Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Müslüman kardeşlerimin dikkatine!

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

karaca

New member
Katılım
15 May 2012
Mesajlar
43
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Selam olsun, formunuza yeni geldim
Kuranda ki delillerle doğru namazı nasıl kılmalız. Bizim ilmihallerden öğrendiğimiz (ben Ömer Nasuhi Bilmen in ilmihalinden öğrendim) namaz değişik bi namaz mı?
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,131
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Selam olsun, formunuza yeni geldim
Kuranda ki delillerle doğru namazı nasıl kılmalız. Bizim ilmihallerden öğrendiğimiz (ben Ömer Nasuhi Bilmen in ilmihalinden öğrendim) namaz değişik bi namaz mı?

Ömer Nasuhi Bilmen Hocaefendi'nin ilmihalinden öğrendiniz ise Ehki Sünnet namazı odur, devam edin, Allah (cc) mübarek etsin.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Öfke kontrolünde tavsiye edilen 10 öneri

1. Bir mola alın. Klişe gibi görünse de, tepki göstermeden önce 10'a kadar sayma öfkenizi yatıştırabilir.


2. Ortamdan uzaklaşın: Öfkeniz biraz yatışana kadar, sinirlendiğiniz kişiden biraz uzak durun.


3. Biraz sakinleşince, öfkenizi ifade edin. Çatışmacı olmayan bir şekilde öfkenizi ifade etmek sağlıklıdır.

4. Biraz egzersiz yapın. Fiziksel aktivite, duygularınız için bir çıkış noktası sağlıyor. Özellikle, öfkeden patlamak üzereyseniz. Hızlı tempoda bir yürüyüş ya da koşu yapabilir, yüzebilir, ağırlık kaldırabilirsiniz ya da basket atışları yapabilirsiniz.


5. Bir şey söylemeden önce dikkatli düşünün. Aksi halde, pişmanlık duyacağınız bir şey söyleme olasılığınız fazladır. Söylemek istediklerinizi yazmanız faydalı olabilir. Öfkeliyseniz yazarak konudan uzaklaşabilirsiniz.


6. Durumların çözümünü tespit edin. Sizi neyin çıldırttığına odaklanmak yerine, kızgın olduğunuz kişiyle birlikte sorununuza çözüm bulmaya çalışın.



7. Problemi anlatırken "ben" sözünü kullanın. Bu karşınızdakini ayıplamak ya da suçlu bulmaktan kurtulmanıza yardım edecektir. Örneğin, "Ev işlerine yardım etmelisin" yerine, "Bu akşam ev işlerine yardım etmediğin için üzüldüm" ifadesini kullanın.



8. Kin gütmeyin. Eğer diğer kişiyi affederseniz, bu ikiniz için de yararlı olur. Herkesin sizin istediğiniz gibi davranmasını beklemek gerçekci değildir.



9. Gerilimi, tansiyonu azaltmak için mizahı, dalga geçmeyi deneyin. İğneleyici ve küçümseyici alayı kullanmayın, bu duyguları incitebilir ve her şeyi daha kötü yapabilir.



10. Gevşeme becerileri uygulayın. Gevşeme becerilerini öğrenme ve stresi azaltma öfkenizi kontrol etmeye yardımcı olacaktır. Derin nefes alma, bir gevşeme sahnesini gözünüzde canlandırma ya da sakinleştirici bir sözü tekrar etmeyi deneyebilirsiniz. Diğer öfkeyi hafifletme yolları ise müzik dinlemek, bir gazetede yazı yazmak ya da yoga yapmaktır.

Bütün bu yukarıdaki öneriler, psikoloji tedavilerinde önemle tavsiye edilenlerdir. Ben de, aorskaya kardeşimizin yazdıklarının karşılığında 10'a kadar saymadım, bilakis 10 gün bekledim. Çünkü, İlyas kardeşim tartışmalardan ziyadesi ile rahatsız olmuş ki; forumu bile kapatmayı göze almıştı. Yeniden öyle bir karar almasına vesile olmayayım istedim. Ama, aynı hassasiyetin muhatabımız tarafından da göz önünde bulundurularak değerlendirileceğini de ümit ederek beklemeyi tercih ettim. Kendime tanıdığım süre doldu. Yarın itibari ile aorskaya kardeşime cevaplarım inşaallah buradan gelecektir. Bakalım ayet nedir, hadis nedir, ravi nedir, kıyas nedir, sallama atraksiyon fikir nedir, hep beraber göreceğiz. Darılmaca gücenmece yok. Ben bekledim, sizler de bekleyin.

Saygıdeğer sumisali; Bekir kardeşimin "iman etme" sözü ile sizin ifade ettiğiniz "iman etme" her ne kadar kelime olarak aynı olsa da anlam bakımından aynı değildir. Cümlede kullanış şekli sizin bahsettiğiniz anlamı vermiyor. Defalarca sizin açınızdan okumaya çalıştım ve ben o anlamı yine de çıkaramadım. Bir an sizde benim gibi öfkeli olduğunuz bir an'a mı denk geldiniz bilemiyorum. Açıklayın da o zaman doğrusunu bilelim dediğiniz konulara inşaallah bir açıklık getireceğiz. Gerçi Bekir ve Sinan açıklamalar getirmiş ama ben biraz farklı açılardan ele alacağım konuyu. Takip edin inşaallah.

Öfkeli olmak güzeldir, kişinin yaşam kalitesinin sağlıklı olduğunun göstergesidir. O nedenle sanırım çok sağlıklıyım.
:rolleyes:
 

CENGÝZHAN

New member
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
297
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Konum
Ankara
6-EN'AM:

38 - Yeryüzünde yürüyen hiçbir hayvan ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi birer ümmet olmasınlar. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmamışızdır, sonra hepsi Rablerinin huzurunda toplanırlar.

Kur'anda eksik yoktur....

Kur'an dışında getirilen her türlü haramlar,günahlar uydurmadır.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden

Aleykümselam.

Öff, geç bu sözleri ya, yaşının adamı ol, fikirlerinle, edebinle, bilginle gel, hürmet edelim. Aksi halde bırak bu mahalle ağızların.

Hahaha ! o sözleri neden geçeyim ya. Onlar beni ifade ediyor. İnsanlar sözleri ile bilinir ve değerlendirilir. Ben de bilinmem için gerekli sözleri seçip yazıyorum. Ayrıca hepimiz mahalleliyiz, hatta hepimiz köylüyüz. mahalle ağzı yada cadde ağzı diye bir tabir yoktur, bunu egosal tatminde megolaman triplere girenler söyler. Üst perde makamının son notasını seslendirir böyle yapmakla. Oysa, o kadar avam sırıtır ki, ne sen sor ne de ben anlatayım. Fikirlerim belli, edebim belli. Hem yaşımın hem kalıbımın adamı olarak tanınırım. Benim için endişe etme.

Edebiyat yada felsefe konusuna girmek istersen açarız ayrı bir başlık, kim kimi edebi eser haline getirir, kim kimi felsefe taşı yapar görürüz.

Felsefe taşı masallarda olur. Konumuz masal olmadığı için, edebiyat da olmadığı için; gerekli olan ilmi gerçekleri ortaya koyarız, sonuçta ilim gaalip gelecektir. Buna ha sen, ha ben, zemin hazırlamışsak, bunun sebebi olmak bize yeter zaten. Amaç üzüm yemek ise ne ala, değilse madara olmak kaçınılmazdır.

Şu saçma mesajların bıkkınlık verdi artık. Kayış sıyırmakmış… Sen daha kayışını takamayabilirsin bunu unutma!

Biz senin sayfalarca saçma mesajlarını okurken bıkkınlık verdi demedik. Sabrla okuduk. Sen de katlanacaksın. Kayış sıyırmak amiyane tabirdir, beğenmediysen conta yakarsın diyelim o zaman. İkisi de aynı caddenin taşıdır.

Daha fazla lafa boğma burayı. Senin yazılarından cımbızla çekmek bir yana, bir tane bile kelimeni atlamadan yazdığımı bakan herkes görür.

Hem lafa boğuyorsun, hemde karşıdaki insanı suçluyorsun. O kadar gereksiz ve saçma sapan şeyler ile mesnedsiz ve delilsiz yazacağına, sorduğum 7 tane soruya birer cümle ile cevap verseydin, beni de en azından şu saçmalıklarına bu saatte cevap yazdırma zahmetinden de kurtarmış olurdun. Neyse, sen üşenmemiş yazmışsın, bizde sana karşı ayıp olmasın diye tane tane yazacağız artık.

Bu nedenle, cımbız dediğin gibilere yakışır ve geçmişte senden de tanık olduğumuz durumlar var. Gerçekten cımbızı kendine yakıştıramayacaksan buyur, bundan sonraki yazılarında göster.

Cımbızlık bir tane açtığım konu yada yorum göstersene bana, kendi yazdıklarımdan. 1 tane, çok değil. Genelde cevap yazacağım insanın yazdıklarından en vurgu yapan bölümü alır ve cevabımı o noktadan veriririm. Eğer sen buna cımbızlık diyorsan, benimle yazarken yanında lügat bulundur. Ben her zaman yazılarımda gösteriririm, 2600 tane (ki; başka nedenler ile silinenler bunun 2 katı) yazı ve yorumumda göstermişim. Yani; ben rüşdümü ispat etmişim. Sadece sana kim olduğunu sordum; cevap: tıss !


Kimse kimseye nasıl hitap edeceğini sormaz. Ama, yazdıklarının içeriğine yorum yapılmasını da buraya yazı asan kabul eder, mızmızlanamaz. Bunu anla artık.

Bu cümlene sonuna kadar katılırım. Ben de kime ne şekilde hitap edeceğimi bilirim. Ne sen, ne bir başkası bana bu konuda akıl verme cüretine giremez. Terbiye sınırları içinde yazarsam, muhatabım dahi buna karşı gelmez. Yazılarımı özellikle bazı yerlerini de belirginleştirerek yaparım ki, insanlar katılım göstersin, kendi özgün fikirlerini ortaya koysun bir muhabbet tadında paylaşalım diye yaparım. Ama; kaz'ı köz anlayanlara da elbette uygun yoldan cevaplandırırım. Sen de bana bunu anla artık derken, muhatabının kaç tane yazısını okudun da anlayışsız olmakla itham ediyorsun, şaştım gerçekten.



Bana dinle ilgili, kuranla ilgili hangi soruyu sordun da cevap alamadın.

Hiç birini...Hepsi, kendi hezeyanların. Neden hezeyan dedim biliyormusun ? Çünkü, biraz ordan biraz burdan okumuşsun, elbette cahil değilsin, ama kıyas nedir, hüküm nedir bilmeden kendi yorumlarını mutlak görmüşsün. Kendi kafana göre takılıyorsun, olabilir bu seni bağlar. Ama umuma açık bir yerde yazarsan beni ve benim gibileri kökünden bağlar. Bu noktada yanlışını ortaya koymak benim ve benim gibilerinin asıl gayesini oluşturur. Sen, şuan benim için fikirleri toplum önünde lağv edilmeye müstehak bir ferdsin. Kişiliğin ve karakterin ile işim olmaz. Ama fikirlerin birer dinamittir, ben de o dinamitleri senin kendi beyninde patlatırım. Duru beyinlere vereceğin zararı engellemek isterim. Bunun içinde var gücümle gayret gösteririm. Sonuçta hakk olan ortaya çıkacağı için; ki bu değişmez gerçektir, emek vermekten çekinmem ve gocunmam.

7 soru sorup, kendini tanıtmışmış… Tartışma ortamının gereğiymiş falan.
Sorduğun sorular, şahsıma ait sorulardı ve yazdığının yazının alt sıralarındaydı. Daha o sorulara gelmeden yazındaki iddiaları sıra ile atlamadan cevapladım.

Ben mi göremedim ?...Çünkü, halen senin ile ilgili sorduğum konulardaki soru işaretleri aynı işaretler olarak durmaya devam ediyor.

Bekleyebilseydin, onların cevapları da gelecekti.

Ooooo ! Sen de hep bekletiyorsun ama. Sonra beklemekten sıkıldığımızda bekleseydin gelirdi falan filan, geç bunları. Her şey zamanında olur. Ben soru sorayım, sen gazel bağlarından bahset. Sonra da bekleseydin, lütfen ! bekleme yapmayalım...

Ama artık şahsımı tanıtmanın önemi yok. Çünkü; daha forma ilk yazımda, senin fikir yada bilginle değil, kaba, kırıcı sözlerinle karşılaştım.

Senin için ilk mesajım kaza namazları ile ilgiliydi. Buraya yapıştırayım da anılarımızı tazelemiş olalım.

http://www.islamforum.net/f4/kaza-namazlari-28132/#post170675

Bunu yapma nedenim, senin fikrinde gelen bir çok insan oldu. Ve ne tuhaf ! hepsi de aynı prototip klişelerdi. Biz, bazen bu konularda daralırdık. Ayet ile hadis ile sünnet ile cevaplar verirdik. Muhatap her seferinde, ali olmadı veli isterim derdi. Bekir'i isterim, radikal gitsin derdi. Sen de aynı mantık ile gelince; bu sefer cem yılmazvari bir ironi yapalım istedim. Çünkü, bu forum müdavimleri senin gibi kardeşleri çok yakından tanır. Şaka değil, çok ciddi bir okuyucu kitlesi vardır. Şuan piyasada bir çok islami forum olsa da gerek adminleri, gerek co adminleri veya üyeleri her gün buraya bakar. Ne var ne yok diye. Kahvaltısını burada yapıp, kahve seansında diğer foruma dikey geçiş yapanları vardır. Mesela biri de benim. her gün bakarım. Klavyemin arasına kaçan susamları toplasam, 10 tane güvercinin bir öğün yemeği çıkar.

Asayım mı buraya ilk yazını, o zaman edebini göstereyimmi? Münazara kuralı imiş; o zaman neden bu insanca tavrı göstermedin de küstahlıklar yapmıştın.

Ne o ? "kesiim mi topunuzu" der gibi. Sen edep gösteremezsin bana, fakat sadece edebi yönümü istersen, görebilirsin. Hani bir oyun varya; "Asiye nasıl kurtulur ?", "Asiye isterse kurtulur" türden yani. Hem ben astım ilk mesajımı, göstereyim mi demene gerek kalmadı, saklayacak bir şeyimiz yok elhamdülillah. Dinimin fıkıhına karşı küstah yazı olursa, elbette küstah olurum. Üzüleceğimi mi sandın, halis kaşarımdır; takmam ! İşim olmaz.

Bak sevgili kardeşim, şahsımın makamlarının önemi yok, burada yazarak bunu kullanmaya niyetimde yok.

Madem bu tür şeylerin önemi yoktu da; 2 sayfa dolusu yazıyı neden yazdın o zaman mübarek ? Bizi mi deniyorsun, adam mı seçiyorsun ?

Ben kişilere değil, fikirlere, düşüncelere bakarım.

Benim bir anlayışım vardır;
1- Tahsil cehaleti alır, eşeklik baki kalır…
2- Ne elbiseler gördüm içinde insan yoktu, ne insanlar gördüm üstünde elbise yoktu.
İşte beni tanımlayan sözler, ben bunları felsefe haline getirip insanlara yaklaşıyorum ve kendimi şahsen hiç takdim etmiyorum.

1 - Eşşekler tahsil yapmaz. Eşşekliği her zaman bakidir. Semerler dolusu kitap taşır da bir harfini okumaktan acizdir. Kimi insanlar da gerek elinde, gerekse de evinin kütüphanesinde ciltler dolusu kitap barındırır da; "kitaplara arkanı dön ve ilk sıradaki kitabın yazarını söyle" desen, apışır kalır. Bu da merkeblikten de daha aşağıdır. Ve üzüleceksin ama, kütüphanemdeki bütün kitapları kendi ellerim ile yerine yerleştirdiğim için, tek tek yazarlarının hayat hikayelerine varıncaya kadar da okuduğum için, o yönden; benden sana malzeme çıkmaz. Benim kitaplarımı okuma gayesi dışında daha bir insan elleyememiştir. Bana karşı kullandığın "Eşek" lafın teğet geçti yani ;)

2 - Bahsettiğin veciz söz Mevlana Hazretleri'ne (k.s.) aittir. "Nice insanlar gördüm üzerinde elbise yok, nice elbiseler gördüm içinde insan yok" şeklindedir. Bu sizin felsefeniz olamaz. Bu sizin felsefeniz olması için, Mevlana Celaleddin Hazretleri'nin (k.s.) yolunda olmanız gerekirdi. Oysa, siz o yolu kaybetmişsiniz. İnşaallah bulursunuz.

Sen yapabilirsin bu da beni ilgilendirmez. Ben senin şahsının değil, fikirlerini muhatap alırım.

Bu nedenle fikri yazıların olacaksa buyur yazalım, istediğini sor, sorduklarımı da cevapla.

O kadar yazı yazdın şahsım ile ilgili, eşek bile dedin, bir de kalkıp işim olmaz dedin, artık dayanamam ben burda koparım ;)

Sen şu; “karşıki dağları ben yarattım” edasından, kibirinden kendini ne kadar erken kurtarabilirsen bu hepimiz için kazanç olur. Aksi halde seni kendi kendini imha eden birey olarak görmek işten bile değil.

Ben; karşıdaki dağları değil, sineğin kanadındaki tozun zerresinin dahi nasıl yaratıldığı konusunda en ufak bir becerisi olmayan, Rabbi tarafından çırılçıplak olarak dünyaya ağlayarak gelen, anasının merhameti ve sütü olmasa kedi eniği gibi inleyip ölecek kadar acz olan, Yüksek merhamet sahibi Rabbi tarafından ana babası vesile edilerek doyurulup büyütülen, okutulan, ilim ve beceri sahibi olup rızkını kazanması ve insan gibi yaşaması için Rabbi tarafından yine sayısız nimetler ile donatılan ve bunun karşılığında halen Rabbine nankörlük yapan, pis bir sudan yaratılmış acz bir köleyim. nerde kaldı benim kibrim ?...Ateş olsam ancak kendimi yakarım. Köprü olabilirsem; işte o büyük mertebe ! Ama ilmim varsa ve o ilim ile amel edebilirsem köprünün üstündeki belki küçük toz zerresi olabilirim. Köprü olmak isteyen de, üzerine peşinen basılmasını kabul eder karakterde olmalıdır. Biz, elhamdülillah köprünün üzerindeki bir tek çakıltaşı olmaya çalışıyoruz. Geç bu ayakları, sadede gel...

Senin uyarınlarınla düzelttiğim hiçbir yazım yoktur. Sen zaten hiçbir yazıma fikri eleştiri getirmedinki.

Daha ne ayet yazdım, ne hadis yazdım. Bir kamyon cümle kurdum, daha seninle ilmi anlamda zerre bir şey konuşmadık. Dur bakali n'olcek ?

Ben kimim ki, birini kendi kafamdan itham edeyim. Allah, peygamber ve dine aykırı düşenleri ise; kuran tanımlaması ile ikaz etmemi de kimse engelleyemez, kınayamaz.

Bu sözün hakk sözdür. Hiç bir şekilde muhalif olmam, olamam.

Kuranı reddeden, Peygamberi Allah’tan üstün gören birsi sana göre nedir? Hadi bakalım, sen delikanlı gibi cevap ver.

Kafirdir !

Kurandan cümleler ederek feleğimi mi şaşırtacaksın?

Ya kardeşim, yap artık.

Evet ! Feleğin de aklında darmadağın olacak. Ama önce nefsini tatmin etmeye çalışıyoruz. Çünkü daha ayetler ile konuşmaya başlamadık. Diyeceksin ki, diğerlerine yazdım ya, olabilir herkes kendi bildiği kadar cevap verir. Ben de kendi bildiğim kadar cevap ile gelirim. Sen konuyu o kadar dağıtmışsın ki, hangi birine yazdığın cevaba istinaden cevap vereyim şimdi ben sana. Gel şöyle karşıma, iddianı koy ortaya, ayet ile destekle. O zaman ikimizde boyumuzun ölçüsünü görürüz.

Müslümansan gevezeliği bırakalım da hemen yap. Anlat bana kurandan, doğru nedir, yanlış nedir anlat. Hepimiz faydalanalım.

Sor, bildiğimizi anlatalım.

Benim sözlerimi bana satma, hadi kuran ilmini göster. Sayende leyleğe döndük yahu.

Benim sözlerim cebimde değil, ben söz satmam. Ama sözü isteyene veriririm. hakettiği oranda.

Sinanın cevaplayamadığı her soruyu buyur sen delikanlı gibi cevapla o zaman.

Sinan cevaplamış, ama sana ve bana göre yeterli değilse, bu sinan'ın suçu değil. Yazdıklarının doğru yönlerini görüp de bazı anlam kargaşalığından dolayı eksik bulduğun yerleri neden düzeltmiyorsun da tümden hepsini yok sayıyorsun ? Sen de mi eksik biliyorsun ?

Peygamberi Allah’tan üstün tutan, sapık rivayetleri peygamberimize ve annelerimize layık gören,Kuran, hadis hiyerarşisini bilmeyen ve bunları bilemeden konuşan birini alkışlamam mı gerekirdi.

Şer'an bu yazılanlar ve senin bahsettiklerin, küfrü gerektirir. Kişinin söyleyiş esnasındaki niyetine bakılır. Ama; Peygamberi'ne (s.a.v.) Allah'ın emr'i nedeni ile birebir bağlılık gösteriyorsa, O'nun izinden yolundan çıkmıyorsa, sen bu insana kafir değil müğmin diyebilirsin ancak ! Çünkü Peygamber'e (s.a.v.) uymak, O'nun yolundan bağlı olarak gitmek birebir imanın göstergesidir. Ama sen bunu kafirlik ile bir tutarsan, o zaman bir müğmine kafir dediğin için sen (Allah korusun) kafir olursun.

Sapık rivayetleri annelerimize layık görenin imanından şüphe edilir. Çünkü; Peygamberi (s.a.v.) seven, O'nun (s.a.v.) ehlibeyti'ni de sever. Çünkü bu da emr'dir. Onlar'ın manevi şahsiyetlerini her türlü itham ve sözden sakınmak imanın tezahürüdür. Aksi, imansızlık göstergesidir. Kişi hadis ilmini bilmeyebilir, olabilir. Sırf önüne gelen bir sözü hadis diye geldiği için bir an red etmeyip, "araştırmam gerekir bu konuda araştırma yaptıktan sonra bir yorum yapabilirim" diyorsa, sırf hadis de olabilir şüphesi ile sana o an için açıklama yapamıyorsa, sen O'nun masumiyetine ve o anki bilmemezliğine yormak ile mükellefsin. Muhatabın gider,araştırır, inceler, daha gerçeğe ulaştığı halde sır nefsani yönden yanlışında ısrar ederse; o zaman sen hem doğrusunu gösterir, hemde muhatabının eksik yönlerini tamamlarsın.

Kur'an ve hadis hierarşisini bilmek elzemdir. Kur'an mutlak ve gerçek hadisi şerifler de bu mutlak olan Kur'an'dan yayılan nur ışıklarıdır. Çünkü; ayet ile sabitttir ki, "O, nefsinden konuşmaz !" O'nun gerek yaşantısı ve gerekse de sözleri; Kur'an kaynaklıdır. Çünkü, O'nu (s.a.v.) terbiye eden, layıkı ile terbiye etmiş olan alemlerin Rabbi olan Allah'tır (Celle celaluhu). Bunları bilmeden konuşan insana öğretmen gerekir, elbette alkışlamanı beklemem. Ama öğretmeden, tokatlamanı da istemem.

Bunları söyleyen birini kuran nasıl tanımlıyorsa; kendisini düzeltmesi için, onu kendisine ikaz etmem mi doğrusudur.

Sen bunu n hangisini doğru buluyorsun?

Bu yönde ilim eksikliği olanları Kur'an aşağılamıyor, git öğren diye alimlere yolluyor. Sen nereye yolladın ? Eğer alimlere ve onların açıklamalarına gönderdiysen, iyi etmişsin tebrikler. Ama, nefsine havale ettiysen; ziyandasın. Çünkü; o bildiği kadarı ile amel edecek ve eksiğini bu sefer Rabbi Zülcelal tamamlayacak. Ama sen; bildiğini gizleyeceksin bir de üstüne takdir bekleyeceksin. Ya pasta ? ya mide ? Hangisi; bunu da sen seç.

Gevezeliğe son verirsek, bunları yapacağımdan emin olabilirsin. Seni de görürüz inşallah. İlmini de fikrini de görürüz. Doğruların varsa seve seve helallik isteyerek alırız.

Geç bunları da. Gevezeliği kimin yaptığını okuyanlar takdir etsin. Bu konuda karşıdakini gevezelik ile itham etmek ne senin ne de benim haddimdir. Kimseye gönül koyup da hakkımızı bu güne kadar haram etmedik. Ana avrad sövenlere dahi haram etmedik. Elbette mahkemeye kadar sabr edecek kapasitemiz vardır.

Ama, kibir, hakaret, konu dışına çıkarsan da hak ettiğin cevaı alırsın sen de bunu kabul et…

Kabul ettim, senin de kabul ettiğini gördüm.


Bilmediğim kimselere yanlış söz kullanamam. Tarif ettiğin gibi ise “iyi yapmış” dyebilirim.

Tarif ettiğim gibidir. İlerde anlarsın, daha yenisin çünkü. Ben acele etmem, beklerim.


Bu sözleri söyleyen senden; geçmişte yaptıklarını unutarak, dini bilgilerinle ortaya çıkmanı istiyorum.

Benim geçmiş yazdıklarımda bir şey yok. varsa, sen koy ortaya yanlış tarafımı, cevabını ve hesabını vereyim. Hem sayende kendi açımdan da sağlama yapmış olurum. Hem muhabbet olur. Herkes dahil biz de faydalanırız.

Bu sözünde samimi isen, buyur kardeşim.

Her zaman samimi cevaplar verdik. Bu kadar yazıdan sonra daha halen samimiyetimden şüphe ediyorsan, samimiyet kriterlerini bir daha gözden geçirmeni isterim senden.

Bir Müslüman nezaketiyle; ince gönüllülüğüyle yazılarını yaz. Biz de faydalanalım, yada eleştirelim.

Sen bizi hiç okumamışsın bre ! önyargılarına teslim olup, pupa yelken gitmişsin. Azıcık kafanı kaldır da forumu gez, bizimle beraber diğer arkadaşlarla da tanış. Hasbihal yap, ondan sonra gel radikal sen kaba adamsın, de ! Vur kafamıza, sesim çıkarsa namerdim.

Yukarıdaki sözü de söyleyen sensin, ama burada yine yıkıp deviren de yine sensin.

Hepsini söyleyen elhamdülillah benim. Bütün yazdıklarımın da arkasındayım. Yıktıklarım ancak sapık fırkalar ve fikirleridir. Bunlarla da yıktığım sayı adedince iftihar ederim.

Neyse artık, bu saçmalık diye saçmalamaktan vazgeçerek, yazılarını yazabileceksen, savunduğun sinana sorduğum soruları alıntılayarak cevaplamakla başla.

Uzun bir sayfa boyunca senin saçmalıklarına sabr ile cevap yazdım. İstedim ki, seni ciddiye aldığımı anla. Şimdi; bundan sonra tek tek sor, tek tek cevap al. Münazara şartlarına uy, sorunun cevabı gelmeden ikinci soruyu sorma. Ben de aynı şekilde davranacağım. Bu güne kadar yazmadım, sebebi de; 1- sana kızmış olmamdı, 2- ceza aldığın için cevap veremeyecek olmandı. Bu durumda yazmam pek adil olmazdı. Cezan bu gece bittiğine göre şimdi devam edebiliriz.

Lafla peynir gemisi yürümüyor. Buyur bakalım, kolay gelsin…

;) Sen günlerce yürütmeye çalıştın ama...


Aleykümselam.

radikal.

Şimdi; show time !

Buyur bakalım;...
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Allah'ın selamı üzerinize olsun.

Şimdi; yeniden yazdıklarıma verdiğin cevaplarla yanlışlarını göstermek mümkünse de artık cidden bu tip zaman kaybetmelere tahammülüm olmadığından yazılarının kişisel cevaplar gerektiren kısımlarını atlayacağım. Sadece; aşağıya alıntıladığım kısmı (hala bu yönde devam edeceğini gördüğümden) alarak, burada olması gerekenlere değinip, konunun kapnamasını isteyerek, artık "ezherli bir kardeşimizin bilgilerini" ciddi olarak görmeyi bekleyeceğim.

Tek tek sor, tek tek cevaplayalım, birini cevaplamadan başkasına geçmeyelim demişsin, benim de kabulümdür kardeşim.

Bu şekilde devam edeceksek gerçekten, buyur o halde geçmiş sürtüşmeleri unut, hoşgeldin diyorum, bu hoşgeldin diyen elimi tut ve ortamında hoşnutluk içinde olmasını sağlayalım.

İnşallah, hepimizin kazanacağı ortamlar olsun ve buraya bakan bir kaç kardeşimiz; bundan böyle seviyeli yazıları görsün, fikirlerden faydalansın, bilgilensin ve isterse dahil olabilsin...

saygılarımla...
aorskaya



1- Şurada ki "ha ha ha" deyimi bile; dini yazıların yazıldığı ortamlarda sırıtmaktadır. İnsanlar yazılarının içeriği ile önemli olurlar. Yoksa; S. Demirel gibi "kendini gösterecek laflara" ihtiyacı olmaz.

Ayrıca; her yerde "aorskaya" kimliğiyle yazarım. Bu da her yerde tanınmak için en ideal olanıdır. Bütün yerlerde en kısa şekilde tanınmamı sağlar. Bunun için; ayrıca kendimi tanıtacak şekilde; "cevaplar yerine niteleme sözleri" kullanmam.

Siz de gerekirse; radikal isminizi değiştirip, isminizin başharfi ve soyisminiz gibi kimliğinizle kendinizi daha iyi tanıtırsınız.

İmanlı, imansız, dini, siyasi her alanda bu kimlikle yazıyorum, kurana göre de bildiklerimi savunuyorum ve bunun içinde hiç kimseden yada kurumdan çekinmiyorum.

2- Hepimiz, köylü yada mahalelliyiz tabiki, bunu da biliyor olduğumuzu sen de bilmen gerekir. Yoksa bizi uzaylı sandığını düşünmem gerekir. Ama; bu senin zekana hakaret olacağından sadece bu sözü aleyhime kullanmak isteyen siyasilere benzeterek görmezden geleceğim.

"Mahalle ağzı deyimi vardır." Mahalle de yakın kimselerle ortam oluşturduğundan, herkes seni şahsen de tanır. Paldır, küldür, kabaca da konuşsan, senin özünü bildikleri için; kaba kısmını atlayıp özünle ilgilenirler.

Ama; burada durum farklıdır. Tanıyan tanımayan herkesin içinde; mahalle arkadışınla konuşmak gibi değil, yabancılarında anlayacağı gibi açık, kolay ve anlaşılır konuşman gerekir.

3- Ben sana sormayayım, düşüncemi yazayım.
Yukarıda açıkladığım nedenlerle; güzel ve saygın bir tavır, "avam" değil; "olması gereken saygın bir türkçe anlatımı ağzıyla konuşmaktır."

4- Senin için endişe etsem de etmesem de bir şey değişmez sonuç bakımından nasıl olsa...Çünkü herkes kendi aklının seçtiklerinden mesul olacak hesap gününde... sadece buna dikkat et diyebilirim...

Bakın, hala aynı frekansda gidiyorsunuz. Bırak bu mahalle ağızlarını diye yazıyorsun, bende hepimiz mahalleli hatta köylüyüz diyorum, bu seferde biz uzaylımıyız şeklinde devam ediyorsun.

Ben hissettiğimi yaşarım ve yazarım. Burada yeri gelir hahahaha yazarım yeri gelir kızgınlığımı ifade edecek ünlem ve noktalama işaretlerini kullanırım. Burası bana kalsın. Sana kaza namazları konusunda verdiğim cevapların bulunduğu linki kopyalayıp yapıştırmıştım. Bakın orada uslub ne şekilde, burada ne şekilde. Demek ki her şey yerine göre...

Ben de heryerde radikal olarak yazmam. Nasıl ki aorskaya belirli bir kimlik değilse, radikal de belirli bir kimlik değildir.

Neyse, geçelim bunları ve öze dönelim.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Allah’ın selamı üzerinize olsun.
Çok teşekkür ederim bu kabulünüz için. Şartlar benim içinde uygundur, nasıl isterseniz öyle gidelim…



1- Bana kızman bir insan olarak çok normal, üzerinde durmuyorum. Ama, bu kötü nitelemelerle yazmanı gerektirmez. Kızdığın yada yanlış bulduğun kısmı alıntılayarak gösterip, beni utandırmanı beklerim…


2- Ceza aldığım değilde; ceza verildiği için diye düzeltelim izninle… Ama; bunu zayıf karne getiren ilkokul çocuğunun mazereti olarak görmesin kimse…


Verilen cezanın gerekçelerinden birisi neydi biliyormusun?


“açtığım bir konudaki yazımının başlığının büyük harften oluşması” nedeniyle; "Türkçe imla kuralları ile form kurallarına uymamak!" tı.


Halbuki;
1- kompozisyon normlarına göre; yazıların başlığı büyük harflerden oluşur.

2- Formlarda, kişilere hitap eden sözlerin büyük harflerle yazılması etik kabul edilmez. yazı başlıkları yada yazının içinde önemi göstermek istenen kısımlar büyük harflerle vurgulanabilir.



Şimdi; “ceza almayıp, ceza verildiğini” sen de görebiliyormusun radikal kardeşim?


Ancak; ne şekilde olursa olsun; cevap veremeyecek birisi için yazmaman takdir edilecek bir durumdur.

Ben de, gerçek buysa sizi tebrik ediyorum.





Bu, “gösteri” değil sevgili radikal, biz de “şovcu” değiliz.

Burada, din konuşuyoruz. Din bir yaşam biçimi, bir hayat tarzıdır. Sonuçları çok ağır sakıncalar taşıyan; insanı hüsrana uğratacak yıkımlar yapabilen ciddiyette bir konudur.


Yani;


DERS : İSLAM

KONU: İslamı öğrenmek ve yaşamak
Anlatan; İslam öğrencisi

Katılan: İsteyen herkes

İşte benim forumlarda bulunma anlayışım budur.


Saygılarımla
aorskaya

Büyük harflerle yazmak kompozisyon mecburiyeti değildir, benim açımdan çok da önemli de değildir. Forumun kuralları içinde yer almışsa, uymak ile mükellefim sadece. Bu kadar yazımın içinde kızgınlık ifade eden yada dikkat çekilmesi amacı ile 2 cümleyi geçmeyecek şekilde büyük harf yazdıklarım da vardır. O an'a has bir uslubtur ve moderatör arkadaşlarım bunu çok net görür. Siz de böyle kabul edin bence.

Show time ! dedik, showmeniz demedik. Siz yazdıklarınız ile sow yapmaya kalkarsanız, hadi bakalım show zamanı, şimdi yap anlamında kullandık.

Ha bu arada; demireli de sevmem, kılıçdaroğlunu da. Aslında siyasileri sevmem. Tek sevdiğim rahmetli MUhsin YAZICIOĞLU idi. Rabbim gani gani rahmet etsin inşaallah.

Evet...Başlıyormuyuz ?
 

old_preacher

New member
Katılım
6 Eyl 2011
Mesajlar
271
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Selam,

Benim bu konudaki görüşüm şöyle;

Şu an kılınan namazlara yanlış diyemeyiz. Netice itibarıyla herkes secde ediyor ve Allah'ı anıyor ki namazın amacının bu olduğunu Kuran dan biliyoruz. Fakat herhangi bir namaz şeklini dayatmak ve bundan başka şekilde namaz kılınamayacağını söylemek yanlış olur. Çünkü bunu yapmakla Kuran'ın üzerinde hüküm verilmiş olur. Kişi, sadece Kuran ı referans alarak, günümüzdeki biçimlerden farklı bir namaz kılabilir. Kuran da namazın amacı ve gereklilikleri belirtilmiştir, önemli olan bunların dışına çıkmamaktır. Bu sınırlar içinde kalmak kaydı ile, gerisi kişiye bırakılmıştır.

Örneğin, bir kişi namaz esnasında dua ederken arapça edebilir, bir diğeri de türkçe ya da başka bir dilde edebilir. Önemli olan Allah ın anılmasıdır.
 

old_preacher

New member
Katılım
6 Eyl 2011
Mesajlar
271
Tepkime puanı
40
Puanları
0
1- Namazda kurandan okuyun denilmesine rağmen, kurandan olmayan; “sübhaneke, tehiyyat duları” gibi insan icadı duaların okunduğu namazlara yanlış diyemezmiyiz?

2- Kurana rağmen, kurana ters namaz kılanlara yanlış namaz dersek günah mı işlemiş oluruz?

Sabah namazının vaktinde Kuran okunmasına vurgu yapılması haricinde, Kuran da açıkça ''namaz kılarken Kuran okuyun'' dendiğini bilmiyorum. Buna ilişkin ayeti gösterir misiniz? Varsa dahi, bugün kılınan namazların tümünde Fatiha suresi okunmaktadır, yani namazlarda Kuran okunmuş olmaktadır. ''Namazda Kuran haricinde başka hiçbir şey okumayın.'' diye bir emir de olmadığına göre, niçin yanlış olsun?

Kişiye bırakılan bir durum yoktur sevgili kardeşim. Namaz gibi önemli bir ibadet kuranla birlikte kişiye bırakılmıyor, aksine şekilsel pratikler (kıyam, rüku, secde) korunurken, içeriği; “kurandan okuyun” denilerek değiştiriliyor.

Bu durumda iman edenler; namazlarında okunacak sure ve ayetleri kurandan bulup, namazlarında dillendirerek, aklı ve kalbiylede destekleyecek biçimde huşu ve bilinçle namazı kılmaları gerekir.

Olduğu gibi kişiye bırakıldığını söylemedim zaten, sınırlarının belirtildiğini, gerisinin kişiye bırakıldığını söyledim. Misal, Kuran da namaz esnasında yapılması gerekli olan hareketler belirtilmiştir, fakat bir şafinin namaz esnasında işaret parmağını kaldırması, belirtilen bu esaslara herhangi bir çelişki yaratmaz, çünkü o zaten Kuran da belirtilen esas hareketleri icra eder. Eğer öyle olsa, Kuran da ''Bu belirtilenlerden başka hiçbir şey yapmayın'' diye açıkça belirtilirdi.

nsanlar en iyi anlamayı en iyi bildikleri dillerle becerebilirler. Eğer, insanlar namazda okudukları sure yada ayetleri; Arapça okumak isterlerse; Arapça okudukları anda her cümleyi anlayarak gitmek zorundadırlar. O anda anlamadan gidiyorlarsa; namaz bilinçli olmaktan çıkar ve namaz olmaz.

Eğer; insanlar Arapça bilmiyor veya yukarıdaki beceriyi gösteremiyorlarsa; kendi dilleri ne ise (İngilizce, Fransızca, Çince, yunanca, Rusça vb.) o dille namazlarını eda ederler.

İnsanlara bu dilleri icat ettiren ve kullanmalarına izin veren Allah Tealşa bu dilleri de bilmektedir. Bu nedenle namazın anlaşılacak ve kalben de kabul edilecek bir huşu ile yapılması önemlidir.

Aksine zorlamak; Allah’ı yeterince tanımamak sonucunu bile doğurabilir. İlle de Arapçayı kutsamak isteyenler, Diğer peygamberlere kitapların Arapça olarak gelmediğini düşünüp, anlayarak gerçeği idrak etsinler…

Şahsen bence de kişi anladığı dilde namaz kılmalı, ki bu örneği bu yüzden verdim. Fakat arapça kılan birinin kıldığı namazın namaz olup olmayacağına karar verecek merci de siz değilsiniz. Kuran da ''Kesinlikle anladığınız dilde namaz kılın'' denmemektedir, böylelikle bu konu da kişiye bırakılmaktadır. Kişi arapça kılıyor ve ne dediğini anlamıyor olsa dahi anlayarak kılan birinden daha büyük bir teslimiyet ve saygı hissederek kılıyor olabilir. Zaten önemli olan da namaz esnasında bunları hissetmektir, dil sadece bunu kolaylaştıran bir araçtır.
 

old_preacher

New member
Katılım
6 Eyl 2011
Mesajlar
271
Tepkime puanı
40
Puanları
0
1- Namazda; sadece “fatihayı” okuyup, sonra da kurandan olmayanları okuduğunuzda; namazda kurandan okumuş mu olursunuz?Dikkat edin lütfen! “Namazda; kurandan okuyun” denir. “”…Kurandan DA okuyun” denmez.
Bu nedenle; namazda bir tane kurandan sonra istediğin yerden okuyamazsın! Kurandan okuyun demek, namazı kurandan kılın demektir. Başkası yoktur.

'Kuran dan okuyun' ifadesi kesin bir ifade ya da bir emir değildir. 'Kuran dan okuyun' ve 'Kuran dan da okuyun' sözleri, mana olarak aynı şeyleri ifade edebilir. Yani bu sözden birisi mantıken benim dediğim anlamı çıkarabilir, Kuran dan bir sure okursa ve geri kalanında farklı dualar ederse bu sözü mantık olarak karşılayabilir.

Örneğin; bir kişi namaz kılarken Kuran dan bir sure okursa ve bir de farklı bir dua ederse, kişi 'Kuran dan okuyun' ifadesini gerçekleştirir; fakat Kuran dan hiç sure okumazsa o zaman gerçekleştirmez. Yani kişi ister sizin dediğiniz gibi yapsın, ister benim dediğim gibi, namaz kılmış olur.

Emir açık; yapın denilen yapılacaktır. Aksi emre karşı gelmektir.

Bu emrin nerede yeraldığını merak ettiğimi bir önceki mesajımda belirtmiştim. Kuran da yer alıyor ise ben bilmiyorum, ayeti gösterirseniz öğreneyim.

Kuranda sadece namaza mahsus böyle bir şey denseydi, diğer yerleri anlamsız kılardı zaten.

Bu nedenle; kuranda tek bir kısım değil, her kısım önemli olduğundan, yani kuran bütünüyle yaşanması gerektiğinden, bir kısım için anlamak, diğerleri için anlamamak kabul edilmez.

Bu nedenle; sadece namaz yerine genel olarak; “siz hiç akıl etmezmisiniz, düşünmezmisiniz?” denilerek, her konunun anlaşılmasını, bilinmesini ve bilinçli olarak kabul edilip, yine bilinçli olarak yapılması istenir.

Bu nedenle; tek başına namaz yada başka kısımda “akıl erdirme” deyimini aramanız boşunadır.

Burada saptırma yapmışsınız gibime geliyor. Zira aklı kullanmakla ilgili ayetlerin niçin söylendiğini hepimiz biliyoruz. Bu başkadır, namazda kullanılan dil başka; kaldı ki arapça namaz kılan biri de yaptığı şeyin bilincindedir, aklını kullanmıyor falan değildir. Kuran son derece açıktır. Hangi vakitlerde namaz kılınacağı, nasıl abdest alınacağı gibi ayrıntılar dahi açıkça belirtilmiştir, böyle bir şey olsa bu da belirtilirdi.

Kuran da namaz konusunda yapılması gerekenler içerisinde yer alanlar, belirtilen hareketleri icra etmek ve Allah ı anmaktır. Kişi arapça namaz kılsa dahi bunu yapmaktadır. Bu namazın namaz olup olmadığını yargılamak da sizin bizim yapacağımız iş değildir.

Kişinin kıldığı namaz kendine fayda sağlayacaktır. Allah Teala’ya fayda sağlamayacaktır.

Bu nedenle namaz bilinerek; yani ağzından çıkanı kulağı duyup, kulak akla gönderip, akıl yorumlayıp anlayabilirse ve anladığını kalbe gönderip kalpte tastikleyebilirse namaz tam olur.

Yoksa; namaz bilinmeden kılınmış olunurki; “vay o namaz kılanların haline ki..” denilerek, namazını bilinçli kılmadıkları için tenkit edilenler içinde bulabiliriz kendimizi.

Birine bile, nedenini bilmeden saygı gösterilse; bu nedeni bilinen saygıdan daha üstün olabilirmi?

İman ve teslimiyet, ağızdan çıkan kelimelere bağlı değildir, kaynağını ruhun kendisinden alır. Kişi arapça da kılsa türkçe de, tam bir teslimiyet ve imanla namaz kılabilir, siz de buna bilinçsiz diyemezsiniz. Bilinçsizlik, ne yaptığını bilmemek demektir. Namaz kılan kişi, ağzından çıkan ne olursa olsun ne yaptığını biliyordur ve bu yüzden yapıyordur zaten.

Ayrıca tekrar söyleyeyim, ''Namazda Kuran dan okuyun'' diye belirten ayeti öğrenebilir miyim?
 

old_preacher

New member
Katılım
6 Eyl 2011
Mesajlar
271
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Kuranda geçen bir ifade kesin değildir öylemi? Artık bu konuda bir şey demeyeceğim.

Laf cambazlığı yapmaya çalışmayın. Ne demek istediğimi anladınız ve siz de biliyorsunuz, burada kimse 5 yaşında çocuk değil. Ben de her şeyi 5 yaşındaki çocuğa heceleyerek anlatır gibi anlatamam, anlamamanız sizin probleminiz.

1- “Kurandan okuyun” demek (gizli anlam olarak) başkasından okumayın demektir.
2- “kurandan DA okuyun” demek, diğerlerinden okuyun ama kurandan da okuyun demektir.

Bunun dışında hiçbir çıkarım mantıklı değildir, o kafasındakine uydurma çabası olabilir.

Bunun gizli anlam olarak ''başkasını okumayın'' demek olduğuna nasıl kanaat getiriyorsunuz? Size ayrı vahiy mi geliyor? Ben bundan gayet net bir şekilde ''Kuran dan mutlaka okuyun, ama başka şeyler de okuyabilirsiniz'' anlamı çıkarabiliyorum, ki gayet de çıkıyor ve herkes de çıkarabilir sizin de gördüğünüz gibi.

Annenizin “Z” türü bir yemek (namaz) yaptığını düşünelim. Yemeğin malzemeleri A,B,C,D olsun. (A,B,C,D kuran dan okunacak sure ve ayetlerdir.)

Şimdi anneniz bu yemek için sizi markete (kuran) gönderse; siz, A malzemesini marketten alıp, B,C,D malzemelerini almayıp, yerine F,E,G malzemelerini (diyelim ki; fındık, fıstık, badem) alsanız, annenize getirseniz; annenizden “Z” yemeğini; al anne, bak A malzemesini aldım, B.C.D yerine ise F,E,G aldım, bunlarla da olur, bana “Z” yemeği yap diyebilirmisin? Desen de ancak A,B,C,D malzemeleri ile yapılabilecek olan “Z” yemeğini anneniz yapabilirmi?

Ruhi ve imani bir mesele olan ve tek bir amacı olan namaz ile, tamamen maddesel, yapımı için çeşitli maddelere ihtiyaç duyan bir yemeğin tarifini kıyaslayamazsınız, çok saçma olmuş. Yazdığım şey gayet net ve açık. Egzantrik örneklerle bulandırmaya çalışmayın.

Müzemmil (73) – 20. ayetinde iki yerde geçmektedir. Bunu da daha konunun açıldığı ilk yazımda belirtmişim.

Oradan okumadanmı gelmiştiniz buraya kadar? iyi ama arada soru bırakmayan cevapları kaçırmış olabileceğini düşünmedinmi? Belki bu soruları sormayacaktın bile…Lütfen savırla okuyun, sonra müdahil olun.

Elmalılı, Diyanet ve Yaşar Nuri Öztürk de dahil olmak üzere 20 farklı meale baktım, nedense göremedim. Benim gördüğüm, ''Kuran dan kolayınıza geleni okuyun'' diyor, sonra ayetin sonlarına doğru ''namazı kılın, zekatı verin...'' diye devam ediyor. Buradan mı çıkardınız siz bu anlamı? Yoksa başka bir meale mi baktınız?

Sevgili kardeşim, sen hala işin dil kısmına takılıp kaldın. Namazda okunanlar sadece dillendirilip bırakılmayacak.

Dilin söyledğini kulak duyacak, kulak akla gönderecek, aklı yorumlayıp bir sonuca varacak ve kalbe gönderecek, kalpte aklın sonucunu kabul edip desteklerse namaz tam olacaktır. Aksi halde sadece dilde kalan söylemler, kalbi kabule kadar gitmezse, namaz olmaz. Allah’ın istediği namaz, bilmeden bir şeylerin mırıldandığı yatıp kakma ritüelleri değildir.

Kişi kıldığı namazda neler dediğini, Allah’ı hamd ettiğini ve ondan dualar ile yardım dilediğini bilecek. Bunları bilecek ki namaz kıldıktan sonra yanlışa düşmeyecek.

Aksi halde hem namaz kılan hem de namazdan hemen sonra terazisinin ayarlarını değiştirerek hileli satış yapan tüccar olmaya devam eder.

Dil kısmına takılıp kalan sizsiniz ben değil. Siz sadece konuşarak mı hissediyor ya da düşünebiliyorsunuz? Yani ağzınızdan herhangi bir sözcük çıkmadan, düşünceleriniz ve hisleriniz çalışmıyor mu? Ya da şöyle diyeyim, arapça kılan birisi Allah ı hamd etmiyor mu? Gayet de ediyor, Allah ın adını da anıyor. Siz arapça kılan herkesi, sırf yatıp kalkıp mırıldanan insanlar olarak yaftalayamazsınız, belirttiğim gibi Kuran da namaz adına yer alan esasları yerine getirmiş oluyorlar. Benim görüşüme göre de insan kendi diliyle namaz kılmalı, ama siz çizginizi aşıp kafanıza göre hüküm çıkarıyorsunuz, sanki ayrı vahiy geliyormuş gibi.

Güzel, hareketler ve Allah’a söylenecek sözler kuranda şablon halinde vardır. Neden başka dualar sokulsunki? neden buna ihtiyaç duyulsunki? Allah’ın kitabınamı güvenilmiyor, yada Allah’ın sözünemi güvenbilmiyorda, insan sözü dualar sokuluyor?

Başta ''Kuran da kesin emir var, aksi olamaz'' diyordunuz, şimdi ''ne gerek var'' diyorsunuz. :)

Tekrar belirtiyorum, ben Müzemmil Suresinde dediğiniz gibi bir şey göremedim. Açıklarsanız sevinirim.
 

old_preacher

New member
Katılım
6 Eyl 2011
Mesajlar
271
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Ali topu tut. (gizli anlam= Ali topu tutmamazlık etme)
Oğlum dersini çalış = (diğer anlatım; oğlum derslerine çalışmamazlık etmedir) şimdi anlaşılmıştır herhalde bunun için vahiye gerek olmadığı…

Burada Ali topu tutarken konuşabilir mi? Ya da gülebilir, veya bağırabilir mi? Bence yapabilir, çünkü aksini belirten bir ifade yok.

Aynı şekilde oğul ders çalışırken, aynı zamanda müzik dinleyebilir mi? Bence dinleyebilir. Sence? :)

Sen daha örnek anlatımda kıyas yapılmadığını bile anlayamadan kıyas var demişsin. Ortada kıyas değil, sadece örnekleme var. Ama, galiba dilin inceliklerine aynı orada sahip değiliz deyip kapatmam gerekiyor. Anlamak istemeyene bir şey anlatamayacağımı kabul ederim.

Önce örneklediğin meseleye bak, sonra örnek verirken kullandığın unsurlara. Atasözleri her şeyi haklı çıkarmıyor maalesef.

Size yukarıda örnekle bile anlatamadıysam, bunu da anlatabileceğimi sanmıyorum. Bu ayette iki yerde kurandan okuyun deniyorsa yine de sizin için önemi yoksa bana neyi anlattırıyorsun kardeşim.

Sen, ayet böyle dese bile kabulünü yapmışsın. Anlayış farkları var demekki.
“Şunu şöyle yapın” bitti. Başkası yok. Başka şekilde yapmak yok. Biz dinden Allah’ın sözünden bahsediyoruz.

Gelelim mühim meseleye.. Ayeti yazıp anlatmak yerine, bir iki kelimeyle üstünü örtmüşsün. Neden? Çünkü öyle bir ayet yok. Dediğin ayetin, senin yazdığını iddia ettiğin şey ile uzaktan yakından alakası yok. Dediğin ayette, gece kalkıp Kuran ı Kerim okuyun diyor, sen bunu namazda Kuran dan başkası okunmaz diye anlıyorsun. Nasıl yapıyorsun merak ettim doğrusu.

Ben Kuran dan başka rehber tanımam diyorsan, bir şey söylemeden önce iyice araştırsan iyi olur. Burada hiçbirimizin Kuran ı her harfine dek ezbere bildiğini sanmıyorum.

Ya bilerek bunları yazıyorsunuz, yada farklı dilleri konuşuyor olmalıyız. Namazda, dilin, sadece söylemenin tek başına önemi yok. Dil söyleyecek, kulak duyacak, akıl yorumlayacak, kalp destekleyecek ve hala namaz devam ediyorsa doğru namaz budur diyoruz.

Sadece dilinle söyleyip, başka hiçbir şey olmadan namaz kılıyorsan olmaz diyoruz.

Ben de artık kaçıncı seferdir söylüyorum bilmiyorum; ''başka hiçbir şey olmadan'' diye bir şey yok. Hiçkimse, hiçbir şey yapmamak için günün 5 vakti namaza durmaz. Sen arapça namaz kılan adamın ne hissettiğini, hangi duygular içinde olduğunu bilebilir misin? Senden kat ve kat daha büyük bir aşkla, saygıyla ve teslimiyetle kılmadığını bilebilir misin? Öyle insan üstü bir yeteneğin mi var? Dediğine göre varmış gerçi.

Arapça bilmeyen birisi, namazda arapça okuyorsa evet, aynısını söylüyorum, namazı bilinçsiz kılıyor demektir.

İyi sen devam et kafana göre milletin imanını yargılamaya, ama bunu yapmadan önce, sırf basit bir tartışmadan galip çıkayım diye Kuran da olmayan şeylerin Kuran da olduğunu söyleme. Sonra kimse kaale almaz yazdıklarını ya da söylediklerini.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
'Kuran dan okuyun' ifadesi kesin bir ifade ya da bir emir değildir. 'Kuran dan okuyun' ve 'Kuran dan da okuyun' sözleri, mana olarak aynı şeyleri ifade edebilir.

Yanlış ! Asla ! Müzzemmil suresi 20 ayet de geçen "Kur'an'dan ne kolay gelirse okuyun !" emr kipidir. Ayet de ikinci defa geçen "ondan (Kur'an'dan) okuyun" emr'i ile beraber diğer farzları da zikretmesi, yani farz amellerin arasında yer vermesi buna en büyük işarettir. Zaten Kur'an'ın mükemmel bir kitap olmasının en büyük işareti, Kur'an bir çok yerde kendini teyid etmesidir. Onda hiç bir çelişki bulamazsınız. Siz, çelişki buldunuz demiyorum, ama yazdığınız cümle çelişki var gibi gösterir. Bu doğru değildir. Bakın aşağıya ayetin hepsini aldığım zaman bir bütün olarak okuduğunuzda dimağınızda kalan anlama bir bakın, sonra kendi yorumunuza dönüp bakın, farkı ve ne demek istediğimizi anlayacaksınız.

"Filhakika Rabbin biliyor ki sen muhakkak gece; üçte ikisine yakın ve yarısı ve üçte biri kalkıyorsun, beraberindekilerden de bir taife ! Halbuki geceyi, gündüzü Allah takdir eder. Bildi ki siz onu bundan öte başaramazsınız; onun için size lütuf ile irca'ı nazar buyurdu. Bundan böyle Kur'an'dan ne kolay gelirse okuyun ! Bildi ki içinizden hastalar olacak, diğer bir takımları Allah'ın fazlından bir kar aramak üzere yeryüzünde yol tepecekler, diğer bir takımları da Allah yolunda çarpışacaklar. O halde ondan (Kur'an'dan) ne kolay gelirse okuyun ve namazı kılın ve zekatı verin ve Allah'a karz-ı hasen takdim edin ! Kendilerinizin hesabına hayr olarak her ne de takdim ederseniz, onu Allah yanında daha hayrlı ve ecirce (karşılık olmak bakımından) daha büyük olarak bulacaksınız. Hem de Allah'a istiğfar edin ! Şüphesiz ki Allah Gafur'dur, Rahim'dir !" ( Müzzemmil : 20 )
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
aşağıda yazdığım rivayetle ilgili cevabını verirsen herkes faydalansın...

"Allah ahirette Peygamberlere kimliğini kanıtlamak için bacağını açıpbaldırını gösterir.”

Hadisi şeriftir. Doğrudur. Baldır kelimesi Teşbihtir. Bu teşbih, cahil bir bedeviye, sorduğu soru üzerine cevaben verilmiştir. Cahil, sizin bu zamanda anladığınız cahil ile eşdeğer bir cahil değildir. Dönem zaten başlı başına cahiliyet dönemiydi ve yaşayanların hemen hemen hepsi kör cahildi. Tek bir hasletleri vardı o dönem yaşayan insanların (arapların); belagatta üstünlük ! Başka hiç bir şeyleri yoktu ve başka hiç bir şeyden anlamazlardı. Çok abartılı tasvirleri ve teşbihleri vardı. Burada da, murad edilen; teşbih ile karşıdaki insanı ikna etmektir. aynı zamanda bunu yaparken, karşıdaki cahilin anlayacağı seviyeye indirmektir anlatılmak isteneni. Yoksa, Allah'ın baldırı var demek, insani bir vasıf ile Rabbimizi vasıflandırmak olur ki, kullanıldığı yerde insanı küfre dahi götürür. Biz o nedenle böyle bir tasviri kullanamayyız. Buna ancak vukufiyeti olan ilim sahibi yeltenebilir. Kur'an da bir çok yerde "yed" (el) kelimesi geçer. Yedullah (Allah'ın eli) anlamında geçer mesela. Allah'ın eli varmıdır ? Elbette senin benim gibi anladığımız anlamda organ olarak bir eli yoktur. Mesela : "Yedullahi fevkin eydihim" ( Fetih : 10 ) "Allah'ın eli onların elleri üstündedir" anlamına gelen buradaki "yedullahi..." kelimesi Kur'an'i bir teşbihtir. Kur'an da dahi, Allah tarafından bizzat bu teşbih kullanılıyorsa, Muhammed Mustafa (s.a.v.)'nın kullanmasından daha doğal bir şey yoktur.

1- Kısaca; Allah'ı zaten en iyi bilenler peygamberlerdir. (YOKSA DEĞİLMİDİR?)

Evet, Allah'ı yaratılanlar içinde en iyi bilenler arasında peygamberler (aleyhissalatü vesselam ecmain) de vardır. Sadece peygamberler dersek olmaz ama. Sebep; aynı zamanda şeytan da var ! Çünkü o (aleyhillane) bizzat aynel yakin ve hakkel yakin bunu müşahede etti. Oysa, şeytan peygamber değildir. Ayrıca; bazı melaike'i Kiram da vardır bu tesbite uyan. Oysa; melekler de peygamber değildir. Sadece bir tek peygamberler en iyi bilir demek, hatadır.

2- Bu nedenle bu saçma rivayetteki gibi Allah'ın kendini insanlara (özellikle peygamberlere) tanıtması çok saçmadır. (YOKSA DEĞİLMİDİR?)

Tövbe ederek istiğfara gelin, elbette değildir !.. Allah dilerse her kişiye kendini tanıtır. Bu Allah'ın (Celle celaluhu) keyfiyetindedir. Sen buna had koyamazsın, hadsizlik yapmış olursun ve bu aynı zamanda küfr içerir. Rabbimiz dilerse kendini peygamberlerine dahi tanıtmakta bir saçmalık görmezken, sen mi görmeye kalkıyorsun:

"Vakta ki ona vardı, kendine şöyle nida olundu: 'Ya Musa ! haberin olsun benim, ben Rabbin ! Hemen pabuçlarını çıkar; çünkü sen mukaddes Tuva'dasın'..." (Taha : 11 - 12 )

3- Bu durum ayrıca, Peygamberlerin tanımadıkları, bilmedikleri bir Allah'a elçilik yapmış olduklarını da dolaylı olarak doğururki, bu da aklı başında olan bir müslümanın inanacağı gerçek değildir, safsatadır. (YOKSA DEĞİLMİDİR?)

Safsata senin dediğin değildir. Tanımak başkadır, bilmek çok başkadır. Her ikisine birden vakıf olmak ise; o daha da başkadır. Her biri ayrı ayrı insanın vasıflarıdır. Örneğin; ateistler Allah'ı tanır, iman etmediği için bilmez. Müslüman; hem tanır hem bilir. O neden ile amel eder. Alim; hem tanır, hem bilir ve hem de amel ederken diğerlerine de tanıtıp, bildirmeye çalışır. İşte Peygamberler de bu şekilde Allah'ı hem tanırlar, hem bilirler hemde bildirirler (uyarırlar). Buna da nezir olma denir. Her peygamber; hem beşir (imrendiren) ve aynı zamanda nezir'dir (uyarıcıdır). Beşir olman için ne olman gerekir. Tarif ettiğini yakınen bilmen gerekir. Mesela pasta ustası olduğunu düşünelim sen kendi işinin beşiri'sin. bana yapacağın pasta tarifin ile beni o anlattığına imrendirirsen, sen işinin beşirisin. Hani derler ya bazı kaabiliyetsiz insanlara "yuh be ! bir işi beşir edemedin !" yani herhangi bir işi; diğer insanları hayran bırakarak sonuçlandırma haline getiremedin anlamındadır bu.

Bu tespitlere itirazın, aksi yönde görüşün varsa, delillerinle sen de yaz lütfen. selam...
aorskaya

Aleykümselam da; sen küfr içeren sözler kullanmadan yazarsan iyi olur.
 

old_preacher

New member
Katılım
6 Eyl 2011
Mesajlar
271
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Yanlış ! Asla ! Müzzemmil suresi 20 ayet de geçen "Kur'an'dan ne kolay gelirse okuyun !" emr kipidir. Ayet de ikinci defa geçen "ondan (Kur'an'dan) okuyun" emr'i ile beraber diğer farzları da zikretmesi, yani farz amellerin arasında yer vermesi buna en büyük işarettir. Zaten Kur'an'ın mükemmel bir kitap olmasının en büyük işareti, Kur'an bir çok yerde kendini teyid etmesidir. Onda hiç bir çelişki bulamazsınız. Siz, çelişki buldunuz demiyorum, ama yazdığınız cümle çelişki var gibi gösterir. Bu doğru değildir. Bakın aşağıya ayetin hepsini aldığım zaman bir bütün olarak okuduğunuzda dimağınızda kalan anlama bir bakın, sonra kendi yorumunuza dönüp bakın, farkı ve ne demek istediğimizi anlayacaksınız.

Kesin bir ifade değil demekle demek istediğim, bunun ''Kuran haricinde hiçbir şey okumayın'' anlamına gelmediğidir. Yani ben buradan ''Kuran okumayabiliriz'' gibi bir anlam çıkarmıyorum, ''Kuran okuyacağız, ama başka şeyler de okuyabiliriz'' diyorum. Yani Kuran dan başka bir şey okumamakla ilgili kesinlik içermiyor, umarım anlatabilmişimdir. Ama arkadaş yok başka hiçbir şey okumayacaksınız diyor, yanlış.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Bu yazımdaki; "sen" dediğim kısımlar şahsın için değil, genel bir hitap olarak yapılmıştır. Eğer, şahsınla ilgilendirip alınganlık göstereceksen yazıdaki "sen" deyimlerini "ben" olarak düzeltiyorum.

Okuyucular, lütfen "sen" yazan yeri "ben" olarak kabul etsinler...

saygılarımla...
aorskaya

Sen yada ben demen çok önemli değil benim açımdan, senin açından da önemli olmadığını ben görüyorum. Haddi zatında bir kaç mesaj önce "eşşek" dediğin insana, şimdi kalkıp da gereksiz nezaket içeren kelimeler ile cümle kurma sıkıntısına girmene hiç gerek yok. sen rahat ol, istediğin gibi yaz veya dilersen kızdığın zaman istediğin yerde şahsıma alaycı ve istihza içerir cümleler kur. Ben dedim ya sana, halis kars kaşarıyım, pek takmam. yeter ki; Dini anlam ve terimlere küfr içeren sözlerde bulunma.

Bu arada ceza mı aldın yine n'aptın ? Cevap verene kadar bekleyeceğimi bil bari en azından.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Kesin bir ifade değil demekle demek istediğim, bunun ''Kuran haricinde hiçbir şey okumayın'' anlamına gelmediğidir. Yani ben buradan ''Kuran okumayabiliriz'' gibi bir anlam çıkarmıyorum, ''Kuran okuyacağız, ama başka şeyler de okuyabiliriz'' diyorum. Yani Kuran dan başka bir şey okumamakla ilgili kesinlik içermiyor, umarım anlatabilmişimdir. Ama arkadaş yok başka hiçbir şey okumayacaksınız diyor, yanlış.

Şimdi anladım. Çünkü Kur'an'da ayet haricinde okunanlar da vardır. Mesela sübhaneke her namazın başında okunur ama ayet değildir. Ayetlerin içeriğini barındırır ama ayet değildir. Yada Ettahiyyatü duası. Bu dua da; yaşanmış bir İsra mucizesinin şahidi olarak Peygamberimiz (s.a.v.) tarafından namazda okunmuştur. Bizler de O'nun (s.a.v.) ümmedi olduğumuza göre elbette gittiği yoldan giderek okuyacağız. Namazdaki hükümleri Peygamber koymuşsa; biz uymak ile emr olunduğumuz için uyacağız. kaldı ki bunu herkesin seve seve gönülden yapması iman dercesinin göstergesini oluşturur.

Bunun aksini düşünen insanlara şunu sormak isterim; Peygamber (s.a.v.) neden çok seviliyor ? Cevap: Kur'an ahlakı ile ahlaklanıp da o minval yaşadığı için. Peki biz neden sevileceğiz; O'nun ahlakı ile ahlaklanıp, sünneti seniyyesine ittibaa etmek ile yaşabildiğimiz kadar yaşayabildiğimiz için. Bu hakikate var mı karşı çıkan ? Varsa; neden ?
 

old_preacher

New member
Katılım
6 Eyl 2011
Mesajlar
271
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Şimdi anladım. Çünkü Kur'an'da ayet haricinde okunanlar da vardır. Mesela sübhaneke her namazın başında okunur ama ayet değildir. Ayetlerin içeriğini barındırır ama ayet değildir. Yada Ettahiyyatü duası. Bu dua da; yaşanmış bir İsra mucizesinin şahidi olarak Peygamberimiz (s.a.v.) tarafından namazda okunmuştur. Bizler de O'nun (s.a.v.) ümmedi olduğumuza göre elbette gittiği yoldan giderek okuyacağız. Namazdaki hükümleri Peygamber koymuşsa; biz uymak ile emr olunduğumuz için uyacağız. kaldı ki bunu herkesin seve seve gönülden yapması iman dercesinin göstergesini oluşturur.

Bunun aksini düşünen insanlara şunu sormak isterim; Peygamber (s.a.v.) neden çok seviliyor ? Cevap: Kur'an ahlakı ile ahlaklanıp da o minval yaşadığı için. Peki biz neden sevileceğiz; O'nun ahlakı ile ahlaklanıp, sünneti seniyyesine ittibaa etmek ile yaşabildiğimiz kadar yaşayabildiğimiz için. Bu hakikate var mı karşı çıkan ? Varsa; neden ?

Aslında bu konu üzerinde ayrıntılı konuşmak gerekir.

Benim açımdan şöyle; elbette hiçbir müslüman buna karşı çıkmaz; fakat ortada bir gerçek var o da kaynak problemi. Peygamberimiz döneminden kalan Kuran haricinde başka sağlam bir kaynak yok. Hadisler konusu zaten başlı başına problem, hangisinin gerçek olduğunu bilemiyoruz. Bu hadisler ve rivayetler, İslam alemini kötü etkiliyor diye düşünüyorum. Örneğin yanlış hatırlamıyorsan Hac konusu Kuran da birkaç aya yayılmıştır, fakat günümüzde peygamberimizin hac yaptığı günler hac zamanı olarak benimsenmiştir; böylelikle çok yoğunluk olmakta, her hac zamanında mutlaka ölümler yaşanmaktadır. Ve pek çok insan da hacca gidememektedir. Gibi..

Yani hadis ve sünnet hususu malesef Kuran gibi muamele görmedi ve korunmadı. Doğal olarak da yozlaştı ve bozuldu. Bu da insanların Kuran ı bir kenara atmalarına sebep oldu. Hadissiz Kuran anlaşılmaz mantığı yüzünden kimse Kuran okumuyor, anlamaya çalışmıyor. İnsanlar bir konuda takıldıklarında bunu Kuran dan değil, hadis ve sünnetlerden ya da kendine hoca diyip aslında pek bir şey bilmeyenlerden öğreniyor, doğal olarak da yanlış öğrenme ihtimali fazlalaşıyor. Bunun sebeplerinden biri de elbette Kuran ın uzun olması ve çoğu kimsenin oturup anlaya anlaya okumaya üşenmesi.

Mesela bir hadiste, peygamberimizin giysisinin üzerinde kedisinin uyuyakaldığı, peygamberimizin de onu uyandırmamak için giysisinin o bölümünü keserek kalktığı söylenir. Bu, insanlık açısından herkese örnek olması gereken bir şeydir ve eğer doğruysa çok güzel bir hadistir. Ama diğer yandan bazı hadisler ve rivayetler vardır ki Kuran ile uyuşmaz. Günümüzde de insanlar Kuran ile uyuşur mu uyuşmaz mı diye kontrol etmeyip direk onu örnek almaya yöneldiğinden, problem oluşuyor.

Yani aslında mesele peygamberimizi örnek almamak değil, Kuran dan uzaklaşmamak. Mesela mezhepçilik de bir bakıma Kuran dan uzaklaşmaktır bana göre. Mezhepçilik hiç olmamış olsaydı, Kuran da emredildiği gibi bölünmemiş olsaydık, birlik olsaydık bugün İslam alemi çok çok farklı bir pozisyonda olurdu. Bugün malesef, bazı ülkelerdeki insanların cehaletinden ve mezhepçiliklerinden faydalanarak insanları birbirine kırdırıyorlar, İslam alemini kendi kendine yok ettirmeye çalışıyorlar. Zamanında peygamberimizin etrafında kafirlere karşı tek yürek olup savaşmış, secde etmiş, canını vermiş müslümanlar varken, bugün müslümanlar birbirini öldürüyorlar.

Bu yüzden ben şöyle düşünüyorum; peygamberimizin nasıl bir ahlaka sahip olduğu zaten Kuran da bahsediliyor. Allah bizzat peygamberimizi bu konuda övüyor, ki hesap edin nasıl bir ahlak ve insanlığa sahip olduğunu.. Kuran aynı zamanda bize de sürekli bunu emrediyor zaten, neredeyse her surede görebiliyoruz bunu. Kuran daki emirleri yerine getirmeye çalışarak yaşadığımızda, tam bir müslüman ahlakına sahip olmaya başladığımızı göreceğiz. Peygamberimiz de bu ahlaka sahipti, biz elbette O'nun gibi olamayız ama en azından O'na yaklaşmak için çaba sarfedebiliriz. Dolayısıyla Kuran ahlakı, zaten peygamberimizin de sahip olduğu en yüce ahlakı barındırır; biz Kuran ı örnek aldığımızda zaten peygamberimizin ahlakına yaklaşmış olmaz mıyız?
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,131
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Aslında bu konu üzerinde ayrıntılı konuşmak gerekir.

Benim açımdan şöyle; elbette hiçbir müslüman buna karşı çıkmaz; fakat ortada bir gerçek var o da kaynak problemi. Peygamberimiz döneminden kalan Kuran haricinde başka sağlam bir kaynak yok. Hadisler konusu zaten başlı başına problem, hangisinin gerçek olduğunu bilemiyoruz. Bu hadisler ve rivayetler, İslam alemini kötü etkiliyor diye düşünüyorum. Örneğin yanlış hatırlamıyorsan Hac konusu Kuran da birkaç aya yayılmıştır, fakat günümüzde peygamberimizin hac yaptığı günler hac zamanı olarak benimsenmiştir; böylelikle çok yoğunluk olmakta, her hac zamanında mutlaka ölümler yaşanmaktadır. Ve pek çok insan da hacca gidememektedir. Gibi..

Meseleye bir de şöyle bakın. Tahrif olmaksa Hadis de tahrif ediliyor, Kur'an da. Yani şu forumda ki halimize bakarmısınız. Elde tahrif olmamış bir Kur'an var ve bu Kur'an herhangi bir ayeti ile bir mana ifade ederken, burada o ayete herkes benim dediğim gibidir diyerek farklı anlamlar veriyor. Kur'an tahrif olmasa ne çıkar, mana tahrif olmuş...



Yani hadis ve sünnet hususu malesef Kuran gibi muamele görmedi ve korunmadı. Doğal olarak da yozlaştı ve bozuldu. Bu da insanların Kuran ı bir kenara atmalarına sebep oldu. Hadissiz Kuran anlaşılmaz mantığı yüzünden kimse Kuran okumuyor, anlamaya çalışmıyor. İnsanlar bir konuda takıldıklarında bunu Kuran dan değil, hadis ve sünnetlerden ya da kendine hoca diyip aslında pek bir şey bilmeyenlerden öğreniyor, doğal olarak da yanlış öğrenme ihtimali fazlalaşıyor. Bunun sebeplerinden biri de elbette Kuran ın uzun olması ve çoğu kimsenin oturup anlaya anlaya okumaya üşenmesi.

Kur'an ın yazıldığı dönemde ki lisan artık bitmiştir. Bu gün Arablar dahi bu lisanın çok azını kullanıyor. Biz burada Kur'an da Kur'an derken, her birimiz farklı anlayışta olan değişik mealleri asıl Kur'an diye var sayıyoruz. Dolayısı ile bu konuda ilim yapan alimlerin, imamların içtihatları göz ardı edilmemeli.

Mesela bir hadiste, peygamberimizin giysisinin üzerinde kedisinin uyuyakaldığı, peygamberimizin de onu uyandırmamak için giysisinin o bölümünü keserek kalktığı söylenir. Bu, insanlık açısından herkese örnek olması gereken bir şeydir ve eğer doğruysa çok güzel bir hadistir. Ama diğer yandan bazı hadisler ve rivayetler vardır ki Kuran ile uyuşmaz. Günümüzde de insanlar Kuran ile uyuşur mu uyuşmaz mı diye kontrol etmeyip direk onu örnek almaya yöneldiğinden, problem oluşuyor.


Her Hadis veya Sünnet Kur'an da bir ayette aynen bulunacak diye bir kaide zaten olamaz. Hadis yahut Sünnet'in ruhunda Kur'an'a, Kur'an ahlakına terslik varmı diye bakılır. Bahsettiğiniz kedi konusunda böyle bir sünnet yok diyelim, ama Sünnette ki mesajın özü Kur'an da yok mu, var. Böyle bakılırsa ihtilaflar azalır.


Yani aslında mesele peygamberimizi örnek almamak değil, Kuran dan uzaklaşmamak. Mesela mezhepçilik de bir bakıma Kuran dan uzaklaşmaktır bana göre. Mezhepçilik hiç olmamış olsaydı, Kuran da emredildiği gibi bölünmemiş olsaydık, birlik olsaydık bugün İslam alemi çok çok farklı bir pozisyonda olurdu. Bugün malesef, bazı ülkelerdeki insanların cehaletinden ve mezhepçiliklerinden faydalanarak insanları birbirine kırdırıyorlar, İslam alemini kendi kendine yok ettirmeye çalışıyorlar. Zamanında peygamberimizin etrafında kafirlere karşı tek yürek olup savaşmış, secde etmiş, canını vermiş müslümanlar varken, bugün müslümanlar birbirini öldürüyorlar.

Bu haller Asrı Saadette bile vardı. Bunlar imtihan dünyasının cilveleridir. Allah (cc) dileseydi herkesi bir tek yol ve düşüncede kılar ve ihtilaf koymazdı. Ama imtihandır bu dünya ve kendi sınıfında türlü cilveleri vardır diye düşünüyorum.

Bu yüzden ben şöyle düşünüyorum; peygamberimizin nasıl bir ahlaka sahip olduğu zaten Kuran da bahsediliyor. Allah bizzat peygamberimizi bu konuda övüyor, ki hesap edin nasıl bir ahlak ve insanlığa sahip olduğunu.. Kuran aynı zamanda bize de sürekli bunu emrediyor zaten, neredeyse her surede görebiliyoruz bunu. Kuran daki emirleri yerine getirmeye çalışarak yaşadığımızda, tam bir müslüman ahlakına sahip olmaya başladığımızı göreceğiz. Peygamberimiz de bu ahlaka sahipti, biz elbette O'nun gibi olamayız ama en azından O'na yaklaşmak için çaba sarfedebiliriz. Dolayısıyla Kuran ahlakı, zaten peygamberimizin de sahip olduğu en yüce ahlakı barındırır; biz Kuran ı örnek aldığımızda zaten peygamberimizin ahlakına yaklaşmış olmaz mıyız?

Muhakkak öyledir, burada tek bir önemli şart var o da Kur'an ı doğru anlayabilmek...
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Aslında bu konu üzerinde ayrıntılı konuşmak gerekir.

Benim açımdan şöyle; elbette hiçbir müslüman buna karşı çıkmaz; fakat ortada bir gerçek var o da kaynak problemi. Peygamberimiz döneminden kalan Kuran haricinde başka sağlam bir kaynak yok. Hadisler konusu zaten başlı başına problem, hangisinin gerçek olduğunu bilemiyoruz. Bu hadisler ve rivayetler, İslam alemini kötü etkiliyor diye düşünüyorum. Örneğin yanlış hatırlamıyorsan Hac konusu Kuran da birkaç aya yayılmıştır, fakat günümüzde peygamberimizin hac yaptığı günler hac zamanı olarak benimsenmiştir; böylelikle çok yoğunluk olmakta, her hac zamanında mutlaka ölümler yaşanmaktadır. Ve pek çok insan da hacca gidememektedir. Gibi..


Hadisler problem değildir, anlayışsızlık ve okumamaya ısrarla inat problemdir. Hadisler Kur'an kaynaklıdır. Çok şükr, miheng (Kur'an) sağlam, elindeki hadisi de vur mihenge, ayarını koyar ortaya. Bir keçi hadisi veya bir recm hadisi ile bütün hadisleri yok sayamazsın.

"fe inne meal usri yusra" ( İnşirah : 5 ) [Demek ki zorlukla beraber bir kolaylık var !]
"inne meal usri yusra" ( inşirah : 6 ) [Evet, o zorlukla beraber bir kolaylık var !]

Hacc, İbrahim (a.s.) tarafından nida edildiği zamanki rukunlar ile yapılıyor, kıyamete kadar da yapılacaktır. Hacc; Kur'an'i bir davettir. Bu davette bir değişme olmamıştır.

"Allah'ın öteden beri cereyan edegelen sünneti (böyle) ! Allah'ın o sünnetine bir tedbil (değişiklik) bulamazsın ! " fetih : 23 )

Yani hadis ve sünnet hususu malesef Kuran gibi muamele görmedi ve korunmadı. Doğal olarak da yozlaştı ve bozuldu. Bu da insanların Kuran ı bir kenara atmalarına sebep oldu. Hadissiz Kuran anlaşılmaz mantığı yüzünden kimse Kuran okumuyor, anlamaya çalışmıyor. İnsanlar bir konuda takıldıklarında bunu Kuran dan değil, hadis ve sünnetlerden ya da kendine hoca diyip aslında pek bir şey bilmeyenlerden öğreniyor, doğal olarak da yanlış öğrenme ihtimali fazlalaşıyor. Bunun sebeplerinden biri de elbette Kuran ın uzun olması ve çoğu kimsenin oturup anlaya anlaya okumaya üşenmesi.

Ben neden öyle yapmıyorum ? Çünkü ifadenize ayrımsız, kendiniz de dahil herkesi kattınız. Oysa, ben önce Kur'an, sonra hadis, sonra sünnet, sonra arifi billah ve en sonrasında kalbim derim. Ve bu da Resulullah'ın (s.a.v.) hz.Muaz'a (r.anh) emr'idir. Ha hz.Muaz'a emr etmiş, ha bana. Hiç değişmez aynen uygularım. Siz de uygulayın. Siz kendinizi bırakıp da başkaları adına endişelenmeyin. Siz bir başlayın, sizi takip edecek en azından bir kaç kişi çıkacaktır. Ama, önce siz yola bir çıkın. Bırakın bu hadis düşmanlarının, Hz. Peygamber (s.a.v.) tenkitçisi insanların saldırı amaçlı sözlerini. Siz kendi imanınızdan sorumlusunuz.

Mesela bir hadiste, peygamberimizin giysisinin üzerinde kedisinin uyuyakaldığı, peygamberimizin de onu uyandırmamak için giysisinin o bölümünü keserek kalktığı söylenir. Bu, insanlık açısından herkese örnek olması gereken bir şeydir ve eğer doğruysa çok güzel bir hadistir. Ama diğer yandan bazı hadisler ve rivayetler vardır ki Kuran ile uyuşmaz. Günümüzde de insanlar Kuran ile uyuşur mu uyuşmaz mı diye kontrol etmeyip direk onu örnek almaya yöneldiğinden, problem oluşuyor.

Örnek verin, beraber bakalım.

Yani aslında mesele peygamberimizi örnek almamak değil, Kuran dan uzaklaşmamak. Mesela mezhepçilik de bir bakıma Kuran dan uzaklaşmaktır bana göre. Mezhepçilik hiç olmamış olsaydı, Kuran da emredildiği gibi bölünmemiş olsaydık, birlik olsaydık bugün İslam alemi çok çok farklı bir pozisyonda olurdu. Bugün malesef, bazı ülkelerdeki insanların cehaletinden ve mezhepçiliklerinden faydalanarak insanları birbirine kırdırıyorlar, İslam alemini kendi kendine yok ettirmeye çalışıyorlar. Zamanında peygamberimizin etrafında kafirlere karşı tek yürek olup savaşmış, secde etmiş, canını vermiş müslümanlar varken, bugün müslümanlar birbirini öldürüyorlar.

İyi ama, bunu hadisi şerifler körüklemiyor. Hadisi şerifi lağv etmeye çalışan zihniyetler körüklüyor. Çünkü; hadisi şerif bütün müslümanlara "acamin araba, siyahın beyaza bir farkı yoktur ! Ey Allah'ın kulları kardeş olun" buyuruyor. Sen hadisten uzaklaşırsan, sistemli olarak elbette sana bunu unuttturacaklardır. (sen kelimesi genel anlamdadır) Uyanık olacaksın, ortada gexen fitneye bakacaksın. Muhakkak Peygamber (s.a.v.) zamanında bir değişik hali tezahür etmiştir. Sünnetine bakacaksın, ne şekilde hareket etmişse, topyekün sizde o şekilde hareket edeceksiniz. Bakın o zaman siz beşer eli ile yapılmış hangi silah ayırmaya gücü yetiyor, hep beraber görürüz.

Bu yüzden ben şöyle düşünüyorum; peygamberimizin nasıl bir ahlaka sahip olduğu zaten Kuran da bahsediliyor. Allah bizzat peygamberimizi bu konuda övüyor, ki hesap edin nasıl bir ahlak ve insanlığa sahip olduğunu.. Kuran aynı zamanda bize de sürekli bunu emrediyor zaten, neredeyse her surede görebiliyoruz bunu. Kuran daki emirleri yerine getirmeye çalışarak yaşadığımızda, tam bir müslüman ahlakına sahip olmaya başladığımızı göreceğiz. Peygamberimiz de bu ahlaka sahipti, biz elbette O'nun gibi olamayız ama en azından O'na yaklaşmak için çaba sarfedebiliriz. Dolayısıyla Kuran ahlakı, zaten peygamberimizin de sahip olduğu en yüce ahlakı barındırır; biz Kuran ı örnek aldığımızda zaten peygamberimizin ahlakına yaklaşmış olmaz mıyız?

Kur'an biraz önce verdiğiniz kedi örneğindeki sünneti bahsetmiyor ama. Zaten bahsetmesini de bekleyemezsiniz. Eğer hadisi ve sünneti okumamış olmazsanız bu ulvi hareketten bihaber kalacaktınız, öyle değil mi ? Veya, secde ederken önüne konan deve işkembesinin verdiği rahatsızlığa rağmen, Yüce Peygamber 'in (s.a.v.) takındığı tavırdan da bahsetmiyor Kur'an. Bahsetmesini zaten bekeleyemezsiniz ama, değil mi. Yada; Taif de yüzüne çarpan taşlara karşı yaptığı duanın, hangi ruh hali ile yapıldığından ve ne şekilde bir mahzun duygular yaşadığından da bahsetmiyor. Ancak; hadisi şerifler bahsediyor, değil mi ?

Bütün ulvi duygu ve insani hisleri hadisi şeriflerde okuruz, Kur'an da varmı diye bakarız, ki muhakkak vardır ve o şekli ile kabul eder, o ulvi sünnete sahip çıkmaya çalışırız. Çünkü gaye; O'nun (s.a.v.) yolunda, ayak izinde olmaktır. sünnetin ve hadisi şeriflerin önemi bu nedenle önemlidir. Diğer dinler, bu tür önemli şeyleri önemsemediği için deforme olmuştur. Şimdi, sizin Dinizi bozmak için, yaklaşık 150 yıldır oyunun parçası olmaktansa; 1400 yıllık öze sahip çıkmanız daha mantıklıdır. Çünkü; hiç bir sünnet Dinin deformasyonunan kayıtsız kalmaz. Hayran olduğumuz batı diş macunundan sonra diş sağlığına önem vermeye başlarken, sizin müslüman atalarınız 1400 yıldır misvak sünneti ile hem diş sağlığını hemde mide sağlığını muhafaza ediyordu.

O nedenle, boşverin sünnet ve hadis inkarcılarını. İmanınızın, sağlamlığı ve muhabbetinizin O Resul'un (s.a.v.) sünneti ile keyf etmesine fırsat verin.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Alt