Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Gusl ile alakali cok acil yardim!!!!!!

Edo

New member
Katılım
30 Nis 2005
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Arkadaslar cok zor durumdayim. Gusl abdesti gerektiren bir durumda dis dolgusu yapilirsa sonradan abdest almak kabul olur mu? O donem dis doktoruna cok fazla gidip geldim ve hangi dis oldugunu da hatirlamiyorum. Bilmeden yaptirmis olsam icim biraz rahat olacak ama farkindaydim. Su an cok pisman oldum ve bu durum beni cok huzursuz ediyor. Ne yapabilirim? Lutfen Acil yardim..
 
A

ademk

Guest
Diyanetin oknuyla ilgili fetvası: "Mazerete binaen diş doldurmak ve kaplatmak caiz olup abdest ve guslün sıhhatine mani değildir. Ancak çıkarılıp takılabilen dişlerin gusülde ağzı yıkarken çıkarılması gerekir."

Diş dolgususu normal de abdest almaya engel olmadığına göre cünüp olan birisi de diş abdest almadan önce doldu yaptırabilir.
 

nihannihan

New member
Katılım
21 Ocak 2006
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
Puanları
0
bende diş kaplatması yaptırdım 4 ü zorunlu 2 si süs için.süs içn yaptırmak caiz değilmiş.amayaptırırken bunu bilmiyordum.gusl bu durumda geçerlimi.bilseydim yaptırmazdım.çok kötü durumdayım.lütfen acil cvp.bunalıma girmak üzereyim
 

Kur'an Ehli

New member
Katılım
26 Ara 2005
Mesajlar
99
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Allah Kuranda gusl abdesti için yıkanın diyor. Siz kılı kırk yarıp yok dişim dolgu ne yapmam lazım diyorsunuz. Koca koca kişilersiniz. Bu dini neden kendiniz için zorlaştırıyorsunuz anlamak güç. Sizin gusl abdestinizi diyanet mi kabul edecek te diyanete soruyorsunuz?
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
DİŞ TEDÂVISI
Diş ve ağız sağlığının önemi her geçen gün daha iyi anlaşılmaktadır. Ağız sağlığı vücut sağlığı demektir. Vücut sağlığına dikkat etmek gerektiği gibi, diş sağlığına da önem vermek gerekir. Nitekim Peygamberimiz, dişleri misvaklamak (fırçalamak) hususunda "Ümmetime (veya insanlara) zor gelmeyeceğini bilseydim her namaz için misvak kullanmayı emrederdim " buyurmaktadır. (Buhârî, Cum'a, 8)

Diş takma, doldurma, kaplama ve protez gibi olaylar, ağız sağlığını temin hususunda başvurulan çarelerdir. Diş doldurma ve kaplamanın abdest ve gusüle zarar verip vermediği, bu kaplama ve doldurmalarda altın ve gümüş madenlerinin kullanılmasının dinen sakıncalı olup olmadığı konuları, inananların zihinlerini meşgul etmektedir. Islâm'ın bu konulardaki hükümlerini araştırıp öğrenmek, müslümanları şüphe ve tereddütlerden uzaklaştırıp kalp huzuruna kavuşturacaktır.

DİŞİ ALTIN VE GÜMÜŞ İLE KAPLAMAK CAİZ MİDİR?
Diş, hayatı önem taşıyan bir organdır. İslam dini onu korumak için tedbir almamızı emretmiştir. Her yemekten sonra ağız ve dişlerimizi yıkamamızı emrettiği gibi misvak kullanmamızı da emretmişitr. Peygamber (sav): "Yemeğin bereketi, ondan evvel ve sonra abdest almaktır” buyurur. Başka bir hadiste de şöyle buyuruyor:

"Ümmetim için endişe etmeseydim, her namaz için misvak kullanmayı emir ederdim.”Ağız ve dişleri temiz tutup misvaklamanın insan sağlığı için büyük faydaları vardır.

Daha önce de beyan ettiğimiz gibi fırça da misvak sayılır. Diş buzulursa onu doldurmak veya kaplamak elbetteki vücut ve sağlığın bir gereğidir. Gusle de mani değildir. Mani olsaydı ne altın, ne gümüş ile bağlamağa ve kaplatmağa müsaade edilmemesi gerekirdi. Halbuki gümüş ile bağlatmak veya kaplatmak hususunda muhalefet eden de olmamıştır. Bilittifak caizdir. Ancak Hanefi mezhebinde altın ile kaplatmak hususunda ihtilaf vardır. İmam Muhammed'e göre hem altın, hem gümüş ile bağlatmak ve kaplatmakta beis yoktur. İmam-ı A'zam'a göre gümüş ile bağlatmak veya kaplatmak caizdir. Fakat altın ile caiz değidir. Ebu Yusuf ise bir kavle göre İmam Muhammed ile, diğer bir kavle göre İmam-ı A'zam ile beraberdir. Münteka'da kayd edildiğine göre, İmam-ı A'zam da dişin altın ile bağlatılmasında (veya kapplatılmasında) bir sakınca olmadığı görüşündedir.

En kuvvetli görüş İmam Muhammed'in görüşüdür. Çünkü gümüş ile kaplatılırsa dişin etini bozar ve koku yapar. Böyle bir fetva bulunduğuna ve her yerde bununla amel edildiğine göre aksini söyleyip halkı şaşırtmanın manası yoktur. Ba husus Şafi'i mezhebinde özellikle zaruret olduktan sonra hiç beis yoktur. Amma diş bozulmamış ise yani zaruret olmazsa erkek için altın kullanmak haram olduğundan dişi onunla kaplatmak asla caiz değildir. Kulab vakasında Sa'id bin Arfece'nin burnu kesildi. Önce gümüşten bir burun edindi. Bozulunca Peygamber (sav) altından burun edinmesini emretti.



Kur'ân-ı Kerim'de dişleri kaplama ve dolgu yaptırma ile ilgili açık bir hüküm yoktur. Hadis'te ise Ebû Davud, Tirmizî ve Nesâî'nin zikrettikleri Hz. Peygamber'in, Arfece b. As'ad'e altından burun yaptırmasını emir buyurmaları geçmektedir.

Sahabîlerden Arfece b. As'ad (r.a.)'ın Külâb savaşında burnu kesilmişti. Arfece, gümüşten bir burun yaptırdı. Aradan biraz zaman geçince burnunda kötü bir koku meydana geldi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.s.), ona altından bir burun edinmeyi emir buyurdular. (Ebû Davud, Hâtem, 7; Tirmizî Libâs, 31; Nesâî, Zîne, 41)

Sallanan bir dişi gümüş bir telle bağlamak Imam Âzam'a, Ebû Yusuf ve Imam Muhammed'e göre ittifakla caiz olup mekruh değildir. Altınla bağlamak ise Imam Âzam Ebu Hanife'ye göre mekruh diğerlerine göre mekruh değildir. Gümüş koku yaptığı için altından burun taktırmak ise icma ile caizdir.

Imam Âzam, çıkmış olan bir dişi tekrar yerine iade etmeyi mekruh görür. Çünkü bu diş ona göre ölünün dişi hükmündedir. Bunun yerine gümüş bir diş takılabileceği gibi, besmele ile kesilen bir koyunun dişi de konabilir ve gümüş bir tel ile bağlanabilir. Ebû Yusuf, "Ben bunu Imam Âzam'a başka bir yerde sordum. Çıkmış bir dişin iade edilmesinde bir sakınca görmedi", diyerek aynı konuda Ebû Hanife'nin ikinci bir görüşünü aktarmaktadır (Ibn Âbidin, V, 231).

Imam Muhammed, Arfece hadisini delil getirerek, dişi altın telle bağlamanın, kaplamanın ve altın diş takmanın caiz olduğunu söylemektedir. Imam Ebû Yusuf da çıkan bir dişi yerine iade ederek gümüş veya altın bir tel ile bağlamakta veya onun yerine gümüşten bir diş takılmasında bir sakınca görmez.

Buna göre, imamların, gerek abdest ve gusül açısından, gerekse altın ve gümüşün kullanılması bakımından dış doldurma ve kaplamada bir mahzur görmediklerini söyleyebiliriz. Araştırmalardan Imam Azam, Imam Ebu Yusuf ve Imam Muhammed'in diş kaplama ve doldurmanın abdest ve gusüle engel olmadığı konusunda fikir birliğine vardıklarını görüyoruz. Çünkü bunların üçünün de dişi gümüş tel ile bağlamanın ve gümüş bir diş takmanın caiz olduğu konusunda birleştikleri bilinmektedir. Kâsânî'de tadbîb: kaplama kelimesi açıkça zikredilmektedir. (Kâsânî, el-Bedâyiu's-Sanayı ; V,132) Gümüş tel ile bağlandığı zaman bu, telin geçtiği yerlere su varıp varmadığı meselesi olduğu gibi, koyun dişi veya gümüş bir diş takıldığı zaman bunların altına su ulaşıp ulaşmaması yine söz konusudur. Dişi tel ile bağlama, kaplama veya başka bir dişi takma sebebiyle suyun ağızda ulaşmadığı yerler yüzünden abdest veya gusüle bir halel gelseydi bunu müctehidler mutlaka açıklarlardı. Halbuki kaynaklarda böyle bir şey hiç zikredilmemektedir. Bir de bu diş kaplama ve doldurma işi, aynı zamanda bir yara üzerine konan beze çebire'ye benzetilmektedir. Abdest ve gusülde sargı üzerine mesih caiz olduğu gibi, ağzında kaplamalı veya dolgulu dişi bulunan kimsenin suyu çalkalaması yeterlidir. Yoksa kaplama ve dolgu altına su işlemesini temin etmek zor olduğu gibi, çoğu zaman ağız sağlığına zarar da getirebilir. Zaten bu konuda imamlar arasında herhangi bir görüş ayrılığı yoktur. Onlar dişi kaplatmaktan bahsetmekte, fakat hiçbirisi, bunun abdest veya gusüle engel olduğundan söz etmemektedir. Dişi kaplama gusüle engel olmazsa, doldurmanın da öncelikle engel olamıyacağı açıktır.

Imamlar arasında ihtilaf sadece çıkmış olan dişin tekrar yerine iade edilmesi ile, altının kullanılmasındadır. Dişi gümüş ile kaplama veya doldurmada herhangi bir görüş ayrılığı yoktur. Bu konuda altın kullanılmasını Imam Azam caiz görmez, diğerleri ise bir sakınca yoktur derler.

Netice olarak altın veya gümüş ile diş kaplama, doldurma ve protez yaptırmanın ve bunları kullanmanın Islâm açısından hiçbir mahzuru olmadığını söyleyebiliriz. Ancak Hanefi imamları adet (ay hali) görmekte olan bir kadının bu müddet içinde kapladığı dişin temiz olmadığını ve dolayısıyla kadının abdestsiz kaldığını ileri sürdüklerini görüyoruz. Fakat Imam Şafiî'ye göre ay hali gören bir, kadının dişini yıkayarak kaplatması caizdir.

DİŞ DOLGUSU VE GUSÜL


Hanefî mezhebine göre gusülde dişlerin yıkanması da farz olduğundan, diş dolgusu ve kaplamanın durumu bir mesele teşkil eder. Önce guslün Farzlarından konuyu açalım.
Guslün Farzları:
Şafiîlerde, Niyet ve bütün bedeni yıkamaktır.
Hanefî ve Hanbelîlerde:
1) Ağzın içini çalkalayıp yıkamak,
2) Burna su çekip yıkamak,
3) Tepeden tırnağa vücudu yıkamak....


Malikîlerde:
1) Niyet etmek,
2) Tüm bedeni yıkamak,
3) Yıkarken ovalamak,
4) Bir tarafı kurumadan peşpeşe yıkamak,
5) Vücuttaki bütün kıllar arasına suyu geçirmek.(1)

Görüldüğü gibi guslün ittifakla ve kesinlikle farz olanı, bütün bedeni tamamen yıkamaktır. Diğerleri ihtilaflı ve “zannî farz” kısmındandır.

Fetva Mektupları

Son devrin büyük alimlerinden Muhammed Zahid Kevserî (ö. 1951), Düzce’li hemşehrilerine 1939’da Kahire’den yazdığı ve bundan yirmibir yıl önce Düzce’de onun yakınlarından bir zatın dosyasındaki eski türkçe el yazısı nüshadan inceleyip kopya ettiğim konuyla ilgili mektubunda aynen şöyle demektedir:

“...Parası olan dişini doldurtsun ve yaptırsın, hiçbir mâni-i şer’i (dinî engel) yoktur.

Merhum Ömer Nasuhi Bilmen de, 1959 yılında zamanın Gerede müftüsü Kemâleddin Üstün’e cevaben yazdığı ve şu anda Gerede’deki özel kütüphanesinde bulunan, el yazısı bir mektubunda şöyle diyor:

“Diş doldurma meselesi hakikaten mühimdir. Birçok kimseler mücerred (sırf) süs için dişlerini altın ile kaplatıyor veya altın ile yaptırıyorlar. Bu babda (konuda) bir zaruret ve hacet (ihtiyaç) bulunması lâzımdır. Cebîre (sargı) nasıl bir zarurete mebni câiz ise, bunlar da böyle bir zarurete mebni câiz olabilir...”

Bediüzzaman Said Nursî (ö. 1960) Hazretleri ise, bu konuda şunları yazıyor:

“Eğer mütedeyyin bir hekim-i hazıkın (dindar ve uzman bir doktorun) gösterdiği ihtiyaca binaen kaplama sureti olsa, altındaki diş ağzın zahiresinden (dışı hükmünden) çıkar, batın (iç) hükmüne geçer. Gusülde yıkanmaması, guslü iptal etmez. Çünkü üstündeki kaplama yıkanıyor, onun yerine geçiyor. Evet cerihaların (yaraların) üstündeki sargıların, zarar için kaldırılmadığından ceriha (yara) yerine yıkanması, şer’an o yaranın gasli (yıkanması) yerine geçtiği gibi, böyle ihtiyaca binaen sabit kaplamanın yıkanması dahi, dişin yıkanması yerine geçer...”(2)

Dolgu ve kaplama özelliği

Diş bağlama ve kaplamanın hükmü, fıkıh kaynaklarımızda “giyim” (lübs) bahsinde yer almıştır. Burada sallanan dişleri altınla sıkıp bağlamanın caiz olup olmayacağı hususunda izahat verilmiş, -çünkü altın süs erkeğe caiz değildir- fakat diş tedavisinde lüzum ve özelliğinden dolayı, gümüş gibi altın kullanmanın da caiz olduğu kabul edilmiştir.(3) Temel kaynakların hiçbirinde bu husus, gusül bahsinde söz konusu edilmemiştir.

Fakat son yüzyılda diş dolgusu ve kaplamanın yaygın ve geçmişten farklı bir özellik kazanmasından sonradır ki, üzerinde bazı şüphe ve tartışmalar doğmuştur.

Dolgu ve kaplamanın gusle engel olduğunu söyleyenler, bazı kaynaklarda kayıtlı olan, “Diş çukurundaki yemek kırıntısının altı ıslanmazsa gusül sahih olmaz” ifadesini esas almışlardır. Bunun dışında ortada kayda değer bir delil yoktur.

Diş kaplama ve doldurmayı gusle engel görmeyenler ise, şu sebeplerinden dolayı bunu caiz görürler:

1- Dolgu ve kaplamalar dişlere yerleştikten sonra, üstteki madde diş hükmünü alır.(4) Yıkama lüzumu, artık alttaki diş yerine kaplama ve dolgu üstüne intikal eder.

2- Temel kaynaklarda “şed” ve “tadbîb” (bağlamak ve kaplamak) ifadesiyle anlatılan arızalı dişleri altın yahut gümüşle bağlama, sarma veya kaplama, -bugünkü şekilde olmasa bile- caiz olarak gösterilirken, hiçbirinde altına su geçirme şartından bahsedilmemiştir.

3- Diş tedavisinin de küçümsenmeyecek bir ihtiyaç olmasından dolayı, gerektiğinde diş kaplama ve dolgusunun caiz olduğu ve bunun gusle zarar vermeyeceği ifade edilmiştir.

Sonuç

1- Diş kaplama ve dolgusunun caiz olduğunu bildiren alimlerimizin görüşüyle rahatlıkla amel edilebilir. Ancak hiç mazeret yokken bu yola başvurmanın hükmü şüphelidir. Buradaki meşru mazeret, bir dişin zayi olma ihtimalidir. Bir de dolgu veya kaplama ihtiyaten hayız veya cünubluk halinde yaptırılmamalıdır.

2- Sabit kaplama ve dolguların caiz oluşundan şüphe edip de vicdanen rahatsız olanların, gerektiğinde çıkarılıp takılabilen protez dişlerden yaptırması uygun olur.

3- Dişlerinde mevcut kaplama ve dolgulardan şüphesi olanlar, gusül anında niyetlenmek şartıyla, Şafiî veya Malikî mezhebini taklid suretiyle de gusledebilirler. Çünkü gusülde ağzı ve burunu yıkamak bu mezheplere göre farz değil, sünnettir. Ancak onlara göre gusle niyet farz olduğundan, mezheb taklidinde niyet şartına da uymak gerekir.

Burada açıklanan maddelerden herhangi biriyle amel edilebileceğine göre, bu hususta ölçüsüz münakaşaların ve taassubun gereği yoktur.


Bir kardeşimizin suali üzerine yayınlanmıştır
 

asaf

New member
Katılım
21 Ocak 2006
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Kur'an Ehli' Alıntı:
Allah Kuranda gusl abdesti için yıkanın diyor. Siz kılı kırk yarıp yok dişim dolgu ne yapmam lazım diyorsunuz. Koca koca kişilersiniz. Bu dini neden kendiniz için zorlaştırıyorsunuz anlamak güç. Sizin gusl abdestinizi diyanet mi kabul edecek te diyanete soruyorsunuz?

ALLAH ın kuran ı na iman ediyorsan peygamberinede iman edeceksin hadisine de

bakara suresini açta bi ilk 20 ayetini bi oku bakalım tefsiriyle birlikte senin gibilere neler var
 

Kur'an Ehli

New member
Katılım
26 Ara 2005
Mesajlar
99
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Ben allahın peygamberine iman ediyorum. Zaten o peygamber bize bildirmiştir Kur'anı. Ama sen o kıt aklınla peygambere iman sanki hadislere sünnete imanmış gibi algılayıp, bana cevap vermeye kalkıyorsun. Madem peygamberlere inanmak onların hadislerine, sünnetine inanmakla oluyor, sen İbrahim peygambere, Musa peygambere, İsa peygambere inanmıyor musun? Hani onların hadisleri nedere?

Allah Kuran da, Sizin için İbrahimde de güzel örnek vardır diyor. Madem onu da örnek almamız gerekiyor(nasıl ki Hz. Muhammedi örnek almamız gerektiği gibi) O zaman Hz. İbrahimin hadisleri nerede? Onu nasıl hadisleri olmadan örnek alacağız? Senin mantığınla bakarsak bu yukarda yazdığım saçmalıklar gibi olur.

Peygamberi örnek almak isteyen Kur'anı kendisine rehber edinir Peygamber kuranı uygulamıştır. Senin mantığınla, Allah'a inanmak = Kurana inanmak, Peygambere inanmak = Hadislere sünnete inanmak.

Hayır. Allah'a iman = Kurana iman = Peygambere iman.
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
3. O, hevâdan (arzularına göre) konuşmaz.
4. O(nun konuşması kendisine ) vahyedilenden başkası değildir.


bu ayetler sabitken hala ne tartışılşır Efendi,miz ne dediyse Rabbimizin emrettiğin söylemiştir. hadisin sahih olduğu karar verildiğinde ona uymayan bu ayete uymamıştır Ayete uymıyan Hakka uymamıştır yani şirke girmişti,r ve bu kesindri ayettelerle sabittir. Yani sahih hadise inanmıyan kişi şirktedir. ve dediğim gibi bu sözüm ayetlerin sözüdür.
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
60
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Yorumsuz;

Onlara ayetlerimiz açık açık okununca, bizimle karşılaşmayı ummayanlar "Bize bundan başka bir Kuran getir veya bunu değiştir.” dediler. De ki "Onu kendiliğimden değiştirmem benim için söz konusu olamaz. Ben sadece vahyolunana uyuyorum.”
10Yunus Suresi 15
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
60
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
seyfullah putkıran' Alıntı:
3. O, hevâdan (arzularına göre) konuşmaz.
4. O(nun konuşması kendisine ) vahyedilenden başkası değildir.


bu ayetler sabitken hala ne tartışılşır Efendi,miz ne dediyse Rabbimizin emrettiğin söylemiştir. hadisin sahih olduğu karar verildiğinde ona uymayan bu ayete uymamıştır Ayete uymıyan Hakka uymamıştır yani şirke girmişti,r ve bu kesindri ayettelerle sabittir. Yani sahih hadise inanmıyan kişi şirktedir. ve dediğim gibi bu sözüm ayetlerin sözüdür.

YORUMSUZ;


Bir gün Ebu Yusuf "Peygamber'imiz kabak severdi.” der. Bu lafı söylediği ortamda bulunan bir kişi bu lafın üstüne "Ben kabak sevmiyorum.” der. Ebu Yusuf "Peygamber'in sünneti olan bir şeyi sevmeyen Peygamber'e karşı gelmiş olur, Peygamber'e karşı gelen Allah'a karşı gelmiş olur.” der. Allah'a karşı gelen kafirliğe dönmüş olacağı için Ebu Yusuf bu şahsın kellesinin kesilmesi için muşamba ve kılıç ister. Kabak sevmem izahına tövbe eden adam kellesini zor kurtarır. Ebu Yusuf'un dini konularda ne kadar titiz olduğuna delil olarak anlatılır (Bakınız Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevi, Ehli Sünnet İtikadı, Sayfa 80).


Böylece biz, her peygambere insan ve cin şeytânlarını düşman yaptık. (Bunlar), aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi onu yapamazlardı. Artık onları, uydurdukları şeylerle baş başa bırak. ki âhirete inanmayanların kalbleri o(nların yaldızlı sözleri)ne kansın, ondan hoşlansınlar ve onlar, işledikleri suçları işlemeğe devam etsinler. ALLAH, size Kitabı açıklanmış olarak indirmiş iken O'ndan başka bir hakem mi arayayım? Kendilerine Kitap verdiklerimiz, O(Kur'an)ın, gerçekten Rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler, hiç kuşkulananlardan olma. Rabbinin sözü hem doğruluk, hem de adâlet bakımından tamamlanmıştır. O'nun sözlerini değiştirebilecek hiç kimse yoktur. O, işitendir, bilendir. Yeryüzünde bulunan(insan)ların çoğuna uysan, seni ALLAH'ın yolundan saptırırlar. Onlar sadece zanna uyuyorlar ve onlar sadece saçmalıyorlar.” (6:112-113)


Insanlardan bazıları Allah’tan başkalarını (Allah’a) denk tutarlar. Onları Allah’ı sevdikleri gibi severler. İman edenler ise en çok Allah’ı severler.” (Bakara: 165)
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
sizin gibi yapalım bu sefer :)
ben değil ayetler diyor:

yorumsuz.
3. O, hevâdan (arzularına göre) konuşmaz.
4. O(nun konuşması kendisine ) vahyedilenden başkası değildir.


"Allah, önceleri açık bir şaşkınlık içinde olan inananlara, Allah'ın âyetlerini okuyan, kötülükten arındıran, Kitabı (Kur'an) ve hikmeti (sünnet) öğreten ve size daha bilmediğiniz nice şeyleri de öğreten bir Peygamber gönderdi" (el-Bakara, 2/151).

"Allah ve Rasûlünün yoluna aralarında hüküm vermesi için davet olunduklarında, inananlar; "dinledik ve itaat ettik" diye cevaplar. İşte ancak bunlardır kurtulanlar" (en-Nûr, 24/5).

"Sizden olan ulû'l-Emre itaat edin" (en-Nisâ, 4/5)

Rabbim ayetleri anlamayı ve uygulamayı nasip etsin cümlemize...

saygılarımla...
 

Kur'an Ehli

New member
Katılım
26 Ara 2005
Mesajlar
99
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
seyfullah putkıran' Alıntı:
sizin gibi yapalım bu sefer :)
ben değil ayetler diyor:

yorumsuz.
3. O, hevâdan (arzularına göre) konuşmaz.
4. O(nun konuşması kendisine ) vahyedilenden başkası değildir.


"Allah, önceleri açık bir şaşkınlık içinde olan inananlara, Allah'ın âyetlerini okuyan, kötülükten arındıran, Kitabı (Kur'an) ve hikmeti (sünnet) öğreten ve size daha bilmediğiniz nice şeyleri de öğreten bir Peygamber gönderdi" (el-Bakara, 2/151).

"Allah ve Rasûlünün yoluna aralarında hüküm vermesi için davet olunduklarında, inananlar; "dinledik ve itaat ettik" diye cevaplar. İşte ancak bunlardır kurtulanlar" (en-Nûr, 24/5).

"Sizden olan ulû'l-Emre itaat edin" (en-Nisâ, 4/5)

Rabbim ayetleri anlamayı ve uygulamayı nasip etsin cümlemize...

saygılarımla...


Bunların hepsinin cevabını bu forumda vermedik mi seyfullah? Hala papağan gibi aynı ayetleri yazıp duruyorsun. O vahyden başkasını konuşmakla kastedilenin kuran ayetleri olduğunu anlamakta mı zorlanıyosun? O vahyden başka söz konuşmaz la peygamberin tüm sözlerini vahy zannedip te peygamberi konuşan Allah yapıp, Allaha şirk koştuğunun zaten farkında değilsin.
 

Kur'an Ehli

New member
Katılım
26 Ara 2005
Mesajlar
99
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
İnsanlar Allah’ın mesajı Kuran’ı Hz. Muhammed’in (elçinin) ağzından duydular. Kuran her insana ayrı ayrı vahiy edilmedi ki ! Peygamberimiz’in getirdiği mesaja uymayan birçok insan “Bu insan sözüdür.” veya “Biz bir insana mı uyacağız?” şeklinde karşı çıkmışlardır. Oysa Allah “Allah ve elçisine itaat edin.”ayetleriyle; Hz. Muhammed’e, elçiliği yüzünden, o mesajın gerçek sahibi Allah olması yüzünden uyulacağını göstermektedir. Yani Allah, “Allah ve elçisine itaat edin.” ayetleriyle uyulanın bir tek Allah olduğunu göstermektedir, bu da 4.Nisa Suresi 80. ayette bir daha anlaşılmaktadır. Yoksa; Allah Kuran ile hükümler koydu, Peygamber hadislerle ilave hükümler yaptı, Allah ve elçiye itaatten kasıt iki tane din oluşturucunun oluşturduklarına uymaktır; şeklinde ayetleri açıklamak, dinimizi Allah ve Peygamber ortak yapımına çevirmek olur. Bu da Allah’ın din üzerindeki tekeline tecavüzdür ki bir şirk türüdür.
 

Kur'an Ehli

New member
Katılım
26 Ara 2005
Mesajlar
99
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Nitekim biz size ayetlerimizi okuyacak, sizi arındıracak, size kitabı ve hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek aranızdan bir elçi gönderdik.

2 Bakara Suresi 151


Siz, ayetteki “hikmet” kelimesi ile sünnetin, hadislerin kastedildiğini, böylece Kuran’a hadisler ile ilaveler yapılabileceğini söylüyorsunuz. Oysa “hikmet” kelimesinin “sünnet”, “hadis” gibi bir manası olmadığı gibi, bu kelimeyle Kuran dışında bir kaynak oluşturulabileceğine dair bir delil de yoktur. Aksine hikmetin Kuran’da olduğuna dair bir çok ayet vardır.

Elif, Lam, Ra; Bunlar hikmetli kitabın ayetleridir.

10 Yunus Suresi 1

And olsun hikmetli Kuran’a

36 Yasin Suresi 2

Şüphesiz o (Kuran ) bizim katımızda olan ana kitapta mevcuttur. Yüce ve hikmet doludur.

43 Zuhruf Suresi 4

Ayrıca İsra Suresinde 22. ayetten 38. ayete kadar Allah’ın haramları, emirleri belirtildikten sonra 39. ayette şöyle denmektedir.

Bunlar sana Rabbinin hikmet olarak vahyettikleridir.

17 İsra Suresi 39


İsra Suresi’nin 39. ayetine kadar bahsedilenler(yani Allah’ın hikmet olarak vahyettikleri) şunlardır: Allah’la beraber başka ilahlar edinmeyin(22. ayet), Allah’tan başkasına kulluk etmeyin, ana babaya iyi davranın(23. ayet), Anne babaya nasıl davranılacağı(24. ayet), Rabbimizin iç dünyamızı bilmesi(25. ayet), Akrabaya, yoksula, yolda kalmışa hakkını vermek, israf etmemek (26. ayet)...

Bu ayetlerde görüldüğü gibi, gerek Peygamber’in sünneti adına, gerek hikmet adına Kuran’a müracaat etmeliyiz.
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
60
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
seyfullah putkıran' Alıntı:
sizin gibi yapalım bu sefer :)
ben değil ayetler diyor:

yorumsuz.
3. O, hevâdan (arzularına göre) konuşmaz.
4. O(nun konuşması kendisine ) vahyedilenden başkası değildir.


"Allah, önceleri açık bir şaşkınlık içinde olan inananlara, Allah'ın âyetlerini okuyan, kötülükten arındıran, Kitabı (Kur'an) ve hikmeti (sünnet) öğreten ve size daha bilmediğiniz nice şeyleri de öğreten bir Peygamber gönderdi" (el-Bakara, 2/151).

"Allah ve Rasûlünün yoluna aralarında hüküm vermesi için davet olunduklarında, inananlar; "dinledik ve itaat ettik" diye cevaplar. İşte ancak bunlardır kurtulanlar" (en-Nûr, 24/5).

"Sizden olan ulû'l-Emre itaat edin" (en-Nisâ, 4/5)

Rabbim ayetleri anlamayı ve uygulamayı nasip etsin cümlemize...

saygılarımla...

Yorumsuz mu acaba?

Allah peygamberlerden şöyle söz almıştı: "Andolsun ki size kitab ve hikmet verdim, sonra yanınızda bulunan (kitaplar)ı doğrulayıcı bir peygamber geldiğinde ona muhakkak inanacak ve ona yardım edeceksiniz! Bunu kabul ettiniz mi? Ve bu hususta ağır ahdimi üzerinize aldınız mı?"demişti. Onlar: "Kabul ettik" dediler. (Allah da) dedi ki: "Öyleyse şahit olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım".( 3Ali imran:81)Acaba hikmet =sünnetmi?

Nedenmi?

Andolsun biz Lokman'a: Allah'a şükret! diyerek hikmet verdik. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden de bilsin ki, Allah hiçbir şeye muhtaç değildir, her türlü övgüye lâyıktır. (Lokman suresi 12) Lokmanindami sünneti var
nerede hemde Allah verdigini söylemis?Acaba Hikmet=sünnetmi?(Tabiki bu Sünetullah icin sorulmuyor)Sünnet=ilim(Bilgi)mi acaba????

Birde hadislere bakalimmi?

Allah’ın kitabında helal kıldığı helal, haram kıldığı haramdır. Hakkında sustuğu ise serbesttir. Allah’ın serbest bıraktıklarını kabul edin ve bilin ki Allah hiçbir şeyi unutucu değildir.

Ebu Davud K. Etime 39/Tırmizi K. Libas 6 İbni Mace K. Etime 60/ El-Müracaat sayfa 20

Peygamber’imiz Bedir’de suyun yakın olduğu bir yeri ordugah olarak seçmişti. Sahabeden el Habbab b. el Munzir O’na şöyle dedi: “Ey Allah’ın elçisi, burası bize laf düşmeyecek şekilde Rabbinin senin için seçip yerleştirdiği bir yer midir? Yoksa o bir görüş, öneri ve harp hilesi midir?” Allah’ın elçisi cevaben “ Aksine o bir görüş ve harp hilesidir.” dedi. Bunun üzerine el Habbab: “Burası hiç de iyi bir konak yeri değildir. Kalkıp karşımızdaki topluluğa en yakın suyun başına karargah kuralım. Sonra orada bir kuyu kazıp suyu depolayalım da biz içelim, onlar içmesinler.” dedi. Peygamber’imiz: “Doğru söyledin.” dedi ve onun söylediğini yaptı. (her söyledigi vahy mi acaba?)

İbni Hişam, es Sireh c.1 sf.620/ Taberi-et Tarih c.2 sf.144

Biz hadis yazarken Hz. Peygamber yanımıza geldi ve “Yazdığınız şey nedir?” dedi. “Senden işittiğimiz hadisler” dedik. Hz. Peygamber: “Allah’ın kitabından başka kitap mı istiyorsunuz? Sizden evvelki milletler Allah’ın kitabı yanında başka kitaplar yazdıkları için yoldan çıktılar.”

El Hatib, Takyid 33

Ben ancak bir insanım. Sizler aranızdaki davaları bana getiriyorsunuz, umulur ki bazılarınız delillerini diğerlerinden daha iyi dile getirirler de ben duyduğum üzere onlar lehinde bir hükme varırım. Kime (haksız yere) kardeşinin hakkından hüküm verirsem, o kardeşinin hakkı olan bu şeyi kesinlikle almasın. Haksız yere alan için ancak ateşten bir parça ayırırım.

El Kadı Iyaz, Eş Şifa, c.2 sf.179 Insanmi yoksa sadece vahy okuyan mi??

Simdi yorum yok,izah hic yok


İsrailoğullarına sor ki kendilerine nice apaçık mucizeler verdik. Kim mucizeler kendisine geldikten sonra Allah'ın nimetini (âyetlerini) değiştirirse bilsin ki Allah'ın azabı şiddetlidir.(Bakara suresi 211)

Insanlardan bazıları Allah’tan başkalarını (Allah’a) denk tutarlar. Onları Allah’ı sevdikleri gibi severler. İman edenler ise en çok Allah’ı severler.” (Bakara: 165)
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Kur'an Ehli' Alıntı:
Bunların hepsinin cevabını bu forumda vermedik mi seyfullah? Hala papağan gibi aynı ayetleri yazıp duruyorsun. O vahyden başkasını konuşmakla kastedilenin kuran ayetleri olduğunu anlamakta mı zorlanıyosun? O vahyden başka söz konuşmaz la peygamberin tüm sözlerini vahy zannedip te peygamberi konuşan Allah yapıp, Allaha şirk koştuğunun zaten farkında değilsin.

ben her defasında ayteleri yazıcam taki anlıyana dek. onun söylediği herşey vahiydir . Efendimiz nefsinden konuşmaş bunu düşünen kişiler rabbimin felaketiylşe karşılaştılar tarihte böyle insnlr mevcut sizi uyaroıyorum korkum sizin durmunuzda kellesini veren o insanlar gibi olucak
haberiniz olsun. Efendimiz ilhan ile konuşur yani söyledikleri nefsi değildir.
 

pusula

Üyeliði durduruldu
Katılım
10 Eki 2005
Mesajlar
128
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
seyfullah Ulülemirden bahsediyor... uymanın farziyetini ayetle izah ediyor... bunu ben de böyle biliyorum... Daha dün aklı ermiş, hiç kıymet fazilet tanımaz K.E. dışında, tüm ümmet-i islam asırlardır bunu böyle yaşıyor...

sonra "aklım benim hep doğruyu gösterir" şarkısıyla ortaya çıkan K.E. papağan gibi ayetleri yazıp duruyor. çocuklar oyun oynamak ve ilgi çekmek ister... ilgilenilmek ve önemsenmek için ne numaralar yapıyor... özel hayatında adam yerine konmayınca böyle forumlarda Islam içinde birden değişik bir şeyden bahsediyorcasına ortaya çıkıp kimseyi dinlemeden ayet copy-paste yaparak "ben haklıyım" çığlıkları atıyor... oysa onu seyredenler okuyanlar sadece sessizce izliyorlar... yazdığı ayetlerin manasına ulaşmamaış olduğu çiğ yorumlarından anlaşılıyor...

bir general "marş" diye bağırınca tüm ordu harekete geçiyor ama nefer bile olmayan K.E. gibi bir adam bağırınca bir eri bile yürütemiyor...

evet, ne gariptir ki, "ben sizin kitabınızdan size marş diyorum, uyun" diye bağırmasını sadece izliyoruz...


izliyoruz...



izliyoruz...
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
hadise inanalar mürşit kıymeti bilenler için bu yazı:
Hz. Peygamber (s.a.s.), "size emrettiklerimi yerine getirin, yasaklarımı da gücünüz yettiğince terk edin" buyurmuştur (Müslim, 412, İbn Mâce, Mukaddime,
1). Sünnete bağlılık, dinî bir zorunluluktur. Kur'an bize yeterlidir düşüncesiyle sünneti ihmal etmek tarih boyunca bütün bid'at fırkalarının ortak özelliği olan gizli bir hıyanet çeşididir. Hz. Peygamber (s.a.s.) bu durumun ileride ortaya Sıkacağını haber vererek, dinî hiçbir kaygısı olmayan bu insanlardan bizi sakındırmıştır. "Tok karınlı, koltuğuna yaslanıp size "Kur'an yeterlidir; Kur'an neyi helâl kılmışsa onu helâl bilin, neyi haram kılmışsa onu haram bilin" diyen adamların çıkması yakındır. Haberiniz olsun, dikkatli olun: Bana Kur'an ile birlikte (hüküm bakımından) onun bir benzeri (sünnet) de verilmiştir" (Ebû Dâvûd, Sünne, 6, Ahmed b. Hanbel, IV, 131).

İmrân b. Husayn (r.a.), bize Kur'an yeterlidir, sünnete gerek yoktur, diyen bir adama şöyle seslenir: "Ahmak herif: sen Kur'an'da öğlen namazının dört rekât olduğunu, kıraatinin gizli okunacağının hükmünü bulabilir misin? Kur'an bize Sok şeyleri müphem bırakmış, sünnet onları açıklamıştır." Abdullah b. Mesud (r.a.) "Allah'ın, yaradılış şeklini değiştirenlere lânet ettiğini" haber verirken bir kadın "bunlar Kur'an da var mı?" diye sorar. Abdullah b. Mesud şöyle der: "Var tabii, sen şu âyeti okumuyor musun": "Rasûlullah size neyi emrederse onu yerine getiriniz neyi yasaklarsa ondan kaçınınız'' (el-Haşr, 59/7; Abdullah b. Zeyd, Sünnetü'r-Resûl Şakîkatu'l-Kur'ân, s.54).

Hz. Peygamber sünnetine uyulmasını emrettiği gibi, kendi ashabına da uyulmasını emir buyurmuştur. Ashâba uyulduğu takdirde, insanları doğru yola götüren gökteki yıldızlara benzetilmiştir. "İçinizde benden sonra yaşayanlar birçok ayrılıklara şahit olacaktır. Size sünnetimi, hidâyete erdirilmiş, doğru yolu bulmuş halifelerinin sünnetini (yolunu) tavsiye ederim. Ona sımsıkı sarılın, âdeta dişlerinizle tutun, sonradan çıkacak şeylerden sarılın. Çünkü her uydurma, bid'at; her bid'at sapıklıktır" (Ebû Dâvûd, Sünne, 5).


anlayan sivri sinek saz anlamıyana davul zurna az.
 

Kur'an Ehli

New member
Katılım
26 Ara 2005
Mesajlar
99
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
seyfullahın ve pusulanın düştüğü şirk bataklığından kurtulma ihtimalleri yok. Siz devam edin şirkinize. Biz girmeyelim sizin ve hadis putlarınızın arasına.

pusula ulul emre ilgili ayetten bahsetmiş. Yazalım:

Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, elçiye itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız onu Allah’a ve elçiye arz edin.

4 Nisa Suresi 59


İnsanlar topluluklar halinde yaşarlar. Bu toplu yaşamda ortak kararı, ortak prensipleri, kimi durumlarda ortak orduyu, savaş ve barış kararı gibi kritik kararları da hayata geçirmek gerekir. Elçi (Hz. Muhammed) kendi döneminde toplumun başı olarak bir çok kritik kararı alırdı. Bunlara da uymak gerekirdi, çünkü Hz. Muhammed o dönemde hem elçi, hem de “emir sahibi” (ululemr) olarak toplumun başıydı. Peygamber’in vefatından sonra Müslümanlar’ın içlerinden seçecekleri kişi veya kişiler bu vazifeyi yerine getirebilir ve onlara da itaat gerekir. Fakat bu itaat hiçbir zaman Allah’ın hükümlerine ilave hükümler yapılması manasına gelmez.

Sizin mantığınızla olduğu gibi, emir sahibi, emir sahiplerine itaat edin ayetini çekiştirip, kendini Allah gibi dini hüküm koyucu mertebesine çıkarırsa sonuç ne olur? Eğer elçiye itaatle elçi ilave helaller, haramlar ve iptaller yapabiliyorsa o zaman aynı tarzdaki ayetle emir sahiplerinin (Yöneticilerin) de aynı hakka kavuşmaları gerekirdi.

Ben seyfullah'a papağan gibi yazıp duruyor diyorum, pusula bana. pusulanın belli ki bir yarası gocuntusu var, fikirlere cevap vermek yerine, kişiye saldırıya geçiyor.

Sen izlemeye devam et pusula. Cevap veremediğin gerçekleri izlemeye devam et. İçinde bulunduğun şirk batağında yüzmeye devam et.
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
bana yapıcağın tabirleri düşünmüyorum çok şükür zamanımızın ulul emrine itat ettiğim için avamı dinlicek halim yok çok şükür elimde kuran ayetleri var Efendimizn sözleride mevcut, değerli ehli sünnet alimlerinin kitaplarıda bulundurmaktayız, ve tevsirlerde varken senin tevsirine ihtiyacım yok bu kadar kaynağı okim sonra gelir belki seninde tevsirlerini değerlendirmek için okurum

neyse Allah hepimixe hidayet erdirsin.
banda pusulayada:)
amin..
 
Üst Alt