Bediüzzaman;edebiyat Ve Gazali

alptraum

New member
Bediüzzaman Hazretleri’nin, Eski Said döneminde yazdığı eserleri edebî açıdan çok çok seviyelidir. Ancak, daha sonraları imân davasının ehemmiyetine binaen ihlası, rûhu, manâyı öne almış ve böyle edebî eserler vermekten ictinab ederek ve daha ziyade manâya ehemmiyet vermiştir.
Halbuki Bediüzzaman da Mevlâna gibi ağır ve ağdalı bir üslûb kullanabilir ve bununla da yüzlerce, binlerce insanı kendisine meftûn edebilirdi. Aslında etmişdir de. Muhakemat isimli eseri tahlil edildiği zaman mübalağa yapmadığımız görülecektir.Devrini anlama ve onunla hesaplaşma zaviyesinden Bediüzzaman’ın bir benzeri de İmam Gazalî’dir. Zira o da devrindeki bütün yanlışlıklara baş kaldırmış bir düşünür ve âlimdir. Bugün onu, devrindeki ihtişam ve debdebesi ile göremesek de; içinde yaşadığı devrin şartlarını idraki ve o günkü meselelere bakışı açısından o da muhteşem bir dimağdır. Bir yandan değişik konularla alâkalı eserler te’lif etmiş, diğer yandan da sürekli evrad u ezkârla meşgul olmuştur.

Kaynak : Fasıldan Fasıla 2



Bediüzzaman

Merhum Elmalılı, Hz. Bediüzzaman’dan kat be kat fazla eser veren, Kur’ân’ın bütününü hem de devlet ‎otoritesinin emriyle tefsir eden, mübarek bir zattır. Hatta siyasî ideolojinin oturma aşaması sayılan o ‎günlerde, Kur’ân’ın muamelâta ve ceza hukukuna ait âyetlerinin bile açık açık tefsirini yapmıştır.. yapmıştır ‎ama, buna rağmen onun hayatında, Bediüzzaman misali takipler, işkenceler, sürgünler, mahkemeler ‎olmamıştır.‎

Evet, Bediüzzaman’ın Barla’da iki talebesi ile kıra çıkması bile problem olurken bu ülkede, pek çok ‎kişiye ilişilmemesi şöyle izah edilebilir: Bir kere Hz. Bediüzzaman’ın hareket felsefesinde, bütün bir topluma ‎yeniden hayat üfleme anlayışı yatmaktaydı. Bu ise, siyasî dengeleri ellerinde bulunduran insanları oldukça ‎rahatsız etmiştir. Ancak "Korkunun ecele faydası yoktur." fehvasınca onun atmış olduğu tohumlar yeşerdi, ‎semalara ser çekti, olgunlaştı, meyve verdi ve şimdi onun bu ihya düşüncesini benimseyenler, Allah rızası ‎istikametinde ve millet yolunda harıl harıl hizmet veriyorlar.‎

Kaynak : Fasıldan Fasıla 3


İrşad Yuvaları ve Bediüzzaman
Bediüzzaman Hazretleri, yaptığı hizmetleri yer yer değişik teşbihlerle ifade etmiştir. Onun hizmetiyle ‎alâkalı çok orijinal bulduğum bir temsili sizlere arzetmek istiyorum. ‎

Eskiden evlerde, hatta saraylarda bile su yoktu. Halk su ihtiyacını sokak başlarında yapılan "Hamidiye ‎çeşmeleri"nden bin bir zorluk içinde ancak karşılayabiliyordu. Bu zorluklar karşısında daha sonraları, bütün ‎evlerde kuyu açılması düşünülmüş, Çırağan, Dolmabahçe Sarayları gibi yerlerde dahi bu çözüme ‎başvurularak halkın su sıkıntısı giderilmiştir. Bunun gibi Üstad da Risale-i Nur vasıtasıyla âdeta yerin ‎altındaki bütün suları teker teker her eve bağlayıp, hem istifadeyi kolaylaştırmış, hem de kesilmez bir ‎kaynak sağlamıştır. Evet o, modern usullerle istifade usulünü getirip, Kur’ânî ruh ve mânânın bütün evlerin ‎içine taşınmasını sağlamıştır. Artık herkes musluğu çevirdiğinde ona ulaşıp, istifade etme imkânına sahiptir. ‎

O başka bir yerde, "Cenâb-ı Hak bana bir âsa vermiş. Nerede olsam, hatta kayanın başında bile olsam, ‎oraya vurup su çıkarıyorum." sözleriyle bu küllî hakikate işaret etmektedir. Buna göre irşad yuvalarının bu ‎şekilde ilim-irfan merkezi haline gelmesini, Bediüzzaman’ın hizmetinin bir sonucu olarak değerlendirmek ‎mümkündür. ‎

Ayrıca, böyle dar dairede hizmet daha hâlisâne olacağından, büyük komplekslerin yanında bunlar ‎kat’iyen ihmâl edilmemelidir.‎

Kaynak : Fasıldan Fasıla 3


Bediüzzaman ve Postmodernizm

Her ilmin kendine has bir orijini ve o orijin etrafında örgülediği terminolojisi vardır. O terminolojiye ‎vakıf olmadan, bahis konusu ilim hakkında fikir mütalâasında bulunmak doğru değildir. Aksi hâlde insan ‎yaptığı tespitlerde bir kısım yanlışlıklara düşebileceği gibi, başkalarını da yanıltabilir. Meselâ, ‎Bediüzzaman’ın Risale-i Nur Külliyatı, kendine has orijini ve o orijini ifade eden terminolojisiyle, hedefleri ‎itibarıyla olmasa da üslubu itibarıyla nev-i şahsına münhasır koleksiyondur. Öyleyse onunla alâkalı ‎araştırma ve değerlendirme yapmak isteyenlerin öncelikle o terminolojiye vâkıf olmaları şarttır. Ayrıca ‎bunların külliyâtın ihtiva ettiği sahaya ait, en azından ansiklopedik ölçüde bir bilgiye sahip olmaları ‎gerekir. ‎

Daha önceki yıllarda Üstad’ın pozitif neticeleri değerlendirmesini esas alarak ona pozitivist diyenler ‎çıkmıştı. Geçenlerde de ona bir kısım eski telâkki ve anlayışlara karşı çıktığı düşüncesinden hareket ederek ‎post-modernist dediler. Bence bu türlü yanlış değerlendirmelerin temelinde, öncelikle o eserlere ait ‎terminolojiyi tam kavrayamama yatmaktadır. İkinci olarak da post-modernizm adına oluşturulmuş bulunan ‎şablondur. Onlar, bu şablona belki de bir tek görüşü itibarıyla uyan herkesi oturtmakta ve Bediüzzaman’a ‎post-modernist sıfatını takmaktadırlar. Hâlbuki eğer post-modernizm, oturmuş bazı şeylere karşı bir ‎başkaldırı ise Üstad bundan fersah fersah uzaktır.‎

Evet Üstad, pozitivist olmadığı gibi post-modernist de değildir. ‎

Kaynak : Fasıldan Fasıla 3


Işık Evler ve Bediüzzaman

Bediüzzaman Hazretleri, yaptığı hizmetleri yer yer değişik teşbihlerle ifade etmiştir. Onun hizmetiyle alâkalı çok orijinal bulduğum bir temsili sizlere arzetmek istiyorum.

Eskiden evlerde, hatta saraylarda bile su yoktu. Halk su ihtiyacını sokak başlarında yapılan “Hamidiye çeşmeleri”nden binbir zorluk içinde ancak karşılayabiliyordu. Bu zorluklar karşısında daha sonraları, bütün evlerde kuyu açılması düşünülmüş, Çırağan, Dolmabahçe Sarayları gibi yerlerde dahi bu çözüme başvurularak halkın su sıkıntısı giderilmiştir. Bunun gibi Üstad da Risale-i Nur vasıtasıyla âdeta yerin altındaki bütün suları teker teker her eve bağlayıp, hem istifadeyi kolaylaştırmış, hem de kesilmez bir kaynak sağlamıştır. Evet o, modern usullerle istifade usulünü getirip, Kur’ânî ruh ve mânânın bütün evlerin içine taşınmasını sağlamıştır. Artık herkes musluğu çevirdiğinde ona ulaşıp, istifade etme imkânına sahiptir.

O başka bir yerde: “Cenâb-ı Hakk bana bir âsa vermiş. Nerede olsam, hatta kayanın başında bile olsam, oraya vurup su çıkarıyorum” sözleriyle bu küllî hakikate işaret etmektedir. Buna göre evlerin bu şekilde ilim-irfan merkezi haline gelmesini, Bediüzzaman’ın hizmetinin bir sonucu olarak değerlendirmek mümkündür.

Ayrıca, böyle dar dairede hizmet daha hâlisâne olacağından, büyük komplekslerin yanında ışık evler kat’iyen ihmâl edilmemelidir.

Kaynak : Fasıldan Fasıla 3


Van-Barla Münasebeti


Bediüzzaman Hazretlerinin, inzivaya çekildiği Van’dan hükûmet kuvvetleri tarafından zorla alınıp, Barla’da ikâmete mecbur tutulmasını şahsen ben şöyle değerlendiriyorum: Hz. Bediüzzaman, ileride İslâmî bir tekevvünü hayata geçirebilecek birikimi, kısa da olsa ihzariye dönemi içinde elde etmişti. Artık o imamesi kopuk tesbih taneleri gibi birbirinden olabildiğince kopuk malûmatları, sentez edebilecek, kendi deyimiyle yavrusuna süt haline gelmiş gıdayı verebilecek bir âlim-i mürşîd olmuştu. O, kendisi farkında olsun ya da olmasın bu bir hakikatti. İşte tam bu devrede, onun tekliflerine kulak asmayan günübirlik politikaların içinde boğulup-kalmış ve üç gün ötesini görmekten uzak milletvekillerine kızıp Van’a gitmesi ve orada da yekpare bir kayanın içine girip inzivada bulunması doğru değildi. Onun için kader adil eliyle -insanlar zulmetse de- onu oradan çekip aldı. Barla’daki “aktif direniş” diye adlandırabileceğimiz bir aksiyon içine itiverdi.. ve bu hâdiseler diliyle kader, Bediüzzaman’ın kulağına şunları fısıldadı:

“Allah sana bu zekâyı, bu bilgiyi, bu kapasiteyi ihsan etsin de sen de onları kullanacağına buralara çekil. Reva mı bu?..”

Kaynak : Fasıldan Fasıla 2
 
Geri
Üst
AdBlock Detected

We get it, advertisements are annoying!

Sure, ad-blocking software does a great job at blocking ads, but it also blocks useful features of our website. For the best site experience please disable your AdBlocker.

I've Disabled AdBlock    No Thanks