A
abdirabbih
Guest
Sultan 1. Ahmet Han tevafuklar Padişahı olarak bilinir. 14 yaşında Sultan olmuş, 14 yıl saltanat sürmüş, 14'ün iki katı olan 28 yaşında vefat etmiştir. Ve 14. Osmanlı padişahıdır. Fakat bunun yanında bir özelliği daha vardır ki, asıl bilinmesi gereken de işte budur: Peygamber aşığı olması.
Eğer Şeyhülislamdan fetva alabilseydi, tahrip olmuş Kabe'yi yıktırıp, yerine bir taşı altın bir taşı gümüş olmak üzere yeniden yaptırmak istiyordu. Lakin Kabe'yi yeni baştan inşa etme oğlu 4. Murat'a nasip olmuştur. Ve bugünkü Kabe tamamen Sultan 4. Murat tarafından yaptırılmıştır.
Kabe'ye saygısından dolayı, 21 yaşında iken yaptırmaya başladığı Sultan Ahmed Camii 6 minareli olunca, Mescid-i Haram'ın da 6 minareli olduğunu hatırlamış ve Kabe'ye saygısızlık olmasın diye sermimarını göndererek Mescid-i Haram'a 7. minareyi diktirmiştir. Kabe'nin yanında Rasulullah'a olan saygısı da had safhada olan Sultan I. Ahmed, Mısır'da Sultan Eşref Kayıtbay Türbesinde bulunan Peygamber Efendimizin ayak izinin bulunduğu taşı İstanbul'a getirterek Eyüp Sultan Camiine koydurmuş, daha sonra da Sultanahmet Camii'nin inşası tamamlanınca Camisine nakletmiştir.
Lakin Nakş-ı Kademin Sultanahmet Camiine nakledildiği gece bir rüya görür. Rüyasında bütün padişahların toplandığı yüce bir divanda yargılanmaktadır. Yeryüzünde gelmiş geçmiş ne kadar Sultan varsa oradadır. Mahşeri bir kalabalık. Sultan Ahmet sanık sandalyesinde. Davacı koltuğunda ise Eşref Kayıtbay vardır. Az sonra Kainatın İftihar Tablosu Rasul-ü Ekrem (aleyhissalatu vesselam) salona girer. Herkes ayağa kalkar. Rasulullah heybetli bir şekilde kalabalığın arasından ilerler ve Hakim Koltuğuna oturur. Sultan Kayıtbay izin alarak konuşmaya başlar. Kadem-i Şerif'i türbesinden alıp, kendi camiine nakleden Sultan Ahmed'den davacıdır. Rasul-ü Ekrem (aleyhissalatu vesselam) tarafları dinledikten sonra, Kadem-i Şerif'in alındığı yere tekrar iade edilmesine ferman buyururlar, dava kapanır.
Sultan Ahmet rüyasını, devrin ulemasına anlatır. Aralarında Aziz Mahmut Hüdayi gibi dev alimlerin de bulunduğu heyet, rüyanın bariz bir şekilde Kadem-i Şerif'in tekrar Sultan Kayıtbay Türbesi'ne iade edilmesine işaret ettiğini söyleyince Sultan Ahmet Han, mahzun ve mükedder Kadem-i şerifi gönderir ve kendini teselli için Kadem-i şerif şeklinde bir sorguç yaptırarak önemli günlerde kavuğuna takar. Ayrıca bir tahta üzerine nakşedilen Kadem-i Şerif'in kenarlarına şu dörtlüğü kendi elleriyle yazarak Şeyhi Aziz Mahmud Hüdayi Hazretlerine gönderir:
N'ola tacım gibi başımda götürsem daim
Kadem-i pakini ol hazret-i şah-i Rusül'ün
Gül-i gülzar-ı nübüvvet o kadem sahibidir
Bahtiya durma yüzün sür kademine o gülün
*Bahti, Sultan Ahmed Han'ın mahlasıdır.
Eğer Şeyhülislamdan fetva alabilseydi, tahrip olmuş Kabe'yi yıktırıp, yerine bir taşı altın bir taşı gümüş olmak üzere yeniden yaptırmak istiyordu. Lakin Kabe'yi yeni baştan inşa etme oğlu 4. Murat'a nasip olmuştur. Ve bugünkü Kabe tamamen Sultan 4. Murat tarafından yaptırılmıştır.
Kabe'ye saygısından dolayı, 21 yaşında iken yaptırmaya başladığı Sultan Ahmed Camii 6 minareli olunca, Mescid-i Haram'ın da 6 minareli olduğunu hatırlamış ve Kabe'ye saygısızlık olmasın diye sermimarını göndererek Mescid-i Haram'a 7. minareyi diktirmiştir. Kabe'nin yanında Rasulullah'a olan saygısı da had safhada olan Sultan I. Ahmed, Mısır'da Sultan Eşref Kayıtbay Türbesinde bulunan Peygamber Efendimizin ayak izinin bulunduğu taşı İstanbul'a getirterek Eyüp Sultan Camiine koydurmuş, daha sonra da Sultanahmet Camii'nin inşası tamamlanınca Camisine nakletmiştir.
Lakin Nakş-ı Kademin Sultanahmet Camiine nakledildiği gece bir rüya görür. Rüyasında bütün padişahların toplandığı yüce bir divanda yargılanmaktadır. Yeryüzünde gelmiş geçmiş ne kadar Sultan varsa oradadır. Mahşeri bir kalabalık. Sultan Ahmet sanık sandalyesinde. Davacı koltuğunda ise Eşref Kayıtbay vardır. Az sonra Kainatın İftihar Tablosu Rasul-ü Ekrem (aleyhissalatu vesselam) salona girer. Herkes ayağa kalkar. Rasulullah heybetli bir şekilde kalabalığın arasından ilerler ve Hakim Koltuğuna oturur. Sultan Kayıtbay izin alarak konuşmaya başlar. Kadem-i Şerif'i türbesinden alıp, kendi camiine nakleden Sultan Ahmed'den davacıdır. Rasul-ü Ekrem (aleyhissalatu vesselam) tarafları dinledikten sonra, Kadem-i Şerif'in alındığı yere tekrar iade edilmesine ferman buyururlar, dava kapanır.
Sultan Ahmet rüyasını, devrin ulemasına anlatır. Aralarında Aziz Mahmut Hüdayi gibi dev alimlerin de bulunduğu heyet, rüyanın bariz bir şekilde Kadem-i Şerif'in tekrar Sultan Kayıtbay Türbesi'ne iade edilmesine işaret ettiğini söyleyince Sultan Ahmet Han, mahzun ve mükedder Kadem-i şerifi gönderir ve kendini teselli için Kadem-i şerif şeklinde bir sorguç yaptırarak önemli günlerde kavuğuna takar. Ayrıca bir tahta üzerine nakşedilen Kadem-i Şerif'in kenarlarına şu dörtlüğü kendi elleriyle yazarak Şeyhi Aziz Mahmud Hüdayi Hazretlerine gönderir:
N'ola tacım gibi başımda götürsem daim
Kadem-i pakini ol hazret-i şah-i Rusül'ün
Gül-i gülzar-ı nübüvvet o kadem sahibidir
Bahtiya durma yüzün sür kademine o gülün
*Bahti, Sultan Ahmed Han'ın mahlasıdır.
Mahmut Sami Şimşek