Her neyse Abi, nasıl olduğu mühim değil murad ettiğim hususa geldik.
Her ayette Allah'ın Murad ettiği mana vardır. Hak ve hakikattır. O Murad olan mana kişilere, mesleklere, huylara, algıya göre değişemez. Farklı olamaz. Bir kısmı kabul edilmeyip bir kısmı kabul etmek olmaz. Hem birkısmı ile amel edip bir kısmı ile amel etmemek olmaz. Bir kısmını öğrenip bir kısmını öğrenmemek olmaz. Ama farklı meslek erbabalarının ayetten istihraç ettikleri o ikinci manaların hepsini kabul etmek gerekmediği gibi hepsini bilmekte mecbur olmaz.
Her bir meslek erbabı, her huyu , karakteri, zevki, merakı ; algısı farklı olan bir ayetten Allah'ın o ayette murad ettiği manadan farklı olarak bir mana bulabilir.
Eğer o kişi, Mesela, deprembilimci ayette kendi mesleğine göre gördüğü ikinci manayı birinci mana yerinde koysa ve dese "murad edilen mana budur" dalldır. Mana hak olsa da dalldır.
İşte tarikatler, Nur cemaati, ameli mezhebler, fakihler, ilm-i kelamcılar, felsefeciler ve hakeza her biri Allah'ın o ayette murad ettiği mana dışında ikinci üçüncü manalar üzerinden içtihad yaparlar. O içtihadları kabul etmeyen kafir olmaz. Eğer gördüğü mana murad edilen manayı kesmiyorsa, sair ayetlere muhalefet etmiyorsa hak ve caizdir. Amel etse sorumlu olmaz.
Eğer bir meslek erbabı diğer meslek erbabının hak olan içtihadını kabul etmese sorumlu olmaz. Red etse hadsizdir, belki dalldır.
Mesela, deprembilimci, madencinin içtihadını red etse hak olmaz. Ama mesleği icabı kabul etmek ve onunla amel etmek ile mükellef değil.
İşte Ehl-i Sünnet içinde hak olan dört mezheb böyledir. Mesela, ben Şafiyi kabul etmem. Ama red etmem. Hatta bazen Şafi ile amel ederim.
Şia , Vahabi, Mutezile gibi meslekler fırkadır. Zira onlar bazı ayetlerde Allah'ın murad ettiği mana olarak kendi içtihadlarını koyup, bazı içtihadları bazı ayetlere muhalefet ediyor. İtikadı bir saplantıya düşüyor. Ama Mü'min olmalarına zarar gelmez. İmanları red edilmez inşaallah.
Muhabbetle