İbn-i Ziyad'ın Müslim b. Akîl île Münâkaşası:
İbn-i Ziyad, Müslim b. Akîl'e «Söyle bakayım ey Ibn-i Akîl! Halka getirdiğin şeylerle onların toplu işlerini, tek kelimelerini dağıtan, bölen, onları birbirlerine düşüren sen değil misin?» dedi.
Müslim b. Akîl «Hayır! Ben, buraya öyle bir şey getirmiş değilim.
Fakat, Küreliler; senin babanın, onların hayırlılarını Öldürdüğünü, kanlarını döktüğünü, aralarında Kisrâ ve Kayserlerin işlerim işlediğini söylüyorlar!
Biz ise, onlara adaletle enir etmeyi getirdik.ve onları, Kitabullâh'ın hükümlerine göz-e^hareket etmeğe davet ettik!» dedi.
İbn-i Ziyad «Sen mi bunu yaptın ey fâsık (haktan ayrılmış, sapmış)! Sen, Medine'de şarap içtiğin sırada, biz, Küfeliicr arasında adaletle emr ve Kitabullüh'm hükmüne göre harekete davet etmez miydik?!» dedi .
Müslim b. Akîl «Ben mi şarap içerdim?!
Vallahi, Ailâh biliyor ki sen, doğru söylemiyorsun. Sen, bilmediğin bir şeyi söylüyorsun. Ben, senin söylediğin gibi değilim.
Müslümanların kanını içen; Allah'ın, öldürülmesini haram kıldığını öldüren; kan dökmek haram olduğu halde, kan döken; kızgınlık, düşmanlık ve su-i zania adam öldüren; çalgı çalan, oynayan; yapmayacağı kötülük bulunmayan kimse, elbette şarap içmeğe, benden daha elverişlidir!» dedi.
îbn-i Ziyad «Ey fâsık! Senin umup ta, Allah yanında göremeyeceğin hali, onun ailesi, ev halkı görecektir!» dedi.
Müslim b. Akîl «Ey îbn-i Ziyad, Sen, kimin ehlinden, ev halkından bahs ediyorsun?» dedi.
îbn-i Ziyad «Mü'minler Emîri Yezid'in ehlinden!» dedi.
Müslim b. Akîl «Biz, her halimizde Allah'a hamd ederiz. Allah'ın, bizimle sizlerin aranızda vereceği hükme razıyız!» dedi.
İbn-î Ziyad «Halifelik işinde sizin için bir hak bulunduğunu mu zan ediyorsun?» dedi.
Müslim b. Akîl «Vallahi, o, zan değil, belki yakîndir» dedi.
Ibn-i Ziyad «Ben, seni, Islâmiyette hiç kimsenin Öldürülmediği bir öldürüşle öldürmezsem, Allah, beni öldürsün!» dedi.
Müslim b. Akü «îslâmiyette olmayan şeyleri ortaya çıkarmağa, zaten, sen, herkesten ziyade elverişlisin!
Sen, en kötü bir şekilde adam öldürmeyi, en tüyler ürpertici bir şekilde cesedleri kesip biçmeyi, en çirkin âdet ve kötülükleri işlemeyi, her kötülük ve yaramazlıkta herkesi geçmeyi elden bırakma!
Buna, böyle olmağa, insanlar arasında senden daha lâyık ve elverişli bir kimse yoktur!» dedi.
îbn-i Ziyad, kalkıp Müslim b. Akîl'in yanına geldi ve ona, Hz. Hüseyin'e, Hz. Ali'ye ve Müslim'in babası Akü b. Ebî Talib'e sövdü.
Müslim'in, îbn-i Ziyad'a karşı daha fazla konuşmasına müsâade edilmedi.[1]
Müslim'in, Köşkün Damında Boynunun Vumılup Yere Düşürülmesi:
Ibn-i Ziyad, emr etti. Toprak bir çanakla su getirilip Müslim b. Akîl'e içîrildi. «Onu, köşkün damına çıkarıp orada boynunu vurunuz! Sonra, cese-dile başını bir araya getiriniz!
Ey îbn-i Eş'as! Vallahi, benim, sana güvencim olmasaydı, sana, bunu teslim etmek istemezdim. Kalk, kılıcınla yanıma gel. Üzerine düşen vazifeyi yerine getir, Müslim'in boynunu Vur!» dedi.
Muhammed b. Eş'as «Ey îbn-i Ziyad! Vallahi, onunla, benim aramda bir akrabalık olmasaydı, onu Öldürürdüm!» dedi.
îbn-i Ziyad «Müslim b. Akîl'in, kılıçla bagma ve boynuna vurduğu o adam nerededir?» diye sordu.
Adam, çağırıldı., Gelince, îbn-i Ziyad, ona «köşkün damına çık, onun boynunu vur!» dedi.
Müslim b. Akil, köşkün damına çıkarıldı. Çıkarılırken o, tekbir ve sale-vat getiriyor, istiğfar ediyor ve «Allah'ım! Bizi aldatan, bize yalan söyleyen vû bizi bırakan kavmla aramızda Sen hükmünü ver!» diyordu.[2]
Müslim b. Akıl, köşkün damında halkın göreceği bir yere çıkarılmıştı.
Halk, koşküa kapısındaki geniş meydanlık tarafında toplanmış- bulunuyordu. [3]
Bükeyr b. Humran, Müslim b. Akîl'in boynunu vurup dönünce, İbn-i İ yad «öldürdün mü onu?» diye sordu.
Bükeyr «Evet!» dedi.
tbn-i Ziyad «Siz, onu köşkün damına çıkarırken, o, nasıl oluyor, ne sö Iüyordu?» diye sordu.
Bükeyr «Tekbir getiriyor, Teşbih ve istiğfar ediyordu. Kendisini öldü mek içki yanına vardığım zaman (Allah'ım! Bizi aldatan, bize yalan söyleye ve sonra da, bizi bırakıp ölmemize sebep olan kavm arasında Sen hükmür ver!) diyordu.
Ona (Yaklaş yanıma! Hamd olsun Allah'a ki: senden öcümü aldırdı!) di dini. Boynuaa kılıçla bir darbe indirdim. Fakat, hiç bir şey yapamadım.
Bana (Ey kul! Dökülen kanma karşı beni kılıçla tırmalaman sana ye miyor mu?) dedi.»
îbn-i Ziyad «iDemek, ölürken de, övünüyor!?» diye mırıldandı.
Bükeyr «ikinci darbede onu öldürdüm» dedi. [4]
Müslim b. Akîl'in boynu vurulunca, başı, meydanlığa düştü. [5]
îbn-i Ziyad, Müslim b. Akîl'in cesedini sokaklarda çocuklara, ayağındaı çektirerek sürüttü. [6] Sonra da, astırdı.
Başını ise, Dımeşk'ta Yezid'e gönderdi.
Müslim b. Akıl, Hâşim oğullarından şehid edilip cesedi asılanların da başları, Dımeşk'a gönderilenlerin de, ilki idi. [7]
Muhtar b. Ebî Ubeyd'in Başına Gelenler
Müslim b. Akîl'in, evinde kaldığı Muhtar b. Ebî Ubeyd; Hâni b. Urve'nin, tbn-i Ziyad tarafından dövüldüğü ve haps edildiği gün, Hutarniye (Lekf) köyünden gelmiş, akşamdan sonra Küfe'nin Fil kapısında dikilirken, Hâni b. Ebî Hayyetülvâdiî'ye rastlamıştı.
Hani «Sen, burada ne duruyorsun? Ne halkın yarandasın, ne de, evindesin?» dîye sordu.
Muhtar «Sabaha çıkınca, yanlış işlerinizi ele alıp Kıyamet koparmayı düşünüyorum!» dedi.
Hâni b. Ebî Hayye «Vallahi, sanıyorum ki: sen, kendini öldüreceksin!» diyerek Amr b. Hureys'in yanma vardı. Muhtar'la aralarında geçen konuşmayı anlattı.
Amr b. Hureys; yanında bulunan Abdurrahman b. Ebî Umeyr'e «kalk, Amucanıa oğlunun yanına var. Arkadaşının nerede olduğunu bilmediğini kendisine haber ver. Kendi başına bir i§, bir yol tutmağa kalkmasın!» dedi.
Abdurrahman, Muhtar'ın yanma gitmek üzre kalktı.
Zaide b. Kudâme «O, emân verdiğin takdirde, senin yanma gelir!» dedi.
Amr b. Hureys «Ona, benden eman verilmiştir. Onun, Emir İbn~i Ziyad'a karşı bir hareketi varsa, lehinde en güzel şekilde şehadet ederim! dedi.
Zaide b. Kudâme «Bununla beraber, inşaallâh, hayırdan başka bir şey olmaz!» dedi.
Abdurrahmacı'Ia Zaide birlikte Muhtar'ın yanına vardılar. Ona, Hâni b. Ebî HayyeVıin ve Amr b. Hureys'in söylediklerini anlattılar. Kendi başına bir iş tutmağa kalkışmaması için and verdiler.
Bunun üzerine, Muhtar, îbn-i Hureys'in yanma vardı. Selâm verdi. Sabaha kadar onun Sancağı altında oturdu.
Halk, Muhtar'ın işini ve yaptığını konuşuyorlardı. Umâre b. Ukbe, gidip îbn-i Ziyad'a söylemişti.
Güneş yükselince, îbn-i Ziyad'ın kapısı açıldı. îçeri girmeleri için halka izin verildi. Muhtar da, içeri girenler arasında idi.
Ibn-i Ziyad, Muhtar'i yanına çağırdı. «Sen, Müslim b. Akîl'e yardıma gelen cemâat içinde imişsin?» dedi.
Muhtar «Ben, böyle bir şey yapmış değilim. Fakat, gelip Amr b. Hureys'in Sancağı altına indim ve onunla birlikte geceledim ve sabaha çıktım!» dedi.
Amr b. Hureys «Doğru söylüyor o. Allah, sana İyilikler versin!» dedi.
îbn-i £iyad, Muhtar'ın önüne geldi. Elindeki değneği kaldırıp Muhtarın yüzüne çarptı. Göz kapaklarını yukarı sıçrattı. «Eğer, senin hakkında Amr b. Hureys'in lehde şehâdeti olmasaydı, boynunu vururdum! GÖtürüaüz onu zindana!» dedi.
Muhtar, zindana götürülüp orada haps edildi. Hz. Hüseyin'in şehâdetine kadar orada kaldı. Abdullah b. Ömer'in, Yezid'e yazdığı mektup üzerlere zindandan çıkarıldı. [8]
İbn-i Ziyad, Müslim b. Akîl'e «Söyle bakayım ey Ibn-i Akîl! Halka getirdiğin şeylerle onların toplu işlerini, tek kelimelerini dağıtan, bölen, onları birbirlerine düşüren sen değil misin?» dedi.
Müslim b. Akîl «Hayır! Ben, buraya öyle bir şey getirmiş değilim.
Fakat, Küreliler; senin babanın, onların hayırlılarını Öldürdüğünü, kanlarını döktüğünü, aralarında Kisrâ ve Kayserlerin işlerim işlediğini söylüyorlar!
Biz ise, onlara adaletle enir etmeyi getirdik.ve onları, Kitabullâh'ın hükümlerine göz-e^hareket etmeğe davet ettik!» dedi.
İbn-i Ziyad «Sen mi bunu yaptın ey fâsık (haktan ayrılmış, sapmış)! Sen, Medine'de şarap içtiğin sırada, biz, Küfeliicr arasında adaletle emr ve Kitabullüh'm hükmüne göre harekete davet etmez miydik?!» dedi .
Müslim b. Akîl «Ben mi şarap içerdim?!
Vallahi, Ailâh biliyor ki sen, doğru söylemiyorsun. Sen, bilmediğin bir şeyi söylüyorsun. Ben, senin söylediğin gibi değilim.
Müslümanların kanını içen; Allah'ın, öldürülmesini haram kıldığını öldüren; kan dökmek haram olduğu halde, kan döken; kızgınlık, düşmanlık ve su-i zania adam öldüren; çalgı çalan, oynayan; yapmayacağı kötülük bulunmayan kimse, elbette şarap içmeğe, benden daha elverişlidir!» dedi.
îbn-i Ziyad «Ey fâsık! Senin umup ta, Allah yanında göremeyeceğin hali, onun ailesi, ev halkı görecektir!» dedi.
Müslim b. Akîl «Ey îbn-i Ziyad, Sen, kimin ehlinden, ev halkından bahs ediyorsun?» dedi.
îbn-i Ziyad «Mü'minler Emîri Yezid'in ehlinden!» dedi.
Müslim b. Akîl «Biz, her halimizde Allah'a hamd ederiz. Allah'ın, bizimle sizlerin aranızda vereceği hükme razıyız!» dedi.
İbn-î Ziyad «Halifelik işinde sizin için bir hak bulunduğunu mu zan ediyorsun?» dedi.
Müslim b. Akîl «Vallahi, o, zan değil, belki yakîndir» dedi.
Ibn-i Ziyad «Ben, seni, Islâmiyette hiç kimsenin Öldürülmediği bir öldürüşle öldürmezsem, Allah, beni öldürsün!» dedi.
Müslim b. Akü «îslâmiyette olmayan şeyleri ortaya çıkarmağa, zaten, sen, herkesten ziyade elverişlisin!
Sen, en kötü bir şekilde adam öldürmeyi, en tüyler ürpertici bir şekilde cesedleri kesip biçmeyi, en çirkin âdet ve kötülükleri işlemeyi, her kötülük ve yaramazlıkta herkesi geçmeyi elden bırakma!
Buna, böyle olmağa, insanlar arasında senden daha lâyık ve elverişli bir kimse yoktur!» dedi.
îbn-i Ziyad, kalkıp Müslim b. Akîl'in yanına geldi ve ona, Hz. Hüseyin'e, Hz. Ali'ye ve Müslim'in babası Akü b. Ebî Talib'e sövdü.
Müslim'in, îbn-i Ziyad'a karşı daha fazla konuşmasına müsâade edilmedi.[1]
Müslim'in, Köşkün Damında Boynunun Vumılup Yere Düşürülmesi:
Ibn-i Ziyad, emr etti. Toprak bir çanakla su getirilip Müslim b. Akîl'e içîrildi. «Onu, köşkün damına çıkarıp orada boynunu vurunuz! Sonra, cese-dile başını bir araya getiriniz!
Ey îbn-i Eş'as! Vallahi, benim, sana güvencim olmasaydı, sana, bunu teslim etmek istemezdim. Kalk, kılıcınla yanıma gel. Üzerine düşen vazifeyi yerine getir, Müslim'in boynunu Vur!» dedi.
Muhammed b. Eş'as «Ey îbn-i Ziyad! Vallahi, onunla, benim aramda bir akrabalık olmasaydı, onu Öldürürdüm!» dedi.
îbn-i Ziyad «Müslim b. Akîl'in, kılıçla bagma ve boynuna vurduğu o adam nerededir?» diye sordu.
Adam, çağırıldı., Gelince, îbn-i Ziyad, ona «köşkün damına çık, onun boynunu vur!» dedi.
Müslim b. Akil, köşkün damına çıkarıldı. Çıkarılırken o, tekbir ve sale-vat getiriyor, istiğfar ediyor ve «Allah'ım! Bizi aldatan, bize yalan söyleyen vû bizi bırakan kavmla aramızda Sen hükmünü ver!» diyordu.[2]
Müslim b. Akıl, köşkün damında halkın göreceği bir yere çıkarılmıştı.
Halk, koşküa kapısındaki geniş meydanlık tarafında toplanmış- bulunuyordu. [3]
Bükeyr b. Humran, Müslim b. Akîl'in boynunu vurup dönünce, İbn-i İ yad «öldürdün mü onu?» diye sordu.
Bükeyr «Evet!» dedi.
tbn-i Ziyad «Siz, onu köşkün damına çıkarırken, o, nasıl oluyor, ne sö Iüyordu?» diye sordu.
Bükeyr «Tekbir getiriyor, Teşbih ve istiğfar ediyordu. Kendisini öldü mek içki yanına vardığım zaman (Allah'ım! Bizi aldatan, bize yalan söyleye ve sonra da, bizi bırakıp ölmemize sebep olan kavm arasında Sen hükmür ver!) diyordu.
Ona (Yaklaş yanıma! Hamd olsun Allah'a ki: senden öcümü aldırdı!) di dini. Boynuaa kılıçla bir darbe indirdim. Fakat, hiç bir şey yapamadım.
Bana (Ey kul! Dökülen kanma karşı beni kılıçla tırmalaman sana ye miyor mu?) dedi.»
îbn-i Ziyad «iDemek, ölürken de, övünüyor!?» diye mırıldandı.
Bükeyr «ikinci darbede onu öldürdüm» dedi. [4]
Müslim b. Akîl'in boynu vurulunca, başı, meydanlığa düştü. [5]
îbn-i Ziyad, Müslim b. Akîl'in cesedini sokaklarda çocuklara, ayağındaı çektirerek sürüttü. [6] Sonra da, astırdı.
Başını ise, Dımeşk'ta Yezid'e gönderdi.
Müslim b. Akıl, Hâşim oğullarından şehid edilip cesedi asılanların da başları, Dımeşk'a gönderilenlerin de, ilki idi. [7]
Muhtar b. Ebî Ubeyd'in Başına Gelenler
Müslim b. Akîl'in, evinde kaldığı Muhtar b. Ebî Ubeyd; Hâni b. Urve'nin, tbn-i Ziyad tarafından dövüldüğü ve haps edildiği gün, Hutarniye (Lekf) köyünden gelmiş, akşamdan sonra Küfe'nin Fil kapısında dikilirken, Hâni b. Ebî Hayyetülvâdiî'ye rastlamıştı.
Hani «Sen, burada ne duruyorsun? Ne halkın yarandasın, ne de, evindesin?» dîye sordu.
Muhtar «Sabaha çıkınca, yanlış işlerinizi ele alıp Kıyamet koparmayı düşünüyorum!» dedi.
Hâni b. Ebî Hayye «Vallahi, sanıyorum ki: sen, kendini öldüreceksin!» diyerek Amr b. Hureys'in yanma vardı. Muhtar'la aralarında geçen konuşmayı anlattı.
Amr b. Hureys; yanında bulunan Abdurrahman b. Ebî Umeyr'e «kalk, Amucanıa oğlunun yanına var. Arkadaşının nerede olduğunu bilmediğini kendisine haber ver. Kendi başına bir i§, bir yol tutmağa kalkmasın!» dedi.
Abdurrahman, Muhtar'ın yanma gitmek üzre kalktı.
Zaide b. Kudâme «O, emân verdiğin takdirde, senin yanma gelir!» dedi.
Amr b. Hureys «Ona, benden eman verilmiştir. Onun, Emir İbn~i Ziyad'a karşı bir hareketi varsa, lehinde en güzel şekilde şehadet ederim! dedi.
Zaide b. Kudâme «Bununla beraber, inşaallâh, hayırdan başka bir şey olmaz!» dedi.
Abdurrahmacı'Ia Zaide birlikte Muhtar'ın yanına vardılar. Ona, Hâni b. Ebî HayyeVıin ve Amr b. Hureys'in söylediklerini anlattılar. Kendi başına bir iş tutmağa kalkışmaması için and verdiler.
Bunun üzerine, Muhtar, îbn-i Hureys'in yanma vardı. Selâm verdi. Sabaha kadar onun Sancağı altında oturdu.
Halk, Muhtar'ın işini ve yaptığını konuşuyorlardı. Umâre b. Ukbe, gidip îbn-i Ziyad'a söylemişti.
Güneş yükselince, îbn-i Ziyad'ın kapısı açıldı. îçeri girmeleri için halka izin verildi. Muhtar da, içeri girenler arasında idi.
Ibn-i Ziyad, Muhtar'i yanına çağırdı. «Sen, Müslim b. Akîl'e yardıma gelen cemâat içinde imişsin?» dedi.
Muhtar «Ben, böyle bir şey yapmış değilim. Fakat, gelip Amr b. Hureys'in Sancağı altına indim ve onunla birlikte geceledim ve sabaha çıktım!» dedi.
Amr b. Hureys «Doğru söylüyor o. Allah, sana İyilikler versin!» dedi.
îbn-i £iyad, Muhtar'ın önüne geldi. Elindeki değneği kaldırıp Muhtarın yüzüne çarptı. Göz kapaklarını yukarı sıçrattı. «Eğer, senin hakkında Amr b. Hureys'in lehde şehâdeti olmasaydı, boynunu vururdum! GÖtürüaüz onu zindana!» dedi.
Muhtar, zindana götürülüp orada haps edildi. Hz. Hüseyin'in şehâdetine kadar orada kaldı. Abdullah b. Ömer'in, Yezid'e yazdığı mektup üzerlere zindandan çıkarıldı. [8]