(NOT;herkesin anlıyabiliceği dilde risaleyi yazıyorum aslı dili eski türkçe olduğu için günümüz türkçesiyle yazıyorumki konu iyice anlaşılsın inşallah...)
Bismillahirrahmanirrahim
(Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla)
Vebihinesteinü
( Ve sadece ondan yardım dileriz.)
Elhamdülillahi rabbil alemin vesselatü vesselamu ala seyyidina muhammedin ve ala alihi vesahbihi ecmain
( Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve üstünlük, alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Efendimiz Muhammed’e (a.s.m), soyuna ve ashabına salat ve selam olsun.
Ey kardeş! Benden birkaç nasihat istedin. Sen bir asker olduğun için askerlik temsilleriyle ve sekiz hikayecikler ile birkaç hakikati, benimle beraber dinle. Çünkü ben nefsimi herkesten daha çok nasihate muhtaç görüyorum. Vaktiyle sekiz ayetten istifade ettiğim “Sekiz Sözü” biraz uzunca nefsime demiştim. Şimdi kısaca ve ilim sahibi olmayan insanın dahi anlayabileceği bir lisan ile nefsime anlatacağım. Kim isterse beraber dinlesin.
BİRİNCİ SÖZ
Bismillah( Allah’ın adıyla), her hayrın başıdır. Biz dahi ilk önce onu söyleriz. Bil ey nefsim! Şu mübarek kelime İslam işareti olduğu gibi, var olan her şeyin hal ve hareketiyle sık sık tekrar ettiği duası ve zikridir.
Medeni olmayan ve şehir hayatı yaşanmayan ıssız Arap çöllerinde seyahat eden adama gerektir ki:Bir kabile reisinin himayesine girsin ve ismini kullansın. Böylelikle, yol kesen haydutların kötülüklerinden kurtulup ihtiyaçlarını elde edebilsin. Yoksa sayısız düşman ve ihtiyaçları karşısında perişan olacaktır. İşte böyle bir seyahat için iki adam , çöle çıkıp gidiyorlar. Onlardan biri alçak gönüllü ve mütevaziydi. Diğeri ise kibirliydi. Alçak gönüllü olan, bir reisin himayesine girdi. Kibirli olan, reisin himayesine girmedi... Reisin himayesine giren her yerde huzur içinde gezdi. Bir yol kesen eşkıyaya rastlasa , der: “Ben, filan reisin himayesinde gezerim.” Yol kesen eşkıya defolur, ilişemez. Bir çadıra girse, o himayesine girdiği kişinin ismi ile hürmet görür. Öteki, kibirli olan ise bütün seyahatinde öyle belalar çeker ki, tarif edilemez. Daima titrer, daima dilencilik ederdi. Hem hor görüldü, hem de rezil oldu.
İşte ey kibirli nefsim! Sen o seyahat eden adamsın. Şu dünya ise, bir çöldür. Güçsüzlüğün ve muhtaçlığın sayısızdır. Düşmanın ve ihtiyaçların sınırsızdır. Madem öyledir; şu çölün ebedi sahibi olan, varlığının başlangıcı olmayan ve her şeye hükmeden Allah’a sığın ve himayesine gir. Böylelikle bütün kainatın dilenciliğinden ve her yaşanan olayın karşısında titremelerden kurtulasın.
Evet, bu kelime öyle mübarek bir hazinedir ki, bu kelime ile, sayısız güçsüzlüklerin ve ihtiyaçların seni sınırsız kudrete ve merhamete bağlayıp, çok merhametlim ve her şeye gücü yeten Allah’ın huzurunda güçsüzlüğünü, ihtiyaçlarını af için en beğenilen bir vesile yapar. Evet, bu kelime ile hareket eden, o adama benzer ki: bir kişi askere kaydolur, devlet namına hareket eder, hiçbir kimseden korkusu kalmaz. Kanun namına, devlet namına der böylelikle her işi yapar ve herşeye karşı dayanır.
Başta demiştik: Bütün kainat görünüşleriyle, hal ve hareketleriyle BİSMİLLAH der. Öyle mi?
Evet, nasıl ki: Bir tek adam geldi, bütün şehir ahalisini zorla bir yere gönderdi ve zorla, işlerde çalıştırdı. Hiç şüphesiz olarak bilirdin ki; o adam kendi adına, kendi kuvvetiyle hareket etmiyor. Belki o bir askerdir.Devlet namına hareket eder. Bir komutan kuvvetine güvenir. Öyle de; her şey, Cenab-ı Hakk’ın namına hareket eder ki: Zerrecikler gibi tohumlar, çekirdekler; başlarında koca ağaçları taşıyor, dağ gibi yükleri kaldırıyorlar. Demek her bir ağaç ; “BİSMİLLAH” der. Rahmet hazinesi olan meyvelerden ellerini dolduruyor, bizlere yiyecek sunma, takdim etme görevini üsleniyor. Her bir ağacı, çiçeği yeşilliği bol olan yer, “BİSMİLLAH” der. Cenab-ı Hakk’ın apaçık kuvvet ve kudreti ile bahçe, bağ, tarla ve bostan gibi yerlerde pişmiş gibi hazır maddelerinin yetiştiği bir kazan olur ki,: Çeşit çeşit , pek çok birbirinden çok farklı leziz yiyecekler, içinde beraber pişiyor. Her bir inek, deve, koyun, keçi gibi mübarek hayvanlar “BİSMİLLAH” der. Rahmet bolluğu ve bereketiyle bir süt çeşmesi olur. Bütün yaratılmışların rızkını veren ve ihtiyaçlarını karşılayan Allah’ın adıyla en yumuşak, hoşa giden, en temiz, kan gibi bir gıdayı bizlere takdim ediyorlar. Her bir bitki, ağaç ve otların ipek gibi yumuşak kök ve damarları, “BİSMİLLAH” der ve sert taş ve toprağı deler geçer. Allah namına , bütün yaratıklara rızkı veren Rahman namına der, her şey ona itaat ve hizmetine girmiş olur. Evet, havada dalların yayılması ve meyve vermesi gibi; o sert taş ve topraktaki köklerin çok kolay bir şekilde yayılması ve yer altında yemiş vermesi... hem sıcaklığın şiddetine karşın aylarca nazik, yeşil yaprakların yaş kalması ; tabiatçıların, natüralistlerin ağzına şiddetle tokat vuruyor. Kör olası gözüne parmak sokuyor ve diyor ki. En güvendiğin dayanıklı katılar ve sıcaklık dahi emir tahtında hareket ediyorlar ki; o ipek gibi yumuşak damarlar, birer Hz. Musa’nın (A.S) asası gibi “fekul nadrib bi asakel hacer” (“Asanı taşa vur” Bakara suresi; 60.ayet) emrine uyarak taşları yırtar. Ve o sigara kağıdı gibi ince, nazik görünüşlü yapraklar, birer Hz. İbrahim’in (A.S) vücudu gibi ateş saçan sıcaklığa karşı “naru küni berden ve selamen ala İbrahim” (“Ey ateş! İbrahim için serinlik ve selamet ol.” Enbiya suresi; 69. Ayet) ayetini okuyorlar.
Madem her şey manen BİSMİLLAH der. Allah namına Allah’ın nimetlerini getirip bizlere veriyorlar. Biz dahi “BİSMİLLAH” demeliyiz, Allah namına vermeliyiz, Allah namına almalıyız.Öyle ise, Allah namına vermeyen düşüncesiz insanlardan bir şey almamalıyız.
SORU: Yiyecek sunmakta olan insanlara bir fiyat veriyoruz. Acaba asıl mal sahibi olan Allah ne fiyat istiyor?
CEVAP: Evet, O gerçek nimet verici olan Allah, bizden o kıymetli nimetlere, mallara bedel olarak istediği fiyat ise; üç şeydir. Biri; ZİKİR. Biri; ŞÜKÜR. Biri de; FİKİR’ dir. Başta “BİSMİLLAH” zikir. Bitenin ardından “ELHAMDÜLİLLAH” şükürdür. Ortada da, bu kıymetli sanat harikası olan nimetleri, her şeyin Kendisine muhtaç olduğu halde hiçbir şeye muhtaç olmayan ve bir olduğu her şey de görülebilen Allah’ın kudret mucizesi ve Allah’ın sonsuz rahmetinin hediyesi olduğunu düşünmek ve anlamak fikirdir. Bir devlet başkanının kıymetli bir hediyesini sana getiren tembel, zavallı bir adamın ayağını öpüp, hediye sahibini tanımamak ne derece ahmaklık ise, öyle de; görünüşte nimeti getirdiği görünen insanı överek, sevgi besleyip, gerçek nimet verici olan Allah’ı unutmak; ondan bin derece daha ahmaklıktır.
Ey nefsim’ Böyle ahmak, budala olmamak istersen; Allah’ın adıyla ver, Allah’ın adıyla al, Allah’ın adıyla başla, Allah’ın adıyla işle. Vesselam...
**************************************
işte görüldüğü üzere bismaillahın hikmetini açıklarken aynı zamanda ,iki ayetin sırrınıda anlatıyor biri ;
enbiya suresi 69
diğeri;
bakara suresi 60
dediğim gibi görmek istiyene herşey gözükür...