Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

(((((((öfke)))))))))

basbas

New member
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
234
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
42
ÖFKE


وَالَّذينَ يَجْتَنِبُونَ كَبَائِرَ الْاِثْمِ وَالْفَوَاحِشَ وَاِذَا مَا غَضِبُوا هُمْ يَغْفِرُونَ
Şûra / 37. Onlar, büyük günahlardan ve hayasızlıktan kaçınırlar; kızdıkları zaman da kusurları bağışlarlar.
اَلَّذينَ يُنْفِقُونَ فِى السَّرَّاءِ وَالضَّرَّاءِ وَالْكَاظِمينَ الْغَيْظَ وَالْعَافينَ عَنِ النَّاسِ وَاللّهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنينَ
Al-i İmran / 134. O takvâ sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever.
وَلَمَّا سَكَتَ عَنْ مُوسَى الْغَضَبُ اَخَذَ الْاَلْوَاحَ وَفى نُسْخَتِهَا هُدًى وَرَحْمَةٌ لِلَّذينَ هُمْ لِرَبِّهِمْ يَرْهَبُونَ
Araf / 154. Musa'nın öfkesi dinince levhaları aldı. Onlardaki yazıda Rablerinden korkanlar için hidayet ve rahmet (haberi) vardı.
وَيُذْهِبْ غَيْظَ قُلُوبِهِمْ وَيَتُوبُ اللّهُ عَلى مَنْ يَشَاءُ وَاللّهُ عَليمٌ حَكيمٌ
Tevbe / 15. Ve onların (müminlerin) kalplerinden öfkeyi gidersin. Allah dilediğinin tevbesini kabul eder. Allah bilendir, hikmet sahibidir.
وَذَا النُّونِ اِذْ ذَهَبَ مُغَاضِبًا فَظَنَّ اَنْ لَنْ نَقْدِرَ عَلَيْهِ فَنَادى فِى الظُّلُمَاتِ اَنْ لَا اِلهَ اِلَّا اَنْتَ سُبْحَانَكَ اِنّى كُنْتُ مِنَ الظَّالِمينَ
Enbiya / 87. Zünnûn'u da (Yunus'u da zikret). O öfkeli bir halde geçip gitmişti; bizim kendisini asla sıkıştırmayacağımızı zannetmişti. Nihayet karanlıklar içinde: "Senden başka hiçbir tanrı yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum!" diye niyaz etti.
وَاِذَا تُتْلى عَلَيْهِمْ ايَاتُنَا بَيِّنَاتٍ تَعْرِفُ فى وُجُوهِ الَّذينَ كَفَرُوا الْمُنْكَرَ يَكَادُونَ يَسْطُونَ بِالَّذينَ يَتْلُونَ عَلَيْهِمْ ايَاتِنَا قُلْ اَفَاُنَبِّئُكُمْ بِشَرٍّ مِنْ ذلِكُمْ اَلنَّارُ وَعَدَهَا اللّهُ الَّذينَ كَفَرُوا وَبِئْسَ الْمَصيرُ
Hacc / 72. Âyetlerimiz açık açık kendilerine okunduğunda, kâfirlerin suratlarında hoşnutsuzluk sezersin. Onlar, kendilerine âyetlerimizi okuyanların neredeyse üzerlerine saldırırlar. De ki: Size bundan (bu öfke ve huzursuzluğunuzdan) daha kötüsünü bildireyim mi? Cehennem! Allah, onu kâfirlere (ceza olarak) bildirdi. O, ne kötü sondur!
 

basbas

New member
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
234
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
42
hadislerde öfke

hadislerde öfke

HADİS…
* İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor. "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (bir gün): "Siz aranızda kimi pehlivan addedersiniz?" diye sordu. Ashab radıyallahu anhüm:
"Erkeklerin yenmeye muvaffak olamadığı kimseyi!" dediler. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: "Hayır, dedi, gerçek pehlivan öfkelendiği zaman nefsine hakim olabilen kimsedir."
* Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kuvvetli kimse, (güneşte hasmını yenen) pehlivan değildir. Hakiki kuvvetli, öfkelendiği zaman nefsini yenen kimsedir."
* Ebu Vail radıyallahu anh anlatıyor: "Urve İbnu Muhammed es-Sa'di'nin yanına girdik. Bir zat kendisine konuştu ve Urve'yi kızdırdı. Urve kalkıp abdest aldı ve: "Babam, dedem Atiyye radıyallahu anh'tan anlattı ki, o, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın şöyle söylediğini nakletmiştir:
"Öfke şeytandandır, şeytan da ateşten yaratılmıştır, ateş ise su ile söndürülmektedir; öyleyse biriniz öfkelenince hemen kalkıp abdest alsın."
* Ebu Zerr el-Gıfari radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bize buyurmuştu ki: "Biriniz ayakta iken öfkelenirse hemen otursun. Öfkesi geçerse ne ala geçmezse yatsın."
* Hz. Mu'az İbnu Cebel radıyallahu anh anlatıyor. "İki kişi Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın huzurunda küfürleştiler. (Öyle ki) birinin yüzünde (diğerine karşı) öfkesi gözüküyordu. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: "Ben bir kelime biliyorum, eğer onu söyleyecek olsa, kendinde zuhur eden öfke giderdi: Eûzu billahi mineşşeytanirracim" buyurdular."
* Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Bir adam: "Ey Allah'ın Resûlü! Bana kısa bir nasihatta bulun, uzun yapma! Tâ ki nasihatini unutmayayım" demişti (ve birkaç kere tekrar etmişti). Aleyhissalatu vesselam (bir kelimeyle): "Öfkelenme!" cevabını verdi!"
* Sehl İbnu Mu'az İbni Enes el-Cüheni, babası radıyallahu anh'tan naklediyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Öfkesinin gereğini yerine getirebilecek güçte olduğu halde öfkesini tutan kimseyi, Allah Teâla Hazretleri, Kıyamet günü, mahlukatın başları üstüne davet eder; tâ ki, (onlardan önce) dilediği huriyi kendine seçsin."
* İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Uyeyne İbnu Hısn (Medine'ye) gelince, kardeşinin oğlu Hürr İbnu Kays'ın yanına indi. Hürr İbnu Kays ise Hz. Ömer'in yakınlarındandı. Onun meclisinde yaşlı veya genç bir kısım kurrâ ve fakihler müşavere heyeti olarak bulunurdu. Uyeyne İbnu Hısn: "Ey kardeşimin oğlu! Emirü'l-mü'minin'in yanına girmem için izin taleb et!" dedi. O da izin istedi. Ancak yanına girince: "Yeter artık! Ey İbnu'l-Hattab sen bize bol vermediğin gibi, aramızda adaletle de hükmetmiyorsun!" dedi.
Hz. Ömer radıyallahu anh pek öfkelendi. Neredeyse dövmek için üzerine yürüyecekti ki, Hürr radıyallahu anh atılıp: "Ey emire'l-mü'minin! Allah Teâla Hazretleri, Resûlüne: "Affı eses tut, ma'rufu emret ve cahillerden de yüz çevir!" (A'raf 199) emretmiştir. Bu adam da cahillerden biridir" dedi. Vallahi, Hürr ayeti okuyunca, Hz. Ömer olduğu yerde kalıp hiçbir şey yapmadı. Hz. Ömer Kitabullah'ın yanında hemen durur, onu koyup geçmezdi (radıyallahu anh)."
 

basbas

New member
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
234
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
42
ÖFKENİN İLÂCI
Sen bil ki, öfkeye ilâç edip onu tedavi etmek farzdır. Çünkü birçok halkı cehenne¬me iletir. Hışımdan çok fesatlar meydana çıkar. Onun ilâcı iki cinstir. Biri müshil ilâcı gibidir ki, hışmın kökünü ve maddesini keser. İkincisi şıra gibidir ki, teskin eder, fakat kökünü, maddesini kesmez. Müshil ilâcı tedavisi odur ki, hışma nazar kılınır, hışmın içte neden doğduğunun sebebi anlaşılır ve o sebebin kökü kesilir. Bu sebepler de beştir:
1— Birinci Sebep: Kibirdir. Kibirli olan kişi küçük bir sözle yahut ufak bir say¬gısızlık veya gururuna az aykırı hareket edilmekle öfkeyle dolar. Böyle bir kibir, tevazu ile kırılır. O kişi, kendisinin de öteki insanlar gibi Âdem oğlu olduğunu, eşit cinsten bu¬lunduğunu düşünmelidir. Fazilet de, şeref de ancak üstün ahlâktadır. Alçak gönüllülük¬ten başka bir ilâçla kibir yok edilemez.
2— İkinci Sebebi: Kendini beğenmişliktir. Bunda kişinin kendisine büyük inancı ve güveni vardır. Bunun ilâcı da şudur: İnsan kendisini bilmeli, tanımalıdır. Kibrin ve kendini beğenmenin tedavisini yeri geldiğinde inşaallah, daha çok açıklayacağız.
3— Üçüncü Sebep: Mizah, şakadır. Yani lâtife etmektir. Şaka, çok kez insanı öfkeye götürür. Bundan dolayı kişinin gerekli şeylerle uğraşıp latifeden uzak kalması lâzımdır. Âhiret kurtuluşunun ele geçirilmesi düşünülmeli, güzel ahlâk elde etmeğe çalı¬şılmalı. Bundan başka faydasız ve gereksiz sözler konuşmak, kahkahalarla gülmek, mas¬karalık yapmak, insanı öfkeye götürür, insan kendisini asılsız şeylerle uğraştırmamalı, iyi şeylerle meşgul etmeli. Bunlardan perhiz eylemeli. Bir kimse bir kişiyi hafife alırsa, şüphesiz, ona da karşılığını verirler. O kişi de kendisini horlatmış olur.
4 — Dördüncü Sebep; Bîr kimseyi kınamak ve ayıplamak, onu arkadan çe¬kiştirmektir. Bunlar da öfkeyi doğurur. Bunun tedavisi ve ilâcı şudur ki, hiç kusursuz kimse olmadığı düşünülmelidir, ne kimseyi kınayıp çekiştirme!i, ne de kendisinin kusur¬larının söylenmesinden Öfkelenmelidir.
5— Beşinci Sebep: Tamah ve hırstır. Mal ve mevki hırsı insanlarda çoktur. Bunlara ihtiyaç da çok olur. Bir kimse pinti olursa ondan bir habbe bir şey alsalar, Öfke¬ye boğulur. Bir kimse tamahkâr olunca ondan lokma çıkmaz. Hemen onu hışım kaplar. Bunlar baştan başa kötü ahlâktır.
İşte hışmın kökü bunlardır. Bunların hepsinin ilâcı hem ilmî, hem de amelîdir. Ya¬ni hem bilgi ile hem de amel ile işlemektedir. Bilgiyle olan tedavisi, öfkenin âfetinin ve kötülüğünün her şeyini fazlasıyla bilmektir. Dinde ve dünyada zararının ne derece büyük olduğunu anlamaktır. Tâ ki, kalbi ondan nefret eylesin, tiksinsin. Bundan sonra da amelî ilâçlarla uğraşılmalıdır. Amelî İlâç da şudur ki, bu kötü sıfatlardan uzak durmak, onlara uymamaktır. Bü¬tün kötü huyların ilâcı onlara karşı çıkmak, muhalefet etmektir. Nitekim riyazet, kendi yerinde açıklanmıştır. Öfkenin meydana çıkmasını ve başka kötü sıfatların belirmesinin büyük sebebi şudur: Birtakım kimselerin öfkeleri çoktur ve çabuk alevlenirler. Kimi kez o kişiler bu öfkeye yiğitlik, korkmazlık, güçlülük derler. Bunlarla öğünürler. hem de şöy¬le derler:
-Filân ulu kişi, bir sözle filân kimseyi öldürdü. Evini, barkını, han u hamamı yakıp yıktı. Hiç kimsenin ondan korkmamasının yolu yoktur. Çünkü o babayiğitlerin babayiğittir. Ve mert olanlar böyle olur. İnsanın kendisini aşağı görmesi kendisinin horluğundan, gayretsizliğinden ve nekesliğindendir... Bunlar köpeklerin sıfatı olan hışma, yiğitlik ve erlik adını verirler. Ve peygamberlerin yumuşak ahlâkına da hamiyetsizlik, gay¬retsizlik, cimrilik adını verirler!., işte şeytanın işi budur ki, sahtekârlıkla, aldatma ve hi¬lelerle, kötü sözlerle güzel ahlâkı bir yana atıp tatlı sözlerle kötü ahlâkı aşılarlar. Böylece insanları kötü ahlâk yollarına davet ederler. Ama akıllı olan kişi bilir ki, eğer öfke yiğit¬lik olsaydı yaşlılar, kadınlar, nefesi zayıf çocuklar ve hastalar öfkeden uzak kalmalıydılar. Herkes bilir ki, bunlar da hışma gelirler. Bu gibiler, hem daha çok kızarlar. Eğer bir kişi kendi kızgınlığını yenebilirse belki bundan ziyade menlik olmaz. Hışmını zaptedebilmek nebilerin, evliyanın sıfatıdır. Kızgınlık, bedevi Arapların, çöl ve dağ adamlarının, yırtıcı yaratıklara yakın olanların sıfatıdır. Böylece ululuk, evliya ve enbiya sıfatında ol¬makta mıdır, yoksa akılsız ve ahmak sıfatında mıdır?. Dikkat et.
 

basbas

New member
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
234
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
42
ŞEYH VE PADİŞAH
Bir padişah bir şeyhe bîr gün: "Benden bir şey dile." dedi. Şeyh cevap verdi:
"Ey padişah bana bunu söylemekten utanmıyor mu¬sun? Hele biraz daha yüksel de öyle konuş. Benim iki kö¬lem var, onlar çok basit kimseler oldukları hâlde her gün sana hükmederler, emrederler" dedi.
Padişah bundan dolayı kızdı:
"Ey Şeyh bu sözün hatalı bir söz, kim bana emredebi¬lir, o dediğin kişiler kimlerdir, söyle!" dedi.
Şeyh gülerek cevap verdi:
"Sana emreden kölelerimden biri kızgınlık, diğeri şeh¬vettir." dedi.
HZ. İSA’YA (AS) SORULAN SORU
Akıllı, gönlü açık biri İsa aleyhisselam'dan:
"Âlemde her şeyden daha sarp daha güç olan nedir?" diye sordu.
Hz. İsa (a.s) gülerek cevap verdi:
"Ey uyanık ve akıllı er, dünyada en sarp ve en güç şey Allah'ın (c.c.) gazabıdır. Çünkü o gazaptan cehennem bi¬le su gibi erir, titrer." buyurdu.
Bunun üzerine adam şöyle sordu:
"O zaman Allah'ın (c.c.) bu şiddetli gazabından nasıl korunup kurtulmalı?" dedi.
Hz. İsa (a.s):
"Kızdığın zaman kızgınlığına, hırsına yenilmemekle bundan korunabilirsin.
Kötü kişiler bu hırsın ve kızgınlığın madeni gibidir. Kö¬tü kişinin kızgınlığı en vahşi hayvanın kızgınlığından daha beterdir. Allah'ın (c.c.) gazabından korunmak için kızgın¬lıktan sakın." dedi.
 
Üst Alt