Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Niçin Ibadet Ediyoruz?

  • Konbuyu başlatan ayþe
  • Başlangıç tarihi

Niçin Ibadet Ediyoruz?

  • Allah rızasını kazanmak için

    Kullanılan: 0 0.0%
  • Cenneti kazanmak içn

    Kullanılan: 0 0.0%
  • Cehennem ateşinden korunmak için

    Kullanılan: 0 0.0%

  • Kullanılan toplam oy
    0
A

ayþe

Guest
Allah Riza,si Için
Cennet,i Kazanmak Için
Cehennem,ateşinden Korunmak Için
 

Asya

New member
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,020
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
37
Konum
Ýstanbul
ne güzel demiş ;
cennet cennet dedikleri
üç beş köşkle üçbeş huri
isteyene ver onları
bana seni gerek seni


tabiki Allah rızası için.
 
A

ayþe

Guest
hepsi için ibadet ediyoruz...

SELAMÜN ALEYKÜM KARDEŞİM,CENNET HER ZAMAN ARZULANAN YERDİR.CEHENNEM ATEŞİDE KORKULAN YERDİR.LAKİN ALLAH RIZASI HEPSİNDEN ÖNEMLİDİR ,DÜŞÜN KARDEŞİN RABBİM RAZI DEĞİLSE CENNETİ NEYLEYİM,EĞER RAZI DEĞİLSE CEHENNEM ATŞİNDEN NEDEN KORKAYIM Kİ?ZATEN CEHENNEME GİRMEDEN YANMIŞIMDIR.ALLAH CÜMLEMİZE EN DOĞRU İLMİ ÖĞRENMEYİ ,O İLİMLE AMEL ETMEYİ ,AMELİMİZDE DE İHLASLI OLMAYI NASİP ETSİN.
 

Yasemin03

New member
Katılım
23 Ara 2006
Mesajlar
254
Tepkime puanı
42
Puanları
0
Yaş
38
İlâhî Ferman olan Kur’anda şöyle buyrulur: “Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet ediniz ki, takva mertebesine nâil olasınız.” (Bakara Sûresi, 21)
 

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
üçüde aynı kapıya çıkmasın??
 

nicksizadam

New member
Katılım
8 Mar 2007
Mesajlar
314
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Konum
ankara
İbadet, “Allah’a karşı kulluk vazifelerini yerine getirmek, Allah’ın emirlerine boyun eğmek” demektir.

İlâhî Ferman olan Kur’anda şöyle buyrulur: “Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet ediniz ki, takva mertebesine nâil olasınız.” (Bakara Sûresi, 21)

İnsan, ibadeti niçin yapar ve bu ibadet ona ne kazandırır? Bu iki Sorunun cevabı bu âyette şöyle veriliyor: “Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet ediniz.”

Âyetteki, ‘sizi ve sizden öncekileri yaratan’ ibaresi Rabbin sıfatıdır. Bu sıfatı bir an için düşünmediğimizde, âyet-i kerime, “Rabbinize ibadet ediniz.” şeklinde karşımıza çıkar. Demek ki ibadetin sebebi, Rabbimizin bizi terbiye etmiş olmasıdır. Rabbe, ibadet edilir.

Bu kutsi vazifeyi idrak edebilelim diye Allah, vicdanımıza bazı işaretler koymuş. Babamıza itaat etmeyi vicdanî bir görev sayıyoruz. Niçin? Babamız olduğu için. Annemize isyandan sakınıyoruz. Niçin? Annemiz olduğu için.

İşte âyet-i kerime bizim vicdanımıza hitap ediyor ve “Rabbinize ibadet edin.” diye emrediyor. Çünkü sizi O terbiye etmiştir. Babanızın yediği gıdayı beyaz kan hâline O getirmiş, sizi ana rahminde bir nutfe olarak rahim duvarına O yapıştırmış ve oradaki dokuz aylık terbiyenizi safha safha hep O icra etmiştir. Şimdi ise bir başka rahimdesiniz: Kâinat... Burada da sizi terbiye eden, besleyen, büyüten, yedirip içiren ancak Odur.

Allah’ın bir ismi “Rab”dir ve her şeyi O terbiye etmiştir. İnsan ise abddir, kuldur; her şeyiyle Allah’ın terbiyesinden geçmiştir. Aklımızı anlamaya, kalbimizi sevmeye, hafızamı ezberlemeye, elimizi tutmaya, ayaklarımızı yürümeye, ciğerimizi solunuma, midemizi sindirime, aklımızı anlamaya elverişli tarzda terbiye eden Allah’tır. Öyle ise biz Rabbimizin bu rakamlara sığmaz terbiye tecellilerine karşı edebimizi takınmak mecburiyetindeyiz.

Nefsimize takılan ve etrafımızı çepeçevre kuşatan bu kadar ihsana karşı Ona gereği gibi şükredememenin mahcubiyetini ruhumuzun tâ derinliklerinde hissederek seve seve ibadet etmeliyiz. .

İşte Rabbine karşı şükür borcunu böylesine hisseden, idrak eden insan Kur’an’ın “Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet edin.”, “Namazı ikame edin.”, “Ramazan ayında oruç tutun.” gibi emirlerini dinleyince aradığını bulmanın huzuruna erer.

İbadet için, “Abd ile mâbud arasında en yüksek ve lâtif nispet ancak ibadettir.” (İşârât-ül İ’caz) buyruluyor. Yâni, insan ibadet sayesinde, “Ben Allah’ın kuluyum, Onun mahlûkuyum, bu dünyada Onun misafiriyim ve öldükten sonra da, inşallah, Onun saadet yurdu olan Cennete gideceğim.” diyebiliyor. Bu ise insan ruhu için en büyük bir zevk kaynağıdır.

Günlük hayatında bütün işlerini kul olmanın şuuruyla hep helâl dairesinde geçiren insan, belli vakitlerde Rabbinin huzurunda el bağlıyor. Ona, yine Onun emrettiği biçimde ibadetini takdim ediyor.

Âcizliğini, fakirliğini ve zilletini tam hisseden bir insanın kalbi Rabbine karşı derin bir mahcubiyetle dolar. Bu iç burukluğuna “inkisar” deniliyor. Ve İmam-ı Rabbani Hazretleri “İbadet, tezellül ve inkisardan ibarettir.” buyurarak bu hâli ibadetin temeli, esası sayıyor.
 

nicksizadam

New member
Katılım
8 Mar 2007
Mesajlar
314
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Konum
ankara
ayrıca kardeşlerim Niçin ibadet ediyoruz?” sorusu, beraberinde iki soruyu birlikte getiriyor. Daha doğrusu, bu sorunun içinde iki ayrı soru saklı:

– İbadet etmemizin sebebi, illeti nedir?
– İbadet etmemizin hikmeti, faydası nedir?

Bazıları bu soruyu sadece ikinci mânâyı kastederek sorarlar. Birinci ve en önemli noktayı unuturlar. Bunun neticesi olarak hikmet sahasında kendilerince birtakım faydalar sıralar ve bu faydaların başka yollarla da elde edilebileceğini ileri sürerek, ibadeti reddedici bir tavra girerler.

İllet, ibadet yapmamızı gerekli kılan ana sebeptir. Hikmet ise yaptığımız ibadetten hâsıl olan faydadır.

Dünya işlerinden bir misal: Anadolu’dan İstanbul’a gelen bir tüccarın bu seyahatinin illeti “ticaret”tir. Hikmeti ise daha çok zengin olmak ve dünya nimetlerinden daha fazla istifade etmek. Buna göre söz konusu şahsa, “İstanbul’a niçin gidiyorsun?” desek, “zengin olmaya” diye cevap vermez. Bu, hikmete ait bir cevaptır ve yerinde değildir. Sorumuzun cevabı “ticaret yapmaya” şeklinde gelmelidir. Böyle bir cevap illete aittir ve isabetlidir.

O halde, “Niçin ibadet ediyorsun?” şeklindeki bir sorunun cevabı da “Rabbim emrettiği için” şeklinde olacaktır. Bu emri tutmanın gerek dünyada, gerek âhirette pek çok da faydası vardır. Ama ibadet bu faydalar için yapılmaz; bunlar meselenin hikmet yönüdür.

Abdin işi ibadettir; emir dinlemek, yasaklardan sakınmaktır. Kula kulluk yaraşır. İbadetini bu şuurla yapan bir kuluna Rabbinin yapacağı ihsanlar, ikramlar ve Cennette vereceği dereceler ibadetin hikmet yönüdür.

İslâm’ın her emri ve yasağı bu hakikatten haber veriyor. Bunlardan sadece birkaç misâl verelim:

Meselâ oruç tutmanın tıp yönünden birçok faydaları var. Bütün bu faydalar orucun hikmet yönüdür. “Oruç niçin tutulur?” sorusunun cevabı, sanıldığı gibi bu faydalar değildir. Oruç, Allah’ın bir emri olduğu için tutulur. Bu ibadetin belli bir ayı vardır: Ramazan. Ramazan dışında on ay nafile oruç tutsak da Ramazan’da tutmasak bu ibadeti yerine getirmiş olmayız. Eğer mesele sadece orucun hikmet yönü, yâni faydaları olsa bu ikinci halde fayda on katına çıkmıştır, ama farz olan oruç hâlâ tutulmamıştır.

Yine orucun belli bir başlama ve bitiş vakti vardır. Orucumuza imsakten hemen sonra başlayıp, iftarımızı yatsıdan birkaç saat sonra yapsak orucumuz makbul olmaz. Daha fazla bir süre aç kalmışızdır, ama oruç tutmamışızdır. Hikmet fazlasıyla tamam olsa bile, illet kaybolduğundan ibadetimiz makbul sayılmaz.

Oruç, tıbbî faydaları için tutulmadığı gibi, içki içmek de tıbbî zararları için haram değildir. “Niçin içki içmiyorsun?” sorusunun cevabı, “Allah yasakladığı için.” şeklinde verilecektir. Ve ancak bu takdirde içki içmemek ibadet olur, takva olur ve insanı Rabbine yaklaştırır. İçki içmemekte esas olan, bedeni ve aklı korumak değil, bir İlâhî yasaktan kaçınmaktır. İllet budur; diğerleri ise içki içmemenin hikmetleridir, faydalarıdır.

Bilirsiniz, kendi kendine ölen yahut darbe ile öldürülen bir koyunun etini yemek haramdır. Bu noktada birtakım tıbbî veya biyolojik izahlar getirilebilir. Bütün bunlar, meselenin hikmet yönüdür. Bunlar sayılıp dökülürken şu husus unutulur: “Pekâlâ, Allah’tan başkasının ismiyle kesilen bir hayvanı yemek niçin haramdır?”

Bu soruya ne cevap verilecektir? Kesilmekse kesilmiş, kan akmaksa akmıştır. Demek ki işin esası, hayvan kesmenin tıbbî faydaları değildir. Esas olan, insanın kulluk şuurundan ayrılmaması, Allah namına hareket etmesidir. Keserken Onun ismiyle kesmesi, yiyip içerken Onun ismiyle başlaması, giyinip kuşanırken de yine Onun kulu olduğunu unutmamasıdır.

Sözün özü: Rahman ve Rahîm Rabbimizin bütün emirlerinde bizim için nice faydalar vardır. Ama, biz ibadetimizi bu faydalar için değil, Onun emrini gözeterek ve rızasını umarak yaparız.
 

unzurna

New member
Katılım
12 Ocak 2007
Mesajlar
542
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
57
kesinlikle Allah rızası için.
 

ayse_sude

New member
Katılım
1 Nis 2007
Mesajlar
9
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Maşallah kulluğu idrak eden, yalnız Allah rızası için ibadetlerinde samımı olan sizlere özeniyor daimi olmasını Allahtan diliyorum...

kendi nefsim Allahtan korktuğu için ibadet etmekte..

ebu halıfe hz duasıdır
RABBİM c.c sayet cehennemden korkup ibadet ediyorsam beni cehenneminde yak.
RABBİM c.c sayet cennet sevdasından ibadet ediyorsam Cennetini bana nasıp etme
RABBİM c.c sayet senin rızan için ibadet ediyorsam beni Ahirette Cemalınden ayırma

bu ne samımıyet ve bu ne Allah rızasını hissetme, bu ne güzel dua...
Ben kendi sahsım için söylüyorum bu duayı edecek kadar cesaretli degilim, inşallah olanlardan olurum...
 

Mücahid

New member
Katılım
17 Mar 2007
Mesajlar
2,553
Tepkime puanı
223
Puanları
0
Yaş
56
Konum
Tr
Kesinlikle ALLAH rızası için.Rabbimizin rızasını kazanan kişi cehennemden de kurtulur,cennetede Allah'ın izniyle girer.Sağlıcakla
 

denizin_sesi

New member
Katılım
22 Şub 2007
Mesajlar
145
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
40
Kesinlikle Rabbimin Rizası Için Olmali Yapilan Ibadetler. Zaten Rabbim Razi Olursa Kulluğumuzdan Diğerleri Gelir Inş.
önce Onun Rizasi
RABBİM HEPİMİZDEN RAZI OLUR İNŞ.
 

yolcu

New member
Katılım
20 Şub 2007
Mesajlar
667
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
43
Konum
yoldan
tabiki ALLAH RIZASI İÇİN
RABBİM SENİ HOŞNUT EDECEK SALİH AMELLER İŞLEMEYİ BİZE NASİP ET.
Amiiiiiiiiiiiin.......
 

zinnur

New member
Katılım
10 Nis 2007
Mesajlar
50
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Allah rızasını kazanmak için ibadet ederim.O'nun rızası demek azaptan salim olmak,müjdeye nail olmak demektir zaten.Sağlıcakla
 
Z

zeynep_hearty

Guest
İbadet, “Allah’a karşı kulluk vazifelerini yerine getirmek, Allah’ın emirlerine boyun eğmek” demektir.

İlâhî Ferman olan Kur’anda şöyle buyrulur: “Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet ediniz ki, takva mertebesine nâil olasınız.” (Bakara Sûresi, 21)

İnsan, ibadeti niçin yapar ve bu ibadet ona ne kazandırır? Bu iki Sorunun cevabı bu âyette şöyle veriliyor: “Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet ediniz.”

Âyetteki, ‘sizi ve sizden öncekileri yaratan’ ibaresi Rabbin sıfatıdır. Bu sıfatı bir an için düşünmediğimizde, âyet-i kerime, “Rabbinize ibadet ediniz.” şeklinde karşımıza çıkar. Demek ki ibadetin sebebi, Rabbimizin bizi terbiye etmiş olmasıdır. Rabbe, ibadet edilir.

Bu kutsi vazifeyi idrak edebilelim diye Allah, vicdanımıza bazı işaretler koymuş. Babamıza itaat etmeyi vicdanî bir görev sayıyoruz. Niçin? Babamız olduğu için. Annemize isyandan sakınıyoruz. Niçin? Annemiz olduğu için.

İşte âyet-i kerime bizim vicdanımıza hitap ediyor ve “Rabbinize ibadet edin.” diye emrediyor. Çünkü sizi O terbiye etmiştir. Babanızın yediği gıdayı beyaz kan hâline O getirmiş, sizi ana rahminde bir nutfe olarak rahim duvarına O yapıştırmış ve oradaki dokuz aylık terbiyenizi safha safha hep O icra etmiştir. Şimdi ise bir başka rahimdesiniz: Kâinat... Burada da sizi terbiye eden, besleyen, büyüten, yedirip içiren ancak Odur.

Allah’ın bir ismi “Rab”dir ve her şeyi O terbiye etmiştir. İnsan ise abddir, kuldur; her şeyiyle Allah’ın terbiyesinden geçmiştir. Aklımızı anlamaya, kalbimizi sevmeye, hafızamı ezberlemeye, elimizi tutmaya, ayaklarımızı yürümeye, ciğerimizi solunuma, midemizi sindirime, aklımızı anlamaya elverişli tarzda terbiye eden Allah’tır. Öyle ise biz Rabbimizin bu rakamlara sığmaz terbiye tecellilerine karşı edebimizi takınmak mecburiyetindeyiz.

Nefsimize takılan ve etrafımızı çepeçevre kuşatan bu kadar ihsana karşı Ona gereği gibi şükredememenin mahcubiyetini ruhumuzun tâ derinliklerinde hissederek seve seve ibadet etmeliyiz. .

İşte Rabbine karşı şükür borcunu böylesine hisseden, idrak eden insan Kur’an’ın “Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet edin.”, “Namazı ikame edin.”, “Ramazan ayında oruç tutun.” gibi emirlerini dinleyince aradığını bulmanın huzuruna erer.

İbadet için, “Abd ile mâbud arasında en yüksek ve lâtif nispet ancak ibadettir.” (İşârât-ül İ’caz) buyruluyor. Yâni, insan ibadet sayesinde, “Ben Allah’ın kuluyum, Onun mahlûkuyum, bu dünyada Onun misafiriyim ve öldükten sonra da, inşallah, Onun saadet yurdu olan Cennete gideceğim.” diyebiliyor. Bu ise insan ruhu için en büyük bir zevk kaynağıdır.

Günlük hayatında bütün işlerini kul olmanın şuuruyla hep helâl dairesinde geçiren insan, belli vakitlerde Rabbinin huzurunda el bağlıyor. Ona, yine Onun emrettiği biçimde ibadetini takdim ediyor.

Âcizliğini, fakirliğini ve zilletini tam hisseden bir insanın kalbi Rabbine karşı derin bir mahcubiyetle dolar. Bu iç burukluğuna “inkisar” deniliyor. Ve İmam-ı Rabbani Hazretleri “İbadet, tezellül ve inkisardan ibarettir.” buyurarak bu hâli ibadetin temeli, esası sayıyor.

detaylı ve gerçekten faydalı bir yazı olmuş rabbim razı olsun zevkle okudum ..selam ve dua ile...
 
Üst Alt