Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Tevekkülün tanımı ve kazandırdıkları.

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Üçüncü söz


Bismillahirrahmanirrahim

(Rahman ve Rahim olan ALLAH ın adıyla)

Ya eyyühennasü büdu

(ey insanlar rabbinize kulluk edin).

İbadet, ne büyük bir ticaret ve saadet; Haktan ayrılmak ve zevk ve eğlenceye ve yasak şeylere düşkünlük, ne büyük bir zarar ve felaket olduğunu anlamak istersen , şu temsil olan hikâyeciğe bak, dinle...

Bir a-vakit iki asker, uzak bir şehire gitmek için emir alıyorlar. Beraber giderler; yollar ikileşene kadar. Bir adam orada bulunur, onlara der: “Şu sağdaki yol ,hiç zararı olmamakla beraber, ondan giden yolculardan , onda dokuzu büyük kar ve rahat görür. Soldaki yol ise, menfaati olmamakla beraber, on yolcusundan dokuzu zarar görür. Hem ikisi kısa, ve uzunlukta birdirler. Yalnız bir fark var ki, tertip ve düzensiz, hükümetsiz olan sol yolun yolcusu çantasız, silahsız gider. Görünüşte bir hafiflik, yalancı bir rahatlık görür. Askari bir düzen içinde bulunan sağ yolun yolcusu ise, besleyici ve faydalı temel ihtiyaçlarla dolu 4,8kg’lık bir çanta ve her düşmanı alt ve mağlup edecek 2,5 kg’lık devlete ait mükemmel bir silah taşımaya mecburdur..”
O iki asker, o anlatan adamın sözünü dinledikten sonra şu talihli asker, sağa gider. Bir 7,2 kg ağırlığı omzuna ve beline yükler. Fakat kalbi ve ruhu , binlerce kg ağırlığındaki minnet duygularından ve korkularından kurtulur. Öteki talihsiz asker ise, askerliği bırakır. Nizama itaat etmek istemez. Sola gider. Taşıması gereken ağırlıktan kurtulur. Fakat kalbi, binlerce kilogram ağırlığındaki minnet duygularının altında ve ruhu sayısız korkular altında ezilir. Hem herkese dilenci , hem her şeyden , her olaydan titrer bir biçimde gider. Nihayet varılmak istenen yere yetişir. Orada asi ve kaçak cezası görür.

Askeri nizamı seven, çanta ve silahını koruyan ve sağa giden asker ise, kimseden minnet almayarak , kimseden korkmayarak vicdan ve kalp rahatlığı ile gider. Nihayet o istenilen şehire yetişir. Orada, vazifesini güzelce yapan namuslu askere münasip bir mükafat görür.
İşte ey isyan eden nefis! Bil ki: O iki yolcudan biri: İlahi kanuna itaat eden , birisi de; asi ve nefsin istediklerine kapılan insandır. O yol ise, hayat yoludur ki: Ruhlar aleminden gelip kabirden geçer, ahirete gider,. O çanta ve silah ise ibadet ve takvâdır. İbadetin her ne kadar görünüşte bir ağırlığı olsa da manasında öyle bir rahatlığı ve hafifliği var ki, tarif edilmez. Çünkü: ibadet eden namazında der: eşhedü enla ilaheillallah ( Şahadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur.) Yani “Hâlık (Yoktan var eden) ve Rezzak
( Bütün yaratılmışların rızkını veren ve ihtiyacını karşılayan) , O’ndan başka yoktur. Zarar ve menfaat, O’nun elindedir. O hem Hakim ( Her şeyi bir maksada uygun hikmetle var eden )’dir; tesadüf bir iş yapmaz. Hem Rahim (Rahmet edici ve merhamet eyleyen)’dir; ihsanı, merhameti çoktur” diye gönülden inanan her şeyde bir rahmet hazinesinin kapısını bulur. Dua ile çalar. Hem her şeyi kendi Rabbinin emrine itaatkar ve hizmetkar görür. Rabbine sığınır. Kadere razı olup, yaradana güvenip her belaya karşı korumaya çekilir. İmanı, ona bir tam bir emniyet ve korkusuzluk verir. Evet, her hakiki güzel işler gibi cesaretin dahi kaynağı imandır, kul olduğunu bilip Allah’a itaat etmektir. Her kötülük ve günahların olduğu gibi, korkaklık ve ürkekliğin dahi kaynağı Hak ve hakikatten ayrılma ve İslamiyet’ten uzaklaşmadır. Evet, tam anlamıyla kalbi iman ve ibadet ile nurlanmış, dünyanı fani işlerinden ayrılıp Allah için ibadet eden bir adamı, dünya bomba olup patlasa , ihtimaldir ki, onu korkutmaz. Belki; her şeyin Kendisine muhtaç olduğu halde Kendisinin hiçbir şeye muhtaç olmayan Allah’ın harika bir kudreti, lezzetli bir hayret ile seyredecek. Fakat tanınmış bir akıllı olduğu söylenen kalpsiz bir günahkar filozof ise; gökte bir kuyruklu bir yıldızı görse, yerde titrer. “Acaba bu başı boş yıldız Dünyamıza çarpmasın mı?” der; evhama düşer. (Bir vakit böyle bir yıldızdan Amerika titredi. Çokça insanı gece vakti evlerini ter ettiler.)

Evet insan , sınırsız şeylere muhtaç olduğu halde; sermayesi hiç değerindedir... Hem sayısız belalara maruz kaldığı halde; iktidarı, hiç değerinde bir şey...Âdeta sermaye ve iktidarının dairesi, eli nereye yetişirse o kadardır. Fakat ümitleri, arzuları ve kaygıları ve belaları ise; dairesi, gözü hayali nereye yetişirse ve gidinceye kadar geniştir. Bu derece aciz ve zayıf, fakir ve muhtaç olan insan ruhu için ibadet etmek , kadere razı olmak, Allah tan başka ilah olmadığına inanmak ve kendini Allah’a teslim olmak; ne kadar büyük ve yüce bir kazanç, bir saadet, bir nimet ve lütuf olduğunu, bütün bütün kör olmayan görür, ve anlar. Bilindiği gibi: Zararsız yol, zararlı yola --- her ne kadar on ihtimalden bir ihtimal ile olsa---tercih edilir. Halbuki: Düşünmemiz gereken husus olan Allah’a teslim olup kulluk etme yolu, zararsız olmakla beraber ondan dokuz ihtimal ile Ahiret saadeti hazinesi yani büyük ve ebedi bir mutluluk hazinesi vardır. Zevk ve eğlence düşkünlüğü içinde Haktan ayrılma yolu ise;
----hatta Hak yolundan ayrılmış olan günahkar yolcunun itirafıyla dahi--- menfaatsiz ve faydasız olduğu halde, onda dokuz ihtimal ile ebediyen bela ve sıkıntıya düşerek harap olmanın bulunduğu; kesin ve herkesin kabul gördüğü derecede sayısız ihtisas ve bilgi sahibi insanların ve gözle görerek şahitlik olmakta mümkündür.Ve Cenab-ı Hakka yakınlıkla , yakınlıkla ve uyanık kalple iman ve Kuran hakikatlerinden zevk alanların ve perdeli olan ve görünen hislerle bilinmeyen hakikatleri, Cenab-ı Hakkın lütuf ve ihsanı ile bilen velilerin verdikleri haberlerle hakikati ve gerçeği belli olmuştur.
Kısacası: Âhiret gibi , dünya mutluluğu dahi, ibadette ve Allah’a asker olmaktır. Öyle ise, biz daima:
Elhamdülillahi âlâtta ativettevfiki
( Emirlerine itaate ve hayırlı işlerde başarıya ulaştırdığı için Allah’a hamd olsun). Ve Müslüman olduğumuza şükretmeliyiz.
 
Üst Alt