DİŞ TEDÂVISI
Diş ve ağız sağlığının önemi her geçen gün daha iyi anlaşılmaktadır. Ağız sağlığı vücut sağlığı demektir. Vücut sağlığına dikkat etmek gerektiği gibi, diş sağlığına da önem vermek gerekir. Nitekim Peygamberimiz, dişleri misvaklamak (fırçalamak) hususunda "Ümmetime (veya insanlara) zor gelmeyeceğini bilseydim her namaz için misvak kullanmayı emrederdim " buyurmaktadır. (Buhârî, Cum'a, 8)
Diş takma, doldurma, kaplama ve protez gibi olaylar, ağız sağlığını temin hususunda başvurulan çarelerdir. Diş doldurma ve kaplamanın abdest ve gusüle zarar verip vermediği, bu kaplama ve doldurmalarda altın ve gümüş madenlerinin kullanılmasının dinen sakıncalı olup olmadığı konuları, inananların zihinlerini meşgul etmektedir. Islâm'ın bu konulardaki hükümlerini araştırıp öğrenmek, müslümanları şüphe ve tereddütlerden uzaklaştırıp kalp huzuruna kavuşturacaktır.
DİŞİ ALTIN VE GÜMÜŞ İLE KAPLAMAK CAİZ MİDİR?
Diş, hayatı önem taşıyan bir organdır. İslam dini onu korumak için tedbir almamızı emretmiştir. Her yemekten sonra ağız ve dişlerimizi yıkamamızı emrettiği gibi misvak kullanmamızı da emretmişitr. Peygamber (sav): "Yemeğin bereketi, ondan evvel ve sonra abdest almaktır” buyurur. Başka bir hadiste de şöyle buyuruyor:
"Ümmetim için endişe etmeseydim, her namaz için misvak kullanmayı emir ederdim.”Ağız ve dişleri temiz tutup misvaklamanın insan sağlığı için büyük faydaları vardır.
Daha önce de beyan ettiğimiz gibi fırça da misvak sayılır. Diş buzulursa onu doldurmak veya kaplamak elbetteki vücut ve sağlığın bir gereğidir. Gusle de mani değildir. Mani olsaydı ne altın, ne gümüş ile bağlamağa ve kaplatmağa müsaade edilmemesi gerekirdi. Halbuki gümüş ile bağlatmak veya kaplatmak hususunda muhalefet eden de olmamıştır. Bilittifak caizdir. Ancak Hanefi mezhebinde altın ile kaplatmak hususunda ihtilaf vardır. İmam Muhammed'e göre hem altın, hem gümüş ile bağlatmak ve kaplatmakta beis yoktur. İmam-ı A'zam'a göre gümüş ile bağlatmak veya kaplatmak caizdir. Fakat altın ile caiz değidir. Ebu Yusuf ise bir kavle göre İmam Muhammed ile, diğer bir kavle göre İmam-ı A'zam ile beraberdir. Münteka'da kayd edildiğine göre, İmam-ı A'zam da dişin altın ile bağlatılmasında (veya kapplatılmasında) bir sakınca olmadığı görüşündedir.
En kuvvetli görüş İmam Muhammed'in görüşüdür. Çünkü gümüş ile kaplatılırsa dişin etini bozar ve koku yapar. Böyle bir fetva bulunduğuna ve her yerde bununla amel edildiğine göre aksini söyleyip halkı şaşırtmanın manası yoktur. Ba husus Şafi'i mezhebinde özellikle zaruret olduktan sonra hiç beis yoktur. Amma diş bozulmamış ise yani zaruret olmazsa erkek için altın kullanmak haram olduğundan dişi onunla kaplatmak asla caiz değildir. Kulab vakasında Sa'id bin Arfece'nin burnu kesildi. Önce gümüşten bir burun edindi. Bozulunca Peygamber (sav) altından burun edinmesini emretti.
Kur'ân-ı Kerim'de dişleri kaplama ve dolgu yaptırma ile ilgili açık bir hüküm yoktur. Hadis'te ise Ebû Davud, Tirmizî ve Nesâî'nin zikrettikleri Hz. Peygamber'in, Arfece b. As'ad'e altından burun yaptırmasını emir buyurmaları geçmektedir.
Sahabîlerden Arfece b. As'ad (r.a.)'ın Külâb savaşında burnu kesilmişti. Arfece, gümüşten bir burun yaptırdı. Aradan biraz zaman geçince burnunda kötü bir koku meydana geldi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.s.), ona altından bir burun edinmeyi emir buyurdular. (Ebû Davud, Hâtem, 7; Tirmizî Libâs, 31; Nesâî, Zîne, 41)
Sallanan bir dişi gümüş bir telle bağlamak Imam Âzam'a, Ebû Yusuf ve Imam Muhammed'e göre ittifakla caiz olup mekruh değildir. Altınla bağlamak ise Imam Âzam Ebu Hanife'ye göre mekruh diğerlerine göre mekruh değildir. Gümüş koku yaptığı için altından burun taktırmak ise icma ile caizdir.
Imam Âzam, çıkmış olan bir dişi tekrar yerine iade etmeyi mekruh görür. Çünkü bu diş ona göre ölünün dişi hükmündedir. Bunun yerine gümüş bir diş takılabileceği gibi, besmele ile kesilen bir koyunun dişi de konabilir ve gümüş bir tel ile bağlanabilir. Ebû Yusuf, "Ben bunu Imam Âzam'a başka bir yerde sordum. Çıkmış bir dişin iade edilmesinde bir sakınca görmedi", diyerek aynı konuda Ebû Hanife'nin ikinci bir görüşünü aktarmaktadır (Ibn Âbidin, V, 231).
Imam Muhammed, Arfece hadisini delil getirerek, dişi altın telle bağlamanın, kaplamanın ve altın diş takmanın caiz olduğunu söylemektedir. Imam Ebû Yusuf da çıkan bir dişi yerine iade ederek gümüş veya altın bir tel ile bağlamakta veya onun yerine gümüşten bir diş takılmasında bir sakınca görmez.
Buna göre, imamların, gerek abdest ve gusül açısından, gerekse altın ve gümüşün kullanılması bakımından dış doldurma ve kaplamada bir mahzur görmediklerini söyleyebiliriz. Araştırmalardan Imam Azam, Imam Ebu Yusuf ve Imam Muhammed'in diş kaplama ve doldurmanın abdest ve gusüle engel olmadığı konusunda fikir birliğine vardıklarını görüyoruz. Çünkü bunların üçünün de dişi gümüş tel ile bağlamanın ve gümüş bir diş takmanın caiz olduğu konusunda birleştikleri bilinmektedir. Kâsânî'de tadbîb: kaplama kelimesi açıkça zikredilmektedir. (Kâsânî, el-Bedâyiu's-Sanayı ; V,132) Gümüş tel ile bağlandığı zaman bu, telin geçtiği yerlere su varıp varmadığı meselesi olduğu gibi, koyun dişi veya gümüş bir diş takıldığı zaman bunların altına su ulaşıp ulaşmaması yine söz konusudur. Dişi tel ile bağlama, kaplama veya başka bir dişi takma sebebiyle suyun ağızda ulaşmadığı yerler yüzünden abdest veya gusüle bir halel gelseydi bunu müctehidler mutlaka açıklarlardı. Halbuki kaynaklarda böyle bir şey hiç zikredilmemektedir. Bir de bu diş kaplama ve doldurma işi, aynı zamanda bir yara üzerine konan beze çebire'ye benzetilmektedir. Abdest ve gusülde sargı üzerine mesih caiz olduğu gibi, ağzında kaplamalı veya dolgulu dişi bulunan kimsenin suyu çalkalaması yeterlidir. Yoksa kaplama ve dolgu altına su işlemesini temin etmek zor olduğu gibi, çoğu zaman ağız sağlığına zarar da getirebilir. Zaten bu konuda imamlar arasında herhangi bir görüş ayrılığı yoktur. Onlar dişi kaplatmaktan bahsetmekte, fakat hiçbirisi, bunun abdest veya gusüle engel olduğundan söz etmemektedir. Dişi kaplama gusüle engel olmazsa, doldurmanın da öncelikle engel olamıyacağı açıktır.
Imamlar arasında ihtilaf sadece çıkmış olan dişin tekrar yerine iade edilmesi ile, altının kullanılmasındadır. Dişi gümüş ile kaplama veya doldurmada herhangi bir görüş ayrılığı yoktur. Bu konuda altın kullanılmasını Imam Azam caiz görmez, diğerleri ise bir sakınca yoktur derler.
Netice olarak altın veya gümüş ile diş kaplama, doldurma ve protez yaptırmanın ve bunları kullanmanın Islâm açısından hiçbir mahzuru olmadığını söyleyebiliriz. Ancak Hanefi imamları adet (ay hali) görmekte olan bir kadının bu müddet içinde kapladığı dişin temiz olmadığını ve dolayısıyla kadının abdestsiz kaldığını ileri sürdüklerini görüyoruz. Fakat Imam Şafiî'ye göre ay hali gören bir, kadının dişini yıkayarak kaplatması caizdir.
DİŞ DOLGUSU VE GUSÜL
Hanefî mezhebine göre gusülde dişlerin yıkanması da farz olduğundan, diş dolgusu ve kaplamanın durumu bir mesele teşkil eder. Önce guslün Farzlarından konuyu açalım.
Guslün Farzları:
Şafiîlerde, Niyet ve bütün bedeni yıkamaktır.
Hanefî ve Hanbelîlerde:
1) Ağzın içini çalkalayıp yıkamak,
2) Burna su çekip yıkamak,
3) Tepeden tırnağa vücudu yıkamak....
Malikîlerde:
1) Niyet etmek,
2) Tüm bedeni yıkamak,
3) Yıkarken ovalamak,
4) Bir tarafı kurumadan peşpeşe yıkamak,
5) Vücuttaki bütün kıllar arasına suyu geçirmek.(1)
Görüldüğü gibi guslün ittifakla ve kesinlikle farz olanı, bütün bedeni tamamen yıkamaktır. Diğerleri ihtilaflı ve “zannî farz” kısmındandır.
Fetva Mektupları
Son devrin büyük alimlerinden Muhammed Zahid Kevserî (ö. 1951), Düzce’li hemşehrilerine 1939’da Kahire’den yazdığı ve bundan yirmibir yıl önce Düzce’de onun yakınlarından bir zatın dosyasındaki eski türkçe el yazısı nüshadan inceleyip kopya ettiğim konuyla ilgili mektubunda aynen şöyle demektedir:
“...Parası olan dişini doldurtsun ve yaptırsın, hiçbir mâni-i şer’i (dinî engel) yoktur.
Merhum Ömer Nasuhi Bilmen de, 1959 yılında zamanın Gerede müftüsü Kemâleddin Üstün’e cevaben yazdığı ve şu anda Gerede’deki özel kütüphanesinde bulunan, el yazısı bir mektubunda şöyle diyor:
“Diş doldurma meselesi hakikaten mühimdir. Birçok kimseler mücerred (sırf) süs için dişlerini altın ile kaplatıyor veya altın ile yaptırıyorlar. Bu babda (konuda) bir zaruret ve hacet (ihtiyaç) bulunması lâzımdır. Cebîre (sargı) nasıl bir zarurete mebni câiz ise, bunlar da böyle bir zarurete mebni câiz olabilir...”
Bediüzzaman Said Nursî (ö. 1960) Hazretleri ise, bu konuda şunları yazıyor:
“Eğer mütedeyyin bir hekim-i hazıkın (dindar ve uzman bir doktorun) gösterdiği ihtiyaca binaen kaplama sureti olsa, altındaki diş ağzın zahiresinden (dışı hükmünden) çıkar, batın (iç) hükmüne geçer. Gusülde yıkanmaması, guslü iptal etmez. Çünkü üstündeki kaplama yıkanıyor, onun yerine geçiyor. Evet cerihaların (yaraların) üstündeki sargıların, zarar için kaldırılmadığından ceriha (yara) yerine yıkanması, şer’an o yaranın gasli (yıkanması) yerine geçtiği gibi, böyle ihtiyaca binaen sabit kaplamanın yıkanması dahi, dişin yıkanması yerine geçer...”(2)
Dolgu ve kaplama özelliği
Diş bağlama ve kaplamanın hükmü, fıkıh kaynaklarımızda “giyim” (lübs) bahsinde yer almıştır. Burada sallanan dişleri altınla sıkıp bağlamanın caiz olup olmayacağı hususunda izahat verilmiş, -çünkü altın süs erkeğe caiz değildir- fakat diş tedavisinde lüzum ve özelliğinden dolayı, gümüş gibi altın kullanmanın da caiz olduğu kabul edilmiştir.(3) Temel kaynakların hiçbirinde bu husus, gusül bahsinde söz konusu edilmemiştir.
Fakat son yüzyılda diş dolgusu ve kaplamanın yaygın ve geçmişten farklı bir özellik kazanmasından sonradır ki, üzerinde bazı şüphe ve tartışmalar doğmuştur.
Dolgu ve kaplamanın gusle engel olduğunu söyleyenler, bazı kaynaklarda kayıtlı olan, “Diş çukurundaki yemek kırıntısının altı ıslanmazsa gusül sahih olmaz” ifadesini esas almışlardır. Bunun dışında ortada kayda değer bir delil yoktur.
Diş kaplama ve doldurmayı gusle engel görmeyenler ise, şu sebeplerinden dolayı bunu caiz görürler:
1- Dolgu ve kaplamalar dişlere yerleştikten sonra, üstteki madde diş hükmünü alır.(4) Yıkama lüzumu, artık alttaki diş yerine kaplama ve dolgu üstüne intikal eder.
2- Temel kaynaklarda “şed” ve “tadbîb” (bağlamak ve kaplamak) ifadesiyle anlatılan arızalı dişleri altın yahut gümüşle bağlama, sarma veya kaplama, -bugünkü şekilde olmasa bile- caiz olarak gösterilirken, hiçbirinde altına su geçirme şartından bahsedilmemiştir.
3- Diş tedavisinin de küçümsenmeyecek bir ihtiyaç olmasından dolayı, gerektiğinde diş kaplama ve dolgusunun caiz olduğu ve bunun gusle zarar vermeyeceği ifade edilmiştir.
Sonuç
1- Diş kaplama ve dolgusunun caiz olduğunu bildiren alimlerimizin görüşüyle rahatlıkla amel edilebilir. Ancak hiç mazeret yokken bu yola başvurmanın hükmü şüphelidir. Buradaki meşru mazeret, bir dişin zayi olma ihtimalidir. Bir de dolgu veya kaplama ihtiyaten hayız veya cünubluk halinde yaptırılmamalıdır.
2- Sabit kaplama ve dolguların caiz oluşundan şüphe edip de vicdanen rahatsız olanların, gerektiğinde çıkarılıp takılabilen protez dişlerden yaptırması uygun olur.
3- Dişlerinde mevcut kaplama ve dolgulardan şüphesi olanlar, gusül anında niyetlenmek şartıyla, Şafiî veya Malikî mezhebini taklid suretiyle de gusledebilirler. Çünkü gusülde ağzı ve burunu yıkamak bu mezheplere göre farz değil, sünnettir. Ancak onlara göre gusle niyet farz olduğundan, mezheb taklidinde niyet şartına da uymak gerekir.
Burada açıklanan maddelerden herhangi biriyle amel edilebileceğine göre, bu hususta ölçüsüz münakaşaların ve taassubun gereği yoktur.
Bir kardeşimizin suali üzerine yayınlanmıştır