Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Necip FAzıl üstadımın şiirlerinden bir kaçı;

vatansever

New member
Katılım
13 Tem 2006
Mesajlar
71
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Marifetli hokkabaz, başını kaldır da bak!
Gökte bir oynayan var, yıldızlarla kaydırak...
 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
38
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
vatansever' Alıntı:
Allah,Resul aşkıyla yandım;bittim,kül oldum
Öyle zayıfladım ki sonunda herkül oldum
vatansever arkadasim ordaki yanlisligi düzeltmek isterim o herkül degil herkul herkül yunan mitolojisinde inanilan bir varlik karistirilmamasini isterim
allah razi olsun
 

vatansever

New member
Katılım
13 Tem 2006
Mesajlar
71
Tepkime puanı
1
Puanları
0
kardeş herkul ne demek ben kitaba baktım herkül yazıyo anlamda uyuyor ama yanılmışım demekki bilgilendirebilirsen iyi olur allah razı olsun
 

erbatan

New member
Katılım
4 Nis 2006
Mesajlar
397
Tepkime puanı
0
Puanları
0
alptraum' Alıntı:
vatansever arkadasim ordaki yanlisligi düzeltmek isterim o herkül degil herkul herkül yunan mitolojisinde inanilan bir varlik karistirilmamasini isterim
allah razi olsun
hayır arkadaş doğru yazmış...herkül oldum olacak..saolasın watan sewer...üstadı çok sewiyorsan suraya girebilirsin...

www.n-f-k.com
 

erbatan

New member
Katılım
4 Nis 2006
Mesajlar
397
Tepkime puanı
0
Puanları
0
ZİNDANDAN MEHMED'E MEKTUP



Zindan iki hece. Mehmed'im lafta!

Baba katiliyle baban bir safta!

Bir de geri adam, boynunda yafta...

Halimi düşünüp yanma Mehmed'im!

Kavuşmak mı?.. Belki... Daha ölmedim!



Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli,

Kırmızı tuğlalar altı köşeli.

Bu yol da tutuktur hapse düşeli...

Git ve gel... Yüz adım... Bin yıllık konak

Ne ayak dayanır buna, ne tırnak!



Bir alem ki, gökler boru içinde.

Akıl almazların zoru içinde

Üstüste sorular soru içinde.

Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu?

Buradan insan mı çıkar, tabut mu?



Bir idamlık Ali vardı, asıldı

Kaydını düştüler, mühür basıldı.

Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı

Ondan kalan, boynu bükük ve sefil;

Bahçeye diktiği üç beş karanfil...



Müdür bey dert dinler, bugün "maruzat"!

Çatık kaş... Hükümet dedikleri zat...

Beni Allah tutmuş kim eder azat?

Anlamaz; yazısız, pulsuz dilekçem...

Anlamaz! ruhuma geçti bilekçem!



Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil

Sayım var, maltada hizaya dizil!

Tek yekün içinde yazıl ve çizil!

İnsanlar zindanda birer kemmiyet;

Urbalarla kemik, mintanlarla et.



Somurtuş ki bıçak, nara ki tokat;

Zift dolu gözlerde karanlık kat kat...

Yalnız seccademin yönünde şefkat

Beni kimsecikler okşamaz madem

Öp beni alnımdan, sen öp seccadem!



Çaycı getir ilaç kokulu çaydan!

Dakika düşelim, senelik paydan!

Zindanda dakika farksız aydan

Karıştır çayını zaman erisin

Köpük köpük, duman duman erisin!



Peykeler, duvara mıhlı peykeler

Duvarda, başlardan yağlı lekeler

Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler...

Duvar, katil duvar yolumu biçtin

Kanla dolu sünger... Beynimi içtin



Sükut... Kıvrım kıvrım uzaklık uzar

Tek nokta seçemez dünyada nazar

Yerinde mi acep, ölü ve mezar?

Yeryüzü boşaldı habersiz miyiz?

Güneşe göç var da, kalan biz miyiz?



Ses demir, su demir ve ekmek demir...

İstersen demirde muhali kemir.

Ne gelir ki elden, kader bu, emir...

Garip pencerecik, küçük daracık;

Dünyaya kapalı, Allah'a açık



Dua, dua eller karıncalanmış;

Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış

Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış

Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu

İplik ki incecik, örer boşluğu

Ana rahmi zahir, şu bizim koğuş

Karanlığında nur, yeniden doğuş...

Sesler duymaktayım; Davran ve boğuş!

Sen bir devsin, yükü ağırdır devin!

Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!



Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!

Ölsek de sevinin, eve dönsek de!

Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!

Yarın elbet bizim, elbet bizimdir!

Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir
 

erbatan

New member
Katılım
4 Nis 2006
Mesajlar
397
Tepkime puanı
0
Puanları
0
ZEHİR



Çocukken haftalar bana asırdı;

Derken saat oldu, derken saniye...

İlk düşünce, beni yokluk ısırdı:

Sonum yokluk olsa bu varlık niye?



Yokluk, sen de yoksun, bir var bir yoksun!

İnsanoğlu kendi varından yoksun...

Gelsin beni yokluk akrebi soksun!

Bir zehir ki, hayat özü faniye...
(son şiiri...):(
 

erbatan

New member
Katılım
4 Nis 2006
Mesajlar
397
Tepkime puanı
0
Puanları
0
YUNUS EMRE'YE



Kaç mevsim bekleyim daha kapında,

Ayağımda zincir, boynumda kement?

Beni de, piştiğin bela kabında,

Kaynata kaynata buhara kalbet.



Bekletme Yunus'um, bozuldu bağlar,

Düşüyor yapraklar, geçiyor çağlar;

Veriyor, ayrılık dolu semalar,

İçime bayıltan, acı bir lezzet.



Rüzgara bir koku ver ki, hırkandan;

Geleyim, izine doğru arkandan;

Bırakmam, tutmuşum artık yakandan,

Medet ey şairim, Yunus'um medet!
 
Z

zeynep_hearty

Guest
N.F.K

Tam otuz yıl saatim işlemiş, ben durmuşum
Gökyüzünden habersiz uçurtmalar uçurmuşum.....
 

vatansever

New member
Katılım
13 Tem 2006
Mesajlar
71
Tepkime puanı
1
Puanları
0
SAKARYA TÜRKÜSÜ
İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya:
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.

Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.

Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir:
Oluklar çift, birinden nur akar, birinden kir.

Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kainat:
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!

Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne?
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine:

Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?

Rabb'im isterse, sular büklüm büklüm burulur.
Sırtına Sakarya'nın, Türk tarihi vurulur.

Eyvah, eyvah, Sakarya'm, sana mı düştü bu yük?
Bu dâvâ hor, bu dâvâ öksüz, bu dâvâ büyük!..

Ne ağır imtihandır, başındaki Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?

İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal;
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,

Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan:
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan!

Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!

Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu?
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?

Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna?
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?

Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!

Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.

Vicdan azabına eş kayna kayna Sakarya.
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!

İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su:
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.

Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek:
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?

Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!

Sakarya, saf çocuğu, mâsum Anadolu'nun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!

Sen ve ben, gözyaşıyle ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!

Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!

Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz:
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber kılavuz!

Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya:
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!
 

erbatan

New member
Katılım
4 Nis 2006
Mesajlar
397
Tepkime puanı
0
Puanları
0
vatansever' Alıntı:
SAKARYA TÜRKÜSÜ
İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya:
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.

Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.

Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir:
Oluklar çift, birinden nur akar, birinden kir.

Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kainat:
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!

Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne?
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine:

Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?

Rabb'im isterse, sular büklüm büklüm burulur.
Sırtına Sakarya'nın, Türk tarihi vurulur.

Eyvah, eyvah, Sakarya'm, sana mı düştü bu yük?
Bu dâvâ hor, bu dâvâ öksüz, bu dâvâ büyük!..

Ne ağır imtihandır, başındaki Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?

İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal;
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,

Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan:
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan!

Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!

Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu?
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?

Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna?
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?

Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!

Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.

Vicdan azabına eş kayna kayna Sakarya.
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!

İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su:
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.

Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek:
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?

Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!

Sakarya, saf çocuğu, mâsum Anadolu'nun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!

Sen ve ben, gözyaşıyle ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!

Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!

Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz:
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber kılavuz!

Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya:
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!
eğer dikkatli baktıysanız ben bu şiiri werdim...
 

vatansever

New member
Katılım
13 Tem 2006
Mesajlar
71
Tepkime puanı
1
Puanları
0
görmemişim kusura bakma bende muhasebeyi yazmıştım sende tekrarlamıştın
oluyor arada
selamu aleykum
 

vatansever

New member
Katılım
13 Tem 2006
Mesajlar
71
Tepkime puanı
1
Puanları
0
bu arada sakarya yıda göremedim hangi sayfada yazmışsın
 

Mücahid

New member
Katılım
17 Mar 2007
Mesajlar
2,553
Tepkime puanı
223
Puanları
0
Yaş
56
Konum
Tr
Emeğine sağlık.Teşekkürler paylaşım için,Kardeş
 
Üst Alt