Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Bir Cihan Imparatorluğu: Osmanli

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
BİR CİHAN İMPARATORLUĞU: OSMANLI

24.jpg



"Osmanlı'ya iki kıta üzerinde hükmetmek yetmez. Zira Allah'ın azmi iki kıtaya sığmayacak kadar büyük bir davadır. Selçukluların varisi biz olduğumuz gibi, Roma'nın da varisi biziz."(Ramazan Özey, Yiğit Düştüğü Yerden Kalkar, Tarih ve Düşünce, Ağustos 2000, s.30 )

Orhan Gazi'nin oğlu Murad Bey'e nasihati.


Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'a girişi
Selçuklu Devleti'nin otoritesinin dağılmasının ardından ortaya çıkan Anadolu beyliklerinden biri de Osmanlı Beyliği'dir. Osmanlı Beyliği, kısa sürede gelişmiş ve döneminin en önemli devletlerinden biri haline gelmiştir. Türk-İslam bayrağını yüceltme amacı taşıyan bu devlet, oldukça kısa bir süre içinde çeşitli din, dil, ırk ve mezheplere sahip milletleri şemsiyesi altında toplayan dev bir cihan devleti haline gelmiştir. Memalik-i Osmaniye (Osmanlı ülkeleri), üç eski kıtanın birleştiği alanı, diğer bir deyişle Avrupa'nın güneybatısını, Afrika'nın kuzeyini ve Asya'nın güneybatısını kapsamaktadır. Devletin topraklarının, en geniş olduğu dönemde yüzölçümü 24 milyon km2'yi bulmaktadır. Güney Amerika kıtasının yüzölçümünün yaklaşık olarak 21 milyon km2 olduğu gözönünde bulundurulursa, Osmanlı İmparatorluğu'nun topraklarının genişliği daha iyi anlaşılmaktadır. Tarih boyunca güçlü ve büyük medeniyetlere ev sahipliği yapmış olan bu topraklarda kurulan en son ve en uzun ömürlü medeniyet Osmanlı medeniyetidir. 600 yıllık ömründe, 400 yıl boyunca devletin en geniş sınırlarını elinde tutan, gerileme dönemi dediğimiz 200 yıl boyunca bile çok fazla toprak kaybetmeyen, yıkılış dönemi olan 20. yüzyılın başlarına kadar gücünü ve etkisini muhafaza eden Osmanlı, "cihan devleti" ünvanını fazlasıyla hak etmektedir. Kuşkusuz böylesine büyük bir devletin bu kadar uzun ömürlü olmasını yalnızca askeri güçle açıklamak mümkün değildir. Osmanlı Devleti'ni cihan devleti ünvanına layık kılan unsurların başında temelini dayandırdığı ve gücünü aldığı manevi değerler gelmektedir. Herşeyden önce Osmanlı Devleti, devletin kurucusu olan Osman Gazi'ye Şeyh Edebali tarafından verilen şu öğütler üzerine bina edilmiştir:

Ey oğul, artık Bey'sin! Bundan sonra öfke bize, uysallık sana. Güceniklik bize, gönül almak sana. Suçlamak bize, katlanmak sana. Acizlik bize, hoşgörmek sana. Anlaşmazlıklar bize, adalet sana. Haksızlık bize, bağışlamak sana...


Osmanlı padişahlarının, fethettikleri topraklarda sürdürdükleri adaletli ve hoşgörülü yönetim sayesinde, her dilden ve her dinden insan asırlar boyunca barış içinde birarada yaşadı.

Dünya senin gözlerinde gördüğün gibi büyük değildir. Bütün fethedilmemiş sırlar, bilinmeyenler, görülmeyenler ancak senin fazilet ve erdemlerinle gün ışığına çıkacaktır.
(http://www.tevhidweb.f2s.com/ogut/edabali.htm)

Türk-İslam ahlakının en güzel yansımalarından biri olan Şeyh Edebali'nin bu öğütlerinde de gördüğümüz üzere, Osmanlı Devleti'nin hareket noktası Kuran'da tüm insanlara emredilen güzel ahlaktır. İşte bu ahlak Osmanlı'yı küçük bir beylikken, 3 kıtaya hükmeden bir devlet haline getirmiştir. Osmanlı'nın adalet anlayışı, hoşgörüsü ve oluşturduğu uzlaşma ortamının temelinde de İslam ahlakı vardır.

OSMANLI DEVLETİ İDARESİNDEKİ TOPRAKLARIN DÜNYA GENELİNE ORANI

YÜZÖLÇÜMÜ (km2) NÜFUS (1995) (bin kişi)
Osmanlı Devleti 11437706 373957
Osmanlı Devleti Etkisindeki Topraklar 39030974 1919955
Toplam 50468680 2993912
Dünya Genel Toplam 133389909 5717952
Toplamın Dünya Geneline Oranı % 37,8 % 40,1


Ağustos, 2000 Tarih ve Düşünce Dergisi


OSMANLI'NIN İSLAM AHLAKI

Osman Gazi
Osmanlı Devleti için İslam'ın bayraktarlığını yapmaktan, İslam'ın adaletini ve ahlakını dünyaya yaymaktan daha büyük bir hedef yoktu. Bu nedenle de Osmanlı, fethettiği topraklarda yine Kuran'da emredildiği gibi hiçbir zora ve baskıya başvurmadan İslam ahlakını yaşattı ve hakim kıldı. Osmanlı için sadece Müslüman ve Türk halkın rahatı ve mutluluğu değil, kendisine tabi olan her dilden ve her dinden insanın rahatı ve mutluluğu önemliydi. İslam ahlakının bir gereği olarak Osmanlı padişahları, kendilerinden yardım isteyen kişi -inançsız da olsa- ihtiyaç içinde olana yardım etmiş ve bunun Allah'a karşı olan sorumluluklarından biri olduğunu bilmişlerdir. Bu, iman edenlere Kuran'da bildirilen bir emirdir:

Eğer müşriklerden biri senden eman isterse ona eman ver, öyle ki Allah'ın sözünü dinlemiş olsun. Sonra onu güvenlik içinde olacağı yere ulaştır. Bu onların elbette bilmeyen bir topluluk olmaları nedeniyledir. (Tevbe Suresi, 6)



"Allah'a şükür, saltanat bana nasip oldu. Şanımız ve ismimiz aleme duyuldu. Allah şahidimdir ki, gayem Allah'ın kelamını yükseltmektir..."
Yavuz Sultan Selim
Osmanlı için ele geçirdiği toprakların tümü "vatan toprağı" idi ve Dar'ül İslam (İslam yurdu) olarak kabul edilen bu topraklarda yaşayan insanların hepsi de İslam'ın halifesi olan padişaha emanet idiler. Osmanlı padişahlarının Allah ve peygamber sevgileri giriştikleri her işte itidalli, adaletli, merhametli ve dolayısıyla da başarılı olmalarını sağlamıştır. Osmanlı yöneticileri kendilerini halkın işlerini yapmak için Allah tarafından görevlendirilen kişiler olarak görürlerdi ve halka hizmet götürmeyi ana görevleri sayarlardı. Piri Paşa'nın Yavuz Sultan Selim için sarf ettiği sözler bu gerçeği açıkça gözler önüne sermektedir:

Kendilerini padişah bilmezlerdi. "Hak Teala'nın zavallı ve yoksul kullarının ve yeryüzündeki tüm kullarının güvenliğini korumaya gönderdiği değersiz biriyim" buyururlardı...(Cela-zade Mustafa, Selim-name, Ankara Kültür Bakanlığı, 1990 )

İslam ahlakının yaşandığı ve hakim olduğu Osmanlı toprakları aynı zamanda çok büyük alimlerin de vatanıydı. Osmanlı idarecileri askeri ve mülki erkana olduğu kadar, ilim ehlinin de fikirlerine önem verir, aldıkları kararlarda onlarla istişare ederlerdi. Adaletin sağlanması için çok büyük gayret sarf ederlerdi. Osmanlı padişahları, halka karşı devlet otoritesini kötüye kullanan idarecileri bu tutumlarından meneden pek çok kanunname yayınlamışlar, kendilerinin bizzat şahit olmadıkları ortamlarda bile halkın devletten razı olacağı bir sistem tesis etmişlerdi. Devlet görevlilerinin kanun ve adalete aykırı davranmasını kesinlikle yasaklayan pek çok beyannameden birisi de Semendere kadısına gönderilen beyannamedir. Padişah bu beyannamede halkın kendisine Allah'ın bir emaneti olduğunu belirttikten sonra, kanuna aykırı olarak Sancak beylerinin ve diğer görevlilerin onlardan fazla bir şey almalarını zulüm saymakta ve bunu şiddetle yasaklamaktadır. Bu emri yerine getirmekte ihmali ve kusuru görülenlerin derhal cezalandırılmalarını emretmektedir.(Prof. Dr. İsmet Miroğlu, Osmanlı Yönetiminde İnsan ve Hukuka Saygı, Tarih ve Medeniyet, Ocak 1999, s.16 )

Türk-İslam ahlakının getirdiği adalet sistemi, Osmanlı Devleti'ni çağdaş devletlerden kat kat üstün kılan temel özelliklerden birisi idi. Osmanlıların yaşamaktan şeref duydukları İslam ahlakı, onlara kendi aleyhlerine olsa bile adaleti emrediyordu. Nisa Suresi'nde bildirilen bu ahlak özelliği, Osmanlı'nın ve tüm Müslümanların üstün adalet anlayışının da temel taşıdır:

Ey iman edenler kendiniz, anne babanız ve yakınlarınız aleyhinde dahi olsa Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp heva(tutku)larınıza uymayın. (Nisa Suresi, 135)
29.jpg


Sultan III. Mehmed, Avusturyalıların fethedilmez gözüyle baktıkları Eğri Kalesi'ni 18 günlük bir kuşatmadan sonra aldı. Ama, iki hafta sonra 50 bin düşman askerine karşı gerçekleşen Haçova Meydan Muharebesi III. Mehmed'in asıl büyük zaferiydi. Bu zafer, Osmanlı'nın Avrupa'da yeniden yükselişini simgeliyordu (1596). Üstte: III. Mehmed Han, Haçova Meydan Muharebesi'nde. Sağda: Eğri Kalesi'nin kuşatılmasından sonraki anı gösteren bir minyatür. Altta: Macar süvarisinin Osmanlı akıncılarıyla giriştiği bir mücadeleyi gösteren kompozisyon.

Türklerin ele geçirdikleri topraklarda, bu düşünce ve inançla, adaletli, şefkatli, merhametli, ırk ve kabile taassubundan uzak bir siyaset izlemeleri, Türk idaresinin pek çok ülke tarafından bir kurtarıcı olarak karşılanmasına sebep oldu.


Din ve vicdan hürriyeti, bütün Türk devletlerinde olduğu gibi, Osmanlı Devleti'nde de titizlikle uygulandı. Osmanlı topraklarında kilise, havra ve camiler yan yanaydı. Yeni Darülaceze'ye yaptırılan bu cami, havra ve kilise de bu hoşgörünün günümüze bir yansımasıdır.
31.jpg

Din ve vicdan hürriyeti, bütün Türk devletlerinde olduğu gibi, Osmanlı Devleti'nde de titizlikle uygulandı. Osmanlı topraklarında kilise, havra ve camiler yan yanaydı. Bu nedenle başta Katolik Avrupa'nın katı baskılarına maruz kalan Ortodoks Balkan halkları olmak üzere pek çok halk, birçok kez, Hıristiyan yöneticiler yerine Müslüman Türk idarecilerin yönetimi altında yaşamayı tercih ettiler. Sadece Hıristiyanlar değil, XV. yüzyılın sonlarında İspanya'daki Yahudiler de kitleler halinde, adaletinden ve kendilerine sağlayacağı din hürriyetinden emin oldukları Osmanlı yönetimine sığındılar.

Önemli tarihçilerimizden Prof. Dr. İsmet Miroğlu, Tarih ve Medeniyet Dergisi'nde yayınlanan bir makalesinde Osmanlı'daki din ve vicdan hürriyetine detaylı bir şekilde yer vermektedir. Miroğlu'nun belirttiği gibi Rus kilisesinin zulmüne dayanamayan Kazaklar da din hürriyetini Osmanlı idaresinde bulan halklardandır.(Prof. Dr. İsmet Miroğlu, Osmanlı Yönetiminde İnsana ve Hukuka Saygı, Tarih ve Medeniyet, Ocak 1999, s.19) Prof. Miroğlu söz konusu makalesinde Antalya Patriği Makarios'un, Ortodokslara zulmeden Katolik Polonyalıları Osmanlı idaresiyle kıyaslayan şu sözlerine de değinmektedir:


İstanbul'un fethinden sonra Fatih'in, II. Gennadios Sholarios'a Patriklik beraatını verişini simgeleyen mozaik pano.
O imansızlar tarafından öldürülen binlerce insana, kadın, kız ve erkeklere ağladık. Lehliler Ortodoks adını dünyadan kaldırmak istiyorlar. Allah Türklerin devletini ebedi eylesin. Zira Türkler vergi aldıktan sonra Hıristiyan ve Yahudilerin dinlerine dokunmazlar.(Osman Turan, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi, İstanbul 1969, s. 193)
32.jpg


Osmanlı tarihi üzerine uzmanlaşmış olan ünlü tarihçi Arthur Gibbons'un "Osmanlı İmparatorluğu'nun Kuruluşu" adlı eserinde Osmanlılar hakkında yer verdiği şu tespitler de Osmanlı hoşgörüsünün ispatı niteliğindedir:

... Şu bir gerçektir ki, Türkler yeni zaman içinde milliyetlerini tesis ederken din hürriyeti fikrini temeltaşı olarak koymuş bir millettir. Sürekli Yahudi ve Hıristiyan tazyiklerine mukabil, Türklerin Balkanlar'a girmesinden sonra yerli gayrimüslimlerle yeni gelen Müslümanlar yüzyıllarca ahenk içinde yaşamışlardır.(A. Gibbons, Osmanlı İmparatorluğu'nun Kuruluşu, Çev. Ragıp Hulusi, İst. 1928, s.63 )

İşte tarihçilerin ve araştırmacıların da sık sık dile getirdikleri bu adaletli ve hoşgörülü anlayış, Osmanlı yönetiminin Türk-İslam ahlakına has özelliklerinden kaynaklanmaktadır.

Asırlar boyunca şanlı devletler kurmuş, 3 kıtaya hükmetmiş bir milletin torunları ve 21. yüzyılda yeni bir cihan devleti kurmaya aday bir milletin bireyleri olarak bizlere düşen ise, Osmanlı'yı Osmanlı yapan tüm maddi ve manevi değerlerin önemini doğru bir şekilde anlamak ve uygulamaktır.

Osmanlı örneği göstermektedir ki, Türk Milleti çok geniş bir coğrafyayı kolaylıkla yönetebilecek bir birikime, yeteneğe ve güce sahiptir. Önemli olan Osmanlı'nın üzerinde yükselmiş olduğu değerleri iyi anlamak, bunları yeniden ve çağımıza uygun şekilde yorumlamak ve uygulamaktır.
 

Enes S.

New member
Katılım
9 Haz 2006
Mesajlar
104
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
104
Yazı güzel, ama ben Osmanlı Ahlakını sadece Türk yöneticilerine ve halkına değil İslam Ahlakı'nın üstünlüğüne bağlıyorum. Bugün de, Müslüman milleti ve onların ahlakı dünyaya örnek olacak tek olandır ve uygulanması için elimden gelen herşeyi yaparım.
 
Z

zeynep_hearty

Guest
Osmanlı devletiyle ilgili yazılan herşey dikkatimi çekmiştir ve bu yazıyı okuyunca osmanlı torunu olmaktan bikez daha gurur duydum paylaşımınız içim rabbim razı olsun .....



Geçmişin hesabını yapamayan ve onu bilmeyen günübirlik yaşayan insandır.....
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Osmanlı devletiyle ilgili yazılan herşey dikkatimi çekmiştir ve bu yazıyı okuyunca osmanlı torunu olmaktan bikez daha gurur duydum paylaşımınız içim rabbim razı olsun .....



Geçmişin hesabını yapamayan ve onu bilmeyen günübirlik yaşayan insandır.....
o soydan geldiğimiz için hep gururluyuz...
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
42
Konum
Hayatýn içinden
Rabbim razı olsun seyfullah kardeşim..Osmanlı, İslamı layıkıyla yaşayan ve yaşatan büyük bir devletti..Böyle bir milletin torunu olduğum için ve İslam olarak doğduğum için Rabbime binlerce kez şükürler olsun..
 

yavuzburak

New member
Katılım
1 Nis 2007
Mesajlar
417
Tepkime puanı
74
Puanları
0
Allah ebeden razı olsun... Yalnız benim de paylaşmak istedeğim ufak bir ayrıntı var.. Geçen günlerde saygı değer bir abimizin yaptığı bir proğrama katılmıştım Osmanlı hakkında imparatorluk hakkında şunları şöyledi: 'Osmanlıya İmparatorluk denilmez çünkü imparatorluk emparyalizm den gelir. Osmanlı kendisine Devlet-i Âliye demiştir'.
Slmlr
 
Üst Alt