DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite; aşırı hareketlilik, kısa dikkat süresi ve ataklıkla (yetersiz dürtü kontrolü) karakterizedir. Okul öncesi çocuklukta başlayıp yetişkin yaşamda da değişik bulgularla seyredebilien süregen bir durumdur. Dikkate eksikliği ve Hiperaktivite ile çocuğun eğitim ve yaşantısı hemen her alanda olumsuz etkilemekte, yoğun ruhsal, sosyal ve okul sorunları ortaya çıkabilmektedir.
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite, okul yaşı çocuklarının yaklaşık %3-5'inde gözlenir. Sıklık konusunda ergen ve erişkinlerdeki bilgilerin sınırlıdır. Erkeklerde sıklığı kızlardan fazla olup, erkek/kız oranı 3-5/1 arasındadır. Kızlarda daha çok dikkatsizlik ve bilişsel zorluklarla seyretmesi, ataklık ve saldırgan davranış sorunlarının daha az olması nedeniyle, gözden kaçtığı ya da önemsenmediği düşünülmektedir. Erkeklerin saldırganlık, ataklık ve davranım bozukluklarını daha sık göstermeleri nedeniyle tanı konulması daha sık ve erken gerçekleşir.
Başlangıcı genellikle 3 yaş dolaylarında olmakla birlikte, tanı koymak için eğitim ve öğrenim için gerekli olan dikkat süresi ve yoğunlaşmanın beklendiği ilkokul yılları en uygun zamandır.
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite görülen çocuklarda; davranışsal engellenmede ve self-kontrolde bozulmalar olmaktadır.
Self-kontrol, bir olaya karşı başlangıç motor tepkileri (belki duygusal) engelleme (baskılama) veya geciktirme kapasitesidir. Self-kontrol herhangi bir görevdeki başarı için temeldir.
Birçok çocuk büyüdükçe yürütücü işlevler diye adlandırılan mental aktiviteler kazanır. Bu işlevler amaçtan uzaklaşmayı önler, amaçları hatırlatır ve amaca ulaşmak için gereken aşamaları geçmeyi sağlar. Bir iş veya oyunda amacı başarmak için amacı belirleme yetisinin olması gerekir. Amaca ulaşmak için öngörülü olmak, duyguları denetlemek ve motivasyon esastır. Bir kişi düşünce ve dürtülerini kontrol edemedikçe bu işlevlerden hiçbirini başarılı bir şekilde yerine getiremez.
Küçük yaşlarda yürütücü işlevler dışsal olarak kazanılmaktadır. Çocuk yapması gereken bir görevi hatırlarken veya problem çözerken kendi kendine sesli konuşabilir. Ancak büyüdükçe bu içselleşir, kişiye özgü hal alır ve bunun başkaları tarafından anlaşılması zorlaşır. Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite sorunu yaşayan çocuklarda bu yürütücü işlevlerin yerine getirilmesi için gerekli olan düzenlemeler eksiktir.
Beynin Yürütücü işlevleri 4 mental etkinlik şeklinde gruplandırılır:
1- Bunlardan biri işleyen veya çalışan bellek tir. Bu herhangi bir görev veya çalışma sırasında bilgileri zihinde tutmadır.
Böylesine bir hatırlama zamanında ve amaca uygun davranış için çok önemlidir. Bunun sonucunda karmaşık ve yeni davranışlarından sonuç çıkarma, öngörü, hazırlık ve taklit sağlanır. Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu olan çocuklarda bütün bunlar bozulmuştur.
2- Kendine yönelik konuşmanın içselleştirilmesi diğer bir yürütücü işlevdir.
Altı yaş öncesinde çoğu çocuk bir görevi yerine getirirken veya bir problemi çözerken nasıl yapılacağını kendi kendine hatırlatmak için sesli konuşur.
Örneğin, "Kitabımı nereye koydum?" "Oh, sıranın altına koymuştum".gibi. İlköğretimin başlarında bu özel konuşma duyulmayacak şekilde mırıltı tarzındadır ve genellikle 10 yaşına kadar kaybolur. İçselleştirilmiş, kendine yönelik konuşma kişiye kendini yansıtmasını sağlar; kuralları ve yönergeleri takip edebilmek için, problem çözümünün bir formu olarak kendini sorgulamayı kullanarak ve önceki kuralları anlayarak sonuç çıkarılır.
Yapılan bir çalışmada kendine yönelik konuşmanın içselleştirilmesinin bu çocuklarda geciktiği görülmektedir.
3- Üçüncü yürütücü mental işlev; duyguların kontrolü, motivasyon ve uyanıklık durumunu içermektedir.
4- Son yürütücü işlev ise yeniden yapılandırmadır.
Gözlenen davranışın parçalara ayrılması ve yeni etkinliklerde bu parçaların bir araya getirilmesidir.
Yeniden yapılandırma insanlara akıcılık, esneklik ve yaratıcılık sağlar. Böylece kişi gerekli bütünbasamakları aşarak amaca ulaşır. Yapılan çalışmalar Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite bozukluğu olan çocukların diğer çocuklara oranla daha az yeniden yapılandırma yetisine sahip olduğuna işaret etmektedir.
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite; nedeni bilinmeyen heterojen bir bozukluktur. Frajil-X, fetal alkol sendromu, çok düşük doğum ağırlığı ve daha seyrek olarak da genetik kökenli tiroid bozuklukları gibi durumlar Dikkate Eksikliği ve Hiperaktivite belirtileri gösterirler. Ancak böylesi olgular bu çocukların çok küçük bir bölümünü oluşturmaktadır.
Konu ile ilgili araştırmalarda bazı olası sebepler ileri sürülmektedir. Bunlar :
a. Genetik nedenler
b. Beyin hasarı
c. Gıda-katkı maddeleri ve toksik maddeler
d. Psikososyal etkenler
a. Genetik Nedenler:
Genetik ilişki ile veriler ilk defa bu çocukların yakınları ile yapılan çalışmalardan elde edilmiştir. DEHB olan çocukların birinci derecede akrabalarında bu bozukluğa 4-5 kat daha sık rastlanmaktadır. Özellikle birinci ve ikinci derece akrabalar ile yapılan aile çalışmaları hiperaktif çocukların ailelerinde antisosyal kişilik bozukluğu, histeri, alkolizm ve madde kullanımının daha sık olduğunu ortaya koymaktadır.
b. Beyin Hasarı:
Hastalık tanımlandığından beri bu çocuklarda doğum öncesi dönemde gizli ya da açık minimal derecede santral sistemi hasarı olduğu belirtilmektedir. Bu hasara yol açan toksik, metabolik, mekanik ve dolaşımla ilgili nedenler olabileceği gibi, erken bebeklik döneminde Merkezi Sinir Sistemini etkileyen enfeksiyonlar da söz konusu olabilir.
Prematüre doğum oranın da sık olduğu ve hamileliğin ilk döneminde gelişmekte olan sinir sistemine fiziksel hasarın bulunduğu bildirilmiştir. Silik nörolojik belirtiler ve birlikte bazı öğrenme bozukluklarının olması, özgün olmayan EEG bozukluklarının ve epilepsinin gelişme olasılığının normalden daha fazla olması beyin hasarını kanıtlar niteliktedir.
Ancak bu çocukların önemli bir bölümünde Merkezi Sinir Sisteminde yapısal hasara ilişkin bir belirti yoktur.
c. Gıda ve Katkı Maddeleri:
Her ne kadar boya maddeleri ve koruyucular gibi gıda katkı maddelerinin, şekerlerin ya da kurşunun bu bozukluğa neden olabileceği öne sürülse de bunlarla ilgili bilimsel kanıtlar yoktur.
d. Psikososyal etmenler:
Bozukluğun gelişiminde temel bir etkiden çok hazırlayıcı ve ortaya çıkışını hızlandırıcı etkilerden söz edilebilir.
Dikkat eksikliği ve hiperaktivitesi olan çocukların sıklıkla parçalanmış ailelerden geldiği, anne-babanın sürekli geçimsizliği ve anne-babada psikiyatrik bozukluklar ile tek ya da ilk çocuk olma oranının kontrollerden daha fazla olduğu bildirilmektedir. Yetiştirme yurtlarındaki çocukların dikkat sürelerinin kısa olduğu ve aşırı hareketli oldukları gözlenmiştir. Bu belirtiler uzun süreli duygusal yoksunluktan kaynaklanmakta ve çocuğun evlat edinilmesi gibi durumun düzelmesiyle ortadan kalkmaktadır.
Genel olarak bu bozukluğa biyolojik ve psikososyal etkenlerin birlikte rol oynadığı düşünülmektedir.
Risk Etkenleri
· Annenin gebelik öncesi ya da gebelik sırasında:
· tıbbi durum
· duygusal sorunlar
· sigara içme
· alkol alma
· doğum komplikasyonları
· Çocuğun öyküsü:
· orta derecede kafa travması (belirgin ilişki)
· anne sütü alma süresinin az olması
· gelişmede gecikme
· öfke nöbetleri
· enürezis (altını ıslatma-gece işemeleri)
· tikler
· düşük doğum ağırlığı
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktiviteye ilişkin belirtiler değişik yaşlarda farklı görüntüler sergiler. Elde edilen bilgilerin çoğu ilkokul çocuklarına ilişkindir. Daha küçük ve daha büyüklere yönelik veriler azdır. Ancak anne-babalar, emekleme yıllarında bile çocuğun kurulmuş motor gibi sağa sola hareket ettiğini ifade ederler. Hatta bazı anneler çocuklarının anne karnında bile çok hareketli olduğunu belirtirler.
Bu çocukların temel özelliği dikkati vermede ve sürdürmede güçlük, benzer gelişim düzeyindeki çocuklara oranla aşırı hareketlilik ve ataklıktır.
"Dikkat eksikliği", bir konuya yoğunlaşmada güçlük, verilen görevleri tamamlayama, sınırlı dikkat zamanı ve dikkat dağınıklığı belirtileri ile kendini gösterir. Bu bozukluğu olan çocuklar ayrıntılara karşı dikkat eksikliği gösterir, okul ve diğer ödevlerinde birçok hatalar yaparlar. Çalışmalarını plansız, düzensiz ve karmakarışık bir biçimde sürdürürler.
Oyun ve benzeri etkinliklerde dikkatlerini uzun süre toplayamazlar, başladıkları işleri tamamlamakta zorlanırlar. Sanki akılları başka yerdedir ya da söylenenleri dinlemiyor ya da duymuyor görünümü verirler.
Sıklıkla tamamlanmamış bir etkinlikten diğerine geçerler. Kendilerine verilen okul ödevi ya da herhangi bir iş üzerinde belirtilen ve beklenilen bir biçimde çalışılamaz; ödevlerini bitiremezler. Bu çocuklar belirli bir zihinsel çaba gerektiren iş ve görevlerden (ev ödevleri, yazı vs.) kaçınırlar ve bu gibi etkinliklerde yer almaya karşı isteksizdirler. Ödevlerini yaparken uzun süre sandalyede oturamazlar. Anne-babalarının zoruyla bir süre derslerinin başında otursalar bile kalem, silgi ve kalemtıraş gibi nesnelerle oynarlar.
Dikkatleri ilgisiz uyaranlarla kolaylıkla dağılabilir. Başkalarının dikkatini çelmeyen bir ses veya bir görüntü onların ilgisini anında çeker. Çalışma biçimleri dağınık ve düzensizdir. Sıklıkla eşyalarını ve okul araç ve gereçlerini bir yerde unutur veya kaybedebilirler. Günlük etkinliklerde sıklıkla unutkandırlar. Başkalarını dinlemezler, konuşamaya yoğunlaşamazlar ve oyunların ya da etkinliklerin kurallarını izleyemezler.
"Hiperaktivite", yerinde rahat duramama ya da oturduğu yerde bile kıpırdanıp durma, gerektiği zamanlarda yerinde oturamama, uygunsuz ortamlarda koşuşturma ya da eşyalara tırmanma, "motor takılmış gibi" sürekli hareket halinde olma tarzında kendini gösterir.
Bu çocuklar, uyarıları dinlemeden, durmak yorulmak bilmeden birbiri ardına hareket ederler. Sınıf öğretmenleri bu gibi çocukların sık ayağa kalkmalarından, sağa sola sataşmalarından ve arkadaşlarına laf yetiştirmelerinden yakınabilir.
Koltukların üzerinden atlamaları ve dolaplara tırmanmaları nedeniyle "düz duvara tırmanma" deyimi bu çocuklar için uygundur. Diğer çocuklardan daha fazla tehlikeli ve kaza yaratan durumlara girerler. Çok hareketli ve atak oldukları için tehlikeyi hemen kavrayamaya bilirler. Çok konuşurlar ve sessiz olunması gereken etkinlikler sırasında gürültü yaparlar.
"İmpulsivite", bir davranışın sonucunu düşünmeksizin harekete geçme ile kendisini gösteren ataklıktır. Dürtüsellik (impulsivite) kendini sabırsızlık, soru tamamlamadan cevabını verme eğilimi, sırasını beklemede güçlük, başkalarının konuşmasının veya işinin arasına girme şeklinde kendini gösterir.
Okula başladıklarında bu çocukları bekleyen bir çok güçlük vardır. Çocuğun sırasında oturmaması, dikkatini bir konu üzerinde yoğunlaştıramaması, algılama bozukluğu ve sakarlığı onun sürekli azarlanmasına, eleştirilmesine ve uyarılmasına yol açar.
Ek olarak arkadaşlık kurmada ve sürdürmede yaşadıkları zorluklar onu daha içe kapanık, yalnız, öfkeli, küskün ve oyun bozan yapabilir. Bu da karşı gelme ve davranım bozukluğu gibi ek tanıların konulması için uygun zemin hazırlar.
Bu çocuklar algıladıklarını örgütlemede güçlük çekerler. "b, d, p" harflerini çoğu kez karıştırırlar. Çünkü bunların her biri çeşitli döndürmelerle bir diğeri olabilir. Bu karışıklık, geometrik desenlerin kopya edilmesinde de kendini gösterir.
Görsel algılama bozukluğunun bir diğer şekli, konum örgütlenmesindeki aksamalarla kendini gösterir. Bu çocuklar genellikle sağını solunu karıştırırlar.
Derinlik algısındaki sorunlar, görsel algı bozukluklarının diğer bir yönüdür. Bu tür sorunları olan çocuklar mesafeleri yanlış tahmin eder, eşyalara çarpar. Bu yüzden anne-babalar çocuklarının sakar olmasından sıklıkla yakınırlar.
İnce motor koordinasyon bozukluğu çivi çakma, çatal bıçak kullanma, yazı yazma, resim yapma gibi etkinliklerde çok belirgindir. Çocuğun eli hiçbir zaman düşünceleri kadar iyi ya da hızlı çalışmaz. Sıklıkla iki seçim vardır: ya çok yavaş yazacak ve ödevleri zamanında bitiremeyecek ya da çabuk yazıp birçok hata yapacaktır. Bu çocukların defterleri düzensizdir. Harf ve hece atlamaları, harflerin ters yazılması ve yarım bırakılmış sayfalar defterlerin en belirgin özellikleridir.
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite'nin diğer bozukluklardan ayırd edilmesi :
Okul öncesi dönemde en zorluk çekilen ayırt edici tanı sorunu normal çocukların hareketliliği ile Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite bozukluğu olanların ayırt edilmesidir. Pek çok anne-baba çocuklarını dikkatsiz ve aşırı hareketli olarak tanımlar. Gerçek Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite sorunu olan çocukların bu yakınmaları süregendir. Bu çocuklar her zaman ve her yerde benzeri türde davranışlarda bulunurlar.
Dikkat eksikliği dışında okuma ya da matematik beceriksizliğine bağlı olarak ortaya çıkabilen değişik tiplerdeki öğrenme bozuklukları Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite bozukluğundan ayırt edilmelidir.
Ayrılması gereken önemli bir tanı da uyum bozukluğudur . Uyum bozukluğunda süre genellikle altı aydan kısadır ve ortaya çıkış yaşamın daha geç dönemlerindedir.
Anksiyete bozuklukları ve depresyon da aşırı hareketliliğe ve dikkatin kolay dağılmasına neden olabilir. Ancak anksiyete ve depresyonun kendine özgü belirtileri vardır.
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğuna eşlik edebilen diğer bozukluklar :
Bazı çocuklarda Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite bozukluğunun yanı sıra bir veya birden çok bozuklukta eşlik edebilir. En çok görülen eş bozukluklar Karşı olma-karşı gelme bozukluğu ve davranım bozukluğu olmaktadır.
Ailesinde antisosyal kişilik bozukluğu, alkolizm ya da histeri gibi bir ruhsal sorunu olmayan çocuklarda genellikle davranım sorunlarının görülmediği, ailesinde bu tür bozukluklar olan çocukların DEHB'nun yanı sıra davranım sorunları da sergilediği bildirilmektedir.
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite; aşırı hareketlilik, kısa dikkat süresi ve ataklıkla (yetersiz dürtü kontrolü) karakterizedir. Okul öncesi çocuklukta başlayıp yetişkin yaşamda da değişik bulgularla seyredebilien süregen bir durumdur. Dikkate eksikliği ve Hiperaktivite ile çocuğun eğitim ve yaşantısı hemen her alanda olumsuz etkilemekte, yoğun ruhsal, sosyal ve okul sorunları ortaya çıkabilmektedir.
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite, okul yaşı çocuklarının yaklaşık %3-5'inde gözlenir. Sıklık konusunda ergen ve erişkinlerdeki bilgilerin sınırlıdır. Erkeklerde sıklığı kızlardan fazla olup, erkek/kız oranı 3-5/1 arasındadır. Kızlarda daha çok dikkatsizlik ve bilişsel zorluklarla seyretmesi, ataklık ve saldırgan davranış sorunlarının daha az olması nedeniyle, gözden kaçtığı ya da önemsenmediği düşünülmektedir. Erkeklerin saldırganlık, ataklık ve davranım bozukluklarını daha sık göstermeleri nedeniyle tanı konulması daha sık ve erken gerçekleşir.
Başlangıcı genellikle 3 yaş dolaylarında olmakla birlikte, tanı koymak için eğitim ve öğrenim için gerekli olan dikkat süresi ve yoğunlaşmanın beklendiği ilkokul yılları en uygun zamandır.
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite görülen çocuklarda; davranışsal engellenmede ve self-kontrolde bozulmalar olmaktadır.
Self-kontrol, bir olaya karşı başlangıç motor tepkileri (belki duygusal) engelleme (baskılama) veya geciktirme kapasitesidir. Self-kontrol herhangi bir görevdeki başarı için temeldir.
Birçok çocuk büyüdükçe yürütücü işlevler diye adlandırılan mental aktiviteler kazanır. Bu işlevler amaçtan uzaklaşmayı önler, amaçları hatırlatır ve amaca ulaşmak için gereken aşamaları geçmeyi sağlar. Bir iş veya oyunda amacı başarmak için amacı belirleme yetisinin olması gerekir. Amaca ulaşmak için öngörülü olmak, duyguları denetlemek ve motivasyon esastır. Bir kişi düşünce ve dürtülerini kontrol edemedikçe bu işlevlerden hiçbirini başarılı bir şekilde yerine getiremez.
Küçük yaşlarda yürütücü işlevler dışsal olarak kazanılmaktadır. Çocuk yapması gereken bir görevi hatırlarken veya problem çözerken kendi kendine sesli konuşabilir. Ancak büyüdükçe bu içselleşir, kişiye özgü hal alır ve bunun başkaları tarafından anlaşılması zorlaşır. Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite sorunu yaşayan çocuklarda bu yürütücü işlevlerin yerine getirilmesi için gerekli olan düzenlemeler eksiktir.
Beynin Yürütücü işlevleri 4 mental etkinlik şeklinde gruplandırılır:
1- Bunlardan biri işleyen veya çalışan bellek tir. Bu herhangi bir görev veya çalışma sırasında bilgileri zihinde tutmadır.
Böylesine bir hatırlama zamanında ve amaca uygun davranış için çok önemlidir. Bunun sonucunda karmaşık ve yeni davranışlarından sonuç çıkarma, öngörü, hazırlık ve taklit sağlanır. Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu olan çocuklarda bütün bunlar bozulmuştur.
2- Kendine yönelik konuşmanın içselleştirilmesi diğer bir yürütücü işlevdir.
Altı yaş öncesinde çoğu çocuk bir görevi yerine getirirken veya bir problemi çözerken nasıl yapılacağını kendi kendine hatırlatmak için sesli konuşur.
Örneğin, "Kitabımı nereye koydum?" "Oh, sıranın altına koymuştum".gibi. İlköğretimin başlarında bu özel konuşma duyulmayacak şekilde mırıltı tarzındadır ve genellikle 10 yaşına kadar kaybolur. İçselleştirilmiş, kendine yönelik konuşma kişiye kendini yansıtmasını sağlar; kuralları ve yönergeleri takip edebilmek için, problem çözümünün bir formu olarak kendini sorgulamayı kullanarak ve önceki kuralları anlayarak sonuç çıkarılır.
Yapılan bir çalışmada kendine yönelik konuşmanın içselleştirilmesinin bu çocuklarda geciktiği görülmektedir.
3- Üçüncü yürütücü mental işlev; duyguların kontrolü, motivasyon ve uyanıklık durumunu içermektedir.
4- Son yürütücü işlev ise yeniden yapılandırmadır.
Gözlenen davranışın parçalara ayrılması ve yeni etkinliklerde bu parçaların bir araya getirilmesidir.
Yeniden yapılandırma insanlara akıcılık, esneklik ve yaratıcılık sağlar. Böylece kişi gerekli bütünbasamakları aşarak amaca ulaşır. Yapılan çalışmalar Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite bozukluğu olan çocukların diğer çocuklara oranla daha az yeniden yapılandırma yetisine sahip olduğuna işaret etmektedir.
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite; nedeni bilinmeyen heterojen bir bozukluktur. Frajil-X, fetal alkol sendromu, çok düşük doğum ağırlığı ve daha seyrek olarak da genetik kökenli tiroid bozuklukları gibi durumlar Dikkate Eksikliği ve Hiperaktivite belirtileri gösterirler. Ancak böylesi olgular bu çocukların çok küçük bir bölümünü oluşturmaktadır.
Konu ile ilgili araştırmalarda bazı olası sebepler ileri sürülmektedir. Bunlar :
a. Genetik nedenler
b. Beyin hasarı
c. Gıda-katkı maddeleri ve toksik maddeler
d. Psikososyal etkenler
a. Genetik Nedenler:
Genetik ilişki ile veriler ilk defa bu çocukların yakınları ile yapılan çalışmalardan elde edilmiştir. DEHB olan çocukların birinci derecede akrabalarında bu bozukluğa 4-5 kat daha sık rastlanmaktadır. Özellikle birinci ve ikinci derece akrabalar ile yapılan aile çalışmaları hiperaktif çocukların ailelerinde antisosyal kişilik bozukluğu, histeri, alkolizm ve madde kullanımının daha sık olduğunu ortaya koymaktadır.
b. Beyin Hasarı:
Hastalık tanımlandığından beri bu çocuklarda doğum öncesi dönemde gizli ya da açık minimal derecede santral sistemi hasarı olduğu belirtilmektedir. Bu hasara yol açan toksik, metabolik, mekanik ve dolaşımla ilgili nedenler olabileceği gibi, erken bebeklik döneminde Merkezi Sinir Sistemini etkileyen enfeksiyonlar da söz konusu olabilir.
Prematüre doğum oranın da sık olduğu ve hamileliğin ilk döneminde gelişmekte olan sinir sistemine fiziksel hasarın bulunduğu bildirilmiştir. Silik nörolojik belirtiler ve birlikte bazı öğrenme bozukluklarının olması, özgün olmayan EEG bozukluklarının ve epilepsinin gelişme olasılığının normalden daha fazla olması beyin hasarını kanıtlar niteliktedir.
Ancak bu çocukların önemli bir bölümünde Merkezi Sinir Sisteminde yapısal hasara ilişkin bir belirti yoktur.
c. Gıda ve Katkı Maddeleri:
Her ne kadar boya maddeleri ve koruyucular gibi gıda katkı maddelerinin, şekerlerin ya da kurşunun bu bozukluğa neden olabileceği öne sürülse de bunlarla ilgili bilimsel kanıtlar yoktur.
d. Psikososyal etmenler:
Bozukluğun gelişiminde temel bir etkiden çok hazırlayıcı ve ortaya çıkışını hızlandırıcı etkilerden söz edilebilir.
Dikkat eksikliği ve hiperaktivitesi olan çocukların sıklıkla parçalanmış ailelerden geldiği, anne-babanın sürekli geçimsizliği ve anne-babada psikiyatrik bozukluklar ile tek ya da ilk çocuk olma oranının kontrollerden daha fazla olduğu bildirilmektedir. Yetiştirme yurtlarındaki çocukların dikkat sürelerinin kısa olduğu ve aşırı hareketli oldukları gözlenmiştir. Bu belirtiler uzun süreli duygusal yoksunluktan kaynaklanmakta ve çocuğun evlat edinilmesi gibi durumun düzelmesiyle ortadan kalkmaktadır.
Genel olarak bu bozukluğa biyolojik ve psikososyal etkenlerin birlikte rol oynadığı düşünülmektedir.
Risk Etkenleri
· Annenin gebelik öncesi ya da gebelik sırasında:
· tıbbi durum
· duygusal sorunlar
· sigara içme
· alkol alma
· doğum komplikasyonları
· Çocuğun öyküsü:
· orta derecede kafa travması (belirgin ilişki)
· anne sütü alma süresinin az olması
· gelişmede gecikme
· öfke nöbetleri
· enürezis (altını ıslatma-gece işemeleri)
· tikler
· düşük doğum ağırlığı
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktiviteye ilişkin belirtiler değişik yaşlarda farklı görüntüler sergiler. Elde edilen bilgilerin çoğu ilkokul çocuklarına ilişkindir. Daha küçük ve daha büyüklere yönelik veriler azdır. Ancak anne-babalar, emekleme yıllarında bile çocuğun kurulmuş motor gibi sağa sola hareket ettiğini ifade ederler. Hatta bazı anneler çocuklarının anne karnında bile çok hareketli olduğunu belirtirler.
Bu çocukların temel özelliği dikkati vermede ve sürdürmede güçlük, benzer gelişim düzeyindeki çocuklara oranla aşırı hareketlilik ve ataklıktır.
"Dikkat eksikliği", bir konuya yoğunlaşmada güçlük, verilen görevleri tamamlayama, sınırlı dikkat zamanı ve dikkat dağınıklığı belirtileri ile kendini gösterir. Bu bozukluğu olan çocuklar ayrıntılara karşı dikkat eksikliği gösterir, okul ve diğer ödevlerinde birçok hatalar yaparlar. Çalışmalarını plansız, düzensiz ve karmakarışık bir biçimde sürdürürler.
Oyun ve benzeri etkinliklerde dikkatlerini uzun süre toplayamazlar, başladıkları işleri tamamlamakta zorlanırlar. Sanki akılları başka yerdedir ya da söylenenleri dinlemiyor ya da duymuyor görünümü verirler.
Sıklıkla tamamlanmamış bir etkinlikten diğerine geçerler. Kendilerine verilen okul ödevi ya da herhangi bir iş üzerinde belirtilen ve beklenilen bir biçimde çalışılamaz; ödevlerini bitiremezler. Bu çocuklar belirli bir zihinsel çaba gerektiren iş ve görevlerden (ev ödevleri, yazı vs.) kaçınırlar ve bu gibi etkinliklerde yer almaya karşı isteksizdirler. Ödevlerini yaparken uzun süre sandalyede oturamazlar. Anne-babalarının zoruyla bir süre derslerinin başında otursalar bile kalem, silgi ve kalemtıraş gibi nesnelerle oynarlar.
Dikkatleri ilgisiz uyaranlarla kolaylıkla dağılabilir. Başkalarının dikkatini çelmeyen bir ses veya bir görüntü onların ilgisini anında çeker. Çalışma biçimleri dağınık ve düzensizdir. Sıklıkla eşyalarını ve okul araç ve gereçlerini bir yerde unutur veya kaybedebilirler. Günlük etkinliklerde sıklıkla unutkandırlar. Başkalarını dinlemezler, konuşamaya yoğunlaşamazlar ve oyunların ya da etkinliklerin kurallarını izleyemezler.
"Hiperaktivite", yerinde rahat duramama ya da oturduğu yerde bile kıpırdanıp durma, gerektiği zamanlarda yerinde oturamama, uygunsuz ortamlarda koşuşturma ya da eşyalara tırmanma, "motor takılmış gibi" sürekli hareket halinde olma tarzında kendini gösterir.
Bu çocuklar, uyarıları dinlemeden, durmak yorulmak bilmeden birbiri ardına hareket ederler. Sınıf öğretmenleri bu gibi çocukların sık ayağa kalkmalarından, sağa sola sataşmalarından ve arkadaşlarına laf yetiştirmelerinden yakınabilir.
Koltukların üzerinden atlamaları ve dolaplara tırmanmaları nedeniyle "düz duvara tırmanma" deyimi bu çocuklar için uygundur. Diğer çocuklardan daha fazla tehlikeli ve kaza yaratan durumlara girerler. Çok hareketli ve atak oldukları için tehlikeyi hemen kavrayamaya bilirler. Çok konuşurlar ve sessiz olunması gereken etkinlikler sırasında gürültü yaparlar.
"İmpulsivite", bir davranışın sonucunu düşünmeksizin harekete geçme ile kendisini gösteren ataklıktır. Dürtüsellik (impulsivite) kendini sabırsızlık, soru tamamlamadan cevabını verme eğilimi, sırasını beklemede güçlük, başkalarının konuşmasının veya işinin arasına girme şeklinde kendini gösterir.
Okula başladıklarında bu çocukları bekleyen bir çok güçlük vardır. Çocuğun sırasında oturmaması, dikkatini bir konu üzerinde yoğunlaştıramaması, algılama bozukluğu ve sakarlığı onun sürekli azarlanmasına, eleştirilmesine ve uyarılmasına yol açar.
Ek olarak arkadaşlık kurmada ve sürdürmede yaşadıkları zorluklar onu daha içe kapanık, yalnız, öfkeli, küskün ve oyun bozan yapabilir. Bu da karşı gelme ve davranım bozukluğu gibi ek tanıların konulması için uygun zemin hazırlar.
Bu çocuklar algıladıklarını örgütlemede güçlük çekerler. "b, d, p" harflerini çoğu kez karıştırırlar. Çünkü bunların her biri çeşitli döndürmelerle bir diğeri olabilir. Bu karışıklık, geometrik desenlerin kopya edilmesinde de kendini gösterir.
Görsel algılama bozukluğunun bir diğer şekli, konum örgütlenmesindeki aksamalarla kendini gösterir. Bu çocuklar genellikle sağını solunu karıştırırlar.
Derinlik algısındaki sorunlar, görsel algı bozukluklarının diğer bir yönüdür. Bu tür sorunları olan çocuklar mesafeleri yanlış tahmin eder, eşyalara çarpar. Bu yüzden anne-babalar çocuklarının sakar olmasından sıklıkla yakınırlar.
İnce motor koordinasyon bozukluğu çivi çakma, çatal bıçak kullanma, yazı yazma, resim yapma gibi etkinliklerde çok belirgindir. Çocuğun eli hiçbir zaman düşünceleri kadar iyi ya da hızlı çalışmaz. Sıklıkla iki seçim vardır: ya çok yavaş yazacak ve ödevleri zamanında bitiremeyecek ya da çabuk yazıp birçok hata yapacaktır. Bu çocukların defterleri düzensizdir. Harf ve hece atlamaları, harflerin ters yazılması ve yarım bırakılmış sayfalar defterlerin en belirgin özellikleridir.
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite'nin diğer bozukluklardan ayırd edilmesi :
Okul öncesi dönemde en zorluk çekilen ayırt edici tanı sorunu normal çocukların hareketliliği ile Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite bozukluğu olanların ayırt edilmesidir. Pek çok anne-baba çocuklarını dikkatsiz ve aşırı hareketli olarak tanımlar. Gerçek Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite sorunu olan çocukların bu yakınmaları süregendir. Bu çocuklar her zaman ve her yerde benzeri türde davranışlarda bulunurlar.
Dikkat eksikliği dışında okuma ya da matematik beceriksizliğine bağlı olarak ortaya çıkabilen değişik tiplerdeki öğrenme bozuklukları Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite bozukluğundan ayırt edilmelidir.
Ayrılması gereken önemli bir tanı da uyum bozukluğudur . Uyum bozukluğunda süre genellikle altı aydan kısadır ve ortaya çıkış yaşamın daha geç dönemlerindedir.
Anksiyete bozuklukları ve depresyon da aşırı hareketliliğe ve dikkatin kolay dağılmasına neden olabilir. Ancak anksiyete ve depresyonun kendine özgü belirtileri vardır.
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğuna eşlik edebilen diğer bozukluklar :
Bazı çocuklarda Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite bozukluğunun yanı sıra bir veya birden çok bozuklukta eşlik edebilir. En çok görülen eş bozukluklar Karşı olma-karşı gelme bozukluğu ve davranım bozukluğu olmaktadır.
Ailesinde antisosyal kişilik bozukluğu, alkolizm ya da histeri gibi bir ruhsal sorunu olmayan çocuklarda genellikle davranım sorunlarının görülmediği, ailesinde bu tür bozukluklar olan çocukların DEHB'nun yanı sıra davranım sorunları da sergilediği bildirilmektedir.