Mürselât suresi ayet 29
Kendisini yalanlamakta olduğunuz (azab) a gidin.
Şimdi, ahiretin delillerinden sonra, bu olay vukubulduğu zaman inkarcıların sonunun ne olacağı görülmüştür.
Mürselât suresi ayet 30
Üç dala ayrılmış bir gölgeye gidin.
Gölgeden murad duman gölgesidir. Duman yükseldiği zaman üç kola ayrılacak.
Mürselât suresi ayet 31
O, gölge yapmadığı gibi ateşten de koruyamaz,
Allah teala, kendilerine yeryüzünü bir siper, oradaki dağları bir denge unsuru ve suları da içme ve temizlenme vasıtası olarak verdiği, kullarına seslenerek bu nimetlere karşı nankörlük edenlere diyor ki: "Kıyamet gününde size şöyle denilecektir: "Dünyada iken yalanladığınız Allahın azabına koşun. Cehennemin ateşinden çıkan ve üç kola ayrılan dumanın altına gidin. O, öyle bir dumandır ki sizi sıcağa karşı gölgelendirmez ve sizi ateşten kur
Mürselât suresi ayet 32
Cehennem, saray büyüklüğünde kıvılcımlar saçar.
Bu ûyet-i kerime, Abdullah b. Abbas, Mücahid, Ebu Sahr ve Muham-med b. Ka'b tarafından, mealde verildiği şekilde izah edilmiş Taberi de bu görüşü tercih etmiştir. Bu izaha göre cehennemden çıkan kıvılcımlar, büyüklükte köşkler gibidir.
Katade, Dehhak ve Hasan-ı Basri'ye ve Abdurrahman b. Âbidin İbn-i Abbas'tan naklettiğine göre bu âyetin izahı şöyledir: Cehennem ateşi kalın ağaçlar gibi kıvılcımlar saçar."
Abdullah b. Abbas diyor ki: "Biz, uçarsın boyunda veya daha kısa yahut daha büyük ebatta odunlar keser kış için hazırlardık. Biz bu odunları, âyette kıvılcımlara sıfat olarak zikredilen "Kasr" kelimesiyle ifade ederdik."
Mücahid'den nakledilen diğer bir görüşte de o, bu âyeti şöyle izah etmiştir. "Cehennem ateşi odun yığını gibi kıvılcımlar fırlatır."
Mürselât suresi ayet 33
Sanki o kıvılcımlar sarı develer gibidir.
Bu âyet-i kerime, Hasan-ı Basri ve Katade tarafından mealde verildiği şekilde izah edilmiş ancak bunlar, "San deve"den maksadın "ASiyaha yakın koyu sarı develer" oldukların zira develerin bu renkte olduklarını söylemişlerdir. Taberi de bu görüşü tercih etmiştir.
Abdullah b. Abbas bu âyeti şu şekilde izah etmiştir "Sanki o kıvılcımlar, gemilerin halatları gibidir."
Said b. Cübeyr ve Mücahid ise: "Sanki o kıvılcımlar köprülerin halatlan gibidir." diye izah etmişlerdir.
Ali b. Ebi Talha'nm, Abdullah b. Abbas'tan naklettiği diğer l?ir görüşe gö-rebu âyetin manası şöyledir: "Sanki o kıvılcımlar bakır külçeleridir."
Kendisini yalanlamakta olduğunuz (azab) a gidin.
Şimdi, ahiretin delillerinden sonra, bu olay vukubulduğu zaman inkarcıların sonunun ne olacağı görülmüştür.
Mürselât suresi ayet 30
Üç dala ayrılmış bir gölgeye gidin.
Gölgeden murad duman gölgesidir. Duman yükseldiği zaman üç kola ayrılacak.
Mürselât suresi ayet 31
O, gölge yapmadığı gibi ateşten de koruyamaz,
Allah teala, kendilerine yeryüzünü bir siper, oradaki dağları bir denge unsuru ve suları da içme ve temizlenme vasıtası olarak verdiği, kullarına seslenerek bu nimetlere karşı nankörlük edenlere diyor ki: "Kıyamet gününde size şöyle denilecektir: "Dünyada iken yalanladığınız Allahın azabına koşun. Cehennemin ateşinden çıkan ve üç kola ayrılan dumanın altına gidin. O, öyle bir dumandır ki sizi sıcağa karşı gölgelendirmez ve sizi ateşten kur
Mürselât suresi ayet 32
Cehennem, saray büyüklüğünde kıvılcımlar saçar.
Bu ûyet-i kerime, Abdullah b. Abbas, Mücahid, Ebu Sahr ve Muham-med b. Ka'b tarafından, mealde verildiği şekilde izah edilmiş Taberi de bu görüşü tercih etmiştir. Bu izaha göre cehennemden çıkan kıvılcımlar, büyüklükte köşkler gibidir.
Katade, Dehhak ve Hasan-ı Basri'ye ve Abdurrahman b. Âbidin İbn-i Abbas'tan naklettiğine göre bu âyetin izahı şöyledir: Cehennem ateşi kalın ağaçlar gibi kıvılcımlar saçar."
Abdullah b. Abbas diyor ki: "Biz, uçarsın boyunda veya daha kısa yahut daha büyük ebatta odunlar keser kış için hazırlardık. Biz bu odunları, âyette kıvılcımlara sıfat olarak zikredilen "Kasr" kelimesiyle ifade ederdik."
Mücahid'den nakledilen diğer bir görüşte de o, bu âyeti şöyle izah etmiştir. "Cehennem ateşi odun yığını gibi kıvılcımlar fırlatır."
Mürselât suresi ayet 33
Sanki o kıvılcımlar sarı develer gibidir.
Bu âyet-i kerime, Hasan-ı Basri ve Katade tarafından mealde verildiği şekilde izah edilmiş ancak bunlar, "San deve"den maksadın "ASiyaha yakın koyu sarı develer" oldukların zira develerin bu renkte olduklarını söylemişlerdir. Taberi de bu görüşü tercih etmiştir.
Abdullah b. Abbas bu âyeti şu şekilde izah etmiştir "Sanki o kıvılcımlar, gemilerin halatları gibidir."
Said b. Cübeyr ve Mücahid ise: "Sanki o kıvılcımlar köprülerin halatlan gibidir." diye izah etmişlerdir.
Ali b. Ebi Talha'nm, Abdullah b. Abbas'tan naklettiği diğer l?ir görüşe gö-rebu âyetin manası şöyledir: "Sanki o kıvılcımlar bakır külçeleridir."