'at-leri de sonra tamamlar. Yine teravih namazını imâm ile kılmayan kimse, vitir namazını imâm ile kılabilir. İmâm ve cemâat, yatsı namazını cemâatle kılmamış olursa, yalnız terâvîh namazını cemâatle kılamazlar. Terâvîh -orucun değil- vaktin sünnetidir. Mazeretinden dolayı oruç tutamayanlar dahi teravihi kılarlar.
MANİ
Bugün ayın onudur
Yüküm buğday unudur
Evliye gönül verme
Eve varır unutur
[FONT='Arial','sans-serif']Bugün 15 Eylül 2007 Hicri:3 Ramazan 1428 – Rûmi:2 Eylül 1423 – Hızır 133 Sıcakların Kırılması - Ayvalık’ın kurtuluşu (1922)[/FONT]
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']İnanan insan ülfetlidir. Kendisi başkalarına kolayca ısındığı, kaynaştığı gibi; başkaları da kendisine hemen ısınır, ünsiyet eder. Kendisi ülfet etmiyen ve kendisinede ülfet edilemeyen kimsede hayır yoktur. İnsanların en hayırlısı, insanlara en çok faydası dokunandır.[/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis-i Şerif (Darekutni).[/FONT]
TERAVİH NAMAZI
Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) "Kim Ramazân gecelerinde (ibâdetin sevabına) inanarak ve (karşılığını Al-lâhü Teâlâ dan) umarak teravih namazını kılarsa geçmiş günahları bağışlanır." buyurmuştur. Resûlullah (s.a.v.) bir gece mescidde (teravih) namaz kıldı. Birçok kimse de ona uyarak namaz kıldı. Sabah olunca, "Resûlullah geceleyin mescidde namaz kıldı." diye konuştular. Ertesi gece de namaz kıldı. Ashab yine onları konuştu, katılanların sayısı iyice arttı. Üçüncü (veya dördüncü) gece halk toplandı. Öyle ki mescid, insanları alamayacak hâle gelmişti. Ancak Peygamber Efendimiz (s.a.v.) yanlarına çıkmadı. Sabah olunca Peygamber Efendimiz "Yaptığınızı gördüm. Size çıkmamdan beni alıkoyan şey, namazın sizlere farz oluver-metlnden korkmamdır." buyurdu. Peygamber Etendimiz'in vefatına kadar teravih namazı evlerde kılınmıştır. Hz. Ebû Bekir'in hilâfetinde ve Hz. Ömer'in ilk devirlerinde bu usûl devam etmiştir. Ab-durrahman bin Abdulkârl'nin (r.a.) söyle rivayet eder: "Hicretin 14. senesi rsmtzân-ı şerîf ayının bir gecesi, Hz. Ömer (r.a.) İle mescide gitmiştik. Müslümanlardan bir kısmı münferit olarak teravih namazı kılıyordu. Hz. Ömer (r.a.) "Bunları bir imam arkasında top-issam daha İyi olurdu." dedi. Hz. Ömer (r.a.) ertesi günü de, Ubey bin Ka'b'ı (r.a.) imâm tayin etti. Müteakip bir geoe, cemaatle teravih kılanları gören Hz. Ömer (r.a.); "Bu namazın oemaatle kılınması ne güzel oldu." buyurdu. Hz. Ömer (r.a.), Medîne-i Münevvere'de erkeklere ve kadınlara teravih kıldırmak üzere iki hafız tâyin etti İslâm beldelerine de bu hususta yazılı emirler gönderdi Teravih namazının cemâatie ve yirmi rek'at olarak edasının sünnet olması Resûlullah Efendimiz'in (s.a.v.) Benim sünnetime, benden sonra da Hulefâ-yl Râşidînin sünnetine Ittibâ etmeniz, uymanız vâcibdir. mealindeki hadıs-i şerîfi ile sabittir.
MANİ
Bahçelerde bal kabak
Açılır tabak tabak
Beni beğenmez iken
Aldığın metaha bak
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Dişim var ağzım yok. [/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap:Sigara
Bugün 16 Eylül 2007 Hicri: 5 Ramazan 1428 – Rûmî: 4 Eylül 1423 - Hızır 135 Adnan Menderes’in idamı (1960)- Rusların Polanya’yı işgali (1939) – Havaların soğumaya başlaması – Bandırma’nın kurtuluşu (1922)
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Allah, benim için, ümmetimin hata ile, unutarak veya baskı ve tehdid altında işlemiş olduğu günahları bağışlamıştır. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
hadis (İbn-i Mace).[/FONT]
EBU'L FARUK SÜLEYMAN HİLMÎ TUNAHAN (K.S.) Süleyman Hilmî Tunahan (k.s.) Hazretleri, Rûmî 1304 (Hicri 1305-Mîlâdî 1888) yılında Silistre'de dünyâya geldiler. Babası, tahsilini İstanbul'da tamamlamış ve Silistre'nin Satirli Medresesi'nde yıllarca müderrislik etmiş Osman Efendidir. Dedesi ise Kaymak Hafız nâmıyla mâruf bir zât olup 110 yaşına doğru vefat etmiş olan Mahmûd Efendi'dir. , Hocazâdeler olarak bilinen bu asıl ailenin ceddi İdris Bey'e dayanır. Idris Bey, Fâtih Sultan Mehmed tarafından Tuna Hanı nasbedilmiş ve üstelik kendisine kız kardeşi tezvîç edilmiş bir zâttır. Babası Osman Efendi, İstanbul'da tahsiline devam ederken bir rü'yâ-sında, vücûdundan kopan bir parçanın gökyüzüne çıkıp etrafa ışıklar saçtığını görür. Rü'yâyı, sulbünden gelecek bir evlâdının dünyâyı ma'nen aydınlatacağı şeklinde tâbîr eder. Bu isti'dâdı; Fehim, Süleyman Hilmî, İbrâhîm ve Halfl isimli dört oğlundan Süleyman Hilmfde aörür. Onun yetişmesi için hiçbir fedâkârlıktan kaçınmaz ve fevkalâde alâka gösterir. Süleyman Efendi, ilk tahsilini Satirli Medresesi'nde ve Silistre Rüşdiyeslnde yaptı. Daha sonra babası, tahsilini tamamlamak üzere onu İstanbul'a gönderdi ve şu tavsiyede bulundu: 'Oğlum! Usûl-ı fıkıh İlmine iyi çalışırsan dîninde kuvvetli olursun, mantık ilmine iyi çalışırsan ilminde kuvvetli olursun.' İstanbul'da Fâtih dersiamlarından ve devrin meşhur âlimlerinden Bafralı Ahmed Hamdi Efendi'nm ders halkasına oturdu ve birincilikle icazet aldı. Bilâhare ihtisasım yapmak üzere Süleymâniye Medreseleri, Medre•atû'l-Mutehassısın m Tefsir ve Hadîs şubesine girip birinci derece ile mezun oldu. Aynı zamanda amş imtihanını birincilikle kazandığı Medresetü'l-Kuzfit (Hukuk F dan da mezun oldu. Böylelikle devrinin aklîve nakli ilimlerinde en yüksek dereceyi ihraz etmiş oldular. Ezeli takdir olarak Silsile-i Sâdât'ın 33. ve son halkası kendilerinin nasibi olduğundan, Seyyidler zincirinin 32. halkası Salâhuddîn İbnü Mevlânâ Siracüddin ık s.) Hazrt .n seyr ü sülûkünü tamamla dılar. Sonra ustazı kendilerini İmâm-ı Rab bani Müceddıa-ı eıusanı ik.s, Hazretlerinin nisbet-i rûhâniyesine teslim ettiler. Dünyânın şu scn "anlarında ilâhî feyzden nasipleri bulunan insanları yüksek hin ,ie küfr u dalâl çukurundan îmân ve ihlâs saha hâlen de çıkarmaktadırlar. Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) Hazretleri, 16 Eylül 1959 (Hicrî 13 Rebîulevvel 1379) Çarşamba günü irtihal buyurdular. (KaddesAllâh-ü sirrahü'l-e'azz). Ancak tasarruf ^ ^Adları tamâmîle ve kemâliyle berdevamdır. Çenâb-ı Hakk sevt ve bütün müminleri şefaatlerine nail kılsın. Âmin.
MANİ
Bizim köyün yolları
Çamurluktur kayarsın
Bizim köyün kızları
Dalgacıdır yanarsın
Bugün 17 Eylül 2007 Hicri: 5 Ramazan 1428 – Rûmî: 4 Eylül 1423 - Hızır 135 Adnan Menderes’in idamı (1960)- Rusların Polanya’yı işgali (1939) – Havaların soğumaya başlaması – Bandırma’nın kurtuluşu (1922)
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Biriniz bir yere girmek istediğinde 3 defa izin istesin. Müsaade edilmezse, geri dönsün. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis (Müsned).[/FONT]
SİGARA BELİYYESİ
Malûm olsun ki, şerîatde izâ'a-i mâl, kesret-i suâl haramdır. Bu makamda izâ'adan murâd, emvalin dünyâ ve âhirete îî!â!sı olmavarak sarf ve istihlâkidir. Bu kabîl sarfiyat ve istıhlâkât-ı umûmiye muharremdir. Sigara isti'mâlinde hur-met-i mezkûre tamamıyla sabit ve mütehakkakdır. Çünkü sigara isti'mâlinde menfaat-i dünyeviye yoktur. Bilakis mazarrat hâkimdir. Öyle mazarrat ki andan bedene, cismâni-yete hâsıl olan ılel ve emrazın ref u izâlesi bir zaman sonra daha mühim mebâliğin sarf ve istihlâkini, neticede de bir fâide elde eyleyememesini mûcibdir. Manevî mazarratı ise ta'dâd etmekle bitmez. Mâni'-i terakkidir. Râyihasından ervâh-ı tayyibe muazzeb olur. Ve-sâit-i rahmet olan ervâh-ı mezkûrenin temasını, yâni alâka-i rûhâniyelerini men' eder. Bu, büyük bir musibettir. Şu halde sigara içmek manen ve maddeten muzırdır, haramdır. Haram, Allah'ın nehyettiği emirdir. Ana musir olanlar emrine isyan ve muhalefet edenlerdir. İş, bu netîceye müncer olur (götürür). Yevmiye 25-30 sigara içenler, günde bu sebeple Allâh-ü Teâlâ'ya 25-30 defa muhalefet ediyor, haram irtikâb eyliyor demektir. ... Bu umuru teemmül etsinler. Sigarayı azm-i kavî ile terk etsinler. Mizâcda hâsıl olan muvakkat teşettütten dolayı korkmasınlar. Bu hal az bir zaman sonra sıhhati müstelzim olur. Rızâ-i Mevlâ da inzimam eder. Azim ve irâdenin musırran isti'mâli lâzımdır. Şehr-i Ramazan kesîru'l-berekâttır. Bu terkin, bu ayda başlamış olması kat'î muvaffakiyetle tetevvüc etmesini mûcibdir. Fırsatı ganîmet bilsinler. Ben de Mevlâ'dan bu beliyyeden kat'î surette kurtulmalarını niyaz ediyorum. Ba'de-mâ, -velev bir sigarayı olsun- ellerine almasınlar ve ağızlarına koymasınlar. Mevlâ'dan tevfîk ve medet istesinler, mutlaka muvaffak olurlar. (Mektublar) Beliyye: Belâ. İzâ'a-I mâl: Malı zayi etmek. Kesret-i suâl: Çok suâl. İstihlâk: israf ile mahvetmek. Ref u İzâle: Ortadan kaldırma, giderme. Mebâliğ: Paralar. Ta'dâd: Saymak. Râyiha: Koku. Vesâlt-ı rahmet: Rahmet vâsıtaları. Teemmül: Etraflıca düşünmek. Tesettüt: Perişanlık, dağınıklık. İnzimam: İlâve. Kesîru'l-berekflt: Çok bereketli. Tetevvüc: Taçlandırma. Musırran: Israrla.
MANİ
Maşrapanın kalayı,
Kızlar çeker halayı,
Allah için söyleyin,
Var mı aşkın kolayı.
BİLMECE D[FONT='Times New Roman','serif']ört ayaklı ayı üstünde kabadayı [/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap:Tarak
Bugün 18 Eylül 2007 Hicri: 6 Ramazan 1428 – Rûmî: 5 Eylül 1423 - Hızır 136 Ertuğrul Firkateyni Japon sularında battı (1890) – Erdek,Biga, Yenice ve Mahmudiye’nin Kurtuluşu (1922)
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Bir kötülük işlediğinde peşinden hemen bir iyilik yap ki, o kötülüğü silsin.[/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis-i Şerif (Tirmizi).[/FONT]
ERTUĞRUL FİRKATEYNİ FACİASI Sultan İkinci Abdülhamîd Hân devrinde, Japon imparatorunun amcası İstanbul'u ziyaret etmişti. Bu dostluk ziyaretine mukabelede bulunmak, uzak memleketlerde İslâm bayrağını dalgalandırmak ve buralardaki Müslüman halkın halîfeye olan bağlılıklarını artırmak için seyahate karar verildi. Bu ziyaret için, bir harp gemisi olan Ertuğrul Firkateyni tahsîs edilmişti. İstanbul tersanelerinde inşa edilen bu gemi, 2.344 ton ağırlığında olup hem yelken hem de makine ile hareket edebiliyordu. Heybeliada Bahriye Okulu'nun yeni mezun mülâzim teğmenleri, 15 Temmuz 1889 günü Yarbay Ali Bey'in idaresinde İstanbul'dan hareket ettiler. Gemide 1.092 kişi bulunuyordu. Aden, Cidde ve Bombay güzergâhından yoluna devam eden Ertuğrul Firkateyni, uğradığı yerlerde Müslüman halkın sevinç gösterileriyle karşılanıyordu. 7 Haziran 1890'da Japonya'nın Yokohama limanına ulaşıldı. Osmanlı heyeti, imparatorluk sarayında kabul olundu ve kendilerine birer nişan verildi. Mürettebat, Japonya'da kaldığı üç ay müddetince en îtibârlı misafirler olarak ağırlandılar. Gittikleri her yerde büyük alâka gördüler. 15 Eylülde Yokohama'dan ayrılan firkateyn, iki gün sonra gittikçe şiddetlenen bir fırtınaya tutuldu. Rüzgarın şiddetinden geminin arka direği kırıldı açılan delikten makine dâiresine su doldu. Dümen hâkimiyeti tamamen kaybolan gemi, Oskima burnu civarındaki kayalıklara doğru sürüklenerek 18 Eylül 1890 günü battı. Bu faciada mürettebatın 587'si şehit olmuştu. Şehitler, Japon köylüleri ve kurtulan Türk denizcileri tarafından yakındaki bir tepeye defnedildiler. Sağ kalan Osmanlı askerleri ise iki Japon harp gemisi ile 25 Aralık 1890'da İstanbul'a gelmişlerdi. Japon imparatorunun bu yakın alâkasına, Sultan ikinci Abdülhamîd Hân da fazlası ile mukabelede bulunmuştur. Japonlar, bu şehit denizcilerimizin hâtırasına hürmeten bir de âbide dikmişlerdir.
Japonya/Kuşimoto'daki Ertuğrul faciası sonrası yapılan şehitlik.
MANİ Uykum geldi esnerim Yar sinemde beslerim Yedi türlü meyveyi
[FONT='Times New Roman','serif']Bir manide isterim [/FONT]
Bugün 19 Eylül 2007 Hicri: 7 Ramazan 1428 – Rûmî: 6 Eylül 1423 - Hızır 137 En son vefat eden sahabe Ebu’t-Tufeyl Amir bin Vasile’nin (r.a) irtihali (718) – İstanbul Rasathanesi Kurtuluşu (1576)- Güz rüzgarları
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Kişinin hatalarının çok olması, yumuşak huyluluğunun eksik bulunması, doğruluk ve hakperestliliğinin az olması, gece boyunca ölü gibi uyuması, gündüzleyin işsiz boş oturması, tembel olması, sürekli sızlanması, halinden şikayetçi olması, cimri olması, aç gözlü olması... Bütün bunlar, kişiye dininde ve kişiliğinde zayıflık ve kötülük olarak yeter... [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis (Ebu Nuaym).[/FONT]
BİZE RESÛLULLÂH'DAN BİR HABER VER En son vefat eden sahabe Ebu't-Tufeyl (r.a.) Hz. Ali'ye (k.v.) "Bize Retûlullih (s.a.v.)'ın sır olarak sana bildirdiği bir şey haber ver!" der. Hz. Ali (k.v): Resûlullâh (s.a.v.) İnsanlardan gizlediği hiçbir şeyi bana sır olarak söylemedi. Lâkin, ben onu "Allah'tan başkası nâmına hayvan kesene Allah lanet etsin! Bid'atçı barındırana Allah lanet etsin! Annesine babasına lanet edene Allah lanet etsin! Ve alâmeti değiştirene (arazi sınırını değiştirip kendi mülkünü büyüten) Allah lanet etsin!" buyurduğunu işittim, buyurdu.
ZEKÂTIN HİKMETLERİ
Zekâtın hikmetlerinden bâzıları; günahlardan temizlenmek, Allâh-ü Teâlâ'ya manevî yakınlık, fakirlerin ihtiyaçlarını azaltmaya çalışarak onların muhabbetlerini kazanmak, mal ve servetin bereketini temine muvaffak olmak, kalbi cimrilikten, ve dünyâya düşkünlükten kurtarmaktır. Bunun neticesinde de insan, Allâh-ü Teâlâ'nın mahlûkâtına şefkat ve merhamet vasfını kazanır. Zekât, nimete bir şükürdür. Şükür ise nimetin artmasına vesiledir. Nitekim âyet-i kerimede (meâlen) "Eğer şükür ederseniz elbette nimetlerinizi artırırım." (İbrahim Sûresi, âyet 7) Duyurulmuştur. .Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadîs-i şeriflerinde "İlâhî, infak edene (zekat veya sadaka verene) halefi (verdiğinin yerine yenisi)ni ver, İmsak (cimrilik) edene de telefi ta'cîl buyur (malını helak et)." "Malının zekatını verince kendinden o malın şerrini gidermiş olursun." buyurmuşlardır. Bir Müslüman malının zekâtını verince, buna dâir olan uhrevî mesuliyetten kurtulur, ve malının dünyâda ziyandan kurtulmasına, bereketlenmesine vesîle olur. Zekât ibâdetini îfâ etmeyenler İse günahkâr olurlar. Ellerindeki nimetin şükrünü yerine getirmemiş bulunurlar. Nihayet mallarının şerrine uğrar, zarar görürler.
MANİ
Çapa vurdum pancara
Teslim ettim kantara
Hile yapma kantarcı
Basmam artık mantara
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Et dedim met dedim git şuraya yat dedim. [/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap:Anahtar
Bugün 20 Eylül 2007 Hicri: 8 Ramazan 1428 – Rûmî: 7 Eylül 1423 - Hızır 138 Peygamberimiz (s.a.v)’in hicret esnasında Kûba’ya gelişi (M.622) – Bozcaada, Bayramiç, Mihlıççık ve Sivrihisar’ın kurtuluşu (1922)
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Ben rahmet olarak gönderildim. Azap olarak değil.(Buhari). Ben, size ihsan edilmiş bir rahmetim[/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis-i Şerif (Hakim).[/FONT]
ÂLİMLER CENNETTEDE REHBER Cenâb-ı Hakk ehl-i cennete şöyle buyurur: "Kullarım, benden ne isterseniz vereyim, zevk ve safa İçinde olun." Ehli cennet de: "Yâ Rab! Bizi cehennemden âzât eyledin. Cennetine koydun. Akla gelmedik, gözler görmedik, kulaklar İşitmedik nimetler verdin. Bundan sonra senden bir şey İstemeye haya ederiz." dediklerinde, Cenâb-ı Hakk tekrar: "Ey kullarım, dünyâdayken içinden çıkamayacağınız bir mesele İle karşılaştığınız zaman ne yapardınız?" diye buyurur. Onlar: "Âlimlere varırdık. Onlara meselemizi arz ettiğimiz vakit, bize bir çıkış yolu gösterirlerdi." diye cevap verirler. Bunun üzerine Cenâb-ı Hakk: "O hâlde varın ulemâya. Onlar size neyi haber verirlerse size vereyim." buyururlar. İşte cennette dahi ulemâya muhtaç olunacak. Onlar neyin istenileceğini bilenlerdir. Ulemâ: "Cenâb-ı Hakk'tan isteyeceğimiz şey Cemâl-i Manî'sini müşahede etmektir." diyecekler. Allah Azîmüşşan da, mekândan münezzeh olarak Cemâl-i İlâhî'sini gösterir. Onun Cemâl-i Pâki'ni seyre dalan ehl-i cennet nice bin yıl hayran kalacaklardır.
ONU İNSAN YÜKLENDİ
Namaz vakti girdiğinde Hz. Ali (k.v.) titrer ve yüzünün rengi değişirdi. Kendisine sebebi sorulduğunda: "Biz o emâneti göklere, yere ve dağlara arz ettik, onlar onu yüklenmeye yanaşmadılar, ondan korktular da onu insan yüklendi, o cidden çok zâlim, çok câhil bulunuyor." (Ahzâb Sûresi, âyet 72) mealindeki âyet-i kerîmeyi îmâda bulunarak: "Bu ânın, Allâh-ü Teâlâ'nın göklere ve yere teklif edip de onların bunu yüklenmekten kaçındıkları, ama benim yüklendiğim emâneti yerine teslim etme vakti olduğunu bilmiyor musunuz? Yüklendiğim bu vazîfenin îcâbını yerine güzelce getirebilecek miyim, bilmiyorum." der.
MANİ
Yaylaların yoğurdu
Seni kimler doğurdu
Seni doğuran ana
Bal ile mi yoğurdu
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Eve bitişik odada ,Yemek pişer orada [/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap:Süpürge
Bugün 21 Eylül 2007 Hicri: 9 Ramazan 1428 – Rûmî: 8 Eylül 1423 - Hızır 139 Sultan 2. Abdülhamit’in doğumu (1842) – Askerlerimizin Güney Kore’ye gidişi (1950) - Fırtına
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Şüphesiz ki, ben insanların kalbini yarıp bakmakla ve göğüslerini açmakla emrolunmadım. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis (Buhari).[/FONT]
ZEKÂT
Zekât, İslâm'ın beş şartından biridir. Kur'ân-ı Kerîm'de meâlen "İmân edip sâlih amel işleyen, namaz kılan ve zekât veren kimselerin Rableri indinde ecirleri şüphesiz kendilerinindir ve onlara bir korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklar." (Bakara Sûresi, âyet 277) buyurulmuştur. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v), "İslâm, beş esas üzerine kurulmuştur: Allah'tan (c.c) başka ilâh olmadığına ve Muhammed (s.a.v)'in Allah'ın peygamberi olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, haccetmek ve Ramazan orucunu tutmak." buyurmuştur. Ehemmiyetine binâen zekât dînin direği olan namazdan hemen sonra ve birlikte zikredilmektedir. Zekâtı vermeyenler hakkında Kur'ân-ı Kerîm'de; Âl-i İmrân Sûresi'nin 180. âyetinde meâlen; "Allah'ın, fazlından kendilerine bahşettiği şeyde (intakta) cimrilik gösterenler, sakın onu kendilerine hayırlı sanmasınlar. Hayır, o, onlar için bir serdir. Cimrilik ettikleri şey de kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır." buyurulmuştur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.); "Allah'ın kendisine vermiş olduğu malın zekâtını yermeyen kimsenin malı, kıyamet gününde, iki gözünde iki siyah nokta bulunan, dehşetli, zehirli bir yılan şekline sokulur ve bu yılan o gün mal sahibinin boynuna sarılır. Sonra ağzı ile mal sahibinin çenesinin İki tarafından yakalar ve 'Ben senin dünyâda çok sevdiğin malınım, ben senin hazinenim' der." buyurmuştur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in vefatından sonra halife seçilen Hz. Ebû Bekir (r.a.), zekât vermeyenler hakkında "Allâh-ü Teâlâ'ya yemin ederim ki, namazla zekâtın arasını ayıranlarla mutlaka savaşırım. Çünkü zekât, mâlî bir haktır. Allâh-ü Teâlâ'ya yemin ederim ki Resûlullâh'a (s.a.v.) vermiş oldukları bir deve yularını dahi bana vermezlerse, bu sebeple onlarla mutlaka savaşırım." buyurmuştur.
MANİ Zindan cihan gözüme Ah inanmaz sözüme Öldüğüme yanmazdım Bir gün gülse yüzüme
Bugün 22 Eylül 2007 Hicri: 10 Ramazan 1428 – Rûmî: 9 Eylül 1423 - Hızır 140 Yavuz Sultan Selim Han’ın vefatı (1520) – İran-Irak savaşı başladı (1980)
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']Biriniz namaza durduğunda, rahmet ona yönelip gelir. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis-i Şerif (Ebu Davud).[/FONT]
SENİN SADAKAN KABUL EDİLEN SADAKALARDANDIR Sahâbe'den Ulbe bin Zeyd (r.a.) bir gaza zamanı binek bulamadığı için ağlamış ve gece namaz kıldıktan sonra "Ey Allah'ım! Sen cihâdı emrettin ve insanları ona teşvik buyurdun. Sonra cihâda gitmek için bana bir mal vermedin. Resulünün elinde beni bindirecek bir imkân yoktur. Malımda, canımda, bana yapılan her zulmü, Müslümanlara helâl ettim." demiş ve sonra halkla beraber sabah namazına katılmıştı. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Bu gece sadaka veren nerededir?" diye sormuş. Kimse cevap vermeyince, tekrar "Bu gece sadaka veren kimse ayağa kalksın." deyince Hazret-i Ulbe ayağa kalkıp durumu anlattı. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Müjdeler olsun. Nefsimi elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, senin sadakan, kabul edilen sadakalar arasına yazıldı." buyurdular.
BEN İÇEMEM
,. Medîneli bir Müslüman Ramazân-ı Şerîfte Halife Hz. Ömer (r.a.)'i iftar yemeğine davet etti. Yemekte Hz. Ömer'e bir içecek sunuldu. Hz. Ömer (r.a.) "Bu nedir?" diye sordu. Ev sahibi cevap verdi: "Bal şerbetidir efendim..." Hz. Ömer (r.a.) onu içmeyi reddederek şöyle dedi: "Benim idaremdeki insanların çoğu, içmek için henüz kuyu suyunu bile bulamazken ben burada bal şerbeti içemem."
HIZLI (!) TERAVİH NAMAZI
Teravih namazının yirmi rek'at olması onun daha hızlı ve süratli kılınmasını gerektirmez. Onun da diğer namazlar gibi, kaidelerine ve ta'dil-i erkâna riâyet ederek kılınması gerekir. Bugün ülkemizde çok yanlış bir tatbikat var: Teravih namazını en kısa sürede bitirmek. Halbuki Ramazân'da imamlık yapan mü'minler, kıldırdıkları namazlardan manen mesul olduklarını düşünmek durumundadırlar.
MANİ
Şu dağlar kireç olsa
Duvarı erkeç olsa
Güzel çirkin aramam
Sevdiğim güleç olsa
Bugün 23 Eylül 2007 Hicri: 11 Ramazan 1428 – Rûmî: 10 Eylül 1423 - Hızır 141 Devlet Demir Yolları’nın kuruluşu (1856) – Çan’ın kurtuluşu (1922) – Sonbaharın başlangıcı
GÜNÜN HADİSİ [FONT='Verdana','sans-serif']İnsanlarla alay eden kimseler var ya, kıyamette onlardan birine cennetten bir kapı açılır. “Haydi gel” denilir. O kişi, kapının önüne varınca, kapı yüzüne kapanır. Sonra başka bir kapı açılır. “Haydi gel!” denilir. O kapıya da ümitle koşar. Fakat yanına varınca, o kapı da yüzüne kapanır. Ve böylece, kapı açılıp kapanma durumu sürüp gider. Nihayet, kişiye cennetten gerçek bir kapı açılır. “Haydi gel, bu sefer gir!” denilir. Ama adam, yine suratıma kapatılır endişesiyle, bu açık kapıya yanaşmaz. (Alaycılığın cezasını, bu şekilde alaya alınarak bulur.) [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis-i Şerif (Ramuz).[/FONT]
İSLÂM NİMETİ
"İşte bugün sizin İçin dîninizi kemâla yetirdim, üzerinizdeki nl'metimi tamâma erdirdim ve size din olarak İslâm'a rızâ verdim." (Mâide Sûresi, âyet 3) Bu âyet-i kerîme şöyle tefsir edilmiştir: Bugün kâfirler sizin dininizden artık me'yus oldular, bu dîni bozmak ve sizi kendilerine çevirmekten veya bu dîne karşı size galebe edebilmekten ümitlerini kestiler. Binâenaleyh siz o kâfirlerden korkmayın ve yemenizde içmenizde vesâir iş ve hareketlerinizde onlara uymayı hatırınıza getirmeyin. Ancak benden korkun. Emirlerimi, nehiylerimi tamamen icra edin. Bugün sizin dîninizi kemâline yetirdim: Size bütün îman ve akâid ve ahlâk kaidelerini apaçık beyân ederek size ni'metimi tamamladım ve size din olmak üzere İslâm'ı beğendim, ona râzî oldum. Allah katında makbul dîn başkası değil, ancak odur. İmdi mü'minler bugün kâmil dîne erdiklerinden küfür pisliğinden kurtulup temiz ve tam bir ni'mete nail olduklarından dolayı Allâh-ü Teâlâ'ya hamd ve şükretsinler, bayram yapsınlar ve sakın harama el sürmesinler, bu haramların helâl olabileceğini hatırlarına getirtmesinler.
HANGİSİNİ TERCİH EDERSİN?
Râbia-yı Adviyye Hazretleri, elindekini muhtaçlara dağıtır, günlerinin çoğunu oruçla geçirirdi. Bir defasında yedi gün yiyecek bir şey bulamadı. İftarlarını sadece su ile yaptı. Sekizinci günü açlığı iyice şiddetlendi. Akşam ezanından sonra kapı açıldı, bir tabak yemek getirilmişti. Yemeği aldı. Mum almak için gitti. Geri döndüğünde kedinin yemeği dökmüş olduğunu gördü. Su bardağı almak için gitti. Bu esnada mum söndüğünden ayağı takılıp bardak kırıldı. Anladı ki bunlar birer imtihan. -Yâ Rabbi! Bu zavallı kulunu İmtihan ediyorsun. Fakat acizliğimden sabredemiyorum, diyerek bir ah çekti. Bu sırada gaibden bir ses işitti: "Ey Râbia! ister sen dünya ni'metlerini üzerine saçalım, üzerindeki sıkıntıları kaldıralım. Hangisini tercih edersin?" -Yâ Rabbi! Beni senden uzaklaştıracak şeylerden uzak eyle! diye yalvardı.
MANİ Elimde sarı kağıt Ağlarım saat saat İşte ben gidiyorum Oturun rahat rahat
BİLMECE [FONT='Times New Roman','serif']Geldi mi gelir, gitti mi gelmez? [/FONT] Cevabı yarın. Dünkü cevap:Yıldız