Sevgi, çocuk egitiminde “olmazsa olmaz”lar listesinin basinda yer alir. Son arastirmalar, çocugun sevgiyi daha ana rahminde iken hissetmeye basladigini gösteriyor. Annenin bebek sahibi olmayi arzulamasi, isteyerek gebe kalmasi, fetusun (cenin) ilk hareketlerini hissettigi zaman sevinç duymasi, karnini oksayarak bu sevincini belli etmesi gibi sevgi tezahürleri ana rahmindeki bebek tarafindan daha ilk aylardan itibaren algilanmakta ve ruh sagliginin temelleri olusmaktadir.
Yine arastirmalar sevgisiz büyüyen ve yeterli sevgi alamayan çocuklarda ruh sagliginin ve bunun yansimasi olan duygusal zekanin tam gelismedigini, ileri yaslarda verilecek sevginin bu açigi kapatmaya yetmedigini göstermektedir. Bir çocuk sicak aile ocagindan uzak ve anne baba sevgisinden mahrum ise, en modern kurumlarda beslenip egitilse dahi ruhundaki açlik doyurulamayacaktir.
Sevgi, çocuk için, böylesine vazgeçilemez bir ihtiyaç iken; neden yazimin basligina “hastalikli sevgi” dedim acaba? Sevginin sagliklisi, hastaliklisi da mi var? Evet, var! Size üç vaka nakledecegim ve ondan sonra hastalikli sevginin ne oldugunu açiklamaya çalisacagim.
ÖRNEK BIR
Bir anne randevu almak için aradi: “Üç yasinda bir oglum var, söz geçiremiyorum. Her istegini yerine getirdigim halde memnun edemiyorum. Dedigi olmayinca kiyametler kopariyor. Eskiden babasindan korkardi. ‘Babana söylerim’ deyince fazla ileri gitmezdi. Simdi baba korkusu da ise yaramiyor...” Sikâyetler böyle uzayip gidiyordu.
ÖRNEK IKI
Bir ögretmen aradi: “Ilkögretim birinci sinif ögretmeniyim. Dersler baslayali bir ay oldu. Ilk hafta bazi çocuklarin okula alismasi zordur. Böyle çocuklara, alisincaya kadar, bir kaç gün anneleri ile ayni sirada oturmalarina izin veriyoruz. Ancak bir kiz çocugu var ki bir türlü anneden ayiramiyoruz. Annesinin etegine yapisiyor, birakmiyor. Bir aydir hiç degisme yok. Annenin arka siralarda oturmasina bile razi olmuyor. Anneden ayirmaya çalistigimiz zaman iki göz iki çesme agliyor, mosmor kesiliyor.”
ÖRNEK ÜÇ
Yeni evli bir bayan aradi: “Yirmi iki yasinda, üç aylik evli bir bayanim. Anneme sormadan hiç bir is yapamiyorum. Yemege ne kadar tuz atacagimi bile telefon edip anneme soruyorum. Böyle olmasini istemiyorum, ama sormadan da edemiyorum. Kocam, saka ile karisIk, ‘sen daha çocukluktan kurtulamamissin’ diyor. Kendi kendime, ‘anneme artik bir sey sormayacagim’ diye söz veriyorum; fakat sözümü tutamiyorum. Içimde hep yanlis yaparim korkusu var; anneme sormadan içim rahat etmiyor.”
Üç hasta ile ayri ayri yaptigimiz görüsmeden sonra vardigimiz sonuç suydu: Üçü de “hastalikli sevgi”nin kurbani olmuslardi. PsIkolojide, kisilik gelisimini engelledigi için, asiri korumaci sevgiye biz “hastalikli sevgi” diyoruz. Isterseniz konuyu biraz daha açalim: Bebek dogduktan sonraki alti aylik döneme bazi pedagoglar “ikinci gebelik” diyorlar. Bebek dis dünyaya gözlerini açmistir, ama anneye bagimliligi devam etmektedir. Ilk alti ay içinde su veya bu sebeple anneden ayrilan çocuklarda hem fiziksel hem de ruhsal bozukluklar ortaya çikmakta; annenin yerini tutacak birisi bulunmadigi taktirde ölüm riski artmaktadir.
Anne için de ayni bagimlilik sözkonusudur. Dogum sirasinda bebegini kaybeden anneler, vücudundan bir parça kopmusçasina aci duymakta, terapisi zor ruhsal bunalimlar geçirmektedir.
Dokuz ay karninda tasidigi, kaniyla caniyla besledigi, kendisinden bir parça saydigi yavruya karsi annenin sevgi duymasi, sevginin de ötesinde sefkat göstermesi, canini feda etme pahasina onu her türlü tehlikeye karsi korumasi yaratilisinin geregidir. Sözlükler, sefkati, karsilik beklemeden sevmek ve fedakârlik göstermek olarak tarif ediyorlar.
Çogu anneler yaratilistan verilen bu sefkat duygusunun ölçüsünü ayarlayamazlar. Gereginden fazla sefkat gösterir, asiri koruyuculukta bulunur, çocuklarin yapabilecegi isleri bile kendi üzerlerine alirlar. Böyle asiri sevgiye ve sefkate bogulmus, her ihtiyaci anne tarafindan karsilanmis bebeklerin anneye bagimliligi devam eder, bir baska deyisle, ikinci gebelik döneminden çikamazlar; fiziksel olarak büyüseler de ruhsal olarak bebektirler.
Ormanda geziye çikarsaniz dikkat edin: Dev agaçlarin dibinde bodur kalmis, bir türlü boy atamamis, serpilememis küçük agaçlar göreceksiniz. Hastalikli sevgi ile büyütülmüs çocuklar da böyledir. Biz bunlara “gölge tipler” diyoruz. Annelerinin gölgesinde yasarlar. Simariklari da içe kapanik olanlari da aynidir; kendi ayaklari üzerinde durmayi ögrenememislerdir. Özgüvenleri yoktur, kendi baslarina bir is beceremez, karsilastiklari problemleri anne babanin yardimi olmadan çözemezler. Yanlis yapmaktan korktuklari için sorumluluk almak istemezler.
Baba ile bebek arasinda annedeki gibi fiziksel bir bagimlilik olmadigi için, babalar sevgi konusunda daha ölçülüdür. Yukarida birinci vakada anne ile üç yasindaki oglu görüsme odasina girerken yanlarinda baba da vardi. Çocuk içeri girmek istemiyor, elinden tutan annesine tekme atiyordu. Anne, “iste görüyorsunuz” dercesine bana çocugu isaret ediyordu. Daha gösterdigim koltuga oturmaya firsat kalmadan çocuk annesinin saçlarindan tuttugu gibi çekistirmeye basladi. Anneye dedim ki: “Birakin çocugu, gitsin.” Kadincagiz, “Nasil olur?” der gibi bana bakti. “Evet, dedim, birakin gitsin.” Sonra ilave ettim:”Merak etmeyin, bir yere gidemez, çünkü kendine güveni yok...” Anne, sözüme uyarak, çocugun elini birakti. Çocuk serbest kalinca sasirdi, nereye gidecegini bilemedi. Kendisini yere atti, debelenmeye basladi.
O zamana kadar suskun kalan ve olaya hiç karismayan baba gülerek dedi ki: “Doktor bey, çocugun hiç suçu yok. Onu bu hale getiren annesidir. Ben disiplin saglamaya çalistikça çocuga arka çikti.”
Suçlanan ve onuru kirilan anne kendini savunmaya basladi: “Doktor bey, ben baba dayagi ile büyüdüm. Evlenirken, kendi kendime, çocuguma bir tokat bile vurmayacagima söz verdim.” Annenin savunmasi bir baska egitim yanlisina isaret ediyordu. Disiplin deyince çogu anne babalar dayakli egitimi anliyorlar. Halbuki disiplin dayakli egitim demek degildir. Biz disiplin derken çocuga dogru davranislar kazandirmayi kastediyoruz. Bir taraftan dogru davranislarinda memnuniyetinizi belli edip onu cesaretlendirirken, diger taraftan yanlis davranislarini onaylamadiginizi bir sekilde belli etmeniz gerekir. Sevilen bir çocuk sevginizi kaybetmek istemez. Yerine göre üzüldügünüzü söylemek, küsmek, sert sözlerle uyarmak, sevdigi bir seyden bir müddet için mahrum birakmak etkili olabilir. Dayak en kötü disiplin aracidir ve en son basvurulacak çaredir. Bu da müsait yerlerine vuracaginiz sefkatli bir tokattan ileri gitmemelidir.
Asiri baski ne kadar zararli ise, asiri korumaci sevgi de o kadar zararlidir. En güzel yol orta yoldur ve bunun adi adalettir. Lütfen, çocuklariniza karsi adil olmaya çalisin
Yine arastirmalar sevgisiz büyüyen ve yeterli sevgi alamayan çocuklarda ruh sagliginin ve bunun yansimasi olan duygusal zekanin tam gelismedigini, ileri yaslarda verilecek sevginin bu açigi kapatmaya yetmedigini göstermektedir. Bir çocuk sicak aile ocagindan uzak ve anne baba sevgisinden mahrum ise, en modern kurumlarda beslenip egitilse dahi ruhundaki açlik doyurulamayacaktir.
Sevgi, çocuk için, böylesine vazgeçilemez bir ihtiyaç iken; neden yazimin basligina “hastalikli sevgi” dedim acaba? Sevginin sagliklisi, hastaliklisi da mi var? Evet, var! Size üç vaka nakledecegim ve ondan sonra hastalikli sevginin ne oldugunu açiklamaya çalisacagim.
ÖRNEK BIR
Bir anne randevu almak için aradi: “Üç yasinda bir oglum var, söz geçiremiyorum. Her istegini yerine getirdigim halde memnun edemiyorum. Dedigi olmayinca kiyametler kopariyor. Eskiden babasindan korkardi. ‘Babana söylerim’ deyince fazla ileri gitmezdi. Simdi baba korkusu da ise yaramiyor...” Sikâyetler böyle uzayip gidiyordu.
ÖRNEK IKI
Bir ögretmen aradi: “Ilkögretim birinci sinif ögretmeniyim. Dersler baslayali bir ay oldu. Ilk hafta bazi çocuklarin okula alismasi zordur. Böyle çocuklara, alisincaya kadar, bir kaç gün anneleri ile ayni sirada oturmalarina izin veriyoruz. Ancak bir kiz çocugu var ki bir türlü anneden ayiramiyoruz. Annesinin etegine yapisiyor, birakmiyor. Bir aydir hiç degisme yok. Annenin arka siralarda oturmasina bile razi olmuyor. Anneden ayirmaya çalistigimiz zaman iki göz iki çesme agliyor, mosmor kesiliyor.”
ÖRNEK ÜÇ
Yeni evli bir bayan aradi: “Yirmi iki yasinda, üç aylik evli bir bayanim. Anneme sormadan hiç bir is yapamiyorum. Yemege ne kadar tuz atacagimi bile telefon edip anneme soruyorum. Böyle olmasini istemiyorum, ama sormadan da edemiyorum. Kocam, saka ile karisIk, ‘sen daha çocukluktan kurtulamamissin’ diyor. Kendi kendime, ‘anneme artik bir sey sormayacagim’ diye söz veriyorum; fakat sözümü tutamiyorum. Içimde hep yanlis yaparim korkusu var; anneme sormadan içim rahat etmiyor.”
Üç hasta ile ayri ayri yaptigimiz görüsmeden sonra vardigimiz sonuç suydu: Üçü de “hastalikli sevgi”nin kurbani olmuslardi. PsIkolojide, kisilik gelisimini engelledigi için, asiri korumaci sevgiye biz “hastalikli sevgi” diyoruz. Isterseniz konuyu biraz daha açalim: Bebek dogduktan sonraki alti aylik döneme bazi pedagoglar “ikinci gebelik” diyorlar. Bebek dis dünyaya gözlerini açmistir, ama anneye bagimliligi devam etmektedir. Ilk alti ay içinde su veya bu sebeple anneden ayrilan çocuklarda hem fiziksel hem de ruhsal bozukluklar ortaya çikmakta; annenin yerini tutacak birisi bulunmadigi taktirde ölüm riski artmaktadir.
Anne için de ayni bagimlilik sözkonusudur. Dogum sirasinda bebegini kaybeden anneler, vücudundan bir parça kopmusçasina aci duymakta, terapisi zor ruhsal bunalimlar geçirmektedir.
Dokuz ay karninda tasidigi, kaniyla caniyla besledigi, kendisinden bir parça saydigi yavruya karsi annenin sevgi duymasi, sevginin de ötesinde sefkat göstermesi, canini feda etme pahasina onu her türlü tehlikeye karsi korumasi yaratilisinin geregidir. Sözlükler, sefkati, karsilik beklemeden sevmek ve fedakârlik göstermek olarak tarif ediyorlar.
Çogu anneler yaratilistan verilen bu sefkat duygusunun ölçüsünü ayarlayamazlar. Gereginden fazla sefkat gösterir, asiri koruyuculukta bulunur, çocuklarin yapabilecegi isleri bile kendi üzerlerine alirlar. Böyle asiri sevgiye ve sefkate bogulmus, her ihtiyaci anne tarafindan karsilanmis bebeklerin anneye bagimliligi devam eder, bir baska deyisle, ikinci gebelik döneminden çikamazlar; fiziksel olarak büyüseler de ruhsal olarak bebektirler.
Ormanda geziye çikarsaniz dikkat edin: Dev agaçlarin dibinde bodur kalmis, bir türlü boy atamamis, serpilememis küçük agaçlar göreceksiniz. Hastalikli sevgi ile büyütülmüs çocuklar da böyledir. Biz bunlara “gölge tipler” diyoruz. Annelerinin gölgesinde yasarlar. Simariklari da içe kapanik olanlari da aynidir; kendi ayaklari üzerinde durmayi ögrenememislerdir. Özgüvenleri yoktur, kendi baslarina bir is beceremez, karsilastiklari problemleri anne babanin yardimi olmadan çözemezler. Yanlis yapmaktan korktuklari için sorumluluk almak istemezler.
Baba ile bebek arasinda annedeki gibi fiziksel bir bagimlilik olmadigi için, babalar sevgi konusunda daha ölçülüdür. Yukarida birinci vakada anne ile üç yasindaki oglu görüsme odasina girerken yanlarinda baba da vardi. Çocuk içeri girmek istemiyor, elinden tutan annesine tekme atiyordu. Anne, “iste görüyorsunuz” dercesine bana çocugu isaret ediyordu. Daha gösterdigim koltuga oturmaya firsat kalmadan çocuk annesinin saçlarindan tuttugu gibi çekistirmeye basladi. Anneye dedim ki: “Birakin çocugu, gitsin.” Kadincagiz, “Nasil olur?” der gibi bana bakti. “Evet, dedim, birakin gitsin.” Sonra ilave ettim:”Merak etmeyin, bir yere gidemez, çünkü kendine güveni yok...” Anne, sözüme uyarak, çocugun elini birakti. Çocuk serbest kalinca sasirdi, nereye gidecegini bilemedi. Kendisini yere atti, debelenmeye basladi.
O zamana kadar suskun kalan ve olaya hiç karismayan baba gülerek dedi ki: “Doktor bey, çocugun hiç suçu yok. Onu bu hale getiren annesidir. Ben disiplin saglamaya çalistikça çocuga arka çikti.”
Suçlanan ve onuru kirilan anne kendini savunmaya basladi: “Doktor bey, ben baba dayagi ile büyüdüm. Evlenirken, kendi kendime, çocuguma bir tokat bile vurmayacagima söz verdim.” Annenin savunmasi bir baska egitim yanlisina isaret ediyordu. Disiplin deyince çogu anne babalar dayakli egitimi anliyorlar. Halbuki disiplin dayakli egitim demek degildir. Biz disiplin derken çocuga dogru davranislar kazandirmayi kastediyoruz. Bir taraftan dogru davranislarinda memnuniyetinizi belli edip onu cesaretlendirirken, diger taraftan yanlis davranislarini onaylamadiginizi bir sekilde belli etmeniz gerekir. Sevilen bir çocuk sevginizi kaybetmek istemez. Yerine göre üzüldügünüzü söylemek, küsmek, sert sözlerle uyarmak, sevdigi bir seyden bir müddet için mahrum birakmak etkili olabilir. Dayak en kötü disiplin aracidir ve en son basvurulacak çaredir. Bu da müsait yerlerine vuracaginiz sefkatli bir tokattan ileri gitmemelidir.
Asiri baski ne kadar zararli ise, asiri korumaci sevgi de o kadar zararlidir. En güzel yol orta yoldur ve bunun adi adalettir. Lütfen, çocuklariniza karsi adil olmaya çalisin