Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Necip FAzıl üstadımın şiirlerinden bir kaçı;

erbatan

New member
Katılım
4 Nis 2006
Mesajlar
397
Tepkime puanı
0
Puanları
0
KADIN



Kalıp değil bir fikir...

Elmas sorguçlu fakir;

Açıkta sırrı bakir;

Kadın...



Çölde kaçan bir serap;

Yönü kementli mihrap...

Madeni som ıstırap;

Kadın...



Dipsiz hasrete tuzak;

En yakınken en uzak....

Tadı zehrinde erzak;

Kadın...



Bir işaret, bir misal;

Ayrılık remzi visal...

Allah'a yol bir timsal;

Kadın...
 

erbatan

New member
Katılım
4 Nis 2006
Mesajlar
397
Tepkime puanı
0
Puanları
0
s_zler.gif
 

erbatan

New member
Katılım
4 Nis 2006
Mesajlar
397
Tepkime puanı
0
Puanları
0
qjLBhzXy7jg6dZBpIx4Q.jpg


KAFİYE



ne diye

bu şuna

şu buna

kafiye?

başa taş

aşa yaş

Hey'e ney

tuhaf şey



kafiye

mantığı

o mantık

hediye

sandığı

bu sandık!

o mantık

bu sandık-

ta sandık

ve yandık

ne yandık



hendese

kümese

tıkılmak

hadise

kırkayak

adese

oyuncak

vesvese

gökbayrak

ölümse

gel dese

tak tak tak

mu-hak-kak



sorular

sordular

neden çok

nasıl yok

niçin var



sanatsız

papağan

neden çok

ve atsız

kahraman

niçin yok



çok ve yok

yok ve çok

aç ve tok

tok ve aç

tut ve kaç

saklambaç



neden çok

nasıl yok

niçin var



niçin'i

boğarken

piçini

yatakta

bastılar

şafakta

astılar



ve derken

nasıl yok

niçin var



bir varmış

bir yokmuş

karamış

ve kokmuş

dünyamız

rüyamız

kapkara

manzara

gebeler

döşeksiz

ebeler

isteksiz

kubbeler

desteksiz

habbeler

süreksiz

türbeler

meleksiz

tövbeler

gerçeksiz

cübbeler

yüreksiz

cezbeler

şimşeksiz

izbeler

emeksiz

heybeler

ekmeksiz



kafiye

hikaye

dava tek

ölmemek

peygamber

ne haber

bir batan

var vatan

kandil loş

ocak boş

ve dağ dağ

elveda!



gitme kal

nefes al

emir tez

bekletmez

ve O nur

bulunur

işte iz

geliniz

toprak post

ALLAH DOST...
 

erbatan

New member
Katılım
4 Nis 2006
Mesajlar
397
Tepkime puanı
0
Puanları
0
demirel01.jpg


KALDIRIMLAR I



Sokaktayım kimsesiz bir sokak ortasında,

Yürüyorum arkama bakmadan yürüyorum.

Yolumun karanlığa saplanan noktasında,

Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.



Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık.

Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.

İn-cin uykuda bir tek iki yoldaş uyanık.

Biri benim bir de serseri kaldırımlar.



İçimde damla damla bir korku birikiyor,

Sanıyorum her sokak başını kesmiş devler,

Üstüme camlarını hep simsiyah dikiyor.

Gözüne mil çekilmiş bir ama gibi evler.



Kaldırımlar, çilekeş insanların annesi,

Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.

Kaldırımlar, duyulur ses kesilince sesi,

Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir insandır.



Bana düşmez can vermek yumuşak bir kucakta.

Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum...

Aman sabah olmasın bu karanlık sokakta,

Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum.



Ben gideyim yol gitsin, ben gideyim yol gitsin,

İki yanımdan aksın bir sel gibi fenerler...

Tak tak ayaksesimi aç köpekler işitsin.

Yolumun zafer takı gölgeden taş kemerler.



Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim!

Gündüzler size kalsın verin karanlıkları.

Islak bir yorgan gibi sımsıkı bürüneyim.

Örtün üstüme örtün serin karanlıkları.



Uzanıverse başım taşlara boydan boya,

Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.

Dalıp sokaklar kadar esrarlı bir uykuya.

Ölse kaldırımların bu kara sevdalı eşi.
 

erbatan

New member
Katılım
4 Nis 2006
Mesajlar
397
Tepkime puanı
0
Puanları
0
a_nfk_destan.jpg


KARACAAHMET



Deryada sonsuzluğu zikretmeye ne zahmet!

Al sana, derya gibi sonsuz Karacaahmet!

Göbeğinde yalancı şehrin, sahici belde;

Ona sor, gidenlerden kalan şey neymiş elde?

Mezar, mezar, zıtların kenetlendiği nokta;

Mezar, mezar, varlığa yol veren geçit, yokta...

Onda sırların sırrı: Bulmak için kaybetmek.

Parmakların saydığı ne varsa hep tüketmek.

Varmak o iklime ki, uğramaz ihtiyarlık;

Ebedi gençliğin taht kurduğu yer, mezarlık.

Ebedi gençlik ölüm, desem kimse inanmaz;

Taş ihtiyarlar, servi çürür, ölüm yıpranmaz.

Karacaahmet bana neler söylüyor, neler!

Diyor ki, viran olmaz tek bucak, viraneler,

Zaman deli gömleği, onu yırtan da ölüm;

Ölümde yekpare an, ne kesiklik, ne bölüm...

Hep olmadan hiç olmaz, hiçin ötesinde hep;

Bu mu dersin, taşlarda donmuş sükuta sebep?

Kavuklu, başörtülü, fesli, başaçık taşlar;

Taşlara yaslanmış da küflü kemikten başlar,

Kum dolu gözleriyle süzüyor insanları;

Süzüyor, sahi diye toprağa basanları.

Onlar ki, her nefeste habersiz öldüğünden,

Gülüp oynamaktalar, gelir gibi düğünden.

Onlar ki, sıfırlarda rakamları bulmuşlar,

Fikirden kurtularak, ölümden kurtulmuşlar.

Söyle Karacaahmet, bu ne acıklı talih!

Taşlarına kapanmış, ağlıyor koca tarih!
 

erbatan

New member
Katılım
4 Nis 2006
Mesajlar
397
Tepkime puanı
0
Puanları
0
tdu12.gif


KÖROĞLU



Sırmalı cepkeni attı koluna,

Tek elle dizgini gerdi Köroğlu.

Tozlarla atılıp dağın yoluna,

Yeşil muradına erdi Köroğlu.



Dağlar, omuz omza yaslanan dağlar,

Sular kararınca paslanan dağlar,

Azatlık ufkunda rastlanan dağlar;

Bu dağlara gönül verdi Köroğlu.



Dağların ardında kalınca çile,

Köroğlu yeniden gelmişti dile;

Ak saçlı anadan geçilse bile,

Dağlardan geçilmez derdi Köroğlu...
 

erbatan

New member
Katılım
4 Nis 2006
Mesajlar
397
Tepkime puanı
0
Puanları
0
dosn_fazil1.jpg


MANSUR



Mercan mercan, uçuk dudağında kan,

İnci inci, soluk şakağında ter.

Ne baş yedi, ne kan içti bu meydan

Bu meydan aşıktan canını ister.



Tatlıydı akrebin sana kıskacı,

Acıya acıda buldun ilacı;

Diyordun, geldikçe üstüste acı:

Bir azap isterim bundan da beter.



Sana taş attılar, sen gülümsedin,

Dervişin bir çiçek attı, inledin,

Bağrımı delmeye taş yetmez, dedin,

Halden anlayanın bir gülü yeter..
 

erbatan

New member
Katılım
4 Nis 2006
Mesajlar
397
Tepkime puanı
0
Puanları
0
MEVSİM DÖNERKEN



Ufukta pas tuttu birdenbire yaz;

Gün çabucak geçti, akşam tez oldu.

Toz kaldırdı karşı yollardan poyraz,

Kopan yol uçları eklenmez oldu.



Akşam; sanki boşluk içime dolar;

Dağların cilası gittikçe solar,

Rüzgarda bir kadın saçı yolar.

Artık bu yollarda beklenmez oldu...
 

erbatan

New member
Katılım
4 Nis 2006
Mesajlar
397
Tepkime puanı
0
Puanları
0
MEZAR



Kapıya ne icra memuru gelir,

Ne Birinci Şube sivil polisi....

İçerde kimine kuş tüyü sedir;

Yüz üstü toprağa düşer kimisi....



Bir musiki orda zaman ve mekân....

Yıldız dolu feza küçük camekân....

İmkân atomunu çatlatan imkân....

Bir hiç ki, içinde heplerin hepsi
 

erbatan

New member
Katılım
4 Nis 2006
Mesajlar
397
Tepkime puanı
0
Puanları
0
MUHASEBE



Ben artık ne şairim, ne fıkra muharriri!

Sadece beyni zonklayanlardan biri!

Bakmayın tozduğuma meşhur Babıalide!

Bulmuşum rahatımı ben bir tesellide.

Fikrin ne fahişesi oldum, ne zamparası!

Bir vicdanın, bilemem, kaçtir hava parası?

Evet, kafam çatlıyor, güya ulvi hastalık;

Bendedir, duymadığı dertlerle kalabalık.

Büyük meydana düştüm, uçtu fildişi kulem;

Milyonlarca ayağın altında kaldı kellem.

Üstün çile, dev gibi geldi çattı birden! Tos!!

Sen cüce sanatkarlık, sana büsbütün paydos!

Cemiyet, ah cemiyet, yok edilen ruhiyle;

Ve cemiyet, cemiyet, yok edilen guruhiyle...

Çok var ki, bu hınç bende fikirdir, fikirse hınç

Genç adam, al silahı; iman tılsımlı kılınç!

İşte bütün meselem, her meselenin başı,

Ben bir genç arıyorum, gençlikle köprübaşı!

Tırnağı en yırtıcı hayvanın pençesinden,

Daha keskin eliyle, başını ensesinden,

Ayırıp o genç adam, uzansa yatağına;

Yerleştirse başını, iki diz kapağına;

Soruverse: Ben neyim ve bu hal neyin nesi?

Yetiş, yetiş, hey sonsuz varlık muhasebesi!

Dışımda bir dünya var, zıpzıp gibi küçülen,

İçimde homurtular, inanma diye gülen...

İnanmıyorum, bana öğretilen tarihe!

Sebep ne, mezardansa bu hayati tercihe?

Üç katlı ahşap evin her katı ayrı alem!

Üst kat: Elinde tespih, ağlıyor babaannem,

Orta kat: (Mavs) oynayan annem ve aşıkları,

Alt kat: Kızkardeşimin (Tamtam) da çığlıkları;

Bir kurtlu peynir gibi, ortasından kestiğim;

Buyrun ve maktaından seyredin, işte evim!

Bu ne hazin ağaçtır, bütün ufkumu tutmuş!

Kökü iffet, dalları taklit, meyvesi fuhuş...

Rahminde cemiyetin, ben doğum sancısıyım!

Mukaddes emanetin dönmez davacısıyım!

Zamanı kokutanlar mürteci diyor bana;

Yükseldik sanıyorlar, alçaldıkça tabana.

Zaman, korkunç daire; ilk ve son nokta nerde?

Bazı geriden gelen, yüzbin devir ilerde!

Yeter senden çektiğim, ey tersi dönmüş ahmak!

Bir saman kağıdından, bütün iş kopya almak;

Ve sonra kelimeler; kutlu, mutlu, ulusal.

Mavalları bastırdı devrim isimli masal.

Yeni çirkine mahkum, eskisi güzellerin;

Allah kuluna hakim, kulları heykellerin!

Buluştururlar bizi, elbet bir gün hesapta;

Lafını çok dinledik, şimdi iş inkılapta!

Bekleyin, görecektir, duranlar yürüyeni!

Sabredin, gelecektir, solmaz, pörsümez Yeni!

Karayel, bir kıvılcım; simsiyah oldu ocak!

Gün doğmakta, anneler ne zaman doğuracak?
 

erbatan

New member
Katılım
4 Nis 2006
Mesajlar
397
Tepkime puanı
0
Puanları
0
images11.jpg




MÜJDE



O gün bir kanlı şafak, gökten üflenen ateş;

Birden, dağın sırtında atlılar belirecek.

Atlılar put şehrine gediklerden girecek;

Bir şehir ki, orada insan ayak üstü leş.



Yalnız iman ve fikir; ne sevgili ne kardeş;

Bir akıl gelecek ki, akıllar delirecek.

Ve bir devrim, evvela devrimi devirecek.

Her şey birbirine denk, her şey birbirine eş.



Fertle toplum arası kalkacak artık güreş;

Herkes tek tek sırtına toplumu bindirecek.

Gökler iki şakkolmuş haberi bildirecek.

Müjdeler olsun size; doğdu batmayan güneş!
 

erbatan

New member
Katılım
4 Nis 2006
Mesajlar
397
Tepkime puanı
0
Puanları
0
images3.jpg


NAKARAT



Küçükken derdi ki, dadım:

Çoğu gitti, azı kaldı.

Büyüdüm, ihtiyarladım,

Çoğu gitti, azı kaldı.



Vur kazmayı dağa Ferhat

Çoğu gitti, azı kaldı.

Kişne kır at, kişne kır at

Çoğu gitti, azı kaldı.



Doğar bir gün benim günüm,

Çoğu gitti, azı kaldı.

Kırk gün, kırk gece düğünüm,

Çoğu gitti, azı kaldı.



Ektik, ektik, yetişecek,

Çoğu gitti, azı kaldı.

Bütün yollar bitişecek,

Çoğu gitti, azı kaldı.



Bir gün anlaşılır şiir;

Çoğu gitti, azı kaldı.

Ekmek gibi azizleşir,

Çoğu gitti, azı kaldı...
 

erbatan

New member
Katılım
4 Nis 2006
Mesajlar
397
Tepkime puanı
0
Puanları
0
images13.jpg


O AN



Taş merdivenler gibi, aşınmış ayaklardan,

Secde yerine çarpa çarpa alınım aşınsa

Göklerin kamçısıyle yediğim dayaklardan,

Erisem de, tabutum boşmuş gibi taşınsa



Bir garip insan olsam, benzemez hiç kimseye;

Tek hece bilmez, tek renk görmez, tek ses işitmez.

Karanlığı, yoğursam nura döndüresiye.

Tırmansam o ana ki, yek paredir ve bitmez.
 

erbatan

New member
Katılım
4 Nis 2006
Mesajlar
397
Tepkime puanı
0
Puanları
0
O GELSİN



Akan suları çevir,

Sıra dağları devir!

O gelsin!



Gönüllerde bir tasvir...

Güneşi batmaz devir...

O gelsin!
 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
38
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
Allah Razi Olsun Cok Güzel Olmus Yalniz Bunlari Bir Konu Acipta Yazsaydin Foruma Giren Bir Kisi Daha Rahatlikla Görülebilirdi Ama Yinede Allah Razi Olsun
 

vatansever

New member
Katılım
13 Tem 2006
Mesajlar
71
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Allah,Resul aşkıyla yandım;bittim,kül oldum
Öyle zayıfladım ki sonunda herkül oldum
 

vatansever

New member
Katılım
13 Tem 2006
Mesajlar
71
Tepkime puanı
1
Puanları
0
"Var"ın altında yokluk, yokun altında varlık;
Başını kaldır da bak, boşluk bile mezarlık...
 
Üst Alt