Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Nûr-u Muhammedî

makes

New member
Katılım
29 Ara 2009
Mesajlar
14
Tepkime puanı
11
Puanları
0
[FONT=Times New Roman, serif]


Bismillahirrahmanirrahim
[/FONT]

[FONT=Times New Roman, serif]Elhamdülillahillezi sallâ binefsihî alennebiyyi aleyhi ekmelüs salâti vetteslîmi. Ve ahbarenâ bi salâtil melâiketi aleyhi efdalüs salâti vetteslîmi ve emrel mü´minîne minel insi vel cinni bissalâte aleyhi vetteslîmi. Vesselâtü vesselâmü alâ seyyidinâ Muhammedillezî emrenâ bisselâti aleyhi vetteslîmi ve alâ âlihî ve eshâbihillezîne sallû aleyhi ve sellimû biesnâfis salâti vetteslîmi.[/FONT]


Hamd olsun O Allaha ki kendisi Peygamberine salavat ve selamın en güzelini göndermiştir. Ve bize de meleklerin O Peygambere en faziletli salavat ve selamlarını götürdüklerini bildirmiştir. İnsanlara ve cinlerden mü'min olanlara O Peygambere salavat ve selam getirmeleri emeredilmiştir. Peygamberimiz ve Efendimiz Muhammed (s.a.v)'e salavat ve selam olsunki bizi salavat ve selam getirmeye buyurmuştur. Ve Onun ev halkına (aline) ve ashabına salavatın ve selamın türlü ve çeşidi olsun, sizde onlara salavat ve selam getirin..




De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Al-i İmran, 3/31)


Muhakkak Allah, ve Melekleri Peygambere salat eder. Ey iman edenler siz de ona salât ve selamda bulunun ve ona tam bir teslimiyetle boyun eğin. (Ahzab56)

Allah teala bu âyet- i kerimede, Peygamberi Hz. Muhammedin kendi nezdinde ve yüce varlıklar olan Melekler katında üstün bir makamı olduğunu bildiriyor. Kendisinin Hz. Muhammed (s.a.v.) i övdüğünü, Meleklerin de onun için duada bulundurklannı bildiriyor ve yeryüzünde yaşayan biz insanların da onu övmemizi emrediyor.




“[FONT=Arial, sans-serif][FONT=Times New Roman, serif]Peygamber (SAV) şöyle buyurmaktadır: “Sizden biriniz beni annesinden-babasından, çoluk-çocuğunuzdan ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe iman etmiş olamaz.”[/FONT][FONT=Times New Roman, serif]([/FONT][FONT=Times New Roman, serif]Buhari, Sahih, İman, 2/8 [/FONT][FONT=Times New Roman, serif])[/FONT][/FONT]



Allah ve Peygamber sevgisi imandandır, belki imanın ta kendisidir.Nitekim Hz. Ömer:
-Ey Allah'ın Rasûlü! Ben sizi canımdan başka herşeyden daha çok severim" dedi. Peygamberimiz:
-Ey Ömer, canımı kudret elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, beni canından daha çok sevmedikçe olgun mü'min olamazsın, buyurdu.
Peygamberimizi dikkatle dinleyen Hz.Ömer:
-Ey Allah'ın Resûlü, vallahi ben şimdi sizi canımdan da daha çok seviyorum, deyince Peygamberimiz:
-İşte Ya Ömer, şimdi olgun mü'min oldun buyurdular.
(Aynî, Umdetü'l-Kârî,1/144.)

* * * * * * * * * * * * * * * * * * * *


Selamün aleyküm


Allah cc 'ın Rahmeti, Bereketi ve Selamı üzerinize olsun kardeşlerim.

Yukarıdaki ayeteki önemine binaen Peygamberimiz (s.a.v)'e salavat okumak için her hafta payartesi günleri akşam 20:00 (8) de salavat okumalarında aynı saatte buluşuyoruz.

Dünyanın neresinde olursanız olun sizde bizimle aynı gün ve aynı saatte salavat okumaya davet ediyoruz.

Saat 20:00 de başlıyor ve 15 dakika salavat okuyor ve sonunda duamızı yapıyoruz

evet önemle sizide bu okumalara davet ediyor ve bu davetimize icabet edeceğinizi ümit ediyoruz.



Biz daveti yaptık Sen Şahid Ol YaRab
 

makes

New member
Katılım
29 Ara 2009
Mesajlar
14
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Muhammedi muhabbete mübtela olan bir aşığın hayatından kesitler

O, lütfu ilahinin hayatına nasıl yön verdiğini gerçek hayatından kısa kesitlerle şöyle anlatacaktı...:

Orta öğrenimimi yaptığım yıllarda kitap okumaya olan ilgim ve sevgim atmıştı. Roman türü kitapların yanısıra en fazla ağır basan dini eserlere olan ilgim dini yönümün etkisinden olmalıydıki, yayın evlerinden ciddi eserler getirtiyordum. Bunlardan birisi de KaraDavut ismiyle meşhur olan Delâil-ül-Hayrât ve Meşârık-ul-Envâr idi. Aslında okulların açık olduğu bir sırada kitap okumaya çok zaman ayıramadığımdan, kitab içerik olarak salavatı şerifeler ve tercemesi içerikliydi. Nasıl olsa salavatı şerifeleri her fırsatta anlık olarak okuyorum diyerek bu kitabı tatillerde okurum düşüncesiyle kısa bir bakıp kitaplığıma koymuştum...
Taaki zaman olgunlaşıp ya da ham meyvenin olgunlaşması gibi, Yunus Emrenin: ''hamdım, piştim, yandım'' misali ham halimin pişmiş hale dönöşmesi anına kadar!

Zaman nelere gebe değilki, gün doğmadan neler doğmazdıki, ilahi kudret nelkere kadir değildiki!...


devam edecek...



 

makes

New member
Katılım
29 Ara 2009
Mesajlar
14
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Muhammedi muhabbete mübtela olan bir aşığın hayatından kesitler
-devamı-


Zamanın akışı içerisinde gerek öğrenimimi sürdürdüğüm yıllarda gerekse daha sonra islami camianın içerisinde, acizane hizmetlerim devam ediyordu inancımda/imanımda hiç bir sapma olmadan yaşamımı idame ettirmeye çalışırken, içimde yinede bir boşluğun olduğunu hissediyordum. Kaderin bir tecellisi, yaşamıma yurtdışında devam ettirmeye başlamıştım. Burada da hizmetlerim devam ediyordu. Öyle zaman olduki, çok acılar yaşadım. Fakat beni ayakta tutan, güçlü kılan sadece ve sadece inancım, imanımdı.
'' Her ne hayır gelirse Hakk'tan, her ne şer gelirse kendi nefsinden'' sırrını hakkıyle idrak edecek durumda değildim.
Acılar, hüzün, belalar sağnak sağnak yağıyordu sanki. Halbuki bütün bunlara maruz kalan ben, belanın/acıların özünde yatan gizli hayırı idrak edemiyordum, Ya da kabüllenemiyordum çünkü bu bana daha fazla acı veriyordu. Cephesini savunamayan bir asker gibi, yaşadığım ülkeyi yıllar sonra terketmem gerekiyordu. Bunun kararını çok zorda olsa aldım.
Evet bana hicret görünmüştü, öz yurda tekrar hicret edecektim. Fakat bunun hiçte kolay olmayacağını ve orada çok daha çetin bir mücadeleye maruz kalacağımı biliyordum. Biliyordum ama bu hicret kendi nefsim için olmadığı için katlanmaya değerdi. Kendi nefsimden gelen belalar olmasaydı tüm bu belalara maruz kalırmıydım hiç!
Bu hicret, bu kaçış aslında kendimden kendimeymiş/zahirden batınaymış! O an bunu bilebilirmiydim hiç...


devam edecek...

 

makes

New member
Katılım
29 Ara 2009
Mesajlar
14
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Muhammedi muhabbete mübtela olan bir aşığın hayatından kesitler
-devamı-


Tüm hazırlıklarımı yapmıştım, artık öz vatana dönebilirdim. Geçen onca yıllarımı, acısıyla tatlısıyla her şeye ve verdiğim onca emeğe sırtımı dönüp gidiyordum, ne acıydı bu!..
Öyleya, yaşanması gereken yaşanacaktı, ilahi tecelli ne ise o gerçekleşecekti, bundan kaçış yoktu.
Cereyan eden olaylara karşı bütün gücümle, yılmadan mücadele ettim ama insanın kadere karşı koymaya gücü yetebilirmiydi, bazı şeyleri değiştirebilirmiydim? Elbette hayır. Bir çok şey benim iradem dışında cereyan ediyordu. Gardım düşmüş, teslim olmuştum...
Halbuki ''Bu gün Allah için ne yaptın'' ikazının gereği, azami gayret göstererek müslümanların sorunlarıyle hemdert olup islama ve müslümanlara sırf Allah rızası için adeta gecemi gündüzüme katarak hizmete devam ediyordum. Ama yinede bir boşluk vardı tarif edemediğim!..


Nihayet vatana dönmüştüm, dönmüştüm ama bu dönüş o kadar buruk o kadar emri vaki idiki, sevincini dahi yaşayamıyor, nereden başlayacağımı, nasıl hareket edeceğimi dahi bilemiyordum.
Burada yeni bir hayata başlayabilecekmiydim, her şey normale dönecekmiydi, bunun gibi onlarca yüzlerce sorular sorular, kendi kendime sorduğum yığınlarca cevabını alamadığım sorular...
Aman Allahım bu nasıl bir imtihan, bu nasıl bir süreç...
Babamlara geldikten bir müddet sonra oradan ayrılmak zorundaydım, hayat insana bazen ne kadar acı da gelse, o acıları istenmeden de olsa yudumlamak gerekiyordu,
o acılar boğazımda düğümlense, yüreğime çakılsa bile...


devam edecek....



 

makes

New member
Katılım
29 Ara 2009
Mesajlar
14
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Muhammedi muhabbete mübtela olan bir aşığın hayatından kesitler
-devamı-


Ben ülkeme döndükten bir müddet sonra, problemlerin mislince artacağını biliyordum. Zaman fazla geçmediki, her yerde aranıyordum. Artık ne babamlarda nede başka akrabalarımda kalamazdım. Oradan hemen ayrıldım, artık kaçak hayat başlamıştı benim için. O şehirden o şehire gidiyor, izimi kaybettirmeye çalışıyordum. Her seferinde yakalanmaktan kıl payı kurtuluyordum. Zaman akıp gidiyordu. Bazen babamlar ziyaretime geliyorlar, çok nadir de olsa ben de onları geceleri ziyaretlerine gidiyordum. Benim için böyle bir yaşam, piskolojik olarak dayanılmaz hal alıyordu. Gıyabımda yurt dışında ve yurt içinde iki ayrı dava açılmış ve baskılar artmıştı. Benim maruz kaldığım durumlar kadar, yakınlarımda maruz kalmışlar, onlarında huzurları kaçmıştı. Yurtdışındaki mahkeme aleyhime sonuçlandığını öğrendim. Bütün sınırlara hakkımda yazı gönderilmiş ve artık yutdışınada çıkmam imkansızlaşmıştı. Hiç olmazsa türkiyedeki mahkemede suçsuzluğumu kanıtlamam gerekiyordu. Bunun için bir avukat tutmuştum. Kendisi türkiye çapında tanınmış birisi olmasına karşın benim davamda ihmalkar davranıyordu. Çaresiz değiştirmek zorunda kaldım. O kadar tedbirli davranıyordumki, adresimi avukatıma dahi söylemiyor, annem ve babamın dışında kimse bilmiyordu. Ne acıdırki, artık insanlara güvenim kalmamıştı. Tek sığındığım sığınak, tek güvendiğim varlık Allah cc idi. Ben hep dua dua dua ediyordum. Öyle bir süreç başlamıştıki, sanki hiç bir şeyden fayda olmuyordu. Allah'ın yardımı gelmeden, ben içinde bulunduğum bu durumdan kurtulamıyacaktım. Aslında Allah'ın yardımı olmadan hangi başarı elde edilebilirdiki!?
Bir yandan vesileler arıyor, her an da dualarımda Rabbimden yardım diliyordum. Büyük bir çabayla, var gücümle mücadele edip insanlardan da yardım talep etmeme karşın, onların hiç bir faydası dokunamıyordu. Sanki Rabbim kaza ve kaderin ne olduğunu benim idrakimi açarak bana göteriyordu. Evet şu kesinki, Rabbimin yardımıyle benim idrakim açılmaya başlamıştı.


Hayat bana o kadar anlamsız gelirdiki, sağlam bir inanç ve imanım olmasaydı. Bütün bunlar bir bakıma bu inancım gereği olmasaydı!..


devam edecek...
 

makes

New member
Katılım
29 Ara 2009
Mesajlar
14
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Muhammedi muhabbete mübtela olan bir aşığın hayatından kesitler
-devamı-


Anavatana geldiğim ilk günün sabahına ezanlarla uyanmıştım. O an ezanların hiç bitmemesini istedim. Ruhuma öyle nüfuz ediyorduki, yıllardır minarelerden okunan ezan sesine hasrettim, bu duyduğum sabah ezanı yüreğime öyle dokunuyorduki, gözlerim doldu. Yarabbi bu ne büyük nimett


''Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli''...


Demirci ateşten çıkardığı demire şekil vermek için nasıl dövüyorsa, belalar da üstüme üstüme öyle geliyordu. Demirci dövdükçe nasıl demir şekilleniyorsa, belalar geldikçe ben Rabbime daha da yakınlaşıyordum sanki!..


Bu dünyada müslümanca yaşamak yasakmıydı, bu dünyada müslümanın hakkını teslim edecek bir kanun ya da bir merci bulunmayacakmıydı. Heyhât


Öz yurdunda garip, öz vatanında parya...



Ben zaten uzun boylu düşünmekten uzaktım!
Haykır! Kime lakin?...



İçim kan ağlıyordu, hangi kanun benim hakkımı teslim eder, hangi merci beni haklı bulurduki.
Şükür rahmet ayı ramazan geldi. Şükürki, bu defa ramazanı ülkemde ifa edecektim...
Ve yine babamlarla beraberdik, oruç bana daha bir başka haz verecekti. Ramazan günlerinden bir günde, babamın tanıdığı emekli bir imam ziyaretine gelmişti. İslami konularda sohbet ediliyordu, ben onları büyük bir nezaketle dinliyordum. Bir ara hoca efendi bana yönelerek:
-''Bak delikanlı sana Karadavut ismiyle meşhur [FONT=Tahoma, sans-serif]Delâil-ül-Hayrât ve Meşârık-ul-Envâr [/FONT][FONT=Times New Roman, serif]kitabının müellifinin neden o kitabı yazdığı hakkındaki hayat hikayesini nalatacağım, iyi dinle'' dedi.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Ben de buyurun hocam anlatın dedim. Bu kitabı ismen hatırlamıştım, çünkü ben bu kitabı almıştım ama okuma fırsatı bulamamıştım. Hoca efendi anlatmaya başladı:[/FONT]


[FONT=Tahoma, sans-serif]Talebelerinin sayısının on binleri bulduğu rivâyet edilen Muhammed Cezûlî, bir gün yolculuk esnasında vakit namazını kılmak için abdest alması gerekiyordu, etrafta su aramaya başladı. Nihayet bir kuyu gördü, kuyunun yanına vardığında kuyunun yanında su çekmek için kova ve ip yoktu. Ne yapacağını şaşırmıştı. Ne yapacağını şaşırmış bir şekilde etrafına bakınırken elinde bir su testisi bir kız geldi. İmam Cezulinin kuyuya şaşkın ve çaresiz bakışlarını farkedip ona şöyle dedi: [/FONT]
[FONT=Tahoma, sans-serif]-"Sen kimsin ve niye şaşırdın?" [/FONT]
[FONT=Tahoma, sans-serif]Muhammed Cezûlî, onun kova getireceği ümîdi ile kendisini tanıttı ve hâlini bildirdi. [/FONT]
[FONT=Tahoma, sans-serif]Kız bunun üzerine ona; [/FONT]
[FONT=Tahoma, sans-serif]-"İnsanlar sizi hayır ve kerâmetle överler. Siz ise kuyudan su çıkarmaktan âcizsiniz." dedi ve gelip kuyunun içine doğru bir şeyler okudu. [/FONT]
[FONT=Tahoma, sans-serif]Allahü teâlânın izni ile su, kuyudan taşıp dışarıya akmaya başladı. Muhammed Cezûlî abdest aldıktan sonra kıza: [/FONT]
[FONT=Tahoma, sans-serif]-"Sen bu kerâmete hangi amelin sebebi ile nâil oldun?" dedi. Kız da: [/FONT]
[FONT=Tahoma, sans-serif]-"Resûl-i ekreme salevât-ı şerîfeyi çok getirmekle ve salevât okumaya devâm ederek kavuştum." diye cevap verdi. [/FONT]
[FONT=Tahoma, sans-serif]Muhammed Cezûlî, bu duruma hayret ederek: [/FONT]
[FONT=Tahoma, sans-serif]-"Acabâ hangi salevât-ı şerîfeyi okumaya devâm etsem?" diye düşünmeye başladı. [/FONT]
[FONT=Tahoma, sans-serif]O gece, bu düşünceden dolayı uyuyamadı. Bu düşünce içerisinde yatakta yatarken, hanımı yatağından kalktı. En güzel elbisesini giyip, örtüsünü örtüp evden dışarı çıktı. Bunu görünce, hanımının bu saatte nereye gittiğini merak ederek arkasından dışarı çıktı ve onun deniz kıyısına doğru gittiğini gördü. Önünde ve ardında bir arslan ona bekçilik ediyordu. Merakı daha fazla arttı. Hanımı kıyıya varınca denize girdi ve yürümeye devâm etti, sonunda küçük bir adaya ulaştı. Arslanlar denizin kıyısında yattılar. Orada abdest alıp, namaz kılmaya başladı. İbâdetten sonra, yine su üzerinde yürüyerek kıyıya geldi. Arslanlar da kalkarak, biri önde, diğeri arkada yürümeye başladılar. Muhammed Cezûlî daha önce eve gelip, uyuyor göründü. Hanımı, eve gelip elbiselerini değiştirip, yattı. "Hanım bunu her gece mi yapıyor?" diye düşünerek, üç gece onu gözetledi. Hanımının her gece böyle yaptığını gördü.Üçüncü gecenin sabahında, bu durumu hanımına sordu. Hanımı ona: [/FONT]
[FONT=Tahoma, sans-serif]-"Siz, bu işe şimdi mi vâkıf oldunuz? Uzun senelerdir ben böyle yapıyorum." dedi. [/FONT]
[FONT=Tahoma, sans-serif]Bunun üzerine Muhammed Cezûlî:[/FONT]
[FONT=Tahoma, sans-serif]-"Acabâ, bu kerâmete ne sebeple kavuştunuz?" diye sorunca, hanımı:[/FONT]
[FONT=Tahoma, sans-serif]-"Resûl-i ekreme salevât-ı şerîfe okumayı hiç bırakmadım. Nîmete bu yüzden kavuştum." dedi. [/FONT]
[FONT=Tahoma, sans-serif]Muhammed Cezûlî: [/FONT]
[FONT=Tahoma, sans-serif]-"Devâm ettiğiniz bu salevât-ı şerîfe hangisidir?" diye suâl etti. [/FONT]
[FONT=Tahoma, sans-serif]Hanımı cevap vermedi. Isrâr edince: [/FONT]
[FONT=Tahoma, sans-serif]-"Bu gece istihâre edeyim, izin olursa, cevap veririm." dedi. [/FONT]
[FONT=Tahoma, sans-serif]Sabahleyin hanımı: [/FONT]
[FONT=Tahoma, sans-serif]-"Açıkça söyleyeyim, haber vermeye izin yoktur. Ancak salevât-ı şerîfeleri topla, onların içinde varsa, "Vardır" diye haber veririm." dedi. [/FONT]
[FONT=Tahoma, sans-serif]Bunun üzerine Muhammed Cezûlî, birçok kitaplarda bulunan salevât-ı şerîfeleri topladı ve bir kitap yazdı. Hanımına, yazdığı bu kitabı okuduğu zaman, hanımı: [/FONT]
[FONT=Tahoma, sans-serif]-"İçinde birkaç yerde vardır." dedikten sonra: [/FONT]
[FONT=Tahoma, sans-serif]-[/FONT][FONT=Tahoma, sans-serif]"Bu kitabı okumaya devâm edenin, Allahü teâlânın rahmetine kavuşacağında şüphe yoktur." dedi. Muhammed Cezûlî bu eserine; Hayırlara deliller ve nûrların doğuşu mânâsına gelen Delâil-ül-Hayrât ve Meşârık-ul-Envâr ismini verdi.[/FONT]


[FONT=Tahoma, sans-serif]devam edecek...[/FONT]
 

makes

New member
Katılım
29 Ara 2009
Mesajlar
14
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Muhammedi muhabbete mübtela olan bir aşığın hayatından kesitler
-devamı-


[FONT=Times New Roman, serif]Karadavut ismiyle meşhur Delâil-ül-Hayrât ve Meşârık-ul-Envâr kitabının müellifi Muhammed Cezûlînin bu kitabı yazmaya karar vermesine neden olan yaşanmış hayat hikayesini dinledikten sonra, sanki içime bir ateş düşmüştü, yüreğimde bir sızı başladı. Hoca efendiyi duymuyordum artık. Kendi kendime hayıflanıyordum. Yıllar önce almış olduğum o kitabı neden okumadım diye söylenip durdum. Misafir hoca efendiyi uğurladık. Ben hemen o kitabı buldum ve incelemeye başladım. Bu gerçekten de o kitaptı. Aslında önemli olan, kalın tek cilt halinde, birkaç yüz sayfadan ibaret olan kağıt yığını değildi. Asıl önemli olan, içerisindeki kıymetli salavat-ı şerifelerdi.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Ramazan ayı olması hasebiyle teravih namazını kıldıktan sonra salavat-ı şerifeleri okumaya başladım. Sahur vakti geldi, sahuru yaptıktan sonra da devam ettim, tâki sabah namazına kadar. Sabah namazını eda ettikten sonra, okumaya başlarken niyet duasında olduğu gibi Efendimizi görme niyetini tekrarladım ve yatağa yattım. Gözlerimi kapattıktan bir müddet sonra hayatımda hiç görmediğim bir şekilde gözlerime küçük bir nokta halinde bir ışık belirdi. Bu ışık büyümeye başladı. Öyle büyüdüki, bu ışık tamamen gözlerimin içini doldurdu. Ben b u durumu hayretle izliyordum. Daha sonra öyle bir nûr yansıdıki, ömrümde öyle canlı renkleri görmemiştim. Bu Efendimizin nûruydu. Bu nûrun yansımasıyla Efendimiz karşımdaydı. Ben o an hem şok olmuştum ve hemde Onun güzelliğine ve nûruna hayranlıkla bakıyordum. Bu hayranlıktan olsa gerekki ben ne yapacağımı şaşırmış bir vaziyetteydim. Efendimiz ise bana gülümsüyordu. Ben artık kendimi tutamadım birden ağlamaya başladım. Bu lütuf, bu ihsan, bu sa'âdet karşısında ağladım ağladım. Aynı zamanda şok içerisindeydim, çünkü böyle bir ânı hiç hesap etmemiştim. Benim o anki halimden olsa gerekki, gülümseyerek birden kayboldu. Ben kendimi firenleyemiyordum, gözlerimdeki yaşlar dinmiyordu. Kendimi sokağa attım, hem yürüyor hem ağlıyordum. Saatlarca bir mecnun gibi yürüdüm, nereye gittiğimi bilmeden...[/FONT]


[FONT=Times New Roman, serif]Bir geceyi sabahlarken

Hem salât hem selâm okurken

Sabah oldu kıldım namaz

Yatarken Rabbime etmiştim niyaz

Arzularım o sevdaya

Kavuşmaktı Rasulullaha

Bağrım uykuya dalıyorduki

Birden bir nûr aksetti gözlerime

Hem Rasulullah geldi tebessümle

Ömrümde görmedim öyle nûr

Hem i[FONT=Times-Roman, Times New Roman, serif]ç[/FONT]im oldu pürnur

Ben şaşkına döndüm bir an

Hem aşkınla sarhoş oldum o an

Saygımdan dilim tutulmuştu

Edemedim bir ka[FONT=Times-Roman, Times New Roman, serif]ç[/FONT]kelam

Güzelliğine hayranlığımdan

Olmuştum Ona ram

Ben seyrine dalmıştımki

Bilmiyorum ne kadar ge[FONT=Times-Roman, Times New Roman, serif]ç[/FONT]ti zaman

Hayret hayran bakarken ben

Gitti tebessümle yeniden

Beni birden hüzün bastı

Aktı yaşlar gözlerimden

Ey Nebi ararım seni

Bitab düştüm özleminden

[/FONT]



[FONT=Times New Roman, serif]devam edecek...[/FONT]
 
Son düzenleme:

makes

New member
Katılım
29 Ara 2009
Mesajlar
14
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Muhammedi muhabbete mübtela olan bir aşığın hayatından kesitler
[FONT=Times New Roman, serif]-devamı-[/FONT]




[FONT=Times New Roman, serif]Ey Sevgili, En Sevgili[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Şems-i cinânsın Efendim. [/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Nûrun alâ nûrsun Efendim. [/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Ey ay yüzlü güzel[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Şifasın gönüllere Efendim[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Nûrun alâ nûrsun Efendim.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Sultanların sultanı sensin efendim, [/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Nûrun alâ nûrsun Efendim. [/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Nûr-u Sübhânsin Efendim, [/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Nûrun alâ nûrsun Efendim. [/FONT]


[FONT=Times New Roman, serif]Hoş geldin Ya Rasulallah [/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Yaralı yüreğime nurun şifa oldu efendim[/FONT]


[FONT=Times New Roman, serif]YaRabbi benim gibi aciz, günahkar kulunu böyle bir şerefle şereflendirdiğin için Sana ne kadar hamd etsem azdır diyor hamdimi dilimden düşürmüyordum. Sanki yeniden doğmuş gibiydim. O kadar mutluydumki, içim içime sığmıyordu. İdrakim açıldı birden. Artık hayata çok farklı bakıyor, beni alakadar eden olayların nedenini/niçinini farklı yorumluyordum. Bende öyle şeyler değiştiki, musibet, bela, hüzün bana acı veremiyoru artık. Manevi yaralarım sarılmıştı, tüm yakarışlarım lahuti aleme ulaşmıştı, ''mazlumun duası süratle kabül olur'' tahakkuk etmişti. [/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Demekki sevgi dilden kalbe indirilirse vuslat gerçekleşiyormuş...[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Ogünden sonra zaman zaman ilk defa gördüğüm nokta halindeki nur, genişleyerek büyüyor birden gizli alem açılıyor, arapça harflerle çeşitli şekiller/işaretler gösteriliyordu...[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Daha sonra sevindirici haberler peş peşe gelmeye başlamıştı. Benim mahkemdeki kazanacağıma ümidimi kestiğim davanın seyrinde ani bir gelişme yaşandı lehime seyri başladı... [/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Allah'ü Zülcelal Hazretlerinin lütfu/yardımıyle, Rasulallah sallallahü aleyhi ve sellem Efendimizin teveccühüyle yaralarım sarılıyor, kaybettiğim tüm cepheleri tekrar kazanmaya başlıyordum. Şerlerden de şerlerin içine düştüğümü zannederken, o çetin şerlerin içinde ne müthiş hayırlar gizliymiş! Bunu görüyor, yaşıyor ve idrak ediyordum...[/FONT]


[FONT=Times New Roman, serif]devam edecek... [/FONT]

 

makes

New member
Katılım
29 Ara 2009
Mesajlar
14
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Muhammedi muhabbete mübtela olan bir aşığın hayatından kesitler
[FONT=Times New Roman, serif]-devamı-[/FONT]


[FONT=Times New Roman, serif]Benim bu hicretim zahiri boyutundaki anlamlarından ziyade, kendi ruh alemime olan batıni boyutundaki yolculuğummuş. Bu seyir için günah gömleklerimi çıkartıp, dünya süslerine yüz çevirip, benlik libasından sıyrılmam gerekiyormuş ki, benim iradem dışında bunlar gerçekleşmişti. [/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]O Yüce Rabb'ül Alemin nelere kadir değilki. Her şeyimi kaybettim derken, kendimi bulmuştum.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Anlıyordum artık bendeki eksik olanı, takva yönünden o kadar eksiklerim varmışki, bunun idrakine varmıştım... [/FONT]

[FONT=Times New Roman, serif]Babamı gecenin hangi saatinde görsem o hep namaz kılıyor olurdu. Ben ise onu kendimce eleştirirdim, sabahlara kadar namaz kılmak yerine, aktif bir şekilde islama hizmet etmek gerekir derdim. Zaman içerisinde anladımki, onun sabahlara kadar Rabbine nafile ibadet etmesini gördükçe benim yaptığım hizmetleri küçümsemesemde yine de eksikmiş. Bu eksikliğimin idrakine vardıran Rabbime hamd olsun...[/FONT]

[FONT=Times New Roman, serif]Zaman akıp gidiyordu, benim davam hakkında duruşma üzerine duruşma yapılıyor artık bu davanın lehime sonuçlanacağı ihtimalı artıyordu. Ben ise o şehirden o şehire sürekli yer değiştiriyordum... [/FONT]

[FONT=Times New Roman, serif]Maddi ve manevi o kadar kayba uğramıştımki, deli olmam içten bile değildi, hatta bir keresinde babamın anneme bu gidişle kafayı bozacak dediğini duymuştum.[/FONT]

[FONT=Times New Roman, serif]Efendimizin gelişiyle her şey o kadar değişti ki, ben hayata yeniden dönmüştüm. Hayata direncim artmış ve yeniden güçlenmiştim. Artık hiçbir şey bana acı veremez, hiçbir çile beni yıkamazdı. [/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Mahkemede hakkımdaki dava hakkında bir duruşma daha oldu. Evet nihayet dava lehime sonuçlanmıştı. Artık kaçak hayat benim için bitmiş ve normal hayata dönmüştüm...[/FONT]

[FONT=Times New Roman, serif]Bir mümin olarak ibadetlerimi yaparken nafilelere önem vermeye başladım. Bununla birlikte Efendimize salavat-ı şerifeleri kendime vir edinmiştim. [/FONT]

[FONT=Times New Roman, serif]Daha sonra İslamın ilk şartı ve Rasulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem Efendimizin zikirlerin en üstünü diye belittiği iki özelliği bulunan birincisi: bütün harfleri ecvef olan. İkincisi: Bütün harfleri noktasız olan. Allah Teala’dan başka bütün mabudlardan tecerrüde işaret eden. Nefiy ve ispattan ibaret olan. “La ilahe” derken Allah Teala’dan başkasından ulûhiyeti nefyetme, “İllallah” derken de Allah Azze ve Celle’nin ulûhiyetini ispat etmek olan. Allah Subhanehu dışında ibadet edilen her şeyi reddetmeyi ve zatıyla ibadete layık olanın sadece Allah olduğunu ispat etmeyi ifade eden, ''hakkıyla mabud olan yalnız Allah’tır La ilahe illallah'' zikrini vird edindim. [/FONT]

[FONT=Times New Roman, serif]'' Bir ikaz: bunu söyleyen kimsenin, söylediğinin gereği olarak fiilen reddetmesi ve Allah Azze ve Celle’nin hakkını söz ile ispat ettiği gibi fiili ile de ispat etmesi gerekir. Zira amaç dil ile söylemek değil, bilakis bu mübarek kelimenin kapsadığı manayı gerçekleştirmektir. Bu kelimenin Müslümanların şuurunda bariz bir yeri vardır. Kul, bununla yaratıcısı Tebarek ve Teala’ya kulluğa layık hale gelir. Boyun eğiş ve Allah Azze ve Celle’yi yücelterek ikrar eder, nefsi bu kelime ile parlaklaşır, yaratıcısı Subhanehu ve Teala’ya bu kelimeyle bağlanır, kişi İslam’ını bununla ilan eder, âlemlerin rabbi olan Allah’a inanmaları bununla belirtilir, emrine itaat edenler, Allah’ın sağlam ipine sarılanlar, Allah’a itimad edenler ve işlerini Allah’a havale edenler bu kelimeyle ayrılır.''[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]
[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Bu zikre devam ediyordum. Bir gün birden semada bir göz belirdi bana bakıyordu, o an kalbime bir ilham doğdu ''Bu alemde her şeyin kayıt altında olduğu'' idi. Daha sonra semada arapça olarak La ilahe illallah yazıldı. O an ben tüm zerrelerimde O azameti hissettim. Sübhanallah, sübhanallah, AllahuEkber diye haykırdım...[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]
devam edecek..
[/FONT]
 

makes

New member
Katılım
29 Ara 2009
Mesajlar
14
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Muhammedi muhabbete mübtela olan bir aşığın hayatından kesitler
[FONT=Times New Roman, serif]-devamı-[/FONT]




[FONT=Times New Roman, serif]Hayatım adeta bir zındana dönmüşken, Efendimiz salallahü aleyhi ve sellem'in gelişiyle tüm ızdıraplarım dinmiş, adeta yeniden doğmuş gibiydim...Zaman zaman benim iradem dışında çeşitli ilhamlar geliyor, bazen bu kalbime doğarken, bazen de kendi iradem dışında dilimle söyletiliyordu. [/FONT]

[FONT=Times New Roman, serif]Ehlullah derki: ''İlahi ilhamlar; istemekle gelmez, bir sebepten dolayı da gitmezler, belirli bir zamanda ve belirli bir şekilde de gelmez...'' bende de böyle oluyordu.[/FONT]

[FONT=Times New Roman, serif][FONT=Times New Roman, serif]Günlük zikirlerime Lafza-i Celal'i, Efendimize salavat-ı şerifeleri ve [/FONT][FONT=Times New Roman, serif]La ilahe illallah'' [/FONT][FONT=Times New Roman, serif]zikrini[/FONT][FONT=Times New Roman, serif] [/FONT][FONT=Times New Roman, serif]kendime vird edinmiştim. Bir gece , katından ilim öğretmesi için Rabbime yalvardım. Sabah namazından sonra, yakaza halindeyken bana ''[/FONT][FONT=Times New Roman, serif]Alîm[/FONT][FONT=Times New Roman, serif]'' esmasının arapça ve latince rakamlarla 160 defa ve on artırarak zikretmem gösterildi. Bundan böyle günlük zikirlrrime ''Al[/FONT][FONT=Times New Roman, serif]îm[/FONT][FONT=Times New Roman, serif]'' esmasını da eklemiş oldum.[/FONT][/FONT]

[FONT=Times New Roman, serif][FONT=Times New Roman, serif]''İhlasla "[/FONT][FONT=Times New Roman, serif]Yâ Alim"[/FONT][FONT=Times New Roman, serif] diyen bir müslüman bu isme devam etse, maddi ve manevi ilim kapıları kendisi için açılır.''[/FONT][/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]
Ya Alim
[/FONT]

[FONT=Times New Roman, serif]Her şeyi ilminle en iyi bilen sensin[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Biz aciz kullarız, her şeyi bildiren de sensin[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Ezelden de ebede kadar da bilen sensin[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]İlimler senden akar gelir bizlere[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Çünkü ilmin kaynağı sensin[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Bildiren de, gördüren de, işittiren de sensin[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]
Lafza-i Celal'e dilimi öyle alıştırmıştımki, ''Halk arasında dahi Hakk ile olmak'' sırrı gereği sokakta, çarşıda, pazarda hiç dilimden düşürmüyor, hep zikrediyordum. Birgün yine çarşıya çıkmıştım ve her zaman olduğu gibi sessizce zikrediyordum. Bir müddet sonra birden irkildim. Allah Allah sesini duyuyordum ama bu çok farklıydı. Biraz durdum ve dinledimki, kalbim aynı ritimde Allah Allah diye zikrediyordu. Hani derlerya tüylerim diken diken oldu diye, aynen öyle oldu.
[/FONT]

[FONT=Times New Roman, serif]
Ehil kimseler:
''Lâfza-i Celâl zikri, kalbde bir harâretin doğmasına sebep olur. Bu harâret, kalbi tasfiye eder ve orada zikrin nûrunun zuhûrunu sağlar.'' demişlerdir.
[/FONT]


“[FONT=Times New Roman, serif]Dünyâya geliş ve gidiş” gibi iki muazzam ve dehşet verici gerçek arasında sıkışan beşerî idrâk, dünyâ ve ukbâya âid kâmil bir değer hükmüne ulaşıp hâl ve hareketler buna göre tanzîm edilmedikçe, çocukların oyuncakları gibi izâfî gölgeler âleminden kurtulup hakîkat yurduna doğru mânevî bir yolculuğa çıkamaz. [/FONT]

[FONT=Times New Roman, serif]
''Her neye noksan bakarsan ol sana noksan olur
[/FONT]

[FONT=Times New Roman, serif]Eğer kemaliyle bakarsan ol kemalindir senin''.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]
devam edecek
[/FONT]
 

makes

New member
Katılım
29 Ara 2009
Mesajlar
14
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Muhammedi muhabbete mübtela olan bir aşığın hayatından kesitler
[FONT=Times New Roman, serif]-devamı-[/FONT]



[FONT=Times New Roman, serif]Türkiyedeki ve yurtdışındaki davalar düşmüş ve sınırlardaki hakkımdaki tutuklama kararı kalkmıştı.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Artık her şeyimi orada bırakıp terkettiğim ülkeye geri dönebilirdim. Orada yeniden işleri yoluna koymak pekte kolay olmayacaktı. Fakat ben her türlü zorluklara alışmıştım. Yaşamımda meşekkatin, sıkıntının, hüzünün olmadı ya da geciktiği zaman ben kendi kendime sorgular hale gelmiş, sıkıntısız bir anımı yadırgar olmuştum. Bütün bunlar benim yaşamımın bir parçası olmuştu...[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Yakınlarım ve samimi dostlarım geldiğim ülkeye bir daha dönmememi ısrarla telkin etmelerine rağmen ben dönmüş, birçok proplemleri aşarak oraya tekrar yerleştim. Yaşamıma burada devam ettiriyordum. Burada çok şey değişmişti, bu zaman zarfında insanımızın bu kadar değişmesi doğrusu beni çok şaşırtmıştı.Müslümanlardaki dine olan hizmet aşkının yerini dünyevi sevgiler almış olması beni gerçekten üzüyordu...[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Avrupada yaşayan insanımız kendi kabuğunu kırmayı başarmış kimisi işçi olmaktan kurtulup işveren olmuştu. Avrupalı her zamanki kurnazlığını göstererek birtakım teşfiklerle buralarda mülk edinmeye yönlendirmiş, sıcak paranın türkiyeye akmasını önlemekte başarılı olmuşlardı. Elbetteki bir bakıma insanımız kiracı olmaktan kurtulup ev sahibi olmuşlardı. Ben de bu kervana katılmıştım.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Kendi işimi kendim kurmuş ve birde ev alarak buradaki yaşamıma bu şekilde devam ediyordum. Benim feci bir kaza geçirmeme kadar her şey yolundaydı. Ben işlerle ilgilenemeyince çalıştırdığım işçilerde işi gerektiği şekilde yürütemeyince iş bağlantılarında problemler olmaya başladı. Ben sıhhate kavuşuncaya kadar artık çok geç olmuştu. Avrupanın genelinde kıriz zaten vardı, direnmek boşunaydı...[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]devam edecek...[/FONT]
............................................................................................................
[FONT=Times New Roman, serif]Selamün aleyküm
Allah cc 'ın Rahmeti, Bereketi ve Selamı üzerinize olsun kardeşlerim.
Peygamberimiz (s.a.v)'e salavat okumak için her hafta pazartesi günleri akşam 20:00 -8- de salavat okumalarında aynı saatte buluşuyoruz.
Dünyanın neresinde olursanız olun sizleri de bizlerle aynı gün ve aynı saatte salavat okumaya davet ediyoruz.
[/FONT]
 

makes

New member
Katılım
29 Ara 2009
Mesajlar
14
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Muhammedi muhabbete mübtela olan bir aşığın hayatından kesitler
[FONT=Times New Roman, serif]-devamı-[/FONT]



[FONT=Times New Roman, serif]Yine büyük bir imtihandan daha geçiyordum.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Firmayı tasfiye edip evi de acilen satmam gerekiyordu. Yine her şey üst üste gelmiş, çok bunalmıştım. Evin satışı için internette satış ilanı verdim. Acilen satmam gerekiyordu. İlan verdiğimin üçüncü günü ayrı ayrı iki alman evi görmek için telefon etmişlerdi. Aslında ikisinede aynı güne randevü vermemem gerekirdi fakat benim kafam o kadar karışıktıki, bunu düşünecek halde değildim. Bütün gün evde olacağımı, ne zaman gelmek isterlerse görmeye gelebileceklerini söyledim. Zaten evi beğenip beğenmeyecekleri ya da alıp almayacakları belli değildi.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]İlk bir bayan geldi, kendisinin ve eşinin öğretmen olduğunu, bu yüzden de eşinin okulda olmasından dolayı yalnız geldiğini, kendisi beğendiği taktirde daha sonra onunla birlikte gelmek istediğini söyledi. Eve bakması için içeri buyur ettim. Evi ve bahçeyi gezdikten sonra kendisinin çok beğendiğini ve eşiyle de yarın gelmek istediğini anlatırken diğer telefon eden alman kalabalık bir aile ile gelmişlerdi. Onların gelmesiyle kadın rahatsız oldu ve onların da eve bakmak için gelip gelmediklerini sordu. Ben de, onları tanımadığımı ve galiba eve bakmak için geldiklerini söyleyince, kadının morali bozuldu ve ne olur onlara bu evi vermeyin çünkü uzun süredir böyle bir ev arıyordum dedi. Halbuki ben bir an önce evi satmak istiyordum. Kim almak için benimle ciddi bir şekilde pazarlığa oturursa ona verecektim. Bayana, üzgün olduğumu ve kendi eşinin yarın bu evi beğenip beğenmeyeceğinin garantisinin olmadığını ve eğer bu yeni gelenler ciddi bir şekilde almak için anlaşma yapmak isterlerse onlara verebileceğimi söyledim. Kadın üzgün bir halde idi ve giderken, umarım onlar alamaz da bu ev bana kalır diyerek gitti. Diğer gelenler, alman karı koca birde anne babalarıydı. Kendilerini tanıttıktan sonra evi gezdiler ve çok beğendiklerini ve hemen pazarlığa oturmak istediklerini söylediler. Kendilerine birer kahve ikram ettikten sonra pazarlığa başlamıştıkki, daha önce gelen bayan telefon etti ve son durumun ne olduğunu, evi satıp satmadığımı sordu. Şu an pazarlıkta olduğumuzu büyük bir ölçüde anlaşmaya vardığımızı ve satış sözleşmesi hakkında konuşmak üzere olduğumuzu bildirdim kadın çok üzgündü. Biz pazarlığı bitirmiş ve noter işlemleri için randevüleştikten sonra onlar gittiler. Aslında bu ailenin yeterince paraları olmadığından geri kalan kısmını banka finanse etmesi için bankaya başvuracaklarını ve ayrıca anne babalarınında biraz yardım edeceklerini söylemişlerdi. Bu durum bana biraz karmaşık gelmişti ama kendi kendime, alabileceklerine kanaatleri olmasa böyle bir pazarlığa oturmazlardı herhalde diye düşünmüştüm.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Fakat her kul kendince bir hesap yapar ancak takdir ne olduğunu kim bilebilirki, bundan sonra da beni ne gibi zorlukların ve sıkıntıların beklediğinden habersiz ama istemeyerekte olsa bu evin satılmasıyla bir sıkıntıdan daha kurtulacağımı düşünüyordum. Bir gün sonra günlerden cuma idi, sabah vaktinde evi alacak olan alman telefonla beni aradı. Ben, notere gideceğimiz zamanı bildireceğini zannederken o ise bankada pürüz çıktığını ve evi alamayacaklarını söyledi. Ben o an neye uğradığımı şaşırmıştım. İçinde bulunduğum sıkıntılar içerisindeyken, ilk gelen alman bayanın daha önce telefon ettiğinde numarası kapalıydı ve daha sonra da bana telefon numarası bırakmamıştı ve de adresini dahi bilmiyordum. Şimdi ne yapacaktım, o ilk almak isteyipte alamayan kadına nasıl ulaşabilirdimki, diğerlerinin alamadığını, hala istiyorlarsa alabileceklerini nasıl söyleyebilecektimki! Bu kadar karmaşık bir duruma inanmak imkansızdı.
Acaba benim böyle karmaşık duruma düşmem nedendi! Elbetteki bu durumun da bir anlamı vardı, ben ise aciz bir kul olduğum için neye ve nasıl yormalıydım/yorumlamalıydım! O an bunu düşünecek durumda değildim...
[/FONT]

[FONT=Times New Roman, serif]Öyle bir girdaptaydımki, bunları detaylı anlatmak bile mümkün değil. Cuma namazı vakti yaklaşıyordu, üzgün ve bitkin bir halde cuma namazı için yaşadığım şehirde merkezdeki en büyük camiye gittim. Hoca kürsüde vaazdaydı, diğer cemaatların tutmuş oldukları saftan birinde boş olan bir yere oturdum. Vaazı dinleyecek durumda değildim. Halbuki, kaza ve kadere inanan ve teslim olmuş birisi olmama rağmen, içinde bulunduğum bu durum beni epey meşkül ediyordu.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Hoca efendi minbere çıkmış hutbe okuyordu fakat onun konuşmaları sadece kulaklarımda yankılanıyor ama aklım beynim bulunduğum durumla meşkül olduğu için böyle kıymetli bir mekanda, böyle kıymetli bir günde ve saatta içimden durumum hakkında dua ediyordum:[/FONT]
"Allâhım, kuvvetimin yetersiz kaldığını, çaresiz olduğumu görüyorsun. Ya erhamer rahimiyn, zayıf görülüp ezilenlerin Rabbi sensin. Kötü huylu ve kötü tavırlı düşmanın eline beni terketmiyecek kadar Rahimsin.
Allâh’ım, bana karşı gazablı değilsen; çektiğim eziyet ve belâlara hiç aldırış etmem. Ancak şu da var ki, koruma sahan bunları da çektirmeyecek kadar geniştir. Allâh’ım, gazabına maruz kalmaktan, yahud rızasızlığından, senin bütün zulmeti parıl parıl aydınlatan, dünya ve âhıret hallerinin yegâne selâmete çıkartıcısı olan NUR’u Vechine sığınırım. Allâh’ım rızan olasıya senden affını diliyorum. Havl ve kuvvet ancak seninledir.
MUHAMMED salalahü aleyhi vesellem efendimizi bu duama vesile kılıyor ve ancak senden yardım diliyorum.
Ya Rabbi, MUHAMMED salalahü aleyhi vesellem efendimiz hürmetine bana yardım et"
[FONT=Times New Roman, serif]diye dua ederken ve henüz hoca efendi de minberden inmemişken birden önümdeki saflardan birisinin arasında bir adam belirdi. Elbetteki, bu adam dünyamızdan bir insan değildi. O adam ayakta durur vaziyetteydi, bu gibi durumlara alışık olmama rağmen o an az da olsa irkildim. Adamın yüz siması öyle süratli değişiyorduki, kaç sima değiştiğini saymak bile mümkün değildi. Kısa bir süre sonra bir simada durdu. Bana bakıp gülümsemeye başladı. O an bana, benim evi alacak adamın simasının bu simada birisi olduğunun ilhamı geldi ve adam birden kayboldu. Hoca efendi de hutbesini bitirmiş minberden iniyordu. Artık içime bir ferahlık geldi ve rahatladım. Bendeki üzüntü bitmiş ve ferhlık içerisinde cuma namazını kıldıktan sonra eve döndüm. Artık gördüğüm o simadaki gelecek adamı merakla bekliyordum...[/FONT]



[FONT=Times New Roman, serif]devam edecek...[/FONT]
...........................................................................................................
[FONT=Times New Roman, serif]Selamün aleyküm
Allah cc 'ın Rahmeti, Bereketi ve Selamı üzerinize olsun kardeşlerim.
Peygamberimiz (s.a.v)'e salavat okumak için her hafta pazartesi günleri akşam 20:00 -8- de salavat okumalarında aynı saatte buluşuyoruz.
Dünyanın neresinde olursanız olun sizleri de bizlerle aynı gün ve aynı saatte salavat okumaya davet ediyoruz.
[/FONT]
 

makes

New member
Katılım
29 Ara 2009
Mesajlar
14
Tepkime puanı
11
Puanları
0
[FONT=Times New Roman, serif]Filistinli Kardeşlerimize duaya davet!!![/FONT]


[FONT=Times New Roman, serif]Alemlerin Rabbi’ne kul olma şuuruna sahip insanın gönlündeki[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Ulvi duygular,O’na dua ile ulaştırılır..[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Alemlerin Rabbi ile kurulan bu irtibat da ulvi duyguları yoğunlaştırır..[/FONT]


[FONT=Times New Roman, serif]Kardeşlerim Filistindeki kardeşlerimize fiilen yardım edemiyorsakta hiç olmazsa dualarımızı esirgemeyelim. Bir ümmet bilinci ve şuuru ile kalpten Rabbimize dua ederek bu zülme seyirci kalmamak adına dünyanın neresinde müslümanlar zülüm görüyorlarsa zülmünden dolayı zalimlerin kahrı için bilhassa Gazze halkı için [/FONT][FONT=Times New Roman, serif]Filistin'deki katliama seyirci kalmamak adına, [/FONT][FONT=Times New Roman, serif]Zalimlerin hezimeti ve mazlum müslüman din kardeşlerimizin selameti ve zaferi için Rabbimize [/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]bu gece yatmadan ve teheccüde kalkan kardeşlerimizle de teheccüdde gönül birliği ve dua birliği ederek dua edelim inşallah...[/FONT]


[FONT=Times New Roman, serif]Bismillahirrahmanirrahim

Estağfirullah’ el-azîm’ ellezi lâ ilâhe illâ hüvel-Hayy’el kayyume ve etubü ileyhi ve nes’elühüt – tevbete vel-mağfirete vel-hidâyete lena innehu hüvet-tevvab’ür-Rahim.

Sübhanallahi velhamdü Lillahi ve lâ ilahe İllallahü Vellâhü Ekberü vela havle vela kuvvete illa Billah-il Aliyy’il- azim... (11)

Hasbünallahü ve ni’mel- vekil... (11)
Fatiha-i şerife bil-besmeleti... (1)
İhlâs-ı Şerif... (11)
Bieuzü vel besmeleti... (1)
Muavvezeteyni bil-besmeleti... (1)
[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]
[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]
Mağlup edilmesi imkansız mutlak galip olan, dilediğini zorla yapmaya muktedir olan, her istediğini yapacak surette hakim olan, kendisine inananlara izzet veren, yücelten, düşmanlarını zillete düşüren, hor ve hakir eden, suçlulara ve zalimlere hak ettikleri cezayı veren, verecek olan, her türlü tehlikeden kullarını selamete çıkaran Allah
[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]ım[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]MUHAMMED [/FONT][FONT=Times New Roman, serif]sallallahü aleyhi ve sellem [/FONT][FONT=Times New Roman, serif]ve aline salat eyle, [/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Allahım, [/FONT][FONT=Times New Roman, serif]Kur’an’ın yürüyeni, yaratılmışların en mümtazı, cihanın gözbebeği, alemin tek sevgilisi, Resulü[/FONT][FONT=Times New Roman, serif]n Resul-i Zişan hürmetine [/FONT][FONT=Times New Roman, serif]Müslüman din karde[/FONT][FONT=Times New Roman, serif]şlerimizin[/FONT][FONT=Times New Roman, serif] düşmanlarını hezimete uğrat, tırnaklarını bunlardan kes, silahlarıyla aralarına ayrılık sal, yüreklerinin ipini kopar, azıklarını onlardan uzaklaştır, yollarını şaşırt, yönlerini saptır, yardımını onlardan kes, sayılarını azalt, kalplerini korkuyla doldur, ellerini-kollarını bağla, dillerini konuşamaz kıl, onların hezimete uğramasıyla arkalarındakileri darmadağın et, onları arkalarındakilere ibret vesilesi kıl, onları rezil rüsvay ederek onlardan sonrakilerin arzulara kapılmalarına engel ol.[/FONT]


[FONT=Times New Roman, serif]Ya Cebbâr
Sana kimsenin cebri olamaz. Sana kimse itiraz edemez. Sana kimse karşı duramaz. Sana kimse engel olamaz. Âsileri cebrinle yola getirirsin. Zâlimleri zelil edensin. Mağrurları gururlarına esir eylersin. Kibirlenenlerin boynuna kibirlerini tasma eylersin. Zor kullanıp zulmedenleri vicdanlarının pençesine hapsedersin. Her daim emrin altında tutarsın âlemi. Tek bir zerre bile karşı çıkamaz kudretine. İstese de istemese de her şeyin her hâline, kudret ve azametinle hükmedersin.
[/FONT]

[FONT=Times New Roman, serif]M[/FONT][FONT=Times New Roman, serif]ahlukatın içinde hakkıyla övülen O zatı Muhammed sallallahu [/FONT][FONT=Times New Roman, serif]a[/FONT][FONT=Times New Roman, serif]leyhi ve sellem [/FONT][FONT=Times New Roman, serif]hürmetine[/FONT][FONT=Times New Roman, serif]G[/FONT][FONT=Times New Roman, serif]azze müslümanların ve yetimleri[/FONT][FONT=Times New Roman, serif]nin halini sana arz ediyoruz zalimlerin zulmünü, sana şikayet ediyoruz.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Ey, güzel olanı açığa çıkaran ve çirkin olanı gizleyen Rabbimiz![/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Yanılgılardan dolayı hesaba çekmeyen, en güzel muameleyle muamele eden, [/FONT] [FONT=Times New Roman, serif]Keremi bol, ihsanı ve [/FONT][FONT=Times New Roman, serif]l[/FONT][FONT=Times New Roman, serif]ütfu geniş olan, rahmetini [/FONT][FONT=Times New Roman, serif]inanan mümin kullarından esirgemeyen[/FONT][FONT=Times New Roman, serif], her inayetin sahibi, her şikâyetin kendisine iletileceği Rabbimiz,[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Biz layıkiyle Muhammedi ümmet olamadığımızın ezikliği içinde, ümetin birliğini tesis edemeyimişimizin ve zalimlere karşı Muhammedi bir duruş sergileyemeyişimizden dolayı bizden merhamet nazarını geri çevirip sadece mazlumlar için yalvaran bu dualarımızı geri çevirme Allahım.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Mazlumların gariplerin sahibi, çaresizlerin çaresi Mevlâ-yı Müteâl![/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Ey azabı, cezası büyük, mükafatı büyük, rahmeti, merhameti, inayeti büyük olan Rabbim, zalimleri en büyük ceza ile cezalandır, mazlum Müslüman kardeşlerimizi de en güzel mükafat ile mükafatlandır.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Ey recâ kapısının biricik sahibi.. ey bütün ümit ve beklentilerin yegâne mercii! Kusurlarla âlûde olan ve gaflet denilen illetten bir türlü kurtulamayan bu zavallı kulların, yine Sana el açıyor...[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Bizler talep ettiğimiz mazlum filistinli kardeşlerimizin selameti, kurtuluşu ve zaferleri için bu istekte bulunmaya ve aynı zamanda lütuflara ve payelere ehil değilsekte; fakat, saygı duyulup cezasından sakınmaya lâyık olan da, günahkârların günahlarını bağışlama, şanına yaraşan da yalnız Sensin.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Ey, gözlerin kendisini görmediği, yaratıkların kendisine ulaşamadığı, hiç kimsenin kendisini vasfedemediği, hiçbir şeyin kendisini değiştiremeyeceği, hiçbir şeyin kendisini korkutamayacağı, bütün incelikleri bilen, suların damlalarının, ağaçlarının yapraklarının sayısını bilen, üzerine gün doğan her şeyin sayısını bilen Yüce Allah’ım! [/FONT] [FONT=Times New Roman, serif]Bizi şu içinde bulunduğumuz durumdan kurtar, bize bir kurtuluş kapısı göster. [/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Ey sözü hak olan Allah’ımız![/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Sen ki, “bana dua edin duanızı kabul edeyim” diye buyurdun, Ey Rabbimiz, sana dua ediyoruz ve senden diliyoruz, Ey Rabbimiz, sana dua ediyoruz ve senden diliyoruz, Ey ellerin sadece kendisine kaldırıldığı Allah’ım, Ey sadece kendisine secde edilen Allah’ım, Ey sadece kendisinin önünde eğildiğimiz ve sadece kendisine rüku edilen Allah’ım, Ey mü’minlerin sadece kendisine boyun eğdiği Yüce Allah’ım, Ey Allah’ım bizim üzerimizden şu kuşatmayı kaldır, İslam ümmetinin üzerindeki şu büyük musibeti kaldır, Filistinli müslüman din kardeşlerimiz üzerinden kuşatmayı kaldır ve ondan kurtar, Ey sözü hak olan Allah’ım, Sen Yüce Kitabında: “Allah, kâfirlere mü'minlerin aleyhine bir yol vermeyecektir” diye buyurdun.Ey Rabbimiz, biz sana güveniyor ve sözünü tasdik ediyoruz. Biz inanıyoruz ki sen, dostlarının aleyhine düşmanlarına yol vermeyeceksin. Mü’minlerin aleyhine Yahudilere yol vermeyeceksin. Mücahitlerin aleyhine münâfıklara yol vermeyeceksin, Ey Rabbimiz, dostlarının aleyhine düşmanlarına yol verme[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Ey Allah’ım, Biz sana sığındık. Senin Kitabına yapıştık. Allah’ım sana inanan mümin kullarını zillete düşürmezsin. Biz senin kitabına ve peygamberinin sünnetine yapıştık.Sadece senden diliyor ve sadece sana sığınıyoruz. Ey sözü hak olan Allah’ım, Ey Allah’ım, biz senin Sevgili Peygamberini seviyoruz. Ona olan sevgimizin bereketiyle dualarımızı kabul eyle Kur’an-ı Kerim’in ve Mescidi Aksa’nın bereketiyle dualarımızı kabul eyle. Ellerimizi sana açtık, dualarımızı sana yöneltiyoruz. Ey yaratılanların yaratıcısı, mülkün sahibi, din gününün sahibi Önderimiz bize: “İstediğin zaman Allah’tan iste. Yardım dilediğin zaman Allah’tan yardım dile” diye buyurdu. [/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]İşte biz de senden istiyoruz. Senin bizim dışımızda daha pek çok kulların var, ey Allah’ım, [/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Ama bizim Senden başka Rabbimiz yok. Sana dua etmezsek kime dua edebiliriz, Senden dilemezsek kimden dileyebiliriz? Ey Kitab’ı indiren, bulutları yürüten, küfür gruplarını hezimete uğratan, hesabı hızlı olan Allah’ım, Senin kitabından sapanları hezimete uğrat, Ey Allah’ım, Senin dostlarına, salih kullarına, Peygamberinin yolundan gidenlere yardım et. Ey Allah’ın Yahudileri ve mü’minlere karşı onların yanında yer alanları sana havale ediyoruz..Onları, kâfirlerden geri çevrilmeyecek olan şiddetli cezana maruz eyle Ey Allah’ım, onlara karşı ilahi gücünü ve kudretini bize göster. Küfür askerlerini, Firavun’u ve Semud’u helake uğratan Allah’ım! Yahudileri ve mü’minlere karşı onlara dost olanları sana havale ediyoruz. Ey Rabbimiz, ey Mevlâmız, dileklerimizi kendisine ilettiğimiz ilahımız, [/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Mazlum olan; şu anda şiddete ve çeşitli işkenceye maruz kalan kardeşlerimize yardım et. Zalimlerin şerrinden muhafaza eyle. Üzerlerindeki kuşatmayı kaldır...[/FONT]
 

makes

New member
Katılım
29 Ara 2009
Mesajlar
14
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Muhammedi muhabbete mübtela olan bir aşığın hayatından kesitler
[FONT=Times New Roman, serif]-devamı-[/FONT]




[FONT=Times New Roman, serif]Allah celle celalühu, kulunu imanı nispetinde dener. [/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Bela imtihan için gelir. Kalbi kuvvetlendirir. Vicdani kanaati arttırır. İmanı
hakikate erdirir. Hak yolda sabrı çoğaltır. Nefsi kötü arzuları zayıflatır. Her bela
geldikte, mümin de sabır ve Hakk’ın hikmetli işlerine karşı teslim ve rıza olur.
[/FONT]

[FONT=Times New Roman, serif]İman yükseldikçe deneme nispeti o derece artar. Büyür ve çoğalır. [/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif](Abdül Kadir Geylani Ks.)[/FONT]


[FONT=Times New Roman, serif]Hayatımdaki peş peşe gelen bunca bela ve musibetlere her ne kadar bu benim kaderimin bir gereği olduğunun idrakine varsamda gayri ihtiyari ama Rabbime gönül bağı ile bütün bunlar neden diye soruyordumki; ''nefisler denenmeden gerçek iman ortaya çıkmaz'' diye bana bir ikaz geldi. [/FONT]


[FONT=Times New Roman, serif]Demekki her mü'min kul gibi deneniyordum. Bu ikaz bana şu ayetleri hatırlatıyordu:[/FONT]


[FONT=Times New Roman, serif]Bakara/155,157[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Çaresiz biz sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile imtihan edeceğiz. Müjdele o sabredenleri! [/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Onlar başlarına bir musibet geldiği zaman: "Biz Allah'a aidiz ve sonunda O'na döneceğiz." derler. [/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]İşte onlar var ya, Rablerinden, mağfiretler ve rahmet onlaradır. İşte hidayete erenler de onlardır. [/FONT]

[FONT=Times New Roman, serif]Önce sabır ve kararlılığa alışınız, nimetlerin kendilerine göre zahmetleri de vardır. Allah'ın bütün nimetlerine, hele sonsuz nimetlerin tamamına anahtar olan iman ve İslâm nimetine şükretmek ve özellikle bunu "ihsan" mertebesinde eda edebilmek elbette kolay değildir. Siz bu girip yüreyeceğiniz yolda ebedi bir gayeye yürüyeceksiniz. Yürürken imtihanlar geçirecek, biri içte, diğeri dışta iki büyük düşmanla çarpışacaksınız. [/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Bir taraftan nefislerinizin heves ve arzusu, diğer taraftan kâfirlerin, hak düşmanlarının hücum ve eziyetleri ile uğraşacaksınız. Bunlara karşılık vermek ve kendinizi savunmak için cihada ve savaşa mecbur olacaksınız. Bazı zahmetler ve meşakkatler göreceksiniz. [/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Ruhen ve bedenen nefsinizi terbiye etmezseniz, sabır ve tahammüle, kararlı ve metin olmaya alışamazsınız, Allah'ın yardımının ilk sebeplerinden birini kaybetmiş olursunuz, tehlikeye uğrarsınız. En ufak bir sıkıntı, bir acı karşısında korkmaya, sızlanmaya başlarsınız. Ümitsizliğe ve gevşekliğe düşersiniz. Şunu biliniz ki sabır, her başarının başıdır. [/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]İmandan sonra takip edilecek yolun başı sabır, ahlâkın başı sabır, ilmin başı sabır, amelin başı sabır, kısaca varlık âlemini tanımanın başı sabırdır....[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]
Cuma günü camide yaşadığım olaydaki o anki gördüğüm adamın gösterilen simasındaki şahsın benim evi almaya ne zaman geleceğini çok merak ediyordum. Ertesi (cumartesi) günü sabahleyin gizli bir numaradan bir telefon edildi. Telefonu açtım ve telefon eden kişi bir bayandı. Ben telefondaki sesi hemen tanıdım. Bu sesin sahibi, evi görmek için ilk gelipte alamayan öğretmen hanımdı.
[/FONT]

[FONT=Times New Roman, serif]Tekrar rahatsız ettiğinin ezikliği içerisinde ve hemde üzgün bir sesle: [/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]-''Bir ümitle sizi tekrar rahatsız ediyorum ama tamamen emin olmak için sizi son bir daha arıyorum, evinizi gerçekten sattınızmı?'' diye sordu.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Ben bu soru karşısında o kadar sevindimki, diğer alacak olanların bankalarında bir problem olduğundan alamadılar, alamak istiyorsanız buyurun gelin görüşelim dedim.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Öğretmen hanım bu duruma benim kadar memnun olmuş bir ses tonuyla ''Biz hemen gelmek istiyoruz, size uygunsa'' dedi. Ben evdeyim buyurun gelin dedim.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Kendileri de benim yaşadığım şehirde yaşadıkları için aradan yarım saat geçmiştiki, kapı zili çaldı.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Ben kapıyı açtığımda, kapının önünde tam karşımda bana gülümseyerek bakmakta olan adamı görünce şok oldum. Bir müddet öylece baka kalmışımki, adamın arkasından bayan öğretmen ''bizi içeriye buyur etmeyecekmisiniz'' diye seslendiğini duyduğumda şaşkınlığım biraz geçmiş ve buyur etmiştim.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Bu adamın siması, cuma günü camide saflar arasında birden bir zaatın belirmesiyle bu zaatın simasının süratle çeşitli simalara bürünüp en sonunda bir simada karar kılıp ve o sima ile bana gülümsediğini ve o an bana gelen ilhamla benim evi alacak olan adamın bu simada olduğunun bildirildiği o sima idi ve şu an tebessüm ederek karşımda duran adamın simasına tıpa tıp benziyordu. [/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Rabbimin bana gönderdiği o zaatı, benim evi alacak olan adamın simasına büründürmüş ve bana bu şekilde bildirmişti. Bu güç, bu kudret ve bu akıllara durgunluk veren olağan üstü bu hal!! ..[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Aman YaRabbi bunu açıklayabilmek bile çok zor. Yaşadığım bu olayı gerçek manada tarif edebilmek gerçekten de çok zor. Allah azze ve celle öyle bir güç sahibidirki, insan aklının bunu hakkıyle idrak edebilmesi imkansız.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Ben, evimi alamak için gelen bu alman aileyi içeri buyur ettim fakat benim şaşkınlığımın belirtileri hala geçmemiş olacakki, kendilerinden dolayı herhangi bir problem olup olmadığını sordular.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Ben sadece kendilerine tebessüm ederek bir problem olmadığını ve rahat olmalarını söyledim. Öğretmen bayan eşiyle tekrar evi gezdiler çünkü bayanın eşi evi ilk defa görüyordu. Onlar evi gezerken ben onlara yaşadığım o olayı nasıl anlatabilir, nasıl izah edebilirdimki!! Hemde bunlar almandı. Evi gezme faslı bittikten sonra pazarlığa oturduk. Karşılıklı olarak her iki tarafın da memnun olacağı bir şekilde anlaştıkki, Hiç bir sorun olmadan anlaşabilmemizi ancak bu, lütfu ilahinin bir yardımı ile olduğunun bir açıklaması olarak izah edilebilirdi.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Anlaşma sağlanmış ve noter huzurunda satış resmen gerçekleşmişti. Noterden çıktıktan sonra istediği evi almanın sevincini yaşayan bayana; ''daha önce alamak isteyipte alamayan aileden sonra sizin bu evi almanız kesinlikle tesadüf değildi'' dedim.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Bu sözüme neden dercesine şaşkın bakışlarla baktı, ben ise onlara bu yeni evlerinde güle güle oturmaları temennisinde bulunarak oradan ayrıldım. [/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Ya Rab Sen öyle yücesinki, Senin güç ve kudretiyin sonsuzluğunu bir insan olarak tastik etmemiz, bizim insani aklımız ve idraklerimizle dahi bu azametine bir sınır çizilmiş olurki, Sen bundan da münezzehsin. [/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Sen; Seni tarif ettiğin şekilde güç ve kudret sahibisin.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Hamd Sana[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Şükür Sana...[/FONT]

[FONT=Times New Roman, serif]Lâ ilâ he illAllah[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Elhamdülillâh[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Eş-şükrü lillah[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]SübhânAllah[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Estağfirullah[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]İnnâ lillâh[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]HasbiyAllah[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Tevekkeltü alAllah[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Mâşa Allah[/FONT]



[FONT=Times New Roman, serif]devam edecek...[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]...........................................................................................................
Selamün aleyküm
Allah celle celalühu'ın Rahmeti, Bereketi ve Selamı üzerinize olsun kardeşlerim.
Peygamberimiz sallallahü aleyhi vesellem'e salavat okumak için her hafta pazartesi günleri akşam 20:00 -8- de salavat okumalarında aynı saatte buluşuyoruz.
Dünyanın neresinde olursanız olun sizleri de bizlerle aynı gün ve aynı saatte salavat okumaya davet ediyoruz.
[/FONT]
 
Üst Alt