Diyalogcuların Pişkinliği..

Enver Ýstek

metin mete
Diyalogcuların pişkinliği



Müslüman insanda `hay` vardır. Yüzüne yansır.


Yanlışlar karşısında yüzü kızarır; Allah huzurunda utanır. Utanmıyorsan dilediğini yap veya Allah`tan korkmuyorsan bari kuldan utan derler meşin suratlılara…

Diyalogcular tam meşin suratlı. İnsan, az–buçuk da olsa düşünmez mi?


Diyalog teranesi okunmadan önce bu ülkede `nurcu papaz`a rastlanmazdı
. Diyalog teranesi okunmadan önce bu ülkede `Müslüman rahip`e rastlanmazdı. Diyalog teranesi okunmadan önce bu ülkede `İsevi Müslüman`a rastlanmazdı. Diyalog teranesi okunmadan önce bu ülkede `Hıristiyan nurculara` rastlanmazdı.

Diyalog teranesi okunmadan önce, bu ülkede değil meydan mücahitleri, ateistler bile bir tek kilise ev açmadı, açmazdı. Diyalog teranesi okunmadan önce bu ülkede `en günahkar vatan evladı` bile İslam`ın son ve yegane Hak din olduğunu, Hz. Muhammed`in (sav) alemlere rahmet olduğunu tartışmaz, tartıştırmazdı.

Diyalog teranesi okunmadan önce bu ülkede `Ehl–i Kitap ile amentüde ittifak eden`e rastlanmazdı. Diyalog teranesi okunmadan önce bu ülkede `Matta`lı Markos`lu Kur`an meali`ne rastlanmazdı. Diyalog teranesi okunmadan önce bu ülkede `Papalık misyonunun bir parçası olmak; Allah`a, Rasûlüllah`a, İslam milletine ve her zerresi şüheda kanıyla sulanmış muazzez vatan topraklarına ihanet` sayılırdı.

Diyalog teranesi okunmadan ve diyalogcuların üstadı varolmadan önce bu ülkede `İslam namına `Hıristiyan şehit itikadı` üreten`e rastlanmazdı. Diyalog teranesi okunmadan önce bu ülkede `Hıristiyan, Yahudi, Budist hatta Hinduist cennetliktir` diyen allemeye rastlanmazdı.

Diyalog teranesi okunmadan önce bu ülkede `öğrenciler, ekümenik sevdalı Patrik Bartholomeus`un veya Cevşenli papaz Maroviçt`in ziyaretlerine götürülüp ortak ibadet kararı aldırılmaz`dı. Diyalog teranesi okunmadan önce bu ülkede `Nüfus kağıtlarından İslam hanesi`nin silinmesi teklif edilmezdi. Diyalog teranesi okunmadan önce bu ülkede Müslüman Türk Milletinin evladı `50 dolar`a satın alınamazdı.

Diyalog teranesi okunmadan önce bu ülkede `herhangi bir Müslüman; papaz ve hahamlara iftar duaları yaptırmaz`dı. Diyalog teranesi okunmadan önce bu ülkede `herhangi bir Müslüman, koluna girdiği papazı veya hahamı canı pahasına savunmak için Müslüman`a hakaret etme pozisyonu almaz`dı.

Diyalog teranesi okunmadan önce bu ülkede `Müslüman kadın, Hıristi- yan bir erkekle papaz, haham ve müftünün huzurunda nikâhlanmaz`dı.

Diyalog teranesi okunmadan önce bu ülkede `Kuvay–ı Milliye ruhu çetecilik` olarak nitelendirilmezdi.

Diyalog teranesi okunmadan önce bu ülkede; `Amerika`nın veya bir başka Haçlı`nın kucağına sığınarak oradan hümanist nutuklar atmak, İslam medeniyetini işgal edenlerin destekçisi olmak` ayıptı.

Diyalog teranesi okunmadan önce bu ülkede `vatanı ecnebiye satmak` ayıptı. Diyalog teranesi okunmadan önce bu ülkede `Türk–İslam medeniyetini Haçlı ile ittifak ettirmek` dalaletti... Daha saymaya gerek var mı?

Gelelim öte tarafa; diyalog teranesi okunmadan önce de bu ülkede, `gayr–ı müslim azınlıklar`ın her türlü can, mal, namus, din ve vicdan emniyeti teminat altında idi.

Yine de öyle… Hiç kimse kimseye `kışş` dememektedir, demez. Bu bizim mede- niyetimizin ve iman ölçü- müzün gereğidir.

Hal böyle iken, insan düşünmez mi; yahu, bu diyalog çığırı ile biz ne yaptık, ne ettik mukaddes emanetleri diye? Meşin suratlı olmayan herhangi bir diyalogcunun yüzünün kızarması ve `Aman Allahım, biz ne büyük ihanet çığırı açmışız!` deyip irkilmesi için bunlar yeter de artar bile…

Diyalog adına böyle bir `iman ve vicdan muhasebesi` yapması gerekenler, bu asaleti ortaya koymak yerine; Müslümanların imanlarını `Vatikan`ın dinler arası diyalog akaidi` ile, vicdanlarını da `Müslümanın onurunu beş paralık hale çeviren kara mizah iftira senaryolarıyla, yegane ilahi kitap olan Kur`an–ı Kerim`in meallerini papazların çiziktirdikleriyle kirletme`ye koyuluyorlar… Bu pişkinliği dünya kaldırmaz.

Ne dünyada, ne de ahirette bu diyalog furyasının vebalini kimse ödeyemez…


Benden dost hatırlatması.


A. Faik NABİ
 
İşte benim demek istediğim bunlar. Dialog muhabbeti! olmadan önce, şu yukarıda alıntıladığın hiç bir konu bırak gündemi akıllara bile gelmez, gelenin de yürekten bir "estağfurullah" çekerek bir daha aklına getirmeyeceği konulardı.

Bu hareketi başlatan insanlar Nur cemaatinden çıktığı için, sanki bu hareket Nur cemaatinin (haşa ki sümme haşa) bir hareketi gibi algılanıyor. Bilmeyen de böyle sanıyor, bildiğini zanneden de böyle sanıyor. Değil ! Asla! Nur hareketi bu değildir. Risalei Nur asla böyle bir şeyi öngörmüş değildir. Üstad hazretlerini iyi okumak, iyi düşünmek gerekir. Bilmeden o mübarek insanın muazzez hatıratına helal getirilmemesi gerekir. Alemi İslamın inkişafının batıdan doğacak bir nur ile kuvvet kazanacağını bizlere anlatmaya çalışan Bediüzzaman Said-i Nursi (k.s.) bunun İSLAM HÜKÜMLERİ çerçevesinde olacağını da belirtiyor. Kişisel hüküm ve yorumlar dahilinde demiyor!

Bir papaz, bir haham asla ve asla Nur öğrencisi olamaz. Olması için önce kelimeyi şehadet getirmesi ve kabullenmesi gerekir. Yoksa okuduğunu söylediği (ki bence koca bir yalandır) Risalenin daha ilk başlangıcındaki harf boğazına durur dilinden çıkaramaz.

Bizim saf, temiz ve samimi insanımız buna inanıyor. İnanmayacak, itibar etmeyecek. İslam, kendini kabul ettirmek için hiç kimsenin referansını beklemez. İslam gelir, ve bulunduğu yerdeki batılı kırar yok eder. Ya İslam geldiğinde İslam olacaksın, yada topyekün helak olacaksın. İslam'ın kuralıdır bu, dusturudur bu! Yüzyıllardır böyle olmuştur, yine böyle olacaktır. Allah'ın (azze ve celle) hükmünde bir değişme olmaz.

Ne bir hristiyan ile ne bir musevi ile hiç bir ortak yanımız yoktur ve hiç bir zamanda olmamıştır. Bundan sonra da olmayacaktır. Ya islam'ı kabul edecekler, ya da hristiyan ve musevi olarak kalacaklar. Biz elhamdülillah müslümanız ve hiç kimsenin pohpohlaması ile hareketlerimizi belirleyecek değiliz. İster kabul etsinler ister etmesinler: "Allah doğmamıştır ve doğurtmamıştır ve doğrulmamıştır." İsa (a.s.) ve Üzeyir (a.s.) Allah'ın (celle celaluhu ve şanuhu) peygamberi ve kuludur. Kabul ederlerse, kendilerine hiç kimsenin yapmadığı iyiliği yapmış olacaklardır. Şayet etmezler ise, "Seni onların üzerine bekçi göndermedik" (Nisa:80) ayeti ile dönüp kendimize bakacağız.
 
Sevgi deger Radikal,Ben Saidi Kürdi hakkinda hicte senin gibi düsünmüyorum(Tabiki bundan on yil öncesinin Enveri olarak degil)Son yedi yilin Metesi olarak;

43/44 Ayetine ragmen;
"Melaikeleri ehli hak ve hakikat yolunda gidenler için birer munis arkadaş yapan ve Risale-i Nur'un Şakirtlerini talebe-i ulûm sınıfına dahil edip Münker-Nekir suallerine Risale-i Nur ile cevap verdiklerini merhum kahraman şehid Hafız Ali'nin vefatıyla keşfeden ve hayatta bulunanlarımızın da yine Risale-i Nur'la cevap vermemizi rahmet-i ilahiyyeden dua ve niyaz eden...

(
Asa-yı Mûsa.s.85)


Örneğin, Said Kürdi'nin, şu soruya verdiği cevap, ALLAH'tan korkan herkesin tüylerini ürpertecek cesarettedir. ALLAH'a karşı cesaret(!) ise, gerçekte cehaletin ta kendisidir:

"Sual; Gavs-ı Azam gibi büyük veliler bazı vakitte geçmiş ve geleceği hazır gibi müşahede ederler. Neden maziye ait cihette açıklık sûretinde haber veriyorlar da, gelecekten gizli işaretlerle bahsederler?

el-Cevap: "La ye'lemul ğaybe illallâhu" (Gaybı ancak ALLAH bilir) (Cin/26-27) âyetiyle" ifade ettikleri kutsî yasağa karşı kulluk bilinci ile bir edepli tavır takınmak için açıkça anlatmaktan işaret mesleğine gitmişlerdir ..." (Sikke-i Tastik-i Gaybi, Saidi Nursi, s.132)

Zaten soruyu soran açıkça, geçmişin bilindiği gibi geleceğin de bilindiğini söylüyor. Ve öyle inanıyor. Ancak diyor ki, neden gelecekten açıkça bahsedilmiyor da, işaretlerle bahsediliyor? Said Kürdi de aynı inanışla karşılık veriyor. Üstelik ilgili âyetleri de zikrederek, bilmediği gibi bir ihtimali de ortadan kaldırıyor. Yani gaybı ancak ALLAH'ın bilebileceği ile ilgili âyeti de söylüyor. Bu da yetmiyormuş gibi âyetlerin kutsî bir yasak içerdiğini de zikrediyor. Ya daha sonra; işte bunlara rağmen geleceği bilen bu şahıslar "madem ALLAH böyle demiş(!) o halde edepli tavır takınmak ve kulluk sorumluluğunu gözetmek için gelecekten açıklıkla bahsetmiyorlar da(!) işaretle bahsediyorlar" diyor. SubhanALLAH..!

Güya, ALLAH'ı yalanlamamak için böyle yapmışlar! Gerçekte ise ALLAH'ı yalanlamışlar!
ALLAH, (c.c.) âyet-i kerimelerin de şöyle buyuruyor;
"De ki: "Ben size, ALLAH'ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Ben gaybı da bilmem... Gaybın anahtarları ALLAH'ın yanındadır; onları O'ndan başkası bilmez..."(En�âm/50,59)

"Ona (Muhammed'e) Rabbinden bir mucize indirilse ya! De ki: "Gayb ancak ALLAH'ındır... "(Yûnus/20)

"De ki: "Ben, ALLAH'ın dilediğinden başka kendime herhangi bir fayda veya zarar verecek güce sahip değilim. Eğer ben gaybı bilseydim elbette daha çok hayır yapmak isterdim ve bana hiçbir fenalık dokunmazdı. Ben sadece inanan bir kavim için bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim."(A'râf/188)

"De ki: "Göklerde ve yerde, ALLAH'tan başka kimse gaybı bilmez. Ve onlar ne zaman diriltileceklerini de bilmezler."(Neml/65)

"O bütün görülmeyenleri bilir. Sırlarına kimseyi muttali kılmaz; Ancak, (bildirmeyi) dilediği peygamber bunun dışındadır. Çünkü O, bunun önünden ve ardından gözcüler salar. "(Cin/26-27)


Istersen bu hurafelere devam ederim Radikal...Bu Risaleleri sadece PAPAZ ve HAHAMLAR okumuyor,akli selim olan görüyor nelerin oldugunu..Papaz ve Hahamlar isi iyibildiklerinden neresinden tutulacaginida biliyorlar....
 
Sevgi değer metin mete; birincisi Said-i Kürdi değil, Said-i Nursi (k.s.). İkincisi; kendisine "Kürdi" lakabını sevmeyenleri sırf alaya almak için sonradan takmışlardır. Bahane olarak da mübareğin Kürt olmasından dolayı Dini çevrelerde her alim kabul edilen kişinin bulunduğu çevrenin adı ile künyelenmesi gerektiği için o yüzden Kürdi lakabını yakıştırdıklarını söylemişlerdir, YALANDIR. Bunu böyle biliniz ve yine bilin ki, Said-i Nursi alaya alınacak değil, bilakis Kur'an ışığınıda ömrünü yine Kur'an'a adamış ender ve mümtaz şahıslardan biridir ve bu alayvari sıfatı hakedecek herhangi bir şey de yapmamıştır.

Eğer illa bir lakap verilmesi elzem olsaydı, o takdirde mübareğin lakabının NÖRŞİNİ olması gerekirdi. Ki; o zaten Nursi olarak bu ümmetin yüreğine silinmez yazı ile kazılarak künyelenmiştir.

Şimdi, bu yazdıklarınıza güzel bir muhabbet olmasını temenni ederek soru ile cevap verelim: Şeytan; (sizce) şark ve garbı aynı anda dolaşır mı ?
 
Metin mete başlığı değiştirmeli ve yazmalıydın : ' Bu yazıyı yazanın pişkinliği ' diye. Yazmalıydın ki görmeliydi herkes doğruyu yanlışı. Anlamayınca , anlama kapasitesi , idrak etme kapasitesi olmayınca hemen küçümsemeler hakaretler başlıyor.
Diyalog hareketi bugün başlamış değildir, diyalog peygamberimiz ( s.a.v. ) in sünnetindendir. O'nun yoludur. Eğer bu konuda bilgi eksikliği varsa açılır siyer kitapları okunur. İşte o zaman anlaşılır diyalog neymiş , sünnet neymiş...
 
Metin mete başlığı değiştirmeli ve yazmalıydın : ' Bu yazıyı yazanın pişkinliği ' diye. Yazmalıydın ki görmeliydi herkes doğruyu yanlışı. Anlamayınca , anlama kapasitesi , idrak etme kapasitesi olmayınca hemen küçümsemeler hakaretler başlıyor.
Diyalog hareketi bugün başlamış değildir, diyalog peygamberimiz ( s.a.v. ) in sünnetindendir. O'nun yoludur. Eğer bu konuda bilgi eksikliği varsa açılır siyer kitapları okunur. İşte o zaman anlaşılır diyalog neymiş , sünnet neymiş...


Sen kendine bakmalisin RUSEN kendine?

http://www.islamforum.net/islami-makaleler/23360-diyalogcular-tovbe-edin.html
 
Son düzenleme:
Sevgi değer metin mete; birincisi Said-i Kürdi değil, Said-i Nursi (k.s.). İkincisi; kendisine "Kürdi" lakabını sevmeyenleri sırf alaya almak için sonradan takmışlardır. Bahane olarak da mübareğin Kürt olmasından dolayı Dini çevrelerde her alim kabul edilen kişinin bulunduğu çevrenin adı ile künyelenmesi gerektiği için o yüzden Kürdi lakabını yakıştırdıklarını söylemişlerdir, YALANDIR. Bunu böyle biliniz ve yine bilin ki, Said-i Nursi alaya alınacak değil, bilakis Kur'an ışığınıda ömrünü yine Kur'an'a adamış ender ve mümtaz şahıslardan biridir ve bu alayvari sıfatı hakedecek herhangi bir şey de yapmamıştır.

Eğer illa bir lakap verilmesi elzem olsaydı, o takdirde mübareğin lakabının NÖRŞİNİ olması gerekirdi. Ki; o zaten Nursi olarak bu ümmetin yüreğine silinmez yazı ile kazılarak künyelenmiştir.

Şimdi, bu yazdıklarınıza güzel bir muhabbet olmasını temenni ederek soru ile cevap verelim: Şeytan; (sizce) şark ve garbı aynı anda dolaşır mı ?



Eser:İki Mekteb-i Musîbetin Şahâdetnâmesi Yâhut Divân-i Hârb-i Örfî ve Saîd-î Kürdî
Yazar:Saîdi Nûrsî Kürdî
Tarih ve Yer :1909, İstanbul, Vezir Han, İkbâl-i Millet Matbaası


Saîdi Nûrsi olarak bildiğimiz zât, söz konusu eserinde, kendisinin "Saîd-i Kürd-î", yani "Kürt Saîd" olduğunu onaylamakta, ayrıca kendisini "Bedîüzzaman" diye tâkdim etmektedir.
Kitâb toplam 48 sayfadır ve kitâbın "hâtime" kısmında Saîdi Kürdî şu satırları yazmaktadır:
"Soydaşlarıma (Ebnâ-i cinsime) burada birkaç söz söylemezsem, bence bahis eksik (nâtamam) kalır. Ey Asurîler ve Keyânîlerin cihangirlik zamanında, onların öncüleri (pişdar) ve kahraman askerleri olan Arslan Kürtler! Beşyüz yıldır yattınız, yeter artık, uyanınız, sabahtır. Yoksa vahşet ve gaflet sizi vahşet sahrasında yağma edecektir."
Ayrıca Saîdi Nûrsî Kürdî şöyle söylemektedir:
"Süphân ve Ağrı dağları gibi geleceğin yüksek dağlarının doruğunda ayağa kalkmış, nefse esir olmayı yasak etmiş ve başkasına tecâvüzü câiz görmeyerek şeriâte dayanmış olan, hürriyet sultânı, yüksek sesle sizin gibi mâzinin en derin derelerinde gâfil ve dağınık bir kavme, cehâlet ve yoksulluğa hücûm için, fen, sanat ve silâh başına, ileri arş."


Saîdi Nûrsî Kürdî; "Kürt milliyetçiliği” çatısı altında Kürtleri birleştirmek gâyesi gütmekte, 1909 tarihli eserinde Kürtçülük propagandası yapmakta, yüzyıllar boyunca bir arada yaşamış olan Türkleri ve Kürtleri -Kürtçülük söylemleri ile- kışkırtmaya çalışmaktadır.
Kısacası Saîdi Nûrsî Kürdî’nin gerçek niyeti, Türklerin bölgede egemen olmalarını istemeyen İngilizlerin istekleriyle birebir örtümektedir.
Gerçek gâyesi, geri kalmış Kürtleri kalındırmak/bilinçlendirmek olsa idi, “fen ve sanat başına” demekle yetinirdi. Ancak "SİLÂH BAŞINA" diyebilecek kadar pervâsızdır.
Üstelik aynı satırlardan, kendisinin emperyâlist güçlere karşı hareket ettiği sonucunu çıkaranlar, şunu görmelidirler: Saîdi Nûrsî Kürdî’nin söylemleri doğrudan doğruya Kürtlere yöneliktir; muhatâp sadece ve sadece Kürtlerdir. Ve de kendisi şeriât sevdâlısıdır.
Evet, Saîdi Nûrsî Kürdî Kürtçüdür, ne var ki Müslümanlık/ümmetçilik örtüsüne bürünmektedir.
Saîdi Nûrsî Kürdî, Türk mürîdlerinden evlenip "dinsiz evlâtlar yetiştirmemeleri"ni isterken, hâbire çoğalan ve nüfûsu gün geçtikçe -hızla- artan Kürtleri engellemek gereği dahi duymamaktadır.
Evet, Saîdi Nûrsî Kürdî bölücüdür; onun mürîdleri de, gerçekleri görmekten âcîz vatan hâinleridir. Bunlar, Siyonizm'in isteklerini doğrultusunda ayaklanan Şeyh Saîd’den hiçbir farkı olmayan Saîdi Nûrsî Kürdî’nin ardına takılmış, Cumhuriyet ve Lâiklik karşıtı ikiyüzlü Müslümanlardır.

Kendi ırkçılıklarını gerçek milliyetçilere yamamaktan ise asla geri durmazlar. Kürtçülüğe/Kürdistan'a hizmet eden bu vatan hâinleri, bizleri “sahte milliyetçi/ırkçı” olarak lânse etmeye çalışmaktadırlar.

Asıl ırkçı/şoven olan, Saîdi Nûrsî Kürdî’nin ta kendisi ve onun nûrcu mürîdleridir.

Fetullah Gülen, Saîdi Nûrsî Kürdî çizgisinde yürüyen bir Kürtçüdür. Yakın gelecekte Saîdi Nûrsî Kürdî’yi elinin tersiyle silip atacak ve Kürtçülüğünün rengini/örtüsünü değiştirecektir; ancak asıl amacından hiçbir zaman vazgeçmeyecektir.
İşte, Türk Milletine asıl zararı verenler/verecek olanlar Siyonistlerin usagi Süfyâni düşünceye sâhip bu kişilerdir.


1-fetullahçılar onu rehber alır

2-Menzilciler

3-Yeni asyacılar

4-Hizbullahçılar onu rehber olarak alırlar.ve

şimdiye kadar fikir menbaaları bunlardır.Milyonlaeca taraftarları olmasına rağmen bunların hiçbiri Bölücü teröre karşı net bir tavır alıpta "Müslümamın kanı müslümana haramdır" diyerek bir duruş sergilediğini görmedim.Genel özellikleri devlet ve cumhuriyet düşmanlığıdır.Türk cumhuriyetlerinde şöyle yapıyoruz böyle yapıyoruz palavraları ile kimseyi kandıramazlar.yıllardır faaliyet gösterdikleri YAKUTİSTAN bu yıl resmi dil olarak İNGİLİZCEYİ seçti ben sonuca bakarım gerisini benim külahıma anlatsınlar.İngiliz ajanlarından modern LAVRENSLER türedi gözünüzü açın etrafa iyi bakın ayağımızın altından halı kayıyor.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Bu yazi silinmeden ya da arsive gönderilmeden ne kadar süre burada kalacak?

Ona göre ayni bu sekilde cevap verecegim. Üstüne alinan olursa kusuruma bakmasin kimse.
 
Bu yazi silinmeden ya da arsive gönderilmeden ne kadar süre burada kalacak?

Ona göre ayni bu sekilde cevap verecegim. Üstüne alinan olursa kusuruma bakmasin kimse.


Yine tehtid,Olamadi be Alptraum olmadi yazacagini yaz ama kimseyi tehtid etmeden.Bak senin forumunda ettin tehtid yazmiyoruz ne cikar.Hemde hic bir konuda yazmayiz ne cikar,forum senin istedigin gibi olur tabiki.Ama lütfen burada yazacagini yaz ama TEHTID etme...
 
Asla tehdit degil. Ben kimseyide tehdit etmedim. Forum Kurallari ni tehdit olarak algiliyorsaniz "Anarsi" baslamis demektir. Bende buradaki Forum kurallari geregi "Yönetim" e sordum. Anama dünyada fuhus isnadi yapilsaydi bu kadar üzülmezdim diyen bir kisi hakkinda israrli yazilarda kisisel saldiri yazilarinda elbetteki Forum Kurallari ni hatirlatirim. Bu durum burada yoksa ben de cümlelerimi bu tarzda kullanacagimi söylüyorum. Benim yukaridaki cümlemi dahi tehdit olarak algilamak sizin düsünceniz. Fetos, fettulahci, said-i kürdi kürtcüdür gibi kavramlari olusturan ben degilim.

Yaziyi buraya sadece kopyaladim diyede siyrilmak olmaz. Tesvik ediyorsunuz veya sebep oluyorsunuz ve bende bu yaziyi kesinkez kabul ettiginizi varsayarak hareket ediyorum.

Siz etrafinizdaki insanlara böyle lakapmi takiyorsunuz sanirim takiyorsunuz ki forumda Radikalislam abimede bir acayip lakaplarla seslenme vardi. Bende size lakap taksam hosunuza gider mi?

Eger yasa göre saygi derseniz lakap taktiginiz kisi sizden yasca büyük. Derdinizin tebyin oldugunu söylüyorsunuz ama görüyorumki birseyi kabul etmemek icin gözlerinizi kapatip hicbirseyi duymayan kisiyi oynuyorsunuz.

Özgürlük dendigi zaman solculugu, IRK dendigi zaman sagciligi hatirliyorsunuz ki yanlis kavramlarda oyun oynuyorsunuz.

Hakki aramak gibi bir derdinizin olmadigini son benim sitemdede olan yazilarinizdan fark ettim. O saniyeden sonra anladimki gerisini bosverin.

Simdi bana Kurandan ve sadece tek Kuran diyen sen Metin Mete asagidaki sorularima hicbir kacamak cevap vermeden cevap ver.

Tek Kuran diyorsun degil mi?

Yukaridaki makalelerden alintilamaya basliyorum. Kopy-paste degil iste kendim düsünüyorum kendim aklediyorum. Bu konuda yalan dahi söylemiyorum.

Müslüman insanda `hay` vardır. Yüzüne yansır.

Yanlışlar karşısında yüzü kızarır; Allah huzurunda utanır. Utanmıyorsan dilediğini yap veya Allah`tan korkmuyorsan bari kuldan utan derler meşin suratlılara…

Diyalogcular tam meşin suratlı. İnsan, az–buçuk da olsa düşünmez mi?

Bana Kurandan bu cümleyi getirebilirmisin ya da bu cümleyi teyit eden bir ayeti.

Müslümanlarda haya vardir ama müslüman olmayanlarda yoktur. Mesin suratlilardir onlar.
Diyalog teranesi okunmadan önce bu ülkede `nurcu papaz`a rastlanmazdı. Diyalog teranesi okunmadan önce bu ülkede `Müslüman rahip`e rastlanmazdı. Diyalog teranesi okunmadan önce bu ülkede `İsevi Müslüman`a rastlanmazdı. Diyalog teranesi okunmadan önce bu ülkede `Hıristiyan nurculara` rastlanmazdı.

Diyalog teranesi okunmadan önce, bu ülkede değil meydan mücahitleri, ateistler bile bir tek kilise ev açmadı, açmazdı. Diyalog teranesi okunmadan önce bu ülkede `en günahkar vatan evladı` bile İslam`ın son ve yegane Hak din olduğunu, Hz. Muhammed`in (sav) alemlere rahmet olduğunu tartışmaz, tartıştırmazdı.

Yakincag tarihi bilmiyorsunuz demekki Metin Mete. Bu diyalog calismalari öncesindede niye Allahsizligin olmadigini bilmiyorsunuz cünkü okumuyorsunuzda ondan. Kitaplarin toplandigi zamani bilmiyorsunuz ya da onca insanin asildigi zamani bilmiyorsunuz. Ezanlarin türkce okundugunu bilmiyorsunuz. Yani bos konusuyorsunuz. Ateist demek dine karsi demektir. Ateistin kilise actigi ne kadar celiski degil mi? Ateist tüm dinlere karsidir. Türkiyede bunca Allahsizlik varda Almanyada ne isin var onu anlamadim. Senin gibi biri bence ülkesinden kacmamaliydi bu kadar sevdigin icin. Belki Türkiyede olsaydin bunlar olmazdi(?) Madem Teblig yapamayacaksin Avrupada ne isin var. Hicret otur ye, ic, ..... degildir. En azindan böyle olmayanlarada köstek olmamak gerekir.

Diyalog teranesi okunmadan ve diyalogcuların üstadı varolmadan önce bu ülkede `İslam namına `Hıristiyan şehit itikadı` üreten`e rastlanmazdı. Diyalog teranesi okunmadan önce bu ülkede `Hıristiyan, Yahudi, Budist hatta Hinduist cennetliktir` diyen allemeye rastlanmazdı.

Bu cümlelerin dogru olmadigini bilmek icin yine okumak arastirmak gerekir. Ispatsiz, mesnetsiz konusulursa yazik olur ayip olur, kul hakki olur. Ama kul hakki dili küfretmeye alismis bir isnan icin cok mühim birsey olmasa gerek. Budist ya da hinduist bir kisinin cennetlik oldugunu kabul eden görüsün orjinalini getir sonra konusalim ama getirmezsen yalancisin derim. Hristiyan ve Yahudiler hakkindaki ayetide biliyorusnuzdur ve bu Ehl-i Kitap olanlar icin gecerlidir ve inananlar icin gecerlidir. Bu yüzden dolayi Cennet sadece kontrat sahibi degildir ya da kimsenin vicdaninda degildir. Kimin Cennete gidip gitmeyeceginide Allahu Tealadan baska kimse bilemez.

Diyalog teranesi okunmadan önce bu ülkede `öğrenciler, ekümenik sevdalı Patrik Bartholomeus`un veya Cevşenli papaz Maroviçt`in ziyaretlerine götürülüp ortak ibadet kararı aldırılmaz`dı. Diyalog teranesi okunmadan önce bu ülkede `Nüfus kağıtlarından İslam hanesi`nin silinmesi teklif edilmezdi. Diyalog teranesi okunmadan önce bu ülkede Müslüman Türk Milletinin evladı `50 dolar`a satın alınamazdı.

Efendimizin Yahudilerin ibadet etmeleri icin müsaade istemelrerinde onlara Camiyi actigida yalandir. Ortak ibadete serbestiyetlik vermis ya. Siz buna inanmazsiniz ama biz inaniriz.

Bir diger husus ise, dilyaog ile 50 dolara din degistiren ya da incil alan ya da nufus kimligini degistirenler yalandir tamamen camurdur. Bu da hukuk kurallarini bilmemenizden kaynaklaniyor. Misyonerlige kim, nerede izin vermiski.

Diyalog teranesi okunmadan önce bu ülkede `herhangi bir Müslüman; papaz ve hahamlara iftar duaları yaptırmaz`dı. Diyalog teranesi okunmadan önce bu ülkede `herhangi bir Müslüman, koluna girdiği papazı veya hahamı canı pahasına savunmak için Müslüman`a hakaret etme pozisyonu almaz`dı.

Öylemi 70 li zamanin ya da 60 li zamanin tarihinide cok iyi biliriz. Yani arkadasini satanlari, herkesi satanlari küfrün daha ilerisinde vuranlari kiranlarida biliriz. Ne icin peki? Neyse gec olmadan 90 larda tasma bulundu bu irkcilara bu bölücülerede böyle kapandi. Bu seferde farkli bir yol olsada ne ise gerisine devam edelim.
Diyalog teranesi okunmadan önce bu ülkede `Müslüman kadın, Hıristi- yan bir erkekle papaz, haham ve müftünün huzurunda nikâhlanmaz`dı.

Bundan yaklasik 2 yil önce videosunu koydugumda ve daha gec degil 1 hafta icinde yine koydugumdan yine anlamak icin israr etmek sizin kör yaninizdan kaynaklaniyorsa kusura bakmayin ama adama artik sonunda hop nereye derler.

Oradaki adam Amerikada evlenmis ve Türkiyede devlet memurunun da izni ile dini nikah kiydirmaya gitmis ve Allahin birligini kabul etmis, Peygamberimiz Muhammed s.a.v. in son Peygamber oldugunu ve Allahin kulu ve elcisi oldugunu kabul etmis ve isa a.s. in Allahin Peygamberi ve elcisi oldugunu kabul etmis tasdiklemis ise kimsenin birsey demeye hakki yok. Bu adam Oruc tutuyor ve bu adam Namaz kiliyor ise artik susmak gerektigini söylemek lazim.
Diyalog teranesi okunmadan önce bu ülkede; `Amerika`nın veya bir başka Haçlı`nın kucağına sığınarak oradan hümanist nutuklar atmak, İslam medeniyetini işgal edenlerin destekçisi olmak` ayıptı.


Ayni bu lafi kendin icinde söylüyormusun Metin Mete. Almanyanin kucaklamasina siginip buradan besleniyorsun ve oradan nutuklar atiyorsun.

Sanirim ayni cümleyi söyleyen kisi senin icinde söylemis:)

Diyalog teranesi okunmadan önce bu ülkede `vatanı ecnebiye satmak` ayıptı. Diyalog teranesi okunmadan önce bu ülkede `Türk–İslam medeniyetini Haçlı ile ittifak ettirmek` dalaletti... Daha saymaya gerek var mı?

Diyorum ya Yakin- Cag tarihini bilmemek ayip degil, ögrenmemek ayip.

Benden dost hatırlatması.

Iste bizim dostlarimizin düsüncesi al sana teati et bakalim:) Tüm ugrasilan emekleri bu dostun sayesinde sil at.


Gelelim Üstad Bediüzzaman hakkinda söylediklerine bunu da bekle cevap yazma ki ikinci kisimda cevap yazarak devam edeyim.
 
Gelelim simdi Metin Mete nin Bediüzzaman üzerindeki cok önemli bilgilerine. Yil 2006 idi sanirim ve bu forumda bu sorulara kesinkez cevapla susturulan Metin Mete tekrar gündeme getirmesi, o zaman neden sustugununda anlamsizligini teskil edecek bir bütün hazin vakia nin gülünc görüntüsü diye özetleyip cevaplamaya geceyim.

Tüm bir konu Gaybin üzerine oldugu icin tüm bir yazdiginiz sacmaligi alintilamiyorum tek Gayb hakkinda bilmediginizi ayetle örneklendireyim

“Gaybın anahtarları Allah’ın katındadır. Onları ancak O bilir. Karada ve denizde ne varsa hepsini bilir. Düşen hiç bir yaprak ve yerin karanlıklarında hiçbir dane yoktur ki, Allah onu bilmesin. Yaş ve kuru ne varsa hepsi Kitab-ı Mübîn’dedir.” (En’am Sûresi, 59.)

“Gaybı bilen O’dur. Gaybını, razı olduğu Rasulden başkasına bildirmez.” (Cin Sûresi, 26-27)

Simdi bu ayetteki Rasul ise Peygamberler olarak kastedilmemistir. Ayni su ayetteki örnekten de anlayabiliriz

“Allah meleklerden ve insanlardan “Rasuller” seçer” (Hacc Sûresi, 75.)


“Hiçbir beşer için, Allah’ın, bir vahiyle veya perde arkasından konuşması veyahut bir elçi gönderip de izni ile ona dilediğini bildirmesi dışında konuşması yoktur.” (Şûra Sûresi, 51.)



Sira geldi ücüncü iftiraniza. Ne yazikki yazacak zamanim kalmadi ama arada dönüp siteye bakacagim ve yazabilirsem yazacagim.
 
Islamda türkcü, kürtcü varmidir. Said-i Nursi kürttür ve siz cümlelerden tuhaf tuhaf manalar cikartiyorsaniz tuhafliginizla bir kendi icinizde teati edin. Türkcülük nedir ki? Islamciligin yaninda zerre kadar degeri yoktur gözümde. Kürtcülük desen ona keza. Ama her cümleden savas acacaksaniz buyrun meydan ve buyrunki yaptiklarinizi tarihten örneklerle gösterelim.

fetos diyen ya da kürdi olarak saygisizlik yapan siz, kimsiniz? Terbiye almamissaniz terbiye ögrenin.
 
Gelelim simdi Metin Mete nin Bediüzzaman üzerindeki cok önemli bilgilerine. Yil 2006 idi sanirim ve bu forumda bu sorulara kesinkez cevapla susturulan Metin Mete tekrar gündeme getirmesi, o zaman neden sustugununda anlamsizligini teskil edecek bir bütün hazin vakia nin gülünc görüntüsü diye özetleyip cevaplamaya geceyim.

Tüm bir konu Gaybin üzerine oldugu icin tüm bir yazdiginiz sacmaligi alintilamiyorum tek Gayb hakkinda bilmediginizi ayetle örneklendireyim

“Gaybın anahtarları Allah’ın katındadır. Onları ancak O bilir. Karada ve denizde ne varsa hepsini bilir. Düşen hiç bir yaprak ve yerin karanlıklarında hiçbir dane yoktur ki, Allah onu bilmesin. Yaş ve kuru ne varsa hepsi Kitab-ı Mübîn’dedir.” (En’am Sûresi, 59.)

“Gaybı bilen O’dur. Gaybını, razı olduğu Rasulden başkasına bildirmez.” (Cin Sûresi, 26-27)

Simdi bu ayetteki Rasul ise Peygamberler olarak kastedilmemistir. Ayni su ayetteki örnekten de anlayabiliriz

“Allah meleklerden ve insanlardan “Rasuller” seçer” (Hacc Sûresi, 75.)


“Hiçbir beşer için, Allah’ın, bir vahiyle veya perde arkasından konuşması veyahut bir elçi gönderip de izni ile ona dilediğini bildirmesi dışında konuşması yoktur.” (Şûra Sûresi, 51.)



Sira geldi ücüncü iftiraniza. Ne yazikki yazacak zamanim kalmadi ama arada dönüp siteye bakacagim ve yazabilirsem yazacagim.


Önceki yazina cevap vermiyorum cünki sadece Nefs ile istigaldir.Ama daha sonra yazacagim su an hemen yukardakina yazayim;Demekki sizin verdiginiz su bilgiye göre Simdiye kadar cikan Sahte tanimlamali tüm Resuller Gercekten Resuldü,Mesela Halife Rasit,(Yani Edip Yüksel bazi konularda hakli idi Tabiki bu sizin iddianiza göre)Mesela dahha dün yerdiginiz Mir Iskenderde öyle,Ama Kazin ayagi sizin dediginiz gibi acikmi?Bakalim istersen...
 
Gelelim simdi Metin Mete nin Bediüzzaman üzerindeki cok önemli bilgilerine. Yil 2006 idi sanirim ve bu forumda bu sorulara kesinkez cevapla susturulan Metin Mete tekrar gündeme getirmesi, o zaman neden sustugununda anlamsizligini teskil edecek bir bütün hazin vakia nin gülünc görüntüsü diye özetleyip cevaplamaya geceyim.

Tüm bir konu Gaybin üzerine oldugu icin tüm bir yazdiginiz sacmaligi alintilamiyorum tek Gayb hakkinda bilmediginizi ayetle örneklendireyim

“Gaybın anahtarları Allah’ın katındadır. Onları ancak O bilir. Karada ve denizde ne varsa hepsini bilir. Düşen hiç bir yaprak ve yerin karanlıklarında hiçbir dane yoktur ki, Allah onu bilmesin. Yaş ve kuru ne varsa hepsi Kitab-ı Mübîn’dedir.” (En’am Sûresi, 59.)

“Gaybı bilen O’dur. Gaybını, razı olduğu Rasulden başkasına bildirmez.” (Cin Sûresi, 26-27)

Simdi bu ayetteki Rasul ise Peygamberler olarak kastedilmemistir. Ayni su ayetteki örnekten de anlayabiliriz

“Allah meleklerden ve insanlardan “Rasuller” seçer” (Hacc Sûresi, 75.)


“Hiçbir beşer için, Allah’ın, bir vahiyle veya perde arkasından konuşması veyahut bir elçi gönderip de izni ile ona dilediğini bildirmesi dışında konuşması yoktur.” (Şûra Sûresi, 51.)



Sira geldi ücüncü iftiraniza. Ne yazikki yazacak zamanim kalmadi ama arada dönüp siteye bakacagim ve yazabilirsem yazacagim.



Gayb, kişinin duyularından uzak ve hakkında bilgi sahibi olmadığı şeye denir. Kıyametin vakti gibi Allah'tan başkasının bilemeyeceği şeyler gayb-ı mutlak, yani tam gaybdır. Hakkında bir bilgi ve belge kalmamış tarihi olaylar da mutlak gayba dönüşür. Bir başkasının bildiği şey ise göreceli gayb olur. Mesela içinizden ne geçtiğini ben bilemem ama siz bilirsiniz. O, bana göre gayb olur; size göre olmaz.

Gaybı ne insan, ne melek ne cin ne de Allah’ın Elçileri bilebilirler.
Allah Teâlâ şöyle buyurur: "De ki, göklerde ve yerde, hiç kimse gaybı bilmez, onu sadece Allah bilir." (Neml 27/65)

Şu ayetler, özellikle meleklerle ilgilidir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

"Şurası bir gerçek ki, insanı yaratan biziz. Ona şahdamarından da yakın olduğumuzdan biz, içinin ona ne fısıldadığını biliriz.

Sağında ve solunda oturmuş iki kayıt memuru bulunur.

Bu sebeple ağzından çıkan her sözü kayıt için hazır bekleyen bir gözcü mutlaka vardır"
. (Kaf 50/16-18)

Demek ki, Allah kişinin içini bildiği halde melekler ancak ağızdan çıkan sözü bilebilirler.

Cinlerin gaybı bilemeyecekleri ile ilgili olarak da şöyle buyurulur:

… Rabbinin izniyle, yanında çalışacak cinleri Süleyman’ın emrine verdik. Onlardan hangisi buyruğumuzdan çıksa ona alevli ateşin azabını tattırırdık.

Süleyman’ın istediği her şeyi, yüksek binaları, heykelleri ve büyük havuzlara benzer çanakları ve taşınması güç kazanları yaparlardı. «Ey Davud ailesi, şükredin! Kullarımdan şükredenler pek azdır» dedik.

Süleyman’ın ölümüne karar verdiğimiz zaman, onun öldüğünü gösterecek bir işaret yoktu; yalnız bir güve böceği değneğini yiyordu. Ne zaman Süleyman yere yıkıldı, iyice ortaya çıktı ki eğer cinler gaybı bilselerdi, kendilerini küçük düşüren o azap içinde kalmazlardı."
(Sebe 34/12-14)

Peygamberler sadece Allah'ın kendilerine vahyettiği şeyleri bilirler. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

"De ki: "Ben size, Allah'ın hazineleri yanımdadır, demiyorum. Gaybı da bilmem. Size, "işte ben bir meleğim." de demiyorum. Ben bana vahyolunandan başkasına uymam." De ki: "Görenle görmeyen bir olur mu? Hiç zihninizi yormaz mısınız?" (En'am 6/50)

"De ki: "Eğer gaybı bilseydim, daha çok iyilik yapmak isterdim ve bana kötülük de gelmezdi. Ben, inanan kesim için bir uyarıcı ve bir müjdeciden başka bir şey değilim." (Araf 7/188)

Gayb ile ilgili bazı haberler, Allah Teâlâ tarafından peygamberlerine vahiy yoluyla bildirilir, biz de bunları o şekilde öğrenebiliriz. Ancak gerek Hıristiyanlar ve gerekse kimi tarikat ve cemaatler gaybın bilinebileceği iddiasındadırlar.
 
Daha önce bildigimiz gibi Katolikler Mesih İsa’ya ve Kutsal Ruh’a Tanrı derler. Onlara göre Episkoposluk aşamasını alan kişi Mesih’in yerine geçer ve onun görevini üstlenir. Böyle birinin gaybı bileceğine tam bir inanç bulunur. Papazlar ise episkoposların yardımcılarıdır; onlar da gaybı bilirler. Katoliklerin konu ile ilgili görüşleri şöyledir:

“Mesih İsa’nın havarilerine emanet ettiği misyonu Kilise Ruhbanlık sırrı ile devam ettirir
. Episkoposluk ruhbanlık sırrının en yüksek derecesidir. Episkoposluk aşamasını alan kişi, seçkin ve açık bir şekilde Efendi, Çoban ve Rahip olan Mesih’in yerini alır ve onun görevini üstlenmiş olur. Kendine verilmiş olan kutsal ruh sayesinde episkoposlar manevi krallık ya da çobanlık ve peygamberlik yetkilerine sahip olurlar. Papazlar, episkoposların yardımcıları olarak Mesih’in emanet ettiği görevin gerçekleşmesine çalışırlar. Kutsal ruhun özel lutfu, ruhbanlık sırrını alan kişiyi rahip, öğretmen ve çoban olarak tam Mesih İsa’ya benzetir."

Bazı tarikat ve cemaatler, Allah’ın veli kulu diye niteledikleri bazı kişilerin gayb bilgisine sahip olduklarını iddia ederler. Mesela Said Kürdi’ye göre, Hz. Ali ve Abdülkadir Geylani gibi zatlar gaybı bildikleri için asırlar öncesinden kendinden bahsetmişlerdir. O, iddiasını şöyle bir soru ve cevapla ortaya koyar:

Soru: Abdülkadir Geylânî gibi büyük veliler, bazı zamanlarda, geçmişi ve geleceği bugün gibi görüp bildikleri halde neden geçmişle ilgili olanları açıkça söylüyorlar da, gelecekten üstü kapalı simgeler ve gizli işaretlerle söz ediyorlar?

Cevap: “Gaybı Allah'tan başkası bilmez.” Ayeti ile, "O bütün gaybı bilir, gaybını kimseye açıklamaz. Ancak dilediği peygamber bunun dışındadır.” Ayetinin koyduğu kutsal yasağa karşı kulluğa yakışır bir güzel edep takınmak için açıklama yapmayıp işaretle söyleme yoluna girmişler, işaret ve simgeler kullanmışlardır ki, gayb ile ilgili bu bilginin, kendilerinin tercihi veya niyetiyle değil, Allah’ın öğretmesiyle olduğu anlaşılsın. Çünkü geleceğe ait gayb bilgileri kişinin şahsi tercihi ve niyeti ile verilmediği gibi niyet ile işe girmek, o yasağa karşı itaatsizlik havası veriyor.

Bu iddia beş açıdan yanlıştır:
 
Allah Teâlâ şöyle buyurur: "Allah sizi, gaybı bilir hale getirecek değildir." (Al-i imran 3/179)

Allah Teâlâ, açıklamak istediği gaybı, peygamberleri yoluyla açıklar. Bunun özel bir usulü vardır. O, şöyle buyurur:

Allah bütün gaybı bilir, gaybını kimseye açıklamaz.

Dilediği peygamber bunun dışındadır
. Onun önüne ve arkasına gözcüler diker.

Böylece o (peygamber) bilsin ki, onlar (o melekler) Allah’ın gönderdiklerini tastamam ulaştırmış, (kendisi de) onların yanında olanı kavramış ve her şeyi bir bir saymıştır." (Cin 72/26-28)

Vahiyden sonra o bilgiler gayb olmaktan çıkar. Meleklerin gözcü yapılması, gelen bilgilerin Allah’tan olduğu konusunda, peygamber kuşku duymasın, diyedir. Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyurur:

"Senden önce gönderdiğimiz bir tek nebi ve elçi yoktur ki, bir şeyi arzuladığı zaman, şeytan onun arzusuna vesvese sokuşturmuş olmasın. Allah şeytanın sokuşturduğunu giderir, sonra Allah kendi âyetlerini pekiştirir. Allah bilendir, hakîmdir." (Hacc 22/52)

Bazı tefsirlerde, En'am suresinin inişi ile ilgili olarak Enes b. Malik'ten gelen şöyle bir rivayetten bahsedilir: "Allah'ın Elçisi dedi ki: Kur’ân'dan En'am suresinin dışında bir sure bana toptan inmedi. Şeytanlar, bu sure için toplandıkları kadar hiçbir sure için toplanmamışlardı. Bu sure bana, Cebrail ile, beraberinde elli bin melek olduğu halde gönderildi. Bunu kuşatmışlar, bir düğün debdebesiyle getirdiler." Böylece o Elçi, kendine gelenin vahiy meleği olduğuna ve vahye, şeytan vesvesesi karışmadığına güvenmiş olur.


Said Kürdî diyor ki; “Abdülkadir Geylânî gibi büyük veliler, bazı zamanlarda, geçmişi ve geleceği bugün gibi görüp bildikleri halde.... ."

Böyle bir iddia nasıl kabul edilebilir! Allah Teâlâ şöyle buyurur: "De ki, göklerde ve yerde, hiç kimse gaybı bilmez, onu sadece Allah bilir." (Neml 27/65)

Ayet, sadece insanların değil, meleklerin ve cinlerin de gaybı bilmediklerini bildirmektedir.

Allah Teâlâ Nuh aleyhisselamın başından geçenleri anlattıktan sonra Peygamberimize şöyle buyuruyor:

"Bunlar gayb haberlerindendir, onları sana vahyediyoruz. Bundan önce onları ne sen bilirdin, ne de senin kavmin.”
(Hud 11/49)

Bu konuda çok sayıda ayet vardır. Şu ayetlere de bakılabilir: Ali İmran 3/44; Araf 7/101; Hud 11/120-123; Yusuf 12/102

c- "اللَّهُ لَّا يَعْلَمُ الْغَيْب 14; إِلَّا" (Gaybı Allah'tan başkası bilmez.) diye bir ayet yoktur. İçinde bu anlam olan ayet şöyledir: "قُل لَّا يَعْلَمُ مَن فِي السَّمَا 08;َاتِ وَالْأَر 18;ضِ الْغَيْب 14; إِلَّا اللَّهُ" "De ki, göklerde ve yerde, hiç kimse o gaybı bilmez, onu sadece Allah bilir." (Neml 27/65) (Bu ayetten az önce bahsedilmişti.)

Said Kürdî, Peygamberlere vahyin nasıl geldiğini bildiren yukarıdaki ayeti, velilerin gaybı öğrenebileceklerine delil getirmiştir. Doğrusu bu, çok şaşırtıcı bir iddiadır.
 
Allah'tan başkasının gaybı bilemeyeceği konusu “kudsî yasak” diye ifade edilmiştir. Sanki Allah Teâlâ, “gaybı kimse bilemez” dememiş de ”Kimse, gelecekle ilgili bir açıklama yapmasın” diye yasak koymuştur. Bu iddia kişiyi, Allah karşısında çok kötü bir duruma sokar. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “… Allah size gaybı bildirecek de değildir...” (Ali-İmran 3/179)

Yukarıda iki yanlış iddia daha vardır: Abdülkadir Geylânî gibi büyük velilerin gaybı bilmesi, “kendi tercihleri ve niyetleriyle değil, Allah’ın öğretmesiyle imiş.(!) İsteyerek gaybı bilme işine girişmeleri itaatsizlik havası verirmiş.(!)"

Demek ki, Allah, hem “Gaybı kimse bilmez, onu kimseye açıklamam” diyecek, hem de tutup bazı kimselere açıklayacak! O kimseler de geçmişle ilgili olanları açıklamakta bir sakınca görmeyecekler ama gelecekle ilgili gaybları, anlayan anlasın diye örtülü işaretlerle geçiştirecekler! Bunu, Allah’a karşı bir itaatsizlik havası doğmasın diye yapacaklar! Bu inançtan Allah’a sığınmak gerekir.
 
Islamda türkcü, kürtcü varmidir. Said-i Nursi kürttür ve siz cümlelerden tuhaf tuhaf manalar cikartiyorsaniz tuhafliginizla bir kendi icinizde teati edin. Türkcülük nedir ki? Islamciligin yaninda zerre kadar degeri yoktur gözümde. Kürtcülük desen ona keza. Ama her cümleden savas acacaksaniz buyrun meydan ve buyrunki yaptiklarinizi tarihten örneklerle gösterelim.

fetos diyen ya da kürdi olarak saygisizlik yapan siz, kimsiniz? Terbiye almamissaniz terbiye ögrenin.



Aslini Inkar eden Haramzadedir ve Said Kürdi erkekce bunu yapmistir;Ve bizlerde bu yapilan erkekce tavira yine kendi gibi Erkekce aslini söylüyoruz.Fetullah Gülen'e gelince;Baska ne söylememi beklersin?evet ne söylememi?Siz bizlere Irkci Kafatasci derken güzelde Biz size sizin kimliginizi söyleyince ne oluyor?Evet biz KIMIZ?Ama sormak gerekir;SIZ KIMSINIZ?Kimligi aciklandikca saldiran siz KIMSINIZ?Terbiyeyi gösterene göstermek gerek hem yüze gülüp hem arkadan KAFATASCILAR etiketi yapistiranda sizsiniz,Bunun anlami acik degilmi;MÜNAFIKLIK.Eger biz bugüne kadar bu forumda isim üzerine yazi yazmadiysak sadece sizlere olan saygimizdandi ama bir noktada saygiyi bitirdiniz...EVET Size sormak gerekir ISLAM adina bu kadar herzeyi yiyen O adam KIM?
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Yukaridaki mealde eksiklik vardir buyrun sizin mealini okudugunuz Yasar Nuri Öztürk ten

Allah, müminleri şu üzerinde bulunduğunuz halde bırakmayacaktır. Sonuçta pisi temizden ayıracaktır. Allah sizi gaybı bilir duruma da getirmeyecektir. Şu var ki Allah, resullerinden dilediğini seçer. O halde Allah'a ve resullerine inanın. Eğer inanır, korunursanız sizin için büyük bir ödül vardır.

Ayrica yine denilenden farkli anlamlar cikarmaya calismayin. Kurani bir bütün olarak siyak ve sibak bütünlügünde inceleyiniz. Kavramlar bir kelime ile ifade edilemeyecek kadar genistir. Buyrun yine ayni hocadan Hacc suresi
75. Allah, meleklerden de resuller seçer, insanlardan da. Şüphesiz ki, Allah Semî' ve Basîr'dir.
 
Bos yere kul hakkina giriyorsun ki ben sana burada bir lakap takarim bu lakap ile kabul edilmem ama sen bu sahsa böyle bir laakp takiyorsun bu zulme destek verende, görmezlikten gelenede, söyleyenide Allaha havale ediyorum.

Bu kafatasci olayini cok merak ettim buraya koyarsan anlayacagim ve bakalim bunun sonundami insanlara lakap takiyorsun. hadi bir link ver veya makaleyi koyda okuyayim.
 
Geri
Üst
AdBlock Detected

We get it, advertisements are annoying!

Sure, ad-blocking software does a great job at blocking ads, but it also blocks useful features of our website. For the best site experience please disable your AdBlocker.

I've Disabled AdBlock    No Thanks