Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kur'an Açisindan Duygu Ve Düşünce Yönetimi

drmavi

New member
Katılım
13 Tem 2005
Mesajlar
10
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
67
Konum
izmir
Web sitesi
kurannuru.hercai.net
KUR'AN AÇISINDAN DUYGU VE DÜŞÜNCE YÖNETİMİ

ÖNSÖZ

İnsan, akıl ve irade sahibi bir varlık olarak, sorumluluk taşıdığı ve ölüm sonrası sorgulanacağı için diğer canlılardan çok farklı bir konuma sahiptir. Doğumundan ölümüne kadar, onun hayatında duygu, düşünce ve davranışlarına anlamlar yüklenecek, eğitilmesi, olumlu davranışlar sergilemesi için çok farklı yöntemler uygulanacaktır.

Bilimlerin koşarcasına mesafe kaydettiği, teknolojinin seyrinin takip edilemez bir ivme kazanıp hızla yükseldiği çağımızda insanlık, insanın iç dünyasını ihmal ettiğini ve kendi eliyle ürettiklerinin çok gerisinde kaldığını fark etmiş bulunmaktadır.

Sonuçta da kendisini, duygu ve düşünce dünyasını obje yapmaya, davranışlarını mercek altına almaya başlamıştır. Psikoloji ilminin, 2005 itibariyle ilk üç içinde yer almasının öngörülmesi, kişilik bozukluğu, ruh hastalıkları ve kişisel gelişimle ilgili konuları işleyen kitapların vitrinleri doldurması ve susamış insanlar tarafından okunması. psikiyatrist ve psikologların en az diğer branş doktorları kadar ilgi görür hale gelmesi, basın yayın yoluyla izlenmekle bitmeyen insanlık dramları hep bu arayışı açık bir şekilde ortaya koyan göstergelerdir.

Kur'an evrenseldir, yeryüzündeki bütün insanlara ve her insanın tüm varlık boyutlarına hitap etmek için inmiştir ve her insanın her problemiyle ilgilenmek için gelmiştir. Ayetin ifadesiyle o, hem insanlara, Peygamberimiz (S.A.V.) gibi bir Rahmet (17/82) hem de sinelerde olana (iç dünya ile ilgili her psikolojik hastalığa) bir şifa gibidir (Yunus, 10/5).

Kur'an, insana, tetkik edeceği, derinlemesine araştıracağı iki ana alan sunmaktadır.

Birbirini tamamlayan ve bir yönüyle de şerh eden bu ana alanlar evren ve insanın iç dünyasıdır.

Bu iki dünyadaki ayetlere vurgu yapan (51/21-22) Kur'an, dikkat çekici bir şekilde "Görmüyor musunuz?" demekle adeta, dünyayı fizikî olarak görüp anladığımız gibi, en az onun kadar, gözle görecek, aynel-yakîn hasıl edecek şekilde insanın psikolojik olarak da okunmasını istemektedir. Bir başka ayette de, insanın dış dünyasında olduğu kadar iç dünyasında ve psikolojik yaşamında da pek çok gizli kalmış yönlerin açığa çıkarılacağına işaretle insan, bu konuda çalışmaya teşvik edilmektedir (41/53).

Ne yazık ki insanlık, yerin, denizin ve uzayın derinliklerine indiği ve araştırdığı kadar, insanın içine girip araştıramamış, duygu ve düşünce dünyasını aydınlatacak yolculuklar yapamamıştır.

İnsanlık tarihinde Kur'an kadar insanın iç dünyasını açıklamış ve insanlığı etkilemiş, evrensel iletişim metotlarını insanlığa sunmuş, başka bir kitap ve Peygamberimizden başka ikinci bir insan göstermek asla mümkün değildir. Bu itibarla insanın iç dünyasında tüm olup biteni (50/16), ruhi yapısını ve psikolojik hayatını en mükemmel şekilde bilen ve anlatan Allah'dır, Allah'ın Kelamı ve Nebisidir.

İnsanın çağımızdaki bu hayatî ihtiyacı sebebiyle, Kur’an’a ve Peygamberimize müracaat edenler, hiç bir zaman elleri boş dönmeyecek, sadre şifa verecek, insanı çağın getirdiği bunalımlardan çekip alacak pek çok tedavi yöntemleriyle karşılaşacaklardır. Kur'an, bir gen haritası gibi insanın psikolojik yol haritasını elimize tutuşturmuştur denebilir.

Tıpkı bir arama motoru gibi insan, insanı baş konu yapan Kur'an'a bakıp kendini arasa, bütün ruhun katalogunu, duygu ve düşüncelerin fihristini karşısında bulacak, insan Kur'an'da kendini okuyacaktır. Kendini yönetme ve çevresiyle olumlu iletişim kurma ip uçlarına ulaşacaktır.

Kur'an, bir insan eğitimi ve yönetimi kitabıdır. Bu sebeple doğrudan insanı hedef alır. Verdiği diğer bilgiler yaptığı bütün uyarılar hep insan hedeflidir.

Kur'an, insan benliğinin, içiyle ve dışıyla olan tüm irtibat noktalarına işaret eder ve bunları Yaratıcıya ulaştıran birer yol ve vesile olarak sunar. Temelde duygulanan ve düşünen bir varlık olarak insan, sahip olduğu bu içsel özelliklerini, kendisine veren Yaratıcı namına işlettiği takdirde gerçek huzur ve saadeti elde edebilecek, ruhunun gerçek yöneticisi olabilecektir.

Psikoloji ilmi de, bir yönüyle insanı tanıma ve anlama diğer yönüyle de onunla iletişim kurma, etkileme, insana kendini duygu ve düşünecelerini yönetmesini ve insanlarla etkili iletişim kurmasını öğretme sanatı sayılabilir.

Referansımız Allah'ın Kelamı'dır. Kur'an'ı çağımıza göre yorumlayan Tefsirler ve Bilginlerdir. Günümüzün Psikoloji ilmi de şüphesiz ayetleri daha iyi anlayıp ifadelendirmemizde daima yardımcı olacaktır.

Sonuçta her bilim dalı gibi Psikoloji de Allah'ın en değerli olarak yarattığı insana değer ve önem vermekte, insan kitabını okuyan ve analiz eden bir göz ve bir dil olmaktadır.

Bir farkla ki, Kur'an, bütün bilim dallarını inceleyen, geliştiren yeni buluşlar yapan ve bu muhassalayı insanlığın lehine ya da aleyhine kullanan insan unsurunu temel almakta, Yaratıcısıyla bağlantı kurmakla, nefis-ruh hastalıklarına şifa arayarak onu insanlığa en verimli hale getirmektedir.

Kur'an bilgisi kıyamet noktasına kadar değişmez. Değişmez fakat değişik anlaşılabilir. Çünkü her asrın ilim ve anlayış düzeyi ve çapı hep farklıdır ve durmadan gelişme kaydetmektedir. Dün doğru olarak bildiklerimiz, bugün değiştiği gibi, bugünküler de yarın değişebilir veya gelişebilir. Bu insanın bedensel ihtiyaçları gibi ruhî niteliklerinin ve ihtiyaçlarının da durmadan geliştiği ve yenilendiği anlamına gelir.

Bu, aynı zamanda Psikoloji ilminin de insan kadar önem ve anlam kazanması demektedir.

Bu sebeple hem ilahiyatçılar hem de psikiyatristler ve psikologlar, çağımızın insanına bilgiyle ve hassasiyetle yaklaşmalı, birbirine esnek ve açık olmalı, hoşgörülü ve objektif davranmalı, önyargılı olmadan, konuları tartışmalı, birbirlerinden yararlanmalı, aynı "Nefis merkezli ruh hastalıkları" platformunda buluşmalıdırlar.

Kuran'ın insan hakkındaki değerlendirmelerini iyi anlamak için psikoloji ilmine kesinlikle ihtiyaç vardır. Zira farklı dille de olsa Allah'ın yarattığı insanın ruhsal yapısını anlamaya, kişiliğini, duygu ve düşüncelerini çözmeye, ruhsal bozukluklarını gidermeye ve insanla iletişim kurarak, davranışlarına en uygun biçimi vermeye çalışması yönüyle Psikoloji; denebilir ki, çağımızda başta insanın ve insanın baş kitabı olan Kur'an'ın anlaşılmasında baş rolü oynayabilecektir...

Matematik, Fizik, Biyoloji, Türkçe-Edebiyat vb. branş öğretmenleri ve akademisyenler, "Benim ilmim insanlıkla başladı!", "Her bilim benden doğdu!" gibi tatlı çekişme yaşarlar. Hoş bir şeydir!..Aslında hepsi de haklıdır. Hepsinin insana ve evrene anlam kattığı doğrudur. Çünkü hepsi Allah'ın isimlerine dayanmaktadır. Bütün ilim dalları Allah'ın güzel isimlerine tercüman olan birer dildir. Herkesin dili kendince güzeldir.

Psikoloji ilminin "Fıtrî Sesi", psikolojik bir kavramla ifade etmek gerekirse, hep bastırılmıştır. Fizik ilimlerine yoğunlaşan insanoğlu iç dünyasına tercüman olacak bu ilimle, geç buluşmuştur. İnsan daima dış dünyaya, gördüğü şeye, peşin ücrete daha çok meyilli olduğundan, nefis arzuları, menfaaleri ve ihtiyaçları da onu buna zorladığından, bilgi yolculuklarını, keşifler yapar gibi daha çok dış dünyasında gerçekleştirmiş, ayette belirtilen çift kanada sahip olamamıştır.

Yüzlerce robota ve robotlar aracılığıyla binlerce makinaya hükmeden insan, bir insana hükmetmesini beceremez hale gelmiştir. Bunu anlamak için, dünya gençliğinin caddelerdeki durumlarını bir tarafa bırakıp, evimizdeki iki üç çocuğun eğitimi konusunda ne kadar başarılı olduğumuza bakmak yeterli olacaktır.

Varlık Ruh ile başlar. Madde ötesi esastır. Madde görünmeyen kanunlarla yönetilir. Beden geçici ruh kalıcıdır ve ebediyete geçecektir. Ve beden de, göz, el, dil ve beyinle ortaya çıkan bilimler de hep müşterek ruh santraline bağlı üniteler gibidir.

Bizce ilk ilahî esas yöneliş Ruha olmuştur ve insanın bütün duygu, düşünce ve davranışları ruhsal aktivitelere bağlı bulunduğu için, Psikoloji ilmi, bütün bilimlerin baş danışmanı olarak görülmelidir.

Din ile Psikolojinin, diğer ilimlerden farklı olarak bir ortak buluşma noktaları vardır. İkisi de erkek-kadın her yaştaki ve kültürdeki insanın günlük hayatının her ânı ve haliyle doğrudan ilgilidirler. Biz hem kendimize hem de bir başkasına bakarken, bir gözümüzü Din diğerini Psikoloji olarak varsayabilir ve o gözlerle bakabiliriz.

Çünkü her birimiz insan olarak bir duygu ve düşüncenin etkisi altında belli bir ruh halini yaşar ve nefis fonksiyonlarıyla içli dışlı durumda oluruz. Bir yere bakma, dinleme okuma, bir şey yeme, bir söz söyleme, tutum ve davranışta bulunma, hayaller kurma, iç planlama, cinsellik, bilinçaltı-bilinç çatışmaları, yüzümüzdeki ifade, korku, üzüntü, öfke vb duygularımızı yaşama, oturma yürüme uyuma bile, din ve psikoloji konusu olabilecek anlamlar taşır.

Bir de her ilmin, zamanın ve şartların durumuna göre bir "Farziyet Keyfiyeti" vardır, psikoloji ilminin farziyeti ise bir başkadır. Dinin anlatılması bir Peygamber için ne kadar zorunlu bir görev ise, her insanın durumuna göre dinin takdim edilmesi de ayrı bir zorunlu vazife olmuştur. Kur'an'da ele alınan Peygamberlerin insanlarla olan iletişimleri incelenirse bu durum gözlenecektir.

Fetanet (Evrensel fonksiyoner beşerî akıl) gücüne sahip olan her Peygamber gerçek bir psikoloji uzmanı gibi hareket etmiş insanların eğitilmesi ve yönetilmesi adına üzerlerine düşeni hakkıyla yapmışlar, insanlığı gerçek huzur ve menediyet ufkuna yükseltmişlerdir.

Peygamberler Allah'a en yakın olan insanlar olarak, Psikolojik durumları da en sağlıklı olan insanlar olarak karşımıza çıkarlar. Deyim yerindeyse Peygamberler, kitle psikolojisi içinde bireysel psikolojileri bozulmuş, ruhlarını kaybetmiş, duygu ve düşünce yönetimini yitirmiş insanlara şifa yetiştirmek için çıkıp görev yapmışlardır.

Peygamberlerin karşısına dikilip, inanmayı reddeden, Bir Yaratıcıya ibadete ve ahlaksızlık ve zulmü terketmeye yanaşmayan her insanın belli bir psikolojik rahatsızlığın temsilcisi olduğunu açıkça görebiliyor, kişilik bozukluğu modelleri olduğunu farkedebiliyoruz.

Bu itibarla günümüzde, inanan insanlar için, dinin güzelliklerini anlatmak ve temsil etmek bir görev olduğu gibi, Peygamberlerin öğretilerine uygun şekilde, psikolojik gerçeklere uygun olarak takdim edilmesi de ayrı bir görevdir. Üç gündür aç veya uykusuz bir insan nasihat dinlemez. İnat ve inkar psikolojisi içindeki insanla da iman konusunda diyalektik yapılmaz!

Psikolojinin bir özelliği, insan psikolojisine bağlı olarak çok yönlü ve değişken olmasıdır. Diğer ilim dallarında genellikle kurallar ve kanunlar belirlenmiştir. Çok cüz'î planda değişme söz konusudur, daha çok gelişme gözlenir. Gerek dinin gerekse psikolojinin ise, her an değişme eğilimi gösteren insan duygu ve düşünceleri için, o anki duruma uygun bir tutum belirleme, kısa, orta ve uzun vadede tedbirler alma gibi ayrıcalıklı ortak özellikleri dolayısıyla diğer ilim dallarına faikiyetleri bulunmaktadır.

Büyük çapta insanoğlu, kendisiyle Din ve Psikoloji arasına, nefis isteklerini, bedenini, bilimleri ve teknolojiyi koymuş, gerçekte kendine yabancı ve yalancı bir dünya kurmuş, kendinin cahili aslında katili olarak; kendi eliyle kendisiyle arasındaki mesafeyi açmış, bir üçgenin iç açılarını hesaplama hassasiyetini kendi iç açı ve acılarını hesaplamada gösterememiş, asırlar süren acı deneyimlerden sonra, kendisiyle buluşmayı yeni milenyuma taşımıştır.

Bizce Psikoloji için en büyük handikap, insanı tanıma ve anlamada daha çok "Nasıl?" çerçevesiyle sınırlı kalmak, mevcut insanı obje yapmak, anatomik kalıplar içinde insanın içinde bulunduğu ruhsal problemlere yoğunlaşmak, küçük meselelere takılıp küllî prensiplere ulaşamamak ve insan Ruhu için; doğum öncesi ve ölüm sonrası irtibat noktaları göstermemektir. Bizce bu, insan oğlu başlıklı ezelî ve ebedî renk ve çizgilerle hazırlanmış hayat filminin ortasından, üç beş kareyle, topyekün bir insan serüvenini açmaya ve çözmeye çalışmanın, "Fil" tanımı yapar gibi, insan bütünlüğünü bozmanın ifadesidir.

Daha da acısı, insanın ana-temel yapısının, bilinçaltı-id (Özgür nefis) dünyasından ibaret olduğu, ego (Bilinçli benlik) ve süper egonun (Vicdan) ruha sonradan monte edildiği yolundaki, kimilerinde yerleşmiş olan, gerçeği tam yansıtmaktan uzak yüzeysel bir görüşün savunulmuş olmasıdır. Oysa, Din, ahlak, aile, eğitim, gelenek gibi dış etkenlerden bağımsız kalan Libido-nefsanîliğin fotoğrafları, son yarım asırda dijital bir gelişme göstermiş; cinsellik, zevk, yeme-içme-eğlence, israf, zulüm, kan ve ceset görüntüleri adına insanlığın yüz karası katalogunu oluşturmuştur!..

Ve onca baskıya rağmen, inanç kavramının insanlığın içinden sökülüp atılamaması ve tekrar dine dönüşün yaşanması, aslında vicdanın ve dinin, insanın ana yapısına ve fıtratına ait olduğunu göstermiştir. İnsanlık id-varlık olmayı dışlamış, süper egoya dönüş yapmıştır!..

Ancak insan, kendini Psikoloji ilminde bulayım derken büsbütün kaybetmemelidir. İnsan, davranış sebepleri, süreçleri ve nitelikleri yönüyle olduğu kadar, çok yönlü şekilde davranışlara kaynaklık yapan (kalp ve nefis gibi) mekanizmalarıyla da irdelenmeli, ruhanî ve manevî boyutu dışlanarak sadece psikolojik kimlik, libidal benlik ve sosyal etkinlik çerçevesinde donuklaştırılmamalıdır.

Psikoloji ilmi, Allah inancına yer verirse kendini bulabilir. Avrupa kültürü bir yönüyle Helenizm etkisiyle tanrılara karşı bilgi savaşı açmış, diğer yönüyle de ortaçağ boyunca tanrı adına kiliseden gördüğü baskı, bilinçaltına yerleşmiş olduğundan, "Ego" yu alternatif bir varlık gücü olarak öne sürmüş bilinçaltını özgürleştirme adına da insanı ve aklı tanrı yerine koyan (varoluşçuluk, pozitivizm gibi) akımlarla savrulmuş, sanayi, bilim, emek ve para amaç olmuş, özgür cinsel yaşam gayr-ı ahlakî olmaktan çıkarılmış; gelişen Psikoloji de bunlardan nasibini almıştır.


...............................................................


NOT: Karakter sınırlaması sebebiyle yazımın yarısını sunuyorum.

drmavi
 
Üst Alt