Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Diyalogcular Tövbe Edin!!!

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Yine sonrada aklıma geldi eklemek ihtiyacı hissettim.

Şeriatın Allah'a göre veya insana göre tasnifi diye bir şey düşünemiyorum. Şeriat; Allah'ın bizler için koyduğu ahkamıdır ve bize hitap eder. Rabbi Zülcelal de bizi buradaki hükümlere göre; yani şeriatte yer verdiği hükümlere göre yargılayacak.

Şeriatın Allah'a göre veya kuluna göre tasnifi olduğunu söylemek, Allah'ın tek'lik sıfatına muhalefet etmektir. Ahkamını ve adl sıfatını yok saymaktır. Dialog mantığı bu tür fikirlerden filizenmiş ise, bence bu konu gerçekten muhataplarını bulmuş demektir.

Eline sağlık metin mete.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
[B' Alıntı:
?[/B];154628]İnsana göre şeriat tasnifi yapan İmam-ı Şatibidir ve Fethullah Gülen Hocaefendi'de İmam-ı Şatibiden fetva alarak baş örtüsü füruat demiştir. Cevab ona istinaden verilmiştir.

Bizler bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlardan değiliz.

Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaktan daha da ötesi layüsel olmak belki daha vahimdir. İncelemek gerekir,anlamak gerekir.

İmam Şatıbi okunmadan fikir sahibi olunursa, bir başkasının düşüncesine mutlak teslim olunursa, bizim (güya) beynimizin kiraya verilmesi eleştirilirken, kendi beyninin kıvrımlarında kendine ait düşüncesi olmayan insanlara söyleyecek söz bulamam.

İmam Şatıbi El muvafakat eserinde şeriatın iki cihetinden değil, kulun sorumlu olduğu Allah'ın (celle celaluhu) da bizleri sorumlu tutacağı cihetleri yazıyor. Buradaki cihetten kasdı da zahiri ve batını yani niyet ile amelin arasını ayrıştırarak, kah yerinde niyetin önemini ve kah yerinde amelin niyetsiz yapıldığı yönünü kasd ediyor. Bu noktadan bakıldığı takdirde, bir çok konunun bir çok ciheti olması elzemdir. Tek cihet olma hali Allah'u Zülcelal'in vasfı ve sıfatı olmadığı için, Allah'u Teala her şeye yarattığı her cihetten yöneliyor. Şeriat hükümlerine göre kul yaşadığı dönemde geçerli ahkam ve kurallara tabi olarak hesaba çekilirken; örneğin, bana Muhammed (s.a.v.)'in ümmeti olma halimden dolayı Kur'an ahkamları ile sorgularken, nasıl ki bir yahudi ile alışverişimde zulüm yapmışsam yahut zulüme uğramışsam karşımdaki yahudi kuluna da Musa (a.s.)'nın şeriatı ile sorgulayacak. Oysa benim açımdan görünen tek hakikat Kur'an şeriatı, fakat sorgulama ve hesap anında muhatabım yahudi olduğu için belki hakkımı Musa'nın şeriatında teslim edecek. Bu farklı türde de olabilir. Yani tam tersi de sözkonusudur. Bu yönü ile yine kulları bağlayıcı tek cihet söz konusudur. Çünkü; Muhammed (s.a.v.)'in olsun veya Musa (a.s.)nın getirdiği şeriat olsun, hüküm ve ahkam yönünden tek bir şeriattır. Zaten iki olduğunu düşünmek itikada ters bir durumdur.

Başörtüsü için füruat veya teferruat denilmesi arasında anlam yönünden çok fazla ayrıcalık yoktur. Her ikisi de detay anlamına çıkar. Ki; emr detay değil, mutlaktır!
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
154635' Alıntı:
Va-esefa herkez arzularına ilim adını vermiş. Makama göz dikmeye hizmet adı verilmiş.

Yani, demek senin değer verdiğin mürşid-i kamiller o mübareklere zemin hazırlıyor. Demek şuurlu müslüman yetiştiriyorlar.

Peki, Said Nursi "biz o mübareklere zemin hazırlıyoruz" demesine de itiraz edilmez.

Evet, beyinlerini kiraya verenler; şeyhine efendisine ,ağasına köle olanlardır. Onların sözlerini Kur'an ile mihenge vurmayı ayıp ve kusur görenlerdir. Onları kusursuz zannedenlerdir. Onların kerametlerini görmekten ve anlatmaktan başka bir derdi olmayanlardır.
Farklı cemaat ve meslekleri karalamayı meslek edinenler ve kendi mesleklerinin ihyasına çalışmak yerinde sair mesleklerle rekabet eden ve "ben yapmalıyım" gibi hırs-ı sevap ile hareket edenlerdir.

Heyhat, bunlar mı Mehdi ve Mesih'e zemin hazırlayanlar?!

Elhamdülillah mürşidim de makam ve mevki sevdasına şahid olmadık, hiç kimse de bu güne kadar şahit olamadı. Çok şükr ki, kendileri sünneti seniye üzere yaşayarak, yaptıkları her işte Allah'ın (celle celaluhu) rızasını gözeterek yaşantısı ile bizlere örnek olmaya devam ediyor.

Bizim bildiğimiz, 12 eylül zihniyetleri, herhangi bir meta veya korku ile satın alamayacağını anladıkları mürşidimizi, zahiri sürgüne göndererek bir nevi kendilerini ve kendi gibi düşünenleri sağlama almaya çalışmıştır. Sürgün sonrası irşadın devam ettiğini gören bu kudurganlar bu sefer de suikast yolu ile ortadan kaldırmaya çalışmışsa da Rabbü Zülcelal'in inayeti ile bunda da muvaffak olamamışlardır. Bizim mürşidimiz elhamdülillah bu Allah düşmanlarının karşısında böylesi korku salan bir mürşidi kamildir. Rabbim izinden ayırmasın inşaallah.

Bu güzel mürşidim, Said'i Nursi (k.s.)'nin vefatını o günkü şartlarda tv ve radyo ve hatta telefon imkanı olmadığı halde sabah namazına geldiğinde halife öğretmenlere bildirmiş, Üstad'ın (k.s.) gece rüya aleminde bizatihi ismen gelerek emaneti kendilerine tevdi ettiği müjdesini vermişler ve bununla iftihar etmişlerdir. Çok şükr ki, biz bağlıları da daha bu güne kadar yanımızda Üstad'ın (k.s.) aleyhinde tek bir virgül atmamışızdır. Hakaret edenler varsa eğer sözlerimiz ile engel olmayı da görev kabul etmişizdir, söz ile gücümüz yetmiyor ise el ile müdahalede bulunmuşuzdur. Bu bizlere mürşidimizin emr'idir ve halen de uygulanmaktadır. İşte bu güzel mürşidimiz kendisine "siz Mehdi (a.s.) misiniz ?" türünden soruya "biz Mehdi (a.s.)değiliz, ancak O (a.s.)'na asker hazırlayanlarız" cevabı vermiştir. Bu konuda her zaman gösterdiği gayreti ve hizmetleri hırs olarak değerlendirmek, ya cahilliktir yada iş bilmemezlikitir.

Nakşibendi bağlıları, İslamı; başında bulunan mürşidi kamillerin gözetim ve kontrolleri ile yaşamaya çalışır. Okumak ile bir yere varılmayacağı da herkesçe malumdur. Okuyarak bilmek başkadır, yaşayarak bilmek bambaşkadır. Konu; ehilleri tarafından bir çok defa müşahede edildiğinden dolayı çok fazla lakırdı dahi abesle iştigaldir. Şeytan da çok şeyi biliyor, ama iş ameli konulara gelince orada duruyor. Sebebi de yaşamadığı içindir. Bir çok alim, bir zaman sonra ayağı kayıyor, sebep ? yaşamadığı içindir.

O neden ile Mürşidim hakkında konuşan kişi, ya mürşidimden daha ileride olacak, yahut haddini bilip susacak! Boş teneke gibi oradan buradan aldığını risalenin cümle kalıpları ile cilalayıp satmayacak!

Had bilmemek, hadsizliktir! Had bildirmek de, zaten bizim haddimiz değildir.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Ayrıca;

Hiç bir zaman isme bakıp ona göre cevap yazmam. Bu forumda yaka paça fikir savaşına girdiğim metin mete, belki bir çok konusunda teşekkürü bizden almıştır. Kaldı ki, sizin (geçen gün okudum birden fazla üyelikle yazıyormuşsunuz feritmisiniz,cangençmisiniz, seha'mısınız bilmiyorum) yani Duha'nın yazılarını her zaman zevk ve lezzet alarak okurduk. Zannediyorum siz, aynı kişi değilsiniz.

Meşrebiniz çok farklı, bizi sadece üzer cinsten. Bazı noktaları araştırmadan yazarsanız, elbette cevaplarımızı kabul edeceksiniz.

Yanlış bir bilgiyi düzeltmek sizin de bizim de bir başkasının da asli görevleri arasında yer alır.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Hürmetinize bende katılırım ama lakin o cemaatten değilim. Duha bizim hangi cemaatten olduğumuzu biliyordu. Ve Duha bizim dostumuzdu. Tabi sizi de yeni yeni tanımaya başladık, bakalım belki Duha'dan da daha fazla dost oluruz sizinle bilemiyorum, nasip.

Olayı kişiselleştirmek gibi bir derdim olmadığı gibi, sizin de olduğunu sanmıyorum. Ama bir yazınızda (artık siz mi yazmıştınız, yoksa cangenç mi, seha'mı bilemiyorum) "beynini mürşidine kiralamış cemaatler" sözünüzü ta o zamandan beri biliyorum. Bu günlerde de bu konu dolaylı olarak yine önümüze gelince elbette cevabımızı vereceğiz. Alınganlık göstermeyin, veya alınganlık gösterenlere sizde empatinizi gösterin.


Cümleleri tayy etmek ile hata yaptığınızı söylemedim. Belki konuya size cevap veren cümleler ile başladım ama, murad ettiğim konularda hemfikirsek şayet, onu da yazarak o fikrinize katıldığımı her seferinde muhatabıma göstermek de isterim. Bunu yazmak ile sizin fikrinize o noktada katıldığımı göstermek isterim. Zaten cümleler sizi teyid ediyorsa alınganlık göstermeniz gerekmez. Zıt anlamlar doğuyorsa, o noktada elbette itirazlarını ve reddiyelerinizi belirteceksiniz.


Mürşid'in lügat anlamını size öğreterek ukelalık yapacak karakterde değilim. Lakin kullandığınız Mürşid kelimesi günümüzde yaşayan hakk tarikatlerin başında bulunan kamil mürşidleri işaret eder. Cümle ile kullanıldığında günümüzde tarikat olarak yaşayan nakşibendiler, kadiriler, rufailer kalmıştır. Mürşid dediğiniz zaman bunlar kasd edilir. Bay fethullah'ı kasd edemezsiniz, zira kendisi mürşid değil emekli vaiz ve imamdır. Dolayısı ile siz mürşid diye yazarsanız, biz de bu bilgiler doğrultusunda yaşayan hakk tarikat mürşidlerini kasd ettiğinizi anlarız ve doğal olarak tepkimizi belirtiriz. Vaveyla değil, belki kızılca kıyametler bile kopartırız. Bunu da sadece kendi mürşidim adına değil, bütün yaşayan tarikat alimleri için de yaparım. 12 eylül de çıkan sonuç ise, zaten tarikatımız içerisinde siyaset yasak olması nedeni ile dillendirilmemiştir bile. Hiç bir zaman da siyaset konuşulmaz, her kişi günü gelince gider "kimin Allah'ın ipine sarıldığına gönlü yatıyorsa, o partiye oyunu verir", herhangi bir telkin yada imaya dahi luzum duyulmaz. Başka cemaatlerde gördüğünüz değişik uygulamalar bizim cemaatimizde olmadığı için, elbette savunmaya geçerim.




Ayrıca, Said Nursi (k.s.)'ye laf ettiğim yönünde bir cümle kullanmışsınız, sizin bu yöndeki sözlerinizi sadece forum sakinlerine bırakırım. Cevap bile vermeyeceğim. Laf atanları hoşuma giden bir başka konuda teşekkür ile desteklemişsem veya aynı konuda sizin yazdığınız bir cevaba farklı bir mecraya dönük yazısını beğenmişsem elbette teşekkür ederim. Ama bu o insanın her fikrine katıldığım anlamına gelmez. Sırf bir cümlesinden dolayı bir çok gerçek olduğuna inandığım yazısını görmezden gelmem elbette. Ama yine iddia ederim ve ilan ederim ki bir arkadaşım bana "evet sen mübarek üstad (k.s.)'a (bırakın cümleyi) çirkin bir virgül attın derse kendimi alçak ve yalancı ilan ederim. Gerisi lafı güzaftır, dostum.

Kur'an oku! derken aynı zamanda yaşa! der. Oku, geç anlamında bir anlam içermez. Bunu sizde biliyorsunuz, bize boş yere bu cümleleri yazdırmak ile eziyet ediyorsunuz. Olsun, sonuç muhabbet ise, parmaklarımız kırılıncaya kadar yazmak boynumuzun borcu olsun.

Kemalat okumak ile olmaz, okuduğunu yaşamak ile olur. Okumak elbette önemlidir, yaşantıya dökülmeyen ilim ise, insana gereksiz yük mahiyetinded,r. Biz bu yönüne vurgu yapmaya çalıştık. İmkan olursa daha başka konularda yazdıklarımıza müracaat ederseniz, bizi sanırım anlarsınız.
Mürşidimiz vefat etmeden önce, kendi halifeleri arasından manevi işaret yolu ile makamı en az kendi seviyesinde olan halifesini yetiştirmiştir. Mürşidliğin birinci vebali burada başlar ve indallahta bundan mesuldur. O neden ile terakkide herhangi bir kesinti yaşanmaz, çok şükr.

Mürşidimizin her sözünü yerine getirsek bizden daha bahtiyarı olmaz herhalde. İmkan nispetinde yapmaya çalışıyoruz. Arasıra elbette hatalara günahlara giriyoruz, inşaallah farkına vardıklarımız olunca tevbe istigfar ile düzeltmeye çalışıyoruz. Dua edin inşaallah, düzelen ve sapmayan kullardan olalım.

Biz de mürşidimiz den duyduğumuz her cümleyi, her emr'i, her hareketi Kur'an ve sünnete vururuz. Mürşidimiz bu yolda ilimin en önemli değer olduğunu belirtir bir çok sözü vardır. İlim de bize her aşamada Kur'an'ı işaret eder.

Çok fazla kişisel oldu, bu konular ile ilgili başaka soracaklarınız varsa özelden alayım, insanları sıkmış olmayalım. hem konun özünden bu vesile ile kopmamış oluruz, efendim.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Bir kafirin her bir sıfatı kafir olmak ve küfründen neş’et etmek lazım olmadığından, islamın eski ve mütecaviz bir düşmanını def’ için bir kafir muavenet elini uzatsa, kabul etmek islamiyete hizmettir. Said Nursi- Hutuvat-ı Sitte.


Hendek savaşı hazırlığı esnasında Ubade (r.anh)'nin yahudiler içerisinde görüştüğü, sözünü dinlettiği arkadaş grubu vardı. Ubade (r.anh) Resulullah (s.a.v.)'a gelerek bu arkadaş grubunun, uygun görülmesi ve izin verilmesi halinde kendilerine hendek kazmakta yardımcı olabileceğini belirtti. Resulullah (s.a.v.) bir süre sukut etti, bekledi. Daha sonra mübarek ayet nazil oldu:

"İnananlar, inananları bırakıp da kafirleri dost edinmesin. Her kim bunu yaparsa, Allah'tan ilişiği kesilmiş olur. Ancak onlardan bir korunma yapmanız başka. Allah, sizi kendisinden korkmanız için uyarıyor. Sonuçta gidiş Allah'adır." ( Ali İmran : 28 )

İslamiyete, daha doğrusu Hakk'a hizmet konusunda, Allah (celle celaluhu) yolunda olan ama zülm içerisinde kalmış bir halka hizmet konusunda karşıdaki insanın İslam dairesinde olup olmadığına bakılmaz. Zülm etmek büyük günahlardan olduğu için buna karşı önlem almak, zalimin zulmüne engel olmak Allah'a (celle celaluhu) iman etmiş müslümanın şiarıdır. Tarihte bunun örneklerini görüyoruz.

Amma ve lakin; müslümanların aleyhinde bulunan, onlara zulm eden, dolaylı yada dolaysız her hakkına tecavüzkarene ve hasmane tutumlarını pervasızca devam ettiren kafirlere (ki ehli kitap dahi olsalar) yardım etmek kafirliğe açılan en büyük kapı olur.

Üstad'ın (k.s.) burada anlatmak istediği bana kalırsa, eğer bir müslüman grup, başka bir kafir grubundan acziyet duyarken, yardıma ihtiyaç halinde ise, meşverete veya yardım almaya ihtiyac halinde ise o takdirde bir başka kafir grubundan kısmi yardım almaya ruhsat var.

Yardım etme konusunda ise; yardım edilen kafir grubu ise ve bir müslüman topluluk hakkında yardım isteniyor ise, bu gibi kafirlere ehli kitap dahi olsa yardım edilmez, edildiği takdirde onlar gibi kafir olur.

Biz, böyle anlıyoruz, Üstad'da (k.s.) böyle anlıyor ve bizlere de bunu anlatıyor, gibi algılıyorum.

Ne dersiniz ?...
 

abdurrauf

New member
Katılım
21 Eki 2010
Mesajlar
52
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Yaş
33
diyalokçu o işten para alıyor töbe etmez :)
 
Üst Alt