Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Irtidadin Manasi

Elifnisa

New member
Katılım
29 Eki 2007
Mesajlar
483
Tepkime puanı
241
Puanları
0
Yaş
43
Konum
istanbul
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

İRTİDADIN MANASI


İrtidadın sözlük manası: Bir şeyden dönmektir.

İrtidadın şer'i manası:


İmam Semerkandi el-Hanefi irtidat hakkında şöyle diyor:

"İrtidat; imandan dönmek ve yüz çevirmekten ibarettir." (Tufetül-Fukaha c. 7 s.134)


Kalyubi eş-Şafi irtidat hakkında şöyle diyor:

" İrtidat; küfür niyeti, küfür sözü veya küfür ameliyle islam'dan çıkmaktır. Küfrü gerektiren sözün şaka veya inat olması ile bir inanç eseri olması arasında fark yoktur." ( Kalyubi ve Umeyra 4/174-) ( Şerhul Usul Ataullah el yazması yaprak 3)


İmam İbn-ün Neccar el-Hanbeli irtidat hakkında şöyle diyor:

"Mürted, müslüman olduktan sonra gerek şaka ve gerek gerçek zorlama ile olsun, gönüllü olarak küfrü kabul eden kimseye denir." (Müntehal-İradat 2/4989)


İmam Aliş el-Maliki'nin irtidat hakkındaki görüşüde şöyle:

"İrtidat bir müslümanın, açık bir ifade ile veya irtidatı gerektiren bir söz veya hareketle kafir olmasıdır." (Mineh-ül-Celil 4/461)
 

Elifnisa

New member
Katılım
29 Eki 2007
Mesajlar
483
Tepkime puanı
241
Puanları
0
Yaş
43
Konum
istanbul
Kur'an'da İrtidat Kavramı


Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Onlar ki imandan sonra kafir oldular ve küfür yönünde ilerlediler onların tevbeleri kabul edilmeyecektir ve işte onlar sapıkların ta kendileridir." (Al-i İmran: 90)


Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Kimi yüzlerin ak kimi yüzlerin kara olduğu günde, yüzleri kara olanlara gelince (onlara denilir ki): "Siz iman ettikten sonra kafir mi oldunuz? Şimdi küfür işlediğinden dolayı azapı tadın bakalım." (Al-i İmran: 106)


Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Onlar ki iman ettiler sonra kafir oldular sonra iman ettiler sonra kafir oldular ve sonra küfürlerini artırırlar. Allah onları affetmeyecek ve doğru yola iletmeyecektir." (Nisa: 137)


Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Kalbi iman ile mutmain olduğu halde, gerçek zorlama altında olanlar müstesna, inandıktan sonra Allah'ı inkar edip gönüllünü kafirliğe açanlara Allah katından bir gazap da onlar içindir." (Nahl: 106)


Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

"İnsanlar içinde Allah'a bir yar kenarındaymış gibi ibadet eden vardır. Ona bir iyilik gelirse yatışır, başına bir bela gelirse yüzüstü düşer. Dünyayı da ahreti de kaybeder. İşte apaçık bir kayıp budur." (Hac: 11)

"Allah,a iman ettikten ve Rasulullah'ın hak olduğuna ve apaçık delillerle geldiğine, şehadet ettikten sonra küfre giren bir kavmi nasıl hidayete erdirir. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez." (Al-i İmran: 86)


Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Küfretmiş ve kafir oldukları halde ölüp gitmiş kimseler, bunların her biri kendini kur-tarmak için dünya dolusu altın verecek dahi olsa bu onlardan kabul edilmeyecektir. İşte elem verici azap onlaradır. Onların yardımcıları da yoktur." (Ali İmran: 91)


Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

"İmanı bırakıp küfrü satın alanlar Allah'a hiçbir şeyle zarar veremezler. Onlar için pek acıklı bir azap vardır." (Al-i İmran: 177)


Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Onlar ki küfrettiler ve Allah yolundan saptılar ve onlara hidayeti açıkladıktan sonra peygambere karşı isyan ettiler. Onlar Allah'a hiçbir şeyle zarar vermezler ve Allah onların amellerini geçersiz kılacaktır." (Muhammed: 32)


Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Ey Muhammed! Sana hürmet edilen ayı, o aydaki savaşı sorarlar. De ki: "O ayda savaşmak büyük suçtur. Allah yolundan alıkoymak, O'nu inkar etmek, Mescidi Haram'a engel olmak ve halkını oradan çıkarmak, Allah katında daha büyük suçtur. Fitne çıkarmak ise öldürmekten daha büyüktür. Güçleri yeterse dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşa devam ederler. İçinizden dininden dönüp kafir olarak ölen olursa, bunların işleri dünya ve ahrette boşa gitmiş olur. İşte cehennemlikler onlardır, onlar orada temellidirler." (Bakara: 217)


Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Kim imanı inkar ederse, şüphesiz amelleri boşa gider. O ahrette de kaybedenlerdendir." (Maide: 5)

 

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
“Sana haram aydan ve onda savaşmanın doğru olup olmadığından soruyorlar. De ki: ‘Haram ayda savaşmak büyük bir günahtır. Ancak, (insanları) Allah yolundan çevirmek, Allah’ı inkâr etmek, Mescid-i Haram’ın ziyaretine mâni olmak ve halkını oradan çıkarmak; bunlar Allah katında daha büyük bir günahtır. Onlar eğer güçleri yeterse, sizi dininizden döndürünceye kadar size karşı savaşa devam ederler. Sizden kim, dininden irtidâd edip döner de kâfir olarak ölürse, onların yaptıkları işler dünyada da âhirette de geçersiz sayılmıştır. Onlar cehennemliktir ve orada devamlı kalırlar.” (2/Bakara, 217)


İrtidâd; Anlam ve Mâhiyeti

İrtidâd, Arapça bir kelime olup, ridde’nin türevidir. Reddetmek, geri çevirmek ve bir işten rücû etmek gibi manalara gelir. Istılahta, iman ettikten sonra, İslâm’dan dönmeye verilen isimdir. İslâm dinini terkedip başka bir dine geçmek veya eski inancına dönmeye irtidat; bunu yapan kimseye de “mürted” denir.

Kur’an’da irtidatla ilgili şöyle buyrulur:
“Sizden kim irtidat eder (dininden döner) ve kâfir olarak ölürse, işte onların dünya ve âhirette amelleri boşa çıkmıştır ve onlar cehennem ehlidir, orada ebedî kalacaklardır.” (2/Bakara, 217).
“Kim imanı küfürle değiştirirse, şüphesiz o, dümdüz yolun ortasında sapıtmıştır.” (2/Bakara, 108)


İrtidâd edip, dinden dönen, İslâm’ı terkedip küfrü veya şirki seçen kimseye mürde denir. İslâm’dan çıkma olayına ‘ridde’ veya ‘irtidat’ denilmektedir. Mürted, müslümanlığı kendi isteğiyle, hiç bir baskı olmadan seçtiği halde, sonradan çeşitli nedenlerle yine kendi arzusu ile terkeden, küfrünü açıkça ortaya koyan insandır. Kur’ân-ı Kerim, böylelerinin çirkin durumunu açıklayarak onları kötü bir âkıbetin/sonucun beklediğini haber veriyor (2/Bakara, 217).


Devam edecek
 

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
Mürtedin Kişiliği:
Mürted, kişilik zaafı olan biridir. Doğru bir bilgiye ve sağlam bir görüşe sahip olamamıştır. İnandım dediği dini yeterince benimsememiştir. Bir başka fikir veya inanç, hoşuna giden bir dünyalık onu daha çok etkilemiştir. ‘İslâm’dan çıkarsam, gayri müslimlerin safına geçersem maddî bir çıkar kazanabilirim’ diye düşünmüştür. Kendisine çok süslü gösterilen, İslâm dışı hayat şekilleri daha çok hoşuna gitmiştir. Nefsinin arzuları kabarıp taşmıştır. Çok şey istemektedir, bir çok şeyden zevk alma arzusundadır, ama müslüman kaldığı müddetçe bunlara ulaşması zordur. Zaten pamuk ipliği ile bağlı olduğu İslâm bağını hemen koparıp atmaktadır.


Mürtedlik aslında sıradan bir mesele değildir. Allah katında din seçmek insan varlığı için en önemli olaydır. Âlemlerin Rabbi, insana değer veriyor, onu kendisine muhâtap (hitap edilecek kişi) olarak kabul ediyor, deyim yerindeyse, insanı ‘adam yerine koyuyor’. Ona elçiler ve din gönderiyor, ona doğru yolu gösteriyor. Buna karşın insanların bir kısmı buna aldırmıyor, yahut elçilerle gelen dâvete karşı çıkıyor, ya da onu eğlenceye alıyor. Bunun bir belirtisi olarak da bazen inandığını söylüyor, bazen de bu inandığı dini terkediyor. Kimileri de dışarıdan inanmış gibi görünüyor, ancak içinden inkârcılığa devam ediyor. Aslında pek de âciz olan ve ölünce mutlaka Rabbinin huzuruna çıkacak olan insanın bu denli cesur olması, cür’ette bulunması, korkmaması, yaptığı işin sonunu düşünmemesi ne kadar acıdır!


Kendisine verilen değeri anlamayan ve değerini çok çok yüceltecek olan ilâhî dâvete kulak vermeyen insandan daha akılsızı, daha bedbahtı/şanssızı var mıdır? Böyleleri bile bile zararlı ve kötü olanı tercih ediyorlar, derecelerini kendi elleriyle alçaltıyorlar. Bir kısmı da kurtuluş ve mutluluğun adı olan İslâm’ı kabul ettikten sonra şu veya bu sebepten dolayı onu terkediyorlar. Onu ya beğenmiyorlar, ya küçümsüyorlar, ya da çıkarlarına engel görüyorlar.


Hangi sebeple olursa olsun bu tavır Allah’ın sevmediği bir tavırdır. Bu davranış âlemlerin Rabbi Allah ve O’nun aziz dini İslâm ile -hâşâ- dalga geçmek gibidir. Bu bir ciddiyetsizlik, câhillik ve dönekliktir. İslâm’a göre, elbette din ve inanç hürriyeti vardır. İsteyen istediği dini ve yaşama biçimini seçebilir. Bu konudaki seçim hakkı bireyin kendisine aittir. Onu hiç bir kimse bir inanca ve ideolojiye bağlanmaya zorlayamaz. Herkesin cehenneme gitme, orayı tercih etme özgürlüğü vardır. Ancak bir kimsenin İslâm’ı din olarak seçtikten sonra onu terketmesi hem onun için çok önemli bir kayıp, hem müslüman toplum için bir sorun, hem de İslâm’ın yüceliğine gölge düşüren bir durumdur.


Günümüzde batılı ülkelerin ulaştığı zenginlik ve kalkınma, birçok zayıf imanlı müslümanı onlara hayran ediyor. Bir kısmı da onların İslâm’a uymayan fikirlerini, hayat şekillerini benimsiyor, onlar gibi olmaya çalışıyor. Bu, İslâm’ı bilmemenin ve ona imanın zayıf olmasının bir sonucudur. Bazı müslümanlar da yönetildikleri rejimler tarafından İslâm dışı ideolojilere, uyguladıkları eğitim, medya ve devlet politikasıyla inandırılmaya, İslâm’dan koparılmaya çalışılıyor.


Bugün yapılması gereken, ‘falanca adam küfür sözü söyledi, şu söz ve davranışıyla şirke düştü; mürted oldu, müşrik oldu, ona hangi cezayı verelim?’ diye fetvâ arayışı değil; İslâm’ın, güzellikler ve kurtuluş yolu olduğunu en güzel yolla insanlara ulaştırmak, hatayı biraz da kendimizde arayıp zayıf müslümanların dinden uzaklaşma sebeplerini azaltmaya çalışmaktır. Şirk konusu, bu bilgileri çevremizdeki düzenin kurbanı ve câhil insanlara karşı kılıç gibi kullanmak için öğrenilmez. Şirki, irtidâdı tanımak, yani tevhidî şuur, kendimizi, en küçük bir ihtimalle bile şirke düşürebilecek davranışlardan şiddetle sakınmak ve insanları bu hale getiren bataklıkla mücâdele etmek, şirk düzeni ile savaşılmadan bunun önününün alınamayacağını idrâk etmek ve insanları en büyük tehlike olan bu belâdan kurtarmanın yollarını aramak, tebliğ etmek, canlı Kur’an olmaya çalışıp tevhidi bayraklaştırdığımızı davranışlarımızla isbat etmek için olmalıdır.


“İman edip de imanlarına herhangi bir zulüm (şirk) bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır ve onlar doğru yolu bulanlardır.” (6/En’âm, 82)

Devam edecek
 

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
Mürted




Mürted; geri dönmek, geriyi istemek, eski haline dönmek anlamındaki "irtidâd" masdarının fâil ismidir, yani irtidad eden kimse demektir. Istılahta ise, müslüman olduktan sonra, İslâm'dan dönüp başka bir dine giren veya dinsizliği tercih eden kimseler için kullanılan bir akaid terimidir. Dinden çıkma olayına "riddet", İslâm’dan çıkana da “mürted” denir.


Müslümanın dinden çıkıp irtidat etmesine sebep olan şeyler şunlardır:


1- Allah Teâlâ'ya ibâdette O'na şirk koşmak:
"Kim Allah'a ortak koşarsa, şüphesiz Allah ona Cenneti haram kılmıştır ve onun varacağı yer Cehennemdir. Zâlimlerin hiç bir yardımcısı da yoktur." (5/Mâide, 72). İbâdet türlerinden herhangi birini Allah'tan başkasına yönelterek işlemek, ölülerden yardım istemek, aracılık ve şefaat dileyerek ilk müşriklerin yaptığı gibi Allah'a şirk koşmak, (Mekkeli müşrikler ibâdet ettikleri ilâhlarının/putlarının, insanları yarattığına, rızıklandırdığına ve tasarruf yetkisine sahip olduğuna inanmıyorlardı. Onlar, tapındıkları putlarının Allah indinde bir makama sahip olduklarına ve insanlarla Allah arasında aracı ve şefaatçilikte bulunduklarına inanıyorlardı): "Bunlar Allah katında şefaatçilerimizdir derler." (10/Yunus, 18). "Şüphesiz, mescidler Allah'a mahsustur. O halde orada Allah ile beraber bir başkasını anmayın." (72/Cinn, 18). "Doğru duâ ancak Allah'a yapılandır. Allah'tan başkasından yardım istenmez. Zira Allah'tan başka diğer varlıklar duâ edenlerin ve yardım isteyenlerin hiçbir isteğine cevap veremezler. Allah'tan başkasından yardım isteyenlerin durumu ellerini tamamen açarak suya uzatan kimseye benzer. Ağzına su götürmek ister fakat götüremez. Şu halde kâfirlerin duâsı sapıklıktan başka bir şey değildir." (13/Ra'd, 14)


Allah'tan başkasına duâ edip bir dilekte bulunanlar, kâfirler olarak adlandırılmaktadır. Bu konu üzerinde ulemânın icmâ'ı olup, buna muhâlif görüş beyan eden hiç bir kimse yoktur.


Allah'ın şeriatından başka kanunlarla veya Allah'ın nizamının dışındaki şirk düzenlerinin kaideleriyle hükmetmek de, Allah'a ibâdette ortaklar edinmektir: "Hüküm ancak Allah'ındır. O ancak kendisine ibâdet etmenizi emretti" (12/Yusuf, 40). "O hiç bir varlığı hükmüne ortak yapmaz" (18/Kehf, 26)


Allah'ın dışında; insan, melâike, cin, taştan heykel vb. adına kurban kesmek veya adak adamak; ayrıca, Allah'a tevekkül eder ve O'na sığınır gibi, bir başka varlığa sığınmak ve ondan medet ummak da irtidadı gerektirecek fiillerdendir.


2- Kâfirleri tekfir etmemek,
kâfirler hakkında şüpheye düşmek ve uydukları İslâm dışı ideolojilerinin doğru olduğuna inanmak; anıt, mezar ve ölülere tapınmak; Yahudilik, Hristiyanlık, Komünizm, Kapitalizm, Demokrasi, Sosyal Demokrasi vb. şirk düzenlerini doğrulamak. Allah Teâlâ, bunların hepsinin küfür olduğuna hükmetmiştir. Bu, Kitap, Sünnet ve icmâ ile sabittir. Buna göre bunların küfür olduğunu kabul etmeyen, Kur'an'ı, Sünnet'i ve icmâ'ı yalanlamıştır. Müslüman olduktan sonra, bu şekilde düşünmeye başlayan kimse irtidat etmiştir.




3- Muhammed (s.a.s.)'in getirdiklerinden bir şeye kızmak ve uygunsuz görmek.
Onlarla amel ediyor olsa bile durum değişmez. Allah Teâlâ bunu şöyle ifade etmektedir: "Bunun sebebi, onların, Allah'ın indirdiklerini beğenmeyip çirkin bulmalarıdır. Dolayısıyla da Allah, onların amellerini heder etmiştir." (47/Muhammed, 9)




4- Rasulullah (s.a.s)'in dininin sevap veya günahlarından herhangi birini alaya almak,
eğlence konusu yapmak: "Onlara de ki: Allah ile, âyetleri ve peygamberleriyle mi alay ediyordunuz? Özür beyan etmeyin. Çünkü iman ettikten sonra, inkâr ettiniz." (9/Tevbe, 65-66)

Devam edecek
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,131
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Mürted


Mürted; geri dönmek, geriyi istemek, eski haline dönmek anlamındaki "irtidâd" masdarının fâil ismidir, yani irtidad eden kimse demektir. Istılahta ise, müslüman olduktan sonra, İslâm'dan dönüp başka bir dine giren veya dinsizliği tercih eden kimseler için kullanılan bir akaid terimidir. Dinden çıkma olayına "riddet", İslâm’dan çıkana da “mürted” denir.


Müslümanın dinden çıkıp irtidat etmesine sebep olan şeyler şunlardır:

..................................



2- Kâfirleri tekfir etmemek,
kâfirler hakkında şüpheye düşmek ve uydukları İslâm dışı ideolojilerinin doğru olduğuna inanmak; anıt, mezar ve ölülere tapınmak; Yahudilik, Hristiyanlık, Komünizm, Kapitalizm, Demokrasi, Sosyal Demokrasi vb. şirk düzenlerini doğrulamak. Allah Teâlâ, bunların hepsinin küfür olduğuna hükmetmiştir. Bu, Kitap, Sünnet ve icmâ ile sabittir. Buna göre bunların küfür olduğunu kabul etmeyen, Kur'an'ı, Sünnet'i ve icmâ'ı yalanlamıştır. Müslüman olduktan sonra, bu şekilde düşünmeye başlayan kimse irtidat etmiştir.


Maalesef ki bu gün din konusunda kendini yetkili sanan çok etkili kesimler demokrasiyi hayli hararetle savunmakta ve kapitalizme hizmet etmektedirler...
 

betül

New member
Katılım
13 Eyl 2007
Mesajlar
113
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Yaş
33
Aman Allahım... Allah kalbimizi şirkten korusun... bu kadar kolay dinden çıkılacağını bilmiyordum. bu yazının kaynağı nedir acaba?


"2- Kâfirleri tekfir etmemek,............ Kapitalizm,Demokrasi, Sosyal Demokrasi vb. şirk düzenlerini doğrulamak. Allah Teâlâ, bunların hepsinin küfür olduğuna hükmetmiştir."

rica etsem bu kısmı biraz açarmısınız? kapitalizm ve demokrasi neden şirk düzenidir? Allahın bu düzenleri küfür olduğuna hükmetmesinin delilleri nedir?
 

betül

New member
Katılım
13 Eyl 2007
Mesajlar
113
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Yaş
33
islam tarihinde hiç bir zaman kapitalizm,komünizm, liberalizm gibi ideolojiler benimsenmemiştir. bunun nedeni islam düzeninin insanoğluna her anlamda en uygun yaşam şekli olmasından kaynaklanır. batıdaki bu kavramlar sahip oldukları bozuk düzeni tamir etmek için birileri tarafından öne sürülmüş ideolojilerdir. islam dünyasının zaten bu ideolojilere ihtiyacı yoktur. batıdaki hangi ideoloji olursa olsun bunların hiç biri Allahın bize indirdiği ve peygamberin (s.a.v) bize öğrettiği islam düzeninden üstün olamaz. bu hem kalben hem de mantıken tastiklenir.

tüm dünyada "demokrasi" en iyi yönetim şekli olarak kabul edilir.Demokrasi, tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimidir. demokrasi islamda zaten yok mudur? sırf "demokrasi" terimi batı icadı olduğu için demokrasiyi kabul etmek dinden çıkmak mıdır? hz. hüseyin in halifelik durumu için amcasının oğlunu küfeye göndermesi "demokrasi" kavramının islamiyette var olduğuna delil değil midir?

" Muâviye'nin ölümü ile Yezid'e bîat edildiği haberi Küfe'de duyulunca, halk Yezid hakkında ileri geri konuşmaya başladı. Şiîler ise, ileri gelenlerinden Süleyman b. Surad'ın evinde toplanarak durum değerlendirmesi yaptılar. Buradaki toplantıda Hz. Hüseyin'e, kendisine bîat etmek için davet mahiyetinde mektup yazmaya karar verdiler. Neticede yüz elliye yakın mektup gönderildi. Bu mektupları alan Hz. Hüseyin Kûfelilere şöyle bir cevap yazdı:

«Ne yapmak istediğinizi anlıyorum. Şimdi size kardeşim, amcamın oğlu ve güvendiğim akrabam Müslim b. Akıl'i gönderiyorum. Oraya vardıktan sonra sizin durumunuz ve düşünceniz hakkında bana mektup yazmasını söyledim. Eğer bütün halkın ve ileri gelenlerin düşüncesi bana yazılan düşünceler etrafında birleşiyorsa, yakında size gelirim. Yemin ederim ki, halife Kur'an'la amel eden, adaletten ayrılmayan, hak dini yaşayan bir kimseden başkası olamaz.»""

hz. hüseyin amcasının oğlunu küfeye gönderiyor oradaki halkı dinlemesini, halkın ve ileri gelenlerin ortak kararını alıp ona göre hareket edeceğini söylüyor. bunun ingilizce adı "demokrasidir". batı henüz 19 yy. da demokrasiyi keşfetmişken, dinimiz bize demokrasiyi 7. yy. da öğretmiş. demokrasiyi sanki islamdan ayrı bir kavrammış gibi gösterip onu "destekleyenlerin dinden çıkması" düşüncesi ne kadar kabul edilebilir bilmiyorum. demokrasi dinimizde zaten var olan bir kavram değil midir?

 

sumisali

New member
Katılım
3 Nis 2009
Mesajlar
1,903
Tepkime puanı
2,112
Puanları
0
Müslüman kendini her fırsatta hesaba çeker. Ben iyi bir insan, kâmil bir müslüman mıyım diye düşünür. Kusurlarını tesbit etmeye, onları bir daha yapmamaya çalışır kendine Allah'ın kitabınıHemen her devirde görüldüğü üzere her şeyi Kur'an'da arayan, böylece müslümanları şaşırtmaya, kafalarını karıştırmaya çalışan kimselerden uzak durur Resûlullah'ın sünnetini davranışlarını rehber edinir
Kuran'da bildirilen hükümlerden bazılarını yerine getirdikleri için kendilerini yeterli görürler. Oysa diğer hükümleri önemsemeyip, yerine getirmiyorlarsa, yaptıkları ibadetlerin Allah katında kabul görmeme ihtimali olabilir. Tabi ki en doğrusunu Allah bilir.



 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,131
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan


tüm dünyada "demokrasi" en iyi yönetim şekli olarak kabul edilir.Demokrasi, tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimidir. demokrasi islamda zaten yok mudur? sırf "demokrasi" terimi batı icadı olduğu için demokrasiyi kabul etmek dinden çıkmak mıdır? hz. hüseyin in halifelik durumu için amcasının oğlunu küfeye göndermesi "demokrasi" kavramının islamiyette var olduğuna delil değil midir?




Kavram kargaşaları oluşturarak ve asılsız/yersiz benzetmeler ile demokrasi şeri olamaz, ya da tarif edilenin adı demokrasi olmaz.

Demokrasi yukarıda denildiği gibi "... tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimidir. " ifadesi eksik ve aldatıcıdır.

Demokrasilerde hükümler millet çoğunluğuna tanınmış bir haktır. Millet neyi nasıl isterse o icra edilir. Mesela; halkın reyi işreti serbest, zinayı serbest kılabilir. Oysa bunlar Allah'ın emrine muğayirdir. Allah'ın hükümleri ile hükmetmemek Kur'an da şiddetle nehyedilmiştir. Demek ki Allah'ın hükümlerine muğayir bir şartı demokrasi denilen sistem koyabiliyor ise bu sistem bir nevi şirk/tağut sistemidir. Şeriat hükümlerince hükmolunduğu bir zeminde, millet sadece yöneticileri seçse o taktirde olabilir ki, fakat bu sistemin de demokrasi ile tanımlanması yetersizdir. Demokrasi sadece yöneticileri seçmek değil, dilediği hükümle hükmetmek adına yönetici seçmek veya hükümleri rey ile geçerli/geçersiz kılmaktır.


Bu konuları forumda çokca yazdığımız için teferruata girmiyor, özetle geçiyorum.
 

betül

New member
Katılım
13 Eyl 2007
Mesajlar
113
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Yaş
33
Hemen her devirde görüldüğü üzere her şeyi Kur'an'da arayan, böylece müslümanları şaşırtmaya, kafalarını karıştırmaya çalışan kimselerden uzak durur Resûlullah'ın sünnetini davranışlarını rehber edinir
Kuran'da bildirilen hükümlerden bazılarını yerine getirdikleri için kendilerini yeterli görürler. Oysa diğer hükümleri önemsemeyip, yerine getirmiyorlarsa, yaptıkları ibadetlerin Allah katında kabul görmeme ihtimali olabilir. Tabi ki en doğrusunu Allah bilir.

Allah korusun.
 

betül

New member
Katılım
13 Eyl 2007
Mesajlar
113
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Yaş
33
demokrasinin tam ve ansiklopedik anlamı aşağıdaki gibidir.

"tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimidir."

demokrasi bir yönetim biçimidir. bir inanç sistemi değildir. ben demokrasinin islam düzeninden daha üstün bir düzen olduğunu savunmuyorum. islamiyette yönetim şekli olarak demokrasinin zaten var olduğunu savunuyorum. demokrasi herkesin inancına göre yaşamasına izin verir. bu islamda zorlama yoktur sözünü destekliyor.demokrasi kişinin inanç özgürlüğünü kısıtlamaz, bu zaten dinimizde de yok mudur? mesela içki içmenin cezası vardır. ama gayri müslim biri içki içerse ona bu ceza uygulanmaz diye biliyorum. medinede müslümanların gayrimüslim komşuları vardı şarap içen domuz eti yiyen. islam herkesin kendi inancına göre yaşamasına izin verir.

islam hukuku, suç ve cezalar apayrı bir konu. keşke ülkemizde islam hukukunu tam anlamıyla ve adaletli bir şekilde uygulayacak bir yetkili merci bulunsa. çok ilginç bir şey paylaşmak istiyorum, ingiltere bildiğimiz gibi demokratik bir ülke kişilerin dini inançlarını gözetiyor. öyleki müslümanların taleplerine göre büyük şehirlere şeriat mahkemesi kurulmasına onay vermiştir. yani müslümanlar şeriat mahkemelerinde haklarını arayabilecek , suçlular cezalandırılabilecek. demokrasi derken bu demokrasiden bahsediyorum. ükemizdeki çarpık düzenden bahsetmiyorum.gerçek demokrasi kişinin inançlarına aykırı bir eylem dayatmaz.

ya demokrasiyi yanlış biliyorum ya da şu kavramları iyice araştırmam gerek. fakat yukarıdaki demokrasi tanımının şirk olduğu konusunda ikna olmuş değilim.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,131
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
demokrasinin tam ve ansiklopedik anlamı aşağıdaki gibidir.

"tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimidir."


Bu yukarıda ki tam ve ansiklopedik anlamın nerede yazdığını veya hangi tanımdan özetlendiğini bildirirseniz ona göre cevaplayayım...
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,131
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan

Özür dileyerek belirteyim ki Vikipedi kaynak olarak kullanılabilecek yapı ve bilimsellikte değildir.

Sağlam kaynaklardan demokrasinin tanımını okursanız, ne demek istediğimi anlayabileceğinizi sanıyorum.

Ayrıca, İslam suya sabuna dokunmayan bir inanç sistemi değildir, insan hayatını gerek ayet ve gerekse hadislerle en ince ayrıntısına kadar biçimlendirmiştir.

Ve demokrasi herkesin inancına göre yaşamasına izin vermez, çoğunluğun istediği olur.

İslam olan için zorlama vardır, İslam kişinin dininin ne olacağına karışmaz, zorlamaz.

İslam şeriatının hüküm sürdüğü bir beldede gayrimüslim alenen içki içemez, İslam buna müsade etmez. Demek ki sizin dediğiniz demokrasi İslam da yok.

İslam hukuku, suç ve cezalar ve saire, hepsi, hepsi birbirinden kopmaz bir bütündür.

İngiltere örneğinde şunu gözden kaçırıyorsunuz. İslam, onu seçenler için kendi rızasına bırakılmayan hükümler içerir ve Hakk'a tabi olmak budur. Bir zorunluluk, bir mecburiyet vardır. Yoksa o kanunda bulamadığını (İngiltere uygulaması için söylüyorum) bu kanunda aramak gibi değil...
 

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
betul ,
Değerli kardeşim ,
Konuyu bitirelim daha sonra üzerinde birlikte sohbet edelim. bu arada demorasi nedir hakkında biraz araştırma yapalım sonra bilgilerimizi paylaşalım böyle daha verimli olacağı kanaatindeyim.
 

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
Ali imran suresi 8. ayet : “Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi saptırma. Bize katından bir rahmet bahşet. Şüphesiz sen çok bahşedensin.”
 

betül

New member
Katılım
13 Eyl 2007
Mesajlar
113
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Yaş
33
bir konuya açıklık getiriyim. her mesajımda dediğim gibi demokrasi derken bir yönetim biçimi olarak demokrasiden bahsediyorum. yani seçim sistemi olarak istişareyi ve çoğulculuğu esas alan demokrasiden.

hüküm koyucu olarak demokrasinin islamda var olduğunu iddia etmiyorum. islamda hükümleri Allah koymuştur. islam hukuku suç ve cezalar farklı, yönetim biçimi olarak demokrasi farklıdır derken bunu kastedmiştim. islamda bir idareci seçiminde istişare ve çoğunluğun rızası esas kabul edilir. islamdaki bu uygulama demokrasi ile paralellik taşır.
Bedir harbinden sonra alınan esirlerin, hangi şartlarla serbest bırakılacağı, namaza davetin (ezanın) nasıl uygulanacağı, Hendek harbinde Medine’nin nasıl savunulması gerektiği gibi konular, Hz. Peygamber’in istişare anlayışının en çarpıcı örnekleridir.


tekrar söylüyorum yönetim şekli olarak, yani çoğunluğun rızasına dayalı bir seçim sistemi olarak demokrasi islamiyete zaten var olan bir kavramdır.
hz. hüseyin örneğini bunun için vermiştim. hükümleri koyucu olarak, islamiyette demokrasinin varlığını iddia etmiyorum. bu açıklamayı en başta yapmalıydım.
 
Üst Alt