Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kuranda 19 mucizesi hakkında!!!

yigit

New member
Katılım
22 May 2005
Mesajlar
42
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Konum
CENNET
Kurandaki 19 mucizesi hakkinda bilgi edindim. Besmeledeki kelimelerin ( 4 tane ) herbirinin kuranda tekrarlanışı 19un kati olmasi, allahin 4 isminin kuranda tekralanis sayisinin 19un kati olmasi ve Allahin diger 4 ismininde matematiksel deger karsiligi onceki 4 isminin degerleri ile ayni olmasi ve 19un kati olmasi.

Ve daha nice seyler okudum. Bilhassa ustte yazdigim kuramin hesaplamasini bende yaptim. Yani olasilik hesabini. okudugum yerlerdeki sonuclari destekler nitelikte cikti. Katrilyarda bir olma olasiligi var nerdeyse.( sonuc daha buyuk aslindada yaziyla nasil belirtilir bilemedim ). Bu sonuc oldukca sasirtici. Nerdeyse denk gelmesi imkansiz bir olay bu.


Simdi merak ettigim bazi yerlerde bunlarin hurafe oldugu, kasitli olarak o sayiyi tutturmak icin yer yer bazi harf yada kelimelerin kasitli olarak cikartildigi veya o sayiyi vermesi icin hileler yapildigi soyleniyor. Arapca bilmedigimden dolayida kendim bunu arastiramiyorum.

Bu 19 mucizesinin gerceklik payi nedir? dogrumudur degilmidir? Hurafemidir? İnanmalimi yoksa kuskumu duyulmali?İspatlanmis bir seymidir?Gecerliligi nedir?Internetten yada baska yerlerden arastirabilecegim ve bunu ispatlandigini gosteren yerler varsa bana bildirmenizide rica ederim...

Bu konuda beni derin bir sekilde aydinlatirsaniz sevinirim.

iyi gunler...
 

tarikay

New member
Katılım
6 Şub 2005
Mesajlar
93
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
51
..

..

ESMA-ÜL HÜSNA Kur’ân-ı Kerim’de, Allahû Tealâ’nın 99 tane esması geçiyor. “İsm-i esma”, isim kelimesinin çoğuludur. “Hüsna” da “hüsün”den gelir. Güzel; güzellerin en güzeli; O, Allah’tır. Allah’ın isimleri de güzeller güzeli sıfatının yegâne sahibidir. Öyleyse Allahû Tealâ’nın Kur’ân-ı Kerim’de geçen 99 tane ismi var. Bu 99 tane isim acaba ne mana ifade ediyor? Şimdi sizinle beraber bir yolculuğa çıkıyoruz. Âdem (A.S)'ın yaratıldığı günlere geri dönüyoruz. İki melek Allahû Tealâ’ya geliyor ve diyor ki: “Yarabbi Sen yeryüzünde kan döksün diye mi Âdem (A.S)'ı yaratttın? Biz ki Seni isminle tesbih edip duruyoruz. Onun bizden ne üstünlüğü var?” Allahû Tealâ diyor ki: “Onun sizden, meleklerden farklılığı, onun nefsinin olmasıdır. Savaş yapacak, nefsiyle cihad yapacak.” Sevgili okuyucular, bildiğimiz gibi “cihad-ı ekber”, “büyük cihad”, insanın nefsiyle yapacağı büyük savaştır. Peygamber Efendimiz (S.A.V) bütün fiziksel savaşlar bittikten sonra: “Küçük cihadlar sona erdi. Şimdi büyük cihad devam edecek.”diyor. Asıl önemli olan bu büyük cihaddır, nefsimizle yapacağımız cihaddır. Allahû Tealâ, Ankebut Suresinin 5 ve 6. âyet-i kerimelerinde şöyle buyuruyor: 29/ANKEBUT-5: “Men kâne yercû likâallâhi fe inne ecelallâhi leât(in), ve huves semîul alîm(u).” Kim Allah’a mülâki olmayı, (ruhunu ölmeden evvel Allah’a ulaştırmayı) dilerse Allah’ın tayin ettiği o gün mutlaka gelecektir. Allah işitir ve bilir. Daha sonra Allahû Tealâ şöyle devam ediyor: 29/ANKEBUT-6: “Ve men câhede fe innemâ yucâhidu li nefsih(i) innallâhe le ganiyyun anil âlemîn(e).” Kim cihad ederse mutlaka nefsiyle (nefsi için) cihad etsin. Muhakkak ki Allah âlemler üzerine Gani’dir. (âlemlerden müstağnidir, münezzehtir). Bir kişinin yapacağı en büyük savaş, kendi nefsine karşı vereceği savaştır. Bu savaşın muhtevasındaki panzehiri zikirdir, Allah’ın isminin tekrarıdır. Allah’ın 99 isminden bir tanesi “Allah” kelimesidir: “El İlâh”. Bu kelime ile zikir yaptığımız zaman, diğer esmalarından herhangibirisini değil de, bu ismi tekrar ettiğiniz zaman (zikir yaptığınız zaman), bu isim nefsinizdeki 19 afetin hepsine birden tesir etme yetkisine sahiptir. Hepsinde azaltmalar yapacaktır. Nefsinizin kalbine, ruhunuzun hasletlerine paralel olan faziletler gelip yerleşecektir. O afetlerdeki azalma, hepsinde aynı orandadır. %1 nur yerleşmişse kalbinize, nefsinizin afetlerinin hepsinde %1 azalma olmuştur. Hepsinde kendi oranlarına göre %1 azalma vardır. Diyelim ki bir afetinizin oranı %18'dir. Bunun karşılığı olan haslet %2'dir. Bir afetimiz vardır, sadece %3'tür. Karşılığında %17 ruhun hasletlerini ifade eder. Öyleyse böyle bir dizaynda birincideki azalma ile ikincideki azalma, rakam sayısı açısından değil ama oransal açıdan aynı olacaktır. Böylece, zikir yaptığımız zaman nefsimizin kalbindeki afetlerin devamlı azaldığını göreceksiniz. Şimdi tekrar dönüyoruz Âdem (A.S)'ın yaratıldığı günlere. Melekler: “Onun bizden ne üstünlüğü var?” deyince, Allahû Tealâ diyor ki: “Ben ona nefs verdim. Eğer o nefsini tezkiye ve tasfiye edebilirse sizden üstün olacaktır.” Kur’ân-ı Kerim’de, nefsin kalbinin temizliği için yolun yarısını ve bütününü işaret etmek üzere “tezkiye” kelimesi kullanılmıştır. 7/A’RAF-179: “Ve lekad zere’nâ li cehenneme kesîren minel cinni vel insi lehum kulûbun lâ yefkahûne bihâ ve lehum a’yunun lâ yubsirûne bihâ ve lehum âzânun lâ yesmeûne bihâ, ulâike kel en’âmi belhum edall(edallu), ulâike humul gâfilûn(gâfilûne).” Biz insanların ve cinlerin çoğunu cehennem için yarattık. Onların kalpleri vardır, onunla fıkıh etmezler. Onların gözleri vardır onunla görmezler. Kulakları vardır onunla işitmezler. Onlar hayvanlar gibidir. Hatta (hayvanlardan) daha çok dalâlettedirler. Onlar gâfillerdendir. Daha baştan söylediği gibi bunların gideceği yer cehennemdir. İşte insanların kör, sağır ve dilsiz olan kalpleri, nefs kalbidir. Bu kalbe hayat verecek olan şey, Allah’ın ismini zikretmektir. Harut’la Marut isimli iki melek, Allahû Tealâ’ya: “Bize de nefs ver, onlardan üstün olduğumuzu ispat edelim.” diyorlar. Allahû Tealâ: “Yapamazsınız; sizin yapınız buna müsait değil.” demesine rağmen melekler ısrar ediyorlar. Allahû Tealâ da onlara o yetkiyi veriyor. Babil şehrine iniyorlar. İki ay bile kalamıyorlar. Herşeyi berbat ediyorlar. Bir adamı öldürüyorlar. Allahû Tealâ onları derhal geriye alıyor. Ve melekler başarısızlıklarının arkasından Allahû Tealâ ile yaptıkları konuşmada diyorlar ki: “Yarabbi biz burada büyük hata ettik. Bizi bağışla. Gerçekten yapamazmışız. Ama Sen bu Âdem (A.S)'a ne verdin de bizden üstün oldu?” Allahû Tealâ: “Ben ona isimleri öğrettim.” diyor. Kur’ân-ı Kerim’in Türkçesine bakarsanız, Türkçesinde bu ifade, Allah’ın “Ben ona isimleri öğrettim” ifadesi, eşyanın isimleri olarak geçmektedir. Allahû Tealâ, Âdem (A.S)'a: “Bu duvardır.” demiş, Âdem (A.S) duvarı öğrenmiş; “Bu penceredir.” demiş, pencereyi öğrenmiş; “Bu kapıdır.” demiş, kapıyı öğrenmiş. İşte bu manada bir açıklama getirilmiş. Hayır öyle değil! Burada sır var. Allahû Tealâ meleklere; “Ben ona Esma-ül Hüsnayı öğrettim. Allah’ın 99 ismini öğrettim.” buyuruyor. Ve Âdem (A.S)'ı çağırıp isimleri açıklamasını istiyor. Âdem (A.S), 99 esmayı bir bir açıklıyor. Burada açıkladığı Allah’ın 99 esmasıdır. Meallerde açıklandığı gibi eşyaların isimleri değildir (yastık, yorgan gibi). Sevgili okuyucular, burada kısa bir açıklama yapma gereği duyuyoruz. Allahû Tealâ’nın Kur’ân-ı Kerim’indeki lâfz, 3 safhada teşekkül eder. Her safha 7 tane basamak içerir. Ama 7 tane de ruhu vardır. Her ruh, 7 tane kendi içeriğine sahiptir. Öyleyse bu dizayn içerisinde Kur’ân-ı Kerim’i incelemekle mükellefsiniz. Âdem (A.S) meleklere, Allahû Tealâ’nın 99 tane muhteşem esmalarını, birer birer açıklıyor. Acaba Allahû Tealâ’nın bugünkü konumuz olan bu Esma-ül Hüsnası ile Allah neyi vücuda getirmek istemiştir? Allah’ın isimlerine bakarsanız, Allah’ın herbir isminin birbirinden farklı vasıflarını açıkladığını göreceksiniz. “El Muktedir” esmasıyla Allahû Tealâ, iktidarın sahibi olduğunu ifade ediyor. “El Kaviyy” sıfatıyla, kuvvetin sahibi olduğunu ifade ediyor. “El Hafîz” sıfatı ile, muhafız hüviyetinde olduğunu söylüyor. İnsanın hafızası, gördüğümüz şeyleri hatırlayabilme yeteneği, muhafazadan kaynaklanan bir olgudur. Bir şeyin korunması istikametinde de gene muhafaza söz konusudur. Bu hatırlayabilme kaabiliyetinin korunması, belleğinize gözlüklerinizin yerleştirilmesidir. Allahû Tealâ “El Müntekîm” sıfatıyla intikam alma yetkisinin sahibi olduğunu ifade ediyor. Dikkat edin! Burada sadece Allahû Tealâ’nın bir ismi “El Adl”, adaletin sahibi; bir ismi “El Hakk”, hakkın sahibi olduğu cihetle Allah’ın cezalandırmak amacıyla aldığı bu intikam, insanların davranışlarıyla neyi haketmişlerse o istikamette cehennemin o kademesine ulaşmalarıyla gerçekleşir. Bunun için Allah’ın hakimlere ihtiyacı yoktur. Kişinin kendi davranışlarının hem hayat filmindeki aksiyon görünümü, yani kişinin davranış biçiminin görünümü, hem de aynı davranışı yaparken kişinin düşünce sisteminin görünümü, bir hakimin yapabilmesi mümkün olmayan ve %100 gerçeklikle oluşan bir yargıya götürür. Bu yargı birçok manayla ifade edilir. Yargının hükmü her olayda, her saniye tecelli eder. Düşüncemizle yaptığımız şeye göre ne kadar derecat kazandık, ne kadar derecat kaybettik; düşüncemizle davranışlarımız arasındaki samimiyete veya taammüde göre değişen bir standartta rakamlar dizisi ile karşılaşırız. Bu kâinatın en adil mekanizmasıdır. Adaletin gerçek sahibi olan Allah, adaleti dağıtandır. “El Adl” esmasının sahibi. Kıyâmet günü hiçbir hakime ihtiyacınız olmadan hayat filminizi görüyorsunuz. Buna karşılık, o saniye hangi değeri almışsınız, hangi derecatı kazanmışsınız, hepsini teker teker görebiliyorsunuz. Sevgili okuyucular, Allah’ın 99 esmasının herbiri, Allah’ı başka bir açıdan tarif eder. Herbir esma, Allah’ın başka bir vasfını ve sahibi olduğu başka bir sistemi ortaya koyar. Allah, 99 ayrı açıdan bir bütün teşkil eder. Bu 99 ayrı açıyı birleştirdiğiniz zaman bir bütüne ulaşırsınız. İşte o, Allah’tır. O, hepsinin %100 üzerinden 100’ünün sahibidir. Öyleyse nefsimizdeki afetlere baktığımız zaman, bunların 19 ayrı gruptan oluştuğunu görürüz. Cehalet, cimrilik, dedikodu, fitne ve fesat, haset, hırs, isyan, iptilâlar, kin ve adavet, kibir, küfür, mürayilik, nankörlük, öfke ve gayz, vefasızlık, sabırsızlık, yalan, zan ve zulüm. Bu 19 tane afetin, herbiri bir eksikliği, olması lâzım gelenin tamamen tersini ifade ediyor. Esma-ül Hüsna ve nefsimizin afetleri arasında bir mukayese yaptığımız zaman, sizi düşünceye sevkedebilecek bazı noktalar olabilir. İntikam afeti nefsinizin bir afetidir. Ama Allah’ın “El Müntekîm” esması sıfatının aynı manaya gelmesi, aynı kategoriye girmez. Dikkat edin; sizin intikamınız haklı da olabilir, haksız da olabilir. Netice itibariyle, nefsinizin bir afetini kullanıyorsunuz. Sizin hakettiğiniz bir davranışı size yapan bir insandan, siz intikam aldığınız zaman bu yanlış bir davranış biçimidir. Siz evvelce ona bir şey yapmışsınız ve o sizden intikamını alıyor. Kendi cephesinden öyle yapıyor. Ama siz onun sizden intikam aldığını, sizin ona daha evvelce yaptığınız yanlışı aklınıza bile getirmiyorsunuz. Siz de ondan intikam alıyorsunuz. O nefsinizin bir afetine yenik düştüğünüzü gösterir. Oysa ki Allah’ın intikamı bir defadır. Kıyâmet günü, otomatik kanunları çalışır. Siz neler yaptıysanız, yaptığınız bütün günahların karşılığında hangi cehennemi Allah’ın kanunlarına göre hakettiyseniz, Allahû Tealâ sizi o cehenneme gönderir. Böylece Allah’ın “El Müntekîm” sıfatı tahakkuk eder ve siz kaybettiğiniz derecelerin karşılığını cehennemde ödemek üzere sıfırlanmış oldunuz. Allah intikam aldı. Bu intikam bir defaya hastır ve sadece %100 adaletin tecellisini
 
Üst Alt