Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

şirk Nedir ?

zxcvbnm22

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
17 Haz 2006
Mesajlar
51
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Kur'an düşünce sisteminin temelini, tevhid inancı oluşturur. Bütün peygamberlerin temel ve öncelikli görevi de, insanları tevhid inancına çağırmak, insanların kulluk edilmeye layık tek varlık olan Allah'ı tanımaları gerektiğini anlatmak ve Allah'ı bırakarak başkalarına kulluk etmelerine engel olmak için tebliğ ve irşadda bulunmak, gerekirse tevhid inancı uğrunda hicreti ve cihadı göze almaktır. Bu husus, pekçok ayet-i kertme ve hadîs-i şerifte beyan edilmektedir.

Tevhid inancının önündeki en büyük engel, şirk olgusudur. Fakat bazı şirkler açık açık bilinirken, bazı şirkler gizli olduğundan, farkedilmemekte, yahut insanlar düşünüş biçimlerinde bir takım şirk pislikleri bulunduğunun farkına varamamaktadırlar.

Şirk olgusu bizim toplumumuzda nasıl tezahür etmektedir?

Bunu bir hadîs-i şerîf ile izaha çalışalım. Peygamberimiz (ass) şirk konusunda bizleri uyarıyor: "Ümmetimden en çok korktuğum şey, Allah'a şirk koşmaktır. Ama dikkat edin, Ay'a, Güneş'e veya puta tapacaklar, demiyorum. Fakat Allah'ın rızasının dışındaki gayeler için harekette bulunacaklar ve gizli şehvet, yani riya ve gösteriş duyguları taşıyacaklar, demek istiyorum." (1)

Şirkin en açık tezahürü, Allah'ı bırakıp da başkalarını Rabb edinmektedir. Bu nokta üzerinde Kur'an çok durmaktadır. İşte bir örnek ayet-i kerîme:

"İnsanlar arasında, Allah'ı bırakıp, O'na koştukları eşleri tanrı olarak benimseyenler ve onları, Allah'ı severcesine sevenler vardır. Müminlerin Allah'ı sevmesi ise hepsinden kuvvetlidir. Zalimler azabı gördükleri zaman, bütün gücün Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın azabının şiddetli olduğunu keşke bilselerdi! Nitekim, kendilerine uyulanlar, azabı görünce uyanlardan uzaklaşacaklar ve aralarındaki bağlar kopacaktır. Uyanlar: "Keşke bizim için dünyaya bir dönüş olsa da, bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsak' derler. Böylece Allah onlara, hasretini çekecekleri işlerini gösterir. Onlar cehennemde ebedî kalırlar." (2)

Bir başka ayette de şöyle buyrulmaktadır:

"Allah'ın kendisine Kitap verdiği, hikmet verdiği, peygamber gönderdiği insanoğluna: "Allah'ı bırakıp bana kulluk edin." demek yaraşmaz, fakat: "Kitabı öğrettiğinize, okuduğunuza göre Rabbe kul olun." demek yaraşır." (3)

Bu ayetten çıkan sonuç şudur: İnsanlar arasında, Allah'a çağırıyormuş gibi yaparak insanların kendilerine kulluk etmeleri için çalışanlar var. Böylelerine, böyle bir teklif yakışmaz, diyor Kur'an. Yapılması gereken şey, insanların (hâşâ) kendimize değil, Allah'a kulluk etmelerini sağlamaya çalışmaktır.

Kur'an hiçbir şeyi boşuna gündeme getirmez. Bu gibi haller her çağda, her toplumda bulunduğu içindir ki, Kur'an bunu gündeme getirmektedir. Bu anlatılanlar başka toplumların veya başka çağların değil, aynı zamanda bu çağın ve bizim toplumumuzun da en büyük hastalığıdır. Esasen Kur'an'ın her uyarısı, şimdi ve burada olan bir soruna işarettir.

Kur'an böyle uyarıyor ama bazıları buna kulak asmıyorlar. Daha da kötüsü, bazı kişiler, düşünüş tarzlarındaki şirk pisliklerini, bir şirk olarak bile görmemekte, şirke bulanmış bozuk düşüncelerini, İslâm inancının hası, özü zannetmekte, kendileri gibi düşünmeyenleri de inanç dışında görebilmektedirler.

İnsanlar arasında görülen sıkıntılardan birisi de, üstadlarını ve şeyhlerini yanlış anlamaktan ileri gelmektedir. Yanlış anlama olmasa bile, üstadının görüşlerini İslâm'ın kesin ölçüleri gibi alınca, iş tehlikeli hale gelmektedir. Sözgelimi bir insan, üstad bildiği bir değerli insanı eleştirdi diye bir ilim adamını defterden siliyorsa, burda da bir şirk tehlikesi vardır. Bir insanın müslümanlığını ölçmek için, benim şeyhimi ne kadar seviyor ölçüsü ile hareket edenler için de aynı tehlike vardır. Allah için olması gereken bir işi, kendi üstadı veya şeyhi için istediğinden dolayı, inancına şirk bulaştırabilir.

Tevhid ile şirk arasındaki çizgiyi ayırdetmekte güçlük çeken insanlara Kur'an'ın dilinden şu soruyu yöneltmek gerekiyor: "De ki: Ey cahiller! Bana, Allah'tan başkasına kulluk etmemi mi emredersiniz?" (4)

Hiçbir inançlı insan, kendi hayatında şirk olmadığını zannetmesin. Müşrik, inançlı insandan çıktığına göre, kafirden müşrik çıkmayacağına göre, inançlı insanların çok dikkatli olmaları gerekmektedir.

"Allah insanlardan bir takımını doğru yola eriştirdi, fakat bir takımı da sapıklığı haketti, çünkü bunlar Allah'ı bırakıp şeytanları dost edinmiş ve kendilerini doğru yolda sanmışlardı." (5)

Bu ayetten çıkan sonuç da şudur:

1- İnsanların hepsinin Allah'ın hidayeti üzere olmaları mümkün değildir. Kimisi doğru yolda olur, kimisi sapık yolda olur;

2- Sapık yolda olanların bir kısmı sapıklık üzere olduklarını farketmezler veya kabul etmezler. Bunlardan bazıları, kendilerini doğru yolda zannederler. Allah'ı bırakıp şeytanları dost edinmelerine rağmen kendilerini Allah'ın yolunda zannederler. Ama onların böyle zannetmeleri, onların doğru yolda olduğunu göstermez.

Bir başka şirk tehlikesi de şurda: İslâm'ın görüşü denildiğinde sadece tek kişiye itibar ediliyor veya filanca üstad ne yazmışsa doğru olarak alınıyor ve o üstadın görüşlerine aykırı bütün görüşler gayr-i islâmîdir zannedilerek reddediliyorsa, burda da kişiler üstadlarını Rabb edinmiş oluyor ve şirke giriyorlar.

Allah'ı bırakıp da başkalarını Rabb edinmeme yahut Allah ile birlikte başkalarını Rabb edinmeme ve Allah'a bazılarını şerik kabul ve ilan etmeme konusunda Kur'an-ı Kerîmin hassasiyetini yansıtan ayetlerden birkaçı ile birlikte sevgili Peygamber'imizin (ass) de bu konudaki uyarılarını yazımızın başında vermiştik.

Kur'an'ın beyânına göre, insanların çoğu, Allah'a inanırlar ama şirk koşmadan inanamazlar. Bu gerçeğe, Yusuf sûresinde işaret edilmektedir. (6) Bununla birlikte, Kur'an'ın bizden istediği şudur: "Allah'a şirk koşmaksızın O'na yönelerek dini hanîf insanlar olun. Allah'a şirk koşan kimse, gökten düşüp de kuşların kaptığı veya rüzgârın bir uçuruma attığı şeye benzer." (7)

Nedense inançlı insanların çoğu, sanki bu uyarılar kendilerini hiç ilgilendirmiyormuş gibi davranmışlar, hayatlarında veya inanış biçimlerinde şirk bulunup bulunmadığını, Allah ile birlikte başkalarını Rabb edinmek gibi bir tehlikenin kendileri içinde de geçerli olup olmadığını pek dikkate almamışlar.

Günümüzde de ısrarla bu körlüğünü sürdüren ve "Kur'an ayetleri bize hitabetmiyor" düşüncesi içinde olanlar yahut "Kur'an ayetleri bizi uyarmıyor, onun bütün uyarıları, Hristiyan ve Yahudilere yöneliktir, müşriklere yöneliktir, münafıklara yöneliktir." zannı içinde olanlar var. Oysa bütün Kur'an ayetlerinin asıl muhatabı, önce müminlerdir, sonra diğerleridir... Yoksa "Bu ayetler bize hitabetmiyor, geçmişte olup biten bazı olayları aktarıyor." diye düşünürsek, kendilerini uyarmak için gönderilen ayetleri hiç üstlerine almayan ve "Bunlar esâtîru'l evvelîn'dir, geçmiş toplumların hikâyeleri, bunlar bizi ilgilendirmiyor." (8) diyen Mekke'nin cübbeli müşriklerinden farkımız kalmaz.

Karşımızda duran vahîm tabloyu daha net olarak gözler önüne sermek gerekirse, dinî bir konuda, herhangi bir ilim adamının veya herhangi bir üstadın görüşlerini kesin doğrularmış gibi kabul eder ve bütün müslümanlarm inancını bu görüşe göre yargılamaya kalkışırsak, Hristiyan ve Yahudilerin haham ve rahibleri konusundaki hatalarına düşmüş oluruz. O zaman Kur'an bize der ki: Ey Müslümanlar, Allah'ın kesin nassları gibi gözünüz önünde dururken, niçin onun yerine şeyh ve üstadlarınızın yorumlarını nass gibi benimsiyorsunuz ? Ey Müslümanlar, niçin Allah dururken gidip şeyh ve üstadlarmızı Rabb ediniyorsunuz?

Böyle bir ilahi ikaza muhatab olabilecek insanlar Kur'an'ı Kerim'in şedid uyarısını işitmiyorlar mı? "Onlar Allah'ı bırakıp hahamlarını, papazlarını ve Meryem oğlu Mesih'i rabbleri olarak kabul ettiler. Oysa tek İlâh'tan başkasına kulluk etmemekle emrolunmuşlardı. Ondan başka ilah yoktur. Allah, koştukları eşlerden münezzehtir." (9)

İmam Ahmet, Tirmizî ve İbn Cerîr'in muhtelif kanallardan bu ayet-i kerîmenin yorumu sadedinde naklettikleri o meşhur Adiyy bin Hatim (ra) anlatımını hemen herkes bilir. Ama nedense bu uyarıların kendi hayatımızdaki yerini pek araştırmayız. Yukarıdaki ayet-kerîmeyi Adiyy, Peygamberimizden ilk işittiğinde,, "Nasıl olur, onlar haham ve rahiblerine ibadet etmezlerdi." diyerek Allah'ın Rasûlü'ne (ass) itiraz ediyor. Allah'ın Rasûlü de, "Evet, ettiler..." diye üsteliyor ve konuyu şöyle açıklıyor: "Haham ve rahibler kendilerine uyanlara helâli haram, haramı da helâl kıldılar, insanlar onlara uydular. Yahudi ve Hristiyanların haham ve rahibleri Rabb edinmeleri ve onlara ibadet etmeleri işte bu şekilde olmuştur." (10)

Bugün bazı kişiler, bu ayetlerdeki uyarıların kendilerini ilgilendirmediğini zannediyorlarsa yanılıyor! Çünkü Allah'ın helâllerini birtakım insanların yorumlarıyla haram, yahut Allah'ın haramlarını birtakım yorumlarla helâl hale getiren kimseler de bunlara uyanlar tarafından Rabb edinilmiş sayılır. Kur'an'ın hükmü Rasûlüllah'ın (ass) izahı gayet açık: Hristiyan Yahudilerin rahib ve hahamlarını Rabb edindikleri gibi siz de din büyüklerinizi, üstadlarınızı, şeyhlerinizi Rabb edinmeyin.

Bu itibarla, kendileri gibi düşünemeyenleri, zındık ilan edenler, bir ayet-i kerîmeyi kendi itibar ettikleri herhangi bir ilim adamı gibi yorumlamayan bazı alimleri Haricîlikle, zındıklıkla suçlayanlar, paçamıza sıçrayan çamur kadar bile değeri olmayan basit insanlardır. Allah'ın yüce dini böyle basitliklere teslim edilemez.

İslâm dini, 21. yüzyılda insanlığın tek kurtuluş çâresi olan büyük bir sosyal projenin adıdır. Bu ilahî projenin tüm renk ve desenleriyle bütün halinde anlatıldığı kaynaklardan beslenerek kendilerini yetiştiren insanların, bir avuç ham yobazın estirdiği fitne rüzgârlarına pabuç bırakmaları beklenez herhalde.

Her müslüman şirke ve tuğyana geçit vermeme konusunda Hz. Yusuf (as) gibi kesin kararlı olmak zorundadır: "Doğrusu ben, Allah'a inanmayan ve ahireti inkar eden bir milletin dinini bırakmışımdır. Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub'un dinine uydum. Allah'a her hangi bir ortak koşmak bize yaraşmaz; bu, Allah'ın bize ve insanlara olan lûtfudur; fakat insanların çoğu şükretmez." (11)

01 İbn Mâce, Zühd 21
02 Bakara, 2/165-167)
03 Al-i Imran, 3/79)
04 Zümer, 39/64)
05 A'raf,7/30)
06 Yusuf, 12/106
07 Hacc, 22/31
08 En'am, 6/25; Enfal, 8/31; Nahl, 16/24; Müminûn, 23/83; Furkan,25/5; Neml, 27/68; Ahkaf, 46/8; Kalem, 68/15; Muttaffifîn, 83/13
09 Tevbe, 9/31
10 İmam Ahmed bin Hanbel, Tirmizî, İbn Cerîr, İbni Kesir
11 Yusuf, 12/37-38
 

seheryeli

New member
Katılım
18 Ağu 2006
Mesajlar
40
Tepkime puanı
0
Puanları
0
[COLOR="Red"]Nedense inançlı insanların çoğu, sanki bu uyarılar kendilerini hiç ilgilendirmiyormuş gibi davranmışlar, hayatlarında veya inanış biçimlerinde şirk bulunup bulunmadığını, Allah ile birlikte başkalarını Rabb edinmek gibi bir tehlikenin kendileri içinde de geçerli olup olmadığını pek dikkate almamışlar.

Günümüzde de ısrarla bu körlüğünü sürdüren ve "Kur'an ayetleri bize hitabetmiyor" düşüncesi içinde olanlar yahut "Kur'an ayetleri bizi uyarmıyor, onun bütün uyarıları, Hristiyan ve Yahudilere yöneliktir, müşriklere yöneliktir, münafıklara yöneliktir." zannı içinde olanlar var. Oysa bütün Kur'an ayetlerinin asıl muhatabı, önce müminlerdir, sonra diğerleridir... Yoksa "Bu ayetler bize hitabetmiyor, geçmişte olup biten bazı olayları aktarıyor." diye düşünürsek, kendilerini uyarmak için gönderilen ayetleri hiç üstlerine almayan ve "Bunlar esâtîru'l evvelîn'dir, geçmiş toplumların hikâyeleri, bunlar
bizi ilgilendirmiyor." (8) diyen Mekke'nin cübbeli müşriklerinden farkımız kalmaz! [/COLOR] Allah razı olsun en önemli sorunumuza parmak bastınız!
 

THE_HAFIZ

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
14 Ağu 2006
Mesajlar
319
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Şirk meselesi, günümüz müslümanının üstünde durması gerekli en hassas meselelerindendir. Bu denli güzel açıklamalarınız için teşekkürler.. Affedilmeyen tek günahın ŞİRK olması hasebiyle, bir müminde bulunmaması gereken bu olgu, zaten sadece inananları ilgilendiriyor keza, kafirin şirk diye bir derdi olamaz, bu bir kere tamamen akidevi bir meseledir..
 
Üst Alt