Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kur'an

laþey

New member
Katılım
5 Şub 2005
Mesajlar
8
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
Gerçek mürşit Kur'an'dır.Çünki en cahilden tutta en alime kadar herkese yol gösterebilir.Aklımızı onun bunun cebinde gezdirmeyelim.Aklımızı başımıza koyup,tembelliği bırakıp Kur'an'ı anlamaya çalışalım.Kur'an'ı en sağlıklı şekilde anlamanın yollarını araştıralım ama körükörüne değil...Mihenge vurarak...
 

LENÝN17

New member
Katılım
10 Nis 2005
Mesajlar
54
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Konum
STALÝNGRAD
Web sitesi
www.marksist.com
sevgili müslüman arkadaşlarım, bu kuranda hangi mucizeyi,hangi gerçeği gördünüz,sizi nasıl bu kadar etkiledi bir türlü anlayamıyorum???hayret ya :confused:
 

SEVDAM

New member
Katılım
5 Nis 2005
Mesajlar
6
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
Allah´in varligini ispat eden delliler vardir.(el-Bakara,2/164). Allahin´in zati üzerinde düsünmek haramdir.Onun zatina idrak etmek aklen mümkün degildir.
(Cünkü Allah´in hicbir benzeri yoktur.Hicbir sey ona denk degildir.(ihlas,112/1-5).Gözler onu ídrak edemez(el-En-am,6/103).
Cünkü aklin ulasabildigi ve kavrayabildigi seyler ancak madde cinsinden olan seylerdir.Allah ise madde degildir.

Umarim anlatabilmisimdir.
 

tarikay

New member
Katılım
6 Şub 2005
Mesajlar
93
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
51
..

..

MÜRŞİDİNE ULAŞMAYAN
DALÂLETTEDİR


Kişinin mürşidini istemesi, mürşidine ulaşması asıldır. Ulaşmazsa ne olur? Kişi dalalette kalır. İşte 10 âyet-i kerimede Allahû Teala bu büyük hakikati anlatıyor bizlere:


1-"Fein lem yesteciybû leke fa'lem ennemâ yettebi'ûne ehvâehüm, ve men edallü mimmenittebe'a hevâhü bigayri hüden minallah, innallahe lâ yehdiylkavmezzâlimiyn." Kasas-50 Habibim, eğer senin davetine riayet etmezlerse, bil ki onlar heva ve heveslerine tâbî olmuşlardır. Kim Allah'ın davetçisine tâbî olmayıp da, kendi hevasına tâbî olursa ondan daha çok dalâlette olan kim vardır?


2-"Men yehdillâhü fehüvelmühted..." Casiye-23 Allah kimi Kendi Zatına ulaştırırsa, o kişi Hidayete erer.
"Ve men yudlil felen tecide lehü veliyyen mürşidâ."

Kim de dalâlette kalırsa, dalâlette ise o kişi için bir velî Mürşid bulunmaz.


3-"Kaâlehbitâ minhâ cemiy'an ba'duküm liba'dın adüvv, feimmâ ye'tiyenneküm minniy hüden femenittebe'a hüdâye felâ yadıllu ve lâ yeşkaâ" Taha-123
Hadi hepiniz ordan aşağı inin! Birbirinize düşman olarak. Yaşadığınız devirde size bizden Hidayetçi geldiği zaman; kim Hidayetçimize tâbî olursa, onlar dalâlette kalmazlar, (hidayete ererler) ve şaki de olmazlar.


4-"Efere'eyte menittehaze ilâhe hü hevâhü ve edallehullahü alâ ilmin ve hateme alâ sem'ıhi ve kalbihi ve ce'ale alâ basarihi gışaveh, femen yehdiyhi min ba'dillâh, efelâ tezekkerûn." Casiye-23

Habibim, o (nefslerini kendilerine), hevalarını kendilerine ilâh edinenleri, (nefslerine, hevalarına tâbî olanları) görmüyor musun? Allah onları bir ilim üzere dalâlette bırakmıştır ve kalplerini ve kalplerindeki semi (işitme) hassasını mühürlemiş ve basarı (kalpteki görme hassası)nın üzerine gışaveh adlı bir perde kılmıştır (çekmiştir). Onları Allah'tan sonra kim hidayete erdirir? Tezekkür etmezler mi?


5-"Hüvelleziy be'ase fiyl'ümmiyyiyne resûlen minhüm yetlû aleyhim âyâtihi ve yüzekkiyhim ve yü'allimühü mülkitâbe velhikmete ve in kânû min kablü lefiy dalâlin mübiyn." Cuma-2
O dur ki (Allah'tır ki) ümmilerin içinde onlardan resûller ba's eder, (hayatta getirin). (Ait oldukları kavmin içindeki) insanlara, (onların lisanıyla), Allah'ın âyetlerini okusunlar diye, onların (nefslerini) tezkiye etsinler diye, onlara kitap öğretsinler diye, onlara hikmet öğretsinler diye. Bu mürşidlere, bu resûllere tâbî olmadan evvel onlar apaçık bir dalâlet içindeydiler.


6-"Lekad mennallahü alelmü'miniyne iz be'ase fiyhim resûlen min enfüsihim yetlû aleyhim âyâtihi ve yüzekkiyhim ve yü'allimühümülkitâbe velhikmeh, ve in kânû min kablü lefiy dalâlin mübiyn." Al-i İmran-164
And olsun ki mü'minler üzerine bir nimet olmak üzere kendi zamanlarında kendi içlerinde bir Resul bâ's ederiz, onların aralarında onlara Allah'ın âyetlerini tilavet eder, onları tezkiye eder ve onlara kitap ve hikmeti öğretir. Ondan evvel (o mürşide tâbî olmadan evvel) onlar açık bir dalâlet içinde idiler...


7-"Ve men lâ yücib dâ'ıyallahi feleyse bimu'cizin fiyl'ardı ve leyse lehü min dûnihi evliyâ', ülâike fiy dalâlin mübiyn" Ahkâf-32
O Allah'ın davetçilerine, Allah'a davet edenlere tâbî olmayanlara (sesleniyorum diyor Allahû Tealâ.) Onlar, Allah'ı yeryüzünde aciz bırakacaklarını mı zannediyorlar? Oysa ki, onların da Allah'tan başka dostları yoktur. Onlar, (Allah'ın davetçisine tâbî olmadıkları için) apaçık bir dalâlet içindedirler.


8-"Ve lekad be'asnâ fiy külli ümmetin resûlen eni'büdullahe vectenibûttâguût, feminhüm men hedallahü ve minhüm men hakkat aleyhiddalâleh..." Nahl-36
Biz bütün ümmetler içinde resûller ba's ederiz. Bu resûller (o kavimlerde yaşayan insanları) şeytana kul olmaktan kurtarıp, Allah'a kul ederler. Onların bir kısmı hidayete erdiler. (O resûllere tâbî oldukları için) bir kısmının da üzerine dalâlet hak oldu. (O resûllere, mürşidlere tâbî olmadıkları için).


9- "....Zâlike hüdallahi yehdiy bihi men yeşâ..." Zümer-23
İşte bu Allah'ın hidayetidir ki, Allah bununla dilediklerini hidayete erdirir.
"...Ve men yudlilillâhü femâ lehü min hâd."

Kimi de dalâlette bırakırsa o kişi için bir Hidayetçi yoktur.


10-"Men yudlilillâhü felâ hâdiye leh, ve yezerühüm fiy tuğyânihim ya'mehûn."

Araf-186 Allah kimi dalâlette bırakırsa o kişi için bir hidayetçi yoktur. O kişiyi Allah, isyanı içinde şaşkın bir halde bırakır.
Görülüyorki mürşidine ulaşamayan herkes dalalettedir. Neden dalalettedir? Çünkü ruhu vücudundan ayrılmamıştır, Sırat-ı Müstakiym’e ulaşmamıştır. Ve ulaşmamışsa Allah'a vasıl olmak üzere bu kişinin ruhu yola çıkmamıştır. Yani bu kişi hidayete adım atmamıştır. Bir kişinin hidayete adım atması demek, hidayet Allah'a ulaşmak, ruhun Allah'a ulaşması olduğuna göre o kişinin Allah'a doğru yola çıkması anlamına geliyor. Eğer insanoğlu Allah'a doğru yola çıkmamışsa ruhunu Sırat-ı Müstakiym’e ulaştırmamışsa o zaman bu kişi için hidayette olmak söz konusu değildir. Sırat-ı Müstakiym’in üzerinde de olmak söz konusu değildir. Öyleyse bu kişi tevhid akidesinin gerektirdiği tevhidin muhtevası içinde değildir. Fırkalardan birine tâbîdir. Ama Sırat-ı Müstakiym üzerinde değildir. Öyleyse tevhid akidesinin sınırlarının dışında kalmış ve fırkalara tâbî olmuştur. Bu kişi için kurtuluş ümidi de normal şartlarda yoktur. Meğer ki Allahû Teâla onu af etmiş ola. Biz bütün insanları Allahû Teâla'nın affetmesini ve bütün insanları cennetine almasını Allahû Teâla'dan dileriz ve tevhidin bütün insanlar için tahakkuk etmesini Allahû Teâla'dan dileriz. Öyleyse hepimiz mutlaka, ama mutlaka Sırat-ı Müstakiym’e ulaşmak mecburiyetinde olanlarız. Sırat-ı Müstakiym’e ulaşmaksa gördünüz ki mürşide ulaşmadan gerçekleşemiyor
 

tarikay

New member
Katılım
6 Şub 2005
Mesajlar
93
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
51
..

..

4- KUR'ÂN-I KERİM VE KUTSAL KİTAPLAR
Allahû Teâlâ. en çok sevdiği bu mahlûkunun mutlu olmasını talep etmektedir. Bu sebeple Tevrat, Zebur, İncil ve Kur'ân-ı Kerim insanoğlu'na bir mutluluk davetiyesi olarak indirilmiştir. İnsanlık tarihi boyunca Allah insanların hep mutlu olmalarını istemiştir.


4-1- DEĞİŞTİRİLEN KUTSAL KİTAPLAR
Şeytan insana olan düşmanlığı dolayısıyla evvelki kitapların hepsini değiştirdi. Kur'ân-ı Kerim'den önceki bütün Mukaddes Kitaplar tahrif edilmişlerdir.

2/BAKARA-41,42 : Ve lâ teşterû biayatîy semenen kalîlen, ve iyyâye fettekun. Ve lâ telbisülhakka bilbatılı ve tektümülhakka ve entüm ta'lemun.
Ve (sakın) ayetlerimi değersiz birseyler karşılığı satın almayın. Öyleyse yalnız Ben'den (korkun) sakının. Bildiğiniz halde hakk'ı batıla karıştırıp hakk'ı (gerçeği) gizlemeyin.
2/BAKARA-59:Fe beddelellezine zalemu kavlen ğayrellezî kıle lehüm fe enzelnâ alellezîne zalemu riczen minessemai bima kânu yefsükun.
Derken o zalimler, sözlerini kendilerine söylenenden başka bir sözle değiştirdiler. (Tövbe ve ibadet yerine rızık derdine düştüler.) Biz de o zaman fıska düştüklerinden dolayı o zulmedenlerin üzerine gökten bir azap indirdik.
2/ BAKARA-21 : ya eyyühennasü'büdü rabbekümüllezi halâkaküm vellezine min kabliküm lealleküm tettekun.
Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kul olun. Umulur ki; (böylece) takvaya ulaşırsınız (takva sahibi olursunuz).
3/ALİ İMRAN-71: Yâ ehlel kitâbi lime telbisûnel hakka bilbâtılı ve tektümûnel hakka ve entüm ta'lemûn.
 
Üst Alt