Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Iste Nurcu Fetvasi... Hristiyanlar CENNETLİKTİR!

mice

New member
Katılım
22 Eyl 2005
Mesajlar
93
Tepkime puanı
17
Puanları
0
Yaş
50
Web sitesi
www.islamidusunce.com
Konuya açıklık getirebilecek bir yazıyı paylaşayım istedim.

CENNETE KİMLER GİDECEK? (1)

Ebubekir SİFİL

Milli Gazete - 8 Ekim 2005




İnkişaf'ın son sayısında Muhammed Ali es-Sâbûnî'nin, Yahudi, Hristiyan ve Sabiiler'in de cennete gideceğini söyleyenlerden Prof. Dr. Süleyman Ateş hocaya –ve tabii aynı kanaati taşıyan diğer isimlere– karşı yazdığı reddiye mutlaka okunmalı.

Söz konusu iddia, bildiğiniz gibi, ifadesi hemen hemen aynı olan iki ayete, 2/el-Bakara, 62 ve 5/el-Mâide, 69. ayetlerine dayandırılıyor temel olarak.

"Şüphe yok ki iman edenler, Yahudiler, Hristiyanlar ve Sabiiler'den her kim Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve salih amel işlerse, elbette bunların Rabb'leri yanında ecirleri vardır, bunlara bir korku yoktur ve bunlar mahzun olacak değillerdir." (2/el-Bakara, 62)

"Şübhe yok ki iman edenler, Yahudiler, Sâbiiler ve Hristiyanlar'dan her kim Allaha ve ahiret gününe iman eder ve salih amel işlerse, artık onlara korku yoktur ve onlar mahzun olacak değillerdir." (5/el-Mâide, 69)

Bu iki ayet günümüzde Yahudi ve Hristiyanlar'ın da cennete gireceği fikrini desteklemek amacıyla gündeme getiriliyor ise de, onları bu maksatla gündeme getirenlerin dikkate almadığı veya dikkatten kaçırdığı önemli noktalar mevcut. Bu noktaları maddeler halinde sıralayacağım.

Ancak daha önce bir hususa açıklık getireyim: Burada, mezkûr ayetlerin, anılan grupların Müslüman olanlarını/İslam'a geçenlerini anlattığını söyleyen müfessirlerin görüşlerinden sarf-ı nazar edeceğim. Bu görüşler, sahipleri ve dayanakları için tefsirlere bakılabilir.

Bunu yapmaktan maksadım, bu ayetleri malum iddiayı temellendirmek için kullananları, kendi anlayış biçimleriyle ilzam etmektir. Kur'an'ı kendi kişisel görüşleri doğrultusunda tefsir edenlerin, daha doğrusu "yorumlayanların" kendilerini ne tür çıkmazlara mahkûm ettiklerini bir kere de bu vesileyle görmüş olacağız.

Gelelim sadede:

1. Ayette zikredilen 4 zümrenin, yani Mü'minler, Yahudiler, Hristiyanlar ve Sabiiler'in belirtilen 3 şartı (Allah Teala'ya iman, ahirete iman ve salih amel) yerine getirmesi halinde kurtuluşa erdiğini söylemek, şayet bu zümrelerin dışında kalıp da aynı şartları yerine getirenleri kurtuluş şansından mahrum bırakmak anlamında bir "tahsis" içeriyorsa doğru olmamalıdır. Zira şüphe yok ki kurtuluşun şartı Yahudi, Hristiyan… vs. ismini taşımak değil, anılan 3 hususu yerine getirmektir. Öyleyse kurtuluş niçin bu 4 zümreye tahsis edilmiştir?

2. Her iki ayette de kitaplara, peygamberlere, meleklere… imanın zikredilmediği görülüyor. Özellikle ilahî kitaplara (aslî hallerine) ve peygamberlere iman olmadan, onların verdiği haberler temel kılınmadan Allah'a ve ahirete iman konusunda makbul/sahih çizgi nasıl tutturulacaktır? Eğer Kitap ve Peygamber'e gerek olmadan insanların makbul/sahih bir "Allah ve ahiret inancı" oluşturması teorik olarak mümkün ise, Kur'an'ın Kitap ve Peygamber'e yaptığı onca vurgu anlamsız kalacak; bunun doğal sonucu olarak da Allah Teala'ya –haşa– "abesle iştigal" nakisası yöneltilmiş olacaktır!

Sahih bir "Allah ve ahiret inancı"nın, Kitap ve Peygamber inancı olmadan da mümkün olabileceği varsayımının pratiği yoktur! Yahudiler ve Hristiyanlar Kitap ve Peygamber çağrısına muhatap oldukları halde Allah ve ahiret konusunda bir dizi temel sapma yaşamış ve bunları "din" haline getirmişse, Kitap ve Peygamber çağrısından haberdar olmamış kitlelerin makbul/sahih bir "Allah ve ahiret inancı"nı hangi yöntemle keşf edeceği sorusu yabana atılmamalıdır…

Esasen, Kitap ve Peygamber inancı olmadan, 2/el-Bakara, 62 ve 5/el-Mâide, 69. ayetlerinde zikredilen 4 zümrenin kimler olduğunu tesbit etmek de mümkün değildir.

İsbat mı istiyorsunuz?

Sorarım size: Kur'an'ın "İman edenler" yani "Mü'minler" olarak andığı zümre hangi temel vasfıyla diğerlerinden ayrılır? Bu soruya "Allah'a ve ahiret gününe iman etmeleriyle" diye mi, yoksa "Kur'an'a ve Hz. Peygamber (s.a.v)'e iman etmeleriyle" diye mi cevap verilir?

Keza Kur'an'ın kimlerden "Yahudi" ve "Hristiyan" diye bahsettiği sorusunun doğru cevabı da, inandıklarını söyledikleri Kitap ve Peygamberlerle verilecektir.

Kur'an'a ve Hz. Peygamber (s.a.v)'e inanmayan bir "mü'min" tasavvur etmek ne kadar mümkün (!) ise, Kur'an'ı ve Hz. Peygamber (s.a.v)'i red/inkâr ettiği halde kurtuluşa erecek Yahudi, Hristiyan ve Sabii tasavvur etmek de o kadar mümkündür!!

3. Mezkûr ayetlerde kurtuluşa ermenin şartları arasında "Allah'a ve ahiret gününe iman" yanında "salih amel" de zikredilmektedir. "Amel imanın bir parçası mıdır, değil midir" tarzındaki meşhur tartışmaya girmeden soralım: Yahudi ve Hristiyanlar'ı cennete buyur edenler arasında, temel ibadetlerini aksatan bir mü'minin ebedi olarak cehennemde kalacağını söyleyen kimse var mı? Olmadığına göre bu "şart"ın şartlığının anlamı nedir?

4. Söz konusu iki ayet bağlamında gözden kaçırılan belki de en önemli nokta, biraz yukarıda da işaret edildiği gibi, ilgili ayetlerde anılan 4 zümrenin içinde "iman edenler"in, yani Müslümanlar'ın da bulunuyor olmasıdır. Bunun anlamı şudur: Peygamberler'e, meleklere ve kitaplara iman söz konusu olmaksızın, sadece Allah Teala'ya ve ahirete imanla yetinerek de Müslüman olunabilir!!

Bu çıkarsamanın doğru olmadığı, ayrıca delillendirilmeye ihtiyaç göstermeyecek kadar açık ve bedihidir. Hiçbir aklı başında Müslüman, Kur'an'a ve Hz. Peygamber (s.a.v)'e iman olmadan "Müslüman" olunabileceğini söylemez, düşünmez. Aksini iddia etmek, Kur'an'ın yarıdan fazlasını inkâr olur!

5. "İman edenler" kategorisine giren hangi kişi Allah'a ve ahiret gününe iman etmez? Ya da şöyle soralım: Allah'a ve ahiret gününe iman etmediği halde "iman edenler" kategorisine giren kimse var mıdır?

Bu soru da nereden çıktı demeyin. Zira ayetin orijinal ifadesi, (gramatik tahlillere girmeden, kestirmeden söyleyelim) anılan 4 zümre içinde Allah'a ve ahiret gününe inanmayanlar da bulunduğunu ihsas etmektedir. Ayetleri meallendirirken bu anlamı ifade etmeye çalışmıştım: "Şüphe yok ki iman edenler, Yahudiler, Hristiyanlar ve Sabiiler'den her kim …"

Demek ki "İman eden" (mü'min), "Yahudi", "Hristiyan" ve "Sabii" isimlerini aldıkları halde Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, salih amel de işlemeyen kesim/ler var ki ayet, "bu zümrelerden her kim Allah'a ve ahiret gününe inanırsa…" diyerek kurtuluşu, bu isimleri alan zümrelerin belli bir kesimine tahsis ediyor... Yahudi ve Hristiyanlar'a cennet teşrifatçılığı yapanlar işin bu yönüne ne derler acaba?! Burada "Amentü'nün diğer maddelerine iman, imanın erkânından/olmazsa olmazlarından değil, kemalindendir" diyerek mugalata yapmanın iddia sahiplerine hiçbir fayda sağlamayacağı, yukarıdan beri söylenenlerden anlaşılmış olmalıdır…
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
ELMALILI TEFSİRİ:Yiyecek çeşidinden olan bu temiz ve hoş şeylerden başka müminlerden muhsane olanlar, yani hür ve namuslu müslüman kadınlar ve kızlar, bunlardan başka kitap ehlinden olan muhsaneler, yani hür ve namuslu kadınlar ve kızlar da ihsan ederek yani namuslu bir şekilde nikahınız altına alarak ne metres tutmakla açıktan ne de dost tutmak suretiyle gizlice zina etmiyerek ücretleri olan mehirlerini kendilerine verdiğiniz takdirde sizin için helaldirler.
Görülüyor ki, yiyecek hususunda iki taraftan izin verilmiş, müslümanlara hem kitap ehlinin yiyeceklerini yemek, hem de kitap ehline müslüman yemeğini yedirmek suretiyle karşılıklı alış veriş helal kılınmış, fakat nikah hususunda bu helal olma bir tarafa tahsis edilmiş, yalnız müslümanların kitap ehlinden namus dairesinde nikah ile kadın almaları helal kılınmış ve bununla daha önce Bakara sûresinde geçen "İman etmedikçe müşrik kadınları nikahlamayın" (Bakara, 2/221) yasaklaması, kitap ehli kadınlar hakkında kaldırılmış ve karşılıklı olarak müslüman kadınlarının kitap ehliyle evlenmelerine asla izin verilmemiş, bu cihet aslı ve geçmişteki haramlığı üzerine bâkî kılınmıştır.

Sinan kardeşim, özel nedenlerimden dolayı uzun zamandır giremedim sadece onlıne olmadan yazdığınızı okudum, bu arada işlerimi hallettim ve bekledim ki Elmalılı Muhammed hocamızın tefsirinden yaptığın alıntının devamını da görürsün ve yazarsın, istedim.

Bakın güzel kardeşim, olmuyor böyle. Eğer alıntı yapıyorsanız bu konuda, o halde bu bölümün ikinci paragrafını da alın asın buraya. Ki; insanlar daha net görsün, sizin dediğiniz anlamın tefsirde bulunmadığını hatta tam tersi bir anlatım sunduğunu okusun herkes. İşinize geliyor diye tefsirin sadece bu bölümünü almak size yakışmaz. Siz ki alimlere ve ilime saygısı olan bir kardeşimizsiniz, bu sizin açınızdan etik bir davranış olmaz.

Siz mi yazarsınız, benim mi yazmamı ve yorumlamamı beklersiniz ? Belki gözünüzden kaçmıştır diye size bir uyarı yapmış olayım. Çünkü doğru tektir ve her zaman da nereden bakarsanız bakın tek olarak kalacaktır.

Bekliyorum değerli kardeşim.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Yiyecek çeşidinden olan bu temiz ve hoş şeylerden başka müminlerden muhsane olanlar, yani hür ve namuslu müslüman kadınlar ve kızlar, bunlardan başka kitap ehlinden olan muhsaneler, yani hür ve namuslu kadınlar ve kızlar da ihsan ederek yani namuslu bir şekilde nikahınız altına alarak ne metres tutmakla açıktan ne de dost tutmak suretiyle gizlice zina etmiyerek ücretleri olan mehirlerini kendilerine verdiğiniz takdirde sizin için helaldirler. [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Görülüyor ki, yiyecek hususunda iki taraftan izin verilmiş, müslümanlara hem kitap ehlinin yiyeceklerini yemek, hem de kitap ehline müslüman yemeğini yedirmek suretiyle karşılıklı alış veriş helal kılınmış, fakat nikah hususunda bu helal olma bir tarafa tahsis edilmiş, yalnız müslümanların kitap ehlinden namus dairesinde nikah ile kadın almaları helal kılınmış ve bununla daha önce Bakara sûresinde geçen "İman etmedikçe müşrik kadınları nikahlamayın" (Bakara, 2/221) yasaklaması, kitap ehli kadınlar hakkında kaldırılmış ve karşılıklı olarak müslüman kadınlarının kitap ehliyle evlenmelerine asla izin verilmemiş, bu cihet aslı ve geçmişteki haramlığı üzerine bâkî kılınmıştır. [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]İlk önce "O, yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı " (Bakara, 2/29) âyetinde açıklandığı üzere, insana ait nefis ve ırz meselelerinde mubah olmak değil, haram olmak esastır. İkinci olarak bu aslî ve ezelî haramlık "Allah'a ortak koşan erkekler de inanıncaya kadar, onlarla (kadınlarınızı) evlendirmeyin" (Bakara, 2/221) yasaklaması ile tekit edilmiş ve açıklanmıştır. Üçüncü olarak Nisa sûresinde "Allah, müminlere karşı kâfirlere asla yol vermeyecektir." (Nisa, 4/141) ile bu haramlık ve yasaklama daha genel şekilde açıklanmıştır da. Dördüncü olarak bütün helallerin özetlenip açıklandığı bu âyette, yiyecek her iki taraftan incelenerek nikah için de bu beyan sergisi açılmış olduğu halde, kitap ehlinden kadın almanın müslümanlara helal oluşu açıklanmış ve tersinden sükut edilmiştir ki, bunda zaruret beyanı denilen bir kasr (tahsis) vardır . Ve bu şekilde müslüman kadınlarının kitap ehli ile evlendirilmesinin asla bahis konusu olamayacağı hatırlatılmış, aslî ve geçmişteki haramlığı üçüncü defa olarak anlatılmış ve belgelenmiştir. Çok açık olan ve asr-ı saadetten beri ümmetin ittifakı ile de bilinen bu meseleyi hatırlatmamıza sebep zamanımızda İslâmî delilleri bilmeyen bazı cahillerin Kur'ân'da buna dair bir nass (dini delil) bulunup bulunmadığını sormaları olmuştur. Halbuki bu gibi, haramlık asıl olan meselelerde, izin verilmemiş olması yeterli bir delildir. Şu halde bu gibiler hakkında yasaklama var mı diye değil, izin var mı diye sormak lazım gelir. [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Burada gerek yiyecek ve gerek nikah bölümlerindeki kitap verilenler, kitap ehli olan yahudi ve hıristiyanlardır. Hz. Ali (r.a.) Arap hıristiyanlarından Beni Tağlib hakkında: "Bunlar hıristiyanlıktan, şarap içmekten başka bir şey anlamamışlar. Ve şu halde hıristiyan hükmüne dahil değildirler" demiş. İmam Şafiî de bunu tercih etmiş ise de çoğunluk ve Hanefî imamları, kitabın zahirine göre bütün Arap hıristiyanlarının kestiklerinde de bir mahzur yoktur, demişlerdir. Ancak İbnü Abbas nikah bölümünde kitap ehlinden maksadın harbî (düşman ülkesinde) olmayanlar olduğunu ve dolayısıyla harbî olan yahudi ve hıristiyan kadınlarını nikah etmenin caiz olmadığını söylemiştir. Fakat bunda da âlimlerin çoğunluğu âyetin mutlak olmak üzere harbî ve zimmî düşman ülkesindekileri de, İslâm devleti tebasındaki yahudi ve hıristiyanları da içine aldığını ve bu bakımdan harbî olan kitap ehlinden kadın almanın haram değil, bir zaruret bulunmadıkça nihayet mekruh olduğunu söylemişlerdir.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Kitap ehlinden başkasına gelince: Bunlardan mecusiler hakkında Resullullah: "Mecusilere kitap ehli muamelesi yapınız, fakat kadınlarını nikah etmemek ve kestiklerini yememek şartıyla" buyurmuştur. [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Bununla beraber dünyada kitap ehline yiyecek ve kadın yönüyle verilen bu özelliklerden dolayı ahiret açısından da böyle sanılmasın. Çünkü, her kim bu imana yani en mükemmel dine ve İslâm şeriatına küfrederse bütün ameli tutulur, Ve ahirette zarar edenlerden olur. Şu halde bunların yiyeceklerini yerken veya kadınlarını alırken imanı bozmaktan, dinden dönme tehlikesine düşmekten son derece çekinmelidir. Ve bundan dolayıdır ki, düşman ülkesinde yaşayan bir kadını almak mekruhtur. "Sizin hoşunuza gitse, de inanan bir cariye, Allah'a ortak koşan bir kadından daha hayırlıdır." (Bakara, 2/221). [/FONT]
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Sinan kardeşim,

Elmalılı tefsirini tavsiyemiz üzere dev****ı da buraya alıntılayarak iddianızı desteklemeyi düşündünüz, ama maalesef sizin görmek istediğiniz anlam yok burada. Bakın maide 5 ayetini yeniden yazayım sonra devam edeyim:

"Bugün pak nimetler size helal kılındı; hem kendilerine kitab verilen ümmetlerin taamları (yiyecekleri) size helal, sizin taamlarınız da onlara helal ! Mü'min kadınların hür olanlarıyla, sizden evvel kitab verilen ümmetlerin hür kadınları da (iffetlerinizi muhafaza ederek, zina etmeksizin, gizli dost tutmaksızın kendilerine mehirlerini verip, nikahladığınız takdirde) size helaldir; ve her kim şeriatin ahkemını (hükümlerini) tanımazsa, her halde bütün işlediği hederdir (bir hiç olmuştur) ve ahirette o, hüsranda kalanlardandır ! " ( Maide : 5 )

Kırmızı renk ile işaretlediğimiz yeri görüyorsunuz, ahkâm nedir ? Hele hele bu ahkâm Kuran ile beraber zikr edilirse ne olur ? Elbette sizinde bildiğiniz hükümdür. Kuran'i hükmü tanımayan ne olur ? Kafir olur değil mi. Bakın ayet de ne buyruluyor: her kim şeraitın ahkâmını tanımazsa, yani kabul etmez ise bütün işlediği, yaptığı, tuttuğu, kıldığı yani amel anl****da her ne yaparsa hatta nikahı boştur. Heder olmuştur, buyuruyor. Ayet de aynı zamanda, nikahsız dost tutarak da yaşamayın buyuruyor. Eğer sizin dediğiniz anlamı bunun üstüne koyarsak mantık olarak ayet kendi içinde çelişkiye düşmüş olur en baştan. O neden ile bakış açınızı yeniden gözden geçirin. Sizin istediğiniz vermeye çalıştığınız anlam yok maalesef Kuran da. Olsa sizden önce ben uymaya çalışırdım. Sizi uyarırken kendimin geri durması herhalde saçma olurdu diğer halde, değil mi ?...
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
biz seyyit kutup mevdudi ve elmalıdan tefsir etmişiz.ehli kitap kadına müslüman erkeğin nikahı düşer.müslüman olmasada.tarihi kaynaklarımızda bunu teyit eder.hemen memen tüm ilmihallerde de böyledir.demek ayet çelişmiyor.sizin göremediğiniz noktalar var.araştırın.artık.bu hamur su götürmez bizce.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Bu hamur hiç su götürmüyor zaten daha en başından belli. O halde bakış açınızı siz değiştirin arkadaşım, biz değil. Ayet ne diyor: "her kim şeratın ahkâmını tanımazsa ziyanda olur yaptıkları heder (boş) olur" buyuruyor. Elmalı tefsirinde ne buyuruyor: "ehli kitaptan olan bir kadın ile nikahınız altında..." diye açıklıyor. Nikah altında olması için ne olması gerekir, nikah kıymanız gerekir. Ehli kitap olan hanımefendi nikah kıyarken ne yapacak İslam'daki amentüyü kabul edecekmi ? Ettiği zaman zaten müslüman olmuş oluyor. Sorun kökünden hall edilmiş oluyor. Peki Etmezse ? Allahın hükmünü kabul etmemiş oluyor. Ayet de Allahın ahkâmını kabul etmeyenin yaptığının boş olduğunu buyuruyor bizlere. Bunun anlaşılmayacak neyi var ? Hiç dini nikah kıydırmadınız galiba. Amentüyü ezbere okumayan müslümanların bile nikahını kıymayan bazı alimler, mollalar hatta imamlar var günümüzde, siz neyin peşindesiniz ?

Biz araştırdık sizi uyarmak istedik. Bu saatten sonra canınız ne isterse yaparsınız. Ne siz bize ne de biz size gözcü tayin edilmedik değil mi ?

Ama, anlaşılmayan noktalara ordan burdan copy yaparken dahi dikkatli olmanızda sizin açınızdan da bizim açımızdan da çok önemli noktalar var. İlla dialog yapacağız derken kafiri şirinlik muskası ile maymuna çevirmemizin de bir anlamı yok. Kafir kafirdir, müslüman da müslümandır. Siyah ve beyaz kadar nettir bu ayrıcalık. Biraz kafir diye veya biraz müslüman diye bir tabir varmı, yok. Ashab, zamanında müslümanın dahi yemesi veya içmesi için ikram ettiğinin arkasını araştırır, nerden kazandığına hatta hangi kapta pişirdiğine varıncaya kadar dikkat ederdi. Ve maide 5 ayeti ineli yıllar olmuştu. Bunu üstelik müslüman olan kişilere yapardı.

Biz bildiğimizi anlatmak ve izah etmek ile mükellefiz. Gerisi size ve diğer inanan müslümanlara kalmış.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Değerli kardeşimiz;
Kendisinin hristiyan veya yahudi olduğunu söyleyen bir kadınla evlenemk caizdir. Nikah geçerlidir.Ancak kimliğinde hristiyan yazdığı halde kendisi ateist olan bir kadınla evlenmek caiz değildir.

Müslüman kadın ve erkek, müşriklerle evlenemez. Müşrik kadın, Allah'a başka şeyleri ortak koşan,örneğîn puta, yıldızlara, ateşe ya da hayvana tapan kadındır.

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: "Ey iman edenler! Allah 'a ortak koşan kadınlarla, onlar iman etmedikçe evlenmeyin... (1)
Bir müslüman erkeğin Yahudi veya hıristiyanlardan bîr kadınla evlenmesinde bir sakınca yoktur.Bu konuda ulema icma etmişlerdir.Ayet-i kerimede şöyle buyuruluyor: "...Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden yine hür ve iffetli kadınları, mehirlerini verip nikahlayınız, onlar size helaldir. "(2)

Ehli kitap olan bir kadınla evliliğinin mubah olmasındaki hikmet; bu kadının müslümania evlenmesi sebebiyle Allah'a, peygamberlere, ahiret gününe, İman etme ihtimalidir.

Müslüman bir kadının müslüman olmayanla evlenmesi

Müslüman bir kadının bir kâfirle evlenmesi icma ile haramdır. "Müşrik erkeklerle iman etmedikçe onlara mümin kadınları nikahlamayın. " (3)

Çünki böylesi bir evlilikte, mümin kadının küfre düşmesi korkusu vardır. Koca, karısını kendi dinine çağıracaktır. Kadınlar genelde erkeklerine uyarlar ve onların yaptıklarından etkilenirler ve onları dinlerinde tahrik ederler. (4)
Kadını, kız kardeşi, halası veya mahrem kadınlardan biriyle bir nikâhta toplanamaz..
Bir erkeğin iki kız kardeşi yada kadın İle halasını veya teyzesini bir nikâhta toplaması haramdır. Allahu Teâlâ evlenilmesi haram olan kadınları açıklarken: "Ve iki kızkardeşi birlikte nikahlamanız da haramdır.Ancak cahiliyet devrinde geçen affedilmiş geçmiştir," (5)

Hadislerde de bu konu genişletilerek açıklanmıştır: "Kadın ile hala ve teyzesi bir nikâh altında toplanamaz." (6)
Birbirine çok yakın olan kadınlarla aynı anda evlenmenin yasaklanmasının hikmeti, daha çok ahlakidir. Bu tür evliliklerde birbirine yakın akraba olanları (yani iki kızkardeşi veya yeğenle teyze veya halası ) aynı anda nikahlamak, onlar arasında kıskançlık ve rekabete yol açar. Sıla-i rahîmin kesilmesine sebep olur.Çoğu kere iki kuma birbirleriyle anlaşamaz, uyuşamazlar. Böylesi bir durum haramdır. Bundan dolay: da iki yakın akrabayı aynı anda nikahlamak haram kılınmıştır.

(1) Bakara, 221
(2) Maide, 5
(3) Bakara, 221
(4) Fetevâ-i Hindiye 11/330
(5) Nisa, 23
(6) Buharı. Nikâh. 27

Mustafa KASADAR Sadık AKKİRAZKadın İlmihali S.356-357
sorularla islamiyet
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
imansızlıktır, münafıklıktır.

imansızlıktır, münafıklıktır.

imansızlıktır, münafıklıktır.

bu cümleniz çok yalnış.kim kime imansız derse o da imanlı ise laf kendine döner.bumarank gibi..
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
selamun aleykum.diyalog iki veya daha fazla kişinin bir konuda fikir teaddisi ve paylaşımında bulunmasıdır.bunun imansızlıkla bir ilgisi yoktur.hadisi şerifle sabit ki kişi müslüman kardeşine imansız derse kendi aynı konuma düşer.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
biz de delillerimizi oraya koyduk kardeş
senin anlayışın sana benim ki bana.zorlama yok dinde
 

sumisali

New member
Katılım
3 Nis 2009
Mesajlar
1,903
Tepkime puanı
2,112
Puanları
0
Şunu unutmamak gerekir ki, akılsız bir kimsenin İslam ve Kuran hakkında içine düşeceği çelişkilerin, tutarsızlıkların sonu yoktur. Çünkü Kuran, samimiyet ve onun getirdiği akıl ile anlaşılacak bir üslupta indirilmiştir, yani Kuran'ı anlamada ölçü samimiyet ve akıldır. Bu nedenle akıldan yoksun bir kimsenin Kuran hakkında getirdiği yorumların, itirazların saçmalığına şaşırmak anlamsızdır .Hak ortaya konunca batıl zaten yok olmaya mahkumdur. Kuran'da bu gerçek, "Hayır, Biz hakkı batılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir. (Allah'a karşı) Nitelendiregeldiklerinizden dolayı eyvahlar size." (Enbiya Suresi, 18)
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Bilakis Kuranı kerimde Allah resulüne sav. birçok yerde deki hitabıyla yahudi ve hristiyanlarla diyalog kurdurmuş.tebliğini emr etmiştir.örnek verirsek.De ki: “Ey kitap ehli! Bizimle sizin aranızda ortak bir söze gelin: Yalnız Allah’a ibadet edelim. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâh edinmesin.” Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki: “Şahit olun, biz müslümanlarız.ayrıca bir müslümana kafir diyen kafir olur.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
diğer dinler vardır.ayrıca o zaman ki yahudiler hristiyanlarda şirk için deydi.ayet ne diyor ortak söze gelelim lailahe illah a.
tebliğ her müslümana farzdır.bunu yapanlar yaparken diyalog kurarlar.dinlerin diyaloğu nedir ki.din konuşmaz soyut bir varlıktır.tabi ki tabileri konuşur buda insancadır.başka diyalog olmaz.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
ben kimseden neyi savunup savunmayacağımı öğrenecek değilim.imansız de sonra kafir demedim de.söylermisin imansız ne kafir ne.öğrenelim.
 

sumisali

New member
Katılım
3 Nis 2009
Mesajlar
1,903
Tepkime puanı
2,112
Puanları
0
Dinler arası diyalogun şimdiki hâli sanırım bizim iyimser olmamıza imkân tanıyor insanımıza “Hoşgörü, kardeşlik, birlik, beraberlik, karşılıklı uyum halinde iletişim” anlamlarında lanse edilmiş ve Batılıların bahsettiğimiz kendi belgeleriyle sunulan ifadeleri ve hedefleri gizlenmiştir Kur’an-ı Kerim’de “en hayırlı ümmet” olduğumuz haber verilirken, bunun gerekçesi de “doğruyu ve güzeli başkalarına anlatmamız ve onları yanlışlardan ve yasaklardan men etmemiz.
 

sumisali

New member
Katılım
3 Nis 2009
Mesajlar
1,903
Tepkime puanı
2,112
Puanları
0
Yazım sanırım tam olarak anlaşılmadı galıba kısaca şunu belirtiyim Dinler arası diye bir saçmalığın sadece kuran merkezli düşünerek bu gibi batıılların yok olacagı kesindir Allah katında tek din islamdır .
saygılarımla
 

1959

New member
Katılım
15 Nis 2011
Mesajlar
13
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
65
kURAN Ehli kitap hakkında negatif ve pozitif ayetler barındırırken bazı yazarların kesin fikirler yazması büyük cesaret...
Örneğin maide 69,bakara 62.bakara 121,Ali imran 2,3,4, ve daha onlarca ayet... açokca yazarken...İnsanları cehenenme postalamak veya CENNET BEKCİLİĞİNE SOYUNMAK ŞİRKTİR..


İman edenler ile yahudiler,sabiiler ve hristiyanlardan Allah'a ve ahiret gününe inanıp iyi amel işleyenler üzerine asla korku yoktur.onlar üzülecek de değillerdir... BAKARA 59
 

1959

New member
Katılım
15 Nis 2011
Mesajlar
13
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
65
Kuranın apaçık yazdfığı ayetlerede mi tercüman gerekli?
Ben sADECE AYETİ YAZDIM,BÜTÜN HRİSTİYANlAR CENNETLİKTİR DEMEDİM,zaten ayette apaçık hristiyan ve yahudilerden Alalh'a ve ahiret gününe inananlara müjde var...Alalh'a ve ahiret gününe inanmak sizce hristiyanlıktan çıkış mıdır?Allah'ın verdiğ izni sizin iptal etmer hak ve yetkiniz var mı?
Mesaj düzenleme yetkim olmadığı için değiştiremedim,Bakara 69 u 59 olarak yazmışım..

22:40 -Onlar "Rabbimiz Allah'tır" demelerinden başka bir sebep olmaksızın haksız yere yurtlarından çıkarıldılar. Eğer Allah insanların bir kısmını bir kısmı ile defetmeseydi manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah'ın adı çok anılan mescidler elbette yıkılırdı. Şüphesiz Allah kendi (dini) ne yardım edene yardım edecektir. Şüphesiz Allah çok güçlüdür, çok izetlidir

Allah kilise ve havraları niye koruyor?

sana söylenen ,senden önceki elçilere söylenmiş olandan başka bir şey değildir. fussilet 43.

Her yatsı namazında okuduğumuz AmenerresuLÜnün anlamını iyi öğrenelim..Peygamberlere ARALARINDA FARK GÖZETMEKSİZİN inANMAK ZORUNDAYIZ...
Benim anlatmak istediğim bu konu tehlikeli bir konu cenentliktir veya cehennemliktir deme yetkimiz yok...Allah bilir demek en doğrusu...
 
Üst Alt