Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Işin özünün özü

mmustafa

New member
Katılım
10 Eki 2006
Mesajlar
6
Tepkime puanı
0
Puanları
0
İŞİN ÖZÜNÜN ÖZÜ




Hazret-i Peygamber’den(S.A.V.) 30 yıl sonra Haşimi’lerin ezeli düşmanı Emeviler Nebevi sistemi(Hilafet’i) kaldırmış, yerine faşizmden başka bir şey olmayan krallık(meliklik) sistemi kurmuşlar.

Ne Kur’an tanımışlar ne Sünnet tanımışlar. Beşeri emirlerle Devlet’i ve Millet’i şedit baskı altında yönetmişlerdir. Ve hep Haşimoğulları ve onları sevenlerle uğraşmışlardır. Onların ne dini vardır ne de imanı. (Zaten Fetih Günü korkularından kerhen Müslümanlığı kabul etmişlerdir. Allah, Fetih günü iman edenlerin imanlarını kabul etmemektedir.)

''’Ve yekulune meta hazel fethu in küntüm sadikıyn-Eğer doğru söyleyenler iseniz şu fetih ne zamanmış? diyorlar''(Secde 28) ''Kul yevmel fethı la yenfeullezıne keferu iymanühüm ve la hüm yünzarun- Deki; fetih gününde inkarcılara imanları fayda vermeyecek ve kendilerine nazar da edilmeyecek.''(Secde 29) ''Fe ağrid anhüm ventezir innehum muntezirun- Artık sen onlardan uzak dur ve gözetle, onlar da gözetlemektedirler.(Secde 30) (Süleyman Ateş-Kuran'ı Kerim ve Türkçe Açıklamalı Tercümesi)

Peygamber Efendimize(S.A.V) bu fetih günü korkularından iman edenler hakkında sorulduğunda, ''Bunlar müellefetil fil kulûb''-Bunların kalbi dönmemiştir''buyurmuşlardır (yani kalplerinden al-ver ediyorlar, bir türlü inanamıyorlar) (Hadisi Şerif) (Bakınız Kazım Yardımcı-Rufai Külliyatı 2.cilt sayfa 296, 303 Ayrıca M.Asım Köksal ,İslam Tarihi

Devleti Aileleştirmeyi de onlar yapmıştır. Kayzerin , Kisranın zulüm sistemini getirmişlerdir. Tamamen gayri İslami olan zulüm devletini kurmuşlardır.

Sonra Haşimi Abbasiler bu küfür devletini imha etmiş ancak onlar da Kayzerin sistemini benimsemişlerdir. Fakat onların zamanında Hanefi, Şafii, Maliki ve Hanbeli Mezhepleri kurulmuş Tasavvuf tekkeleri serbest bırakılmış, Felsefe ve Kelam çalışmalarına izin verilmiş, Abbasiler Hanefi mezhebini resmi mezhep olarak kabul etmişler, Eş'ariliği de benimsemişlerdir.

Ama onlar da taht elden gider korkusu ile halkın sevdiği Evlad-ı Resul-ü, Evlad-ı Ali’yi incitmişlerdir. Devlet sistemi olarak küfridir. Ancak İtikat ve Fıkıh olarak İslami bir devlettir. Abbasi Devleti yarı İslami bir devlettir.

Türki devletler olan Gazneliler ve Selçuklular da; Haşimi-Abbasi devlet sistemini ve Haşimi-Abbasi din yorumunu benimsemişlerdir yani Sünniliği.

Sünnilik şudur: Dört mezhep, Tasavvuf, Eş'arilik, maturidilik. Osmanlılarda aynı Haşimi-Abbasi din yorumunu kabul etmişlerdir. Ancak Sultan Selim ve Şah İsmail’in kavgalarından sonra(1514) Osmanlılarda bir kırılma olmuştur. Hem Şiiliğe şiddetli bir aleyhtarlık hem de Haşimi Abbasi sultanlarına bir aleyhtarlık başlatılmıştır. Hilafeti Abbasilerden savaş neticesi aldıkları için Abbasilik aleyhtarlığı yapılmıştır. (Bakınız; Hoca Sadeddin’in Tacut Tevarih isimli kitabı, Kültür Bakanlığı yayınlarındandır.)

Bunu fırsat bilen Osmanlı ulemasının bir kısmı Emevi din yorumcularına (İbn-i Hazm ve İbn-i Teymiye gibi ) yönelmiş, Abbasi din yorumu ile Emevi din yorumu sentez yapılarak karma bir din yorumu yapmışlar ve Emevi Meliklerinin aleyhine gitmeyi yasaklamışlardır. Bunu Selim’den sonraki Osmanlı Medreseleri ve Şeyh-ül İslamlar yapmıştır. Medreseler kaldırıldı ama sonra açılan İmam Hatipler işte bu son Osmanlı karma din anlayışını devam ettirmişler ve devam ettirmektedirler.

Bununla Şii bahanesi altında hem Ehl-i Beyt’e, Evlad-ı Ali’ye, Seyyidlere karşı hem de Haşimi Abbasilere karşı bir tavır sergilemektedirler. Bu bir batıl zihniyettir. Bu zihniyeti belki Padişahlarını korumak için geliştirmişlerdi. Ama şimdi Padişahlar yok. Peki ne diye devam ettiriyorlar, Padişahlara ve Şeyhül İslamlara toz kondurmuyorlar? Akla gelen şudur: Şiddetten yana, baskıcı ve dünyevi (seküler) düzen olan Padişahlığı özlüyorlar ve bu hayalleri ile yaşamak istiyor olabilirler. Ütopyaları, umutları yok olmasın istiyorlar.

Bu durumda, bu zihniyette olanların gerçek cumhuriyetçi olmaları mümkün değildir. İşte Türkiye’mizdeki sıkıntı da bundan kaynaklanmaktadır.İŞİN ÖZÜ BUDUR.Diğerleri, türban, haşema ve benzerleri meselenin özü değil, şeklindendir. Türban ve benzeri şeyler dinin aslından olmayıp, füruundandır. Dinde ve İslam’da bu gibi şekli konular kebairden olmayıp, sağairdendir. Yani türban, tesettür büyük günahlardan olmayıp, küçük günahlar kategorisindedir. Küçük günahları ise, Allah’ın affedeceği vâdi vardır. Bunun böyle olduğunu bütün din bilginleri bilir.

Şeriat(fıkıh ilmi) İslam Devletini yönetenler ve kadılar için geçerli idi. Peygamber’den 30 yıl sonra Şeriat(Nebevi Hilafet) kaldırılmış yerine Sultani Hilafet getirilmiştir.

‘’ Elhilafetü badi selasune seneten summe caele melikül adud ‘’(Benden sonra Hilafet-yani şeriat 30 senedir, sonra ısırıcı-vahşi bir melik gelir.)’’ Gerçek nebevi hilafetin olmadığı yerde şeriat olmaz. Sultani hilafeti, Emeviler icad etmiştir. Sahte ve batıldır. (Hadisi Şerif- Said Bin Ümhandan Ebu Davut, Tirmizi, Nesei, Tac terc. Cilt 3 sayfa 79 Bekir Sadak İst. 1973, ayrıca Sahihi Buhari ve Tecridi Sarih terc. Diy. İşl.Bşk. Yayınları)

Ama şu var ki: Nebevi Hilafet’in(ilk dört Halife gibi) olmadığı yerde Şeriat(İslam Fıkhı-hukuku) olmaz. Dört Halifeden sonraki devletlerin hiç birisi İslami değildir. Hepsi sözde İslami’dir ve şeriatın cezai hükümlerini fukara halklara baskı aracı olarak kullanmışlar, şeriat adına zulüm yapmışlardır. Şeriat’ın, İslam Devletinin olmadığı yerde ise Fıkıh-İslam Hukuku okutmaya gerek yoktur. Herkes kadı olacak diye İslam’da bir emir de yoktur. Şeriat –Fıkıh yani İslam hukuku kadılar için gereklidir. Dört halifeden sonraki sözde İslam devletlerinin kadılarının beş-on tanesi dışında adil bir kadıya rastlanamaz. Hepsi şeriat adına, sultanlar şahlar, padişahlarla yani sarayla işbirliği yaparak şeriat adına zulüm yapmışlardır, hep kitabına uydurmuşlardır.

Onun için diyoruz ki; sadece ibadet edecek kadar özet bir ilmihal bilgisi kafidir, diğeri Maneviyattır. Ledünni-Allah katından gelen manevi ilimlerdir ki Allah’ın “ilim” dediği de budur. Okuma-yazma ile öğrenilen Fıkıh ilmi değildir. Onun adı Fıkıh-Hukuktur. Kadılar için lazımdır. Bu Maneviyat ilmi ise Tasavvuf Pirleri, Arif Velilerdedir. İlahiyat Fakülteleri boşuna Fıkıh ilmi okutmakta; ayrıca İtikatta da, Tasavvuf-Kelam (Eş'arilik-Maturdilik’ten) uzaklaşmış Abbasiler çağında geliştirilen Aristo-Yunan Felsefelerine yönelmişlerdir. İlahiyat’ta ağırlıklı ders; Felsefe ve Rasyonalizm(akılcılıktır) -Vahiycilik değildir, felsefedir.



Kazım Yardımcı / ADIYAMAN
http://www.varliktanveriler.com


Not:Yazının Devamı yayınlanacktır.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Üst Alt