Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Peygamberimiz ve Muaz Bin Cebel

tahsiye72

New member
Katılım
6 Ağu 2006
Mesajlar
350
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
52
..

..

peygamberimiz ve neden muaz bin cebeli seçti ?sorusunu düşünmeyen yazıdada cevap bulamayan zaten idrak etmesi zor anlayamaz dalalette kalmaya devam etmekte ısrarlı demekdir
 

tahsiye72

New member
Katılım
6 Ağu 2006
Mesajlar
350
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
52
..

..

ümid kardeşimizi kırıcı konuşdum özür dilerim
 

tahsiye72

New member
Katılım
6 Ağu 2006
Mesajlar
350
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
52
...

...

2/BAKARA-120: Ve len terdâ ankel yehûdu ve len nasârâ hattâ tettebia milletehum kul inne hudâllâhi huvel hudâ ve leinitteba’te ehvâehum ba’dellezî câeke minel ilmi, mâ leke minallâhi min velîyyin ve lâ nasîr(nasîrin).
Sen onların dînine tâbî olmadıkça (uymadıkça) ne yahudiler ve ne de hristiyanlar senden (asla) razı olmazlar. De ki: “Muhakkak ki Allah’a ulaşmak (var ya) işte o, hidayettir.” Sana gelen bunca ilimden sonra eğer onların hevalarına uyarsan andolsun ki; Allah’tan sana ne bir dost ve ne de bir yardımcı olmaz.


“inne hudâllâhi huvel hudâ”

İnne: Muhakkak ki.

hudâllâh: Allah’a ulaşmaktır.

huve: İşte o.

hudâ: Hidayettir.

“Muhakkak ki, Allah’a ulaşmak, işte o hidayettir.”

Öyleyse insanların ruhlarını Allah’a ulaştırmaları hidayeti ifade ediyor.

Sevgili kardeşlerim, hidayet denilen müesseseye baktığımız zaman, çok net bir olgu görüyoruz. Hidayet, insan ruhunun Allah’a ulaşmasıdır. Allahû Tealâ diyor ki: “Biz insanlardan imamlar kıldık, emrimizle hidayete erdirsinler diye. (İnsanları hidayete erdirsinler diye). Sabrın sahibi olmaları sebebiyle ve âyetlerimize Hakk’ul yakîn seviyesinde sahip olmaları hasebiyle, yakîn hasıl etmeleri sebebiyle.”

Öyleyse Allahû Tealâ imamlar kılıyor. Her devirde bir imam mutlaka vardır. O imamlar iki ayrı hüviyet arz ederler.

1- Bu imam nebîdir. Peygamber Efendimiz (S.A.V) gibi. O, Allahû Tealâ’nın söylediği nebîlerin, nebî imamların sonuncusudur. Burada Allahû Tealâ’nın imamlar kılması, huzur namazının imamlarıdır.
(Allahû Tealâ’nın katında, huzur namazı diye bir namaz kılınır sevgili kardeşlerim. Huzur namazının imamı daima nebîlerdendir. Eğer bir nebî yani bir peygamber hayatta ise mutlaka o, huzur namazının imamlığını deruhte etmiştir. Uhdesinde huzur namazının imamlığı vardır. Allah onu, asaleten huzur namazının imamlığına tayin eder. Allah’ın huzurunda her gün 7 vakit namaz kılınır. Bu kılınan namazda, binlerce kişi namaz kılar.)

Sevgili kardeşlerim, bu namazın adı huzur namazıdır. Allah’ın huzurunda kılınan bir namazdır. İşte bu namazın aslî imamı, mutlak olarak peygamberdir.

2- Ama biliyorsunuz ki; peygamberler arasında fetret devirleri vardır. Yani peygamberlerin olmadığı, yaşamadığı devirler. İşte o peygamberlerin olmadığı, yaşamadığı devirlerde, Allahû Tealâ farklı bir durum husule getiriyor. Gene oraya, huzur namazının imamlığına imam tayin ediyor. Ama bu imam, nebî (peygamber) değil, kavim resûllerinden, peygamber olmayan resûllerden birisidir. Fetret devirlerinde, peygamberlerin olmadığı dönemlerde, Allahû Tealâ nebî olmayan resûllerden, velî resûllerden birisini vazifeli kılıyor.

Risalet müessesesine baktığımız zaman bütün devirlerde, bütün kavimlerde resûllerin yaşadığını görüyoruz. Bütün devirlerde ve bütün kavimlerde, mutlaka onların lisanı ile konuşan bir velî resûl mutlak olarak mevcuttur. Allahû Tealâ buyuruyor ki:

23/MU'MİNUN-44: Summe erselnâ rusulenâ tetrâ, kullemâ câe ummeten resûluhâ kezzebûhu fe etbâ’nâ ba’dahum ba’dan ve cealnâhum ehâdîs(ehâdîse), fe bu’den li kavmin lâ yu’minûn(yu’minûne).
Sonra Biz, resûllerimizi ardarda (arası kesilmeksizin) gönderdik. Her ümmete resûlü geldiği zaman, her defasında onu yalanladılar. Biz de onları birbiri arkasından (helâk ettik). Ve onları efsane kıldık. Artık mü’min olmayan kavim (Allah’ın rahmetinden) uzak olsun.

Allahû Tealâ: “Biz bütün kavimlere, ardarda resûl gönderdik. Hangi kavme resûlü ulaştıysa, o kavimdekiler mutlaka o resûlü inkâr ettiler.” diyor.

Bu sebeple her kavimdeki resûllerin inkâr edilmesi, Kur’ân-ı Kerim’de sabittir. Öyleyse Mehdi Resûl de, başlangıçtan itibaren bir çok insan tarafından inkâr edilmişti. Ama insanlar, onun söylediği hakikatleri Kur’ân’dan açıp da, tam olarak yerli yerine oturduğunu görünce, o zaman risaleti kabul etmek mecburiyetinde kaldılar. Sadece söylediklerini, Mehdi Resûl’ün söylediklerini incelemeyenler, O’nun ne söylediğinden haberdar olmayanlar; “Bunca âlim onun söylediğinden başkasını söylüyor. Onca âlim bilmeyecek de, o mu bilecek?” diye O’nu kabul etmeyen birçok insan da var. Tetkik edebilseler, tetkik ettikleri anda bütün suallerinin cevabını orada bulacaklar, anlattıklarında bulacaklar. Ve çağımızın bugünkü müceddidi olduğunu herkes görecek.

Sevgili kardeşlerim, demek ki Allahû Tealâ insanlarla kendisi arasına, resûller koyuyor. Bu resûller imamdır. Allahû Tealâ’nın ifadesi de imamlar koyması: “İnsanların ruhlarını Allah’a ulaştırsınlar diye, insanları emrimizle hidayete erdirsinler diye, insanlara resûller tayin ederiz.” diyor. Allahû Tealâ aslında resûl kelimesini kullanmamış, imam kelimesini kullanmış. Ama biliyoruz ki, her devirde bütün kavimlerin içinde resûller yaşar. Mu’minun-44, bunun kesin işaretini taşıyor. Bakara-87’de de Allahû Tealâ: “Biz bütün kavimlere, bütün devirlerde resûl göndeririz.” diyor.

2/BAKARA-87: Ve lekad âteynâ mûsal kitâbe ve kaffeynâ min ba’dihî bir rusuli ve âteynâ îsâbne meryemel beyyinâti ve eyyednâhu bi rûhil kudus(kudusi), e fe kullemâ câekum resûlun bimâ lâ tehvâ enfusukumustekbertum, fe ferîkan kezzebtum ve ferikan taktulûn(taktulûne).
Andolsun ki Biz, Musa’ya kitap verdik ve ondan sonra da birbiri ardından (araları kesilmeksizin, peşpeşe) resûller gönderdik. Ve Meryem’in oğlu İsa’ya beyyineler (açık kanıtlar) verdik ve onu RUH’ÛL KUDÜS ile destekledik. Her ne zaman size bir resûl, nefslerinizin hoşlanmadığı bir şeyle (emirle) geldiyse, hemen kibirlendîniz. Bir kısmını yalanladınız ve bir kısmını da öldürdünüz.


İbrâhîm Suresinin 4. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ diyor ki: “Hiçbir kavim olmamıştır ki; Biz onlara ardarda, onların dilleriyle konuşan resûller göndermiş olmayalım.”
14/İBRÂHÎM-4: Ve mâ erselnâ min resûlin illâ bi lisâni kavmihî li yubeyyine lehum, fe yudillullâhu men yeşâu ve yehdî men yeşâ’(yeşâu), ve huvel azîzul hakîm(hakîmu).
Hiçbir resûlümüz yoktur ki; Biz, onu kendi kavminin lisanıyla göndermiş olmayalım. Onlara (kendi lisanlarıyla) beyan etsin (açıklasın) diye. Öyleyse Allah, dilediğini (Allah’a ulaşmayı dilemeyenleri) dalâlette bırakır. Dilediğini (Allah’a ulaşmayı dileyenleri) hidayete erdirir. Ve O, Azîz’dir, Hikmet Sahibi’dir.


Ne demek istiyor acaba Allahû Tealâ? Sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım, Allahû Tealâ ne demek istiyor? Bütün kavimlere, bütün devirlerde resûl gönderdiğini söylüyor. Her kavimde, onların dilini konuşan bir resûl. Öyleyse Allahû Tealâ mutlaka bütün kavimlerde Allah’la insan arasına, onları hidayete erdirsin diye, o kavimde yaşayan insanları hidayete erdirsin diye, resûller vazifeli kılıyor. Bu resûllerin hepsi, Allah ile insanlar arasında bir vasıtadır. Allah’ın söylediklerini herkes işitemez. İşitebilenler, Allah’ın üst noktalara çıkardığı insanlardır. İşte bütün devirlerde, Allahû Tealâ bütün kavimlerde resûl beas ediyor. Allahû Tealâ İsra-15’te diyor ki: “Biz bir resûl göndermedikçe, hiçbir kavme azap etmeyiz.”

17/İSRA-15: Menihtedâ fe innemâ yehtedî li nefsih(nefsihî), ve men dalle fe innemâ yadıllu aleyhâ, ve lâ teziru vâziretun vizre uhrâ, ve mâ kunnâ muazzibîne hattâ neb’ase resûlâ(resûlen).
Kim hidayete ererse sadece kendi nefsi için (nefsini tezkiye ettiği için) hidayete erer. Öyleyse kim dalâlette ise sorumluluğu sadece kendi üzerinde olarak dalâlette kalır. Yük taşıyan (günahı yüklenen) bir kimse, bir başkasının yükünü (günahını) yüklenmez. Ve Biz, bir resûl göndermedikçe “azap edici ” olmadık.


Herkes mutlaka, kıyâmet günü cehenneme gidecektir. Cehennemi görerek dışarı çıkıp, cennete girenlerin dışındakilerin hepsi yani insanların büyük çoğunluğu cehennemde kalacak, ebediyyen orada azap göreceklerdir. Evet, insanların azı değil çoğu ne yazık ki. Şeytan, insanların çoğunu, mutlaka Allah’ın yolundan saptırmak için büyük gayretlerin içindedir. Ne yazık ki bunda başarılı da oluyor.

Sevgili kardeşlerim, Allahû Tealâ’nın bizlere ulaştırdığı bilgi demeti içerisinde bakıyoruz ki; insanların Allah ile olan ilişkilerinde daima bir aracı var. Allah ile konuşabilen, Allah’tan aldığını insanlara ulaştıran birileri. Bu en üst kademede devrin imamıdır. Secde Suresinin 24. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ’nın söylediği, “İmamlar kıldık.” dediği kişi, Allah’ın âyetlerine Hakk’ul yakîn seviyesinde vakıf olan, yakîn hasıl eden birisi.


32/SECDE-24: Ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû
bi âyâtinâ yûkınûn(yûkınûne).
Ve onlardan, emrimizle hidayete erdiren imamlar kıldık ve sabır sahibi oldukları ve âyetlerimize (Hakk’ul yakîn seviyesinde) yakîn hasıl etmiş oldukları için.


İşte sevgili kardeşlerim, böyle bir dizaynda Allah ile insanlar arasındaki en üst mevkideki insan, bu imamlardır. Secde Suresinin 24. âyet-i kerimesinde bahsedilen imam, mutlaka bir velî resûldür. Yani, nebî olmayan (peygamber olmayan) sadece Allah’ın dostu olan bir resûldür. Ama huzur namazının imamlığının gerçek sahipleri nebî olan resûllerdir yani peygamber resûllerdir. Allahû Tealâ onlardan da bahsediyor. Enbiya Suresinde ardarda peygamber isimleri veriyor. Hz. İbrâhîm, Hz. Yakup gibi. O peygamber isimlerinden sonra diyor ki: “Biz onları imamlar kıldık.”

21/ENBİYA-73: Ve cealnâhum eimmeten yehdûne bi emrinâ ve evhaynâ ileyhim fi’lel hayrâti ve ikâmes salâti ve îtâez zekâh(zekâti), ve kânû lenâ âbidîn(âbidîne).
Ve onları, emrimizle hidayete erdiren (ölmeden önce ruhları Allah’a ulaştıran) imamlar kıldık. Ve onlara, hayırlar işlemeyi, namaz kılmayı ve zekât vermeyi vahyettik. Ve onlar, Bize kul oldular.



Orada görüyoruz ki Enbiya Suresinin 73. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ imamlar kılmıştır. Ama imam kıldıkları, Allah’ın nebîleridir (peygamberleridir). İşte bunlar da insanla Allah arasında birer aracıdırlar. Sadece o kadar mı sevgili kardeşlerim? Hayır, o kadar değil. Daha ötesi var konunun. Allahû Tealâ bu imamlardan bahsediyor. Bunlar, huzur namazının imamlarıdır. Ama insanla Allah arasına giren, farklı hüviyette olan insanlar da vardır. Resûl olmayan insanlar da vardır. Allahû Tealâ bunlara “mürşidler” diyor.
 
Üst Alt