Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Uydurmamı Değilmi

Uydurmamı Değilmi

  • UYDURMADIR

    Kullanılan: 0 0.0%
  • DEĞİLDİR

    Kullanılan: 0 0.0%

  • Kullanılan toplam oy
    0

fetih

New member
Katılım
16 Şub 2007
Mesajlar
1,994
Tepkime puanı
355
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Uzay Ýstasyonundan Alooooo Kimse Yokmuuuuu :)
Peygmaberimiz hz. Muhammed Mustafa (s.a.s) Allah cc tarafından verilen bu mucizelerini gören ve şahit olan KAFİRLER de uydurma demişti zaman ve mekan farklı ama o NASİBSİZ lerin kanını taşıyanlar günümüzde hala var

D. Ali Erzincanlı abimizin dediği gibi ''Ebu lehebler ölmedi Ya Resulallah ebu cehiller ummanlar dolusu''
 

khan19556

New member
Katılım
11 Ocak 2007
Mesajlar
992
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
44
Konum
Sancaðýn düþtüðü yerden
Hazret-i Ömer, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmdan yağmur duasını niyaz etti. Çünkü ordu suya muhtaçtı. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm elini kaldırdı. Birden bulut toplandı, yağmur geldi, ordunun ihtiyacı kadar su verdi, gitti. Âdetâ, yalnız orduya su vermek için memurdu; geldi, ihtiyaca göre verdi, gitti.

Şu hadise, nasıl ki sekizinci misali teyid ve kat'î ispat eder. Öyle de, şu hadisede, meşhur allâmelerden ve tashihte çok müşkülpesent, hattâ çok sahihlere mevzu deyip kabul etmeyen İbni Cevzî gibi bir muhakkik(hakikatlı) der ki: "Şu hadise gazve-i meşhure-i Bedir'de (Bedir Savaşında)vuku bulmuş(olmuş).

"Sizi temizlemek için üzerinize gökten yağmur indirmişti." (Enfal sûresi, 8:11.)

âyet-i kerimesi o hadiseyi beyan edip ifade eder."

Madem âyet o hadiseyi gösterir; kat'iyetinde şüphe kalmaz. Hem dua-i Nebevî ile, birden ve sür'atle, daha elini indirmeden yağmurun gelmesi, çok tekerrür (tekrar)etmiş, tek başıyla bir mucize-i mütevatiredir. Bazı defa camide, minber üstünde elini kaldırmış, daha indirmeden yağmış; tevatürle nakledilmiş.
 

nurþeyma

New member
Katılım
7 Nis 2007
Mesajlar
302
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
Peygmaberimiz hz. Muhammed Mustafa (s.a.s) Allah cc tarafından verilen bu mucizelerini gören ve şahit olan KAFİRLER de uydurma demişti zaman ve mekan farklı ama o NASİBSİZ lerin kanını taşıyanlar günümüzde hala var
D. Ali Erzincanlı abimizin dediği gibi ''Ebu lehebler ölmedi Ya Resulallah ebu cehiller ummanlar dolusu''

Hala çok sert hareket ediyorsunuz, antipati olarak algılanır ve tebliğe muhtaç insanlar sizden uzaklaşabilir, sevgili fetih kardeş, biraz sükünet,

Adını andığın şiir ARİF NİHAT ASYA'nındır ve aşağıya astım,




Seccadeden kumlardı…
………………………………
Devirlerden, diyarlardan
Gelip göklerde buluşan
Ezanların vardı!

Mescit mü’min, minber mümin…
Taşardı kubbelerden Tekbir,
Dolardı kubbelere “amin!”

Ve mübarek geceler, dualarımız,
Geri gelmeyen dualardı…
Geceler ki pırıl pırıl,
Kandillerin yanardı!

Kapına gelenler, ya Muhammed,
Uzaktan, yakından
Mü’min döndüler kapından!

Besmele, ekmeğimizin bereketiydi;
İki dünyada aziz ümmet,
Muhammed ümmetiydi.

Konsun -yine- pervazlara
Güvercinler;
“hu hu” lara karışsın
Aminler…
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fatiha’lar, Yasin’ler!

Şimdi seni ananlar,
Anıyor ağlar gibi…
Ey yetimler yetimi,
Ey garipler garibi;
Düşkünlerin kanadıydın,
Yoksulların sahibi…
Nerde kaldın ey Resul,
Nerde kaldın ey Nebi?

Günler, ne günlerdi, ya Muhammed;
Çağlar ne çağlardı;
Daha dünyaya gelmeden
Müminlerin vardı…
Ve birgün, ki gaflet
Çöller kadardı,
Halime’nin kucağında
Abdullah’ın yetimi,
Amine’nin emaneti ağlardı!

Hatice’nin koncası,
Aişe’nin gülüydün.
Ümmetinin gözbebeği,
Göklerin resulüydün…
Elçi geldin, elçiler gönderdin…
Ruhunu Allah’a,
Elini ümmetine verdin.
Beşiğin, yurdun, yuvan
Mekke’de bunalırsan
Medine’ye göçerdin.

Biz dünyadan nereye
Göçelim ya Muhammed?
Yeryüzünde riya, inkar, hıyanet
Altın devrini yaşıyor…
Diller, sayfalar, satırlar
(Ebu Leheb öldü) diyorlar:
Ebu Leheb ölmedi, ya Muhammed;
Ebu Cehil, kıtalar dolaşıyor!

Neler duydu şu dünyada
Mevlid’ine hayran kulaklarımız:
Ne adlar ezberledi, ey Nebi,
Adına alışkın dudaklarımız!
Artık, yolunu bilmiyor;
Artık, yolunu unuttu
Ayaklarımız!
Kabe’ne siyahlar
Yakışmamıştır, ya Muhammed,
Bugünkü kadar!

Haset, gururla savaşta;
Gurur, Kafdağı’nda derebeyi…
Onu da yaralarlar kanadından,
Gelse bir şefkat meleği…
İyiliğin türbesine
Türbedar oldu iyi!

Vicdanlar sakat
Çıkmadan yarına.
İyilikler getir, güzellikler getir
Adem oğullarına!

Şu gördüğün duvarlar ki
Kimi Taif’tir, kimi Hayber’dir…
Fethedemedik, ya Muhammed,
Senelerdir!

Ne doğruluk, ne doğru;
Ne iyilik, ne iyi…
Bahçende en güzel dal,
Unuttu yemiş vermeyi…
Günahın kursağında
Haramların peteği!

Bayram yaptı yabanlar:
Semave’yi boşaltıp
Save’yi dolduranlar…
Atını hendeklerden -bir atlayışta-
Aşırdı aşıranlar…
Ağlasın Yesrib,
Ağlasın Selman’lar!

Gözleri perdeliyen toprak,
Yüzlere serptiğin topraktı…
Yere dökülmeyecekti, ey Nebi
Yabanların gözünde kalacaktı!

Konsun -yine- pervazlara
Güvercinler;
“hu hu”lara karışsın
Aminler…
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fatiha’lar, Yasin’ler!

Ne oldu, ey bulut,
Gölgelediğin başlar?
Hatırında mı, ey yol,
Bir aziz yolcuyla
Aşarak dağlar taşlar,
Kafile kafile, kervan kervan
Şimale giden yoldaşlar?

Uçsuz bucaksız çöllerde,
Yine, izler gelenlerin,
Yollar gideceklerindir.

Şu Tekbir getiren mağara,
Örümceklerin değil;
Peygamberlerindir, meleklerindir…
Örümcek ne havada,
Ne suda, ne yerdeydi…
Hakkı göremiyen
Gözlerdeydi!

Şu kutu, cinlerin mi;
Perilerin yurdu mu?
Şu yuva-ki bilinmez,
Kuşları hüdhüd müdür, güvercin mi, kumru mu?-
Kuşlarını, bir sabah,
Medine’ye uçurdu mu?

Ey Abva’da yatan ölü
Bahçende açtı dünyanın
En güzel gülü;
Hatıran, uyusun çöllerin
Ilık kumlarıyla örtülü!

Dinleyene hala,
Çöller ses verir:
“Yaleyl!” susar,
Uğultular gelir.
Mersiye okur Uhud,
Kaside söyler Bedir.
Sen de, bir hac günü,
Başta Muhammed, yanında Ebubekir;
Gidenlerin yüzbin olup dönüşünü
Destan yap, ey şehir!

Ebubekir’de nur, Osman’da nurlar…
Kureyş uluları karşılarında
Meydan okuyan bir Ömer bulurlar;
Ali’nin önünde kapılar açılır,
Ali’nin önünde eğilir surlar.
Bedir’de, Uhud’da, Hayber’de
Hak’kın yiğitleri, şehid olurlar…
Bir mutlu günde, ki ölüm tatlıydı;
Yerde kalmazdı ruh… kanadlıydı.

Konsun -yine- pervazlara
Güvercinler;
“hu hu”lara karışsın
Aminler…
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fatiha’lar, Yasin’ler!

Vicdanlar, sakat çıkmadan,
Ya Muhammed, yarına;
İyiliklerle gel, güzelliklerle gel
Adem oğullarına!

Yüreklerden taşsın
Yine imanlar!
Itri, bestelesin Tekbir’ini;
Evliya, okusun Kur’an’lar!
Ve Kur’an’ı göznuruyla çoğaltsın
Kayışzade Osmanlar!

Na’tini Gaalip yazsın, Mevlid’ini Süleyman’lar!
Sütunları, kemerleri, kubbeleriyle
Geri gelsin Sinan’lar!
Çarpılsın, hakikat niyetine
Cenaze namazı kıldıranlar!

Gel, ey Muhammed, bahardır…
Dudaklar ardında saklı
Aminlerimiz vardır!..
Hacdan döner gibi gel;
Mi’raç’tan iner gibi gel;
Bekliyoruz yıllardır!

Bulutlar kanad, rüzgar kanad;
Hızır kanad, Cibril kanad;
Nisan kanad, bahar kanad;
Ayetlerini ezber bilen
Yapraklar kanad…
Açılsın göklerin kapıları,
Açılsın perdeler, kat kat!
Çöllere dökülsün yıldızlar;
Dizilsin yollarına
Yetimler, günahsızlar!
Çöl gecelerinden, yanık
Türküler yapan kızlar
Sancağını saçlarıyla dokusun;
Bilal-i Habeşi sustuysa
Ezanlarını Davud okusun!

Konsun -yine- pervazlara
Güvercinler;
“hu hu”lara karışsın
Aminler…
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fatiha’lar, Yasin’ler!


Arif Nihat ASYA
 

nurþeyma

New member
Katılım
7 Nis 2007
Mesajlar
302
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
İnsan cansız bir madde iken hayat veren ve ona eşyayı öğreten, dil veren Allah, kuru bir Hurma ağacına konuşmayı öğretemez mi? Esas muhal AllahüEkber dediği halde bunu muhal sayanın beyninde olsa gerek.
Muhabbetle

mesele o değil sevgili kardeşim, canlı cansız herşeyin Allah'ı tesbih ettiğini elbette biliyoruz, asıl mesele şudur..
Biliyor sunuz, Yahudiler UNZURNA (BİZİ GÖZET) yerine RAİNA (BİZİ GÜT) demişlerdir, sırf peygamberin tebliğini hafife almak maksadıyla.
Aynı şeyi biz de Güzel Peygamberimize yaparsak, mazaAllah, yahudilerin durumuna düşmüş oluruz,
Peygamber birebir İrade sahibi insanları ilgilendiren Vahy'in tebliğ edicisidir, hal böyleyken, bu kutsal görevi İnsanın dışına çıkarıp, kütüğe, taşa, hayvanlara indirgemek, bir manada hem tebliğe ve hem tebliği taşıyana ve hem taşınana haksızlık olmaz mı?..
Bir ara Allah yazan Arılar, üzerinde Allah yazan koyunlar, kabaklar, elmalar dolaştırıldı ortalarda, kimse demedi ki, eser sahibi Allah o eşsiz eseri yaratması mı mucizedir yoksa eserini imzalaması mı?..
Bu minvalde düşünürsek, kütük Allah der, ağlar, sızlar.. mümkün.. Lakin kimse çıkıp buna inanmayan Kafir dir veya kafir kanı taşır.. gibi sözler sarfedemez, çünkü iman VAHY ile alakalıdır, Kişi Fatiha ile Nas arasındaki hükümlere iman etti mi, iman sahibidir, bunun dışında istediğine inanır, istediğine inanmaz, zorlanamaz yani..
Hakkınızı helal eyleyin, uzattım, mesele mecrasından çıktığı için açıklamak gereği hissettim.
Allah hakkımızda hayırlısını versin inşaALLAH-urrahman..
 

nurþeyma

New member
Katılım
7 Nis 2007
Mesajlar
302
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
Ehak sözlerin doğrudur. Ancak, bir doğru daha var ki Peygamberimize verilmiş mucizelerdir.
Mucize tanım ititbari ile, Allah'ın elçisini tasdik etmek ve kafirlerin inadını kırmak maksadı ile Evamir-i Tekviniye adı verilen Adetullah ile açıklanması mümkün olmayan , perdesiz kudretten gelen ve mucizeyi gösterenin illet olmadığı ancak mukarenet ettiği olağan üstü durumdur.

Yani, bulut yağmurun illeti değildir. İktiran etmiş(beraber gelmiş) Yağmur için buluta luzum yoktur. Allah İlimi bulutsuz yağmura kafidir. Eğer yağmur bulutsuz yağsa , bulut mukarenet etmese(beraber gelmese) mucize adı verilir. Zira Adetullah değil Kudret işlemektedir
İşte Peygamberimize verilen mucize böyledir. Ona ait deği, illet değildir. Sadece Mukarenet etmiş. Yani, hak ve hakikatini onda olduğu bu şekilde gösterilmiş.

İşte bulutun yağmura sebep olduğunu zaneden zihniyet hurma ağacının konuşmasını Peygamberimizin sebep olduğunu ve biz ona verdiğimizi düşünerek güye bir iftira atıyormuşuz gibi güya bir ifrat yapıyormuşuz gibi ithamlarda bulunuyorlar. Sanki, bilim kanunu Allah'ın kanunu değilmiş gibi . Onu koyan dilediği zamanda değiştirir. Ve bunu kafirin küfrünü kırmak için yine aklı zorlamıyacak şekilde değiştirebilir ve değiştirmiştir.
Dikkat edersen verilen cevaplar "mucizeye imkansız deyip bizi Raina demekle suçlayanlara verilmiş ve makam itibari ile sert olması münasip yazılardır.

Muhabbetle


Güzel bir yaklaşım, aslında sıkıntı mucizenin hak olup olmadığı konusunda değil, söylemek istediğimiz şudur..
Mucize, inanmayan kafirleri ikna için Allah tarafından Peygamberlerine verilen bir kanıttır, bunu kabul edelim..
Peki, bir mü'minin mucizeye ihtiyacı var mıdır?
Varsa, ortada bir imanı meselenin varlığı yok mudur?
İnanmayana kanıt olan bir belge, inanana ne anlam teşkil eder?
İnananların mucize beklentisi İmansızlığa meyl midir?
Mucize ile inanan insan mı daha hayırlıdır, yoksa, peşin peşin iman eden mi (Hz. Ebu Bekir gibi)
Mucize, Peygamber döneminde yaşayanlar için bir kanıt iken, bizler gibi, Peygamberi görmeden iman edenlere nedir?

görüldüğü gibi sorular uzatılabilir, hal böyle olunca, şurda yapılanlar gibi, inandığı halde hala mucizelere ihtiyaç duyanlar, hangi maksada hizmet etmekteler, bunun ince ince düşünülmesi gerekmez mi?

Neyse, iman ettik ve Allah'ın bizden istediği bütün kurallara boyun eğdik, hem de mucizesiz ve kanıtsız.. Acaba bu imanımız yetersiz midir?..

Allah her anımızı iman ile dolu dolu yaşatsın inşaALLAH-urrahman..
 

chamdali

New member
Katılım
28 Nis 2006
Mesajlar
647
Tepkime puanı
123
Puanları
0
Selam,

İsra 59 ne ifade ediyor? Bir bilen var mı?
 

chamdali

New member
Katılım
28 Nis 2006
Mesajlar
647
Tepkime puanı
123
Puanları
0
İnsan cansız bir madde iken hayat veren ve ona eşyayı öğreten, dil veren Allah, kuru bir Hurma ağacına konuşmayı öğretemez mi? Esas muhal AllahüEkber dediği halde bunu muhal sayanın beyninde olsa gerek.
Muhabbetle

Soru: Allah, Ebu Cehili cennete koyabilir mi?

Tabii koyabilir. Allah'ın buna gücü yeter.

Böyle soru sorulur mu? Tabii sorulmaz.

Ama ya üstteki soru!
 

khan19556

New member
Katılım
11 Ocak 2007
Mesajlar
992
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
44
Konum
Sancaðýn düþtüðü yerden
Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın ahval ve evsâfı, siyer ve tarih suretiyle beyan edilmiş. Fakat o evsaf ve ahvâl-i galibi, beşeriyetine bakar. Halbuki, o zât-ı mübarekin şahs-ı mânevîsi ve mahiyet-i kudsiyesi o derece yüksek ve nuranîdir ki, siyer ve tarihte beyan olunan evsaf, o bâlâ kamete uygun gelmiyor, o yüksek kıymete muvafık düşmüyor. Çünkü, es-sebebü ke'l-fâil sırrınca, hergün, hattâ şimdi de bütün ümmetinin ibadetleri kadar bir azîm ibadet sahife-i kemâlâtına ilâve oluyor. Nihayetsiz rahmet-i İlâhiyeye, nihayetsiz bir surette, nihayetsiz bir istidatla mazhar olduğu gibi, hergün hadsiz ümmetinin hadsiz duasına mazhar oluyor.
 

nurþeyma

New member
Katılım
7 Nis 2007
Mesajlar
302
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın ahval ve evsâfı, siyer ve tarih suretiyle beyan edilmiş. Fakat o evsaf ve ahvâl-i galibi, beşeriyetine bakar. Halbuki, o zât-ı mübarekin şahs-ı mânevîsi ve mahiyet-i kudsiyesi o derece yüksek ve nuranîdir ki, siyer ve tarihte beyan olunan evsaf, o bâlâ kamete uygun gelmiyor, o yüksek kıymete muvafık düşmüyor. Çünkü, es-sebebü ke'l-fâil sırrınca, hergün, hattâ şimdi de bütün ümmetinin ibadetleri kadar bir azîm ibadet sahife-i kemâlâtına ilâve oluyor. Nihayetsiz rahmet-i İlâhiyeye, nihayetsiz bir surette, nihayetsiz bir istidatla mazhar olduğu gibi, hergün hadsiz ümmetinin hadsiz duasına mazhar oluyor.

Sevgili kardeşim,
Eğer ilme, bize ve insanlığa hizmet etmek istiyorsanız, şu yazılarınızı anlayacağımız dilden yazın ne olur..
İnanın yazılarınızı okurken, içime, acaba birileri bizi bir şekilde cezaya mı tabi tutuyor... diye düşünüyorum.
Mesele sadece yazı yazmaksa, bir diyeceğim olamaz, ama mesele paylaşmaksa, şu an sizinle paylaşacak bir kelimemiz bile mevcut değildir bu yorumunuzda..
selamlarımla..
 

khan19556

New member
Katılım
11 Ocak 2007
Mesajlar
992
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
44
Konum
Sancaðýn düþtüðü yerden
Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın ahval ve evsâfı, siyer ve tarih suretiyle beyan edilmiş. Fakat o evsaf ve ahvâl-i galibi, beşeriyetine bakar. Halbuki, o zât-ı mübarekin şahs-ı mânevîsi ve mahiyet-i kudsiyesi o derece yüksek ve nuranîdir ki, siyer ve tarihte beyan olunan evsaf, o bâlâ kamete uygun gelmiyor, o yüksek kıymete muvafık düşmüyor. Çünkü, es-sebebü ke'l-fâil sırrınca, hergün, hattâ şimdi de bütün ümmetinin ibadetleri kadar bir azîm ibadet sahife-i kemâlâtına ilâve oluyor. Nihayetsiz rahmet-i İlâhiyeye, nihayetsiz bir surette, nihayetsiz bir istidatla mazhar olduğu gibi, hergün hadsiz ümmetinin hadsiz duasına mazhar oluyor.
 

chamdali

New member
Katılım
28 Nis 2006
Mesajlar
647
Tepkime puanı
123
Puanları
0
Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın ahval ve evsâfı, siyer ve tarih suretiyle beyan edilmiş. Fakat o evsaf ve ahvâl-i galibi, beşeriyetine bakar. Halbuki, o zât-ı mübarekin şahs-ı mânevîsi ve mahiyet-i kudsiyesi o derece yüksek ve nuranîdir ki, siyer ve tarihte beyan olunan evsaf, o bâlâ kamete uygun gelmiyor, o yüksek kıymete muvafık düşmüyor. Çünkü, es-sebebü ke'l-fâil sırrınca, hergün, hattâ şimdi de bütün ümmetinin ibadetleri kadar bir azîm ibadet sahife-i kemâlâtına ilâve oluyor. Nihayetsiz rahmet-i İlâhiyeye, nihayetsiz bir surette, nihayetsiz bir istidatla mazhar olduğu gibi, hergün hadsiz ümmetinin hadsiz duasına mazhar oluyor.

Sevgili Moderatör khan19556,

Bu satırlar şahsınıza mı ait?
 

nurþeyma

New member
Katılım
7 Nis 2007
Mesajlar
302
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
Selam,

İsra 59 ne ifade ediyor? Bir bilen var mı?



Hz.Muhammed Kendisine Mucizeler Verilen Bir Resul Değildir:



Şimdi Allah'ın;Peygamberimiz(sav)'e mucize vermediğini belirten ayetleri aktaralım:

"Eğer onların yüz çevirmesi sana ağır geldiyse, haydi (yapabilirsen) yerin içine (inebileceğin) bir delik, ya da göğe (çıkabileceğin) bir merdiven ara ki onlara bir mucize getiresin! Allah dileseydi elbette onları hidayet üzerinde toplardı. O halde cahillerden olma!" (En'am - 35)

"Hayır, dediler, (bu) karmakarışık hayallerdir; hayır onu uydurmuş; hayır o şairdir. (Eğer gerçekten peygamberse) öncekilerin (mucizelerle) gönderildikleri gibi o da bize bir mucize getirsin." (Enbiya - 5) "Bundan önce helak ettiğimiz hiçbir kent(halkı) inanmamıştı, şimdi bunlar mı inanacaklar?" (Enbiya - 5,6)

"İnkar edenler, "Rabbinden Muhammed'e bir mucize indirilmeli değil miydi?" derler. Sen ancak bir uyarıcısın ve her toplumun bir yol göstereni vardır." (Ra'd - 7)

"İnkar edenler, "Rabbinden Muhammed'e bir mucize indirilmeli değil miydi?" derler. De ki: "Doğrusu, Allah, dileyeni saptırır, kendisine yöneleni doğru yola iletir." (Ra'd - 27)

"Muhammed'e, Rabbinden bir mucize indirilmeli değil mi?" diyorlar. De ki: "Görünmeyen ancak Allah'a aittir, bekleyin, doğrusu, ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim." (Yunus - 20)

"İnkarcılar: "Ona Rabbinden mucizeler indirilmesi gerekmez miydi?" derler. De ki: "Mucizeler ancak Rabbimin katındadır. Doğrusu ben, sadece apaçık bir uyarıcıyım." (Ankebut - 50)

"Eğer kendisi ile dağların yürütüldüğü, yahut arzın parçalandığı, yahut ölülerin konuşturulduğu bir Kur'an olsaydı!... Hayır bütün işler Allah'a aittir, insanlar hala anlamadılar mı ki, Allah dileseydi, bütün insanları doğru yola iletirdi? Yaptıkları işler yüzünden inkar edenlerin başlarına ani bela(lar) gelmeye devam edecek, yahut yurtlarının yakınına konacak (yahut sen onların yurtlarının yakınına konacaksın), Allah'ın vaadi gelinceye kadar bu böyle sürüp gidecektir. Allah sözünden caymaz." (Ra'd - 31).

"Mucizeler göndermekten bizi alıkoyan husus, öncekilerin onları yalanlamış olmasıdır. Semudlulara, gözle görülebilen bir dişi deve vermiştik de ona zulmetmişlerdi. Oysa, Biz mucizeleri yalnız korkutmak için göndeririz."(İsra -59)

Yukarıdaki ayetler, Rasulullah (sav)'dan mucize rivayet edenleri yalancı çıkarmaktadır. Kuşkusuz mucizelerle ilgili haberlerin dayandırıldığı sahabeleri bu nitelemeden tenzih ederiz. Onların bu işle hiçbir biçimde ilgileri yoktur. Ne var ki yapılan rivayetlerin bir yerlere dayandırılması gerekmektedir. Bu nedenden dolayı, başta Rasulullah olmak üzere, birçok sahabe adına yalanlar uydurulmuştur, işin ilginç yanı, temel kaynak olarak kabul edilen İslami eserlerde bu konu kabul görmüş ve pekiştirilmesi konusunda bir çok izahlar yapılmıştır. Haber baştan doğru kabul edilince, onu sağlamlaştırmak ta Müslüman alimlere düşmüştür. Mucizenin olduğuna dair uydurulan rivayetlerin, Kur'an'la sağlamasının yapılmamış olması, iyi niyetli birçok kimseyi yanılgıya düşürmüştür, işin başında uydurulan yalan, fark edilmediğinden -iyi niyet yüzünden-, sonra gelenler tarafından da kabul görmüş ve inancımızda tartışmasız bir şekilde yer etmiştir.

Ancak Müslümanların yeniden Kur'an'a yönelmeleri ve onu birinci kaynak olarak almaları, inancımızda yer etmiş yanlışların ortaya çıkmasını sağlamıştır. Din yeniden kaynağıyla buluşmuş, bid'at ve hurafelerden arındırılmaya başlanmıştır.

Rasulullah'ın mucizelerine(!) Kur'an'dan delil olarak gösterilen ayetler, mucizenin olduğunu baştan kabul eden zihniyetin ayetleri yanlış tevil etmesinden başka birşey değildir. Özellikle, Kamer Suresi'nin l. ve 2. ayeti (ayın yarılması olayı), İsra Suresi'nin l. ayeti (Gece yürüyüşü/Mi'rac hadisesi), Necm Suresi'nin 7. ayetinden 20.ayetine kadarki ayetler (Peygamberin Sidretü-l Münteha'da Allah ile buluşması), İnşirah suresinin l. ayeti ( Peygamberin göğsünün yarılması olayı) Peygamberin mucizeleri olarak gösterilmektedir.

Bu ayetlerle ifade edilmek istenen gerçeğin şu şekilde olduğuna inanıyoruz:


Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!
 

fetih

New member
Katılım
16 Şub 2007
Mesajlar
1,994
Tepkime puanı
355
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Uzay Ýstasyonundan Alooooo Kimse Yokmuuuuu :)
Hz.Muhammed Kendisine Mucizeler Verilen Bir Resul Değildir:



Şimdi Allah'ın;Peygamberimiz(sav)'e mucize vermediğini belirten ayetleri aktaralım:

"Eğer onların yüz çevirmesi sana ağır geldiyse, haydi (yapabilirsen) yerin içine (inebileceğin) bir delik, ya da göğe (çıkabileceğin) bir merdiven ara ki onlara bir mucize getiresin! Allah dileseydi elbette onları hidayet üzerinde toplardı. O halde cahillerden olma!" (En'am - 35)

"Hayır, dediler, (bu) karmakarışık hayallerdir; hayır onu uydurmuş; hayır o şairdir. (Eğer gerçekten peygamberse) öncekilerin (mucizelerle) gönderildikleri gibi o da bize bir mucize getirsin." (Enbiya - 5) "Bundan önce helak ettiğimiz hiçbir kent(halkı) inanmamıştı, şimdi bunlar mı inanacaklar?" (Enbiya - 5,6)

"İnkar edenler, "Rabbinden Muhammed'e bir mucize indirilmeli değil miydi?" derler. Sen ancak bir uyarıcısın ve her toplumun bir yol göstereni vardır." (Ra'd - 7)

"İnkar edenler, "Rabbinden Muhammed'e bir mucize indirilmeli değil miydi?" derler. De ki: "Doğrusu, Allah, dileyeni saptırır, kendisine yöneleni doğru yola iletir." (Ra'd - 27)

"Muhammed'e, Rabbinden bir mucize indirilmeli değil mi?" diyorlar. De ki: "Görünmeyen ancak Allah'a aittir, bekleyin, doğrusu, ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim." (Yunus - 20)

"İnkarcılar: "Ona Rabbinden mucizeler indirilmesi gerekmez miydi?" derler. De ki: "Mucizeler ancak Rabbimin katındadır. Doğrusu ben, sadece apaçık bir uyarıcıyım." (Ankebut - 50)

"Eğer kendisi ile dağların yürütüldüğü, yahut arzın parçalandığı, yahut ölülerin konuşturulduğu bir Kur'an olsaydı!... Hayır bütün işler Allah'a aittir, insanlar hala anlamadılar mı ki, Allah dileseydi, bütün insanları doğru yola iletirdi? Yaptıkları işler yüzünden inkar edenlerin başlarına ani bela(lar) gelmeye devam edecek, yahut yurtlarının yakınına konacak (yahut sen onların yurtlarının yakınına konacaksın), Allah'ın vaadi gelinceye kadar bu böyle sürüp gidecektir. Allah sözünden caymaz." (Ra'd - 31).

"Mucizeler göndermekten bizi alıkoyan husus, öncekilerin onları yalanlamış olmasıdır. Semudlulara, gözle görülebilen bir dişi deve vermiştik de ona zulmetmişlerdi. Oysa, Biz mucizeleri yalnız korkutmak için göndeririz."(İsra -59)

Yukarıdaki ayetler, Rasulullah (sav)'dan mucize rivayet edenleri yalancı çıkarmaktadır. Kuşkusuz mucizelerle ilgili haberlerin dayandırıldığı sahabeleri bu nitelemeden tenzih ederiz. Onların bu işle hiçbir biçimde ilgileri yoktur. Ne var ki yapılan rivayetlerin bir yerlere dayandırılması gerekmektedir. Bu nedenden dolayı, başta Rasulullah olmak üzere, birçok sahabe adına yalanlar uydurulmuştur, işin ilginç yanı, temel kaynak olarak kabul edilen İslami eserlerde bu konu kabul görmüş ve pekiştirilmesi konusunda bir çok izahlar yapılmıştır. Haber baştan doğru kabul edilince, onu sağlamlaştırmak ta Müslüman alimlere düşmüştür. Mucizenin olduğuna dair uydurulan rivayetlerin, Kur'an'la sağlamasının yapılmamış olması, iyi niyetli birçok kimseyi yanılgıya düşürmüştür, işin başında uydurulan yalan, fark edilmediğinden -iyi niyet yüzünden-, sonra gelenler tarafından da kabul görmüş ve inancımızda tartışmasız bir şekilde yer etmiştir.

Ancak Müslümanların yeniden Kur'an'a yönelmeleri ve onu birinci kaynak olarak almaları, inancımızda yer etmiş yanlışların ortaya çıkmasını sağlamıştır. Din yeniden kaynağıyla buluşmuş, bid'at ve hurafelerden arındırılmaya başlanmıştır.

Rasulullah'ın mucizelerine(!) Kur'an'dan delil olarak gösterilen ayetler, mucizenin olduğunu baştan kabul eden zihniyetin ayetleri yanlış tevil etmesinden başka birşey değildir. Özellikle, Kamer Suresi'nin l. ve 2. ayeti (ayın yarılması olayı), İsra Suresi'nin l. ayeti (Gece yürüyüşü/Mi'rac hadisesi), Necm Suresi'nin 7. ayetinden 20.ayetine kadarki ayetler (Peygamberin Sidretü-l Münteha'da Allah ile buluşması), İnşirah suresinin l. ayeti ( Peygamberin göğsünün yarılması olayı) Peygamberin mucizeleri olarak gösterilmektedir.

Bu ayetlerle ifade edilmek istenen gerçeğin şu şekilde olduğuna inanıyoruz:


Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!

Peygamber (s.a.s) efendimize Allah tarafından bahşedilen mucizelerin hepsini inkar ediyorsun sünneti inkar ediyorsun nurşeyma kardeş hangi akla hizmet ediyorsun ???


… O, insanların en cömert gönüllüsü, en doğru sözlüsü, en mülayim ahlaklısı ve en arkadaş canlısı idi. Kendilerini ansızın görenler, O'nun heybeti karşısında çok şiddetli heyecanlanırlar; üstün vasıflarını bilerek sohbetinde bulunanlar ise, O'nu herşeyden çok severlerdi. O'nun üstünlüklerini ve güzelliklerini tanıtmaya çalışan kimse; Ben, gerek ondan önce, gerek ondan sonra, onun gibi birisini görmedim, demek suretiyle, O'nu tanıtma hususundaki aczini ve yetersizliğini itiraf ederdi. Allah'ın salat (Peygamberimiz (sav)'e yapılan dua, istiğfar, rahmet, namaz) ve selamı O'nun üzerine olsun.
 

fetih

New member
Katılım
16 Şub 2007
Mesajlar
1,994
Tepkime puanı
355
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Uzay Ýstasyonundan Alooooo Kimse Yokmuuuuu :)
Nitekim mekkeli müşriklerde demişlerdiki senden önce peygamberlik davasında bulunanlar bir işaret bir mucize göztermişti bize şu uhud dağını altına çevirde bizde iman edelim dediler bunun üzerine efendimiz SİZLERİN SÜNNETİNİ İNKAR ETTİĞİ PEYGAMBERİMİZ (s.a.s) buyurdular: bunun cevabını size yarın vereyim ve Allahu teala cc cebrail as. ı gönderdi :ey resulum sen dilersen uhud dağını altına çeviririm ama onlar yine iman etmezler ise arşın üzerindeki hakimiyetime andolsunki onları helak edeceğim. Bunun üzerine efendimiz bu hadiseden vazgeçti Yarab dedi onları helak etme umulurki birgün tevbe ederler

Ki .. Şak-kı kamer mucizesini gözleri ile gördükleri halde yinede iman etmediler demekki muhammed sihirbazmış dediler

Biraz yazdıklarınıza dikkat edin birilerine hizmet edeyim derken Resulu silip atmayın sizlerde SİLİNİRSİZ
 

chamdali

New member
Katılım
28 Nis 2006
Mesajlar
647
Tepkime puanı
123
Puanları
0
İşte Marifetullah'ı bilmemenin sonu. İşte kendini böyle gösterdi

Bir kere Kuru Hurma ağcının ağlaması mucizesi Allah'ın Alim , Kadir ve Rahim isimlerinin iktizasıdır. İktiran vardır.
Ebu CEhilin ise yargılanması Adl ismi ile olacak. Kafir Kahhar ismi ile yargılanırken, Rahim ismi ona şamil olmayacak. Mü'mine münhasır kalacak.
Kardeş İslam'ın İ 'sini anlamamışsın.
Milleti kandırmayalım. Zaten kanmaz. Kendinizi kandırısınız.
Daha Allah'ı tanımıyorsunuz.

Selam,

Bir şeyin doğruluğuna Allah'ın gücü delil olarak getirilemez. Üstteki soru - cevap ikilisi bunu anlatmak içindi. Burada hiç kimse Allah'ın bir kütüğü ağlatmaya gücünün yetmeyeceğini söylemiyor. Böyle bir şeye Allah'ın gücünün yetip yetmediği ayrı, böyle bir şeyin olup-olmadığı ayrı.

Yazılarınızda muhatabınızı tahrik edici ifadeler var. Şahsıma yöneltmiş olduğunuz ithamların gerçekliğini Rabbim bilir. O' na havale edip ben cevap vermiyorum. Sağlıklı bir iletişim için daha dikkatli olmanızı temenni ederim.

Selamlar.
 

chamdali

New member
Katılım
28 Nis 2006
Mesajlar
647
Tepkime puanı
123
Puanları
0
Selam,

Nurşeyma cevap için teşekkür ederim. Ama asıl muhataplardan cevap gelmedi. Sorumu farklı bir şekilde tekrar edeyim.

Fetih, Duha, Radikalislam, Khan19556 vd, İsra 59 sizler için ne ifade ediyor?

Selamlar!
 

chamdali

New member
Katılım
28 Nis 2006
Mesajlar
647
Tepkime puanı
123
Puanları
0
İyi de kardeşim bende onu söylüyorum "Hurma ağacının ağlamasının" Kudretten geldiğini bilsen Ebu Cehil örneğini vermessin. Ne kadar abes olduğunu anlarsın.

Hurma Kütüğünün ağlaması orda bulunan Mü'minlerin imanını takviye etmek ve korkutmak için Rahman-ı Rahim-i Zülcelal-i V'likram'ın ikramıdır. Mdem asırlardır böyle bir şeye itiraz gelmemiş çürütülememiş ve madem Allah'ın Kudertine aykırı değil ve madem biz biliyoruz ki o Mucize Peygamberimizini yarattığı bir şey değil, onunla iktiran etmiş demek inansam zarar yok. İtiraz anlamsız. Doğu olmasada Allah'ın kudretinde var. ne Kur'an'a ne Allah'a ne Peygamberimize hakaret var.

Diyorum ki abesle iştigal ediliyor.

Selam,

Yine anlaşamadık. Allah'ın kudreti ile delil getirilemez. Allah'ın kudretinin yetmeyeceği şey mi var? Delil Allah'ın ayetleridir. Bir kütükten filiz fışkırması kütüğün ağlamasından daha mı az ilgi çekicidir, daha mı az ikramdır. Daha mı az iman takviyesidir. Kütüğün ağladığı bir kaç kişinin rivayetinden ibarettir. Ortada ispatlanmış bir şey yoktur.

Abesle iştigal demeniz de ilginç. Burası bir paylaşım ortamı değil mi? İnsanlar fikirlerini paylaşıyor işte. Bir başka ilginçlik te hem konu başlığını açan ve uydurma mı değil mi diye soran Fetih hem de size teşekkür etmiş.

Selamlar.
 

nurþeyma

New member
Katılım
7 Nis 2007
Mesajlar
302
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
Nitekim mekkeli müşriklerde demişlerdiki senden önce peygamberlik davasında bulunanlar bir işaret bir mucize göztermişti bize şu uhud dağını altına çevirde bizde iman edelim dediler bunun üzerine efendimiz SİZLERİN SÜNNETİNİ İNKAR ETTİĞİ PEYGAMBERİMİZ (s.a.s) buyurdular: bunun cevabını size yarın vereyim ve Allahu teala cc cebrail as. ı gönderdi :ey resulum sen dilersen uhud dağını altına çeviririm ama onlar yine iman etmezler ise arşın üzerindeki hakimiyetime andolsunki onları helak edeceğim. Bunun üzerine efendimiz bu hadiseden vazgeçti Yarab dedi onları helak etme umulurki birgün tevbe ederler

Ki .. Şak-kı kamer mucizesini gözleri ile gördükleri halde yinede iman etmediler demekki muhammed sihirbazmış dediler

Biraz yazdıklarınıza dikkat edin birilerine hizmet edeyim derken Resulu silip atmayın sizlerde SİLİNİRSİZ

Bak sevgili kardeşim,
meselenin ciddiyetini hala kavrayamadınız maalesef..
Mucize kafirlere gösterilir delil olarak..
ve tuhaftır, Hz. Musa ile cedelleşen sihirbazlar hariç, mucizeye inanan kafir sayısı pek azdır.
Eğer peygamberimizin mucizesi yoksa, iman etmeyiz.. mi demeye getiriyorsunuz?
Demek ki Peygamber döneminde yaşasaydınız, muhakak mucise ile iman edecektiniz, öyle mi?
Ebu Bekri sıddık yapan nedir? hiç düşündünüz mü?..
Mucizesiz, araçsız, fayda gözetmened iman etmesidir..
Her meselede Ebu Bekri örnek alıyorsunuz da bu meselede niye küfrün ağzıyla hareket ediyorsunuz..
Peygamberin mucisezi vardı veya yoktu, varsa göremezdim, o dönemde yaşamadım, yoksa, ben mucizesiz de iman ediyorum ve kalbimde zerrece şüphe yoktur..
Peygamberi bu kadar çok sevdiğini söyleyen bir zihniyetin, O'na iman konusunda deliller araması inanın ilginç geldi bana..

Bu arada, Kur'an en büyük mucizedir, mü'minler bir tek Kur'ani meselelere iman ile mükelleftir, Kur'anın yanında başka imani meseleler izhar eylemek, ne kadar ehvendir, bunu size bırakıyorum..
Allah vahyini anlayan ve yaşayanlardan eyler inşaALLAHurruhaman..
 
Üst Alt