Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Evrim Görüşü

Evrim Görüşü

  • HAYIR

    Kullanılan: 8 66.7%
  • EVET

    Kullanılan: 4 33.3%
  • AZ DA OLSA İNANIRIM

    Kullanılan: 0 0.0%

  • Kullanılan toplam oy
    12

sýyah_

New member
Katılım
13 Ağu 2010
Mesajlar
454
Tepkime puanı
222
Puanları
0
Yaş
50
evrim görüşüne inan ve inanmak isteyen insanların torunları bu gün dünyadaki kapitalist ülkelerdedir.
 

Biz

New member
Katılım
29 Tem 2011
Mesajlar
71
Tepkime puanı
23
Puanları
0
La mevcude illallah.

Ene'l Hakk.

Evrim yoktur, tekamül vardır.
 

balkocha

New member
Katılım
31 Tem 2010
Mesajlar
7
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Yaş
60
Evrimi bir inanc degildir.Bilim ise Allah sozu gibi kesin degildir

Evrimi bir inanc degildir.Bilim ise Allah sozu gibi kesin degildir

İnsanlarda diğer memeli hayvanlar gibi ikiden fazla meme ile doğma özelliği vardır. Sonuçta insanlarda memeli hayvandırlar ve bütün memeli hayvanlar ortak bir atadan türemiştir. Aşağıdaki metin İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi sitesinden alıntıdır.

Bu yuzden de Bilimin bulgulari diye ortaya konulan hersey uzerinde tartisilabilir,degistirilebilir,aksi ortaya konulabilinir.Bilimin bunun kabul edilebilmesi icin gerekli kistaslari vardir.
Oysa dinin kurallari ve soylemleri uzerine elestirel,karsi tez veya tartisma kabul edilemez.Sadece Allahin bunu soyleyip soylemedigi veya Peygamberlerin tebligatinin sahitler veya kanitlar anlaminda dogru olup olmadigi tartisilabilir.
Bu yuzden bu sitede anket olarak insanlarin onune EVRIME INANIYORMUSUNUZ? tarzinda bir soru konulmasini yadirgiyorum.HAYIR.INANMIYORUM.Bana gosterilen kanitlarla biliyorum ki evrim bilimsel olarak incelenmesi gereken bir surec.Bilmeden okumadan.Bir inancmis gibi algilayip,yorumlayanlara akil erdiremiyorum.Fosil yorumlari bir bilimsem donanim gerektirir.Benim boyle bir egitimim yok.Fakat asagidaki bilimsel tanimlamayi okuyup da konuyu merak etmeyenlerin aklindan suphe ederim
“Meme dokusu fetal hayatın 6. Haftasında gelişmeye başlar. Başlangıçta kol taslaklarından kasığa kadar uzanan ve süt hattı olarak adlandırılan bir hat üzerinde [resimde kırmızı çizgi], sağda ve solda dört ile altı meme taslağı [resimde kırmızı noktalar] bulunduran bir ektodermal kalınlaşma şeklindeyken, 9.haftadan itibaren göğüs bölgesinde iki meme taslağı kalacak şekilde diğerleri involusyona uğrar [kaybolur].

Her 18 erkekten ve 50 kadından birisinde, bu ekstra memelerden bazıları fetal dönemde kaybolmaz ve bu ek meme(ler) ile doğarlar. Bilinen ünlülerden, Mark Wahlberg’in mesela üç tane memesi vardır.

Asıl soru şu, bir yaratılışçı bunu nasıl açıklar? Neden köpeklerde ve domuzlarda gözetilen bir nitelik insanlarda da olabiliyor? Bu ek memelerin koltuk altı ve kasıklardan çıktığı tıbben görülmüştür. Bu nasıl bir tasarımdır?

Yaratılışçıların Cevaplamayı Bırakın Hala Bilmedikleri Evrim Kanıtları
gujanceyhan.wordpress.com
Çoğu yaratılışçı evrimle ilgili herhangi bir yazı okumamıştır. Evrimin ne olduğunu bile bilmeden evrimin "insanların maymunlarda geldiğini" iddia ettiğini sanır. Evrimin günlük...
 

sýyah_

New member
Katılım
13 Ağu 2010
Mesajlar
454
Tepkime puanı
222
Puanları
0
Yaş
50
insanları familya olarak memeli hayvan olarak tanımlamış bilim, canlıları ayırmış familya-tür vb..biz memeli hayvan gurubuna giriyoruz..aslana felis leo. köpeğe canis lupus demiş bilim latince isimler koymuş tamam koysun...biyoloji kitaplarında ben lisede örgün eğitimimi görürken insanların maymundan evrimleşerek geldiği ders kitaplarında yazılıydı, din dersimizde de insanların Adem babamız ile Havva anamızdan geldiği yazılıydı..iki öğretmenede sorardık...öğretmenlerimiz işin içinden çıkamadı ve şöyle dediler "benim dersimde benim kitabımda yazdığı gibi söylüceksiniz onun dersinde onun kitabında yazdığı gibi söylüceksiniz" yazılıda sorarsanız ne yazcaz dedik iki öğretmende aynı şekilde tekrarladı...sosyoloji/mantık/felsefe gurubu dersleri zaten temelli başlı başına islam ile düşünceler ile inanç ile çakışan derslerdir. şimdi soruyorum size burada anket yapılmış ama bu anket veya bize birbirine uymayan müfredatta 80 li yıllarda öğretilen derslerde neye karar verecektik...bir sınfta bir gurup Adem den geldik diğer bir gurupta maymundan geldik demişti başkalarıda o zaman siz maymunsunuz demişti..çekimser olanlarda vardı...yanlız ben şunu görecek akıla sahibim: bu yaşıma kadar insanları sömürmeyi bir politika haline getirmiş ülkeleri inceledim..bu evrim teoisini onlar ortaya koymuşlardır ve emperyalimzmin temelinde bu yatar bu düşünce vardır. şu an bakın bütün kapitalist ülkelerin hatta bu ülkeler kendi inandıklarını farzettikleri hristiyanlığı bile sömürü politikası olarak kullanmışlardır...şu anda endülüjans kağıtlarının adı değişiktir ama yine cenneti satan din sömürücüleri hala var bunlarda aynı kapitalist insanlar kapikalizm şu anda dünyaya maalesef hakim olan bir güçtür...kapitaliz kendini haklı çıkarmak için şöyle der...sokaktaki insanların hepsi piyasada eşittir...herkez diş mucununu aynı fiyata alır der...sosyalist düşünen insanlar ise kapitalizmde insanların emeğini sömürmesiyle ilgilenir sadece...fabrikada çalışan işçileri mağdur fabrika sahibini (+) değer sömürüsü yapıyor kabul eder köylüyü bir sınıfa koyar ama oda farketmez kendiside kapitalisttir. çünkü insanları sınıf sınıf ayırır..eşit kabul etmez...ama bizim dinimizde bütün insanlar eşittir..bir insanın diğer insana ütünlüğü takvadır denir. kadın zayıf olduğu için (bunu hiç bir kadın kabul etmez) kadını korur erkeği kadına karşı kapitalist yapmaz. islam dininde insana bir güç veriliyorsa bu güç erkek olarak yaşamak bile olsa bu gücün kendisine verildiğini ama asalında o kişiye bir yük ve imtihan olduğunu söyler. yani bir erkek kadınına haksızlık ederse onu ezerse gücünü onu sevgisi değil hayvani duygularını gösterirse bizim dinimiz bunada karşıdır. ama işte bakınız görünüzki örnekler verirler...bizim örnek aldığımız kişi Hz. Muhammed (sav) dir. o insana en güzel davranan en güzel insandır.
 

xyz

New member
Katılım
20 Kas 2011
Mesajlar
33
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Siyah;

Evrim kuramı canlıların ortak atadan türediğini söyler. ''İnsan ve şempaze aynı ortak atadan türemiştir'' der. Bu da maymundan geldik demek değildir, teoriyi maymundan gelmek olarak bilmenin sebebi, evrimi anlamayan, algılamayan birtakım insanların art niyetli ve cahil söylemlerine inanman ve konu ile ilgili hiçbir bilgi arayışı ihtiyacı hissetmeyişinizdendir.

Şunu da söyleyeyim; evrimin bir ideolojisi yoktur. kapitalizme bile dokunmuş işin ucu, nasıl bir alaka kurmuşsan artık... :)

Evrimin tartışılacak bir tarafı da yoktur. Dünyada ciddi hiçbir bilimsel kurum/kuruluş evrim teorisi var mı diye tartışmıyor, evrim canlılar üzerinde nasıl gerçekleşmiştir bu tartışılıyor.
 

old_preacher

New member
Katılım
6 Eyl 2011
Mesajlar
271
Tepkime puanı
40
Puanları
0
xyz, sana evrimle ilgili birkaç soru sormak istiyorum. gerçekten merak ettiğim sorular, evrime önyargıyla yaklaşmıyorum yoksa yanlış anlaşılmasın..

insan ve primatların ortak atası hangi hayvandır, ya da nedir? bulunan bir fosili var mı?

bir de bu ara fosil konusunda birsürü muhabbet var, kimisi ara fosil yok diyor, kimisi ara fosile gerek yok diyor, kimisi de ara fosil zannettiğiniz gibi şeyler değil diyor. ara fosil konusuna da bir açıklık getirebilir misin :)

teşekkürler...
 

xyz

New member
Katılım
20 Kas 2011
Mesajlar
33
Tepkime puanı
0
Puanları
0
xyz, sana evrimle ilgili birkaç soru sormak istiyorum. gerçekten merak ettiğim sorular, evrime önyargıyla yaklaşmıyorum yoksa yanlış anlaşılmasın..

insan ve primatların ortak atası hangi hayvandır, ya da nedir? bulunan bir fosili var mı?...

Fosil demişken siz yetenekleri, görünüşü ve zekası ile insana ne yazık ki maymun kadar benzeyen başka bir canlı gösterebilir misiniz?:)

Primatların ve insanın ortak atasına ait bir fosil örneği varmıdır bilmiyorum yanlış bir şey söylemek de istemem bu konuda. Fakat bu iddia fosilden sebep ortaya atılmış değildir. Şempaze ve insanın, diğer canlılarla kıyaslandığında genetik benzerliklerinin fazla olması ortak ata tezini doğruluyor. Şempaze ve insan genomu arasında %90'ın üzerinde benzerlik olması da yakın akraba olduklarının isbatıdır.

bir de bu ara fosil konusunda birsürü muhabbet var, kimisi ara fosil yok diyor, kimisi ara fosile gerek yok diyor, kimisi de ara fosil zannettiğiniz gibi şeyler değil diyor. ara fosil konusuna da bir açıklık getirebilir misin :)

teşekkürler...

Elimizde bugun evrimi destekleyen fosil örnekleri varsa bu şanslı olduğumuzdandır. Hiç bulanamayadabilirdi. Böyle olsaydı evrim yok mudur diyecektik?
Ara fosil örnekleri de vardır. İsterseniz ulaşırsınız da...
 

old_preacher

New member
Katılım
6 Eyl 2011
Mesajlar
271
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Fosil demişken siz yetenekleri, görünüşü ve zekası ile insana ne yazık ki maymun kadar benzeyen başka bir canlı gösterebilir misiniz?:)

Primatların ve insanın ortak atasına ait bir fosil örneği varmıdır bilmiyorum yanlış bir şey söylemek de istemem bu konuda. Fakat bu iddia fosilden sebep ortaya atılmış değildir. Şempaze ve insanın, diğer canlılarla kıyaslandığında genetik benzerliklerinin fazla olması ortak ata tezini doğruluyor. Şempaze ve insan genomu arasında %90'ın üzerinde benzerlik olması da yakın akraba olduklarının isbatıdır.



Elimizde bugun evrimi destekleyen fosil örnekleri varsa bu şanslı olduğumuzdandır. Hiç bulanamayadabilirdi. Böyle olsaydı evrim yok mudur diyecektik?
Ara fosil örnekleri de vardır. İsterseniz ulaşırsınız da...

iddianın fosil üzerine ortaya atılmış olması önemli değil, önemli olan çıkan yüzbinlerce fosil içinden, henüz ''işte bu ortak atamızdır'' denen bir fosilin çıkmamasıdır. bu ayrışmanın çok uzun zaman önce olduğu iddia ediliyor, o halde bunu ispatlayabilecek tek dal paleontolojidir, diğerleri varsayım olarak kalır.

''fosiller hiç bulunamayabilirdi, olmasaydı evrim yok mu diyecektik''


ama fosiller var, ve evrimin ispatı için olmazsa olmazlar. bir olguyu bilimsel olarak ispatlamak için, onu gözlemlemek gerekir. evrim çok uzun bir zamanı kapsadığından, bir canlıdan başka bir canlı türemesini laboratuarlarda gözlemleyemezsiniz. o zamanlara da dönemeyeceğinize göre şu halde tek çareniz paleontolojidir, yani çıkan fosilleri karşılaştırmaktır.

işte ben o fosilleri arıyorum, internette evrimci sitelerde gösterilen fosiller hem yeterli değil, hem gerçek mi yalan mı belli değil. sözgelimi, kanatlarında pençeye benzer bir yapı olan tek bir fosille, dinazorlar ve milyarlarca kuş arasındaki evrimi açıklamaya çalışıyorlar. bilinen yaklaşık 1000 farklı dinazor türü, 10 000 e yakın da farklı kuş türü var, ama bunların evrimi tek bir fosille açıklanmaya çalışılıyor, ki o fosil de geçiş formu değil.
 

xyz

New member
Katılım
20 Kas 2011
Mesajlar
33
Tepkime puanı
0
Puanları
0
iddianın fosil üzerine ortaya atılmış olması önemli değil, önemli olan çıkan yüzbinlerce fosil içinden, henüz ''işte bu ortak atamızdır'' denen bir fosilin çıkmamasıdır. bu ayrışmanın çok uzun zaman önce olduğu iddia ediliyor, o halde bunu ispatlayabilecek tek dal paleontolojidir, diğerleri varsayım olarak kalır.

''fosiller hiç bulunamayabilirdi, olmasaydı evrim yok mu diyecektik''


ama fosiller var, ve evrimin ispatı için olmazsa olmazlar. bir olguyu bilimsel olarak ispatlamak için, onu gözlemlemek gerekir. evrim çok uzun bir zamanı kapsadığından, bir canlıdan başka bir canlı türemesini laboratuarlarda gözlemleyemezsiniz. o zamanlara da dönemeyeceğinize göre şu halde tek çareniz paleontolojidir, yani çıkan fosilleri karşılaştırmaktır.

işte ben o fosilleri arıyorum, internette evrimci sitelerde gösterilen fosiller hem yeterli değil, hem gerçek mi yalan mı belli değil. sözgelimi, kanatlarında pençeye benzer bir yapı olan tek bir fosille, dinazorlar ve milyarlarca kuş arasındaki evrimi açıklamaya çalışıyorlar. bilinen yaklaşık 1000 farklı dinazor türü, 10 000 e yakın da farklı kuş türü var, ama bunların evrimi tek bir fosille açıklanmaya çalışılıyor, ki o fosil de geçiş formu değil.

Evrim kuramı ile ilgili bildiklerin tamamen kulaktan dolma ve hiçbir bilimselliği yok.

Maymun ve insan genomu arasındaki %90'lık oranda benzerlikten bahsettim. Ne düşünüyorsun bu konuda açıklar mısın?

Memeli hayvanların embriyo döneminde birbirine olan neredeyse ayırt edilemeyecek benzerlikleri, DNA'yı oluşturan proteinlerin dizililişndeki benzerlikler vs. hepsi ortak ata savını doğrular. Tür ağacının uç dallarına gittikçe de benzerlik oranı azalmaya başlar.

Kabul etmiyorum dediğin evrimi destekleyen arafosiller bugun bilimadamları tarafından kabul ediliyor, üniversitelerde ders kitaplarında yer alıyor. Yaratılış müzesindeki Çin malı çakma fosillerle karıştırmamanı öneriyorum.

Köpeklerin işe yaramayan hatta ters dönüp başlarına bela olan 5. parmakları, patlayarak başımıza dert olan apandist hepsi akılı tasarımın ürünü değil mi? Evrimi sorguladığın kadar yaratılışı da sorguladın mı?
 

old_preacher

New member
Katılım
6 Eyl 2011
Mesajlar
271
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Evrim kuramı ile ilgili bildiklerin tamamen kulaktan dolma ve hiçbir bilimselliği yok.

Maymun ve insan genomu arasındaki %90'lık oranda benzerlikten bahsettim. Ne düşünüyorsun bu konuda açıklar mısın?

Memeli hayvanların embriyo döneminde birbirine olan neredeyse ayırt edilemeyecek benzerlikleri, DNA'yı oluşturan proteinlerin dizililişndeki benzerlikler vs. hepsi ortak ata savını doğrular. Tür ağacının uç dallarına gittikçe de benzerlik oranı azalmaya başlar.

Kabul etmiyorum dediğin evrimi destekleyen arafosiller bugun bilimadamları tarafından kabul ediliyor, üniversitelerde ders kitaplarında yer alıyor. Yaratılış müzesindeki Çin malı çakma fosillerle karıştırmamanı öneriyorum.

Köpeklerin işe yaramayan hatta ters dönüp başlarına bela olan 5. parmakları, patlayarak başımıza dert olan apandist hepsi akılı tasarımın ürünü değil mi? Evrimi sorguladığın kadar yaratılışı da sorguladın mı?

başta da dediğim gibi, sadece bilmediklerimi merak ediyorum ve önyargılı değilim.

bilimadamlarının onları kabul etmekten başka çareleri olmadığı için zaten kabul etmek zorundalar, çünkü bilim olayı maddesel çerçevede ele alır, diğer yönü bilimi ilgilendirmez. bugün bir bilimadamı kariyerinde ilerlemek istiyorsa evrimi kabul etmek zorundadır. yaratılış bugün bilimin konusu değil, farklı şeyler.

bu arafosillere internetten ulaşma imkanımız var mı? bir de dediğim gibi, milyarlarca canlı yaşamış olmasına ve hepsi evrime maruz kalmasına rağmen, niçin bugün gösterilen arafosiller çok azdır?
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,130
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Evrim kuramı ile ilgili bildiklerin tamamen kulaktan dolma ve hiçbir bilimselliği yok.

Maymun ve insan genomu arasındaki %90'lık oranda benzerlikten bahsettim. Ne düşünüyorsun bu konuda açıklar mısın?

Memeli hayvanların embriyo döneminde birbirine olan neredeyse ayırt edilemeyecek benzerlikleri, DNA'yı oluşturan proteinlerin dizililişndeki benzerlikler vs. hepsi ortak ata savını doğrular. Tür ağacının uç dallarına gittikçe de benzerlik oranı azalmaya başlar.

Kabul etmiyorum dediğin evrimi destekleyen arafosiller bugun bilimadamları tarafından kabul ediliyor, üniversitelerde ders kitaplarında yer alıyor. Yaratılış müzesindeki Çin malı çakma fosillerle karıştırmamanı öneriyorum.

Köpeklerin işe yaramayan hatta ters dönüp başlarına bela olan 5. parmakları, patlayarak başımıza dert olan apandist hepsi akılı tasarımın ürünü değil mi? Evrimi sorguladığın kadar yaratılışı da sorguladın mı?
Bilim insanları, bugüne kadar bilinen teorilere uymayan, çok sayıda olay gözlemledi. Bu olaylar kabul edilen kurallara aykırı duruyor; ama yanlışlıkları da ispat edilmiş değil.



1) ETKİSİZ İLACIN (PLASEBO) ETKİSİ NEDİR?

Etkisiz ilaç verilen hastaların, tıpkı normal ilaç almış gibi kendilerini iyi hissetmelerinin nedeni nedir, bilinmiyor.

Süphesiz duymuşsunuzdur, ilaç yerine verilen etkisiz ilaçların, tıpkı ilaç almış gibi etki yaptığını.. Ama nasıl etkidiği ve nedeni bilinmiyor.. Plasebo etkisinin gücünü siz de evde bir deneyle görebilirsiniz, tabii bu deneyi üzerinde uygulayabileceğiniz birisini bulabilirseniz! Günde birkaç kez, birkaç gün boyunca birinin canını yakın. Deney'in son gününe kadar ağrıyı morfin ile kontrol altına alın. Bu son gün morfin yerine tuzlu su kullanın. Sonuçta tuzlu suyun ağrıyı azalttığını göreceksiniz.

İşte plasebo etkisi buna deniyor. Bu etki bazen çok güçlü olabiliyor. Yukarıdaki deneyi ilk kez İtalya'da Torino Üniversitesi'nden Fabrizio Benedetti yaptı. Doktorlar plasebo etkisinin onlarca yıldır farkında.

Benedetti, ayrıca Parkinson hastalarında da plasebo etkisini araştırdı. Tuzlu suyun plasebo etkisinin hastalarda titreme ve kas sertliğini azalttığını gören (Nature Neuroscience, vol 7, p 587) Benedetti ve ekibi, hastalara tuzlu su verirken beyinlerindeki nöronların faaliyetlerini ölçtü. Deneyde "Alt-talamik çekirdek"teki nöronların, tuzlu su verildikçe daha az tetiklendiği anlaşıldı. Bu şekilde hastalığın semptomları düzelirken, nöron faaliyetleri de azalıyordu.

Benedetti bu deneyden elde edilen sonuçları şöyle değerlendiriyor: "Burada neler olup bitiğini öğrenmek zorundayız. Ancak bir şey kesin: Beklentiler ve terapötik sonuçlar arasındaki ilişki, beyin-beden etkileşimini anlamak için mükemmel bir model oluşturuyor. Şimdi bilim adamları plasebo etkisinin nerede ve ne zaman devreye girdiğini anlamaya çalışıyor. Hastalıklar farklı da olsa altta yatan mekanizma aynı olabilir".



2) BIG BANG RADYASYONU YAYILIMI UZAYDA NASIL EŞİT OLUYOR

‘Ufuk Problemi' adı ile bilinen olgu, ‘büyük patlama'dan geride kalan radyasyon yayılımının evrenin her yerinde nasıl eşit olarak dağıldığıdır. Astrofizikçiler sorunu çözmek için göbek patlatıyor.

Evren anlaşılmaz bir şekilde tekdüzedir. Görülür evrenin bir ucundan diğerine, uzayı bütünü olarak incelerseniz, kozmosu dolduran mikrodalga geri plan radyasyonunun sıcaklığının her yerde aynı olduğunu görürsünüz. Bu ilk bakışta şaşırtıcı gelmeyebilir; ancak bir uçtan diğer uca mesafenin 28 milyar ışık yılı olduğu ve evrenin 14 milyar yaşında olduğu düşünülürse, bu sonucun ne denli anormal olduğu ortaya çıkar.

Hiçbir şey ışık hızından daha hızlı değildir. Dolayısıyla ısı radyasyonunun, Big Bang sırasında ortaya çıkan soğuk ve sıcak noktalar arasındaki farklılığı eşitlemek için iki ufuk arasında yol alması mümkün görünmüyor. Bu "ufuk problemi" kozmologların başını ağrıtan en önemli problemlerden biri. Ortaya atılan ve herkes tarafından kabul edilmeyen görüşler var.



3) EINSTEIN YANILIYOR MU?


10 yıldan daha uzun bir zamandır Japonya'daki fizikçiler varolması mümkün olmayan kozmik ışınları gözlüyorlar. Kozmik ışınlar, evrende ışık hızına yakın bir hızda yol alan parçacıklardır Dünya'da tespit edilen bazı kozmik ışınlar, süpernova gibi şiddetli olaylar sırasında üretilir ve bunlar doğada görülen en enerjik parçacıklar.

Kozmik ışın parçacıkları uzayda yol alırken, evreni dolduran düşük enerjili fotonlarla çarpışarak enerjilerini yitirirler. Einstein'ın özel görelilik kuramına göre bizim galaksimizin dışındaki bir kaynaktan çıkıp Dünya'ya gelen kozmik ışınlar, o kadar fazla sayıda enerji azaltıcı çarpışmaya maruz kalır ki, bunların maksimum olası enerjisi 5 x 10 19 elektronvolta çıkar. Buna Greisen-Zatsepin-Kuzmin sınırı adı verilir.

Ne var ki son 10 yılda, Tokyo Üniversitesi'nden Akeno Giant Air Shower Array adı verilen 111 parçacık dedektörü, GZK sınırının üzerinde birkaç kozmik ışın tespit etti. Kuramsal olarak bunların, enerji yitirmemiş olmaları için, bizim galaksimizin içinden gelmesi gerekir. Ancak astronomlar galaksimizin içinde bu kozmik ışınların gelmiş olabileceği bir kaynak bulamadılar. Peki bunlar nereden geliyordu?

Bir olasılığa göre Akeno sonuçları yanlış olabilir. Bir diğer olasılık ise Einstein'in yanılıyor olmasıdır. Einstein'ın özel görelilik kuramına göre uzayın her yönde aynı olması gerekir. Ancak parçacıkların bazı yönlere doğru daha kolay yol alması durumunda ne olacak? O zaman kozmik ışınlar enerjilerinin daha fazlasını koruyabilir ve GZK limitlerinin dışına çıkabilir.

Arjantin, Mendoza'daki Pierre Auger deneyindeki fizikçiler de bu sorun üzerinde çalışıyor. 3000 kilometre kare üzerine yayılan 1600 dedektörden yararlanan bilim adamları, gelmekte olan kozmik ışınların enerjilerini tespit ederek Akeno sonuçlarının daha iyi anlaşılmasını sağlayabilecekler.



4) HOMEOPATİK ERİYİKLER ETKİLİ Mİ?


Homeopatik yöntem, kimyasal ilaçların sulandırılması esasına dayanır; tek bir ilaç molekülü içermeyecek noktaya gelinceye kadar sulandırılma devam etse dahi, suyun iyileştirme özelliğini koruduğu iddia edilir. Bu nasıl oluyor?

Belfast'taki Queen's University'den farmakolog Madeleine Ennis ise homeopatiyi şiddetle eleştirenler arasında. Homeopatinin hiçbir işe yaramadığını düşüncesinde.

Ennis, son makalesinde, iltihabi yangı durumunda ortaya çıkan insan akyuvarları üzerinde aşırı sulandırılmış histaminin etkilerini araştırdı. Bu bozofiller, hücre saldırı altındayken histamin adı verilen maddeyi salgılar. Bunlar bir kez salgılandığı zaman, histamin bozofillerin daha fazla salgılamasını engeller. Farklı laboratuvarlarda tekrarlanan bu çalışma homeopatik eriyiklerin histamin gibi etki yarattığını ortaya çıkartmış. Bu sonucun üzerine Ennis bu etkinin yok sayılamayacak kadar gerçek olduğunu kabul etmek zorunda kalmış.

Bu nasıl oluyor? Homeopatlar kömür, örümcek zehiri gibi maddeleri etanol içinde eriterek, bu "ana eriyik"i su ile tekrar tekrar sulandırır. Sulandırma düzeyinden bağımsız olarak homeopatlar, orijinal ilacın su molekülleri üzerinde iz bıraktığını iddia eder.





5) KARA MADDE VAR DENİYOR, AMA NEDİR AÇIKLANAMIYOR!


Fizikçiler, evrende bazı olayları açıklayabilmek için kara maddenin varolduğunu söylüyor.

Yerçekimi konusundaki bilgilerimizi galaksilerin nasıl döndüğü konusuna uyarladığınız zaman, ortaya yeni bir problem çıkar, çünkü galaksilerin hızla birbirlerinden ayrılması gerekir. Galaktik madde merkezi bir nokta etrafında yörüngeye oturur, çünkü bunların karşılıklı kütleçekimsel cazibesi, merkezcil kuvvetler yaratır. Ancak galaksilerde, gözlenen dönmeyi yaratacak miktarda kütle yoktur.

Amerikalı astronom Vera Rubin, 1970'li yılların sonlarına doğru bu anormalliği tespit etti. Fizikçilerden gelebilecek en anlamlı tepki, görebildiğimizden daha fazla kütlenin varolabileceği doğrultusundaki önermeydi. Burada sorun bu "kara madde"nin ne olabileceği konusunda kimsenin bir fikri olmamasıydı.

Şu anda hálá bu soruya kimse yanıt veremiyor. Öneri bol ama bu konuda bir ortak bir görüş yok. Bu da bilim adına utanılacak bir konu. Astronomik gözlemlere göre kara madde evrendeki kütlenin yüzde 90'ını oluşturmakla birlikte, insanoğlu bu yüzde 90'ın ne olduğunu bilmemekte.

6) MARS'TA METAN GAZININ KAYNAĞI NE?


Viking uzay araçlarından biri Mars'ta metan gazı var, diğeri yok diye rapor etti? Var mı yok mu?

1976 yılında Gilbert Levin gört gözle uzay aracı Viking'den gelecek verileri bekliyordu. Mars'tan milyonlarca kilometre uzakta, Viking uzay araçları Lander, yerden aldıkları toprak örneğini karbon-14 etiketli madde ile karıştırdı. Lander'ın üzerindeki enstrümanlar, topraktan yayılan emisyonun içinde metan gazı olduğunu saptarsa, Mars'ta yaşam olduğu anlaşılacaktı.

Viking sonucun pozitif olduğunu belirtti. Demek ki bazı organizmalar karbon-14'ü sindirip yaktığı için metan gazı çıkıyordu.

Ancak bu sonuçlar beklenilen etkiyi yaratmadı. Çünkü, organik molekülleri bulmak için tasarlanan başka bir enstrüman hiçbir şey bulamamıştı. Bilim adamları da Viking'in yanlış veri gönderdiği konusunda görüş birliğine vardı. Peki Viking niçin pozitif sonuç göndermiş olabilirdi?

Tartışmalar şiddetlendi. Bu arada NASA'nın Mars'a son gönderdiği Rover'ların yolladığı bilgilere göre Mars geçmişinde sulak bir gezegendi ve bu nedenle yaşam olasılığı vardı. Levin, Mars'tan gelen tüm verilerin yaşam olduğuna ilişkin görüşünü desteklediğini ileri sürüyordu.

Ve Levin bu iddiasından hiçbir zaman vazgeçmedi ve bu konuda da yalnız değil. Los Angeles'teki Güney Kaliforniya Üniversitesi'nden hücre biyoloğu Joe Miller, verileri yeniden gözden geçirerek, emisyonun 24 saatlik biyolojik döngüsüne ilişkin kanıtlar içerdiğini ileri sürdü. Bu da, yaşamın olduğuna ilişkin çok önemli bir kanıttı.

Acaba öyle mi? Mars'a gönderilecek araçların, Mars'ta yaşam olup olmadığını bazı moleküllerin şekline bakıp karar verecek.



7) HESAPTA OLMAYAN BU PARÇACIKLAR DA NE?


Atomun yapısı modelinde asla yer almayacak bazı parçacıklar gözlendi. Eğer bu doğruysa, evrenin genişlemeyi bir kenara bırakın, kendi üzerine çökmesi gerekirdi!.. Ama bu parçacıkların varlığına inananlar da var. Bu nasıl oluyor?

Bundan 4 yıl önce Fransa'da bir parçacık hızlandırıcısı varolmaması gereken 6 parçacık tespit etti. Bunlara tetra-nötron adı verildi. Dört nötronun birbirine bağlanmasıyla oluşan bu yapılar fizik yasalarına meydan okuyordu.

Caen'deki Ganil hızlandırıcısında çalışan Francisco Miguel Marques ve arkadaşları bu yapıları yeniden ele geçirmenin yollarını arıyor. Eğer başarılı olurlarsa bu kümeler, atomik çekirdekleri bir arada tutan kuvvetleri yeniden gözden geçirmemize neden olacak.

Ekip, berilyum çekirdeğini küçük bir karbon hedefe ateşleyerek, çevresindeki dedektörde biriken parçacıkları inceledi. Dedektörlere çarpan 4 ayrı nötronun izini göreceklerini umut ediyorlardı. Oysa Ganil ekibi yalnızca tek bir dedektörün üzerinde tek bir ışık çakması tespit etti. Bu ışık çakmasının enerjisi, dedektöre 4 nötronun aynı anda çarpmış olabileceğini gösteriyordu. Kuşkusuz, bu rastlantısal bir keşif olabilirdi. 4 nötron aynı yere aynı anda rastlantısal olarak varmış olabilirdi. Ne var ki bunun bir rastlantı olma olasılığı çok düşüktü.

Ancak tetranötronların varolma olasılığı da bu rastlantı kadar düşüktü. Çünkü parçacık fiziğinin standart modelinde tetranötronlar yer almaz. Pauli ilkesine göre aynı sistem içindeki iki proton veya nötronun bile kuantum özellikleri aynı değildir. Aslında bunları bir arada tutan şiddetli nükleer kuvvet o şekilde ayarlanmıştır ki, bırakın 4 nötronu bir arada tutmayı, iki yalnız nötronu bile birlikte tutamaz. Marques ve ekibi bu keşif karşısında o kadar büyük bir şaşkınlığa uğramış ki, bulguların yanlış olduğunu düşünüp bir kenara atmışlar.

Bu arada tetranötronların varlıklarına ilişkin başka kuşkular daha söz konusu. Fizik yasalarını bir kenara itip 4 nötronun birbirine bağlanmasına izin verdiğiniz takdirde kaos meydana gelebilir (Journal of Physics G, vol 29, L9) Bu şu anlama geliyor: Evren genişlemeye fırsat bulamadan çökerdi!..

8) PIONEER 10 VE 11'İ UZAY BOŞLUĞUNA ÇEKEN NE?


Şimdi güneş sisteminin dışına çıkarak yıldızlararası boşlukta yol alan Pioneer 10 ve 11 uydularını uzay derinliklerine çeken veya iten bir enerji var, bu nedir?

Bu iki uzay aracı ile ilgili bir öykü. Pioneer-10 1972 yılında fırlatıldı, Pioneer 11 bir yıl sonra yola çıktı. Şu günlerde iki uzay aracı, uzayın derinliklerinde sürükleniyor. Ancak bunların yörüngesi göz ardı edilemeyecek kadar önemli.

Çünkü bunları bir şey itiyor veya çekiyor olabilir. Bu şey uzay araçlarının hızlanmasına yol açıyor. Gerçi sonuçta ortaya çıkan hızlanma saniyede bir nanometreden küçük! Bu da Dünya'nın yüzeyindeki yerçekiminin on milyarda birine eşit. Ancak yine de Pioneer 10'u 400.000 kilometre öteye sürükleyecek kadar güçlü. NASA'nın, Pioneer 11 ile bağlantısı 1975 yılında kesildi. Ancak o noktaya kadar Pioneer 10 ile benzer bir sapmaya maruz kalmıştı. Bu sapmanın nedeni ne olabilir?




9) EVRENİN GENİŞLEME HIZINI ARTIRAN NE?

Keşif doğru, genişleme artan hızla sürüyor, fakat bu hızı artıran kuvvetin ne olduğu bir sır.

Bu, fiziğin en utanç verici, en ünlü problemlerinden biridir. 1998 yılında astronomlar evrenin giderek artan bir hızda genişlediğini keşfettiler. Ancak bu sonuç hálá nedenini arıyor. O zamana kadar evrenin genişlemesinin Big Bang'den sonra yavaşladığı düşünülüyordu.. Ann Arbor'daki Michigan Üniversitesi'nden kozmolog Katherine Freese, "Süpernova, galaksi kümeleri gibi gözlemlerimizden elde ettiğimiz bilgilerin bizlere uzayın genişlemesi ile ilgili bilgi vereceğini umuyoruz" diyor.

Bir öneriye göre boş uzayın bazı özellikleri bu konuyla ilgili. Kozmologlar buna kara enerji diyor. Ancak bu da her şeyi açıklamakta yetersiz. Ayrıca evren geniş anlamda ele alındığı zaman Einstein'ın genel görelilik kuramının biraz manipüle edilmesi gerekiyor.



10) UZAYDAKİ KUIPER UÇURUMU NASIL AÇIKLANACAK?


Plüto gezegeninin ötesinde buz tutmuş kayaların olduğu bir kuşak vardır. Bu Kuiper kuşağını geçtikten hemen sonra, birden hiçbir şeyin olmadığı boşluk başlıyor. Bu nasıl oluyor?

Güneş sisteminin iyice uç noktalarına doğru yol alır ve Pluto'nun ötesine geçerseniz çok tuhaf bir şeyle karşılaşırsınız. Birden, buz tutmuş kayalarla kaplı uzay bölgesi olan Kuiper kuşağını geçtikten hemen sonra artık hiçbir şey yoktur.

Astronomlar bu bölgeye Kuiper uçurumu adını veriyor, çünkü kaya yoğunluğu birden bire bu bölgede azalıyor. Bu nasıl oluyor? Bunun tek yanıtı 10. gezegen olabilir. Bu arada Quaoar veya Sedna'dan bahsetmiyoruz. Dünya veya Mars kadar büyük olabilen bu masif nesne, bölgeyi çer-çöpten temizliyor olabilir.

Colorado, Boulder'deki Southwest Araştırma Enstitüsü'nden Alan Stern, "GezegenX"in varlığı ile ilgili kanıtların giderek inandırıcı bir boyuta ulaştığını belirtiyor. Hesaplamalar böyle bir gezegenin, Kuiper uçurumunun varolma nedeni olabileceğini düşünse de, kimse bu gizemli 10.gezegeni görmüş değil.



11) 28 YILDIR AÇIKLANAMAYAN SİNYAL NEREDEN GELDİ?


1977 tarihinde Ohio State University'den astronom Jerry Ehman, "Big Ear" adı verilen radyo teleskobunun kaydettiği sinyali görünce şaşkınlıktan küçük dilini yutuyordu. Uzaydan alınan bu sinyal 37 saniye sürdü. Aradan 28 yıl geçti ama kimse bu sinyali neyin gönderdiğini çözemedi.

Yay (Sagittarius) takımyıldızı yönünden gelen radyasyon pulsu, 1420 megahertz radyo frekansı aralığı içindeydi. Bu frekans, uluslararası antlaşmalar gereğince yayın yapılması yasaklanan bir radyo frekansı içinde yer alıyor. Gezegenlerden gelen termal emisyonlar gibi doğal kaynaklı radyasyonlar, genellikle daha geniş frekansları kapsar. Peki bu sinyali ne göndermiş olabilir?

Bu yöndeki en yakın yıldız 220 ışık yılı uzaktadır. Eğer sinyal buradan gelmiş olsaydı, çok daha güçlü bir astronomik olay meydana gelmiş olurdu -veya çok gelişmiş bir verici kullanan uzaydaki ileri bir uygarlıktan geliyor da olabilir.

Bu tarihten sonra gökyüzünün o dilimi yüzlerce kez tarandı. Ve bir kez daha o sinyale rastlanmadı. Ancak Big Ear teleskobunun, herhangi bir zamanda, gökyüzünün milyonda birini taradığını düşünürsek, aynı dilim içinde yayın yapan uzaylı bir vericinin yeniden tespit edilmesinin de çok zor olduğu anlaşılır.





12) ASLA DEĞİŞMEMESİ GEREKEN ALFA YOKSA DEĞİŞTİ Mİ?


Alfa sabiti, değişmiş olabilir mi? Eğer öyleyse bu fiziğe ihanet anlamına gelir. Alfa, ışığın maddeyle nasıl etkileşim içine girdiğini belirleyen çok önemli bir sabittir ve değişmemesi gerekir.

1997 yılında, Sydney'deki New South Üniversitesi'nden astronom John Webb uzaktaki bir kuasardan Dünya'ya gelen bir ışığı analiz etti. Kuasarlar, çok uzakta olup kuvvetli radyo dalgaları gönderen gökcisimleridir. 12 milyar yıllık yolculuğu sırasında bu ışık, demir, nikel ve krom gibi metal bulutları arasından geçmiş olmalıydı. Ve bilim adamları bu atomların, kuasar ışığın fotonlarının bir kısmını emdiğini keşfetti.

Eğer bu gözlemler doğruysa, alfa adı verilen hassas yapı sabitinin, ışık, bulutlar arasından geçerken farklı değerlere sahip olduğu varsayımı ortaya çıkar.

Ancak bu fiziğe ihanet anlamına gelir. Alfa, ışığın maddeyle nasıl etkileşim içine girdiğini belirleyen çok önemli bir sabittir. Dolayısıyla değişmemesi gerekir. Bunun değeri, elektronun yüküne, ışığın hızı ve Planck'ın sabitine bağlıdır. Bunlardan biri değişmiş olabilir mi?

Fizikçilerin hiçbiri bu ölçümlerin doğruluğuna güvenmek istemedi. Webb ve ekibi sonuçlarında bir yanlışlık olup olmadığını inceliyor. Ancak şu ana kadar bir hataya rastlamadılar.

Ancak Paris'teki Institute of Astrophysics'ten astronom Patrick Petitjean , Şili'deki Very Large Teleskope (VLT) tarafından saptanan kuasar ışığı analiz edince, alfanın değiştiğine ilişkin herhangi bir bilgiye ulaşmadıklarını bildirdi. Bu arada VLT'ın ölçümlerini inceleyen Webb, Paris ekibinin daha gelişmiş bir analize ihtiyaçları olduğu sonucuna vardı. Bu ölçümler üzerinde çalışan Webb ve ekibi bu yılın sonlarına doğru anomaliyi çözdüklerini açıklayabilir.



13) SOĞUK FÜZYON YOKSA GERÇEK Mİ?

Oda sıcaklığında çok kolay yoldan bedava enerji elde edildiğinde, bütün ülkelerin enerji sorunu çözülecektir. 16 yıl önce böyle bir deney gerçekleştirilmiş ve dünya ayağa kalkmıştı. Ancak, bu deney bir daha tekrarlanmamıştı. Şimdi bu düşünce yeniden canlandı!

16 yıldan sonra soğuk füzyon yeniden gündemde. Aslında, soğuk füzyon hiçbir zaman gündemden düşmemişti. ABD Deniz kuvvetleri laboratuvarlarında, nükleer reaksiyonların, oda sıcaklığında, tükettiğinden fazla enerji üretip üretmeyeceği konusunda 200'den fazla deney yürütüldü. Böyle bir sonuç, sadece yıldızların içinde oluşur..

Eğer bu, yani kontrollü soğuk füzyon yeryüzünde gerçekleşirse, enerji sorunumuz biter. Amerikan Enerji Bakanlığı yeni soğuk füzyon deneylerine yeniden açık çek verdi..

Enerji Bakanlığı'nın 15 yıl önce yayımlanan ilk raporu, Utah Üniversitesi'nden Martin Fleischmann ve Stanley Pons 'un orijinal soğuk füzyon sonuçlarının yenilenmesinin mümkün olmadığını açıklıyordu.

Soğuk füzyonun temel iddiası şuydu: Paladyum elektrotları ağır suya batırıldığı zaman ortaya çok büyük miktarda enerji çıkacaktı. Sonuçta bir enerji patlaması yaşanacaktı. Burada sorun füzyonun oda sıcaklığında gerçekleşmemesiydi.





Bu yukarıda ki yazı bir alıntıdır. Bunlar çözülemedikleri bilinenler. Bilinmeyenler daha neler belli değil.

Bu kadar yoğun kainat bilinmezinin içinde var olan fen ilmi ile Yaradan'ın yaratıcılığının ilmini sorgulamak pek abes.
 

xyz

New member
Katılım
20 Kas 2011
Mesajlar
33
Tepkime puanı
0
Puanları
0
başta da dediğim gibi, sadece bilmediklerimi merak ediyorum ve önyargılı değilim.

bilimadamlarının onları kabul etmekten başka çareleri olmadığı için zaten kabul etmek zorundalar, çünkü bilim olayı maddesel çerçevede ele alır, diğer yönü bilimi ilgilendirmez. bugün bir bilimadamı kariyerinde ilerlemek istiyorsa evrimi kabul etmek zorundadır. yaratılış bugün bilimin konusu değil, farklı şeyler.

bu arafosillere internetten ulaşma imkanımız var mı? bir de dediğim gibi, milyarlarca canlı yaşamış olmasına ve hepsi evrime maruz kalmasına rağmen, niçin bugün gösterilen arafosiller çok azdır?
Söylediğim gibi hiç arafosil olmaya da bilirdi. Evrim uzun bir süreçtir, hala da bitmiş değil, değişim devam ediyor... Arafosil örnekleri de vardır fakat hiç olmasaydı da canlıların geçirdiği mutasyonlar, kullanılmadığı için körelen organlar gibi diğer ipuçları evrimi kanıtlamak için yeterli olacaktı...
 

xyz

New member
Katılım
20 Kas 2011
Mesajlar
33
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Forum sanırım linklere kapalı, bu yüzden gönderemiyorum.
Richard Dawkins: Evrim Varsa Ara fosiller Nerede diye google'da aratın. Ara fosil örneğini de Tiktaalik Rosea olarak aratabilirsiniz.
 

xyz

New member
Katılım
20 Kas 2011
Mesajlar
33
Tepkime puanı
0
Puanları
0
bekir;
yazdığın yazıları zaten internetten bulabiliriz. Forumların amacı tartışmaktır. Copy/paste yapmak yerine birkaç cümle yazsaydın okuya değer bulacaktım. :)
 

wishhawk

New member
Katılım
22 Kas 2011
Mesajlar
4
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Söylediğim gibi hiç arafosil olmaya da bilirdi. Evrim uzun bir süreçtir, hala da bitmiş değil, değişim devam ediyor... Arafosil örnekleri de vardır fakat hiç olmasaydı da canlıların geçirdiği mutasyonlar, kullanılmadığı için körelen organlar gibi diğer ipuçları evrimi kanıtlamak için yeterli olacaktı...

Söylediğim gibi hiç arafosil olmaya da bilirdi. Evrim uzun bir süreçtir, hala da bitmiş değil, değişim devam ediyor... Arafosil örnekleri de vardır fakat hiç olmasaydı da canlıların geçirdiği mutasyonlar, kullanılmadığı için körelen organlar gibi diğer ipuçları evrimi kanıtlamak için yeterli olacaktı...

Evrim kanıtlanmış mıdır yani? Bilim denen şeyi ne sanıyosunuz siz ? Bilim, evrimi kanıtlanırsa unutma ki evrimi senin savunmana gerek kalmayacak.
Tiktaalik Rosea denilen timsaha benzer bulunan fosil ile evrimciler iki tür arasındaki geçiş boşluğunun mesela 50 milyon yıldan 25 milyona indirdiğini iddaa ediyorlar. Bilim de ispat ne demektir onu bi öğrenin önce.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,130
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
bekir;
yazdığın yazıları zaten internetten bulabiliriz. Forumların amacı tartışmaktır. Copy/paste yapmak yerine birkaç cümle yazsaydın okuya değer bulacaktım. :)

Cevap vermek ağır gelmişe benziyor. :)

Benim işim copy/paste. Siz ilim gösterip yorum yazın, cevap verin. Ve daha nice cevap vermedikleriniz de verirseniz çookk değer bulacaksınız... :)
 

xyz

New member
Katılım
20 Kas 2011
Mesajlar
33
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap vermek ağır gelmişe benziyor. :)

Benim işim copy/paste. Siz ilim gösterip yorum yazın, cevap verin. Ve daha nice cevap vermedikleriniz de verirseniz çookk değer bulacaksınız... :)

Sana ait olmayan bi yazıya itiraz edeceğim öyle mi?
Yine insaflıymışsın, 200 sayfalık bir kitap koysaydın ne yapacaktım? Yazacak zaman bulamazdım maazallah! :)

Kendin bir şeyler üretip ortaya getirirebilirsen bakarız...
 

xyz

New member
Katılım
20 Kas 2011
Mesajlar
33
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Evrim kanıtlanmış mıdır yani? Bilim denen şeyi ne sanıyosunuz siz ? Bilim, evrimi kanıtlanırsa unutma ki evrimi senin savunmana gerek kalmayacak.
Tiktaalik Rosea denilen timsaha benzer bulunan fosil ile evrimciler iki tür arasındaki geçiş boşluğunun mesela 50 milyon yıldan 25 milyona indirdiğini iddaa ediyorlar. Bilim de ispat ne demektir onu bi öğrenin önce.

Evrim kanıtlanmış mıdır diye soruyor? Sen uzaydan mı geldin?
Bilime, bilimselliğe ne kadar aklının erdiğini gösterdin... :)
İsbat'ın içeriğinden önce ispat diye yazılmaması gerektiğini sen öğren önce!

Gelelim ne söylemeye çalıştığına;
''Tiktaalik Rosea denilen timsaha benzer bulunan fosil ile evrimciler iki tür arasındaki geçiş boşluğunun mesela 50 milyon yıldan 25 milyona indirdiğini iddaa ediyorlar.''
Ne demek bu?
 

old_preacher

New member
Katılım
6 Eyl 2011
Mesajlar
271
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Evrim kanıtlanmış mıdır diye soruyor? Sen uzaydan mı geldin?
Bilime, bilimselliğe ne kadar aklının erdiğini gösterdin... :)
İsbat'ın içeriğinden önce ispat diye yazılmaması gerektiğini sen öğren önce!

Gelelim ne söylemeye çalıştığına;
''Tiktaalik Rosea denilen timsaha benzer bulunan fosil ile evrimciler iki tür arasındaki geçiş boşluğunun mesela 50 milyon yıldan 25 milyona indirdiğini iddaa ediyorlar.''
Ne demek bu?

xyz, verdiğin fosil örneklerine baktım. tartışmalı fosiller bunlar, eksik halkayı tamamlayan fosiller değil.(Harun yahya sitelerinden okumadım.)

bu arada evrim teorisi bir teoridir ve kanıtlanmamıştır. amerika ve avrupa'da evrimi kabul etmeyen bilim adamları da mevcuttur, bir teori bilimsel olarak ispatlandığı takdirde böyle bir ayrılık zaten olamaz...
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,130
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Sana ait olmayan bi yazıya itiraz edeceğim öyle mi?
Yine insaflıymışsın, 200 sayfalık bir kitap koysaydın ne yapacaktım? Yazacak zaman bulamazdım maazallah! :)

Kendin bir şeyler üretip ortaya getirirebilirsen bakarız...


Alakasız. Alıntı yapılan yazı misaldi. Cevap veremediğiniz ise şu aşağıda ki soru...





Bu kadar yoğun kainat bilinmezinin içinde var olan fen ilmi ile Yaradan'ın yaratıcılığının ilmini sorgulamak pek abes.


Ama belli ki cevap veremediniz mi ara yollara sapıyor, dişinize göre mesajlar arıyorsunuz. Buradan toz bezine dönmüş çok imansız yolculadık, son bulacak da değil... :)
 
Üst Alt