Kıyamet suresi ayet 30
O gün sevk, yalnızca Rabbinedir.
Âyette geçen, "Bacaklar birbirine dolaştığı zaman" ifadesi müfessirler tarafından çeşitli şekillerde izah edilmiştir.
Abdullah b. Abbas, Müeahid, Katade, Hosan-ı Basri, Dehhak, Atiyye ve İbn-i Zeyd'e göre bu ifadeden maksat, dünyanın dehşetinin, âhiretin dehşetine karışmasıdır. Yani, can veren kişi, dünyada veda ederken bir taraftan onun sıkıntısını çeker diğer tarafta âhirete ilk adımını atarak orada olacak şeylerden dolayı büyük bir sıkıntı hisseder. Böylece dünyada olan bir ayağı ile âhirete attığı diğer ayağı birbirine dolaşmış olur.
Hasan-ı Basri ise, iki bacağın birbirine dolaşmasından maksadın, ölünün, kefenlenirken bacaklarının sarılması olduğunu söylemiştir.
Âmir eş-Şa'bî, Ebu Malik, Hasan-ı Basri ve Katade'den nakledilen diğer bir görüşe göre, Ölenin bacaklarının birbirine dolaşmasından maksat, kişinin, ölümü anında gücünü kaybederek bacaklarının birbirine fiilen dolaşmasıdır.
Ebu Malik ve Süddi'den nakledilen diğer bir görüşe göre bu ifadeden maksat, ölenin bacaklarının ölümü anında kuruması ve sertleşmesidir.
Ebu İsa'ya göre bu ifadeden maksat, ölen kişinin işlerinin birbirine karışmasıdır.
Mücahid'e göre bu ifadeden maksat, ölenin felaketlerinin birbirine karışmasıdır.
Taberi, ölenin, dünyadaki sıkıntıları ile âhiretteki sıkıntılarının birbirine karıştığını söyleyen görüşü tercih etmiştir. Buna delil olarak da: "Evet, işte o gün sevkediliş ancak rabbinin huzurunadır." âyetini göstermiştir.
Kıyamet suresi ayet 31
Fakat o, ne doğrulamış ne de namaz kılmıştı.
"O, tasdik de etmemiş, namaz da kılmamış." Yani Ebu Cehil, tasdik de etmedi, namaz da kılmadı.
Bunun, sûrenin baş taraflarında sözü ediien "insan" (10. âyet) hakkında olduğu da söylenmiştir. Çünkü oradaki "insan" cins isimdir. Birincisi İbn Ab-bas'ın görüşüdür. Yani o risaleti tasdik etmediği gibi "namazdakılmamış" Rabbine dua etmemiş, Rasûlüne de salât ve selâm getirmemiştir.
Kata de dedi ki: Allah'ın Kitabını tasdik etmediği gibi, Allah için namaz da kılmadı. Şöyle de açıklanmıştır: O, Aİlah nezdinde kendisi için biriken bir azık olsun diye malını tasadduk etmediği gibi, Allah'ın kendisine emrettiği namazları da kalmamıştır.
Kalbiyle iman etmemiş, bedeniyle amel etmemiştir, diye de açıklanmıştır.
el~Kisaî dedi ki: ...ma" olumsuzluk edatı; ...madı" anlamındadır. Şu kadar var ki bu (birinci) olumsuzluk edatı, benzeri ile bir defa daha tekrarlanır. Mesela; Araplar: Ne Abdullah çıkıyor, ne de filan" derler. Buna karşılık; denilmez. Ancak ona: de eklenir. (Bu durumda: Ben ihsan edici de olmayan, iyilik de yapmayan bir adama uğradım, demek olur.) Yüce Allah'ın: Fakat o sarp yokuşa saldıramadı" (el-Beled, 90/11) buyruğu ise, bu kabilden değildir. Çünkü bu; tabiri, Niye o sarp yokuşa saldırmadı, o sarp yokuşa saldırmalı değil miydi?" anlamındadır, istifham edatı olan hemze hazfedil mistir.
el-Ahfeş de şöyle demektedir: "O tasdik etmemiş" buyruğu; Tasdik etmedi" demektir. Yüce Allah'ın: O saldırmadı" buyruğunun; anlamında olması gibidir. O bakımdan bunun arkasından başka bir şeye (yani olumsuzluk edatının tekrarlanmasına) gerek yoktur. Nitekim Araplar: Gitmedi" tabirini; anlamında kullanırlar. Burada nefy (olumsuzluk) edatı, muzari fiili nefyettiği gibi, mazi fiili de nefyetmektedir. Züheyr'in şu mısraında da bu kabildendir:
"O, onu ne açıkladı, ne de öne geçti."