Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kurandan okuyalım

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
Saffat suresi ayet 11
Şimdi onlara soruver, onlar mı yaradılışça daha kuvvetli, yoksa bizim diğer -yaratmış olduklarımız mı?. Şüphe yok ki, biz onları yapışkan bir çamurdan yarattık.

Bu mübarek âyetler de haşr ve neşrin vuk'u bulacağını isbat için Allah'ın kudret eserlerine dikkatleri çekiyor. Öyle uyanma vesilesi olan delillere, nasihatlara karşı

inkarcıların pek cahilce olan iddialarını, hareketlerini teşhirde bulunuyor. Onların korkunç bir sesin tesiriyle ne gibi hakir bir hâlde mahşere sevkedileceklerini ihtar buyurmaktadır. Şöyle ki: Ey Yüce Peygamber!. Sen Allah'ın birliğine, ilâhi kudrete ait delilleri zikretmiş bulunuyorsun. (İmdi onlara) 0 kıyametin vukuunu inkâr eden Mekke-i Mü ker reme'd eki müşrikleri kınamak ve susturmak için (soru ver) sana cevap versinler, (onlar mı) 0 müşrikler mi (yaradılışça daha kuvvetli) daha ziyade bir san'at ve kuvvet eseri (yoksa bizim) yüce zatının (yaratmış olduklarımız mı?.) daha kuvvetli!. Evet.. Bir kere düşünmelidirler ki, kendi şahısları mı daha büyük bir kudret eseridir, yoksa melekleri mi, gökler mi, yerler mi, bunlardaki çeşitli varlıklar mı?. Elbette ki, bunların, bu çeşitli kudret eserlerinin yanında o inkarcıların varlığı inkarcı derecede kalır, bunu kendileri de itiraf ederler. (Şüphe yok, biz onları) 0 insanları onların aslı olan Hz. Adem'i (yapışkan bir çamurdan yarattık) artık onlar ile o diğer muazzam yaratılış eserleri, haddizatında, yaratılış itibariyle, eşit olabilir mi?. Elbette ki, olamaz. 0 halde o kadar güzel, eşsiz ve muazzam âlemleri, varlıkları yoktan var etmiş olan bir Yüce Yaratıcı, o insanları öldürdükten sonra tekrar yaratamaz mı?. Ne için bunu düşünüp de o ahiret hayatını tasdik etmiyorlar. Bunu inkârlarında deva m edip duruyorlar. Bu ne büyük bir ilâhi kınama ve ne muazzam bir ilâhi delildir!.

Saffat suresi ayet 12
Evet.. Sen hayrete düştün, onlar ise alay ediyorlar.

Ey Yüce Peygamber!. (Evet.. Sen teaccüp ettin) 0 kadar kudret eserlerin meydanda iken o müşriklerin Allah'ın birliğini, ahiret hayatını inkârda bulunduklarından dolayı teaccübe düştün, onların o cahilce hâllerinden dolayı teessüfte bulundun, onların imân edeceklerini ümid ediyordun (onlar ise alay ediyorlar) senin bu teaccübünü takdir edemezler, bilâkis bundan dolayı maskaralığa cür'et gösterirler.

Saffat suresi ayet 13
Ve onlara nasihat verildiği zaman, düşünüp nasihat kabul etmezler.

0 müşrikler o kadar kabiliyetsiz kimselerdir ki, 0 Yüce Peygamberi tasdik etmezler, (Ve onlara nasihat verildiği zaman) Kur'an-ı Kerim'in âyetleri okunarak kendileri cehaletten, ahlâksız hareketlerden men edilmek istenildiği vakit onlar bunu (düşünüp nasihat kabul etmezler.) yine inkârlarında ısrar edip dururlar, o iyiliksever ihtarı takdir edemezler.

Saffat suresi ayet 14
Ve bir mucize gördükleri vakit de onunla alay eder dururlar.

Evet.. Onlar kendi kâfirce kanaatlerinde ısrar eder dururlar. (Ve bir mucize gördükleri vakit de) ayın yarılması gibi bir hârika gözlerinin önünde vücude geldiği hâlde de yine imân etmezler, fikir değiştirmeye muvaffak olmazlar, bilâkis (onunla alay eder dururlar.) öyle edepsizce bir hale cür'et gösterirler.

Saffat suresi ayet 15
Ve dediler ki: Bu, bir apaçık büyüden başka değil.

(Ve) öyle bir mucizeyi gördükleri hâlde yine inkârlarına, alaylarına devam ederek (dediler ki: Bu, bir apaçık büyüden başka değil.) onlar o kadar fevkalade bir kudret eserini, bir risalet delilini müşahede ettikleri hâlde yine fikir değiştirmezler, inkârlarını böyle bâtıl bir iddia ile kuvvetlendirmeye çalışır dururlar.

Saffat suresi ayet 16
Ya bizler olduğumuz ve bir toprak ve kemikler olduğumuz vakit mi, bizler mi muhakkak yeniden diriltilmiş olacağız?.

0 müşrikler, yine inkârlarına kuvvet vermek maksadiyle derler ki: (Ya bizler öldüğümüz ve bir toprak ve kemikler olduğumuz vakit mi) öyle bir değişime uğradığımız hâlde dahi yine (bizler mi muhakkak yeniden diriltilmiş olacağız?.) bu mümkün mü?. Bu nasıl bir iddia?.

Saffat suresi ayet 17
Yoksa bizim evvelki babalarımız da mı -öyle diriltilecekler?.-

O öldükten sonra dirilmeyi inkâr eden kâfirler öyle bir hâdiseyi imkânsız göstermek için şöyle de derler: (Yoksa bizim evvelki babalarımızda mı?.) öyle diriltileceklerdir? Bu da garip değil mi?. Nice zamanlardan evvel ölüp gitmiş, mahv ve yok olmuş kimseler nasıl yeniden hayata kavuşturulabilir?.

Saffat suresi ayet 18
Deki: Evet.. Ve sizler zeliller olarak -haşrolunacaksınızdır-.

Cenab-ı Hak da o irfandan mahrum, ilâhi kudreti tefekkürden nasipsiz olan inkarcıları kınamak için Yüce Peygamberine emr ediyor ki: Ey Resulüm!. 0 inkarcılara (Deki: Evet..) Siz de, sizin atalarınız da, yeniden hayata erdirileceksinizdir. (Ve sizler zeliller olarak) İster istemez haşr olunacaksınızdır. Bu, takdir edilmiştir, ve Allah'ın kudreti karşısında pek kolaydır.

Dâhir;
Hakir, zelil, hor, manasınadır. Çoğulu "dâhirûn"dur.

Saffat suresi ayet 19
Çünki o, korkunç bir sesten ibarettir, onlar o zaman hemen bakar dururlar.

Ey inkarcılar!. 0 hâdiseyi, o yeniden hayata erdirilmeyi imkânsız görmeyiniz. (Çünki o) Hâdiseyi meydana çıkarmaya sebeb olacak şey (bir sesten ibarettir) o hâdise ikinci sûra üfürülmekle derhal meydana gelir. Artık (onlar) o yeniden hayata eren insanlar (o zaman hemen bakar dururlar.) derhal hayata erip kendilerini ve kendileri için vâd edilmiş olan şeyleri görmeğe başlar. Öldükten sonra tekrar dirilmeyi inkâr edenler de cehaletlerini anlar, lâyık oldukları âkibetlere kavuşmuş olurlar.

Saffat suresi ayet 20
Ve derler ki: Eyvah bizlere!. İşte bu, ceza günü.

Bu mübarek âyetler de kıyamet gününü inkâr edenlerin o günde nasıl üzüntüler içinde kalacaklarını ve onların kendi eşleriyle ve tapmış oldukları bâtıl mabutlariyle beraber mahşere ve cehenneme sevkedileceklerini haber veriyor ve onların nasıl bir suale tutulmuş ve nasıl bir zelilce vaziyette kalmış olacaklarını ihtar buyurmaktadır. Şöyle ki: O dünyada iken ahiret hayatını inkâr edenler, o âleme sevkedildikleri zaman bunun bir hakikat olduğunu görüp anlamış olurlar. (Derler ki: Eyvah bize!.) Ey helak!, nerdesin, gel sarıl yakamıza ve kendileri veya onlara hitaben melekler derler ki: (işte bu) Müthiş gün, bir hesap ve (ceza günü) şimdi herkes dünyadaki amellerine göre mükâfat veya ceza görecektir.

Bu hâdisenin vukuu muhakkak ve kararlaştırılmış olduğu için bu âyeti kerime de "derler" yerinde "dediler" geçmiş zaman kipi zikredilmiştir.


Lâzib;
Yapışık, birbirine şiddetlice karışmış olan ve sabit bulunan şey demektir.
 

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
Saffat suresi ayet 21
İşte bu, sizin o yalan sandığınız hüküm günüdür.

Ve onların başlarına kalkmak için melekler veya kendileri birbirlerine derler ki: (işte bu) Gün (sizin) dünyada iken inan mayı p (o yalan sandığınız hüküm günüdür.^ bu gün yaratıklar arasında ilâhi hüküm tecelli edecektir veya hidayet üzere olan cemaatler ile sapıklık içinde yaşamış olan cemaatler ayırt edileceklerdir.

Saffat suresi ayet 22
Toplayınız mahşere o zulm etmiş kimseleri ve onların eşlerini ve kendilerine taptıkları şeyleri.

Ve Allah tarafından meleklere veya insanların bazıları tarafından bazılarına hitaben denilir ki: (toplayınız mahşere o zulm etmiş kimseleri) Cenab-ı Hak'kın emrlerine muhalefet ederek kendi nefislerini felâketlere mâruz bırakmış şahısları (ve onların eşlerini) kendileri gibi putlara tapmış, Allah'm dininden uzaklaşmış olan arkadaşlarını veya öyle dinsiz eşlerini (ve kendilerine taptıkları şeyleri) putları, bir takım bâtıl mabutları toplayınız.

Saffat suresi ayet 23
Allah'tan başka. Artık onlara cehennem yolunu bildiriniz.

Evet.. (Allah'tan başka) Tapmış oldukları o fâni, mahlûk, âciz şeyleri toplayınız. (Artık onlara cehennem yolunu bildiriniz) Onlara o müthiş yolu gösteriniz. Böyle bir ilâhi hitab o müşrikler hakkında bir alaydır ve onları mahvetmek içindir. Ve onların üzüntü ve kederlerinin daha fazla artmasına bir sebebtir.

Saffat suresi ayet 24
Ve onları tutuklayınız. Şüphe yok ki, onlar sorguya çekilecek kimselerdir.

(ve) 0 kâfirler öyle cehenneme sevkedilirken meleklere karşı bir ilâhi hitap yönelir ki: (onları) 0 dinsizleri (tevkif ediniz) onları tutuklayıp hapis eyleyiniz. (Şüphe yok ki, onlar sorguya çekilecek kimselerdir) Onlar cehenneme atılmadan evvel bütün fiillerinden, sözlerinden dolayı bir sorgulamaya tâbi tutulacak, kendi cinayetleri kendilerince pek açıkça anlaşılmış bulunarak Allah'ın adaleti tamamen tecelli edecek, onu müteakip lâyık oldukları cehennemlere atılacaklardır.

Saffat suresi ayet 25
Ve onlara denilecektir ki,- sizin için ne oldu ki: Birbirinize yardım edemiyorsunuz?.

Ve o cehennemlere sevkedilecek olan müşriklere bir kınama olarak denilecektir ki, (Sizin için ne oldu ki,) bugün bu dehşetli zamanda (birbirinize yardım edemiyorsunuz?.) dünyada iken o putlara, o fani şeylere tapıyor, onlardan bir Şefaat, bir fâide bekliyordunuz, hani ne oldu şimdi hiç birinizin imdadına koşamıyorsunuz?. Şimdi anladınız mı cehaletinizi?.

Saffat suresi ayet 26
Hayır.. Bu gün onlar -hakir bir hâlde- teslimiyette bulunmuş kimselerdir.

(Hayır..) Onlar birbirine yardım edecek bir durumda değildirler (Bugün onlar) o cehenneme sevkedilmekte olanlar, artık zelilce bir halde (teslimiyette bulunmuş kimselerdir.) artık onları, Allah'ın emrine boyun eğmeğe mecbur olmuş, ona muhalefet edemez, kendilerini azaptan kurtaramaz bir vaziyette bulunmuşlardır. İşte dünyadaki çirkin amellerinin karşılığı!.

Saffat suresi ayet 27
Ve onların bazıları bazılarına yönelerek birbirlerini sorumlu tutmaya çalışırlar.

Bu mübarek âyetler de cehenneme atılacak kâfirler ile onları aldatmış olanların aralarında vuk'u bulacak tartışmaları tasvir ediyor. Hepsinin de Allah'ın azabını hak etmiş olduklarını ve kendi sapıklıklarını itiraf edeceklerini haber veriyor. Ve öyle sapıklar ile onları saptıranların azapta müşterek olduklarını ve günahkârların öyle bir âkibete mâruz kalacaklarını ihtar buyurmaktadır. Şöyle ki: (ve onların bazıları bazılarına) Yani: Dünyada iken küfre düşürülmüş olanlar ile onları öyle küfre düşürmüş bulunanlar, yarın kıyamet gününde bir azarlama ve kınama maksadiyle (yönelerek) teveccüh etmiş olarak (sorumlu tutmaya çalışırlar) soruşturmaya başlayarak çekişmeye devam ederler.

Saffat suresi ayet 28
-Tâbi olanlar- derler ki: Şüphe yok ki, siz bize sağdan gelir olmuştunuz.

Dünyada iken tâbi olanlar, kendilerini sapıtmış olan kimselere, reislerine (Derler ki, şüpbe yok, siz bize) dünyada iken (sağdan gelir olmuştunuz.) yani: Şerefli bir taraftan görünmüş, kendinizi doğru sözlü göstermiş idiniz, bizi yükselmeye, hayır ve iyiliklere sevketmek istediğinizi söyleyerek bizi o suretle aldatmış idiniz.

Saffat suresi ayet 29
Kendilerine tâbi olunanlar da derler ki: Hayır.. Siz mümin kimse olmuş değildiniz.

0 kendilerine uyulanlar da o reislikleri altında kalıp kendilerine tâbi olmuş bulunanlara cevaben (Derler ki: Hayır.. Siz) zâten (mümin kimseler olmuş değildiniz.) siz kendi iradenizle îmandan mahrum kalmış idiniz. Siz kendi kabiliyetinizi zâyetmiş, çeşit çeşit fenalıkları işlemiş, Allah Teâlâ'ya putları, bir takım mahlûkları ortak koşmuş bulunuyordunuz. Siz bizim aldatmalarımıza kıymet vermemeli idiniz.

Saffat suresi ayet 30
Bizim için sizin üzerinizde zorlayıcı bir güç bulunmuş değildir. Belki siz sapıtmış olan bir kavm olmuş idiniz.

Şunu da derler ki: (Bizim için üzerinize zorlayıcı bir güç bulunmuş değildir.) Biz sizi cebren küfre sevkedecek bir kuvvete, bir kudrete sahip değildik, sizin iradenizi elinizden zor zoruna almış bulunmadık. Biz sizi saptırmaya çalıştığımız zaman ne için güzelce düşünmediniz de bizim aldatıcı propagandalarımıza kıymet verdiniz?. Kusur sizin. Artık bizi bugün ne için sorgulamak istiyorsunuz?.
 

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
Saffat suresi ayet 31
Artık hepimizin üzerine Rab'bimizin sözü hak oldu. Şüphe yok ki, bizler, elbette -azabı- tadıcı kimseleriz.

Aralarında öyle cereyan edecek düşmanlık neticesi olarak o aldatıcı şahıslar diyeceklerdir ki: (Artık hepimizin üzerine Rabbimizin sözü hak oldu) 0 Yüce Yaratıcı, "cehennemi elbette ki, cinlerden ve insanlardan, hepsinden dolduracağız" diye buyurmuştu. İşte bu ilâhi beyan, bugün gerçekleşmektedir. Bizler bugün dünyadaki amellerimizin cezasına kavuşacağız. (Şüphe yok ki, bizler elbette) -Cehennem azabını- tadıcı kimseleriz. Öyle bir cezayı hak etmiş olduk, bu bizim kötü hareketimizin bir neticesidir.

Saffat suresi ayet 32
Evet.. Biz sizi saptırdık, muhakkak ki, biz de sapıklığa düşmüş kimseler idik.

0 bozguncu kimseler, reisler, şöyle de diyeceklerdir: (Evet.. Biz saptırdık) Sizi hidayet yolundan ayırmak istedik, bu uğurda çalıştık, sizi kendi yolumuza davet ettik (muhakkak ki, biz de) zaten (sapıklığa düşmüş kimseler idik.) istedik ki, siz de bizim gibi sapıklardan olasınız fakat size bir cebir ve tazyikte bulunmadık, siz kendi kötü iradenizle sapıklık yolunu tercih etmiş oldunuz.

Saffat suresi ayet 33
Artık şüphesiz ki onlar o gün azapta ortak kimselerdir.

İlim Sahibi Yaratıcı ise onların ahiretteki vaziyetlerini beyan için buyuruyor ki: (Artık şüphesiz ki, onlar) 0 kendilerine uyulanlar ve onlara tâbi olanlar da (o gün) o kıyamet zamanı (azapta ortak kimselerdir.) onlar, sapıklıkta beraber oldukları gibi cehennem azabına mâruz kalmakta da beraber bulunacaklardır. Evet.. Tâbi olanlar akıllarını güzel kullanmayarak şeytani vesveselere, propagandalara aldanarak doğru yoldan çıkmış oldukları için azaba lâyık olmuşlardır. Onları yoldan çıkaran şeytan tabiatlı kimseler ise hem kendileri sapık oldukları için azabı hak etmişlerdir, hem de başkalarını sapıttırmış oldukları için o sebeple de ayrıca azaba lâyık bulunmuşlardır. Binaenaleyh onların azapları elbetteki, kat kat fazla olacaktır.

Saffat suresi ayet 34
Biz muhakkak ki, günahkârlara böyle yaparız.

İşte o hikmet ve kudret sahibi olan Yüce Yaratıcı şöyle de buyuruyor: (Biz muhakkak ki, günahkârlara) 0 uyan ve uyulan günahkâr ve bozguncu kimselere (böyle yaparız) onları böyle azaplara mâruz bırakırız. Öyle küfr ve şirke düşmüş kimseler, böyle bir azaba lâyık olmuşlardır. Onların haklarındaki bu daimi azap, bir hikmet gereği bulunmuştur. İnanıyoruz.

Saffat suresi ayet 35
Şüphe yok ki, onlara; Allah'tan başka ilâh yoktur, denildiği vakit kibirle direnirler.

Bu mübarek âyetler de Allah'ın birliğini tasdikten kaçınan ve Resûl-i Ekrem'e karşı hürmetsizliğe cür'et eden kibirli müşrikleri reddediyor. Onların müthiş âkibetlerini ve kendi amellerine göre ceza göreceklerini ihtar buyurmaktadır. Şöyle ki: Müşrikler, hem Allah'ın birliğini, hem de Hz. Muhammed'in peygamberliğini inkâr ederler (Şüphe yok ki, onlara) o müşriklere (Allah'tan başka ilâh yoktur) ilahlık, mâbutluk yalnız Allah Teâlâ'ya mahsustur. Öyle putlara vesâir mahlûklara ilâhlık ve mâbutluk isnadında bulunmayın, (denildiği vakit) Onlar (kibirle direnirler.) bu teklifi kabul etmezler, kendi haklarında o kadar iyiliksever olan bir hidayet rehberini takdir edemezler, bilakis onu da inkâra cür'et gösterirler.

Saffat suresi ayet 36
Ve derler ki: Mecnun bir şair için kendi ilâhlarımızı mı terkedeceğiz?.

(ve derler ki, mecnun bir şair için) Yani: Hz. Muhammed'in bu teklifi üzerine (kendi ilâhlarımızı mı terkedeceğiz?.) atalarımızdan bizlere miras kalan bir tapınmayı biz bırakır mıyız?. Elbetteki, o putlara tapınmaya devam edeceğiz.

Saffat suresi ayet 37
Hayır.. O hak ile geldi ve Peygamberleri tasdik etti.

Allah Teâlâ da o müşrikleri yalanlayarak buyuruyor ki: (Hayır) Muhammed Aleyhisselâm, hâşâ, mecnun, şair değildir (o hak ile geldi) aklen sabit olan çeşitli deliller ile desteklenen tevhid dinini insanlığa tebliğ etmekle emrolunmuştur. (ve) Hz. Muhammed, bütün önceki (Peygamberleri tasdik etti.) onların da tevhid dinini yaymakla emrolunmuş olduklarını bildirdi. Artık bütün Peygamberlerin insanlığa tebliğetmiş oldukları bir ilâhi dinî neşre çalışan bir yüce zat hiç cinnet ile, şairlikle vasıflanabilir mi?.

Saffat suresi ayet 38
Şüphe yok ki, siz elbette o pek acıklı azabı tadıcılarsınız.

Artık ey inkarcılar!. (Şüphe yok ki, siz) Bu inkârınızdan, bu kibirli harketinizden ve öyle yüce bir Peygambere karşı hürmetsizlik göstermekte olduğunuzdan dolayı (elbette o pek acıklı azabı tadıcılarsınız) cehennemin o setli azabından asla kurtulamayacaksınızdır.

Saffat suresi ayet 39
Ve siz cezalandırılmayacaksınız, ancak yaptığınız şeyler ile -cezalandırılacaksınızdır-

(ve) Ey müşrikler, inkarcılar!, (siz cezalandırılmayacaksınız) Siz öyle haksız yere azap olacak değilsiniz (ancak yaptığınız şeyler ile) cezalandırılacaksınızdır. Sizin azaplar içinde kalmanız kendi küfr ve şirkinize karşı bir cezadan ibarettir. Yoksa Cenab-ı Hak, hâşâ bir kimseye yoktan yere azap etmez. Onun ilâhi adaleti buna müsaade etmez. Şüphesiz inandık.

Saffat suresi ayet 40
Allah'ın hâlis kulları müstesna.

Bu mübarek âyetler de ahirette kâfirlerin hilafına olarak samimi müminlerin cennetlere dahil ve ne kadar çeşitli ve her türü düşüncenin üstünde nimetlere kavuşacaklarını müjdelemektedir. Şöyle ki: inkarcılar, pek şiddetli bir günde azap göreceklerdir. Fakat (Allah'ın) lütuf ve keremiyle (hâlis kulları) halisane bir şekilde kulluk vazifelerini yerine getirmeye muvaffak bulunmuş olan müminler (müstesna) onlar kat kat, mükâfatlara, nimetlere ulaşacaklardır.
 

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
Saffat suresi ayet 41
Onlar var ya, onlar için bilinen bir rızk vardır.

Cenab-ı Hak'kın öyle samimi, seçkin, müstesna kulları (Onlar için belirli bir rızk vardır) olan, pek lezzetli, pek güzel kokulu pek ziyade mükemmel nimetler ile vakit vakit rızıklanacaklardır.

Saffat suresi ayet 42
-Her nevî- meyveler -vardır- ve onlar ikram olunmuşlardır.

Evet.. Onlar için öyle lezzetli, her nevi (Meyvalar) vardır, (ve onlar) O cennete nail olanlar orada (ikram olurmuşlardır) Cenab-ı Hak'kın lütf ve keremine nail bulunmuşlardır.

Saffat suresi ayet 43
Naim cennetlerinde.

Evet.. O seçkin kullar (Naîm cennetlerinde) öyle sıhhat, emniyet, zevk ve lezzet mahalli olan ve çeşitli meyveleri içeren ebedî bağlar ve bahçeler içerisinde rızıklanıp dururlar. Evet.. Onlar bir zahmete düşmemiş, bir maddî ihtiyaca düşkün olmamış oldukları halde sırf bir lezzet için, ilâhi bir ziyafete kavuşma şerefini elde etmeleri için öyle pek lezzetli, ferahlık veren meyveler ile ikram olunurlar, daha nice cennet nimetleriyle devamlı olarak rızıklanmış bulunurlar.

Saffat suresi ayet 44
Birbirleriyle karşı karşıya tahtlar üzerinde.

Evet.. O mes'ut zatlar, o cennetlerde (Birbirleriyle karşı karşıya tahtlar üzerinde) otururlar. Birbirleriyle dostlukta, arkadaşlıkta bulunurlar.

Saffat suresi ayet 45
Onların üzerlerine ırmaktan -doldurulmuş- bir bardak ile dolaşılır.

(Onların) O tahtların üzerinde oturan zâtların (üzerlerine) onlardan herbirinin zevk ve neşesini arttırmak için cereyan edip duran (ırmaktan bir bardak ile dolaşılır) onlardan herbirine bu suretle de ikram edilir.

Maîn;
Yeryüzünde cereyan eden görünen bir ırmak demektir.

Saffat suresi ayet 46
Bembeyaz içenler için lezzetli.

0 bardaklar ile ikram edilecek leziz sular (Bembeyaz) gayet şeffaf, hoş bir manzara teşkil edecektir. İçlerindeki sular ise (içenler için lezzetli) bulunacaktır.

Saffat suresi ayet 47
Kendisinde ne bir sersemletme vardır, ve ne de onlar onda sarhoş olacaklardır.

0 içilecek suyun (Kendisinde ne bir sersemletme vardır) ki, içenleri rahatsız etsin, onların akıllarına, fikirlerine bir zarar versin, (ve ne de onlar) Onu içenler (ondan sarhoş olacaklardır.) o cennet şurupları, dünyadaki şaraplara asla benzemez, onları içecek olanlar ruhani zevkler içinde kalacaklardır, hiçbir arızaya uğramayacaklardır.

CavI;
Baş ağrısı, akıl gidermek, içeriye ağrı vermek, helak etmek, günahkâr kılmak manasınadır.

Nezf;
zayıflık, sarhoşluk, su çekmek, delil kesilmiş olmak demektir.

Saffat suresi ayet 48
Ve onların yanlarında irice gözlü, bakışlarını -kendilerine- tahsis etmiş eşler de vardır.

(Ve onların) Cennetlere kavuşan zatların (yanlarında irice gözlü) fazlaca güzel ve (bakışlarını) kendi kocalarına (tahsis etmiş) başkalarına bakmayan (eşler de vardır) bu eşler, o kendi kocalarının güzel çehrelerini tam bir zevk ile seyreder dururlar.

Kasıratüt'tarf;
Gözlerini hapseden, başkalarına bakmayan kadınlar demektir.

Ayn;
gözleri iri olan, yani güzelce gözlü bulunan kadınlardan ibarettir.

Saffat suresi ayet 49
Sanki onlar, kapalı yumurtalardır.

(Sanki onlar) 0 zevceler (kapalı) toz toprak dokunmamış, tertemiz, güzel bir renge sahip (yumurtalardır.) onlar o kadar bir güzelliğe, bir hoşluk ve temizliğe sahip bulunacaklardır.

Meknûn;
Örtülü, kapalı, saklı, kendisine el dokunmamış, toz isabet etmemiş şey demektir.

Saffat suresi ayet 50
Onların -O cennetliklerin- bazıları bazılarına karşı yönelerek soruşturmaya başlarlar.

Bu mübarek âyetler de cennet ehlinin birbiriyle sohbette bulunarak dünyadaki bazı arkadaşların hallerini birbirinden soruşturmada bulunacaklarını bildiriyor. Bunlardan bir zatı dünyada iken arkadaşının nasıl sapıtmaya çalıştığını, ahiret hayatını nasıl inkâr eder bulunduğunu hikaye ediyor. Derken o zatın o arkadaşını cehennem içinde görerek ona uymadığından dolayı ne kadar kalben ferah olduğuna işaret buyuruyor. Ve cennet ehlinin bir daha ölüme uğramayacaklarını ve azap görmeyeceklerini ve bunun en büyük bir kurtuluş ve selâmet olduğunu ve böyle bir saadete ermek için çalışmanın lüzumunu beyan buyurmaktadır. Şöyle ki: (Onların) O cennet nimetlerinden yararlanan zâtların (bazıları bazılarına karşı yönelerek) sohbette bulunurlar, bir nice marifetlere, faziletlere âit mevzuları ileri sürerler ve birbirlerinden (soruşturmaya başlarlar.) dünyada iken görmüş, geçirmiş oldukları bir takım işleri hatırlamış bulunurlar.
 

sumisali

New member
Katılım
3 Nis 2009
Mesajlar
1,903
Tepkime puanı
2,112
Puanları
0
İşte bu (Kur'an) uyarılıp korkutulsunlar,
gerçekten O'nun yalnızca bir tek ilah olduğunu
bilsinler ve temiz akıl sahipleri iyice öğüt alıp
düşünsünler diye bir bildirip-duyurmadır.
(İbrahim Suresi, 52)
 
Üst Alt