devam ediyor
"...Size helal olan kadınlardan ikişer, üçer ve dörder olmak üzere nikahlayın." Bu ayet mutlak olarak çok evliliğin caiz olduğunda apaçıktır. Ayet içerisinde cümlenin anlamı tamamlanmakta, ardından yeni bir cümle başlamaktadır: "...Şayet korkarsanız..." mealindeki cümle; şart cümlesi değildir. Çünkü bu cümle önceki cümle ile şart bağı ile bitişik bir cümle olmayıp müstakil bir cümledir, yepyeni bir cümledir. Eğer şart olmuş olsaydı o zaman Allah (c.c.) şöyle derdi: "Eğer adaletli davranırsanız, kadınlardan hoşunuza gidenlerden ikişer, üçer ve dörder alınız." Adaletin, bu hususta şart olduğu sübut bulmuş değildir. Adalet konusu, birinci hükümden ayrı, başka bir şer'i hükümdür. Allah (c.c.) önce çok evliliği dört ile sınırlayarak mübah kıldıktan sonra bir başka hüküm getirmiştir. Bu hükme göre; eğer birden fazla kadın ile evlilikte aralarında adalet yapılamayacağından korkulursa bir tane ile iktifa etmek daha iyidir.
Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere, Allah (c.c.) hiçbir kayıt ve şart koşmadan ve hiçbir illet belirtmeden, birden fazla kadınla evlenmeyi mübah kılmıştır. Her Müslüman hoşuna gidenlerden iki, üç ve dört kadın alma hakkına sahiptir.
Bu nedenle Allah (c.c.); "Hoşunuza gidenlerden" buyurmaktadır. Yani, kendiniz için helal ve temiz bulduğunuz kadınlardan nikahlayın. Kadınlar arasında adalet yapmayı Allah (c.c.) bize emretmiş ve adaletsizliğe düşme korkusunun olduğu durumlarda bir kadın ile iktifa etmeyi teşvik etmiştir. Çünkü bir tanesiyle yetinmek zulmün olmamasına daha yakındır.
Kadınlar arasında yapılması istenen adalet, mutlak adalet değildir. Yerine getirilmesi istenen adalet, kadınlar arasında evlilikle ilgili hususlarda beşeri güç oranında adaletli davranmaktır. Çünkü, Allah (c.c.) insanı ancak gücünün yettiği ile mükellef kılar. Nitekim şöyle buyurmaktadır:
"Allah (c.c.), hiçbir kimseye gücünden fazlasını teklif etmemiştir." Evet, ayette geçen "adalet" kelimesi umumi bir anlam taşımaktadır. Zira; "Eğer adalet yapamayacağınızdan korkarsanız" ayetindeki "adalet" kelimesi her adaleti kapsar. Ancak bu umumilik, başka bir ayette insanın gücü ile tahsis edilmiştir. Nitekim Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
"Ne kadar da isteseniz kadınlar arasında adalet yapmaya güç yetiremezsiniz. O halde büsbütün meyledip, onu duvara asılı bir meta gibi kullanmayın." Cenabı Allah bu ayette, kadınlar arasında adalet yapmamızın ve onları eşit tutmanın imkansız olduğunu beyan etmekte, bu nedenle de büsbütün bir tarafa meyletmememiz için bizleri uyarmaktadır. Onlara karşı yapacağımız muamelede eksik veya fazlalık yapmadan yapılması gerekeni yapmamızı bizden istemektedir. Bundan dolayı Allah (c.c.), bu hususta adaletin tamamını ve son sınırını kullanmak şartıyla mükellef kılındığınızın dışında, sizi muahaze etmeyecektir. Çünkü, gücün yetmeyeceği şeyi teklif etmek, zulmün kapsamına girer. Oysa Allah (c.c.) aşağıdaki ayette şöyle buyurmaktadır:
"Rabbin hiçbir kimseye zulmedici değildir."
"Büsbütün bir tarafa meyletmeyin" ayeti, "Adalet yapmaya gücünüz yetmez" mealindeki kısma bağlıdır. Bunun manası ise: "Sevgi konusunda, adalet yapmaya hiçbir zaman gücünüz yetmez" demektir. Sevginin dışında kalan hususlarda adalet yapmaya gücün yetebileceği, ayetin mefhumundan anlaşılmaktadır. Bu da daha önce geçen ayette vacib olan husustur. Dolayısıyla "adalet" sevginin dışındaki hususlarla sınırlandırılmış, sevgi ve cinsel ilişki "adalet" kavramından istisna edilmiştir. Bu hususlarda adalet vacib olmaz. Çünkü insan, bu hususta adalet yapmaya güç yetiremez. Aişe (r.anha)'dan rivayet edilen bir hadis, bu manayı teyid etmektedir. Aişe diyor ki:
"Allah Rasulü, kadınları arasında adalet yapmak için gecelerini taksim eder ve şöyle derdi: Allah'ım, bu, malik olduğum konudaki taksimimdir. Senin malik olduğun, fakat benim maliki bulunmadığım (kalbim) konuda beni muahaze etme." İbni Abbas, Allah'ın; "Kadınlar arasında adalet yapmaya gücünüz yetmez." mealindeki ayetinin tefsiri ile ilgili olarak şöyle demektedir: Burada adaletin sağlanamayacağı husus cinsel ilişki ve sevgidir. Allah (c.c.), büsbütün bir tarafa meyletmekten kaçınmayı emretmektedir. Bunun manası ise; meylin mübah olduğudur. Çünkü büsbütün meyletmenin yasaklanması mefhumu, normal meylin mübah olduğunu göstermektedir. Bu husus tıpkı;
"…Onu büsbütün açıp durma" ayetinde olduğu gibidir. Bu ayete göre, çokça harcamak mübahtır. Binaenaleyh Allah (c.c.), kocanın, hanımlarından bir kısmını bırakıp bir kısmına meyletmesinin mübah olduğunu bildirmektedir. Ancak, bu meyletmenin her şeyi kapsamasını yasaklamaktadır. Sevgi ve cinsi ilişkide meylin olabileceği hususu söz konusudur. Bu durumda ayetin anlamı şöyle olur: "Hanımlarınızın bir kısmını büsbütün bırakıp, diğerlerine her yönü ile meyletmekten kaçının. Çünkü böyle olduğu takdirde kadın; ne boşanmış ne de kocalı bir şekilde, adeta duvara asılmış, kendisinden yararlanılmayan bir eşya gibi olur". Ebu Hureyre'den rivayet edildiğine göre Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:
"İki karısı olup, birini diğerine tercih ederek, birini bırakıp diğerine büsbütün meyleden kimse kıyamet günü vücudunun düşük bir tarafını çekerek veya bir tarafı felçli olarak mahşere gelir."
Bu açıklamalara göre, kocanın hanımları arasında adaletli olması gereken hususlar, gücünün yettiği konular olmalıdır. Bunlar; yanında kaldığı geceler, yiyecek, giyecek, ev ve benzeri hususlardır. Ancak ayette (Nisa: 129) yer alan "meyl"in kapsamına giren "sevgi" ve "cinsel ilişki" konularında adaletli davranmak farz değildir. Çünkü bu hususlarda adaleti sağlamak mümkün değildir. Dolayısıyla bunlar, Kur'an'ın nassıyla istisna edilmiştir.
İşte, şer'i nassların belirttiği şekilde birden fazla evliliğin konusu bundan ibarettir. Bu nassları araştırarak, onların şer'i ve sözlük manalarının sınırlarına vakıf olmak ve bunların delalet ettikleri hususları, onlardan istinbat edilen hükümleri bilmekle, Allah'ın çok evliliği herhangi bir kayıt ve şarta bağlamadan mübah kıldığı anlaşılacaktır. Bu husustaki nass; herhangi bir illetle illetlenmiş değildir. Zira ayette yer alan; "hoşlandığınız kadınlardan" ifadesi illetlendirmeyi nefyetmektedir. Bu nedenle, şer'i nassın ve şer'i nasslardan istinbat edilen şer'i hükümlerin belirlediği sınırda durmamız gereklidir. Bu hükmü adalet, ihtiyaç veya bir başka şeyle illetlendirmek caiz değildir. Çünkü nass, hükmü illetlendirmiyor. Bu hüküm için bir başka nassta da illet varid olmuş değildir. Bilindiği gibi hükmün illetinin şer'i olması gerekir. Yani, vasıtasıyla istinbat edilen hükmün şer'i bir hüküm olabilmesi için o illetin nass ile sabit olması lazımdır. Eğer illet akli ise veya herhangi bir nass ile sabit değilse, o illet vasıtasıyla istinbat edilen hüküm şer'i hüküm sayılmaz. Böyle bir illetle sabit olan hüküm, vaz’i bir hüküm olacağından bununla amel etmek caiz değildir ve onu almak haramdır. Çünkü bu bir küfür hükmüdür. Zira şer'i olmayan her hüküm, küfür hükmüdür. Halbuki şer'i hüküm; "Şari'nin hitabı" şeklinde tarif edilmektedir. Bir hükmün şari’nin hitabından alınıp, tatbik edilebilmesi için onun, ya nass veya mefhum yada delalet yahut şer'i hükme delalet eden nass'da bulunan bir emare ile sabit olması lazımdır. Bünyesinde bu işaretleri bulunduran her hüküm şer'i hüküm sayılır. Bu işaretler ya sarahat, ya delalet, yada istinbat veya kıyas yolu ile nass'da mevcut şer'i illetlerdir. Nass'da böyle bir işaret yani bu illetler yoksa, verilen hükmün hiçbir değeri yoktur. Bundan dolayı illeti Şari’nin hitabında olmadığı için çok evliliği herhangi bir illetle illetlendirmek caiz değildir. Şari’nin hitabında varid olmadığı müddetçe bir hükmü şer'i hüküm haline getirecek hiç bir illetin değeri yoktur.
Buna mukabil şer’i hükmün herhangi bir illetle illetlendiril-memesi, bu şer'i hükümden meydana gelen hususların izah edilemeyeceği ve meydana gelen problemlere çare getiremeyeceği anlamına gelmez. Ancak bu, yalnızca olayın açıklanmasından ibaret bir işlemdir, bir hükmün talili sayılmaz. Olayın izahı ile, hükmü bir illete bağlamak ayrı şeylerdir. Hükmü herhangi bir illet ile illetlendirmek, o illetin daima onda bulunmasını gerektirir. Bir başkası ona kıyas edilemez. Olayı izah ise bu olayın dayandığı şeyi izahtır ki bu, her zaman devam etmeyebilir. Bir başka olayı ona kıyaslamak doğru olmaz. Binaenaleyh çok evlilikten hareketle çok evliliğin serbest olduğu bir toplumda dost ve metres hayatı meydana gelmez. Çok evliliğin yasaklandığı toplumlarda ise, metres hayatına sıkça rastlanır. Buna ilave olaraktan teaddüdü zevcat, insan toplumu niteliğini taşıyan insanlık toplumunda meydana gelen birçok problemlere çare getirir. Bu çareleri ancak teaddüd-ü zevcat temin eder. Problemlerden birkaç tanesi şunlardır:
1- Bazı erkeklerde, normalin dışında bir takım özellikler bulunabilir. Böyle bir erkek, bir kadın evliliği ile yetinemez. Bu durumda ya kadını zorlayıp ona zarar verecektir ya da başkalarına gözünü dikecektir. Eğer önlerinde ikinci, üçüncü ve dördüncü ile evlenme kapısını kapalı bulurlarsa, o takdirde bu işi gizli yapmaya başlayacaklardır. Böyle bir durumda ise halk arasında fuhşun yayılması baş gösterecek ve aile bireyleri arasında kuşku ve zanlar yayılmaya başlayacaktır. Bunun için, böylesi tabiata sahip olan kimsenin güçlü olan vücudunu, Allah'ın meşru kıldığı helalden doyurması için bu sahanın ona açık olması lazımdır.
2- Bazen kadın kısır olabilir. Fakat kocasının kalbinde onun sevgisi, kadının kalbinde de kocasının sevgisi vardır. Bu sevgi, aralarındaki evlilik hayatının güzelce devam etmesine kendilerini istekli kılar. Bu arada, evlilik devam ederken her ikisinde de çocuk isteği ve evlat sevgisi vardır. Bu durumda başka bir kadınla evlenme fırsatı verilmediği ve önündeki saha daraltıldığı takdirde bu adam, belki ilk hanımını boşayacaktır. Ki bu durumda, mutlu evin düzeni yıkılacak ve aile hayatına son verilecek ya da erkek, çoluk çocuk sahibi olmak bahtiyarlığından mahrum edilirek nevi içgüdüsünden olan babalık ihtiyacı yok edilmiş olacaktır. Bunun için bu durumda olan bir kocanın, sahip olma arzusunu çektiği bir nesile malik olabilmek için, başka bir kadın ile evlenme hususunda önünde geniş bir sahanın olması lazımdır.
3- Hanım, cinsi ilişkiyi engelleyen bir hastalığa veya evinin, kocasının ve evlatlarının hizmetini yapmasına mani bir hastalığa yakalanmış olabilir. Kocası da hanımını çok sevebilir. Bundan dolayı da karısını boşamak istemez. Bu durumda, başka bir evlilik olmadan yalnızca böyle bir kadınla hayatını devam ettirmesi doğru olmaz. Bu durumdaki bir erkeğe birden fazla evlenme kapısının açılması lazımdır.
4- Bazen, milyonlarca erkeği yok eden savaşlar ve devrimler meydana gelebilir. Bu durumda, erkek sayısı ile kadın sayısı arasındaki denge bozulur. Nitekim, Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında böyle oldu. Özellikle Avrupa'da bu olay yaşandı. Eğer erkek birden fazla kadınla evlenmeyecek olursa, erkekleri savaşlarda öldürülmüş birçok kadın ne yapacak? Bu kadınlar, aile hayatından, evin ve evliliğin mutluluğundan mahrum olarak yaşayacaklardır. Bu içgüdünün kabarması neticesinde vukua gelecek olan tehlikenin ahlak üzerindeki etkisini düşünelim.
5- Herhangi bir toplumda, kabilede veya ülkede, nüfus dağılımında erkek ve kadın eşitliği olmayabilir. Bazen kadınların sayısı, erkeklerin sayısından çok olabilir. Bu durumda kadın ve erkekler arasında arzu edilen denge yok olur. Bu husus hemen hemen birçok yerde böyledir. Bu durumda bu probleme ancak çok evlilik çare getirebilir.
İşte bütün bu problemler, insanlık camiasında, toplumda ve ülkelerde mevcut olan problemlerdir. Eğer çok evlilik engellenirse, bu problemler çözülmeden devam eder. Zira bunların çözümü ancak çok evlilikle mümkün olur. Bundan dolayı, insanlık için mevcut olan problemlerin çözümü ancak çok evliliğin serbest olmasıyla mümkündür. İslâm, fazla evliliği mübah kılmıştır; ancak, vacib olduğuna dair herhangi bir hüküm getirmemiştir. Bilinmesi lazım olan bir husus vardır ki, bu ve buna benzer durumlar, insan ve insanlık camiası için birçok problemler meydana getirebilir. Bu problemler, teaddüd-ü zevcata illet olmayabilir. Aynı zamanda fazla evliliğin cevazı için şart da değildir. Yani, toplumlar için mevcut problemler fazla evlilik için şart değildir. Bir erkek, mutlak olarak iki, üç ve dört kadınla evlenebilir ve bu caizdir. Çünkü Allah (c.c.);
"...Size helal olan diğer kadınlardan ikişer, üçer ve dörder olmak üzere nikahlayın..." buyurmaktadır. Ayette yer alan ifadesi, herhangi bir kayıt ve şarta bağlanmış değildir. Tek kadınla iktifa etme hususunu, şeriat yalnızca tek bir hal ile teşvik etmiştir ki bu da adaletsizlik korkusudur. Bunun dışındaki hallerde bir kadın ile iktifa etme hususu hiçbir nass ile teşvik edilmiş değildir. Fazla kadın ile evlilik, Kur'an'ın sarih nassında varid olan şer'i bir hükümdür. İslâm'a zıt kapitalizm kültürü ve batının davetçileri birden fazla evlilik hükmünü kabalık olarak tasvir etmiş, dine hücum için bir eksiklik olarak ileri sürmüştür. Bunları buna sevk eden şey, Allah'ın hükümlerinde bulunan herhangi bir noksanlık değildir. Onları bu hususa sevk eden tek şey; İslâm dinini kötülemektir. Bu misyoner hareketlerin Müslümanlar üzerinde tesirleri olmuştur. Özellikle yöneticiler ve öğrenciler üzerinde bu etkiler yoğunlaşmıştır. Nitekim, hâlâ İslâmi anlayış sahibi olan birçok insan zaman zaman, güya İslâm'ı savunuyoruz diyerek, İslâm düşmanlarının yaptıkları propagandaların neticesinde kabul ettirdikleri batıl propagandalardan hareket ederek, İslâm'ın emrettiği birden fazla evliliği batıl bir şekilde tevile kalkışmaya çalışıyorlar. Bunun için Müslümanları şu hususta uyarmak lazımdır. Güzel olan, şeriatın güzel dediği şeydir, çirkin olan da şeriatın çirkin gördüğü şeydir. Şeriatın mübah kıldığı şey güzeldir. Şeriatın haram kıldığı şey çirkindir. Güzel olduğu işler anlaşılsın veya anlaşılmasın, ister birtakım problemlere çare getirsin veya getirmesin şeriat, çok evliliği mübah kılmıştır. Kur'an bu hususu emrettiği için yapılması güzeldir. Birden fazla evliliği menetmek çirkinliktir. Çünkü bunu menetmek, küfür ahkamındandır. Açıkça bilinmesi lazımdır ki İslâm; birden fazla evliliği Müslümanlara ne farz, ne de mendub kılmıştır. Bu, uygun gördükleri takdirde kendileri için caiz olan mübahlardandır. Bu işin mübah olması, gerekli gördükleri zaman icra etmek üzere insanların eline ve yetkilerine terk edilmiş olmasındandır. Allah (c.c.) bunu onlar için mübah kılmıştır. Ta ki kendi anlayışlarına göre uygun gördükleri kadınlarla evlenmelerinin kendilerine haram kılınmaması temin edilsin. Birden fazla evliliğin vacip olmayıp mübah oluşu, insan toplumlarında cemaatın bir takım problemlerine çare olmaktadır.