Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

teymiyyecilik ve vehhabilik

sonosmanlý

New member
Katılım
7 Şub 2006
Mesajlar
54
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Bu sorunun cevabını, söz konusu 4 aslın sonuncusundan başlayarak verecek olursak:(3)

1. Kıyas: Kıyas, nasslardaki hükmün dayandığı illetin tesbitine dayanan bir faaliyettir.(4) Dolayısıyla tabiatı gereği, ahkama ilişkin nassların tek tek ele alınması ve hükme temel yapılması esasına dayanır.(5) Oysa nassların tümünün bir arada değerlendirilmesi (tümevarım) yoluyla mesajın özü/ ruhu kaynaklanarak buradan bütünlük arzeden bir metodoloji geliştirilmeli ve çözüm bekleyen meselelere ve metodoloji esas alınarak cevap verilmelidir.

Reformist/modernist çevreler, bu yaklaşımlarına, Maliki mezhebinde tali (ikincil) bir delil olan “maslahat” unsurundan ve özellikle Endülüs’lü Maliki fakihi eş-Şatıbi’nin bu unsur hakkındaki değerlendirmelerinden de destek aramayı ihmal etmediler.

Çerçevesi şu ana kadar net olarak çizilememiş olan “Kur’ an’ın ruhu” söylemi ve maslahat prensibinin -belirleyicilik alanı Maliki mezhebinin yaklaşımını çok daha fazla aşacak şekilde(6)- devreye sokulması sonucu Kıyas prensibi devre dışı bırakılmış oluyordu.

2. İcma: Sahabe’nin ileri gelenleri tarafından işletilmeye başlanmış bulunan İcma prensibi Fer’i bir mesele hakkında bir dönemde yaşayan bütün müçtehit imamların içtihatlarının aynı doğrultuda oluşması demektir. Tafsilatını yine Usul-i Fıkıh kitaplarına havale edeceğimiz bu prensip de reformist/modernist çevreler tarafından aşındırılmaya çalışılmıştır. İcma’nın vukuunun mümkün olmadığı: hakkında icma bulunduğu söylenen meseleler hakkında, iyi araştırıldığında aslında ihtilaf bulunduğu, tarihin bir döneminde meydana gelmiş bir icmanın, başka bir dönemde aynen kabul edilmesinin, insan aklının dondurulması demek olacağından, böyle birşeyin kabul edilemeyeceği gibi bir çok gerekçeye dayandırılan İcma itirazları, İmam eş-Şafi’nin konu hakkındaki bazı değerlendirmeleri de istismar edilmek suretiyle(7) güçlendirilmeye çalışılmıştır.

Oysa İcma, fer’i bir hüküm hakkındaki bir naasa dayanıyorsa, o naasın bildirdiği hükmü zanni olmaktan çıkarıp kat’i kılması ve İslam Hukuku alanında derin vukufiyet sahibi Müçtehit İmamlar’ın konsensüsü olması bakımından İlahi İrade’nin tesbitinde elbette belli bir fonksiyon icra etmektedir.

Üstelik reformist/modernist çevreler, İcma hakkındaki değerlendirmelerinde yukarıda söylediğimiz noktada da durmadılar. Birtakım hadislerde geçen “ümmet” kelimesinin, Ümmet-i Davet dediğimiz gayri müslimler ile Ümmet-i İcabet dediğimiz müslümanlar arasında herhangi bir ayrım yapmadan tümünü, tüm insanları kapsadığını ileri sürerek, Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem)’in ümmetinin bütün insanlık olduğunu söylediler.(8)

Bizzat Allah Teala’nın Kitabı’nda ve Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem)in Sünneti’nde en keskin hatlarla çizilmiş olan iman/ küfür sınırı, reformist/modernist çevreler tarafından böylece ortadan kaldırılmış ve bunun yerine, özellikle masonik çevrelerin dillendirdikleri “insanlık din, tüm insanların kardeşliği” sloganları, İslami kılıflara büründürülerek yeniden ifade edilmiş oluyordu.

3. Sünnet: Mezhep İmamları’nın içtihatlarının büyük bir kısmının Sünnet’e dayanıyor olması ve Sünnet’in ve hadislerin birçok noktada rasyonel bakış açısına aykırılıklar arzettiğinin kabul edilmesi, temelde akılcılığa (rasyonalizm) dayanan reformist/modernist hareketi, Sünnet’i ve hadislari de “sorgulamaya” itmiştir. Tabiatiyle modern akla ve bugünkü bilimsel verilere uymadığı kabul edilen birçok hadis, bu bakış açısı tarafından “uydurma” olarak kabul edildi.

Bu yaklaşımı desteklemek için, sadece Kur’an’ın ilahi garanti altında olduğu ve Sünnet için böyle bir garantiden söz edilemeyeceği temel bir tez olarak ısrarla işlendi. Zira işin içine beşer unsuru girdiği anda şüpheci davranmak “bilsel” davranışın bir gereği idi. Geçmiş alimler tarafından sahih olarak kabul edilmiş olsa da, pek çok hadis, reformist/modernist çevreler tarafından “uydurma” olarak damgalandı. Böylece Sünnet’ in büyük bir kısmından kurtulma imkanı doğmuş oluyordu.

Burada, alimlerin (buradaki “alimler”den kastımız, özellik Fıkıh ve Usûli Fıkıh alimleridir), mütevatir ve meşhur kategorisine girmeyen hadisleri “ahad hadis” (veya “haberi vahid) olarak değerlendirmeleri ve bu tür hadislerin ilim bildirmeyeceğini söylemeleri de, reformist/ modernist çevreler tarafından iddialarını destekleyici bir unsur olarak kullanıldı.

Burada üzerinde durulması gereken bir diğer nokta da, “Kur’an’a aykırı hadis olamayacağı” söylemidir. Bu söyleme göre eğer herhangi bir hadis isterse eski alimler tarafından mütevatir olduğu söylenmiş olsun Kur’an’a aykırılık teşkil ediyorsa, onun sahih olarak kabul edilmesi söz konusu olamaz.

Oysa Kur’an’a aykırı görüldüğü gerekçesiyle uydurma olduğu söylenen hadisler hakkında, meseleyi bütün veçheleriyle araştırmadan verilen bu hükümler, Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem)’in Sünneti’nin büyük bir kısmının iptal edilmesinden başka bir anlama gelmemektedir.

Meselenin bir diğer yönü de, Sünnet’in yol göstericiliğine baş vurmadan Kur’an’a doğrudan gitme söyleminin bünyesinde barındırdığı tehlikeler ile karşımıza çıkmaktadır. Tam bu noktada 4. merhale ile karşı karşıya geliyoruz ki, meselenin en can alıcı noktasını da burası oluşturmaktadır.

4. Kur’an: Kur’an ayetlerinin anlamı ve ihtiva ettiği hükümlerin anlaşılıp uygulanması noktasında Sünnet’in otoritesi de dahil olmak üzere hiçbir vasıta kabul etmeye yanaşmayan reformist/modernist anlayış, bu aşamada artık önünde uçsuz bucaksız bir hareket alanı bulmaktadır. “Fikir hürriyeti”, “Allah’ ın Kitabı’na aracısız olarak baş vurmak”, “Kur’an’ın, kendisini “açık/anlaşılır” bir kitap olarak nitelendirmesi”... gibi pek çok söylem burada devreye girdi ve artık her isteyen, Kur’an ayetlerinden istediği hükmü çıkarma “özgürlüğüne” kavuşmuş oldu. Yüzyıllar içinde bitmez tükenmez samimi çabalarla ve tam bir ehliyetle vücuda getirilmiş olan Tefsir ve Fıkıh kitapları, Müfessirler, Fakihler ve diğer ulema, binbir ithamla töhmet altında bırakıldı ve asırların bilgi birikimi hoyratça çiğnenerek devre dışı bırakıldı.

Oysa Kur’an’ın doğru anlaşılması ve tefsirin öncelikle ilmiliği ispatlanmış bir metot geliştirilmesi gerekir. Böyle bir metod olmadan Kur’an’dan hüküm çıkarmak, onu tahrif etmekle eş anlamlıdır.

Nitekim günümüzde bunun büyük bir rahatlıkla yapıldığını görmekteyiz. Her isteyen, Kur’ an’dan istediği hükmü çıkarmakta ve “ben böyle anlıyorum” diyerek işin içinden sıyrılmaktadır.

Tevrat ve İncil’in aslında çok da fazla tahrife uğramadığı, dolayısıyla bu kitaplara inanan Yahudi ve Hristiyanlar’ın da “hak din” ve “tevhid dini” üzere olduğu hükmünden tutunuz, Kur’an’da yer almayan bir hükmün Hz. Peygamber(Sallallahu Aleyhi Ve Sellem)’in de olsa hiç kimse tarafından konamayacağı tesbitine kadar, aslında İslami olmayan pek çok anlayış, güya Kur’ an merkeze alınarak vaaz edildi. Kur’an ve Sünnet tarafından konmuş olan en temel sabiteler bile yıkılıp geçildi ve ortaya ne idüğü belirsiz bir din çıktı. Her ortama ayak uyduran, her anlayışa uyan, hiç kimsenin hiçbir anlayış ve hareketine müdahale etmeyen, uyulsa da olur uyulmasa da kabilinden varla yok arası bir din!
 

sonosmanlý

New member
Katılım
7 Şub 2006
Mesajlar
54
Tepkime puanı
2
Puanları
0
İşte bu yazının başından beri 4 merhale halinde sıralamaya çalıştığımız bu hareket, aşama aşama bu noktaya geldi. Din’de Mezhep’in niçin önemli olduğu tam bu noktada kendisini bütün ağırlığıyla hissettirmektedir. Çünkü Mezhep, dini haysiyettir, din hakkında konuşmanın ve dini bir hüküm vermenin kuralı, çerçevesi ve sistemidir. Mezhep, metod demektir; mezhepsizlik ise metodsuzluktur. Metodsuz, kaidesiz yapılan her türlü faaliyet ise karmaşaya ve yanlışlığa düşmeye mahkumdur. Mezhep tanımayan insan, kendisini metodsuzluğa, karmayaşa ve belirsizliğe atmış demektir. Dolayısıyla onun, Allah’ın dini hakkında söylediği her söz ve ileri sürdüğü her görüş, daha baştan yanlış olarak damgalanmayı hak etmiştir.

Kendisini mezhep imamlarından üstün ve onların kurdukları sistemleri yıkma selahiyetinde gören kimseler, aslında dini bir kurumu tahrip etmiş olmaktadırlar. Bunun neticesi ise, yukarıdan beri gördüğümüz gibi sonunda zarüra-ı diniyye dediğimiz alana kadar gitmektedir. Zira bu hereket, nerede duracağı -onu yürütenler tarafından bile- önceden kestirilemeyen bir “kör gidiş”i ifade etmektedir.

Mezhep tanımadığını söyleyenlere sorunuz; Bugüne kadar Kur’an ve Sünnet’i anlama ve onlardan hüküm çıkarma konusunda geliştirdiğimiz dört başı mamur bir usûl metod var mıdır?

Bu soruya verebilecekleri en küçük bir olumlu cevap yoktur. Mezhep ve metot tanımadığını, geçmiş ulemanın bize bıraktığı devasa ilmi mirası yıkmakla, yıpratmakla meşgul olmaktan başka bir mahareti olmayan böyle kimseler, kendi içlerinde korkunç çelişkilere düşmekten kurtulamıyorlarsa, sebebi burada aranmalıdır.

Her ne kadar hiçbir mezhebe bağlı olmama düşüncesi mutlak olarak ve her zaman yukarıda çerçevesini çizdiğimiz “dinsizlik” vakıasına götürmese de, bu başlangıcın, genellikle bu sona götürdüğünü de görmezlikten gelmemiz mümkün değildir.

İşte bugün aşama aşama gelinen noktada bizzat Allah Teala ve O’nun Resulû tarafından çizilmiş olan iman-küfür sınırının pek çok reformist/modernist tarafından ortadan kaldırılması, Muhammed Zaid el-Kevseri merhumun, bu yazıya başlık olarak seçilen sözünün ne kadar doğru ve hikmetli bir söz olduğunu en anlaşılır bir biçimde ortaya koymaktadır.

Selam, hidayete tabi olanlara...
 

sonosmanlý

New member
Katılım
7 Şub 2006
Mesajlar
54
Tepkime puanı
2
Puanları
0
değerli kardeşlerim!
Ebubekir hocaefendinin yazısını okuduktan sonra lütfen "edillei şer'iyye" diyede adlandırılan kısımdaki islamın, temel hüküm kaynaklarını dikkatle inceleyiniz. bu kaynakları incelediğinizde göreceksinizki; bütün ehli sünnet imamları, verdikleri her hükümde ayrı düşmemişler, yalnızca detayları uygulamada hz.peygamberin farklı yerlerde farklı şartlarda ki sünnetini uygulamışlardır.

halbuki yukarıda bizi bol bol tekfir eden zavallılara ve akıldanelerine dikkatle bakınız. onlar kur'anı kerimi lafzından bile okuyamayan ve salt tercüme biliminin izahına mahkum kalmış hükümleri, yorumlamaktan aciz olduklarına,tekfir çukuruna düşmüşlerdir. herhangi bir bilim üzere ihtisas yapmak isteyen herkes bilirki, bir bilim alanında otorite olabilmek ve özellikle hukuk alanında içtihad, yani; kanunlarda var olmayan konularda hüküm tesis edebilme kaabiliyetine ulaşmak için hedef aldığı bilim alanında ihtisas yapamak gerekir. şimdi bu mezhepsizler, tıkandıkları noktada "HER MÜSLÜMAN MÜÇTEHİDDİR" demektedirler. akıl ve zeka sahipleri; düşününüz! hayatınız boyunca ilgili olmadığınız bir konuda hükümmü verirdiniz, yoksa mukallidmi olurdunuz?

namazın tadili erkanından abdestin usulüne kadar her fikhi konu, bu beyiz özürlü embesillerin beğenmediği ehli sünnet imamlarınca en ince detayına kadar irdelenmiş, hükme bağlanmış, kanunları tasnif edilmiş, ve her hükümde kur'ana ve sünnete dayandırılmıştır. ve üzerinden çağlar geçmesine rağmen müslümanların bu günkü ihtiyaçlarına hakkaniyetli çözümler üretebilmiştir ve üretmeye de devam etmektedir. söylermisiniz bu kadar asır geçmesine rağmen uygulanabilir bir sistemler topluluğuna imza atmış, üstelik bunuda hadise ayete dayandırabilmiş mezhep imamlarına dil uzatabilecek kadar gemi azıya alanlara ne denir?

biz yukarıdaki yazılarımızda zeka özürlüler derken yanına şimdi birde haddini bilmez densizler sözcüğünü ekliyoruz.

akıl ve takva sahiplerine selam olsun!!!
 

milwaukee

New member
Katılım
12 Şub 2006
Mesajlar
222
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Musrik Sen Zaten Dinsizsin O Kadar Cahil Ve Gerizekalisnki Hicbirsey Bilmemene Ragmen O Allah Dusmani Omer Ongutun Yazilarini Yaziyon Buraya.
Tum Mucahidler Selefidir.
Sizin Gibi Tarikat Kurup Cinsel Fantezilerle Ugrasmazlar.
Birde Selefiligi Hic Bilmiyorsun,selefilik Tam Seriatcidir.seyyid Kutup Falan Hep Amerika Ile Cihad Etmistir.
Reformist Kafirlerle Seriatci Selefilerin Zerre Ilgisi Yoktur.ibn Teymiyyenin Hicbir Kitabini Okumadan Burada Onu Reformist Kafirlerle Karistirarak Gelem.
Ben Reformizme Ve Diyaloga Olumune Karsiyim.cihadi Ve Seriati Savunuyorum Butun Muvahhidlerde Boyledir.
Sen Daha Selefiligin Ne Oldugunu Bilnmiyorsun Reformistlerle Selefileri Karistirmissin Konusuyorsun.
Allah Belani Versin,
Allah Belani Versin,
Allah Belani Versin
 

sonosmanlý

New member
Katılım
7 Şub 2006
Mesajlar
54
Tepkime puanı
2
Puanları
0
zavallı cahil!!!
ben ömer öğütü tanımam hiç okumadımda...
ama en kısa zamanda okuyacağım. okumazsam ne yazdığını bilemem, fikirde yürütemem. dolayısıyle hakkında yazacağım her eleştiri yada cevap zavallıca olur;tıpkı senin yukarıda ki yazımı ve alıntımı okumadan bana verip veriştirmen gibi ve zavallılığını tescil etmen gibi...

a be kör cahil: sana tekrar tekrar yazdım yazmaya devam edeceğim; ben elhamdülillah müslümanım. bütün eksiklerimle beraber müslümanım ve bütün hatalarımdan eksiklerimden allah'a sığınırım,ondan af ve rahmet dilerim. rahman sıfatından bu dünyada, rahim sıfastından huzuru ilahide ümid ederim. ancak ondan bekler ve ondan dilerim. ve ben sen dahil hiç bir kişiyi sözleri ile küfrü teyid etmediği sürece tekfir edemem,zira ne müçtehidim,nede haşa yaratıcıyım. ben ancak ve ancak mukallid olabilirim. sende mukallidsin lakin cehaletinden olsa gerek ne olduğunu kendinde bilmiyorsun.

a be densiz. sen selefin ne olduğunu ne bilirsin. sen hala zavallı kafirlerin kullandığı jargonla ben şeriatçıyım diyorsun. sen şeriatmı satıyorsun kıt akıllı cahil!!! haddini bilmek akıl sahibi insanların erdemidir. sen bir meczupsun.
imdi sen ey zavallı cahil! bana her müşrik dediğinde senin için verilecek olan kafir hükmünü teyid ediyorsun. tövbe et! allahtan af dile. kafirden mücahid olmaz....
 

milwaukee

New member
Katılım
12 Şub 2006
Mesajlar
222
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
sen selef alimleriyle reformist sapijklari bir tutarsan hicbir sey bilmemene ragmen yazarsan kizarim.senden daha bilgili oldugum konusunda subhe etme.senin ne kadar cahil oldugun reformist sapiklarla selfleri bir tutmandan kaynaklaniyor,
sunu bil butun mucahidler selefidir/reformistlerle selefilerin ilgisi yoktur.
selefi anlayisina gore namaz kilmayan oldurulur modernist anlayisla selefiligi karistiracak kadar cahilsen yazma burada lutfen.
 

sonosmanlý

New member
Katılım
7 Şub 2006
Mesajlar
54
Tepkime puanı
2
Puanları
0
safdil kardeşim benim.
sen hala kenarda köşede dolaşmaya devam ediyorsun. ben asla kendimi bir bvaşkasından üstün göremem ama, senin ne çukur olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum.

pek muhterem kardeşim!
sen hayatın boyunca mantık diye bir ilim duydun vede ilgilendinmi? mantık ilminde bir kural varır. başlangıç sonucu garanti etmez. başlangıç noktasında 1 olan bir rakkam sonucunda eksi yada artı herhangi bir sonsuz olabilir. yani bir işe başlarken asla ve asla gaipte bir zamanda sonucunun herhangi bir şey olacağını iddia edemez sadece tahmin edebilirsin.

şimdi gelelim neden çukursun?
çukursun çünki karşındaki insanın yazzdıklarını okumadan ve hatta anlamadan, hatta hatta anlayabilmeye gayret etmeden küfür etmeye devam ediyorsun.
çukursun çünki bu gün konuştuğun şeylerin yarın karşına nasıl çıkabileceğini tahmin edemiyor buna rağmen kel ve fodul olmakda ısrar ediyorsun.
çukursun çünki küfrün bile ilmi ve adabı verdır. diplomasisi vardır buna inanmıyor vede riayet etmiyorsun.
çukursun çünki bizim köyün çobanı hamdi dayı bile senin kadar kalın ve saman beyinli değil!!!


sana ısrarla yazılarımı oku ve yazdıklarıma cevap ver demem rağmen, yazdığım ve alıntıladığım hiç bir yazıya ilmii cevaplar vermiyor ha bire küfrediyor, ve şimdi de yaptığın gibi benide küfretmek zorunda bırakıyorsun.

nesin sen kara cahil!
madem ilmine , bilgine güveniyorsun ; o halde neden yazılanları okuamdan lap lap ortaya atlıyorsun?,

sen selef nedir bilirmisin?
sen selefi senin sahiplerinden duymuş,sana çık selef diye bi şey üzere anır demişler, sende burasya gelmiş bize selefi anlatmaya kalkışıyor, hızınıda alamayıp, ibn-i teymiyye (ulemanın tabiri ile)kafirini bize selef diye kakalamaya çalışıyorsun...

sana yuh demekten gayrısı kalmadı...
 

milwaukee

New member
Katılım
12 Şub 2006
Mesajlar
222
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Ibn Teymiyyeye Kafir Diyenler Ancak Munafiklardir.o Islam Alimlerinin En Buyuklerindendir.
Muhammed Bin Abdulvehhabda Oyle Tevhid Icin Savasti Ama Dogru Senin Gibi Musriklerin Onlari Sevmemesi Dogal.
Peygamber Varislerini Ancak Muminler Sever.
 

sonosmanlý

New member
Katılım
7 Şub 2006
Mesajlar
54
Tepkime puanı
2
Puanları
0
MUVAHHID' Alıntı:
Peygamber Varislerini Ancak Muminler Sever.


ilkesiz adam!!!
kendi doğrularını inkar ettiğinin farkındamısın?
hem peygamber verasetini inkar edip hemde ibn-i teymiyye kafirini peygamber varisi kabul etmek nasıl izah edilir???
 

milwaukee

New member
Katılım
12 Şub 2006
Mesajlar
222
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Ibn Teymiyyenin Kitaplarini Oku Oyle Gel.ibni Teymiyeye Kafir Demen Anlamsiz Cunku Kitabi Ve Sunneti Kabul Eder Ve Hanbeli Mezhebine Baglidir.sadece Turbelere Yalvarmaya Karsidir.bu Mu Kufur?
Iman Etmek Icin Turbelere Yalvarmakmi Lazim???
 

sonosmanlý

New member
Katılım
7 Şub 2006
Mesajlar
54
Tepkime puanı
2
Puanları
0
MUVAHHID' Alıntı:
Ibn Teymiyyenin Kitaplarini Oku Oyle Gel.ibni Teymiyeye Kafir Demen Anlamsiz Cunku Kitabi Ve Sunneti Kabul Eder Ve Hanbeli Mezhebine Baglidir.sadece Turbelere Yalvarmaya Karsidir.bu Mu Kufur?
Iman Etmek Icin Turbelere Yalvarmakmi Lazim???


laf ebeliği yapma!
sana en basit çelişkini sordum. lafı çarpıtıp cehaletini sırıttırma!
zavallı cahil!!!
 

milwaukee

New member
Katılım
12 Şub 2006
Mesajlar
222
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Cahil Sensin Musrik Biraz Bilsen Mezhepcilik Yapmazdin.ibni Teymiyyenin Tek Kitabini Okumadam Gelmis Allah Dusmani Musriklerin Yazilarini Asma Buraya.
Tevhidi Ogren Ilk Once .imani Ogren Sonra Gel Yaz.
Mezhepci Sapiklarin Yazilarini Asma.ozel Iftira Atiyorlar.bende Hanefi Mezhebindenim.zaten Vehhabilerde Ameli Mezhepleri Inkar Etmezlerki?bunu Bil Sonra Yaz.
Simdi Bilgiliyim Deme.buharideki Hadisleri Sapiklik Diye Yazmadinmi?su Gok Meselesinde.
Yani Sen Hakaret Icin Degil Gercek Soyluyom Cahilsin.
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
İBN TEYMİYYE

(661/728)



Takıyyuddin Ebu'l-Abbas b. Abdilhalim b. Teymiyye (661/1263) yılında Harran'da ilim ehli bir ailede doğmuş ehl-i sünnet mezheblerinden birisi olan Hanbeli mezhebi âlimlerinden ileri gelen İslâm bilginlerinden birisidir.

Talebesi ibn Abdul-hadi onun hakkında şöyle der: "Rabbani bir imam, ümmetin müftüsü, ilim denizi, hafızların seyyidi, asrının eşsiz bir âlimi. Şeyhu'l İslâm, Kur'an'ın tercümanı, zahidlerin önderi, abidler içinde sessiz, bid'atçıların düşmanı ve müctehid imamların sonuncusu olan İbn Teymiyye'nin nesebi şöyledir: Takıyyuddin Ebu'l-Abbas Ahmed b. Şihabeddin Abdulhalim b. Şeyhu'l-İslam Mecduddin Abdu's-Selâm b. Ebi Muhammed Abdullah b. ebi Kasım el-Hudr b. Muhammed b. el-Hudr b. Ali b. Abdillah b. Teymiyye el-Harrânî"

İbn Teymiyye hicri 10 Rebiu'l-evvel 661 (22 Ocak 1263) pazartesi günü Harran'da dünyaya gelmiştir. Ailesi ilim ve dindarlıkla meşhur Hanbeli mezhebine mensub ders, fetva ve telifle meşgul olmuş tanınmış bir ailedir. Bu aile zeka, hatırlama, hafıza ve surat-i intikal hususunda eşsiz bir aile olarak şöhret bulmuştur. Lakin ibn Teymiyye bütün bu özellikleri de ailesinden daha ileri seviyededir. Devrin âlimleri ve hocaları ondaki bu müthiş hatırlama gücü ve hafıza kuvvetine hayran kalmışlar, bu hususiyetleri ile de Dımaşk ve çevre şehirlerde şöhret kazanmıştır. Haleb şehrinden bir âlim İbn Teymiyye'nin bu özelliklerini işitmiş ve onu görmek için Dımaşk'a gelmişti. O zaman daha çocuk yaşta olan İbn Teymiyye'ye bu zat onüç tane hadisi imlâ suretiyle yazdırır. İbn Teymiyye hadisleri bir tahta üzerine yazar Halebli âlim İbn Teymiyye'den yazdırdığı hadisleri tekrar okumasına fırsat vermeden kendisine ezberden söylemesini ister. İbn Teymiyye hadisleri yazdığı tahtayı bu zata verir ve dinle diyerek hadisleri dinlediğinden daha güzel ezbere okuyuverir. Halebli âlim aynı şeyi seçtiği bazı hadis isnadlarını yazdırarak tekrarlar, İbn Teymiyye de aynı güzellikte ezbere okur. Bunun üzerine Halebli âlim "eğer bu çocuk yaşarsa onun çok büyük bir şöhreti olacak böyle zeki bir insan görülmemiştir" der.

Dedesi Mecduddin için muasırı olan bazı âlimler mutlak müctehid ifadesini kullanmışlardır. Babası da büyük bir âlimdir. Dımaşk'taki Sıkeriyye medresesinin hocalığı İbn Teymiyye'ye babasından geçmiştir. Babası 682 (1283) yılında vefat etmiştir. Moğolların Harran'ı işgalinden sonra İbn Teymiyye yedi yaşında iken ailesi Dımaşk (Şam)'a hicret etmiştir (Ebu'l Hasan en-Nedvî, el-Hafız Ahmed b. Teymiyye, Kuveyt 1978, s. 34).

İbn Teymiyye Dımaşk şehrinde bir çok büyük âlimden ders okumuş talebesi İbn Abdulhadi onun ders aldığı hocalarının iki yüzden fazla olduğunu söylemiştir (M. Halil Herras, İbn Teymiyye es-Selefi, s. 26).

İbn Teymiyye önce Kur'an'ı ezberlemiş, o dönem bilinen bütün ilimleri okumuş arap dili ile ilgili çalışmalara çok önem vererek lugat ve gramer ilminde otorite sahibi bir âlim olmuştur. Hatta Sibeveyh'in arap gramerinde çok önemli bir yeri olan kitabını incelemiş, tenkit etmiş ve bazı meselelerde onun görüşlerine karşı çıkmıştır. Sibeveyh'in zayıf kaldığı noktaları tesbit ederek hatalarını ortaya çıkarmıştır. Bu çalışmaları ona ilmi hayatı boyunca bütün telifatında kullanacağı bir Arapça melekesi kazandırmıştır. İbn Teymiyye arap edebiyatının meşhur mensur ve manzum metinlerinden büyük bir kitap olacak kadarını da ezberlemiştir. Zehebi (ö. 748/1347- 1348) onun bu özelliğini şöyle anlatır: "Arap dili hakkındaki bilgisi gerçekten çok kuvvetliydi."

İbn Teymiyye Kur'an'ın tefsiri ile de ciddi bir şekilde ilgilenmiş ve bu konuda çok çaba sarfetmiştir. Nitekim bunu onun eserlerinde müşahede etmek mümkündür. Hafız Zehebî "İbn Teymiyye uzun yıllar cuma günleri ezberden Kur'an'ı tefsir etti, zekası parılparıldı. Tefsir ilmindeki bilgisi son noktadaydı" demiştir. Hafız el-Berzalî (738/1337-1338) onun tefsirindeki yerini "tefsir hakkında konuşmaya başlayınca insanlar onun bu konudaki bilgisinin çokluğu, üslubunun güzelliği, bir konudaki görüşleri değerlendirişinin isbatı, zayıf ve batıl görüşleri tesbit edişindeki kabiliyeti ve her ilimdeki mahareti karşısında şaşkınlığa kapılırdı. Onu dinleyenler onu hayret ve beğeniyle dinlerdi sözleriyle anlatır. İbn Teymiyye Kur'an hakkında öğrendikleriyle yetinmez Rabbine yönelerek Kur'an'ı hakkıyla anlamayı kendisine nasip etmesi için dua eder ve şöyle derdi: "Bir ayeti yüz kadar tefsirden mütalaa eder, sonra Allah'tan anlayış ister ve şöyle dua ederim: "Ey Adem'e ve İbrahim'e öğreten Allahım bana da öğret." Bazen de tenha bir mescide giderdim. Toprağa yüzümü sürer ve Allah'a şöyle dua ederdim: "Ey İbrahim'e ilim veren. Bana de ince anlayış ve ilim ver." İbn Aybek es-Safedî (764/1362-1363) İbn Teymiyye'den tefsir dinleyenlerin ifadesine göre, İbn Teymiyye'nin şöyle dediğini nakletmiştir: "Ben yüz yirmi kadar tefsire bakar sonra içlerinden sahih olan görüşü seçerdim." ibn Teymiyye'nin tefsirdeki metodu, selef alimlerinin görüşleri çerçevesinde Kur'an'ı tefsir etmek ve onların görüşlerinin dışına çıkmamaktır. Kendi fikir ve istidlallerini katmadan selef âlimlerinin Kur'an'ın bütün ayetleri için ayrı ayrı tefsire gerek yoktur. Çünkü bazı ayetler zaten herkesin anlayacağı kadar açıktır. Bazılarını da birçok müfessir açıklamıştır. Lakin bir kısmı vardır ki âlimler bile onların tefsirinde zorlanmış ve ihtilaf etmişlerdir. Çoğu zaman insan bu kabil ayetler için birçok tefsire baksa bile ayetin anlamını anlayamaz.

İbn Teymiyye'ye göre Kur'an'da öyle ayetler vardır ki bir tanesi tefsir edildiğinde onun benzeri olan bir çokları ona benzetilerek tefsir edilebilir. İşte bu ayetlerin tefsirine delilleri de serdedilmek suretiyle önem verilmesi gerekmektedir. Çünkü bunlardan bir tanesi tam manasıyla anlaşılırsa benzerleri de onun gibi tefsir edilebilir.

İbn Teymiyye hadîs ilmiyle de meşgul olmuş, hadîs ilmine çok önem vermiştir. Talebesi İbn Abdulhâdî'nin ifadesine göre Ahmed b. Hanbel'in Müsned'ini ve Kütüb-i Sitte'yi defalarca hocalarından okumuştur. Hafız Zehebî onun hadis ilmindeki derin bilgisi hakkında şu olayı anlatır: " İskenderiye'de tutuklu iken Sebte valisi, ondan ezberindeki hadisleri ravilerini değerlendirmek suretiyle yazıp göndermesini ve bunların rivayeti için kendisine icazet vermesini istedi. İbn Teymiyye ezberindeki hadislerden on varak kadar isnadlarıyla birlikte yazıp gönderdi. Bu gönderdiği rivayetleri ve ravi değerlendirmelerini en büyük muhaddis bile onun kadar mahir yapamazdı. Tabakat ve hadis usulü ilimlerinde tam bir uzmanlığı vardı. Al-i ve Nazil isnadları, sahih ve sakim isnadları metinleriyle beraber çok iyi bilirdi. Onun döneminde bu konularda onun kadar, hatta onun ilmine yaklaşabilen bir âlim yoktu. Ezberindekini takdim edişindeki mahareti hadisten delil çıkarmadaki gücü gerçekten hayret uyandıracak derecedeydi. Kütüb-i Sitte ve Müsned'i çok iyi biliyordu, öyle ki onun hakkında şöyle söylenmiştir: "İbn Teymiyye'nin bilmediği hadis, hadis değildir" (Muhammed Hasan el-Mucavi es-Saalibi, el-Fasl, el-Fikrü's-Sami fi Tarihi'l Fıkhi'l-İslâmi, Medine 1977, II, 362). Yine de unutulmamalıdır ki ilmi bütünüyle ihata Allah'a mahsustur. Ancak onun diğer âlimlerden fark, onun ilmi denizden avuçlaması diğerlerinin ilmi küçük kanallardan alıyor olmasıdır.

Hafız Zemlekani (727/1327) onun hadis ilmindeki yerini şöyle anlatır: "Beşyüz seneden beri hıfzı ondan daha kuvvetli olan görülmemiştir." Hafız el-Mizzi onun hakkında: "İbn Teymiyye'den daha iyi Kur'an'ı ve sünneti bilen ve en güzel şekilde onların yolundan giden görmedim" demiştir.

İbn Teymiyye naklî ilimde ileri seviyede olduğu gibi, felsefe ilimlerini, mantık ve kelâm ilmini de tahsil etmiştir. Bu ilimleri iyice öğrenmiş ve keskin görüşleri tenkitçi yaklaşımlarıyla tenkit etmiştir. Bu ilimlerin tenkidi için birtakım prensipler de belirlemiştir. Bu ilim sahalarında İbn Teymiyye'nin önemli eserleri vardır. Bunlardan birkaçı şunlardır: "er-Redd a'la'l-Mantıkiyyin","Nakzu'l-Mantık", "Nakzu Tesisi'l-Cehmiyye", "Dır'u tearuzi'l-akl ve'n-nakl".

İbn Teymiyye felsefe ve kelâm ilmi ile ilgili eserler yazmasına rağmen bu ilimlerle uğraşıp az-çok bunlardan etkilenen diğer âlimler gibi felsefeden etkilenmemiştir. Onun bu ilimleri öğrenmesinden maksadı İslâm'ın güzelliklerini, İslâm davetini anlatmak, dinin emir ve yasaklarına uymaya insanları teşvik etmektir. Bundan dolayı onun yazdığı eserlerin çoğunluğu ehl-i bid'at ve ilhâdın reddiyle ilgilidir. Dehrîler, kaderîler, cehmiyye, mu'tezile, vahdet-i vücudçular ve felsefeciler hakkında da reddiyeler yazmıştır. Bunun sebebini kendisi şöyle anlatır: "Ehl-i bid'at ve dalâlet hakkında çok eser yazmanın sebebi, bunların dalâletin yuları ile din dışına çıktıklarını bunların tertemiz İslâm dinini herhangi bir din ve görüşle iptal etmek istediklerini, insanları dini esaslarda şüpheye düşürdüklerini gördüğümden dolayıdır. Onun için kitap ve sünnetten yüz çevirip bu gibi kimselerin görüşlerine değer verenlerin çoğunun dinsizleştiğini tesbit ettim. Dinsizleşmeseler bile dini hususlarda yakînlerini ve itikadlarını kaybettiklerini anladım. İşte bu sebeplerden gayretimin çoğunu dinin temel prensiplerini anlatmaya ve bid'atçıların görüşlerini Allah'ın lütfuyla aklî ve ikna edici cevaplarla cevaplamaya harcadım." Bir gün yahudinin biri ona sekiz beyitlik bir şiirle kader hakkında soru sorar. İbn Teymiyye başını önüne eğer biraz düşündükten sonra cevap vermeye başlar. Mecliste hazır bulunanlar önce bu cevabın nesir olduğunu zanneder. Biraz düşününce soru soran yahudinin şiirinin vezninde ve kafiyesinde yaklaşık 184 beyitlik eğer şerh edilse iki büyük cilt tutacak meseleleri ihtiva eden bir şiir olduğunu anlarlar.

Fıkıh ilmindeki yeri: İbn Teymiyye'nin ailesi ehl-i sünnetten Hanbelî mezhebine bağlı idi. Ancak bu bağlılık Ahmed b. Hanbel'in belirlediği temel esaslara uygun bir bağlılıktır. Bunlardan en önemlisi "kim olursa olsun hiç kimsenin görüşünü Kur'an ve sünnetin önüne geçirmemek şeklinde özetlenebilir." Ahmed b. Hanbel bunu şu sözüyle açıklamıştır: "Hadis sahih ise o benim mezhebimdir." Bu ailemin bu usul üzere olduğunu dedesi Mecduddin'in 5029 hadisi içine alan "el-Münteka min Ahbari'l-Mustafa". isimli eserinden de anlamak mümkündür. Ecdadının benimsediği usul ve görüşlerin çerçevesinde İbn Teymiye büyüdü gelişti ve Allahu Teâlâ'nın ona bahşettiği fıtrî kabiliyetler ile de mutlak müctehid seviyesine ulaştı. Nitekim onun müctehidliği konusunda, o dönemdeki âlimlerin çoğu ittifak etmiştir. Hafız Berzalî onun hakkında: "O kendisine toz kondurulmaması gereken ictihad seviyesine ulaşmış ve müctehidliği şartlarını kendisinde toplamış bir imamdır" der. İbn Hacer el-Askalânî, "O bir beşerdir hata da eder isabet de. İsabet ettiği konular daha fazladır, onlardan istifa etmek gerekir. Bu isabet ettiklerinden dolayı Allah'ın merhametine kavuşacağı ümit edilir. Hata ettiği yerlerde taklit edilmez, ancak mazurdur. Çünkü onun dönemindeki âlimler onun ictihad şartlarına sahip olduğunu kabul etmişlerdir" der. Hafız Zehebi onun hakkında şöyle der: "Şu anda o belli bir yaşa gelmiştir. Belirli bir mezhebin görüşüne göre değil bildiği deliller neyi anlatıyorsa ona göre fetva verir. Onun sünnete ve selefi metoda çok faydası olmuş bu metot üzere delilleriyle ve mukaddimeleriyle birlikte daha önce kimsenin yapamayacağı şekilde hükümler vermiştir."

Fıkıh ilminde bir çok kaide ve usul belirlenmiş, Makdîsî'nin "Umdetu'l-Ahkâm" adlı eserini şerhetmiştir. Mahmud Şukri Alûsî "Bu şerhte hiçbir gözün görmediği hiçbir kulağın işitmediği güzellikte bilgiler var" demiştir. Bütün bunlarla beraber İmam İbn Teymiyye ehl-i sünnetten tedvin edilmiş olan dört mezhep imamlarını tazim etmiş, ilim fazilet zühd ve ibadette bu imamların üstünlüğünü kabul ederek bu konuda "Ref'u'l Melâm ani'l-Eimeti'l-a'lâm" isimli bir eser de telif etmiştir. Bu eserin dört mezheb imamını yaptıkları hataların sebeplerini ve özürlerini anlatmak onları müdafaa etmek için yazmıştır. Hafız Zehebi onun mezhepler hakkındaki tavrını şu sözlerle anlatır

"İbn Teymiyye sahabe ve tabiinin mezhep ve görüşlerini çok iyi bilirdi. Bir meseleyi anlattığında o konuda dört mezhebin görüşlerini de bildirirdi. Ancak belirli bazı konularda onlara muhalefet etmiş ve bu konularda da kitap ve sünnetten delil getirmiştir.
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Tarih ilmi hakkında diğer dini ilimleri tedrisle meşgul olduğu gibi meşgul olmamıştır. Buna rağmen büyük İslâm tarihçisi ez-Zehebî "onun tarih ile siyer ilmindeki bilgisi insanları hayrete sevkederdi" demiştir.

Sonuç olarak İbn Teymiyye kendi döneminde bilinen bütün ilimlerle meşgul olmuş yukarıda sayılan ilimlerin dışında usûlü'l-fıkh, tasavvuf, sulûk, hat ve hesap ve diğer ilimlerle de ciddi bir şekilde ilgilenmiştir. Bütün ilgilendiği ilimlerde eşsiz ve erişilmezdi. İbn Seyyidi'n-Nâs (734) onun hakkında şunları söyler: "Bütün ilimlerde kendi çağındaki insanlardan üstündü. Hiç bir göz onun gibisini, o da kendisi gibisini görmemiştir." İbn Dakiku'l-îd (702): "İbn Teymiyye ile oturup konuşunca gördüm ki bütün ilimler iki gözünün önünde geçiyor. Oradan istediğini alıyor, istemediğini almıyor" der. Allame ez-Zemlekanî" ona bir ilimden sorulunca onu gören ve dinleyen onun cevapları karşısında bu ilimden başka bir ilim bilmiyor zanneder ve bu ilimde onun denginin olmadığına kanaat getirirdi." der.

İbn Teymiyye aynı zamanda vera, takva, kanaat ve zühd sahibi bir insandı. Talebesi Hafız Bezzar onun bu özelliklerini şu sözleriyle anlatır: "İbn Teymiyye'nin güzel hanıma, tatlı bir cariyeye, iyi eve, bir hamiye, bostan ve bahçelere rağbet ettiği duyulmamış; para pul için gayret etmemiş, bineklere hayvanlara, nimetlere ve güzel elbiselere meyletmemiş; makam elde etmek için boğuşmamış; mübah olan birtakım kazançlar elde etmek için de aşırı bir gayret göstermemiştir." Söze şöyle devam eder: "Biz onu dünya lezzetleri ve nimetlerinden bahsederken, dünyalık sözlerle meşgul olurken ve maişeti için insanlardan bir şeyler isterken hiç görmedik. Bilakis bütün himmetini âhiret için ve Allah'a yaklaştıracak şeyler için sarfederdi." Cesareti hakkında Zehebi şöyle der: "Onun cesareti darb-ı mesel olmuştur. O bu cesaretiyle büyük kahramanlarla benzerdi." Tatar komutanı Gazan Han müslümanların memleketlerini ve topraklarını istila ettiğinde onun müslümanları ve sultanı Gazan'a karşı Allah yolunda savaşa teşvik etmesi en güzel şekilde onun kahramanlığı anlatır. Gazan ile karşılaşmış onu kınamış ve karşı çıkmıştır. Bu karşılaşma hakkında enteresan şeyler anlatılmıştır.

İbn Teymiyye yaşadığı dönemdeki toplumun gerçeklerini iyi tesbit etmiş, toplumun hastalıklarını anlamış ve ilmini bedenini "insanlar içinden çıkarılmasına hayırlı ümmeti övgüsüne kavuşmak için sarfetmiştir. Emr bi'lma'ruf ve'n-nehy ani'l-münker yapmış şehirlerdeki valilere ve sultanlara nasihat etmiş yaptıkları kötülükleri kınamış bundan dolayı da birçok defa hapse atılmıştır. Hapiste kaldığı müddetçe haline razı olarak ve hayrı yalnızca Allah'tan isteyerek hapse sabırla mukabele ederek şöyle demiştir: "Düşmanlarım bana ne yapabilirler, ben cennetimi kalbimde, bahçemi göğsümde taşıyorum. Nereye götürülsem onlar benimle beraberdir. Hapsedilmem halvet, öldürülmem şehâdet ve memleketimden sürülmem ise seyahattir." Hapiste iken bir defasında düşmanlarına "Şu kaleyi altınla doldursanız, hapsetmek suretiyle benim için sebep olduğunuz iyiliği bana veremezsiniz." demiştir.

Hapsedilmesinin sebebi bazı muarızların haset ederek hakkında iftira ile onu yöneticilere şikayet etmeleri ve insanların câhil tabakasını onun aleyhine kışkırtmalarıdır. İbn Teymiyye'nin Allahu Teâlâ'nın sıfatlarını layıkıyla ispat etmesi karşısında âciz kalanlar onun mücessime olduğunu iddia etmişlerdir. Bu konu hakkında ehl-i sünnet âlim ve müctehidlerinden İbn Hacer şöyle der: "Onun hakkında söylenen sözlerin birçoğu nefsi birtakım mülahazalar ile söylenmiştir. Onun eserleri kendisini tecsim ile suçlayanları haksız çıkaracak sözlerle doludur. "

Halbuki İbn Teymiyye, tecsim suçlamalarına karşı genelde Buhârî'nin şeyhi Nuaym b. Hammad el-Huzâî'nin şu sözünü naklederdi: "Kim Allah'ı mahlûkatına benzetirse kâfir olur, kim de Allah Teâlâ'nın kendisini vasfettiği bir sıfatını inkâr ederse kâfir olur. Allah'ın ve Resulunün Allah'ı vasfetmek için bildirdiği bir sözü kabul etmek teşbih değildir."

İbn Teymiyye kendisine nisbet edilen kabirlerin ziyaretini yasaklaması Hz. Peygamber (s.a.s)'in kabrini ziyareti yasaklaması, Hz. peygamberin şefâatını inkârı ve bazı müslümanların tekfir etmek gibi görüşlerle iddia edilenlerin aksi görüşlerle doludur. Bu konuda İbn Hacer'in şu sözü güzel bir prensiptir: "Bir adamın fikirlerini onun meşhur kitaplarından araştırmak ve onun fikirlerini nakledenlerin güvenilir olanlarının sözlerine itimat etmek ilim ve akıl ehline yakışan ve gereken bir tutum ve davranıştır."

İbn Teymiyye bazı kendini bilmezler tarafından eleştirilince, İslam âlimleri onu korumak ve onu tanıtmak için kitaplar telif etmişlerdir. İbn Nasıru'd-din (842) "er-Reddü'l Vafir" isimli kitabında 87 tane farklı mezheb ve mesnetteki âlimin İbn Teymiyye'nin hiç tereddütsüz Şeyhu'l İslâm olduğuna dair görüşünü bir araya getirmiştir. Şâfiî mezhebinden İmam Salih b. Ömer el-Buhıtkînî (868/1463-1464) bu kitaptaki takrizinde şöyle der: "Ben İbn Teymiyye'nin bu zamana kadar okuduğum kitaplarında onun küfrünü, zındıklığını gerektirecek bir sözüne rastlamadım. Onun kitaplarında kişiyi ilim ve dinde yükseltecek bid'atçılar ve sapıklarla mücadele gibi meziyetlere rastladım. Yine bu kitapda Hanefi mezhebinin imamlarında Abdurrahman b. Ali (835/1431-32)'nin şu sözü vardır: "İbn Teymiyye'den onun küfrünü, fıskını ve dinde çirkinliğini gerektirecek bir şey nakledilmemiştir." Hanefî mezhep âlimlerinden Bedruddin el-Aynî (855) de şöyle demiştir: "Kim onun kâfir olduğunu söylerse o kâfir olur. Kim onu zındıklığa itham ederse o zındıktır. Bu sözler ona nasıl nisbet edilebilir? Onun kitapları her tarafta yayılmıştır ve onun kitaplarında sapıklık ve tefrikaya işaret eden hiç bir şey yoktur." Bu âlimler gibi daha bir çok âlim bu kitapta İbn Teymiyye'yi tezkiye etmiş ve savunmuştur. Çağdaş müelliflerden Ebu'l-Hasan Ali el-Haseni en-Nedvi onun hakkında takriben 300 sahifelik bir kitap telif etmiştir. Kitabın ismi "el-Hafız Ahmed b. Teymiyye"d ir.

İbn Teymiyye'nin bir çok eseri vardır. Zehebî 1000 (bin) kadar eserinin olduğunu söylemektedir. Onun hakkında "eserlerini saymaya kalksa veya başkası saymak istese sayamazdı" denilmiştir. Beşyüz cilt hacminde üçyüz eser yazdığı da söylenmiştir (Kannûcî, Ebcedu'l-Ulum, Beyrut, (ty.), III, 131).

İbn Teymiyye'nin eserlerinin en büyük özelliği açık ve sade bir uslubla yazılmış olmalarıdır. Bunun en büyük delili onun eserleri aleyhinde söylenen bütün sözlere rağmen okunursa dini çok iyi bildiği, şerîatın maksatlarını çok iyi tanıdığı anlaşılır. Yine onun eserlerinin en önemli taraflarından birisi de mücadeleli cihatla yoğrulmuş bir hayatın içinde yazılmış olmasıdır. Onun eserlerinde bir konu öyle etraflı anlatılır ki (adeta bir ansiklopedi uslubuyla) o konuda başka bir kitaba bakmaya artık gerek kalmaz.

İbn Teymiyye hicri 6 Şa'ban 726 (8 Temmuz 1326) tarihinde Dımaşk kalesine hapsedilmiş, 20 Zilka'de 728 (26 Ekim 1328) pazartesi günü vefat edinceye kadar bu kalede zulmen hapis kalmıştır. Zindanda iken telif, zikir, Kur'an tilâveti ve Allah a dua ile meşgul olmuştur. Hatta hapiste yazdığı bir kaç risalesi vardır (en-Nedvi, a.g.e, s. 112-113) ölümü duyulunca halk kaleye hücum etmiş birkaç defa cenaze namazı kılınmış, o gün çarşı pazarlar açılmamış, cenazesinde takriben onbeş bin kadar kadın bulunmuştur. Dımaşk şehrinde birkaç bid'atçı dışında onun cenazesine iştirak etmeyen kalmamıştır. Tarihçiler tarihte Ahmed b. Hanbel'in cenazesinden sonra en çok onun cenazesinde halkın toplandığını kaydetmiştir. Uzak yakın İslâm beldelerinde Yemen'den Çin'e kadar onun gıyabında cenaze namazları kılınmıştır. Zehebî onun hakkında şöyle demiştir: "Rükun ile makam arasında yemin ettirseler onun bir mislini görmedim, o da ilimde kendisinin dengini görmemiştir yemin ederim."
 

milwaukee

New member
Katılım
12 Şub 2006
Mesajlar
222
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Allah Razi Olsun Seyfullah Kardes.sen Tam Kardesimsin.gercekleri Soyluyorsun.
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
MUVAHHID' Alıntı:
Allah Razi Olsun Seyfullah Kardes.sen Tam Kardesimsin.gercekleri Soyluyorsun.


Allah senden de razı olsun ama söyleyen ben değilim benin yaptığım sadece elçilik bana söyleneni söylüyorum. ne öğrendiysem odur..

Allah C. C ın rahmeti ve bereketi üzerine olsun...
 

HARRAS

New member
Katılım
5 May 2006
Mesajlar
21
Tepkime puanı
0
Puanları
0
İbni Teymiyye Büyük Alimdir... Lakin O'nun Bazı Derin ilmini Anlamayan CAHİLLERİ Kandıran ve Çarpıtan Ajan Humper(İngiliz Ajanı) Suud'i Arabistan'da BAzı Cahilleri Kandırmış Abdulvehhab'a Osmanlı Hilafeti'ni Kaldırmak İçin Vehhabiliği Kurdurmuş Bir Olgudur... Yanlış Anlaşılan İse Abdulvehhab'a Düşman Olmuş Ehli Sünnet'in Yanlışlıkla İbni Teymiye Gibi Alim Birini SUÇLAMASIDIR... Bu Yanlıştır...
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
zaten yazdığım yazıda bu aşikardır yani okuyanlar ibn Teymiye nin ne kadar büyük bir alim olduğunu anlıyabilirler, onu alimlerin dilen dinlemek daha hoş olur ki oda yazıda mevcuttur.

Allah (C.C.)' a emanet olun


saygılarımla..
 

sonosmanlý

New member
Katılım
7 Şub 2006
Mesajlar
54
Tepkime puanı
2
Puanları
0
MUVAHHID' Alıntı:
Allah Razi Olsun Seyfullah Kardes.sen Tam Kardesimsin.gercekleri Soyluyorsun.

zavallı şaşkın...
dün kafir ilan ettiğin adamı vu gün kardeş ilan ettin,yarın işine gelmeyen bir yazı yazdığında yeniden kafir ilan edeceksin...

sana gelince seyfullah, bir internet sitesinden alıntıladığın yazıyı yayınlamışsın bu tabii hakkın. lakin konuyu anlamaya gayret etseydin ve birazda altını doldutmaya çalışsaydın, bu gün sapıklarla kol kola olmak durumuna düşmezdın. üstelik şimdi sana methiye düzen adam nickinle beliren imzanda yazanlar için müşrik işidir diyor.

demekki insan savunduğu şeyin ne olduğunu bilmediği zaman hatalardan kurtulamıyor. yaptığın alıntı da elbetteki ibni teymiyyeye yazılan reddiyeler yer almıyor, ve almayacak. sana tavsiyem Dımeşk li zelimkani haz. lerinin "Dürret-ül-Mudiyye fir-Reddi alâ İbn-i Teymiyye " adlı eserini okumandır. bu eseri nette arama boşuna bulamazsın ama istersen ben sana postalarım.

insan neyi neden savunduğunu bilecek. bilmediği zaman tetikçi konumuna düşerki bu hastalık islam dünyasını küfre esir eden hastalıktır.

yine ısrarla vurgularımki ancak ve ancak ehli sünnet ulemasının MUKALLİD i olabiliriz. sahabede mukalliddi. hz. peygamberi taklid ederlerdi ki o muberek peygamber sahabesine "gökteki yıldızlar gibidirler" diye iltifat etmişken biz mukallid olmaktan öteye nasıl geçeriz? işte biz teyiyye ve yolunda yürüyenlere bu yüzden itiraz ederiz. biz şiadan bu yüzden ayrılırız. zira ne sahabeyiz,ne tabiin,teb-i tabiin yada eymmei müçtehidin değiliz. ibni teymiyye de değildi.


ibni teymiyye yolunda yürüyenler işte bu günkü islami parçalanmanın sorumlularıdır. aradığı şeyin ne olduğunu bilmeyenler, denizde dünemsiz kalmış gemiler gibi bir sağa bir sola sallanmaya, çizgisiz kalmaya mahkumdur. hz. peygamberden sonra sahabesine ulaşabilmiş müslümanlara tabiin denir. tabiin hadisleri nakletti,teb-i tabiinde kaydetti. tabiin naklederken teb-i tabiin tabiinin hayatına, yaşayışına kadar en ince detayları dahi inceleyerek nakilleri kaydetti ve imamlarda bunlar üzerinden hüküm verdiler. şimdi sorarım size, siz hangi biriniz, yada burada ismi geçen hangi tarihi kişi hangi verilere göre hareket etti?

çok basit bir mantıkla bakalım; madem mezhepler şirkti, neden ibni teymiyye (yukarıda yazılanlara göre söylüyorum) hanbelii mezhebini kabul etti? yok eğer mezhep ler şirk değilse bu kafirler neden mezheplere tabii olanlara kafir der?

sırf şuradaki yazılanlardan bile anlarsınızki, mezhepsizler , ehli tarik müslümanlara karşı saldırıken kullandıkları her argümanın aynısını bini teymiyye ve yolunda gidenelr için kulanıyorlar. peygamber verasetini reddedip ardından alimler peyganberlerin vairsidir demek ne menem bir çelişkidir? bunu dileyen internette teymiyye müdafası yapanların hepsinde görebilir.

bu yazının ardından yine bu sayfalardan bir başka yazıyı daha yayınlayacağım. aklı ve şuuru olan herkes nasıl bir kavram karmaşasının ortasında olduklarının ipüçlarını alabileceklerdir.

selam ve dua rahmet dileyenlere olsun...
 

milwaukee

New member
Katılım
12 Şub 2006
Mesajlar
222
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Ulan Cahil Mankafa Madem Bilmiyorsun Konusma Selefiler Mezheplere Sirk Demezler 4 Mezhebede Hak Derler.
Ama Sizin Gibi Mezhep Imamlarinada Tapmayiz.esas Kaynak Kuran Ve Sunnettir.mezhep Imamlarida Bir Yan Kaynaktir.
 
Üst Alt