DEHŞETİN AĞIRTTIĞI SAÇLAR
"Ölümün bizi nerede beklediği belli değil, iyisi mi biz onu her yerde bekleyelim." (Montaigne)
Muğla'nın Milas ilçesinde yaşayan orta yaşlı bir adam, bir gece, hayatının akışını değiştiren dehşetli bir rüya görür.
Rüyasında adam kendi ölümünü görmüştür. Öldükten sonra, vücudu teneşirde yıkanmış, kefenlenmiş ve mezara defnedilmiştir.
Rüya çok net ve berraktır. Adam mezara konulup yapı¬lan dualar ve okunan Kur'an-ı Kerim ile birlikte üzeri toprak¬landıktan sonra kapkaranlık bir yerde yapayalnız kalır. Bir müddet sonra bulunduğu kabrin sağ tarafından bir menfez açılır ve içeriye iki kişi girer. Bunlar kendilerinin kabirdeki sual melekleri olan "Münker ve Nekir" olduğunu söylerler.
Bu melekler, adamı alıp bulunduğu menfezden geçirerek başka bir yere götürürler. Götürdükleri yerde adamın Önüne hemen bir terazi ve yanına da bir miktar üzüm koyarlar, O sı¬rada karşıdan gelen bir adam belirir, Münker ve Nekir, Milaslı bu çiftçiden, karşısındaki adama üzüm satmasını söylerler.
"Ölçtüğünüz zaman dürüst olun, lam ölçün. Doğru terazi ile tartın, Bu hem ticaretiniz için daha hayırlı, hem de akıbet yönünden de daha güzeldir," (Kur'an-ı Kerim, İsra, 35)
Münker ve Nekir melekleri adamın sağ ve solunda mu¬hafız gibi durarak satışa nezaret ederler. Kendisinin alış-veriş şırasında tartıda çok az bir haksızlık yaptığını gören Melekler, onu hemen tezgâhın başından aldıkları gibi çok büyük bir kapının yanına getirirler. Kapı, kale kapısı gibi çok büyüktür. Kapının yanına gelir gelmez kapı kendiliğinden açılır,
Rüya sahibinin o anda gördüğü manzara gerçekten çok korkunçtur. Kapının öbür tarafında müthiş bir yangın ve alev¬lerin içerisinde cayır cayır yanan insanlar vardın insanlar bir taraftan yanmakta, bir taraftan da vücutları tazelenmektedir. Yanan insanların çıkardıkları canhıraş feryatlara yürek daya¬nacak gibi değildir,
Münker ve Nekir melekleri, adama bu dehşetli man¬zarayı gösterdikten sonra tekrar bir meydanın ortasına getirirler. Kendisine, biraz önce alışveriş sırasında işlediği suçun cezasının demin gördüğü gibi yanarak mı, yoksa başka bir şekilde mi verilmesini istediğini sorarlar.
Adam, gördüğü o müthiş yangın manzarasındaki dehşetten ve bundan daha büyük bir ceza olamayacağı dü¬şüncesiyle ateşe razı olmayıp bir başka cezaya razı olduğunu söylemesi üzerine, birden bire vücudunda yüzlerce derece bir hararetin başgösterdiğini bütün dehşetiyle hisseder. Dayanılmaz bir ıstırap, çekilmesi mümkün olmayan acı ve azap başlamıştır. Adamcağız, çektiği acının tesiriyle avazı çıktığı kadar feryad ve figan etmektedir,
(Rüyadan gerçek hayata, yani rüyayı gören adamın evine döndüğümüzde, adam hakikaten de avazı çıktığı kadar bağırmakta, ortalığı ayağa kaldırmaktadır. Vakit gece yarısıdır. Adamın karısı ve bitişik odadaki iki yetişkin oğlu bu korkunç çığlıklara uyanırlar. Sesler mahalleyi de inlettiğinden konu-komşu pürtelaş adamın evinde toplaşırlar. Adam ise hâlâ çığlık çığlığa feryada devam etmektedir. Herkes uğraşmakta fakat adamcağız bir türlü uyandınlamamaktadır.)
Dönelim tekrar rüyaya,,. Adamın içine düşen yangından vücudu fokur fokur kaynamakta ve acı içinde kıvranmaktadır. Çektiği acı tahammül sınırının çok ötesindedir,
Bir müddet geçtikten sonra, Münker ve Nekir'in işaretiyle ceza sona erdirilir ve adam çağrılarak şöyle denilir:
"işte gördün ve anladın ki, dünyada yapılan ufacık bir hatanın, adaletsizliğin ahiretteki cezası bu. Şimdi seni hayata, yaşadığın dünyana iade ediyoruz. Bundan sonra hayatını bu gerçeğe göre tanzim et, Katiyyen en küçük dahi olsa bir haksızlık, adaletsizlik yapma."
Bu müsaadeden sonra, adamcağız rüyasından gözlen yerinden fırlamış, beti benzi atmış, kan ter içinde uyanır. Ama bundan da önemlisi, adamın yüzünde, etrafını çevreleyen mahalle halkını hayret ve şaşkınlık içinde bırakan bir görüntü vardır. Siyah saçlı bu adamın bütün saçları, biraz önce rüyada gördüklerinin dehşetinden bir anda bembeyaz olmuştur. Evet bembeyaz...
Milaslı bu adamı görüp hadiseyi nakledenlerin ifadesine göre, şimdi artık o, dehşetin aklaştırdığı saçlarıyla hayatını kılı kırk yararcasına hassas yaşamakta, bundan sonraki menzili olan kabir âleminde kendisine faydası olacak salih amellerin, güzel, hayırlı işlerin peşinden koşmaktadır.
"Ölümün bizi nerede beklediği belli değil, iyisi mi biz onu her yerde bekleyelim." (Montaigne)
Muğla'nın Milas ilçesinde yaşayan orta yaşlı bir adam, bir gece, hayatının akışını değiştiren dehşetli bir rüya görür.
Rüyasında adam kendi ölümünü görmüştür. Öldükten sonra, vücudu teneşirde yıkanmış, kefenlenmiş ve mezara defnedilmiştir.
Rüya çok net ve berraktır. Adam mezara konulup yapı¬lan dualar ve okunan Kur'an-ı Kerim ile birlikte üzeri toprak¬landıktan sonra kapkaranlık bir yerde yapayalnız kalır. Bir müddet sonra bulunduğu kabrin sağ tarafından bir menfez açılır ve içeriye iki kişi girer. Bunlar kendilerinin kabirdeki sual melekleri olan "Münker ve Nekir" olduğunu söylerler.
Bu melekler, adamı alıp bulunduğu menfezden geçirerek başka bir yere götürürler. Götürdükleri yerde adamın Önüne hemen bir terazi ve yanına da bir miktar üzüm koyarlar, O sı¬rada karşıdan gelen bir adam belirir, Münker ve Nekir, Milaslı bu çiftçiden, karşısındaki adama üzüm satmasını söylerler.
"Ölçtüğünüz zaman dürüst olun, lam ölçün. Doğru terazi ile tartın, Bu hem ticaretiniz için daha hayırlı, hem de akıbet yönünden de daha güzeldir," (Kur'an-ı Kerim, İsra, 35)
Münker ve Nekir melekleri adamın sağ ve solunda mu¬hafız gibi durarak satışa nezaret ederler. Kendisinin alış-veriş şırasında tartıda çok az bir haksızlık yaptığını gören Melekler, onu hemen tezgâhın başından aldıkları gibi çok büyük bir kapının yanına getirirler. Kapı, kale kapısı gibi çok büyüktür. Kapının yanına gelir gelmez kapı kendiliğinden açılır,
Rüya sahibinin o anda gördüğü manzara gerçekten çok korkunçtur. Kapının öbür tarafında müthiş bir yangın ve alev¬lerin içerisinde cayır cayır yanan insanlar vardın insanlar bir taraftan yanmakta, bir taraftan da vücutları tazelenmektedir. Yanan insanların çıkardıkları canhıraş feryatlara yürek daya¬nacak gibi değildir,
Münker ve Nekir melekleri, adama bu dehşetli man¬zarayı gösterdikten sonra tekrar bir meydanın ortasına getirirler. Kendisine, biraz önce alışveriş sırasında işlediği suçun cezasının demin gördüğü gibi yanarak mı, yoksa başka bir şekilde mi verilmesini istediğini sorarlar.
Adam, gördüğü o müthiş yangın manzarasındaki dehşetten ve bundan daha büyük bir ceza olamayacağı dü¬şüncesiyle ateşe razı olmayıp bir başka cezaya razı olduğunu söylemesi üzerine, birden bire vücudunda yüzlerce derece bir hararetin başgösterdiğini bütün dehşetiyle hisseder. Dayanılmaz bir ıstırap, çekilmesi mümkün olmayan acı ve azap başlamıştır. Adamcağız, çektiği acının tesiriyle avazı çıktığı kadar feryad ve figan etmektedir,
(Rüyadan gerçek hayata, yani rüyayı gören adamın evine döndüğümüzde, adam hakikaten de avazı çıktığı kadar bağırmakta, ortalığı ayağa kaldırmaktadır. Vakit gece yarısıdır. Adamın karısı ve bitişik odadaki iki yetişkin oğlu bu korkunç çığlıklara uyanırlar. Sesler mahalleyi de inlettiğinden konu-komşu pürtelaş adamın evinde toplaşırlar. Adam ise hâlâ çığlık çığlığa feryada devam etmektedir. Herkes uğraşmakta fakat adamcağız bir türlü uyandınlamamaktadır.)
Dönelim tekrar rüyaya,,. Adamın içine düşen yangından vücudu fokur fokur kaynamakta ve acı içinde kıvranmaktadır. Çektiği acı tahammül sınırının çok ötesindedir,
Bir müddet geçtikten sonra, Münker ve Nekir'in işaretiyle ceza sona erdirilir ve adam çağrılarak şöyle denilir:
"işte gördün ve anladın ki, dünyada yapılan ufacık bir hatanın, adaletsizliğin ahiretteki cezası bu. Şimdi seni hayata, yaşadığın dünyana iade ediyoruz. Bundan sonra hayatını bu gerçeğe göre tanzim et, Katiyyen en küçük dahi olsa bir haksızlık, adaletsizlik yapma."
Bu müsaadeden sonra, adamcağız rüyasından gözlen yerinden fırlamış, beti benzi atmış, kan ter içinde uyanır. Ama bundan da önemlisi, adamın yüzünde, etrafını çevreleyen mahalle halkını hayret ve şaşkınlık içinde bırakan bir görüntü vardır. Siyah saçlı bu adamın bütün saçları, biraz önce rüyada gördüklerinin dehşetinden bir anda bembeyaz olmuştur. Evet bembeyaz...
Milaslı bu adamı görüp hadiseyi nakledenlerin ifadesine göre, şimdi artık o, dehşetin aklaştırdığı saçlarıyla hayatını kılı kırk yararcasına hassas yaşamakta, bundan sonraki menzili olan kabir âleminde kendisine faydası olacak salih amellerin, güzel, hayırlı işlerin peşinden koşmaktadır.