Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Namazın Beş vakite teshisinin hikmeti.

  • Konbuyu başlatan seha
  • Başlangıç tarihi
S

seha

Guest
Ta-Ha Suresi 20. Ayet beş vakit namaza işaret etmiştir. Ayette Kur'an'ın en büyük bir vasfı olan icaz vardır.Az sözle çok şey anlatılmakatadır. İcaz, Kur'an'ın kulakta boşalttığı lafzı zihne nüfuz ettirerek vicdan dahi içmekle, fikir çiçeklerini feyizli eden şeydir. İcaz lafza bakanların göremediği bir çiçektir.

Ayet şöyle;
Artık onların dediklerine sabret ve güneşin doğmasından evvel ve batmasından evvel Rabbine hamd ile tesbihte bulun. Ve gece saatlerinde tesbih et ve gündüzün etrafında da. Ta ki sen hoşnut olasın.

"Güneşin doğmasından evvel", sabahtır."Batmasından evvel",ikindidir.
" Gece saatlerinde" denmesi birden fazla olduğuna alamettir ki Akşam ve Yatsı'ya işarettir.
"Gündüzün etrafında" lafzı ise malum öğlen vaktine işaret etmeketedir.
Ayrıca Rum sursinin 17-18 ayetlerinde şöyle buyrulmuştur.

Akşama erdiğinizde ve sabaha kavuştuğunuzda Allah'ı tesbih edin. ¨ Göklerde ve yerde olanların hamd ve senası Ona mahsustur. Gündüzün sonuna doğru ve öğle vaktine girince de Allah'ı tesbih edip namaz kılın. (Rum Sûresi: 17-18.)
Burda ikindi vakti ap açık göze çarpmaktadır
 
S

seha

Guest
Evet, herbir namazın vakti, çok önamli bir inkılabın başı olduğu gibi,Allah'ın tasarufunun büyük bir aynası ve o tasarruf içinde Allah'ın külli ihsanlarının birer aynası olduğundan, Kadir-i Zülcelal'e o vakitlerde daha çok tesbih ve tazim(büyüklüğünü ilan etme) ve sınırsız nimetlerinin iki vakit ortasında bütünün toplamına karşı şükür ve hamd demek olan namaza emredilmiştir. Şu ince ve derin manayı bir parça anlamak için "Beş Nükte"yi nefsimle beraber dinlemek lazım.

Devamı aşağıdadır
 

Aysegul

New member
Katılım
15 May 2006
Mesajlar
891
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
38
Birde üç vakit diyorlar namazı...tövbe tövbee
 
S

seha

Guest
Birinci Nükte:
Namazın manası, Cenab-ı Hakkı tesbih ve tazim(büyüklüğünü ilan etme) ve şükürdür. Yani, celaline karşı, sözle ve fiilen "SübhanAllah" deyip takdis etmek; hem, mükemmeliğine karşı lafzen ve amelen " Allahu Ekber " deyip tazim etmek; hem, cemaline karşı kalben ve lisanen ve bedenen " Elhamdulillah " deyip, şükretmektir.

Demek tesbih ve tekbir ve hamd, namazın çekirdekleri hükmündedirler. Ondandır ki, namazın hareket ve zikrinde bu üç şey, her tarafında bulunuyorlar. Hem, ondandır ki, namazdan sonra, namazın manasını kuvvetlendirmek ve takviye için şu mübarek kelimeler, namazdan sonra otuz üç defa tekrar edilir.

Faraza namaz tesbihatını inkar etsek.Yada hiç bahsedilmese idi yinede namazın manasını kuvvetlendirmek için elzem olacaktı.
 
S

seha

Guest
İkinci Nükte: İbadetin manası şudur ki: Dergah-ı İlahde abd, kendi kusurunu ve acz ve fakrını görüp, kemal-i Rububiyetin ve kudret-i Samedaniyenin ve rahmet-i İlahiyenin önünde hayret ve muhabbetle secde etmektir.

Yani, Rububiyetin saltanatı, nasıl ki abdliği ve itaati ister; Rububiyetin kudsiyeti, paklığı dahi ister ki, abd, kendi kusurunu görüp istiğfar ile ve Rabbini bütün noksanlıktan pak ve müberra ve ehl-i dalaletin batıl fikirlerinden münezzeh ve ali ve kainatın bütün kusurlarından mukaddes ve arınmış olduğunu tesbih ile, "SübhanAllah" ile ilan etsin.

Hem de, Rububiyetin kudretinin mükemmelliği dahi ister ki, abd, kendi zaafını ve mahlukların aczini görmekle, kudret-i Samedaniyenin eserlerinin yüceliğine karşı istihsan ve hayret içinde " Allahu Ekber " deyip, huzu ile rükua gidip, Ona iltica ve tevekkül etsin.

Hem, Rububiyetin nihayetsiz rahmet hazinesi de ister ki, abd, kendi ihtiyacını ve bütün mahlukların fakr ve ihtiyaclarınıı sual ve dua lisaniyle göstermek ve Rabbinin ihsan ve nimetlerine şükür ve sena ile ve " Elhamdulillah " ile ilan etsin.

Demek, namazın hareket ve sözleri, bu manaları içerir ve bunlar için Allah tarafından koyulmuşlardır.
 

basbas

New member
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
234
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
42
ayetlerle

ayetlerle

NAMAZ VAKİTLERİ


اَقِمِ الصَّلوةَ لِدُلُوكِ الشَّمْسِ اِلى غَسَقِ الَّيْلِ وَقُرْانَ الْفَجْرِ اِنَّ قُرْانَ الْفَجْرِ كَانَ مَشْهُودًا () وَمِنَ الَّيْلِ فَتَهَجَّدْ بِه نَافِلَةً لَكَ عَسى اَنْ يَبْعَثَكَ رَبُّكَ مَقَامًا مَحْمُودًا
İsra / 78-79. Gündüzün güneş dönüp gecenin karanlığı bastırıncaya kadar (belli vakitlerde) namaz kıl; bir de sabah namazını. Çünkü sabah namazı şahitlidir. Gecenin bir kısmında uyanarak, sana mahsus bir nafile olmak üzere namaz kıl. (Böylece) Rabbinin, seni, övgüye değer bir makama göndereceğini umabilirsin.
فَاصْبِرْ عَلى مَا يَقُولُونَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ غُرُوبِهَا وَمِنْ انَائِ الَّيْلِ فَسَبِّحْ وَاَطْرَافَ النَّهَارِ لَعَلَّكَ تَرْضى
Tâhâ / 130. (Resûlüm!) Sen, onların söylediklerine sabret. Güneşin doğmasından önce de batmasından önce de Rabbini övgü ile tesbih et; gecenin bir kısım saatleri ile gündüzün etrafında (iki ucunda) da tesbih et ki, sen, Allah'tan hoşnut olasın, (Allah da senden!).
يَا اَيُّهَا الَّذينَ امَنُوا اِذَا نُودِىَ لِلصَّلوةِ مِنْ يَوْمِ الْجُمُعَةِ فَاسْعَوْا اِلى ذِكْرِ اللّهِ وَذَرُوا الْبَيْعَ ذلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ () فَاِذَا قُضِيَتِ الصَّلوةُ فَانْتَشِرُوا فِى الْاَرْضِ وَابْتَغُوا مِنْ فَضْلِ اللّهِ وَاذْكُرُوا اللّهَ كَثيرًا لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
Cum’a / 9-10. Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağırıldığı (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah'ı anmaya koşun ve alış verişi bırakın. Eğer bilmiş olsanız, elbette bu, sizin için daha hayırlıdır. Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan isteyin. Allah'ı çok zikredin; umulur ki kurtuluşa erersiniz.
فَسُبْحَانَ اللّهِ حينَ تُمْسُونَ وَحينَ تُصْبِحُونَ
Rum / 17. Haydi siz, akşama ulaştığınızda (akşam ve yatsı vaktinde) sabaha kavuştuğunuzda, gündüzün sonunda ve öğle vaktine eriştiğinizde Allah'ı tesbih edin (namaz kılın), ki göklerde ve yerde hamd O'na mahsustur.
فَاصْبِرْ عَلى مَايَقُولُونَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ الْغُرُوبِ
Kaf / 39. (Resûlüm!) Onların dediklerine sabret. Güneşin doğuşundan önce de, batışından önce de Rabbini hamd ile tesbih et.
وَمِنَ الَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَاِدْبَارَ النُّجُومِ
Tur / 49. Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışından sonra da O'nu tesbih et.
وَاَقِمِ الصَّلوةَ طَرَفَىِ النَّهَارِ وَزُلَفًا مِنَ الَّيْلِ اِنَّ الْحَسَنَاتِ يُذْهِبْنَ السَّيِّاَتِ ذلِكَ ذِكْرى لِلذَّاكِرينَ
Hud / 114. Gündüzün iki ucunda, gecenin de ilk saatlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri (günahları) giderir. Bu, öğüt almak isteyenlere bir hatırlatmadır.
 

basbas

New member
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
234
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
42
hadisler de

hadisler de

HADİS...
* Hz. Ebü Müsa (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm)'a bir zat gelerek namaz vakitlerini sordu. Efendimiz ona hiçbir cevap vermedi." (Sabah vaktinde) şafak sökünce, henüz kimse kimseyi tanıyamayacak kadar ortalık karanlık iken Bilâl'e emretti, sabah ezanını okudu. Sonra, güneş tam tepe noktasından batıya dönme (zeval) anında yine Bilâl'e emretti, öğle ezanını okudu. Bu vakit için, -öbürlerinden daha iyi bilen- birisi: "Bu, gün ortası (nısfu'n-Nehar)" demişti. Sonra, güneş henüz yüksekte olduğu zaman emretti, Bilâl akşam narnazı için ezan okudu. Sonra ufuktaki aydınlık (şafak) kaybolunca yatsı için emretti, Bilâ! yatsı ezanını okudu. Sonra ertesi gün, sabah namazını tehir etti. O kadar geciktirdi ki, kişinin, "sabah vakti çıktı veya çıkmak üzere" demesi ânında namazı tamamladı. Sonra öğleyi tehir etti, öyle ki, öğle namazını dün ikindiyi kıldığımız âna yakın bir vakitte kıldı. Sonra ikindiyi tehir etti. Bir kimsenin, "Güneş (ikindi) kızıllığına büründü" diyebileceği bir vakitte namazdan çıktı. Sonra akşamı, nerdeyse ufuktan aydınlığın (şafak) kaybolduğu âna kadar tehir etti."
* Bir rivayette de şöyle gelmiştir: Akşamı, ikinci günde, ufuktaki aydınlığın kaybolmasından önce kıldı. Sonra yatsıyı, gecenin ilk üçte birine kadar tehir etti. Sonra sabah oldu ve soru sahibini çağırdı: "İşte namazın vakti bu iki hudud arasındadır" buyurdu.
* Ebü Dâvud'un bir rivayetinde şöyle denmiştir: "Sabah namazını kişi arkadaşının yüzünü tanıyamayacak -veya kişi yanındakini tanımayacak- kadar (ortalığın karanlık olduğu) bir anda kıldı. Sonra ikindiyi öylesine tehir etti ki, namazdan çıktığı zaman güneş sararmıştı..." Rivayetin sonunda Ebü Dâvud der ki: Bu hadisi rivayet edenlerden bazısı şöyle dedi: "sonra yatsıyı gece yarısına kadar tehir ederek kıldı."
* Hz. Büreyde (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Bir adam Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a namazların vaktinden sormuştu. Ona: "Şu (önümüzdeki) iki günde namazları bizimle kıl!"buyurdu. (O gün) güneş tam tepe noktasından (batıyor) kayınca ezan için Bilâl'e emretti. O da öğle ezanını okudu. Sonra öğle için kâmet okumasını emretti. Sonra güneş yüksekte, beyaz parlak iken emretti ve ikindi için kâmet okudu. Sonra güneş batınca emretti, akşam için kâmet okudu. Sonra ufuktaki aydınlık kaybolunca emretti, yatsı için kâmet okudu. Sonra şafak sökünce emretti sabah için kâmet okudu. İkinci gün olunca, Bilâl'e ortalığın serinlemesini beklemeyi emretti. O da öğleyi, ortalık iyice serinleyinceye kadar geciktirdi. İkindiyi, güneş yüksekten, dünkü vakitten biraz sonra kıldı. Akşamı ufuktaki beyazlık kaybolmazdan az önce kıldı. Yatsıyı gecenin üçte biri geçtikten sonra kıldı. Sabahı ortalık iyice ağarınca kıldı. Sonra: "Namaz vakitlerinden soran kimse nerede?" diye sordu. Soru sahibi: "Benim ey Allah'ın Resülü!" dedi. "Namazlarınızın vakti dedi, gördüğünüz (iki vakit) arasındadır."
* İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Cibril (aleyhisselâm) bana, Beytullah'ın yanında, iki kere imamlık yaptı. Bunlardan birincide öğleyi, gölge ayakkabı bağı kadarken kıldı. Sonra, ikindiyi her şey gölgesi kadarken kıldı. Sonra akşamı güneş battığı ve oruçlunun orucunu açtığı zaman kıldı. Sonra yatsıyı, ufuktaki aydınlık (şafak) kaybolunca kıldı. Sonra sabahı şafak sökünce ve oruçluya yemek haram olunca kıldı. İkinci sefer öğleyi, dünkü ikindinin vaktinde herşeyin gölgesi kendisi kadar olunca kıldı. Sonra ikindiyi, herşeyin gölgesi kendisinin iki misli olunca kıldı. Sonra akşamı, önceki vaktinde kıldı. Sonra yatsıyı, gecenin üçte biri gidince kıldı. Sonra sabahı, yeryüzü ağarınca kıldı. Sonra Cibrîl (aleyhisselam) bana yönelip: "Ey Muhammedl Bunlar senden önceki peygamberlerin (aleyhimüssalatu vesselâm) vaktidir. Namaz vakti de bu iki vakit arasında kalan zamandır!" dedi. "
* Nesaî'nin Hz. Câbir (radıyallâhu anh)'den yaptığı bir rivayette şöyle denmiştir: "Sonra O'na (Cibrîl), Fecr uzayıp sabah olunca daha yıldızlar parlak ve cıvıl cıvıl iken geldi. Dünkü yaptığını aynen yaptı, sabah namazını kıldı. Sonra da: "Namaz vakti, işte gördüğünüz bu iki namaz arasıdır" dedi."
* Bir diğer rivayette şöyle denmiştir: "...Öğleyi, güneş (tepeden batıya) meyledince kıldı. (Bu sırada) gölge ayakkabı bağı kadardı. Sonra ikindiyi, gölge ayakkabı bağının misli ve adam boyu olunca kıldı. Sonra akşamı, güneş batınca kıldı. Sonra yatsıyı, ufuktaki aydınlık kaybolunca kıldı. Sonra, sabahı, şafak sökünce kıldı. Sonra ertesi günün öğlesini, gölge, adam boyu olunca kıldı. Sonra ikindiyi, kişinin gölgesi iki misli olunca kıldı. Sonra akşamı, güneş batınca kıldı. Sonra yatsıyı, gecenin üçte birine veya yarısına doğru kıldı. Sonra sabahı kıldı ve ortalık ağardı."
 

basbas

New member
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
234
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
42
hadislerin devamı

hadislerin devamı

* Hz. Ali İbnu Ebî Tâlib (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bana şu tembihte bulundu: "Ey Ali, üç şey vardır, sakın onları geciktirme: Vakti girince namaz, (hemen kıl!) Hazır olunca cenaze, (hemen defnet!) Kendisine denk birini bulduğun bekar kadın, (hemen evlendir!)"
* Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim sabah namazından bir rek'ati güneş doğmazdan önce kılabilirse, sabah namazına yetişmiş demektir. Kim ikindi namazından bir rek'ati güneş batmadan önce kılabiIirse ikindi namazına yetişmiş demektir."
* Buhârî ve Nesâî'de gelen bir diğer rivayette şöyle denmiştir: "Sizden kim, ikindi namazının bir secdesini güneş batmazdan önce kılabilirse, namazını tamamlasın, sabah namazının da bir secdesini güneş doğmazdan önce kılabilen, namazını tamamlasın." Ancak Nesâî (bir rivayetinde de) şöyle der: ". . iIk rekatinde kılarsa. . . "
* Yine Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Hararet şiddetlenince namazı (vakit) biraz serinleyince kılın. Çünkü, şiddetli hararet cehennemden bir kabarmadır.
* İmam Mâlik in bir rivayetinde (Resülullah'ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir): "Cehennem, Rabbine (ey Rabbim! bir kısmım, diğer bir kısmımı yiyor diye) şikayet etti. Bunun üzerine Rab Teâlâ ona yılda iki kere teneffüs etmesine izin verdi: Kışta bir nefes, yazda bir nefes. (İşte, hararetten en şiddetli hissedilen ve soğuktan en şiddetli hissedilen şey bu soluklardır)."
* Ebü Zerr (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Biz bir sefer sırasında Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile beraberdik. Müezzinimiz öğle namazı için ezan okumak istedi. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) ona: "Serinlemeyi bekle!" dedi. Bir müddet geçince müezzin ezan okumak istemişti, yine ikinci ve hatta üçüncü defa: "Serinlemeyi bekle!" dedi. (Bekledik), hatta tümseklerin (doğu cihetindeki) gölgelerini gördük. O zaman aleyhissalâtu vesselâm: "Şiddetli hararet cehennemin bir kabarmasıdır. Öyleyse, hararet şiddetlenince öğle namazını (vakit) serinleyince kılın" dedi.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Namaz hariciye zihniyeti

Namaz hariciye zihniyeti

Esselamü aleyke ya abdullah.Bizler,içinden bir çok hakiki müminler çıkmış bir ümmetin fertleriyiz.Namazın kaç vakit olduğu, ve nasıl kılındığı,bizim tatışmalarımıza kapalıdır.Şu devri saadette Muhammedül emin sav. namazı Ashabı güzinine öğretti, daha sonraki selefleri dahi aynı namazı kıldı.Çünkü şeriat-ı ilahi gölgesinde yaşayanlar böyle şekli ve cemaati bir ibadeti bozamaz,bozmaya kalksa tekzip edilir,sürülürdü,diyarı islamdan.Yalnız müminde münafıkta namazını kıldığı halde fark açıktır.Kuranı azimüşan namazın şeklinden çok kalplerdeki takvaya,ihsan şuuruna yer vermiştir.Evet namazın vakti lisani arabiye ve icazı kuraniyeye göre ümmeti islamiye ve ulemanın ittifakıylada 5 dir.Vel hasıl gerisi Hariciye zihniyetidir.
 
S

seha

Guest
Değreli Kardeşlerim; başlık namazın beş vakte teshisisinin hikmetini yazmak için açılmış. Yoksa kaç vakit olduğuna dair bir tartışmayı içermiyor. İlk yazı ön bilgidir. Giriştir, ana tema değil. Bu yönde fikirlerinizi beklerim.
Baki Selam
 
Üst Alt