Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

teymiyyecilik ve vehhabilik

ercan1980

New member
Katılım
15 Ara 2005
Mesajlar
186
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Web sitesi
www.kurandini.net.tc
seyfullah putkıran' Alıntı:
ya konuşmim diyorum dayanmıyorum hangi ilimle imam-ı azamı eleştirebiliyosun anlamıyorum üç beş bildiğin hasile mi yada üç beş- yorumladığını zannettiğin düşüneceerle mi Ya Allah aşkına kişi azcık yerini bilmeli bence , nasıl buna kalkışabiliysun anlamıyorum bütün islam alimleri onun fetvalarını kabul ederken sen kalkmış hangi ilimle ou eleştiriyosn anlamıyorum , buı yaptıkların ilmini yannsıtıyor , böyleleikle ne kadar ilime sahip olduğun belli...

Konuş seyfo! Ama doğruyu konuş! Kıvırtma! Gerçi bu iki maddelik soruyu sana sormamıştım ama madem ki sazanlığı seviyorsun, o halde bırak boş boş eleştiri yapmayı da sorularıma (hakkıyle) cevap ver! Ben bu ilimle bu soruları sorabiliyorsam, sen de kendi ilmine göre cevaplandır bakalım! Madem ilim yarıştırmaktır arzun! Ben ona da gelirim merak etme! :D
 

sonosmanlý

New member
Katılım
7 Şub 2006
Mesajlar
54
Tepkime puanı
2
Puanları
0
şu tartışmanın seyrine bi bakın ahmaklar...
şu yazdığınız lakırtılara bi bakın beyinsizler.
siz hakarete bile layık değilsiniz.
embesiller!!!

size tevili ilk başta anlatan boşuna anlatmadı.
elbetteki bu konulara girecek kadar cesur adam, bunların hadis olduğunuda bilecek akdar bilgiye sahiptir, lakin sizde,karnınızdan uydurma ilim olduğundan bunu anlayacak kaabiliyete sahip değilsiniz.

iki numaralı öküz!!!
imamı azamın verdiği fetvaları birazcık okusaydın,300 000 hadisi kaynak verdiğini görür ve bu kaynaklarıda ezbere bildiğini bilirdin,bırak tarihi kayıtları incelemeyi, bu kadar basit bir yöntemi düşünebilecek kadar bile beyin yok sende ve hemcinslerinde....

siz yürüdüğünüz yolun nereye çıktığını, nereden başaldığını bile bilmiyorsunuz. sizin gibi libbidolar yüzünden islam imparatorluğu yıkıldı,yerle bir oldu, bu gün islam dünyasının her bir parçası kan ağlıyor.

sizi gidi ingiliz uşakları sizi...
sizin pirleriniz bu gün mescidi haramın taşına toprağına amerikan askerlerinin ayaklarını sürttürüyor!!!

siz daha neyi savunuyorsunuz?
siz bana mason abduhun uydurmalarınımı kakalayacaksınız?
siz o uydurmaların neler olduğunu bile bilmezken, bu gün beğenmediğiniz o tasavvufçular, onalrın maskelerini düşürdü, siz açıkta kaldığınızın bile farkında değilsiniz...

siz ve avanenizin savunduklarını savunanlar bu gün de türkiyede CHP den milletvekili olup milleti uyutuyorlar.

zavallı cahiller.

size acımaktan başka ne yapabilirimki?!!
 

ercan1980

New member
Katılım
15 Ara 2005
Mesajlar
186
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Web sitesi
www.kurandini.net.tc
Verecek makul bir cevabınız yok ise susun da sizi adam bellesinler! Karşınızdakilerini aşağılamak ve küfretmekten başka şeyler de yapabilmelisiniz! Ama o mezheb-î kafalarınız küfre çalışır! Burda da bol sizin gibilerden! Yapabildiğiniz tek şey karşınızdaki aşağılamak/sövmek! Delil getirin eğer doğru sözlüler iseniz!!!
 

muhammedican

New member
Katılım
1 Nis 2006
Mesajlar
15
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Ibni Sebenin Yolundan Giden Mübtezeller

Ibni Sebenin Yolundan Giden Mübtezeller

İSLAM tarihinde zuhur eden ilk büyük fitne ve fesat hareketi Hulefa-i Râşidîn’in üçüncüsü Hazret-i Osman Zinnureyn Hazretlerinin hilafeti zamanında, yalancıktan ihtida etmiş Yahudi Abdullah ibn Sebe’ tarafından çıkartılmıştır. O günden beri, fitneler, fesatlar, sapıklıklar, bozukluklar, suikastlar devam etmektedir. Zamanımızda bunlar yoğunlaşmış ve şiddetlenmiştir.
İbn Sebe’in İzinden Gidenler Neler Yapmak İstiyorlar?
(1) İslam’ı bozmak ve tahrif etmek istiyorlar.
(2) Bu maksatla dinde reform yapmak istiyorlar. Asliyetini kaybetmiş, tahrife uğramış, kutsal metinleri kaybolmuş, bozulmuş bâtıl dinlerde reform yapılması tabiî görülebilir ama İslam dini gibi ilâhî, kutsal kitabı indirildiği gibi korunmuş olan bir dinde reform yapılmasını istemek akılla, mantıkla, iz’anla, vicdanla uyuşacak bir şey değildir. Kur’an-ı Kerim Allah kelamıdır. O’nun kesin âyetlerinde ve hükümlerinde nasıl reform yapılabilir? Peygamberimizin mütevâtir ve sahih hadislerindeki hükümler nasıl yürürlükten kaldırılabilir veya değiştirilebilir? İslam’da reform istemek, Allah’ın yanıldığını, Peygamberin yanıldığını iddia etmek demektir ki, böyle bir şey küfür yani apaçık gerçeklerin örtülmesi ve inkârı mânâsına gelmez mi?
(3) Hak fıkıh mezheplerinin, tek kelimeyle fıkhın inkârı, mezhepsizlik de büyük fitne ve fesatlardandır. Kur’an-ı Kerim elbette bütün Müslümanların kutsal kitabıdır. Yine Peygamberimizin, hadislerini ellerinden geldiği kadar bütün Müslümanların okumaları gerekir, ancak kıraat (okuma) başka şeydir, bunlardan fıkıh hükmü çıkartmak başka şeydir. Kur’an’dan ve hadislerden din, Şeriat, fıkıh hükmü çıkartabilmek için birtakım ilimleri okuyup, sonra onlardan imtihan verip, diploma ve icazet alıp din âlimi sıfat ve unvanını kazanmış olmak gerekir. Âlim olmayanlar Kur’an’ı, hadisleri okurlar, lâkin bunlardan Şeriat, fıkıh hükümleri çıkartamazlar. Mezhepsizler bu kaideyi inkâr ediyorlar ve şöyle diyorlar: “Dinimizin iki temel kaynağı Kitab ve Sünnet’tir. Her Müslüman bunları okur, kendi kafasına göre din ve fıkıh hükmü çıkartır…” Ne kadar yanlış bir düşünce!.. Böyle bir şey dinin yıkılmasına, dini hükümlerin ayağa düşmesine, oyuncak edilmesine sebebiyet verir. Zamanımızda birtakım İbn Sebe’ takipçileri “Ebu Hanife de bizim gibi bir insandı. O nasıl Kur’an’dan ve Sünnet’ten hüküm çıkartmışsa, biz de çıkartabiliriz” diyorlar. Ne küstahça düşünce!.. Ne büyük kendini bilmezlik!.. Bu adamlar dinde anarşi çıkartmak istiyorlar.
(4) İbn Sebe’in yolundan giden reformcular, yenilikçiler itikad konusunda da Müslüman halkın ve bilhassa gençliğin kafalarını karıştırıyorlar. Sahih itikad, Ehl-i Sünnet ve Cemaat itikadıdır. Her Müslüman, kaynaklardan bu itikadı kendi kafasına göre çıkartamaz. Selef-i salihînden sonra İslam dünyasında iki büyük itikad imamı (büyük âlimi, önderi) zuhur etmiştir, İmam-ı Eş’arî ve İmam-ı Maturidî. Müslümanların bu büyük kişilerin derleyip toparladıkları itikad sistemini kabul etmeleri gerekir. Bunları beğenmeyenlerin, inanç konusunda ne büyük vartalara düştüklerini görüyoruz. Allah’a cisim isnat edenler; Allah’ın yüzü, eli, ayağı vardır diyenler, Allah semâda oturuyor diyenler; hepsi muhterem olan Ashâb-ı Kirâma dil uzatanlar; müteşabih âyetleri yanlış ve bâtıl şekilde yorumlayanlar. Maalesef bilhassa yirminci asırda itikad konusunda çok olumsuzluklar görülmüştür. Bunlardan korunmanın tek çaresi Ehl-i Sünnet itikadını bütün olarak kabul etmektir.
(5) Son birkaç yıl içinde Yahudi ve Hıristiyan dünyası İslam’ı değiştirmek, ılımlı hale getirmek, light bir İslam çıkartmak, işlerine gelmeyen hüküm ve müesseselerini kaldırmak üzere sistemli bir şekilde harekete geçmişlerdir. Onların ilk yıkmak istedikleri İslamî hüküm ve inanç “İslam’ın yegâne hak din olduğu” inancıdır. Bu hususta Kur’an’da sarahat vardır, âyette “Allah katında (hak) din İslam’dır” buyurulmaktadır. Kur’an’a göre Allah, İslam’dan başka bir dini kabul etmez. Kurtuluş, necat, felah, ebedî saadet İslam’la olur. Bir insana, Muhammed aleyhisselâmın risaleti, tebligatı, getirdiği din ulaşsa ve o kişi bunu kabul etmese, yalanlasa, “Peygamber, gerçek peygamber değildir, yalancıdır; Kur’an, Allah’ın gönderdiği hak kitap değildir; İslam, hak din değildir. Ben bunları kabul etmiyorum, bunlara iman etmiyorum…” dese gerçeği inkâr etmiş olur. Zamanımızda, İbn Sebe’in yolundan giden birtakım adamlar bu temel gerçeği inkâr ediyorlar, Hazret-i Muhammed’e “yalancı”, Kur’an’a “düzmece kitap” diyenlerin de cennete gireceklerini iddia ediyorlar. Son zamanların en büyük fitne ve fesadı bu olsa gerektir.
(6) İslam dininin birtakım muhkem, çok açık, çok belli, çok kesin hükümleri ve kuralları vardır. Bunlarda Müslümanlar arasında ihtilaf yoktur, kesin bir ittifak vardır. Bir kısım reformcular, yenilikçiler, değişimciler bunları da inkâra yelteniyorlar. Bazıları İslam hanımları ve kızları için tesettür gerekli değildir diyorlar. Başkaları, oruç tutmak mecburî değildir, canı oruç tutmak istemeyen fidye verebilir diyorlar. Bu gibi görüşler, mütalaalar, yorumlar Yüce İslam dinine aykırıdır. Bunlar büyük fitne fesattır. İmanını, ebedî mutluluğunu korumak isteyenler bu gibi fitne ve fesatlardan uzak durmalıdır.
İbn Sebe’ ile başlayan fitne ve fesat hareketleri Müslümanları bölmüş, Ehl-i İslam’ın birbiriyle savaşmasına yol açmış, ümmet birliğinin belini kırmıştır. Aklı, mantığı, iz’anı, vicdanı olan Müslümanların, birliği bozucu, din kardeşliğini sarsıcı bu gibi hareket ve cereyanlardan uzak kalmaları gerekir.
Dinde Birlik İçin Nelere Dikkat Edilmelidir?
1. İtikad yani inanç konusunda kendi kafasından hüküm çıkartmayacak, kendine mahsus bir mezhep ve meşrebi olmayacak; Ehl-i Sünnet mezhebine ve ulemasına tâbi olacaktır. Böylece ihtilaf ve tefrika önlenmiş olur.
2. Fıkıh konusunda dört hak mezhepten birini bütünüyle kabul edecek ve uygulayacaktır.
3. Mezheplerin hükümlerini birbirlerine karıştırarak uygulamayacaktır, yani telfik-i mezâhib yapmayacaktır. Hanefî ise Hanefî, Malikî ise Malikî, Şafiî ise Şafiî… Ancak çok zarurî hallerde, gerçek ve sahih müftülerin fetva ve ruhsatıyla bir defaya mahsus olmak üzere başka bir mezhebin hükmüyle amel edilebilir. Lakin her hal u kârda kendi kafasına göre böyle bir şey yapamaz. Meselâ bir Hanefî Müslüman, midye, ıstakoz, yengeç, karides, deniz kaplumbağası yemek için Şafiî mezhebini taklid edemez. Böyle bir şey dini oyuncak etmek olur, maskaralık olur.
4. Kur’an-ı Kerim’i tefsir etmek (yorumlamak) için gerekli olan on beş ilmi hakkıyla okumamış, icazet almamış, müfessir unvan ve sıfatını kazanmamış kimseler, Kur’an-ı Kerim’den kendi kafalarına, hevalarına göre hüküm çıkartmayacaklardır. Böyle bir şey Kur’an’a saygısızlık ve ihanet olur. Hiç Arapça bilmeyen, elifi görse mertek zanneden cahil kimselerin Kur’an tercümeleri, Kur’an meâlleri ve Türkçe tefsirleri okuyarak Yüce Kitabımızdan hüküm çıkartmaya yeltenmeleri, ona kendi kafalarından mânâ vermeye yeltenmeleri ne kadar acınacak, ne kadar gülünç, ne kadar sorumsuzca bir iştir. Aklı başında bir Müslüman asla böyle bir şey yapmaz.
İslam dininde esas olan, bu yüce dini, Hz. Peygamber’in ve Ashâbının anladığı ve anlattığı şekilde öğrenmek ve anlamaktır. Bunun için, Hz. Peygamberin vekilleri, vârisleri, halifeleri olan icazetli Sünnî âlimlere tâbi olmak gerekir.
İslam dinini müsteşriklerin (oryantalist, doğu bilimci), İbn Sebe’ partizanlarının, heves ve hevalarına tâbi olanların anlattıkları şekilde anlamaya çalışanlar, hiç şüphe yok ki, çok yanlış bir yoldadırlar. Bir müsteşrik düşünelim: Mükemmel Arapça biliyor, din ilimlerini öğrenmiş, Kur’an’ı ve hadisleri incelemiş; fakat iman etmemiş. Bu adam için “O İslam’ı anlamıştır” diyebilir miyiz? Hayır, o İslam’ı anlamamıştır. Anlamış olsaydı iman ederdi. Binaenaleyh hiçbir mümin, hiçbir müslim bu gibi bilginlere tâbi olamaz, dini onların anladığı ve anlattığı şekilde kabul etmez. Aksi takdirde sapıtır.
Müslümanlar paramparça olmuşlardır, bir sürü fırka, zümre ve cemaat türemiştir. Bunlar birbirleriyle çekişip durmaktadır, öyleleri vardır ki, ya dünya menfaatleri yüzünden, ya beyinsizlikleri dolayısıyla gayr-i müslimlere hizmet etmektedirler. Bu tefrika, bu parçalanmışlık ümmet birliğine büyük zarar vermektedir. Böyle bir durumda aklı başında her Müslüman gerçek din âlimlerine tâbi olur.
Sonuç
Mezhepsizlik, telfik-i mezâhip, reformculuk, diyalog ve tolerans ideolojisi, dinde yenilik ve değişim, Kur’an âyetlerini kendi kafasına göre yorumlama, hadislerin bir kısmını inkâr, diğer kısmını kendi heva ve hevesine göre tefsir etme gibi cereyanlar imana zarar verir, ebedî saadetin yolunu kapatır. Bunlardan uzak kalmalıyız. Bir Müslümanın müctehid mezhep imamlarına, iki büyük itikad imamına, müceddidlere, fukahaya, ulemaya tâbi olması, bağlanması en büyük şereftir. Bunları inkâr etmek, bunlardan kopmak, din için en büyük tehlike, tehdit ve bid’attir.
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
ercan1980' Alıntı:
Konuş seyfo! Ama doğruyu konuş! Kıvırtma! Gerçi bu iki maddelik soruyu sana sormamıştım ama madem ki sazanlığı seviyorsun, o halde bırak boş boş eleştiri yapmayı da sorularıma (hakkıyle) cevap ver! Ben bu ilimle bu soruları sorabiliyorsam, sen de kendi ilmine göre cevaplandır bakalım! Madem ilim yarıştırmaktır arzun! Ben ona da gelirim merak etme! :D
ben ilim yarıştırmyaı sevmiyorum ilim yarıştırmak için değil uygulamak için öğrenilir bende , üstatlatım varken haddiimi bilitim olmayan ilmimle onları eleştirmem, onları zamanında sorguladım ve üstat oldğnu kabul ettim bu vakitten sorna zaman sorgulama zamanı değğil, itaat zamanıdır. sen olmayan ilminle sorgula bakalım daha nereler varıcaksın bizde ilk önce ilmi öğrenelim sonra sorgulayacak ilme sahip oluruz inşallah...
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
sayın son osmanlı kardeşim , her nekadar sinirlensenizde olabildiğince sakin yazılar yazmalısınız, lütfen hakarete varan konuşmalar yapmayalım , olabilidğince hoşgörülü olmak lazım.

saygılarımla..
 

sonosmanlý

New member
Katılım
7 Şub 2006
Mesajlar
54
Tepkime puanı
2
Puanları
0
seyfullah putkıran' Alıntı:
sayın son osmanlı kardeşim , her nekadar sinirlensenizde olabildiğince sakin yazılar yazmalısınız, lütfen hakarete varan konuşmalar yapmayalım , olabilidğince hoşgörülü olmak lazım.

saygılarımla..


haklısınız muhterem kardeşim.
her yazdığım yazıda inceden inceye delil vermem rağmen anlayamayan kıt akıllılar benide bazen öfkelendiriyor. bizler nefsine eksik hükmeden insanlarız. buna rağmen dikkat etmek zorundayız. bir anlık öfkeden kaynaklanan fevri bir sertlik idi,inşallah tekarı olmayacak. nezdinizde aklı selim bütün kardeşlerimden özür dilerim...
 

muhammedican

New member
Katılım
1 Nis 2006
Mesajlar
15
Tepkime puanı
0
Puanları
0
iki meal alıp, kafirlere inen ayetleri mü'minlere uygulamaya, Alah'ın ayetlerini insanları dinden çıkartmak ve nefislerini tatmin etmek için kullanmaya alışmışsınız siz muvahhid. Ercan1980 ve senin üslubun nebevi ahlaktan çok uzak...

İlminiz nedir, sizin ilminizi kuran nesli org gibi net siteleri mi oluşturuyor. siz de itham ettiğiniz tarikat ehli gibi beyninizi oralara mı kiraya verdiniz. Hani tasavvuf ehlini hep itham edersiniz ya... Sahi siz necisiniz. İlimde bu kadar iddialı olmanıza sebeb nedir... Kur'anı anlama ve yorumlama yetkisini nefsinize verdiğinize kadar neden alimlere vermiyorsunuz. Sahabeye bile layık görmüğyorsunuz...

Şimdi sen çok iyi anlıyorsun iki bilgi kırıntınla yada eline bir meal almakla da islam büyükleri alimler anlamıyorlar öyle mi... birde Rafiziler gibi sağ sola saldırıyor dinden çıkartıyorsıunız milleti...

Arkadaşlar Hazreti aliye saldıran nasipsiz ilim özürlüsü rafizilerde şu ayeti söylüyorlardı.
Allah'ın indirdikleri ile hükmetmeyenler kafirlerin ta kendileridir.

işte bu ayeti onlarda söylüyor ve Allah resulünün (sav) gözünün nuru ali kerremallahu vecheyi hakem olayından dolayı küffürle itham ediyorlardı. İşte bu muvahhid ve kafadaşı ercan da onlardan, aynen onların anlayışında kör ve bir o kadar anlayışsızca yaklaşıyorlar olaylara.

onlarda aynen bu kafadandı. ne mi oldu. Allah resülünün biricik damadı hz hüseyinin babası haz. Ali efendimizi şehid etti beyinsizler. Tıpkı ercanın milleti öldürmesinde olduğu gibi.

Kim iman ehlini öldürmek isterki... Hele haklarında hiç biğr şey bilmediği alimleri... Bana nesliorgdan alıntı yapma. sana göre onlar delil. sen onlara beynini kiralamışsın. araştırsaydın, durumun bundan farklı olduğunu görürdün. Muhyiddin ibni arabi hazretleri hakkında şeriaatte güneştir, yahudiler onları kötülemek için kitaplarına sokuşturma yapmışlardır diye alimlerin sözleri var. Sizde o yahudilere hizmet eden, onların anlaşılmasını istediği gibi anlayan ucuz beyinliler olmazmısınız bu şekilde araştırmadan saldırırsanız.... İnsafsızlığı bir kenara bırakın ve tabii olmayı ittiba ilmini edinmek için uğraşın.
Uslübünüzda ne tasniften ne de ölçüeden bir eser var... sadece alıpğ kopyalıyorsunuz. o ayetleri sağ sola kopyalamakla değil yaşamakla kurtulabilirsiniz.. vesselam..
yazık yani üzülüyorum size....
 

muhammedican

New member
Katılım
1 Nis 2006
Mesajlar
15
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Siz kimsiniz? Rafiziden öte nesiniz_?

Siz kimsiniz? Rafiziden öte nesiniz_?

................
 

ercan1980

New member
Katılım
15 Ara 2005
Mesajlar
186
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Web sitesi
www.kurandini.net.tc
muhammedican' Alıntı:
onlarda aynen bu kafadandı. ne mi oldu. Allah resülünün biricik damadı hz hüseyinin babası haz. Ali efendimizi şehid etti beyinsizler. Tıpkı ercanın milleti öldürmesinde olduğu gibi. ....

Sen ne saçmalıyorsun Allah aşkına?

muhammedican' Alıntı:
... Bana nesliorgdan alıntı yapma. sana göre onlar delil. sen onlara beynini kiralamışsın. araştırsaydın, durumun bundan farklı olduğunu görürdün. ....

Aynı şey senin için de geçerli! Nedeni ise nesliorg'daki maceramı bilmiyorsun-sıkılıyorsun! Dediğin gibi beynimi oraya kiralamış olsaydım, o forum yönetiminin hristiyanlara arka çıkmalarına ve sempati duymalarına karşı takındığım tavır yüzünden beni banlamazlardı. Hakkında bilgin olmayan ardına düşme!

Merak ediyorsan yazılarım burda: www.kurandini.net.tc

Benim sizler gibi el etek öptüğüm şeyhlerim yok! Kuran'ı anlamada (size göre) tek eksiğim bu! Varsın olsun! Kuran anlayana apaçık değil mi? Onlarca ayette sorulur bu akledenlere "apaçık bir kitaptır bu - akletmezmisin" diye! Yani daha ne diyim? Anlayana sivrisinek saz olmamalı (yani bununla yetinmemelisin).

Gerek muvahhid kardeş olsun, gerekse diğer Kuran talebelerinin tek bir amacı var, hakkı batıldan ayırmak! Ve bunu da sizin şeyhleriniz ve onları besleyen yahudiler gibi ücretli de yapmıyorlar. Sadece Allah rızası için! Allah yolunda ölümü dahi göze almıştır Kuran talebeleri! Dolayısıyle emri Allah'tan alırlar, sakallı ve maaşlılardan değil!

Siz ehl-i mezheb-i şirkiyye fırkası mensublarına yeteri kadar delil getirildi. Gören gözler tevbeyi seçiyor. Çünkü Allah bağışlaması bol olandır. Halâ şeyhlerine yalakalık yapmayı yeğleyenler de sunduğumuz delillere karşı set germeye çalışıyorlar. Ama Allah dileseydi bunu yapamazlardı. Sonunda tüm kararlar O'na aittir. Aramızda ayrılığa düştüğümüz konularda hükmü O verecek!
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
60
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Sevgi deger dostlar,uzun süredir sadece okumakla yetinmeye calistim birde dünyevi isler yüzünden cok yogun calismam gerekiyordu yinede öyle iste burada sagolsun arkadaslar biz hic bir gurup,mezhep,dergah veya cemaata bagli degiliz güdümlü degiliz(hatta bu arkadaslarla sahsi bir tanisikligimiz bile yok) dedikce bizi bir seylere benzetiyorlar en sonunda Rafizi ettiler,en azindan ben öyle anladim.Önce ben her seyim(ehli sünnet,ehli siia,harici alevi,mezhepsiz,vahabi vs.) tagutsuz olarak yani Libasim yok her gurup ve her cesit insanlarin icine girerim konusurum(Isimin mahiyetide onu gerektiriyor).

“Bilmediğin şeyin peşine düşme; göz, gönül, kulak bundan sorumludur.”(17/36)diyen bir Kur'an’ın varlığına rağmen yüzyıllardır insanlar düşünmeden, soru sormadan, üretmeden, karşı çıkmadan, her türlü buyurgana hep evet diyerek yaşayageldiler. Ve ne Kur'an ayetlerine,ne kendi bedenlerindeki ayetlere, ne de yeryüzündeki ve gökyüzündeki ayetlere bakmadan, onları dikkate almadan, belki de hiç akıl etmeden yaşayageldiler.

Kur'an vahyi, Resul’u “çarşılarda gezen yiyip içen”herkes gibi olan, kutsal bir yanı bulunmayan bir insan olarak tanımlarken, Resul’e Kur'an dışında vahiy geldiğini iddia eden anlayış, onu bir melek konumuna çıkarıp kutsarken, aynı zamanda her şeyinin vahyin yönlendirmesi ve kontrolünde olması hasebiyle, onu iradesiz bir robot konumuna indirgediklerinin de farkında değiller. Bugün bile Resul’e ait olduğu iddia edilen(azıcık düşünülse böyle bir şeyin imkansızlığı hemen anlaşılıverecek iken) bir tek kılı görmek için insanların birbirini telef edercesine, birbirlerini ezmeye çalıştıklarına şahit olmak, bu kutsallığın hangi boyutlarda olduğunu gözler önüne sermektedir.

Kur'an, Resul’e itaati, getirdiği vahiy ile ilgili konularla (veya salt vahiy ile) sınırlarken, her sözü vahiy olan resul anlayışı bizzat Resul’un kendisinin vahiy olarak veya insan üstü bir varlık olarak algılanmasına neden oldu. Bu bağlamda onun her sözü, davranışı, iması, hatta susması bir vahiy olarak algılanıp mutlak itaati gerektirdi. Yalnız tüm bunlar Resul’un sağlığında değil ölümünden yaklaşık yüz yıl sonra böyle anlaşılır oldu.
O, çevresindeki insanların bir dostu, bir arkadaşı, bir sırdaşı, Fatma’nın babası, Hasan ve Hüseyin’ in dedesi, Hatice, Aişe, Hafsa, Zeynep ve diğerlerinin kocası idi. Savaşta komutan, sivil hayatta bir başöğretmen ve adil bir yöneticiydi. İnsanlar onunla konuşur, tartışır, zaman zaman kendi fikirlerinin doğru olduğunu açıkça yüzüne karşı söylerlerdi. O, bunların hiç birinden alınmaz, tüm bunlara rağmen onları ilgilendiren her konuda onlarla istişare ederdi. Ancak vahiy algılaması değiştikten sonra bu anlayışlar da buharlaştı; O, her sözü, her eylemi bir ayet olan, melek veya ilah bir resule dönüştü. Artık O. parmaklarından pınarlar fışkıran, bir işareti ile ayı ikiye ayıran, dağların arkasında olanı gördüğü gibi geleceği de görüp bilen, insan üstü bir varlıktı. Ancak kendi sağlığında böyle olduğuna, bunları yaptığına dair hiçbir arkadaşının şahitliği olmadığı gibi, savaşlarda yaralandığı, bazı kereler mağlup olduğu herkesin şahit olduğu bir durumdu. Hatta eşine atılan iftira karşısında konuyu aydınlatan bir ayet gelinceye kadar aylaca susmak zorunda kalmıştı.
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
60
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Vahyin sıradanlaşması, hem Resulün, hem de dinin olması gerektiğinden çok farklı bir şekilde anlaşılmasına neden oldu. Her şey doğallığını yitirip, kutsallık perdesi altında, totaliter ve dünyacı bir anlayışa dönüştü.

Oysa Kur'an nazil olduğunda, bireyleri, putların, tağutların, liderlerin, tabuların tasallutundan kurtararak onları özgürleştirmişti. Onlara atalarının dinlerin yanlış olabileceğini ve yanlışta ısrarın insanı köleleştireceğini öğretmişti. Soru sormanın, araştırmanın, araştırma sonucunda bulduğunda ısrarın, vefalı olmanın, fedakar olmanın, paylaşmanın gerçekliğini kavratmıştı. Ancak sonra her şey çığırından çıktı. Paylaşmak değil, üstüste yığmak, vefa değil inkar, fedakarlık değil ezmek esas alındı.

Peki, ne olmuştu da bunlar olmuştu? Ne olmuştu da Kur'an’dan başka vahiy kabul etmeyen veya vahiy denince aklına sadece ilahi kelam gelen insanların çocukları, torunları Resul’un her sözünü vahiy olarak algılamaya başlamışlardı. Hatta adına “veli”,”şeyh” denilen insanların bile sıradan bir dost gibi Allah ile konuştuğuna inanılır olmuştu. Vahiy algılamasındaki bu sapmanın kaynağı neydi? Bu insanları, kimler, yaşadıkları hangi olaylar bu kadar çok değiştirmişti? Babaları, dedeleri her şeyi “ne”,”nasıl”,”niçin”,”kim”,”kimden”,”niye”,”nereden” gibi sorularla anlamaya çalışırken, oğullar ve torunlar bunları, bir suç ve günahmış gibi, niçin ağızlarına almaya korkar olmuşlar, hatta zihinlerinden bile geçirmez duruma gelmişlerdi.? Ne olmuştu da böyle olmuştu?

Resul, “Bana vahyediliyor” derken, vahyedilen şey olarak neyi kastediyordu. Bu vahyedilenler, Kur'an ayetleri miydi, yoksa Kur'an’ın dışında başka bir şey miydi? “Bana vahyediliyor” anlamındaki ayetlere bir göz atıldığında gerçekten Kur’anî bilgisi olan birisinin bu ifadeleri, “benim günlük hayatımda konuştuğum veya yaptığım şeylerin bir kısmı veya tamamı bu vahiylerdir” anlamında olduğunu söyleyebilirler mi?

Onlar tartışırlarken Mele-i Ala'daki bu olanlar hakkında bir bilgim yoktu. Bana sadece vahyolunuyor; doğrusu ben ancak apaçık bir uyarıcıyım” (38/69-70)

De ki: «Ben Peygamberlerin ilki değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben ancak bana vahyedilene tabi oluyorum. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım” (46/9)

De ki: «Şahitlik yönünden hangi şey daha büyüktür?». De ki: «Allah, benimle sizin aranızda şahittir ve bana bu Kur'ân vahyolundu ki, onunla hem sizi, hem de sizden sonra kendisine ulaşan herkesi uyarayım. Allah'la beraber başka ilâhlar olduğuna siz gerçekten şahitlik eder misiniz?» De ki: «Ben buna şahitlik etmem». «O, ancak ve ancak bir tek ilâhtır ve gerçekten ben, sizin ortak tuttuğunuz şeylerden uzağım» de”(6/19).

De ki: «Ben de ancak sizin gibi bir insanım; ancak bana tanrınızın tek bir Tanrı olduğu vahyolunuyor. Rabbine kavuşmayı uman kimse yararlı iş işlesin ve Rabbine kullukta hiç ortak koşmasın.» (18/10), 41/6
Ey insanlar! işte rabbınızdan size hak geldi, artık hidayeti kabul eden kendi nefsi için kabul etmiş olur, sapkınlık eden de kendi aleyhine sapmış olur: ve ben sizin üzerinize vekil değilim, de. Sana ne vahyolunursa ona uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret; hakimlerin en hayırlısı O'dur!” (10/108-109).

De ki: «Eğer ben yanılırsam, yalnız kendi adıma yanılırım. Ve eğer hidayeti bulmuşsam, bilinmeli ki Rabbimin bana vahiy vermesiyledir. Çünkü O, yakındır, işitir, işittirir.»(34/50).

Muhakkak biz, Nuh'a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyûb'a, Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a da vahyettik. Davud'a da Zebur'u verdik. Daha önce sana anlattığımız peygamberlerle, anlatmadığımız başka peygamberlere de (vahyettik). Ve Allah Musa ile de konuştu. Bunlar artık insanların peygamberlerden sonra Allah'a karşı ileri sürecekleri bir özürleri olmasın diye, hep rahmet müjdecileri ve azap habercileri olarak gönderilmiş peygamberlerdir. Allah, daima güçlüdür, hikmet sahibidir.” (4/163-165).

Onlara bir ayet getirmediğin zaman, «Sen bir tane yapsaydın ya» derler. De ki: «Ben ancak Rabbim tarafından bana vahyolunana uyarım. Bu (Kitap) inanan millete Rabbinizden açık belgeler, yol gösterme ve rahmettir.» (7/203) Ayrıca,10/15, 11/12, 21/108


Not;bu yazilar "Vahiy Savunmasi" isimli kitabtan alintidir.
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
ercan1980' Alıntı:
Sonunda tüm kararlar O'na aittir. Aramızda ayrılığa düştüğümüz konularda hükmü O verecek!
amenna , o gün geldiğinde sırat-ı mustakimde olmayanların vay haline!!!


her mantıkta insan var daha evvelde beyniyle hareket ettiğini söyliyen insanlarla karşılaşmıştık onlarda bize şunu söylediler;
kuran Efendimizin vefatından sonra toplandı dediler , bu yüzden o toplamdığı için ben kurana tam doğruluğuna inanmam demişlerdi, işte onların mantığıda onlara bunu söyledi onlar mantıklarınca dedilerki kuran-ı kitep haline getiren de bir insandır ne malum incil gib olmadığı , ve hangi ayet verildiyse kişiler inanmadı buda ekleme olabilir dendi çünkü bu itabı toplanatan allah resulu değildi dendi, yani kardeşlerim herkez bir mantık peşinden tutumuş gidiyorda bu mantık ne hikmetse şeytanın peşinden gidiyor..bu hataya düşülmemeli kime göre ? neye göre mantık? herkes kendine bir yol çizmiş ama kimse düünmüyor sırat-ı mustakim hangisi?

saygılarımla...
 

ercan1980

New member
Katılım
15 Ara 2005
Mesajlar
186
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Web sitesi
www.kurandini.net.tc
metin mete' Alıntı:
Sevgi deger dostlar,uzun süredir sadece okumakla yetinmeye calistim birde dünyevi isler yüzünden cok yogun calismam gerekiyordu yinede öyle iste burada sagolsun arkadaslar biz hic bir gurup,mezhep,dergah veya cemaata bagli degiliz güdümlü degiliz(hatta bu arkadaslarla sahsi bir tanisikligimiz bile yok) dedikce bizi bir seylere benzetiyorlar en sonunda Rafizi ettiler,en azindan ben öyle anladim.Önce ben her seyim(ehli sünnet,ehli siia,harici alevi,mezhepsiz,vahabi vs.) tagutsuz olarak yani Libasim yok her gurup ve her cesit insanlarin icine girerim konusurum(Isimin mahiyetide onu gerektiriyor).

“Bilmediğin şeyin peşine düşme; göz, gönül, kulak bundan sorumludur.”(17/36)diyen bir Kur'an’ın varlığına rağmen yüzyıllardır insanlar düşünmeden, soru sormadan, üretmeden, karşı çıkmadan, her türlü buyurgana hep evet diyerek yaşayageldiler. Ve ne Kur'an ayetlerine,ne kendi bedenlerindeki ayetlere, ne de yeryüzündeki ve gökyüzündeki ayetlere bakmadan, onları dikkate almadan, belki de hiç akıl etmeden yaşayageldiler.

Kur'an vahyi, Resul’u “çarşılarda gezen yiyip içen”herkes gibi olan, kutsal bir yanı bulunmayan bir insan olarak tanımlarken, Resul’e Kur'an dışında vahiy geldiğini iddia eden anlayış, onu bir melek konumuna çıkarıp kutsarken, aynı zamanda her şeyinin vahyin yönlendirmesi ve kontrolünde olması hasebiyle, onu iradesiz bir robot konumuna indirgediklerinin de farkında değiller. Bugün bile Resul’e ait olduğu iddia edilen(azıcık düşünülse böyle bir şeyin imkansızlığı hemen anlaşılıverecek iken) bir tek kılı görmek için insanların birbirini telef edercesine, birbirlerini ezmeye çalıştıklarına şahit olmak, bu kutsallığın hangi boyutlarda olduğunu gözler önüne sermektedir.

Kur'an, Resul’e itaati, getirdiği vahiy ile ilgili konularla (veya salt vahiy ile) sınırlarken, her sözü vahiy olan resul anlayışı bizzat Resul’un kendisinin vahiy olarak veya insan üstü bir varlık olarak algılanmasına neden oldu. Bu bağlamda onun her sözü, davranışı, iması, hatta susması bir vahiy olarak algılanıp mutlak itaati gerektirdi. Yalnız tüm bunlar Resul’un sağlığında değil ölümünden yaklaşık yüz yıl sonra böyle anlaşılır oldu.
...

Doğru söze ne hacet! Bunca (Kuran-î) delile koyu yahudi olsaydım da direnemezdim! Ama malesef yahudi yandaşlarımız olan sözde müslümanlarımız halâ diretiyorlar. Onlar asıl yahudilerden de daha yahudiler! :(

Bir dostum şöyle demişti "onlar mühürlü bilmiyor musun?". Biliyorum ve diliyorum ki Rabbim onların gerçeği görmelerinde yardımcı olsun! Keşke kendileri de bunu diliyor olsalardı! :(
 

milwaukee

New member
Katılım
12 Şub 2006
Mesajlar
222
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
11. De ki: “Şüphesiz bana, dini Allah’a has kılarak O’na ibadet etmem emredildi.”

12. “Bana, müslümanların ilki olmam da emredildi.”

13. De ki: “Eğer ben Rabbime isyan edersem, şüphesiz büyük bir günün azabından korkarım.”

14. De ki: “Ben dinimi Allah’a has kılarak sadece O’na ibadet ediyorum.” ZMR
50. De ki: “Ben size, ‘Allah’ın hazineleri benim yanımdadır’ demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size ‘Ben bir meleğim’ de demiyorum. Ben sadece, bana gönderilen vahye uyuyorum.” De ki: “Görmeyenle gören bir olur mu? Siz hiç düşünmez misiniz?”

51. Kendileri için Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir şefaatçi bulunmaksızın, Rab’lerinin huzurunda toplanmaktan korkanları, Allah’a karşı gelmekten sakınsınlar diye, onunla (Kur’an ile) uyar
ENAM
 

sonosmanlý

New member
Katılım
7 Şub 2006
Mesajlar
54
Tepkime puanı
2
Puanları
0
ercan1980' Alıntı:
Verecek makul bir cevabınız yok ise susun da sizi adam bellesinler! Karşınızdakilerini aşağılamak ve küfretmekten başka şeyler de yapabilmelisiniz! Ama o mezheb-î kafalarınız küfre çalışır! Burda da bol sizin gibilerden! Yapabildiğiniz tek şey karşınızdaki aşağılamak/sövmek! Delil getirin eğer doğru sözlüler iseniz!!!

sana "yuh" demekten başka bi söz bulamıyorum...

kuzum senin gözünde makul cevap nedir???

senin anlama kabiliyetin varmı?

senin anlama iraden varmı?

senin beynin makina olmaktan, robot olmaktan öteye geçermi hiç?

sen kur'anı kerimi yüzünden orjinal yazımıyla hiç okuyup anladınmı?

anlamaya çalıştınmı?

sen neyi savunduğunu, neden savunduğunu biliyormusun?

biz bu konuyu ne maksatla açtık ve bu konuda başlığıında yazan konuların dışında fikir beyan etmemeye gayret ettik.

maşallah barut fıçısından beter durumdasınız ve hadiseye balıklama dalış yaptınız. konu başlığının işaret ettiği konularda tek bir fikir bile beyan etmediniz, çünki bu konularda hoş ve boşsunuz. çünki siz tıpkı "muhammedican" kardeşimin söylediği gibi beyninizi kiraya vermişsiniz, kiracılarınız neyi kurarsa onu zikrediyorsunuz. burada konuşulan konunun ne olduğundanda haberiniz yok. şu yazılarda kaç kere söyledim; kenarda köşede dolaşma merkeze gel dedim ama heyhat ki anlama kaabiliyeti nerede... biz mersindeyiz siz neredesiniz? kankiniz namı "muvahhid" (kendisi ehli sünnet düşmanı) enazından başkasından aldığını satarken bütün acemiliğine, bütün açık vermelerine, anlayamamasına rağmen konu ile ilgili fikir beyan etti.

sen neyin mücadelesini verdiğini biliyormusun?

sen kendini adam belleyebildinmi allah aşkına? madem konu başlığı hakkında bilgin yok, yada araştırma ihtiyacını hissetmedin, sen bisusda seni biraz olsun adam belleyelim, çizgin olduğunu falan zannedelim. yaw sen kendin kendi çizgisinden bii haber bi adamsın be kuzum...

bak bi başka papatya daha konuya hasıl oldu namı metin mete imiş, önce reklamını yaptı adam, (konu başlığına bakmadan, konuyu kavrayamadan) ardındanda bi kitaptan iyi veya kötü bi kaç cümleyi aldı ve buraya yapıştırdı. hatta eminimki o yazıyı da okudu ama ne anlama geldiğini düşünemedi , sadece okudu kendi fikirlerini ihtiva ettiğini zannetti, ve aldı buraya yapıştırdı; ve bu yazının vahyi sıradanlaştırdığının ne anlama geldiğini, peygamberi sıradan bir insan gibi görmenin ne menem bir küfür ve şirk olduğunu anlayamadı. halbuki bu günlerde sosyete hocaları tamda bu konularda bu fikirleri beyan ederken bunu yaptı. oda her ne kadar senin gibi papatya müslümanlarından olsada garibim bi gayret sarfetti.

sense şu son sayfalara kadar oldukça seviyeli hitap etmeme, mümkün olduğunca sade ve diplomatik bir dille cevap yazmama, karınca kararınca edebii(burada edebi den kasıt edebiyatımızda var olan benzetme ve betimlemer kastedilmiştir-şimdi sen bunuda tersten anlarsın-)bir dil kullanmama rağmen sabır sınırlarını aştın,önüne geleni tekfir ettin,kendini ve avanenide bu sayede zımnen cennete koydun, yetmedide bizi küfürbaz ilan ettin, hadi bizi ilan ettin az geldi bütün müslümanlarıda aynı kefeye koydun.

yahu senden çok bi şey istemiyorum;(insan hata yapar eksik olabilir, bende bi çok eksiğimle beraber bu hayatı yaşıyorum ama bi adam hem kel hem fodul olmaz) seni adam zannetmek istiyorum. sadece bu kadar. at sineği gibi gördüğün her mabade yanaşıp yapışmak ve yalanmak zorundamısın?sen hiç kendin olmazmısın?

bu kadar lakırtıdan sonra sana bi kere daha "YUH" demekten gayrı söz bulamıyorum...
 

sonosmanlý

New member
Katılım
7 Şub 2006
Mesajlar
54
Tepkime puanı
2
Puanları
0
yahu sizin haliniz ilimle irfanlar uğraşanlar için ne kadar komik oluyor farkında değilsiniz.

verdiğiniz ayetlerin meallerinde çeviriyi yapanlar tevile başvurmuş, ama siz bu konuların ne olduğu konusunda hamut olduğunuzdan anlayamamışsınız ve hatta bi çok mealdeki yorumnlarıda anlayamamışsınız.

işte kendi içinde tuzağa düşen adamların hali budur.

yazık çok yazık.
gün olurda az biraz öğrenmeye gayret ederseniz ne menem bir çukurda olduğunuz anlar kendi halinize gülersiniz. yazık size, çok yazık.
ebu cehille aynı kefede gidiyorsunuz,o;cehaletin babası idi siz çocuklarısınız...
 

milwaukee

New member
Katılım
12 Şub 2006
Mesajlar
222
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
SENIN NEREN EHLI SUNNET BE MUSRIK.CAHILLIGINDEN UTANMADAN BIR DE BANA CAHIL DIYE LAF ATMIS.SUNU SOYLEYEYEIM BASKA KITAPLARDAN AKTARMA YAPMAKTAN BASKA BIRSEY BILMEYEN TEVHID DUSMANI SON OSMANLI ERCANDA BENDE SENDEN BIN KAT FAZLA BILIRIZ.O KADAR CAHILSINKI BUHARIDEKI HADISLERI IBNI TEYMIYYENIN SAPIKLIGI YAZARAK HASA PEYGAMBERI SAPIK ILAN ETMISSIN DAHA BIRDE UTANMADAN YAZIYON.
GIT BIRAZ OKU SONRA GEL BOYLE LAMBUR LUMBUR ATLAMA OLAYA.
BIZ TEVHIDI SAVUNUYORUZ SIZ ISE SIRKI KUFURU ELBETTE BIZ KAZANACAGIZ.
34- Kuşkusuz korunanlar için de, Rableri katında nimetleri bol bahçeler vardır.

35- Öyle ya, teslimiyet gösterenleri suçlular gibi tutar mıyız hiç?

36- Neyiniz var, nasıl hüküm veriyorsunuz?

37- Yoksa size ait bir kitap var da onda mı okuyorsunuz?

38- O kitapta, "beğendiğiniz her şey sizindir" diye mi yazılı?

39- Yoksa, "ne hükmederseniz mutlaka sizindir" diye sizin lehinize olarak tarafımızdan verilmiş, kıyamet gününe kadar geçerli kesin sözler mi var?

EVET NYE HUKMEDERSENIZ O SIZINMI OLACAK.
BIRDE BIZE YUH DEMIS CEHALETIN BABASI
YUH OLSUN SANA VE ALLAHTAN BASKA TAPTIKLARINA.
 

milwaukee

New member
Katılım
12 Şub 2006
Mesajlar
222
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Ebu Cehil Senin Atan Musrik Osmanli.ilk Once Mumin Ol Sonra Gel.putlarini Savunma Burada.cahil Sapik.ilk Once Biraz Ilim Ogren Sonra Gel Gelenekci Sapik.
 

sonosmanlý

New member
Katılım
7 Şub 2006
Mesajlar
54
Tepkime puanı
2
Puanları
0
zeka seviyesi düşük olan insanların fikir ktlığı çekmesi mukadderdir.
her yazdığım yazıda merkeze gel dediğim halde hala müslümanım diyenleri tekfir eden gafil vede cahil adama ne desem fayda etmeyecek. zira küfre ve cehalete programlanmış,daha öteye geçebilecek kadar ilme,mantığa,ve iz'ana sahip değil.


değerli kardeşlerim.
bildiğiniz üzere teymiyyecilik ve vehhabilik babından başlamış olmak üzere genel anlamda ehli sünnetten sapan,islam alemine fitne sokan, eshaba dil uzatan,müslümanları tekfir eden sapık zihniyyetleri ifşa etme gayesiyle bu yazıları yazıyoruz.

bazen salt kendi dağarcığımızda olan (tam olmamakla beraber, bahsettiğimiz sapık zümrenin tezgahına düşmeyecek kadar var olan) bilgilerimizi, bazende bizden daha iyi bildiğine inandığımız ehli sünnet hocalarımızın yazılarını ilmi edep içerisinde nakletmeye ve bu sebeple onlarıda buradan anmış olmaya gayret ediyoruz. Evvelce yazdığımız üzere küfre giden, mürtedliğin ilk basmağı mezhepsizliktir. işte bunu bir değerli(daha öncede alıntıladığımız EBUBEKİR SİFİL) hocaefendi bakın nasıl izeh etmiş;



Mezhepsizlik Niçin Dinsizliğin Köprüsüdür?

Bismillahirrahmanirrahim

Bilindiği gibi “Mezhepsizlik Dinsizliğin Köprüsüdür” sözü, yirminci yüzyılın yetiştirdiği en büyük alimlerden ve son Osmanlı Şeyhülislam vekillerinden biri olan merhum Muhammed Zaid el-Kevseri’ye aittir ve merhumun “Mülakat” adlı eserinde yer alan makalelerden birisinin başlığıdır.(1) Bu hikmetli söz, bahse konu makale neşredildikten sonra adeta darb-ı mesel haline gelmiş ve dilden yayılmıştır.

Bu yazıda, bu sözün ne anlama geldiği ve İslam Dünyası’nın yaşadığı ilmi ve fikri tecrübeye ne ölçüde denk düştüğü gibi hususları irdelemeye çalışacağız.

Öncelikle bu başlıkta geçen iki kavramın, “mezhepsizlik” ve “dinsizlik” kavramlarının nasıl anlaşılması gerektiği üzerinde duralım.

Buradaki “mezhepsizlik”, hem hiçbir mezhebi tanımamayı, hem de klasik tabiriyle “telfik”i, yani mezheplerin hükümleri arasından bir derleme ve seçme yaparak karma bir mezhep oluşturmayı anlatmaktadır. Zira her birinin ayrı bir usûl ve metodu olan mezheplerden hiçbirisini tanımamakla, aralarındaki ihtilafları ve bunların sebeplerini görmezden gelerek bu metot ve usûller doğrultusunda konmuş olan hükümleri birleştirmek arasında netice olarak hiçbir fark yoktur. Çünkü neticede her iki davranış şekli de, belli bir metodu iltizam etmeme noktasında buluşmaktadır.

Başlıktaki cümlede yer alan “dinsizlik” ise, hiçbir dini tanımamaktan ziyade, dinler arasında herhangi bir fark gözetmemek ve muhtelif dinlere mensup aynı kategoride değerlendirmek anlamına gelmektedir.

Mezhepsizlik niçin dinsizliğin köprüsüdür?

Bilindiği gibi İslam Dünyası’nda başgösteren -ve genellikle Cemaleddin Efgani ile başlatılan- “yenilikçi” hareketin en önemli taleplerinden birisi belki de birincisi, Müçtehit İmamlar’ın içtihatlarının artık eskidiği, miadını doldurduğu ve bugünün meselelerine çözüm getirmekten uzak kaldığı gerekçesiyle yeni içtihatlar yapılmasıdır. İslam Hukuku’nun (Fıkıh) modernize edilmesi ve çağa uydurulması için, içtihat mekanizmasınının temel unsurları ve belirleyicileri olan Kitpa, Sünnet, İcma ve Kıyas’ın yeniden gözden geçirilmesi ve akılcı bir bakış açısıyla yeni yorumlara ve fonksiyonlara kavuşturulması şeklinde başlayan bu hareket, geçen zaman içinde muhtelif veçhelere büründü ve farklı yönelişlere teşne oldu.

Her ne kadar yenilikçilerin muhtelif konularda birbiriyle bağdaşmayan çeşitli görüşleri ve bu görüşler etrafında -taraftarları ve karşıtları arasında- cereyan eden tartışmalar konumuzla yakından ilişkili ise de, bu yazının amacı bu ayrıntıya girmek olmadığından, burada sadece yukarıdaki kuşbakışı tesbite şu noktayı eklemekle yetineceğiz: Az önce “yenilikçi” hareket şeklinde ifade ettiğimiz reformist/ modernist yaklaşımın talepleri ve teklifleri elbette Fıkıh ve İçtihat sahalarına münhasır değildi. Bu hareketin boyutlarının kaçınılmaz olarak Akait alanına da uzandığını müşahade etmekteyiz.

Nitekim Cemaleddin Efgani’den başlayarak Fazlür Rahman’a ve oradan da günümüz Türkiye’sindeki bazı isimlere uzanan “ibrahimi dinlerin diyaloğu” söylemi, (kimi zaman bu dinlerin esasta bir olduğu, kimi zaman da Ehl-i Kitab’ın da cennete gideceği şeklindeki iddialarla) reformist/modernist çevrelerin üzerinde ısrarla durdukları bir tez olarak canlılığını muhafaza etmektedir.(2)

Her ne kadar meselenin bu boyutu konumuz ile yakından ilişkili değilmiş gibi görünse de, bu yazının başlığı, bu boyutu da ilgi alanımız içine sokmaktadır. Zaten aşağıda izleyeceğimiz 4 merhalenin sonuncusu üzerinde dururken bu nokta kendiliğinden tebellür edecektir...

Evet, reformist/modernist çevrelerin talepleri “yeni içtihatlar yapılmalıdır” söylemiyle, aslında “eski” içtihatların Kur’an, Sünnet, İcma ve Kıyas hakkındaki değerlendirmelerinin geçersizliğini dile getirmiş oluyordu. Peki bu 4 asıl hakkında reformist/modernist çevrelerin yaklaşımı genel olarak nasıldır?
 
Üst Alt