Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Astrolojiye inanır mısınız?

Astrolojiye inanır mısınız?


  • Kullanılan toplam oy
    4

mehmet_16

New member
Katılım
31 Ağu 2006
Mesajlar
367
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Bilimadamları tarafından sahte bir bilim olarak görülen astrolojiye bir müslüman olarak inanır mısınız?
Bana sorarsanız;
İnanmam...
 

Mücahid

New member
Katılım
17 Mar 2007
Mesajlar
2,553
Tepkime puanı
223
Puanları
0
Yaş
56
Konum
Tr
Uzaylılardan daha mantıklı bence.Bir bilim dalı olduğunu inkar edemeyiz.Astronomi ye ben bir müslüman olarak inanırım.

Burada bahsedilen fal ve gök cisimlerinin hareketlerine dayalı gelecekten haber verme saçmalığı ise kesinlikle bunlara inanmam söz konusu değildir.
 

esma_

New member
Katılım
1 May 2007
Mesajlar
66
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
astrolojiden kasıt şayet etrafta dolaşan falcılık ve büyücülüğün modern ve sözüm ona çağdaş süslü kozmomopolik görünümü ise kesinlikle HAYIR
 

rusen_alp

New member
Katılım
11 Mar 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Yaş
41
Konum
ruhlar aleminden
Astrolojiden anlaşılan kişinin burcu ve karakteriyle ilgili bir konu ki bu gerek bilim, gerekse de yaşanan tecrübeyle doğruluğu ispatlanmıştır, ayrıca yaratılan hiç bir şey gereksiz yere yaratılmamıştır, hele Kuran'da geçen " burç" kelimesinin mutlaka bir sırrı olduğunu düşünüyorum, bu nedenle burçlara inanırm
 
Ç

ÇÝray

Guest
Astrolojiden anlaşılan kişinin burcu ve karakteriyle ilgili bir konu ki bu gerek bilim, gerekse de yaşanan tecrübeyle doğruluğu ispatlanmıştır, ayrıca yaratılan hiç bir şey gereksiz yere yaratılmamıştır, hele Kuran'da geçen " burç" kelimesinin mutlaka bir sırrı olduğunu düşünüyorum, bu nedenle burçlara inanırm
bende burcların insanların karakteriryle ilgili oldugunu düsünüyorum..ancak sacma sapan hergün cıkan günlük fallara kesinlikle inanmıyorum..onun ticari amaçlı oldugunu düsünüyorum..
 

nur-u tevhid

New member
Katılım
7 Tem 2007
Mesajlar
26
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
bende asla inanmam bence insanlar egolarını tatmin etmek için böyle yollara başvuruyorlar.
 

Ebu Zerr

New member
Katılım
8 Haz 2007
Mesajlar
866
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Ankara
Soru:
Sayın Hocam,
Gayb bilgilerine muttali olmayla ilgili bir sorumu ve müşkilimi çözmenizi sizden istirham ediyorum. Vakit ayırır ve bu soruma cevap verirseniz çok memnun olacağım. Şimdiden Allah razı olsun.
Geçenlerde STV deki bir programınızı 'burçlar'la ilgili bölümünden itibaren izleme şansını yakaladım. Bu bölümden önce sorumun cevabı geçmişse bilemiyeceğim. Ancak benim bu sorum sizin programınızı seyretmeden önce de zihnimde cevap bekleyen bir müşkildi. Bu problem ise aşağıda vereceğim hadisleri okuduktan sonra oluştu. Hadis-i Şerifler şöyle:
A- "İbn Abbas'dan (r.a.), o da Ensar'dan bir sahabiden: "Onlar bir gece Peygamber s.a.s. ile beraber otururlarken bir yıldız kaydı ve ortalığı aydınlattı. Onlara sordu: 'Siz Cahiliye'de böyle yıldız atılmasına (kaymasına) ne derdiniz?'
'Allah ve Resulu daha iyi bilir. Ancak biz Cahiliye döneminde böyle bir olayda şöyle derdik: 'Galiba büyük bir adam doğdu. Ya da büyük bir adam öldü'. Bunun üzerine şöyle buyurdu: 'O ne bir adamın doğumuna ve ne de bir adamın ölümüne kaymaz. Lakin Rabbimiz Teala bir şey takdir ettiği zaman, Arş'ın taşıyıcıları olan melekler tesbih eder. Sonra bunları takiben gelen sema ehli tesbih eder. Nihayet tesbihler dünya seması ehline kadar ulaşır. Sonra Arş'ın taşıyıcılarını takip edenler Arş'ın taşıyıcılarına sorarlar: 'Rabbiniz ne dedi? Onlar da Rablerinin ne dediğini onlara bildirirler. Göklerin ehilleri birbirlerine sora sora nihayet bilgi bu dünya seması ehline ulaşır. Cinler gizlice kulak verir ve bu haberi dostlarına iletirler. (Ancak bu esnada yıldızla) taşlanırlar. Aldıkları gibi hiç saptırmadan onlardan gelen haber doğru olur. Ne var ki onlar o haberi aktarırlarken kendilerinden de yalan bir şeyler ilave edip öyle aktarırlar" Müslim, Selam, s. 1750-1; Tirmizi, (3224).
B- "Hz. Aişe'den (r.a.): "Peygamber'e (s.a.s) kahinler hakkında sordular; 'Onlar hiçbir şey değildir.' buyurdu. Dediler ki: 'Ey Allah'ın Resulü onların bazen söyledikleri doğru çıkmaktadır'
'Bu doğru olan sözdür. Cin onu kapıp dostunun kulağına söyleyiverir. Ne var ki onunla birlikte yüz tane de yalan katar'
Ahmed (V,87) ; Buhari, Tıb, 47,V, 28; Edep, 117,V,123; Tevhid, 57/2, V,218 ; Müslim, Selam, 12-3, s.1750.
Diğer taraftan 15/Hicr Suresi, 16-18. ayeti kerimelerde şöyle buyuruluyor: "Andolsun, biz gökte birtakım burçlar yarattık ve bakıp temaşa edenler için onu süsledik. Onları, taşlanmış her şeytandan koruduk. Ancak kulak hırsızlığı eden müstesna. Onun da peşine açık bir ateş alevi düşmüştür."
Malumunuz aynı konuda 37/Saffat, 8-10 ayetleri de mevcut.
Yukarıdaki hadisler bu ayetlerin bir tefsiri açılımı gibi görünüyorlar. Ayette peşlerine ateş alevi düşen, gaybi haberleri çalan cin/şeytanlarının yanıp kül olduklarına dair bir serahat yok. Hadisler de zaten bu noktadan sonraki durumu açıklığa kavuşturuyor.
O halde, temel sorum şu; bu hadislerle gaybı sadece Allah'ın bilebileceğine dair ayetler bir birini nakzetmiyor mu? Aradaki bu çelişki gibi görünen problemi nasıl çözeceğiz? Gaybi bilgileri kategorize etmemiz mi gerekecek. Hatırladığım kadarıyla mutlak gayb nisbi gayb diye bir ayırımdan söz ediliyordu...?
Diğer taraftan cinler yoluyla bazı doğru bilgilerin alındığına dair değerlendirmeleri de hep duyuyoruz ki söz konusu ettiğimiz hadislerle bu iddalar örtüşüyorlar gibi?
İnşaallah zihnimdeki problemi doğru ve vazıh bir şekilde ortaya koyabilmişimdir. Hakkınızı helal edin.


Hayrettin Karaman

Cevap:
Konu ile ilgili hadis rivayetlerinde verilen bilgilerin -detay bir yana- özüne baktığımızda ve bunları bir yandan akıl ve kesin bilgiler, diğer yandan Kur'an âyetlerinin ışığında değerlendirdiğimizde Resûlullah'ın (s.a.), Cahiliye devrinde olduğu gibi bugün de devam eden bir takım batıl inançları ve gaybı bilme iddiaların reddettiğini görüyoruz. Peygamberimiz, bugün de sık sık tekrarlanan "ama cincilerin, falcıların, medyumların... bazı dedikleri doğru çıkıyor" şüphesine de bir açıklama getiriyor. Bu açıklamanın özü şudur: Her şey Allah'ın ilmi, iradesi, kudreti ve yaratması ile olur. Allah Teâlâ madde âleminde yapacağı, yaratacağı bazı şeyleri meleklere bildirir, onlara vazifeler verir. Meleklerin bulunduğu ve bu bilgilerin alıp verildiği semâ, yüce âlem (mele-i a'lâ), yıldızlar gibi maddî varlıkların bulunduğu sema (maddi evren) değildir. Maddenin bittiği, arş ile ayrılan (arşın sınır olduğu) rûhânî (fizik ötesi) semadır. Cin şeytanları, bu rûhânî, gayr-i maddî semaya sokulmazlar. Sınıra yaklaşarak girmek istediklerinde ateş topuna benzer bir silahla ateş edilerek uzaklaştırılırlar. Ancak yaratılışları icabı sınıra kadar yaklaşınca bazı bilgi kırıntılarını, kulak hırsızlığı yoluyla elde ederler. Elde ettikleri bilgi az, eksik ve yetersizdir; bu sebeple onların gaybı öğrendikleri ve bildikleri söylenemez. Bu eksik bilgilerin yanına birçok yalanı, hurafeyi, batıl inanca esas teşkil eden bilgiyi katarak insan şeytanlarına (falcılar, kahinler, cinciler... bunlara dahildir) bildirirler. İşte insan şeytanlarının söylediklerinden bir kısmının doğru çıkmasının sebebi budur; yani doğru kısım, meleklerden çaldıkları kısımdır, yalan ve yanlış kısım ise kendilerinin uydurup adamlarına bildirdikleridir.
"Onları, taşlanmış her şeytandan koruduk" şeklindeki çeviri bize göre isabetli değildir. Zamiri semaya ait kılarak "Onu... koruduk" şeklinde çevrilmesi gerekir. Korunan maddi yıldızlar değil semâdır; yani meleklerin yeri olan ve şeytanların sokulmadığı madde ötesi âlemdir.
Yıldız kayması, göktaşları, gökte yanıp parlayan ve sönen gazlar... ile "cin şeytanlarının madde ötesi semadan kovulması için kullanılan ve mahiyeti de (ne olduğu da) bizce bilinmeyen silahı" birbirine karıştırmak doğru değildir. Peygamberimiz (s.a.) yıldız kayması ile ilgili bir Cahiliye inancını reddederken "şeytanlara karşı kullanılan ateş topu misali silah"tan da söz ettiği için bu ikisi birbirine karıştırılmış olmalıdır. Âyetlerde "şeytanlara karşı kullanılan silah"ın yıldız veya yıldız kayması olduğu söylenmiyor. Hadislerde böyle ifadeler veya îmâlar var; ancak mütevatir olmayan haberler (hadisler) itikad ve kesin bilgi için yeterli değildir; yani bilgi kaynağı olmaz.
Müslümanların, âyet ve hadislerin lafzı yanında amacını da göz önüne almaları, inanç ve davranışlarını buna göre ayarlamaları gerekirken, hadislerin asıl amacı olan "Cahiliye inanç ve anlayışlarının reddini, asılsız olduğunu" öğrenecek ve hala devam eden bazı saçmalıklardan kurtulacak yerde, din ve dünya hayatlarıyla bir ilgisi bulunmayan "ateş topu" silahının ne olduğunu merak etmeleri, yıldız kayması ile bunlar arasında aynılık ilişkisi kurmaları da düşündürücüdür.
Gayb bilgisi, gözle görülemeyen, daha doğrusu herkeste bulunan tabîî bilgi araçları ile elde edilemeyen bilgidir. Bu da ikiye ayrılır: Mutlak ve nisbî (göreceli). Kıyametin ne zaman kopacağı mutlak gayba örnektir, bunu Allah'tan başkası; tabîî olsun, icat edilmiş bulunsun hiçbir araç ile bilemez. Yağmurun ne zaman yağacağı, rahimde çocuğun varlığı ve cinsiyeti ise göreceli gaybe örnektir; bu bilgiler tabîî araçlara göre gayb bilgisidir, meteorolojik ve tıbbî araçlara göre insanların elde edebileceği bilgilerdir. Bu çeşit gaybı (göreceli gaybı), araçlar vasıtasıyla bilmek mümkündür; ancak bunu bilmekle insanlar gaybı bilmiş olmazlar; çünkü araç icat edilince onunla ilgili bilgi "gayb bilgisi" olmaktan çıkmıştır.
 

mehmet_16

New member
Katılım
31 Ağu 2006
Mesajlar
367
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
İnananlar ile inanmayanlar yarı yarıya,hadi bakalım...
 

Çilekeþ

New member
Katılım
10 Tem 2007
Mesajlar
243
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
33
Konum
Ýslambol
Astroloji'yi tam olarak kavramadan bu ankete katılmamayı düşünüyorum. Biraz daha detay verebilirmisiniz.? GAYBI Allah (C.C.)'dan başkası BILEMEZ.
 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
38
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
meteorolojiyi örnek alarsak insanlar yarin havanin kac derece oldugunu tahmin edebiliyor yaniladabiliyor biledebiliyor

bir sari renk ile diger bir rengi karistirdiginda hangi renge ulasacagini tahmin ediyor peki gaybi allahdan baska kimse bilemez derken ne anlama geliyor bu gayb bu kadar kisitlimida biz bunu buna esdeger veriyoruz tabikide degil kesin ve tahmin arasinda cok büyük farklar var ve yapan ile olusundakine sahitlikler birbiriyle ayni esdegerligi saglamazlar

nucm ilimide vardir ama bu ilim bir farz-i kifaye yada bir farz-i ayin yerine konmamistir bilakis yerilen ilimlere konmusturki sadece dünyevi bir ilimdir ve bu ilimden sen kar payi cikartmayi yegliyorsan ve kendi kibirini yükseltiyorsan hic girme ama bir hoby ise ve sen sunu diyorsan

bu benim bir hobyim ve ben sadece bununla ugrasirim o farkli

zaten inanmakla uygulamak arasinda büyük bir anlam farki var

bir siir yazma sanatina mübah kismina koyan imam-i gazali
nucm ilmini ise yrilen ilimler siralamasina koymustur hatta bununla ilgili bir örnek vererek

bir alim vefat eder müridlerinden biri alimi rüyasinda görür ve cehennemdedir alim

müridi sorar bunehal hocam ilmin ne oldu deyince

hoca
elini acarak üfler ve böyle uctu gitti der
 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
38
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
Meşhur bir Nasreddin Hoca hikayesi vardır. Hoca ve arkadaşları aşırı soğukların hüküm sürdüğü günlerde bir iddiaya tutuşmuşlar. Arkadaşları o soğuklarda kimsenin tüm bir geceyi dışarıda hiçbir ateş veya ısı kaynağı olmadan geçiremeyeceğini söylerken Hoca kendisinin bunu yapabileceğini söylemektedir.

Olur, olmaz derken Hoca bir geceyi dışarıda geçireceğini ve bunun karşılığında ise arkadaşlarından bir ziyafet istediğini, yapamadığı takdirde kendisinin ziyafet vereceğini söyler. Bir zaman sonra Hoca hakikaten soğuk bir geceyi dağ başında yalnız geçirir.

Hocanın sağ salim bu işi bitirdiğini gören arkadaşları, gerçekten hiç ateş yakmadan bunu nasıl yaptığını sorarlar. Hoca da karşı dağda bir kulübede yanan bir mum gördüğünü onu düşünüp içinin ısındığını söyler. Bunun üzerine arkadaşları itiraz eder ve hocanın karşı dağdaki bir mumla ısındığını ve iddiayı kaybettiğini söyleyerek ziyafet isterler. Hoca baskı karşısında mecburen kabul eder.

Ziyafet günü geldiğinde Hocanın evinde toplanan arkadaşları yemeği beklemeye başlarlar fakat hoca sürekli yemeğin pişmekte olduğunu söylediği halde yemek bir türlü gelmez. Sonunda “Şu yemeği bir görelim” deyip kalkıp mutfağa giderler ki, Hoca yemeğin bahçede piştiğini söyleyerek onları ağaca astığı koca bir kazanın yanına götürür. Kazanın metrelerce aşağısında bir mum yanmaktadır. Bunu gören arkadaşları. “Yahu Hoca koca kazan bu soğukta mumla kaynar mı?“ deyince. Hoca “İnsan aynı soğukta karşı dağdaki mumla ısınabiliyorsa kazan da elbet kaynar” diyerek onlara derslerini verir.

Yazımın başında bunu anlatmamın sebebi son zamanlarda popülarite kazanan astroloji konusuna girecek olmam. Aslında güzel düşünülüp güzel sebeplere bağlandığında hiç de kötü bir şey değil astroloji. Ama son zamanlarda bu konunun materyalist felsefeye malzeme yapılıyor olması oldukça üzücüdür. Rabbimizin elbette herşeyi bir sebebe bağlaması gibi, yıldız ve gezegen hareketleri de birşeyler anlatıyor mutlaka bizlere.

Ancak ilk anlattığı gerçek, kainattaki bu muhteşem nizamın bir yaratıcısının mevcudiyeti olmalı. Yani Allah’ın var ve bir olduğunun. Fakat herşey bunu gösterirken, insanlar yıldız ve gezegenlere tapar konuma sürüklenebilmekte, halis niyetlerle işe başlansa bile bir zaman sonra bu şuursuz varlıklara uluhiyet yüklenebilmektedir farkında olmadan.

İnsanın, yaratıldığı ilk günden 21. yüzyılın şu yaşadığımız günlerine kadar sürmüş olan en büyük meşguliyeti kendini tanıma çabası olmuştur. Bazı insanlar doğduğunuz gün ve saate göre sizin hayatınızın kısa bir özetini ve karakter özelliklerinizi verebildiklerini iddia ediyorlar. Böylece de bu “ezelden gelen” merakımız sayesinde epey iyi para kazanıyorlar.

Buna sebep olarak da doğduğumuz anda, esas olarak güneşin bulunduğu burç ve diğer bazı burçların ve gezegenlerin konumlarına göre ilgili yıldızlardan bazı ışınların bizi etkilediğini ve özelliklerimizi şekillendirdiğini söylüyorlar. Oldukça da enteresan yaklaşımları var konuya. Meselâ oğlak burcunda olanların keçi gibi inatçı olduğunu ya da yengeç burcundakilerin aynı bu böceğin yürümesi gibi hafifçe yan yürüdüğünü iddia ediyorlar. Bu dediklerimi hemen her astroloji kitabında görebilirsiniz.

Hadi insanları yıldız konumlarına göre tahlil etmek tamam da bu yıldızların oluşturduğu ve sadece bizim açımızdan bakıldığında bazı hayvan vb. şekillere benzetilen takımyıldızların insanlara da bu benzedikleri hayvanın karakterini vermeleri doğrusu pes dedirtiyor. Eğer yıldızlar bizi ışınlarıyla etkiliyorsa, hepimizde en yakın yıldız olan güneşin verdiği karakteristik özelliklerin bulunması gerekiyor. Çünkü eğer güneş ile dünya arasındaki uzaklığı gözünüz ile şu anda okuduğunuz dergi arasındaki mesafe olarak küçültürsek.

En yakın yıldız (Proxima Centauri ) Newyork’ta olacaktır. 40 cm. ötenizde yanan bir ateş varken birilerinin Newyork’ta yaktığı ateşin sizi etkilediğini söyleyebilir misiniz? Kaldı ki 12 burcu oluşturan yıldızlar bahsedilen yıldızdan çok daha uzaktadır. Örneğin yukarıda değindiğimiz en yakın yıldız olan proxima centauri yaklaşık 4 ışık yılı uzaktayken, Başak takım yıldızının en parlak üyesi Spica (alpha virginis) 281 ışık yılı uzaklıktadır. Yani Newyork örneğinden yaklaşık 70 kat daha uzak.! Bunu aynı ölçeğe koymaya kalksak mesafeler yetmiyor ve yine dünyanın dışına, uzaya çıkmak zorunda kalıyoruz... Bu yine de iyi bir örnek.

Bazı burçları oluşturan yıldızların içinde dünyadan binlerce ışık yılı uzakta olanlar bile var. Mesela Kova takımyıldızının en parlak iki üyesi alfa ve beta aquarius (Sadalmelik ve Sadalsuud) sırasıyla 1359 ve 2174 ışıkyılı uzaklıktalar. Bu durumu az önceki örneğe aktarırsak, Newyork’taki ateşi ayın da ötesine taşımak gerekiyor. Şimdi yazıya niçin Nasreddin Hocanın mum hikayesi ile başladığımı anlatabildim mi? Kaldı ki bu hikayedeki kazan-mum ilişkisi yıldız uzaklıkları ele alındığında çok insaflı kalıyor. Uzaklıklar konusunda bu bilgilerden sonra, şimdi bu konudaki başka yanlışlıklara dikkat çekmek istiyorum.

İnsanların burçları doğum gününde güneşin dünyaya göre bulunduğu veya geçmekte olduğu takımyıldıza göre belirleniyor. Örneğin her yıl Kasım ayının ilk yarısında güneş Akrep takımyıldızında bulunur ve bu günlerde doğanlar akrep burcuna dahil olarak kabul edilirler. Bu kişilerin özelliklerinin bu takımyıldızın etkisinde olduğu kabul edilir. Ancak büyük bir gerçek vardır. Güneşin bir burçta bulunduğu an aslında o burcun dünyaya en uzak olduğu andır. Çünkü söz konusu burcun dünyaya olan ortalama uzaklığına bir güneş dünya mesafesi daha eklenmiş olur.

Tabii eğer bir de gece doğduysanız güneşin o anda bulunduğu burçtan gelen ışınların dünyanın tüm toprak kaya ve magma tabakasını delerek size ulaşması lâzımdır. Çünkü güneşin bulunduğu burç güneşle birlikte batar ve gece dünyanın öteki tarafında kalır.! Neyse bu duruma da yükselen burç kavramıyla bir çare bulunmuş. Fakat burçları oluşturan yıldızlar arasındaki mesafe çoğu zaman bizim onlara olan uzaklıklarımızdan daha fazla. Bunu şöyle de ifade edebiliriz.

İstanbuldan doğuya bakan bir kişi en yakındaki İzmit ile en uzaktaki Kars ilimiz arasında iki boyutlu ölçekte sadece birkaç metre varmış gibi bir izlenime kapılır ancak arada bin kilometreden fazla mesafe vardır. Biz de uzaya baktığımızda derinliği algılayamıyoruz. Yanyana duran iki yıldızı birbirinin kapı komşusu zannediyoruz. Ancak aralarında binlerce ışıkyılı mesafe olabiliyor.

Belki de biz yakın olan yıldıza komşu zannettiğimiz diğerinden çok daha az uzaklıkta yer alıyoruz. Örneğin Akrep takımyıldızında birbirine çok yakın görünen Antares (Alpha Scorpii) ve Sigma scorpii yıldızları arasında en az 1277 ışık yılı mesafe vardır. Ama bunlardan bize yakın olanı Antares dünyaya 276 ışık yılı uzaklıktadır. Aynı takımyıldıza dahil edilen bu iki yıldızın aralarındaki mesafe bizim yakın olanı ile aramızdaki uzaklıktan 4 kat fazladır. Tabi bunu yeni öğreniyoruz. Daha önce bunların uzaklıklarını hesaplama şansımız yoktu. Ama insanlar binlerce yıldır bunları komşu zannediyordu.

Bir büyük yanlışlık ise geçmişteki şahsiyetlerin burçlarının hesaplanmasında yapılmaktadır. Dünyanın 26000 (yirmi altı bin) yılda bir tamamladığı bir spin (dönme) hareketi vardır ki bu yaklaşık her 2300 (iki bin üç yüz) yılda bir burçların bir kademe ileri kaymasına sebep olur. Yani 1 Ocak 2000 tarihinde doğan bir kişi oğlak burcundadır ama 1 Ocak M.Ö. 300 yılında doğmuş olan başka bir kişi kova burcunda olmak durumundadır. Yani Hz. İsa 25 Aralık M.Ö 1. yılında doğduğunda Güneş Kova burcundaydı. Fakat bu günkü gökyüzünde 25 Aralık 2000 tarihi Oğlak burcuna denk gelmektedir. Siz bu günkü duruma göre hesap yaparsanız geçmiştekilerin burçları yanlış çıkar ve bu konudaki çoğu istatistik bilgi birikimi yanlışlarla dolu olur.


Gezegenlere gelince Güneş yörüngesinde bugüne kadar keşfedilmiş 9 gezegenin en büyüğü olan Jüpiteri ele alırsak bu gezegenin dünyaya ortalama uzaklığı Güneşinkinin yaklaşık 5 katıdır. Güneş dünyadan hacim olarak 1 milyon 300 bin kat daha büyükken Jüpiter, sadece 1300 (bin üçyüz) kat büyüktür. Ayıca Güneş bir yıldız özelliği gösterirken Jüpiter dev bir gaz topudur. Güneşle Jüpiter arasındaki bu 1000 (bin) katlık farka bir de mesafeyi eklememiz gerekiyor. Fizikte ışık ve kütleçekim etkileri uzaklığın karesiyle ters orantılı olarak azalır. Yani Güneşe göre bize 5 kat daha uzak olan Jüpiter boyut farkıyla birlikte eğer bir yıldız dahi olsaydı 25 000 (yirmibeşbin) kat daha az etkili olacaktı üzerimizde. Böylece gezegenlerin en büyüğünün dahi ne kadar önemsiz kaldığı ortaya çıkmış oluyor Güneşin yanında.

Zaten bilimsel olarak kendini ispatlamış olan NASA veya ESA gibi büyük merkezlere bakarsanız ki, buralarda astroloji değil astronomi ilmiyle ilgili binlerce çalışma yürütülüyor; kesinlikle yıldızların veya Güneş sisteminin astrolojik özellikleriyle ilgili birilerini bulamazsınız. Çünkü bahsettiğimiz mesafeler ve özellikler oradaki bilim adamlarınca çok iyi bilindiğinden kimse müspet bilimin üzerinde kavramlarla vakit kaybetmez.

Sonuçta hayatımız üzerinde Rabbimizden başka bir tesir sebebi aramak boşunadır. Gaybı Allah’tan başka bilen olmadığı gibi onun kullarını yaratırken verdiği karakter ve diğer özellikleri de yıldızlardan gelen ışınlara bağlamak da yanlıştır. Dünyada birbirinin eşi iki insan yoktur. Aynı gün, aynı saat, aynı yer ve aynı anneden doğan eş yumurta ikizleri bile çok farklı karakterlere sahip olmaktadır. Kardeşliğin ötesinde bu ikizleri bağlayan genetik yapı da dahil olmak üzere binlerce sebep varken bu ayrılık niye? Eğer karakter ve kaderimize yıldızlar yön verseydi en azından bunun gibi ikizlerin her özelliğinin aynı olması gerekirdi. Ayrıca insana gerçek mânâda karakter ve diğer hissî özelliklerini veren varlık ruhtur. Ruhlarımız ise yıldızlardan önce yaratılmıştır.

Semada gördüğümüz harikulade düzen Yaratıcısını göstermenin yanında bazı olaylara gerçekten işaret ediyor olabilir. Fakat bu bizim maddi manevî özelliklerimizin kaynağı değil ama olsa olsa göstergesidir
 

feraknaz

New member
Katılım
20 Nis 2007
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
istanbul
gaybı bılme ıddıası bı yana karakter tahlılı yaparak ınsanları kategorıze etme cabası olan astrolojıye de ınanmıyorum..bılgı ve bılımle arası hoş olmayan toplumlarda boyle pagan ılmı safsatası gelışıyor maalesef..ınsanın mızacını etkıleyen basta genetık kodlarıdır..
 

GEZGÝN

New member
Katılım
27 Nis 2007
Mesajlar
1,010
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Konum
Hacý Bayram diyarýndan.....
astronomi ve astroloji farklı şeyler
bize sorulan astroloji ki bu ortalarda dolaşan bugün şu oldu öbür gün şu olacak cinsinden şeyler
ASTROLOJİYE İNANMAM
ama Kur'an'da da bahsi geçen şey astronomi ve bunun insanlar üstündeki etkisi kanıtlanmıştır.
geçenlerde bir konuda bunu belirtecek olmuştum ama bir arkadaş farklı anlayarak bunlar safsata demişti(birebir tabir bu değildi)
burada açıkladığım için memnunum
sağolun.
 
Üst Alt