Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kadin Ve Tesettür.

  • Konbuyu başlatan zeynep_hearty
  • Başlangıç tarihi
Z

zeynep_hearty

Guest
Önce mütearifeler:

1. Din insan içindir.

2. Dolayısıyla, tüm dini emir ve yasaklar Allah’ın değil, insanın çıkarı içindir.

3. İşte bu yüzden, tüm dini emir ve yasaklar uygulanırken, onu uygulayan insanın bundan elde ettiği çıkarı iyi bilmesi gerekir. Bu çıkarı bilerek emre uymak, insanı “tatmin eder” ve imanı “sorumluluk bilincine” dönüştürür.

4. Bunun için de ilahi mesajı ve buyrukları maksadını gözeterek okumak şarttır. Çünkü Allah amaçsız düzenleme yapmaz, hikmetsiz iş buyurmaz.

Peki tesettür emrinin maksadı nedir?

Bu sorunun cevabını verebilmek için tesettürü emreden ayet olan Ahzab 59. ayetin devamındaki “onların tanınmaları için en uygun olun budur” ibaresi üzerinde yoğunlaşmak şart. Burada altı çizilen kadın kimliğinin hicab yönü ilk saldırıya uğrayan noktadır.

Aslında “hicab” sorunun anahtar kavramı. Hicabı “baş örtüsüne” indirgemek yanlış bir kere. Bizde böyle bir şey var. Hatta hicabı baş değil beden örtüsüne indirgemek. Kur’an’ın yaklaşımına kıyasla yanlış bir anlamadır. Çünkü Kur’an takva örtüsünü ön plana çıkarıyor. “Takva elbisesi, işte budur en önemlisi!” (7.26) Yani, bedenin tesettürü takva örtüsünden, yüreğin ve zihnin tesettüründen ayrı değerlendirilmemelidir.

Hicab; kimlik ve kişiliği öne çıkarmak için

Öncelikle, Kur’an’ın böyle bir bütüncül bakış açısı olduğunu görmekteyiz. Bedenin tesettürünü, zihnin ve kalbin tesettüründen ayrı düşündüğümüz zaman Kur’an’ın bütüncül bakış açısını parçalamış oluruz. Ahzab 59’da geçen ‘li yu’rafne’ (tanınmaları için), bu tek kelime, Arap dilinde, kendi içinde tamamlanmış bir cümledir. Bu tanınmaları için bir gerekçedir. Yani ‘Bu emri niçin verdin Ya Rabbi?’ diyene bir cevaptır. Cevapta iki gerekçe var, iffetli olarak kalmaları ve tanınmaları için. Ama asıl vurgu yapılması gereken kavram, bu ‘tanınmak’ kavramıdır, “li yu’rafne.”

Bu kavramın kök kelimesi ‘arafe’dir. ‘Arafe’ anlam alanı ile düşündüğümüzde “maruf, arif, tarif, marifet” kavramları karşımıza çıkar. Bu hem bir bilince tekabül eder, hem de bir kimliğe tekabül eder. Dolayısıyla buradaki tanınmak sıradan bir “görünce ayrımsamak, fark etmek” değildir. Buradaki tanınmak, çok daha derin ve kendi bağlamı içerisinde sıradan basit bir ayrımsama, ayırdetmeden öte bir kimlik, bir kişilik, bir bilinç, bir şahsiyet vurgusudur.

Dolayısıyla bu ayet ve tesettürle ilgili diğer ayetlerdeki örtünme emrinin temelini kadının kişiliğini şeffaflaştırmak için bedenini örtmek teşkil eder. Kadının kişiliğini şeffaflaştırmak için tanınmak anlamı sıkıştırılmış (zipli) bir ifadedir ki, zaten Kur’an’ın dili sıkıştırılmış bir dildir. İcaz buna denir, Kur’an’ın icazını çözdüğümüzde doğal ve zorunlu biçimde o sıkıştırılmış ifadenin bize daha farklı bir kelime grubu ile yansıması şarttır. Yani aradaki boşlukları doldurmamız gerekir. Onun için “li yu’rafne” ibaresini açarak anlamaya çalışırsak, bu tamamen “kişiliğini şeffaflaştırmak için bedenini örtmek” anlamına gelir.


“Kişilik”le “dişilik” arasında kadın

Bu, tarihte kadına yapılmış en büyük ikramdır. İnsanların önüne çıkaracak bir erdemi, bir kimliği, bir kişiliği bulunmayan bir kadın ille de farkedilmek istiyorsa, insanlara “dişiliğini” gösterecektir; kişiliği yerine dişiliğini. Yani tesettürü emreden Kur’an’ın kadına verdiği açık mesaj şudur: Dişiliğinizle kendinizi görünür kılmak yerine kişiliğinizle/şahsiyetinizle erkek egemen dünyada hak ettiğiniz saygın yeri alın. Onun için tesettür, kadının insan kimliğini teninin önüne koymak demektir.

Tesettür emri, ancak bu yaklaşımla doğru anlaşılabilir. Tesettüre karşı çıkanlar, bilerek veya bilmeyerek kadını kimliksiz ve kişiliksiz yapmak isteyenler, onun teninden haksız kazanç sağlamak isteyen, onu metalaştıran, onu hep edilgen ve zevkine hitap eden bir nesne olarak görmek isteyenlerdir.

Neden böyle isterler? Dikkat ederseniz, kadını kimliksiz ve kişiliksiz görmek isteyenlerin hemen hemen tamamına yakını nefsine kul olmuş erkeklerdir. Neden? Çünkü kimliksiz bir kadının bedenini, estetiğini daha çabuk istismar edebilirler, örseleyebilirler, ondan yararlanabilirler. O sebeple kadının örtüsüne yönelik her düşmanlık, farkında olunsun ya da olunmasın, aslında kadının bedenini istismara açmak isteğinden başka bir şey değildir.

Sonuç: Modern kadın, dişiliği erkekler tarafından tepe tepe sömürülmek amacıyla kişiliği yok edilen kadındır. Eğer Müslüman kadın, tesettürü kişiliğin öne çıkarılması için dişiliğin örtülmesi olarak görmeyip, onu dişiliğini öne çıkarmanın bir aracı kılıyorsa, o tesettür tesettür değildir.

Ona “örtülü çıplak” derler.

Biz kendi değerlerimizi dalgaya alırsak, bizi kim ciddiye alır?

selam ve dua ile....
 
Z

zeynep_hearty

Guest
rabbim cümlemizden razı olsun isimsizim ..selam ve dua ile...
 

hasret

New member
Katılım
26 Kas 2006
Mesajlar
709
Tepkime puanı
5
Puanları
0
Yaş
37
Ona “örtülü çıplak” derler.


müslümanların gündemini müslümalr belirliyor aslında...
ne güzel ifade etmişsin"Biz kendi değerlerimizi dalgaya alırsak, bizi kim ciddiye alır?"
öyle değilmi?
Rabbim razı olsun...selametle
...
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
42
Konum
Hayatýn içinden
Sonuç: Modern kadın, dişiliği erkekler tarafından tepe tepe sömürülmek amacıyla kişiliği yok edilen kadındır. Eğer Müslüman kadın, tesettürü kişiliğin öne çıkarılması için dişiliğin örtülmesi olarak görmeyip, onu dişiliğini öne çıkarmanın bir aracı kılıyorsa, o tesettür tesettür değildir.

Bunun üzerine yapılacak yorum aradım ama bulamadım..Emeğinize sağlık..Rabbim razı olsun sizden..
 
Z

zeynep_hearty

Guest
herbirinizden rabbim kez kere razı olsun sağolunuz ..selam ve dua ile..
 

Mücahid

New member
Katılım
17 Mar 2007
Mesajlar
2,553
Tepkime puanı
223
Puanları
0
Yaş
56
Konum
Tr
Allah razı olsun kardeşim.Çok faydalı bir yazı idi,çok beğenerek okudum.Önemli olan örtünmenin mantığını algılama ve sindirme meselesi zaten toplumda.Çok güzel ifadelerle bu mantğı izah etmen ziyadesi ile faydalı oldu hepimize.Ellerine yüreğine sağlık kardeşim.Sağlıcakla
 

yolcu

New member
Katılım
20 Şub 2007
Mesajlar
667
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
43
Konum
yoldan
Allah razı olsun
guzel bır yazı olmuş
kafalarda hıç soru ısaretı bıle bırakmamış, tabı anlayarak okunursa, düşünulürse, hersey açık ve net
Allah hayırlar versın
 

mekanikbilimler

New member
Katılım
3 Haz 2007
Mesajlar
13
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Konum
Çanakkale
Onlarca islam forum dolaştımda,kadın ve bilim diye açılan bir tane başlığa rastlamadım.Sürekli tesettür ve kadınlarımız.Sorunu dipten temizlemek istiyorsak,köküne ve onu yaratan nedenlere ulaşmalıyız.
 

müttaki

New member
Katılım
9 Ocak 2007
Mesajlar
203
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
57
Sonuç: Modern kadın, dişiliği erkekler tarafından tepe tepe sömürülmek amacıyla kişiliği yok edilen kadındır. Eğer Müslüman kadın, tesettürü kişiliğin öne çıkarılması için dişiliğin örtülmesi olarak görmeyip, onu dişiliğini öne çıkarmanın bir aracı kılıyorsa, o tesettür tesettür değildir.

bu kısmı yetmiş artmış bile
Allah razı olsun
 

Mücahid

New member
Katılım
17 Mar 2007
Mesajlar
2,553
Tepkime puanı
223
Puanları
0
Yaş
56
Konum
Tr
Onlarca islam forum dolaştımda,kadın ve bilim diye açılan bir tane başlığa rastlamadım.Sürekli tesettür ve kadınlarımız.Sorunu dipten temizlemek istiyorsak,köküne ve onu yaratan nedenlere ulaşmalıyız.

Sevgili kardeşim kusurumuza bakma biz bildiğimiz için müslüman kadınların bilim yolundaki sıkıntılarını herkesin bildiğini zannetmek gibi bir hataya düştük.Bize bu konu ile ilgili bişeyler yapma zorunluluğu veya sorumluluğu yüklediğin için şükranlarımı sunarım.Türkiyedeki sıkıntılar aşağıdadır sanırım faydalı olur.Bilahare müstakil olarak bu konuyu işlemek lazımdır.

Seneler var ki, Türkiye'deki bilim kadınları hakkında yapılan hemen her araştırma, kimi ilginç olguların altını çizer.
Bir: Bu ülkenin üniversitelerinde farklı farklı kademelerde yer alan kadınların oranı son derece yüksektir. İki: Sadece öğrenci ya da asistan düzeyinde değil, öğretim üyesi ve yönetici kadrolarındaki kadınların oranı da bir hayli kabarıktır. Üç: Çeşitli araştırmalarda bilim kadınları, üstüne basa basa, kadın olmaktan dolayı hemen hemen hiçbir ayrımcılığa uğramadıklarını dile getirmektedirler. Dört: Bu saptamayı takip ettiğimizde 1930'lardan bu yana bir süreklilik buluruz. Türkiye Bilimler Akademisi Başkanı Dr. Ayhan Çavdar'dan aktarıyorum: "Memnuniyetle belirtebiliriz ki Türkiye'de bilim kadını olmanın fazla zorluğunu görmedim... Bir kadının ABD'de kürsü başkanı olması, dekan ve rektör olması zordu o dönemde, kanımca hâlâ da zordur. Türkiye o bakımdan çok daha iyi durumda denilebilir."

Türkiye'de bilim dünyasının kadınları başka sahalardaki kadınlara kıyasla daha az cinsiyet ayrımcılığı görüyor olabilirler. Daha da ilginç olan bir nokta: Bizdeki bilim kadınları, pek çok Batılı ülkedeki meslektaşlarına kıyasla daha eşitlikçi bir ortamda çalışıyor olabilirler. Tüm bunlar umut verici. Ama merak ediyorum, tam olarak nedir "cinsiyet ayrımcılığına uğramadık" lafıyla kastedilen. Değerli araştırmacı Ferhunde Özbay'dan kısaltılmış bir alıntı: "Türkiye'de ... bütün samimiyetiyle bilimdeki kadınlar 'Gerçekten belki vardır, ama benim başımdan hiç geçmedi arkadaşlar' diye lafa başlarlar. Yani cinsiyet ayrımcılığı Türkiye'de olabilir; ama ben çok şanslıyım, benim başımdan böyle bir şey geçmedi... Burada iki şey bir arada olmaktadır. Kendimize yapılanı bir kadın olarak değil, erkek ideolojisinden algıladığımız zaman o kadar önemli gelmiyor, bu var. Bir de cinsiyet ideolojisi illa da cinsel tacize yönelik olmayabilir de... Genelde günlük yaşamımızdaki küçük küçük birikimlerle birleşir. Kadınların ikinci sınıf vatandaş olarak işlem gördüğünü anlatmak, öyle kolay kolay anılarımdan size anlatıyorum diyen her babayiğidin söyleyebileceği bir şey değildir."

Türkiye'de kadın akademisyenler 1930'larda yola inançla çıktılar: Yeni bir toplum yaratacaklarına yürekten inanarak. İnançlı ve çalışkan oldukları kadar müteşekkirdiler, kendilerine bu fırsatı veren rejime şükran duyarak. Bu şükran duygusu kuşaktan kuşağa devredildi. Cumhuriyet rejiminin tehdit altında olduğu savıyla perçinlendi, "iç düşmanlar" öğretisiyle katmerlendi. Sonunda ortaya hem sosyal bilimlerde hem fen bilimlerinde karşılaşabileceğimiz bir tipleme çıktı: "Müteşekkir ve Misyoner Kadın Akademisyen" tiplemesi. Ne Demokrat Ne Nesnel; Ne Rasyonel Ne Bilimsel.

Şimdilerde MM Kadın Akademisyenlerin türbanlı kız öğrencilerine bu kadar tepki göstermelerinin bir sebebi işte bu duygusal mirastır. Kendilerinin şükran duydukları şeye bu kızların ihanet ettiğini düşünüyorlar. İki öğrenci düşünün: İkisi de aşağı yukarı aynı fikirleri paylaşıyor. Ama biri erkek, biri kadın ve türbanlı. Diyelim ki her ikisi de aynı dersi alıyor, her ikisi de MM Kadın Akademisyen'in öğrencisi oluyor. MM Kadın Akademisyen her ikisinin de fikirlerini sevmeyecektir; ama erkekten ziyade kıza hınçlanacaktır, bilerek ya da bilmeyerek. Öyle kadın akademisyenler tanıyorum ki, üniversiteyi kendi tapulu malları saymakta: Bu kapıdan kimin geçmeyi hak ettiğinin anahtarı sanki onlarda.

Dönelim başa: Türkiye'de kadınların üniversitelerde ayrımcılığa uğramadıkları savından şüphe duymak gerekir. Ayrımcılık illa da somut bir engel değildir zira. Dikkatle bakmayı gerektirir. Öte yandan, kadınlara karşı uygulanan ayrımcılığa hassasiyet gösterdiğimiz kadar, şu veya bu sebepten ötürü, kadınların birbirlerine karşı uyguladıkları ayrımcılığa karşı da aynı şekilde tepki gösterebilmeliyiz.
 

Mücahid

New member
Katılım
17 Mar 2007
Mesajlar
2,553
Tepkime puanı
223
Puanları
0
Yaş
56
Konum
Tr
serverde oluşan sorundan bu mesajım boş çıktı
 

mekanikbilimler

New member
Katılım
3 Haz 2007
Mesajlar
13
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Konum
Çanakkale
Demek istediğim neden bilimsel çalışmalara yönelemiyorlar?Adapte olamıyorlar?Dünya tarihide çok acı kadınlarımız için.Sosyal sorunlarla öyle boğmuşuzki onları.Kendilerini,islamı,bilimi anlayamamışlar.
 
Üst Alt