Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

çocuk Gelişiminde Bir Numara

hykrþ

New member
Katılım
2 Haz 2007
Mesajlar
7
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Çocuklarımızı İbadete ve Duaya

Nasıl Alıştırabiliriz?


Sembollerle düşünme, yani soyut düşünce tam gelişmediği için çocuklar yedi yaşına kadar herşeye inanırlar. Dört yaşındaki bir çocuk için imkânsız diye birşey yoktur, her şey mümkündür. “Dün gece, sen uyurken, gökten bir yıldız indi; seni öpüp gitti” deseniz hemen inanır, bunun mümkün olamayacağını düşünmez.

Dört yaşındaki çocuklara ibadetler ve dua çok ilginç gelir, bizi taklit etmeye çalışırlar. Bizimle birlikte namaz kılmak, dua etmek, oruç tutmak, camiye gitmek çok hoşlarına gider. Yemeklerden önce ve sonra Allah’a verdiği nimetlerden dolayı sesli olarak şükretmek, namazlardan sonra yine sesli olarak dua etmek; kendimiz, eşimiz, aile büyüklerimiz ve çocuklarımız için iyi dileklerde bulunmak yavrularımız üzerinde büyük tesir bırakır ve onları Allah’a yaklaştırır.

Küçük çocukların dil ve zihin gelişimi henüz yeterince olgunlaşmadığı için soruların amacını tam olarak ifade edemezler. Bir gün çarşıda dolaşıyordum. Annesinin kucağında, iki-üç yaşlarında bir erkek çocuğu parmağıyla camiyi göstererek sordu: “Bu ne?” Annesi, “O bir cami,” dedi. Çocuk tekrar sordu: “Bu ne?” Annesi yine aynı cevabı verdi: “O bir cami.” Çocuk istediği cevabı alamadığını anlatmak için yine sordu: “Bu ne?” Anne sesini yükselterek ve kelimelerin üzerine basarak, “O bir cami,” dedi. Anneye yaklaştım, “Hanımefendi,” dedim, “çocuk caminin adını sormuyor; eve benzemediği için ne işe yaradığını soruyor.”

Eğitimci yazar Cezmi Tahir Berktin, Okul Öncesi Eğitim isimli kitabında kendi başından geçen bir olayı anlatıyor:

“Dört yaşındaki kızım, açlık grevine başlamış gibi, birdenbire yemek yememeye başladı. Bizimle sofraya oturmuyor, ağzına bir lokma koymuyordu. Bütün çabalarımıza rağmen sebebini öğrenemedik. Gece olmuş, yatma saati gelmişti. Kucağıma alıp yatağına götürdüm. Başını okşayarak, ‘Seni seviyorum, yemek yemeyişin beni üzüyor,’ dedim. Ağlayarak boynuma sarıldı: ‘Babacığım, ne olur sen de yeme!’ dedi ve çocuk diliyle sebebini anlatmaya başladı. Meğer eşim, farkında olmadan, bir eğitim hatası yapmış. Her anne gibi, bizim hanım da çocuğun beslenmesini aşırı önemsediği için kızım soruyor:

— Anne, neden yemek yiyoruz?

— Büyümek için.

— Büyüyünce ne olacak?

— Yaşlanacağız.

— Yaşlanınca ne olacak.

— Her yaşlı gibi bir gün biz de öleceğiz.

Kızım, o küçük mantığı ile, ölümden kurtulmanın çaresini yemek yememekte buluyor. ‘Yemek yemesem büyümem, büyümezsem yaşlanmam, yaşlanmazsam ölmem’ gibi basit bir mantık geliştiriyor.”

Berktin hocanın da ifade ettiği gibi, biz ne kadar saklasak da çocuk er veya geç ölüm gerçeği ile yüzleşecektir. Çok sevdiği büyükannesi, büyükbabası veya arkadaşı öldüğünde bize sormayacak mı: “Büyükannem (veya arkadaşım) nereye gitti?” Vereceğiniz cevapta ahiret (cennet) inancı yoksa, ayrılık acısıyla dolu o küçük yüreği nasıl teselli edeceksiniz? Omuzlar üzerinde taşınan bir tabutu görüp sorduğunda ne cevap vereceksiniz?


http://cocukgelisimindebirnumara.blogcu.com/
 

hykrþ

New member
Katılım
2 Haz 2007
Mesajlar
7
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
http://cocukgelisimindebirnumara.blogcu.com/

[/quote]

Çocuklara Cenneti Olan Allah’ı Anlatmalıyız

Bir akşam bir komşumuz telefon etti. “Ali bey, bizim çocuğa bir haller oldu, nazara geldi herhalde, şeytan ağza alınmayacak şeyler söylettiriyor” dedi. “Hayırdır, hele anlat bakayım” dedim. Anlatmaya başladı: “Ah sormayın, benimle birlikte namaz kılan, camiye giden bu güzel çocuğa neler oldu anlamıyorum. Gerçi yaşı daha küçük, dört yaşında, ama söylediği şeyler aklımı başımdan aldı, ne diyeceğimi, ne yapacağımı şaşırdım. ‘Ben namaz kılmayacağım!’ diye tutturdu. ‘Olur mu, Allah namaz kılmayanları cehenneminde yakar’ dedim. ‘Ben de onu yakarım!’ demez mi? Şaşırdım kaldım. Aklıma bir hocaya götürüp okutmak geldi, ama gitmeden önce size bir danışayım dedim.”

Komşuyu dinledikten sonra güldüm.

— Hocaya filan götürmenize gerek yok, dedim, çocuk haklı.

Böyle bir cevap beklememiş olacak ki, tepkisi sert oldu.

— Ne diyorsunuz siz, Ali bey?

— Küçük çocukları cehenneminde yakan Allah’ı hangi çocuk sever ve içinden gelerek namaz kılar? Çocuğu cehennemle korkutmaya ve Allah’tan soğutmaya ne hakkınız var? Çocuklara cehennemin kapalı olduğunu bilmiyor musunuz? Peygamberimiz buyuruyor ki: ‘Buluğa erinceye kadar çocuktan ve akıl hastasından kalem kaldırılmıştır.’ Çocuğu cehennemle korkutarak hem Allah’a, hem çocuğa haksızlık ediyorsun. Çocuğun tepkisi gerçek Allah’a değil, senin uydurduğun Allah’a. Bu vebalin altından nasıl kalkacaksın?”

Çocuk adına çok üzüldüğüm için sözlerim sert olmuştu, bunun farkındaydım, ama kendimi tutamamıştım. Adam bir müddet sustuktan sonra:

— Ali bey, kusura bakmayın, aklım iyice karıştı... dedi. Ben hocalardan Peygamberimizin “Çocuklarınızı yedi yaşından itibaren namaza alıştırın,” dediğini duydum.

— İyi de kardeşim, cehennemle korkutarak alıştırın dememiş ki!..

— Haklısınız galiba... Peki, ne olacak şimdi? Hatamı nasıl tamir edeceğim?

— Çocuğunuzun terapiye ihtiyacı var, gelin de bunu nasıl yapacağımızı konuşalım.

Baba iyiniyetli ve söz dinleyen biri olduğu için verdiğim tavsiyeleri yerine getirdi ve çocuğun bozulan itikadı kısa zamanda düzeldi.



ALİ ÇANKIRILI/HANIMLAR.COM
http://cocukgelisimindebirnumara.blogcu.com/
 

HAZREC

New member
Katılım
24 Nis 2007
Mesajlar
32
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
gerçekten güzel değinilmiş ,çocuklara mantıksız açıklama yapmak onun zihinsel gelişimini etkiliyor bu konularda çok fazla yanliş yapıyoruz.
 

hykrþ

New member
Katılım
2 Haz 2007
Mesajlar
7
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
35



Osmanlı'da Mahalle Mektebleri
[FONT=Times New Roman, Times, serif]Müslümanlık, kadın-erkek diye ayırmaksızın herkesi dinini öğrenmeye teşvik ediyordu. Âyetler ve hadîslerle ve diğer şer'i delillerle de te'yid edi­len bu mükellefiyet dolayısıyla Osmanlı İmpara­torluğu'nda, hemen hemen her câmi ve mescid bi­tişiğinde veya yakınında yüksek kubbeli tavanla­rı olan mektebler inşâ edildiği gibi, hayır sahipleri tarafından da yâdedilmelerine ve sevâb kazanmalarına vesîle olmaları maksadıyla mek­tebler yaptırılmış ve bunların hizmetlerini devam ettirmeleri için gelir kaynakları vakfedilmiştir. [/FONT]
[FONT=Times New Roman, Times, serif]Omanlıda sıbyan mekteplerindeki ilk derste çocuğa elifba cüzünün en başındaki duâ kısmı ile bir kaç harf ve çok kere sadece ****** harfi okutu­lurdu.
“Yarabbi ilmimi ve aklımı ve anlayışımı artır.” mânâsına gelen “Râbbi zidnî ilmen ve aklen ve fehmen” veya “Rabbi yessir...” duası çocuğa tekrar ettirilirdi. İlk ders şu şekilde yapılırdı:
Hoca: Eûzubillâhi mineş-şeytâni'r-racîm.
[/FONT]

[FONT=Times New Roman, Times, serif]Çocuk: Eûzubillâhi mineş-şeytâni'r-racîm [/FONT]
[FONT=Times New Roman, Times, serif]Hoca : Bismillâhirrahmânirrahîm [/FONT]
[FONT=Times New Roman, Times, serif]Çocuk: Bismillâhirrahmânirrahîm [/FONT]
[FONT=Times New Roman, Times, serif]Hoca : Rabbi yessir (Rabb'im kolaylaştır.) [/FONT]
[FONT=Times New Roman, Times, serif]Çocuk: Rabbi yessir [/FONT]
[FONT=Times New Roman, Times, serif]Hoca : Ve la tuassir (Fakat zorlaştırma.) [/FONT]
[FONT=Times New Roman, Times, serif]Çocuk: Ve la tuassir [/FONT]
[FONT=Times New Roman, Times, serif]Hoca : Rabbi temmim (Rabb'im tamamlattır.) [/FONT]
[FONT=Times New Roman, Times, serif]Çocuk: Rabbi temmim [/FONT]
[FONT=Times New Roman, Times, serif]Hoca : Bilhayr (hayırla) [/FONT]
[FONT=Times New Roman, Times, serif]Duâyı tâkiben çocuk, hocasının ve diğer misa­firlerin ellerini öper, bu esnada hâfız talebeler ta­rafından Kur'ân okunur, daha sonra hoca veya bir başkası tarafından duâ edilerek merâsim sona erdirilir. Bundan sonra kurulmuş olan sofraların başına geçilerek yemek ve lokma yenilirdi. En so­nunda törene katılan bütün çocuklara birer, ilâhicilere ikişer, ilâhicibaşına üç kuruş; hoca, kalfa ve bevvaba münasip miktarlarda para ile mintanlık ve cübbelik kumaş verilirdi.
Sıbyan Mekteblerinde Okutulan İlk Harfler
******; Oklağaç gibi
Be; Yanı yatık
Te; Ona benzer
Se; Ona benzer
Cim; Karnı yarık
Ha; Ona benzer
Hı; Ona benzer
Dal; Beli bükük
Zel; Ona benzer
Rı: Çengel gibi
Ze: Ona benzer
Sin; Üç dişli
Şın; Ona benzer
Sad; Deve dudaklı
Dad; Ona benzer
Tı; Tavşan kulaklı
Zı; Ona benzer
Ayın; Ağzı açık
Ğayın; Ona benzer
Fe; Kuzu başlı
Gaf; Kadı başlı
Kef; Sındı gibi
Lam; Orak gibi
Mim; Çomak gibi
Nûn; Çanak gibi
Vav; Başı tokmaklı
He; İki gözlü
Lâmelif; Baldır dolaşık
Ye; Yaya benzer

Evet, muhterem Ebeveynler,
Görüldüğü gibi, Osmanlılar, Kur'ân-ı Kerim'i minicik kalplere böyle sevdirdi. Yüreği Kur'ân ve İslâm sevgisiyle büyüyen çocuklar, dünyada vatanına, milletine, ailesine ve dinine hizmet eden şuurlu birer fert oldular; âhirette de hem kendi kurtuluşlarına vesîle ameller işlediler, hem de ebeveynine “sadaka-i câriye” olacak hayırlar gönderdiler. Biz de ecdadımızın bu güzel âdetlerini yaşatarak, yavrularımızı merasimlerle ve tatlı hâtıralarla yâd edeceği şekilde Kur'ân-ı Kerim'le tanıştırmalı ve onların gönüllerinin derinliklerine bu ulvî muhabbetin tohumlarını ekmeliyiz .
[/FONT]
[FONT=Times New Roman, Times, serif]

[/FONT]​
 
Üst Alt