Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Takvim de Bugün

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
8 Haziran 2006

8 Haziran 2006

Bugün 8 Haziran 2006 C.Evvel:12 Mayıs:26 Hızır:34 Hz.Peygamber (SAV)’ın İrtihali (632) C.Zarifoğlu’nun Vefatı (1987)

41416270_5f322f0365_b.jpg


PEYGAMBERİMİZİN ÇOCUKLARI
1. Zeyneb, 2. Rukiyye, 3. Ümmü Gülsüm, 4. Fâtıma 5. Kasım, 6. Abdullah, 7. İbrahim
Bunlardan yalnız İbrahim, Hz. Mâri-ye'den, diğerleri ise Hz. Hatice'den doğmuştur. Çocuklarından Fatıma'dan başkası peygamberimiz hayattayken vefat etti.
Peygamberimiz 40 yaşına gelince kendisine Allah tarafından Peygamberlik verildi. Böylece insanlara her şeyi öğreten, insanlık tadını, insanlık şerefini tattıran, her şeyin doğrusunu, güzelini göstere ve kıyamete kadar sönmeyecek olan nur, ilim, irfan ve medeniyet güneşin ışıkları bütün kainatı nurlandırdı. Başlangıçta İslamı 3 sene gizlice yaydı. Sonra Cenab-ı Hakk'ın emriyle açıktan yaymaya başladı. Ancak, içleri küfürle, kinle, hırsla kararmış müşrikler, Mekke'de on üç sene Peygamberimize ve Müslümanlara akla hayale gelmedik eziyet, işkence yaptılar. Hatta O'nu öldürmeye kalkıştılar. Bu kafirlerle tam on üç sene uğraştı, insan gücünün yetmeyeceği eziyet ve meşakket, zulüm ve sıkıntılara katlandı. 21 defa kendisi bizzat harbe girdi ve birkaç yerinden yaralandı.
Cenab-ı Hakk'ın emriyle Mekke'den Medine'ye hicret etti. Medinelilerden çokları Müslüman oldu. Medine'de de hiç durmadan Allah'ın dinini yaymak için çalıştı. Alemi ilme, adalete, hakka, saadete, ahlaka kavuşturdu. Bütün küfrü, zulmü, cehaleti, haksızlığı, adaletsizliği huzursuzluğu, putperestliği tamamen kaldırdı.
Altmış üç yaşında iken M. 632'de mevlasına kavuştu.
Cenab-ı Hak dünya ve ahirette O'nun şefaatini üzerimizden eksik etmesin. Amin.

41407721_57865e8e32_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
9 Haziran 2006

9 Haziran 2006

Bugün 9 Haziran 2006 C.Evvel:13 Mayıs:27 Hızır:35 Hz.Ebubekir (RA)’ın Halife Oluşu (632)

41416269_df1bdab63f_b.jpg


MİSVAK KULLANMAK
Misvak kullanmak müekked sünnettir. Eğer misvak kullanmak mümkün değilse, fırça veya şehadet parmağı ile dişleri yıkamak gerekir. Allah Rasulü buyuruyor.
"Eğer ümmetime güç gelmeseydi onlara her namazdan önce misvak kullanmalarını emrederdim." (Ebu Davud) "Misvak sünnettir. Misvak kullanın." (Kest-ül Hafa) Misvak, ölümden başka her şeye şifadır."
Hz. Aişe (r.anha) şöyle diyor: "Allah Rasûlü (s.a.v.) misvak kullanır, sonra misvağı yıkamam için bana verirdi. Bende önce o misvağı kullanır, sonra yıkar ve kendisine iade ederdim,"
Mü'minlerin misvak kullanmaları
için emir vardır. Sevabı ve çok yönlü
faydaları Allah Rasulü tarafından bildirilmektedir. Doktorlar, diş çürümesine,
dişler üzerindeki sarı tabakanın oluşmasına, ağız ve diş etlerinin iltihaplanmasına mani olmak, sinirler, gözler, nefes alma ve hazım yollarındaki çeşitli rahatsızlıkları önlemek için misvak kullanmayı tavsiye ederler, hatta hafıza zayıflamasını ve zihin tembelliğini ve kötü
ahlakı önlemek içinde misvak bir tedbirdir, İslamı hakkıyla yaşamak sağlık
ve esenliktir.

41408438_397ba7d82d_b.jpg


BİR AYET"Şüphesiz ki Allah insanlara hiçbir şekilde zulmetmez, fakat insanlar kendilerine zulmeder" (Yunus -44)

41416267_10656c2282_b.jpg


BİR HADİS
"Hiç şüphe yok ki, dünyada her şey geçici bir metadır (faydalanan şey). Dünya metaının en hayırlısı ise iyi huylu saliha kadındır" (Müslim)

41408439_79c9966114_b.jpg
 

mistik_cadi

New member
Katılım
25 May 2006
Mesajlar
154
Tepkime puanı
0
Puanları
0
resimler çok güzel ya:))).. çoğunu aldım, umarım kızmazsın;)
 

e.ulutas

New member
Katılım
11 May 2006
Mesajlar
34
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Konum
Malatya
Allah razı olsun hergün birşeyler ekliyorsun hepsini okumasam bile çok güzel olmuş.

+rep
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
12 Haziran 2006

12 Haziran 2006

Bugün 12 Haziran 2006 C.Evvel:16 Mayıs:30 Hızır:38 Fransızlar’ın Cezayir’i İşgali (1830)

41416154_ab659d84e7_b.jpg


RIZIK ALLAH'TANDIR
Rızık: "Her canlının dünyada yaşayabilmesi için faydalandığı maddi ve manevi şeylerdir." 'yiyip içilen, giyilen, kullanılan maddeler, hava güneş ışığı ve ısısı, ilim ve manevi faziletler birer azıktır."
Bütün varlıkların rızkını veren Allah Te-alâ 'dır. "Rezzak-ı Alem" alemlere rızk veren yalnız o'dur. Rabbimiz şöyle buyuruyor. "Nice canlı var ki, rızkı (yanında) taşımıyor. Onlara da size rızık veren Allah'tır." (Ankebut-60) Ancak, rızkını arayıp bulmak insana aittir, insan helal ile beslendiği gibi haram ile de beslenebilir. İnsan hangisini isterse Allah onu yaratır. Fakat, harama razı değildir. Bunun içindir ki, Allah'ın rızasına uygun iş yapanlar mükafatlandırılır, yapmayanlar ise cezalandırılır.
Kulun rızıklanmasında Allah'ın dilemesi esastır. Kulun amelleri, işleri ilahi murada uygun düşmezse onun rızkını keser. Ayet-i kerimede şöyle buyurur:
"Allah dilediğine rızkını bollaştırır, dilediğininkini de daraltır. (Ra'd-26)
Rızık elde etmenin dört sebebi vardır. Bunlar 1. Cihat ibadeti, 2. Ticaret, 3. Sanat, 4. Ziraat bunların en üstünü ise cihad ibadetidir. Allah cihad sebebi ile müslümanları rızıklandırır.

41408442_8552d6464e_b.jpg



BİR AYET
"Allah'ı bırakıp da sana fayda veya zarar vermeyecek şeylere tapma Eğer bunu yaparsan, o takdirde sen mutlaka zalimlerden olursun' (Yunus-106)

41416153_e76bad23a2_b.jpg



BİR HADİS
"Kim duyulsun diye iş yapıyorsa. Allah o işin kıymetsizliğini duyurur. Kim gösteriş için iş yaparsa. Allah da onun riyakarlığını teşhir eder.' (Buhari)

41408443_a458b94596_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
13 Haziran 2006

13 Haziran 2006

Bugün 13 Haziran 2006 C.Evvel:17 Mayıs:31 Hızır:39 Süleymaniye’nin Temelinin Atılışı (1550)

41416152_1eb68a1641_b.jpg


ÖLDÜKTEN SONRA DİRİLMEKÖldükten sonra tekrar dirilmek de "Amentü"deki ahiret gününün içindedir. Bu diriliş sadece ruhların diriliği değil, ruhlar cesetlerine dönerek, ruh ve ceset birlikte ölümden sonra tekrar dirilecektir. Peygamber Efendimize gelip soruyorlar: "Bu çürümüş, dağılmış kemikleri kim diriltecek?" Cenab-ı Hak cevap veriyor: "Ey Rasûlüm! De ki, onları ilk defa yoktan var eden kim ise, ikinci defa da O diriltecektir ve o her türlü yaratmayı bilir. (Yasin, 78-79)
Ahireti inkar edenler: "Gerçekten biz öldüğümüz, toprak olduğumuz zaman mı diriltileceğiz. İlk atalarımızda mı (diriltilecek) derler. De ki: (Ey Muhammed) Evet, hem de hor ve hakir olarak (diriltileceksiniz.) O (dirilme) korkunç bir sesten ibaret olacak, o anda hemen onların gözleri açılıp etrafa bakacaklar. (Durumu gören kafirler) Eyvah bize! Bu hesap günüdür, derler." (Saffat- 16,20)
Bu dirilme nasıl olacak?
- Sur'a ikinci kez üfürülmesiyle birlikte toprağın altından dışarı çağrılan insanlar, yayılan çekirgeler gibi ve hızla koşarak kabirlerinden dışarı çıkarlar.
Kamer Suresi 7 ayet: "Gözleri" Zillet ve dehşetten düşmüş olarak" etrafa "yayılan" çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar."

41408948_ace2268bf1_b.jpg


GEÇEN GÜNLER
Yârınların esrarını bilmez, kanarız.
Her saniye, hiç uğruna, heyhat yanarız.
Elden kaçan her bir güne eyvan" ederek,
"Geçmiş denilen günleri bir, bir anarız...
Y. HATIBOGLU

41416151_9dd60391bc_b.jpg


BİR AYET
"Zulmedenlere meyletmeyin sonra size ateş dokunur, (cehennemde yanarsınız) Sizin Allah'tan başka dostlarınız yoktur. Sonra (O'ndan da) yardım göremezsiniz." (Hud-113)

41408949_bf825845b0_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
14 Haziran 2006

14 Haziran 2006

Bugün 14 Haziran 2006 C.Evvel:18 Haziran:1 Hızır:40 Avustralya’NIN Keşfi (1643)

41415111_74e9bbf56f_b.jpg


BU ANDA CENNET VE CEHENNEM VAR MIDIR?
Cennet de cehennem de şu anda mevcuttur. Âyet-i kerimelerde cennet ve cehennemden bahsedilirken geçmiş zaman sığası ile "hazırlandı" buyurulması, onların şu anda mevcut olduğunu gösteren delillerden biridir. "Me'va isimli cennetin "sidretu'l münteha'nın yanında bulunduğu âyetle sabittir. (Necm: 15)
Hz. Nuh'un kavmi, suda boğulduktan sonra derhal cehenneme sokulduklarını yine Kur'an bize haber veriyor. (Nuh: 25) Bu ve benzeri birçok âyet-i celile ve hadis-i şerif cennet ve cehennemin şu anda mevcut olduğunu göstermektedir.
Şefaat: Ahiret gününde peygamberlerin, Allah'a yakın kulların, meleklerin, şehitlerin ve çocukların Allah Teâla'ya yalvararak günahkarların suçlarının bağışlanmasını, itaatli müminlerin daha yüksek mertebelere kavuşturulmasını dilemesidir. Şefaat yapacak olanlar başta bizim peygamberimiz, diğer peygamberler, âlimler veliler ve Allah'ın sevgili kullarıdır.
Herkesin şefaat derecesi Cenâb-ı Hak katında kazandığı derecenin üstünlüğüne bağlıdır.
Şefaat aslında Allah Teâla'ya ait olduğundan, O'nun izin vermediği insanlara şefaat olunmaz. Meselâ: kâfir, müşrik, münafık olarak ölenlere şefaat olunmaz. Kur'ân-ı Kerim bu gerçeği açıklar, "Yoksa onlar Allah'tan başkasını şefaatçılar mı edindiler? De ki: Bütün şefaat Allah'ın'dır. Göklerin ve yerin hükümranlığı o'nundur. Sonra o'na döndürüleceksiniz." (Zümer-43-44)
Allah bizi imanlı olmaktan geri koymasın. Amin.

41408950_1cdd1c6d83_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
15 Haziran 2006

15 Haziran 2006

Bugün 15 Haziran 2006 C.Evvel:19 Haziran:2 Hızır:41 İlk Ezan Okunması (622)

41415110_927a8aee0a_b.jpg


KIYAMET
Kıyamet: Sözlükte kalkmak, ayaklanmak, dikilmek, doğrulmak manalarına gelir. Kıyametle Ahiret aynı mânâya gelen kelimelerdir.
Kıyamet kelimesi Kur'ân-ı Kerim'de 70 kez geçer. Kıyamet yalnız kalkmak, yeniden dirilmekten ibaret değildir. Bu tabir canlı ve cansız bütün yaratıklara şamil umumi bir imha ve yeniden diriltme nizamı gibi iki safhalı bir olayı bildirmektedir. Yani, bütün canlıların helak olup öldükleri ve kainatın harap olup değiştiği güne Kıyamet dendiği gibi, bütün ölülerin tekrar cesetlenerek dirildikleri güne de Kıyamet denmektedir.
Kur'ân-ı Kerim'de Kıyamet olayını haber veren, onun dehşetinden levhalar çizen ayet-i kerimeler pek çoktur.

"Kıyamet gününe yemin ederim, kendini kınayan nefse de yemin ederim ki, (elbette siz dirileceksiniz.) Elbette biz, parmak uçlarını bile iade etmeye kadiriz. Fakat insan önündekini (o kıyameti) yalanlamak ister. Kıyamet günü de ne zamanmış diye sorar. Göz kamaştığı, ay tutulduğu, güneşle ay birleşip karardığı zaman. İşte o gün insan kaçacak yer neresi diyecek. Yok, o gün kaçılamayacak, asla sığınacak yer olmayacak. O gün herkesin karargahı ancak Rabbinin huzurudur." (Kıyamet S. 1-12)
"Yıldızların ışığı söndüğü zaman, gök yarıldığı zaman, dağlar parça parça savrulduğu zaman, peygamberler belli vakitte toplandıkları zaman (Kıyamet kopar." Murselat S. 8-11)

41408953_1334f61163_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
16 Haziran 2006

16 Haziran 2006

Bugün 16 Haziran 2006 C.Evvel:20 Haziran:3 Hızır:42 Güney Rüzgarlarının Başlaması

41415109_393842dae1_b.jpg


ASHAB-I KİRAM:
Ashab, sohbetten gelir. Peygamberimizi bir defa dahi olsa görerek sohbetinde bulunan, körse, inanarak onun mübarek sohbetini dinleyen, hem kör hem de sağırsa iman ederek O'nun yanında bulunan Müslümanlardır.
Bunlar peygamberlerden sonra insanların en faziletlisi, en büyüğü, derece bakımından en üstünü olanlardır. Ashaptan olmayan hiç bir insanın onların derecelerine çıkması mümkün değildir. Biz onların hepsini severiz, sayarız. Onlardan herhangi birinin aleyhinde konuşmak, herhangi birine lanet etmek kesinlikle caiz değildir.
Ashab-ı Kiram iki kısımdır:
1. Muhacirin: Bütün varlıklarını Mekke'de bırakarak Allah için Medine'ye hicret eden müslümanlardır.
2. Ensar: Mekke'den Medine'ye hicret etmiş olan Müslümanlara bütün varlıklarıyla yardımcı olan Medineli müslümanlardır.
Rasûlüllah Efendimizin ebediyyete göçünden sonra ashab-ı kiram kendi aralarında seçim yaparak, halifelerini belirlemişlerdir. Halifelik sırası şöyledir. Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali (Radiyallahuanhum).
Fazilet sırasıda böyledir. "Halife önce o, olmalıydı, bu olmalıydı" gibi sözler İslâm akaidine tamamen ters düşer.

41408954_7c5afb2dc6_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
19 Haziran 2006

19 Haziran 2006

Bugün 19 Haziran 2006 C.Evvel:23 Haziran:6 Hızır:45 İnciller’in Dörde İndirildiği İznik Konsülü’nün Toplanması (325)

41415106_9f0fefb5bd_b.jpg


İMAN VE İNKAR ACISINDAN İNSANLAR1. Mü'min: Peygamber efendimizin Allah'tan getirip, tebliğ buyurduğu bütün hükümleri kalbi ile tasdik, dili ile ikrar eden insandır.
2. Kafir: Peygamber efendimizin Allah'tan getirip tebliğ buyurduğu hükümleri kabul etmeyip inkar edendir. Bu inançla dünyadan ayrılanların yeri Cehennem'dir.
3. Münafık: iki kısımdır.
a) İtikadı yönden münafık: Peygamber efendimizin tebliğ buyurduğu dine
aslında iman etmediği halde inanmış gibi görünen, iki yüzlü davranan kimselerdir. Bunlar Kafirlerle beraber Cehenneme gireceklerdir, azapları daha şiddetli
olacaktır.
b) Ameli yönden münafık: Bunlar aslında İslam'a inandıkları halde amel yönünden bazı hataları olan insanlardır.
Peygamberimiz bunları şöyle tarif eder;
Münafıkın alameti üçtür:
1. Konuştuğu zaman yalan söyler.
2. Vaad ettiği zaman sözünde durmaz.
3. Emânet verildiği zaman ihanet eder.
Bunlar amel yönü ile fâsık ve günahkâr demektir. İtikadı yönden münafık
olanlar gibi ebedi Cehennemde kalmayacaklardır.
4. Müşrik: Allah Teâlâ'nın birliğini kabul etmeyip O'ndan başka varlıkları da
ilah kabul ederek Allah 'a ortaklık koşan kimsedir. En büyük günahların başında
Allah'a şirk koşmak gelir. Allah şirki af etmez, onun dışında olan günahları dilediği kimseler için af eder.

41409909_d01672f24e_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
20 Haziran 2006

20 Haziran 2006

Bugün 20 Haziran 2006 C.Evvel:24 Haziran:7 Hızır:46 II. Murat’ın İstanbul’u Kuşatması (1422)

41414933_7fc97688c3_b.jpg


İSLAM TARİHİNDEKİ "ASR-I SAADET" İSLAM ÜMMETİ İÇİN HER AÇIDAN EN YÜCE ÖRNEKTİR
Asr-ı saadet dediğimiz İslâm'ın en mükemmel bir şekilde yaşandığı bu ilk asır, her açıdan İslâm ümmeti için en ustun ve eşsiz bir hayat örneğidir. Çünkü bu asır, Allah'ın dinine hizmet ve tüm İslamî ürünlerin gözle görülmesi açısından, geçmiş ve gelecek bütün asırların en hayırlısıdır. Allah'a teslimiyet ve tevhidin bu asırda en büyük damgası vardır. Hak, bu asırda muzaffer idi. Batıl kovulmuş, hayır gelmiş İslamın onayladığı her şey yapılıyor. Onaylamadığı her şey ise terkediliyordu.
Nebî'nin (s.a.v.) en yüksek düzeyde dine davet görevini yürüttüğü gibi Bu din aynı şekilde gücümü en yüksek seviyede sarf ederek bu ümmetin ıslah ve eğitimini üslenmemi de benden istemektedir." buyurmuştur.
Peygamberin (s.a.v.) vefatından uzun bir zamana kadar her şeyden arınmış bu temiz asrın ürünlerinin hayattaki canlılığını muhafaza ettiğine şahit olmaktayız. Müslümanlar bu asrı örnek alarak hayat sürdüklerinde üstünlüklerini korumuşlardır. Ne zaman nefisler öne çıkarılmış sünnet terkedilmiş, gaye unutulmuşsa zelil duruma düşmüşlerdir.
Kâinat Efendisinin (s.a.v.) derin sezgisi bize şunu haber veriyordu' "Sizin en hayırlınız benim asrımdır. Sonra onların peşinden gelenler. Daha sonra onların peşinden gelen, daha sonra onları takib eden asırda gelenlerdir."
Onlardan sonra bir toplum gelecek ki, şahid çağırılmadıkları halde şehâdet edecekler. Hıyanet edecekler Emniyet olunmayacaklar. Va'd edecek yerine getirmeyecekler. Aralarında şişmanlık zuhur edecek " buyurmuşlar." (Buhari)

41409910_fc6a5847f1_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
21 Haziran 2006

21 Haziran 2006

Bugün 21 Haziran 2006 C.Evvel:25 Haziran:8 Hızır:47 İbn-i Sina’yı Anma Günü Soyadı Kanunu’nun Kabulü (1934)

41414932_9f5158a529_b.jpg



FİTNELERE KARŞI DURMAK, MA’RUF’U EMREDİP MÜNKERDEN NEHYETMEK DEMEKTİR.
Sünnet ehli, insanların, nebî’nin (s.a.v.) insanlığa takdim buyurduğu İslam üzere sabit kalmalarında ısrar ederler. Hangi şartlarda olursa olsun, insanların sünnet çizgilerinden sapmaları için ona davet etmeyş şiar edinirler. Bu nedenler de sünneti layık olduğu mevkiye yerleştirmek ve insanlar arasında hakim unsur oluncaya dek tüm varlıklarını seferber etmişler, sahip oldukları tüm vasıtaları, İslam’la çatışan her çeşit fitne, batıl hareket ve saptırıcı cereyanlara karşı koymada kullanmışlardır.
Görülüyorki bütün bu çalışmalar, ma’rufu emredip münkerden nehyetme gibi İslam temel esasının geniş sahası içinde yer almaktadır. Böyle bir çalışma, devamlı olarak İslam ümmetinin himayesinde var ola gelmiştir. Ra’sûl-i Ekrem (s.a.v.) bu ümmetinin yaşayacağı son asırlarda aynı şekilde ma’rufu emredip münkerden mehyetme görevini üstlenecek ve İslam için herşeylerini verip her çeşit fitneye karşı haber vermiştir. Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurur: “Bu ümmetin nihayetinde bir toplum çıkacaktır ki İslam’ın başlangıcındaki inanan ilk topluluğun elde ettiği ecrin benzerini elde edecekler. Onların özelliği; ma’rufu emretmeleri, münkeri nehyetmeleri ve her çeşit fitne ile savaşmalarıdır.” (Beyhaki)

Diğer bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur:
“Ümmetimden öyle bir topluluk vardır ki evvelkilerin elde ettikleri sevaba nail olacaklar. Zira onlar İslam’ın hoş görmeyip yasakladığı her çeşit kötülüğü kötü görürler.” (Müsned A.Hanbel)

41409911_b14180b7d3_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
22 Haziran 2006

22 Haziran 2006

Bugün 22 Haziran 2006 C.Evvel:26 Haziran:9 Hızır:48 Nasreddin Hoca’nın Vefatı (1283)

41409913_44e85a729b_b.jpg


DÜŞMAN ŞEYTANIN TAKTİKLERİ

Kıyamete kadar sürecek mücadele sonucunda şeytan, milyarlarca insanı kendisiyle birlikte cehennem ateşinin içine sürükler. Ancak bir gurup vardır ki şeytan onlara karşı asla zafer kazanamayacaktır. Onlar mü’minlerdir. Çünkü mü’münler Allah’tan korkarlar, Allah’ın yeryüzündeki halifeleridir ve onun korunması altındadırlar. Dolaysıyla şeytanın telkinleri onlar üzerinde etkisiz kalır. Bu durum Hicr Suresi 39-40. ayetlerde anlatılmaktadır.
Şeytan insanları kensine bağlamak için aşağıdaki tatkikleri kullanır.
· Vesvese verir: Araf suresi ayet 200’de Rabbimiz şöyle buyuruyor “Eğer sana şeytandan yana bir kışkırtma (vesvese veya igva) gelirse, hemen Allah’a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir.”
· Şirk: Şeytanın insanı kendine bağlama yollarından biriside Şirk’tir.
· İnsanların şükretmelerini engeller.
· Korku verir. Mü’minlerin Allah’a olan yakınlıkları şeytana karşı manevi bir kalkan oluşturur. Bundan dolayı şeytanın insana yüklendiği bir nokta da Allah korkusu dışında başka “korku”lar vermesidir.
· Mü’minlerin arasını bozmaya çalışır.
· Öğüt verdiğine insanları inandırır.
· Allah’ın adını kullanarak –yemin ederek – saptırır.
· Mü’minin zamanla yıpranmasını ister.
· Vaadlerde bulunur.
· Kuruntulara ve kuşkulara düşürür.
· Sapkın amelleri süslü ve çekici gösterir.
· Fakirlik korkusu verir, kibir verir.
· İsrafa teşfik eder.

41414931_fe3a77066e_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
22 Haziran 2006

22 Haziran 2006

Bugün 22 Haziran 2006 C.Evvel:26 Haziran:9 Hızır:48 Nasreddin Hoca’nın Vefatı (1283)

41409913_44e85a729b_b.jpg


DÜŞMAN ŞEYTANIN TAKTİKLERİ

Kıyamete kadar sürecek mücadele sonucunda şeytan, milyarlarca insanı kendisiyle birlikte cehennem ateşinin içine sürükler. Ancak bir gurup vardır ki şeytan onlara karşı asla zafer kazanamayacaktır. Onlar mü’minlerdir. Çünkü mü’münler Allah’tan korkarlar, Allah’ın yeryüzündeki halifeleridir ve onun korunması altındadırlar. Dolaysıyla şeytanın telkinleri onlar üzerinde etkisiz kalır. Bu durum Hicr Suresi 39-40. ayetlerde anlatılmaktadır.
Şeytan insanları kensine bağlamak için aşağıdaki tatkikleri kullanır.
· Vesvese verir: Araf suresi ayet 200’de Rabbimiz şöyle buyuruyor “Eğer sana şeytandan yana bir kışkırtma (vesvese veya igva) gelirse, hemen Allah’a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir.”
· Şirk: Şeytanın insanı kendine bağlama yollarından biriside Şirk’tir.
· İnsanların şükretmelerini engeller.
· Korku verir. Mü’minlerin Allah’a olan yakınlıkları şeytana karşı manevi bir kalkan oluşturur. Bundan dolayı şeytanın insana yüklendiği bir nokta da Allah korkusu dışında başka “korku”lar vermesidir.
· Mü’minlerin arasını bozmaya çalışır.
· Öğüt verdiğine insanları inandırır.
· Allah’ın adını kullanarak –yemin ederek – saptırır.
· Mü’minin zamanla yıpranmasını ister.
· Vaadlerde bulunur.
· Kuruntulara ve kuşkulara düşürür.
· Sapkın amelleri süslü ve çekici gösterir.
· Fakirlik korkusu verir, kibir verir.
· İsrafa teşfik eder.

41414931_fe3a77066e_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
26 Haziran 2006

26 Haziran 2006

Bugün 26 Haziran 2006 C.Evvel:30 Haziran:13 Hızır:52 Türkiye’nin BM Anlaşması’nı İmzalaması (1945)

41414056_32d44cf586_b.jpg



MÜSLÜMANIN GÖREVİBir müslüman, olayların sebep ve sonuçlarını eşelemeye, kültür değişikliğinin nedenlerini, imar ve iskan hareketlerinin hikmetini öğrenmeye herkesten çok ilgi duymalı, hayatın önemsiz ayrıntıları üzerinde yeterince durdum dememeli, bilakis bu ayrıntılara daha da dikkat etmeli, olaylar arasında dengeler ve bağlantılar aramalı, meseleyi sadece derinlemesine incelemekle kalmamalı, geniş, toplumsal boyutta ele almalı, Kur'ân ve hadise dayalı son derece net görülen sınır taşlarıyla İslam'ın bütünü açısından bakmalı, bir taraftan toplumların gelişimine ve bunun için takip ettikleri yola dikkat edip öğrenirken, hayatın değişmez kanunlarından azami ölçüde istifade etmeli, bütün ayrıntılarıyla yeni bir dünyayı kurup yerleştirirken insanlığın tecrübelerinden en iyi şekilde yararlanmaya çalışmalıdır.
Müslüman olarak bizleri; Kur'ân'm ve Sünnet-i Şerifin getirdiği temel kural ve bilgileri toplumsal olaylar ışığında yeniden ele almamız gerekir. Bu araştırma sayesinde, geçmişte böylesine güçlü iktisadi ve içtimai kalkınma sağlamış olan bu inancın gücünü, kanun ve ahlaki değerlerin sağlamlığını, bu değerlerdeki esneklik ve hoşgörüyü bir ihtimal yakalamamız mümkündür. Zaten halkın ne durumda olduğunun araştırılması tarih boyunca İslâm'ın en büyük hedeflerinden biri olmuştur.
Tüm dünya müslümanlarının, hayatlarını altüst eden büyük kalkınma çağını behemehal yakalaması gerekir.
Müslüman bütün insanlığın saadeti için var gücüyle çalışmalıdır.

41410699_cd647c1100_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
27 Haziran 2006

27 Haziran 2006

Bugün 27 Haziran 2006 C.Ahir:1 Haziran:14 Hızır:53 Sokullu’nun Sadrazam Oluşu (1565)

41410700_b7f17f19b7_b.jpg


MÜSLÜMAN MERHAMETLİDİR
Hz. Peygamber (s.a.s.) Allah'ın seçkin kulu ve son peygamberidir, insanların kurtuluş rehberidir. Yaptığı her iş insanlık için örnektir. Çünkü Allah Rasûlü; imanı, ibadeti, ahlâkı, sabır ve sebatı, fazileti, takvası, adaleti şefkat ve merhameti, cömertliği ve iyilikseverliği, doğruluğu ve dürüstlüğü, güvenirliliği ve şecaati kısaca sahip olduğu üstün ahlâkı ile herkese örnek olmuştur.
Güler yüzlü, tatlı sözlü, ince ve hassas ruhlu olup katı yürekli, sert ve kırıcı olmayan sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) ashabına da aynı şekilde davranmalarını öğütlemiştir. Böyle olan kimseye Allah' da merhamet eder. Peygamberimiz şöyle buyuruyor:
"Merhamet edenlere, Allah'da merhamet eder. Siz yerdekilere merhamet ediniz ki göktekiler de size merhamet etsinler" (Tirmizi, Birr, 16)
Merhametin niteliğini incelediğimizde merhameti ifade etmek için bir annenin evlâdına karşı gösterdiği hassasiyetle özdeşleştirilir. Diyor ki Hz. Peygamber.
"Sizden biriniz evlâdını ateşe atar mı?" Ashab-ı Kiram cevap verir.
- Hayır asla bir anne çocuğunu ateşe atmaz.
İşte Allah Tealâ kullarına karşı o anneden daha çok merhamet sahibidir."
İşte böyle bir dinin peygamberi de elbette merhamet timsali olacaktır. Ne mutlu merhametli olan müslümana.

41410701_496689d6b6_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
28 Haziran 2006

28 Haziran 2006

Bugün 28 Haziran 2006 C.Ahir:2 Haziran:15 Hızır:54 Şeyh Said’in Vefatı (1925)

41414055_174d78b0bb_b.jpg


MÜMİNLER VE MÜNAFIKLAR
Rab'bimiz Kur'anda şöyle buyurmaktadır.
Onlar (mü'minler) cennettedirler; uzaktan uzağa sorarlar. Suçlu-günahkarları;
"Sizi şu cehenneme sürükleyip-iten nedir?"
Onlar. "Biz namaz kılanlardan değildik." dediler.
"Yoksula yedirmezdik. (Batıla dalıp gidenlerle biz de dalar giderdik.
Din (hesap ve ceza) gününü yalan sayıyorduk.
Sonunda yakın (kesin bir gerçek olan ölüm) gelip bize çattı."
Artık, şefaat edenlerin şefaati onlara bir yarar sağlamaz. (Müddesir Suresi:40-48
Kıyamet günü mü'minler ile münafıklar arasında olan konuşmalar da Kur'an'da bildirilmektedir
"O gün, münafık erkekler ile münafık kadınlar, iman edenlere derler ki: "(Ne olur) Bize bir bakın, sizin nurunuzdan birazcık alıp-yararlanalım." Onlara: "Arkanıza (dünyaya) dönün de bir nur arayıp-bulmaya çalışın"denilir. Derken aralarında kapısı olan bir sur çekilmiştir; onun içi yanında rahmet, dış yanında o yönden azab vardır. (Münafıklar) Onlara seslenirler: "Biz sizlerle birlikte değilmiydik?" derler ki: "Evet, ancak siz kendinizi fitneye düşürdünüz, (Müslümanları acılarının ve yıkımların sarmasını) gözetip beklediniz, (Allah'a ve İslam'a karşı) kuşkulara kapıldınız. Sizleri kuruntular yanıltıp-aldattı. Sonunda Allah'ın emri (olan ölüm) geliverdi; ve o aldatıcı da sizi Allah ile (Allah"ın adını kullanarak, hatta masumca sizden görünerek) aldatmış oldu. Artık bugün sizden herhangi bir fidye alınmaz ve inkar edenlerden de. Barınma yeriniz ateştir, sizin veliniz (size yaraşan dost) odur; o ne kötü bir gidiş yeridir." (Hadid: 13-15)

41411112_d03faeec91_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
29 Haziran 2006

29 Haziran 2006

Bugün 29 Haziran 2006 C.Ahir:3 Haziran:16 Hızır:55 Balkan Savaşları’nın Başlaması (1913)

41414054_e5a07eaffd_b.jpg


SİYONİZMİN KÖKENLERİ
Siyonizm din dışı bir ideolojidir, zaten onu zararlı, tehlikeli, yıkıcı hale getiren asıl neden de budur. Ancak Siyonizm'in bir de Yahudi inançları içinde yer alan bazı kaynakları, öncüleri vardır.
Yahudilik, ilahi bir dindir. Allah'ın insanlara yol gösterici olarak indirdiği Tevrat'a dayanır.
Ancak Yahudi tarihinde de sık sık bu ilahi temelden sapmalar olmuştur. Bu sapmalar doğrudan dinden uzaklaşma şeklinde olduğu gibi, dini dejenere etme şeklinde de yaşanmıştır. Bu ikinci sapmanın en belirgin şekli, Yahudilik içinde, son derece kibirli, katı ve Yahudi olmayan insanlara karşı husumet dolu bir eğilimin gelişmesidir.
Allah bizlere, bu katı kalpliliği samimi olmayan Yahudilerin durumunu haber veren bir Kur'an ayetinde de bildirilmiştir.
"Sözleşmelerini bozmaları nedeniyle onları lanetledik ve kalplerini kaskatı kıldık. Onlar, kelimeleri konuldukları yerlerden saptırırlar. (Sık sık kendilerine hatırlatan nasihat ve ihtar edildikleri yeşlerden (yararlanıp) pay almayı unuttular. İçlerinden birazı dışında, onlardan sürekli ihanet görür durursun. Yine de onları affet, aldırış etme. Şüphesiz Allah, iyilik yapanları sever." (Maide Suresi, 13)
İşte bugün Siyonizm dediğimiz ve gerçekte din dışı olan ideolojinin temeli "katı kalpli" , kibirli Yahudi tavrıdır. Müslümanlar bu tavrı tanımalıdırlar ve kendilerine bu akımdan korumanın yollarını bulmalıdırlar.

41411113_8e5d97c886_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
30 Haziran 2006

30 Haziran 2006

Bugün 30 Haziran 2006 C.Ahir:4 Haziran:17 Hızır:56 Balıkesir’in İşgali (1920)

41414053_6e17035f98_b.jpg


KAFİRLERİ DOST EDİNMEYİN
Bu başlık bir ayet mealidir.
Bizim kafirlerle işbirliği yapmamızı yasaklamaktadır. Çünkü bizim gayemiz müslümanlığı yaymak ve yeryüzünde Hak'kı üstün tutan bir medeniyet kurmaktır. Kafirler ise bunu istemezler, istememişlerdir de.
Hakim durumda olan ve istiklallerini koruyan müslümanlar, Allah ve Resulüne itaat etmemeleri, birbirleriyle çekişmeleri, aralarındaki fitne-fesat ve kargaşa sebebiyle esarete ve zillete mahkum oldular. "Kişinin cezası davranışı (ameli) cinsindendir" hükmüne göre kendi içlerinde düşman gruplara ayrılan, hatta birbirlerine karşı kâfirlerle işbirliği yapan bir topluluk, ferasetsizlik ve basiretsizliklerinin cezası olarak düşmanlarına esir kılınmakla cezalandırılır.
Olmaması gereken, öyle hadiseler oluyor ki Müslümanlar İslâm'da ittifak ediyorlar fakat koltukta ihtilaf ediyorlar ve iktidar uğruna kıyasıya, acımasızca birbirleriyle savaşa girişiyorlar. Müslüman Müslümana acımazsa başkası acır mı? Bir Müslüman iktidar uğruna hıristiyanlarla, Yahudilerle işbirliği yaparak Müslüman kardeşini saf dışı bırakmaya çalışır mı?
Halbuki Cenâb-ı Allah:
"Ey iman edenler! Mü'minleri bırakıp da kâfirleri dostlar edinmeyin..."
"Ey iman edenleri Yahudileri de, Hıristiyanları da kendinize dost edinmeyin, yar olarak benimsemeyin. Onlar ancak birbirlerinin dostudurlar, yaranıdırlar. İçinizden kim onlara dost olursa, o da onlardandır. Hiç şüphe yok ki, Allah zulmeden kimseleri, doğru yola eriştirmez." (Maide: 51) buyurmaktadır.
Geçmiş dönemlerde olduğu gibi günümüzde de bir kısım müslümanlar, Cenâb-ı Hakk'ın bu apaçık emrini çiğneyerek hıristiyanlarla dost olmuşlar ve üstelik diğer Müslümanlarla savaşa girişmişlerdir.

41411115_2bbfe0bb89_b.jpg
 
Üst Alt