Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Sıradaki ülke mi?

yýldýz

New member
Katılım
22 Ağu 2006
Mesajlar
1,359
Tepkime puanı
8
Puanları
0
2007 Ortadoğu'da savaş yılı olacak
Jerusalem Post'da yer alan bir analizde, 2007 yılının, Lübnan'da ve Gazze Şeridi'nde, muhtemelen Suriye'ye karşı bir savaş yılı olacağı idialarına yer verildi...
04 Aralık 2006 14:26
Yazı boyutunu büyütmek için


Jerusalem Post, Güney Lübnan'da savaşın sona ermesinden sonra ülkeye İran ve Suriye kaynaklı uzun menzilli füzeler geldiğini yazdı.

İsrail'de yayımlanan Jerusalem Post gazetesi, Güney Lübnan'da savaşın sona ermesinden bu yana geçen dört aylık sürede bölgeye İran ve Suriye kaynaklı uzun menzilli füzeler ve gelişmiş tanksavarlar taşıyan kamyonların geldiğini yazdı.

Yaklaşık bir ay süren güney Lübnan savaşı sırasında İsrail ordusunun, İran yapımı Fecr ve Zelzele adı verilenler dahil, Hizbullah'ın uzun menzilli
füzelerinden çoğunu tahrip ettiği belirtilen haberde, savunma birimlerinin yeni istihbaratına göre, Hizbullah'ın kısa ve uzun menzilli füzelerin yanı sıra
tanksavarlar sağladığı belirtildi. Bu silahların çoğunun, Suriye'den geceleri konvoylar halinde Lübnan'a girdiği de kaydedildi.

Lübnan'daki istikrarsızlık, İsrail'i kuzey sınırında da endişelendiriyor. İsrail askeri istihbarat birimleri, Hizbullah'ın Lübnan'daki istikrarsızlıktan da
yararlanarak, İsrail'e yeniden saldırı başlatabileceğini düşünüyor. Bunun, Lübnan'dan İsrail'e geçen savaş döneminde olduğu gibi Katyuşa saldırısı şeklinde
olmayabileceği, ancak Lübnan üzerinde, bilgi toplama amaçlı uçuşlarını sürdüren İsrail uçaklarına uçaksavar füzesi atabileceğine işaret ediliyor.

Bölgede, Litani nehrinin güneyinde, uluslararası barış gücünün (UNIFIL) ve Lübnan askerlerinin varlığına rağmen, kamufle edilmiş yer altı tünellerinin ve sığınaklarının aynı şekilde Hizbullah militanlarına hizmet vermeye devam ettiği,
girilmesi yasak "askeri alan" olarak duyurulan bu bölgelerin, silah ve füzeleri için depo, militanları için de eğitim alanı olarak kullanıldığı vurgulanıyor.

İsrail askeri istihbaratı, uluslararası gücün ve Lübnan ordusunun, Hizbullah grubu için bir "engel" teşkil etmediğine inanıyor. İstihbarat birimleri, (Lübnan
Başbakanı Fuad) Sinyora hükümeti düşerse UNIFIL güçlerinin Lübnan'dan çıkacağını öngörmeseler de İtalya ve Fransa başta olmak üzere uluslararası güce birlik sağlayan ülkelerin, Lübnan'da kalmak ya da kalmamak seçenekleri üzerinde durmak
zorunda kalabileceklerine de dikkati çekiyor.

İsrail askeri istihbaratı, savaş sonrası dönemde Hizbullah'ın ordusunu rehabilite ettiğini belirtirken, er ya da geç, İsrail'e karşı sınırda askerleri
kaçırma teşebbüsü dahil, askeri operasyonları başlatacağına da inanıyor.

2007 "SAVAŞ YILI"

Jerusalem Post'da yer alan bir analizdeyse 2007 yılının, Lübnan'da ve Gazze Şeridi'nde, muhtemelen Suriye'ye karşı bir savaş yılı olacağına işaret edildi.

Yine askeri istihbarat verilerinden hareket edilen analizde, İsrail'in gelecek yıl en az iki ayrı cephede, iki ayrı savaşın içinde kendini bulacağı
ihtimalinin de yüksek olduğu kaydedildi.

Bunlardan biri Gazze Şeridi'nde Hamas'a, diğerinin de savaştan sonra gücünü yeniden kazanmak için çok yoğun çaba sarf eden Lübnan'daki Hizbullah'a karşı
olduğu vurgulandı.

Gazze cephesinde ilan edilen ateşkese rağmen, Hamas'ın Sina Yarımadasından tüneller aracılığıyla bölgeye silah kaçakçılığına son haftada hız verdiği de kaydedildi.

Haberturk
http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=202911 sitesinden alıntı.
;) :rolleyes:
 

yýldýz

New member
Katılım
22 Ağu 2006
Mesajlar
1,359
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Umur Talu'nun köşe yazısı

Hanginizdi o?

İngiliz Sunday Times gazetesi iddia ediyor ki;
"İsrail, İran'ın (muhtemel) nükleer tesislerine saldıracak. Ve saldırı sırasında Türkiye hava sahasını da kullanacak."

Sunday Times, ciddi gazetedir.
Sulu, cıvık, palavracı "kardeş" gazeteleri gibi değil.
Ama sonuçta, bir "Murdoch Gazetesi" dir.
"İsrail aleyhine yayın yapmamak" gibi bir zincirle malum zincire bağlıdır.
Haberi gerçekleşir yahut gerçekleşmez; ama ateş olmayan yerden de duman çıkarmazlar.

Peki, bu ateş oralarda nasıl yakıldı?
Duman nasıl tüter oldu?
Fitili kim yaktı?
Körüğü kim bastı?
Bu ne dumandır?
Yani İsrail'de, Türkiye'yi de "kullanarak" böyle bir saldırıda bulunulabileceğine dair düşünceler, planlar, harekat alternatifleri nasıl oluşturuldu?
Türkiye, komşusuna saldırı için İsrail'e, kendisini de "kullanabilme" fikrini nasıl verdi?

1990'dan beri cumhurbaşkanlığı yapmış iki isim hayatta; yanılmıyorsam yedi başbakan ile bir o kadar genelkurmay başkanı hayatta.
MGK'ya katılmış onca komutan, onca bakan ile kritik görevlerde bulunmuş onca bürokrat ile diplomat da hayatta.
Biri çıkıp söylesin:
İsrail bunu tasarlayabilme cüretini, bir gün gerçekleştirebilme cesaretini, Türkiye'yi kullanabilme niyetini nasıl edindi?
Biri çıkıp söylesin:
Hanginiz, hangi koşullarda, ne karşılığında buna imkan verdiniz?
Bize ne kadarını söylediniz?

Merasimlerde "Yurtta sulh, cihanda sulh" diye atıp tutmak;
Duvarlara "Milli egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" diye tabela asmak;
Dağa taşa "Önce vatan" diye yazmak;
Halka "bağımsızlık nutukları" çekmek;
Meydanlarda "din, millet, milliyet, şanlı tarih" üstüne mangalda kül bırakmamak;
Gaz, gazoz, ticaret, ziyaret ile "komşuculuk" oynamak;
Kitabi edalarla "mazlum milletlere örneklik" dersleri vermek; Karşımızda her şeyi bilen, her konuya hakim, hepimizi güden burnundan kıl aldırmaz bir sivil ve askeri liderlik sahnelemek;
Şişim şişim "bölgede büyük devlet, hepisinin abisi" havalarına girmek;
Bunları yine yapın da
Bir de açıklayın:
Bunu düşünebilme, haber diye sızdırabilme, yazabilme ve bir gün yapabilme, gerekirse üstümüzden geçebilme cüretini İsrail'e, hangileriniz, hangi sıfatları taşıyarak, kimin adına verdi?

Soramaz mıyız yani?
Devlet sırrı mıdır!
Bu ne duman, bu ne kokudur!

http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=210039
 

yýldýz

New member
Katılım
22 Ağu 2006
Mesajlar
1,359
Tepkime puanı
8
Puanları
0
KALEM SURESİ

Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla

1- Nun. Kaleme ve satır satır yazdıklarına andolsun.

2- Sen, Rabbinin nimetiyle bir mecnun değilsin.

3- Gerçekten senin için kesintisi olmayan bir ecir vardır.

4- Ve şüphesiz sen, pek büyük bir ahlak üzerindesin.

5- Artık yakında göreceksin ve onlar da görecekler.

6- Sizden, hanginizin 'fitneye tutulup-çıldırdığını.'

7- Elbette senin Rabbin, kimin Kendi yolundan şaşırıp-saptığını daha iyi bilendir; ve kimin hidayete erdiğini de daha iyi bilendir.

8- Şu halde yalanlayanlara itaat etme.

9- Onlar, senin kendilerine yaranmanı (uzlaşmanı) arzu ettiler; o zaman onlar da sana yaranıp-uzlaşacaklardı.

10- Şunların hiçbirine itaat etme: Yemin edip duran, aşağılık,

11- Alabildiğine ayıplayıp kötüleyen, söz getirip götüren (gizlilik içinde söz ve haber taşıyan),

12- Hayrı engelleyip sürdüren, saldırgan, olabildiğince günahkar,

13- Zorba-saygısız, sonra da kulağı kesik;

14- Mal (servet) ve çocuklar sahibi oldu diye,

15- Kendisine ayetlerimiz okunduğu zaman: "(Bunlar) Eskilerin uydurma masallarıdır" diyen.

16- Yakında Biz onun hortumu (burnu) üzerine damga vuracağız.

17- Gerçek şu ki, Biz o bahçe sahiplerine bela verdiğimiz gibi, bunlara da bela verdik. Hani onlar, sabah vakti (erkenden ve kimseye haber vermeden) onu (bahçeyi) mutlaka devşireceklerine dair and içmişlerdi.

18- (Bu konuda) Hiçbir istisna yapmıyorlardı.

19- Fakat onlar, uyuyorlarken, Rabbin tarafından dolaşıp-gelen bir bela' onun üstünü sarıp-kuşatıverdi.

20- Sonunda (bahçe) kökünden kuruyup-kapkara kesildi.

21- Nihayet sabah vakti birbirlerine seslendiler.

22- "Eğer ürününüzü devşirecekseniz erkence kalkıp-çıkın."

23- Derken, aralarında fısıldaşarak çıkıp-gittiler:

24- "Bugün sakın oraya hiçbir yoksul girip de karşınıza çıkmasın."

25- (Yoksulları) Engellemeye güçleri yetebilirmiş gibi erkenden gittiler.

26- Ama onu görünce: "Muhakkak biz (gideceğimiz yeri) şaşırmışız" dediler.

27- "Hayır, biz (herşeyden ve bütün servetimizden) yoksun bırakıldık."

28- (İçlerinde) Mutedil olan biri dedi ki: "Ben size dememiş miydim? (Allah'ı) Tesbih edip yüceltmeniz gerekmez miydi?"

29-Dediler ki: "Rabbimiz Seni tesbih eder, yüceltiriz; gerçekten bizler zalim imişiz."

30- Şimdi birbirlerine karşı kendilerini kınamaya başladılar.

31- "Yazıklar bize, gerçekten bizler azgınmışız" dediler.

32- "Belki Rabbimiz, onun yerine daha hayırlısını verir; şüphesiz biz, yalnızca Rabbimiz'e rağbet eden kimseleriz."

33- İşte azap böyledir. Ahiret azabı ise, muhakkak çok daha büyüktür; bir bilseler.

34- Doğrusu, muttaki olanlar için Rableri Katında nimetlerle donatılmış cennetler vardır.

35- Öyleyse, Müslümanları suçlu-günahkar olanlar gibi (eşit) kılar mıyız?

36- Size ne oluyor? Nasıl hüküm veriyorsunuz?

37- Yoksa (elinizde) ders okumakta olduğunuz bir kitap mı var?

38- İçinde, neyi seçip-beğenirseniz, mutlaka sizin olacak diye.

39- Yoksa sizin için üzerimizde kıyamete kadar sürüp gidecek bir yemin mi var ki siz ne hüküm verirseniz o, mutlaka sizin kalacak, diye.

40- Onlara sor: "Hangisi bunun savunuculuğunu yapacak?

41- Yoksa onların ortakları mı var? Şu halde eğer doğru sözlü kimselerse, ortaklarını getirsinler.

42- Ayağın üstünden (örtünün) açılacağı ve onların secdeye çağrılacakları gün, artık güç yetiremezler.

43- Gözleri 'korkudan ve dehşetten düşük', kendilerini de zillet sarıp-kuşatmış. Oysa onlar, (daha önce) sapasağlam iken secdeye davet edilirlerdi.

44- Artık bu sözü yalan sayanı sen Bana bırak. Biz onları, bilmeyecekleri bir yönden derece derece (azaba) yaklaştıracağız.

45- Ben, onlara süre tanıyorum. Elbette Benim düzenim (cezalandırmam) sapasağlamdır.

46- Sen, onlardan bir ücret mi istiyorsun ki, onlar, haksız bir borçtan dolayı ağır bir yük altında kalmışlar?

47- Yoksa gayb (görünmeyenin bilgisi) onların yanında mıdır ki, kendileri yazıp duruyorlar?

48- Şimdi sen, Rabbinin hükmüne sabret ve balık sahibi (Yunus) gibi olma; hani o, içi kahır dolu olarak (Rabbine) çağrıda bulunmuştu.

49- Eğer Rabbinden bir nimet ona ulaşmasaydı, mutlaka yerilmiş ve çıplak bir durumda (karaya) atılmış olacaktı.

50- Fakat Rabbi onu seçti ve onu salih olanlardan kıldı.

51- O inkar edenler, zikri (Kur'an'ı) işittikleri zaman, seni neredeyse gözleriyle devireceklerdi. "O, gerçekten bir delidir" diyorlar.

52- Oysa o (Kur'an), alemlere bir zikr (öğüt, hatırlatma, hüküm ve üstün bir şeref)den başka bir şey değildir.



Kardeşler be bu ayeti buraya yazdım ama birşey dikkatimi çekti.
42- Ayağın üstünden (örtünün) açılacağı ve onların secdeye çağrılacakları gün, artık güç yetiremezler.
Bu size birşey hatırlattı mı? :) Hadisler Kuran-ı Kerim' le çelişiyor mu acaba? :rolleyes:
 

misafir

New member
Katılım
10 Ocak 2007
Mesajlar
5
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
43
mazlum müslümanlar

mazlum müslümanlar

Müslümanlar kendilerini mazlum görmeye başladıkları zamandan beri kaybettiler. ne zaman görmeye başladılar bilmiyorum. sanırım Osmanlı gerileme devrine girdikten sonra. Hristiyanlar uzun bir ortaçağ dönemi yaşadılar. bağnazlık ve cahillik dizboyu. şimdi müslümanlar aynı dönemden geçiyorlar.

memleket yönetmek zor. bizim için konuşmak kolay. ayrıca diğer müslüman ülkelerin din için birşeyler yaptıklarını sanmıyorum. herkes kendini kurtarma çabası içinde. birlik zor olacak. lübnan ve filistin hem batı hem de müslüman ülkelerin çıkarları doğrultusunda kullanılacak.

bizim çağa ayak uydurmaktan başka seçeneğimiz yok. yani ekonomik ya da teknolojik olarak gelişmekten başka.

Türkler Osmanlı'nın gerileme döneminden sonra kukla durumuna düştüler, Cumhuriyet ile bundan kurtuldular ve şimdi yine kuklalar. Solcu, merkez ya da İslami hangi parti gelirse gelsin aynı politika devam edecek ki etmek zorunda gibi gözüküyor. Sadece ve sadece küçük gruplar İsrail ya da ABD'ye kafa tutabilir ben hiç bir Müslüman ülkenin bunu göze alacağını sanmıyorum.
 
Üst Alt