Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Yahudiliğin tarihi

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,131
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Yahudiliğin tarihini bilmek ve bunu iyice kavramak için önce, "Siyonizm"i bilmek gerekir. Çünkü Siyonizm, yahudi tarihinin kaynağını teşkil etmektedir.
Siyonizm ve Siyonist kelimelerinin tarihi çok eskidir, iki bin yıldır kullanılan bu kelimelerin ne demek olduğunu bilmek için de önce, "Siyon" u bilmek ibrani dilinde "moşe" diye adlandırılan Hz. Musa ile Firavun arasında başlayan mücadeleden itibaren yahudi tarihine bir göz atmak gerekir.
Yapılan tarihi rivayetlere göre, Milattan önce 1200 yılları, Hz. Musa'nın peygamber olarak insanları hak dine çağırdığı yıllardır. O devirde israil oğullan, Mısır'da esir olarak bulunuyorlardı. Daha önce Hz, Yakup ve oğlu Hz. Yusuf'tan aldıkları hak ve tevhid dinine sarılarak, putperest Mısır'lılar arasında yaşıyorlardı. Kur'an-ı Kerim'de ve Ahdi Atik'de (Tevrat'da) oradaki hayatları hakkında bir çok şeyler anlatılır. Gördüğü bir rüya üzerine Firavun, doğan bütün yahudi erkek çocuklarının öldürülmesini emreder. O sıralarda doğan Hz, Musa'nın ise, bizzat Firavun'un sarayında büyütülmesi meşhurdur. Gençlik yıllarında bir Mısırlıyı kazaen öldürünce Mısır'dan kaçan Hz. Musa, Tür-i Sina'da, ilâhî vahye mazhar olur. Kardeşi Harun ile tekrar Mısır'a, Firavun'un memleketine gelerek onu hak dine davet etmek ister.
Bu günki muharref (değiştirilmiş) Tevrat'a göre ise, Mısır'da İsrailoğulları'nın, Firavun'un her türlü zulüm ve işkenceye maruz bıraktığı yıllarda Ahram denilen bir İbranili kişi yaşamıştı. Bu zat, Yokebedi adında bir kadınla evlenmiş ve ondan bir çocuk dünyaya getirmişti. Bu çocuğa "Musa" ismini vermişlerdi.
Yokebedi, Hz. Musa'yı doğurduğunda onu hemen gözlerden gizledi. Onun doğum haberi Firavun'a ulaşmamıştı. Onu, bir müddet yanında saklamış, işinin açığa çıkmasından korktuğu zaman ise, Allah ona, bir sandık hazırlamasını ve Musa'yı onun içine koymasını, sonra da zift ile sıvamasını ve nihayet onu Nil nehrine atmasını ilham etmişti. En sonunda da onun kalbini yatıştırıp Musa'nın gene kendisine döneceğini müjdelemiş, onu peygamber kılacağını da ona haber vermişti. Kur'an-ı Kerimde de buna benzer ifadeler ve bilgiler vardır.
Firavun'un adamları sandığı sudan çıkarıp da açınca, Firavun'un karısının gözleri hemen çocuk Musa'ya ilişti. Allah'ta, kalbine Hz. Musa'nın muhabbetini yerleştirdi. Kur'an-ı Kerime göre, Firavun'un karısı Asiye, kocasının bütün İsrail çocuklarının öldürdüğü gibi, onu da öldüreceğini anlamış ve Firavun'a şöyle demişti:
"Bu çocuk benim ve senin için bir göz aydınlığı... Onu öldürme, belki bize bir faydası dokunur, çocuktan mahrum edildikten sonra da umulur ki, onu oğul ediniriz."
(Kasas sûresi. ayet: 9)
Bunun üzerine Firavun, karısına uydu ve küçük Musa'yı ona bıraktı.
Bu sırada İsrailoğulları Mısır'da esir olarak yaşıyorlardı. Firavun'un gördüğü bir rüya üzerine bütün yahudi erkek çocukları öldürtmesine rağmen, Hz. Musa, bizzat Firavun'un sarayında büyümüş, gençlik yıllarında da bir kaza ile bir Mısır'lıyı öldürmesi üzerine, Mısır'dan kaçmış ve "Tür-i Sinâ"da ilâhî vahye mazhar olmuştur.
Çeşitli mucizeler gösteren Hz. Musa. kavmi ile Sina dağının bulunduğu çölde kırk yıl dolaşmış, İsrâiloğullanm Firavun'un elinden kurtarmış, Kızıldeniz'den geçmek sureti ile Mısır'dan kaçmıştır (Kasas sûresinin 9-45 ayetine kadar olan kısmı, Hr. Musa'yı anlatmaktadır. Doğumunu, büyümesini ve Mısır'dan nasıl çıktığını safha safha bildirmektedir Seyyid Kutup - F.: 2,).
Daha Şeria vadisinde iken, Arz-ı Mev'üd (vadedilmiş topraklar) ı ele geçirmeden vefat eden Hz. Musa'nın yerine Yoşua geçmiş, ve Yahudileri bu topraklara yerleştirmiştir.
Önce Silo şehri yakınlarında Gerezm dağında kurbanları takdim edebilecekleri bir "Mezbaha" inşa edilmiştir. Ancak, yapılan rivayetlere göre; Allah, emir ve yasaklarına hakkıyla riayet etmeyen Israiloğulları'nın başına İranlıları musallat etmiş ve onları M.Ö. 1100 yıllarında mezbahalarım yıktırarak memleketten kovdurmuştur.
Samuel'in başkanlığında kurulan krallık devrinden sonra (MÖ. 1015 yılında) Hz. Davut geçmiş, Kudüs kentini yahudiler için başşehir yapmıştır.
Bu krallık, yahudi tarihinde büyük bir önem taşır. Yahudiler bu devirde, yer yüzünün hakimliğini ele geçirmeye çalışmışlardır...
Bu krallığın en muhteşem devresinde Hz. Süleyman, "Siyon" dağında, ünlü "Süleyman Mabedini yaptırmıştır. Bu mabedin bugünkü yeri, Kudüs'te "Ömer Camii"nin bulunduğu sahaya rastlar. Günümüze kadar, bu mabedin sadece "Batı duvarı" nın kaldığı bilinmektedir. "Ağlama duvarı" denilen bu duvar, yahudiler tarafından kutsal bir ziyaret yeri olarak muhafaza edilmektedir.
Yahudilerin mukaddes kitapları; Ahd-i Atik ve onun ilk beş kitabını teşkil eden Tevrat'ta mabedin varlığı ile ilgili yüzlerce emir bulunmaktadır.
Anlaşıldığı gibi "Siyonizm" genel anlamıyla, Filistin dışındaki bütün yahudileri "Kazanılmış Topraklar" da toplamak sureti ile, "Süleyman Mabedini", "Siyon" dağında yeniden inşa etmek sureti ile tanınmışsa da, gerçek ve özel anlamıyla "Yahudinin; dünya hakimiyeti idealidir" ki, meşru olmasa bile bugün gayri meşru . olarak bunu gerçekleştirmişlerdir.
Bugünkü muharref ' (sonradan değiştirilmiş olan) Tevrat'a göre yahudiler; üstün ırk inancına sahiptirler.
Tekvin'de, Nehemya'da, Ezra'da "ırkçı" direktifler vardır. Tevrat'ta savaş, yahudiliğin topuzu, ihtilâl ise silâhıdır.
"Tesniye" adlı kitabın bir çok bölümlerinde ise yahudiliğin, milletlere ve insanlara karşı olan düşmanlığı, kini açık olarak yazılıdır.
Yahudi olmayan milletlerin kurdukları ve idare ettikleri hükümetlerinin, yahudi politikası için ele geçirilmesi gerektiği yazılıdır.
Rus ihtilâlini yapan Lenin, Troçki, Steklof, Marrof, Zivenief, Kamenef, Susanof, Sagarski, Bogdanof, Uruçki, Lârin, Ganeçki, Dan, Meşovski, Parvus, Riasanof, Martinof, Çernomorski, Solnzef, Piatsinki ve ötekiler birer yahudidir. Rus ihtilâlini aynı zamanda Yahudi bankerleri, finanse etmişlerdir.
Gelmiş geçmiş Amerika cumhurbaşkanlarının bir kısmı yahudidir. Bugün, Amerika'yı yahudiler idare ediyor. Amerikada bankalar, silah fabrikaları yahudilerin ellerindedir.
[/FONT]
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,131
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Yahudilerin babil'e sürgün edilmeleri

Yahudilerin babil'e sürgün edilmeleri

[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]M.Ö. 926'dan itibaren, Hz. Süleyman'ın halefleri arasındaki ihtilâfları, kanlı boğuşmaları yahudileri arka arkaya sürükledi. En iğrenç ahlâksızlık, hile, fuhuşun her çeşidi yahudilerin günlük hayatı oldu. Rehiboam zamanında zaten küçük bir beylik genişliğinde kalan yahudi ülkesi en sonunda ikiye ayrıldı:
1 - Merkezi Samaria olan israil devleti (Kuzeyde)
2 - Merkezi Kudüs'te olan Yahudi devleti (Güneyde) .
Bu iki kardeş devlet, uzun süre birbirleriyle savaştılar. Ve bu yüzden de zayıf düştüler. Önce israil krallığı, M.Ö. 721'de Asurlular tarafından yıkıldı ve sürüldü...
Yahudilerin bu andan itibaren, dinî ve siyasî guruplar halinde parçalanmaları daha da hızlandı. Nihayet, M.Ö. 597'de topluca Babil'lilerin saldırısına uğradı. Kudüs teslim oldu. Bir kısım yahudiler Babil'e götürüldüler. Ancak, Mısır taraftarlarının isyanı üzerine Nabukadnezar, tekrar Kudüs'ü işgal etti. Ve nihayet, M.Ö. 587 yılında şehir tamamen yıkıldı. Halkın bütünü Babil'e götürüldü.
Sürgün, Med Kralı Kurus'un M.Ö. 530'da Babil'i yıkması ile son buldu. Kuruş, yahudilerin Filistin'e döne bilmelerini sağladı. Ancak, yahudilerin bu yeni hamisi de yıkılmakta gecikmedi. M.Ö. 449'da, Elenler tarafından mağlûp edildi. Daha sonra Filistin, Makedon, ya'lıların eline ve Romalıların eline geçti. Makedonya'lılar devrinde, Elen kültürü Ortadoğuya yayıldı. Ve iskenderiye şehri, kuvvetli bir yahudi merkezi haline geldi ve bu arada Tevrat Yunancaya çevrildi.
Yahudileri, yetmiş sene esaret altında tutan Babil kralının iranlılar tarafından mağlup edilmesi üzerine yahudiler, tekrar Filistin'e geldiler. Yetmiş yıl sonra (M. Ö. 516 yılında) kutsal mabedi, ikinci defa aynı yerde yeniden inşa ettiler. Tarihte "İkinci Mabet Devri" diye anılan bu devir de uzun sürmedi. M.Ö. 332 yılında Büyük iskender'in doğu seferi sırasında bağımsızlıklarını tekrar kaybettiler. Din işlerinde serbest bırakılan yahudiler, her fırsatta isyan etmeleri üzerine Roma Kralı Ti. tus kesin bir harekâta girişerek çoğunu kılıçtan geçirdi. Kalanların çoğunu da dünyanın muhtelif yerlerine göndererek esir pazarlarında sattırdı. Mabetlerini ise, yerle bir etti. (M.S. 70) Bu tarih yahudilerin en büyük yas günüdür, her yıl bunu, yas günü olarak anarlar.
Mabetlerinin ortadan kalkması ve bütün yahudilerin sürülmesi üzerine, yahudiliğin bütün olarak ortadan kalkmasından endişe eden yahudi din adamları, "Yavnen şehrinde toplanarak bir okul açarlar ve burada dini öğretime başlarlar. Bu okul, bir kaç yüz yıl boyunca yahudilerin dinî merkezi olarak ayakta kalır. Bu arada kurulmuş olan Sinagog (Havra) müessesesi, dinde mabedin yerine ikame edilir. Sürgünde bulunan yahudilerin, dini emirleri nasıl olsa yerine getirecekleri hususunda kararlar alınır. Ve böylece bugünki şekliyle "Ortadoks Yahudilik" kurulur. İşte, bu tarihten itibaren de "Siyonizm" idealinin doğduğu görülür.
"Siyonizm" Filistin dışında kalan bütün yahudileri yine orada toplama ve "Süleyman Mabedi"ni, "Siyon" dağı üzerinde yeniden inşa etme idealidir.
iki asırda "Siyon" idealini gerçekleştirmek isteyen Yahudi karargahı, politik sahada buna en kuvvetli ve en emin vasıta olarak Mason Localarını, biçilmiş bir kaftan olarak bulmuştur. Parlak, aldatıcı, lüks lâflarla gafil topluluklara kendini kabul ettiren masonluk, bilmeden yıllık faaliyetlerin sonunda, "SİYON HOLDİNG ŞİRKETLERİ" olarak siyon ideali bilançosuna maddi ve manevi astromik kârlar kaydederler. Ve bu gün masonluk, bulunduğu ülkede SİYON HOLDİNG'in siyasî, iktisadî, ticarî, içtimaî şubesi ve bir ileri karakolundan başkası değildir.
Bir ahtapot gibi dünyanın her tarafına kollarını uzatan, ümit edilmedik her yerde kendisini derhal gösteren yahudi, "Dünya Hakimiyeti İdeali"ni gerçekleştirebilmek için sinsi ve gizli çalışmalarını, uydurma anayasalarla, saçma nizâmnâmelerle meşru göstermeye çalışmış karanlık cemiyetler, localar kurmuştur.
1904 tarihli "Arkhi" ve "İsrâelite" adlı kitapta özetle şu kayıtlar vardır:
"Yahudiler gayet iyi anladılar ki, diğer dinleri mahvetmek için en iyi vasıta masonluktur... Diğer din ve milletlerin inancını tezyif ve tahkir eden masonluk, yahudiliğin üstünlük ve muvaffakiyetine yol açmaktadır.
Yahudiler, diğer milletlerin zafiyetinden istifade ederek bütün dünyada geniş ölçülerde siyasi mevkii olan masonluğa girip, orada imtiyazlı mevkiileri ele geçirmişlerdir... Masonluk yahudiler için siyasi, içtimai ve kültürel davalarının gerçekleşmesine büyük bir vasıta olmuştur. Bir İngiliz yazan: "Mason, eğer doğuştan bir yahudi değilse, muhakkak suni bir yahudidir." demiştir."
[/FONT]
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,131
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Masonluk ve yahudilik

Masonluk ve yahudilik

[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Masonluğun, bir Yahudi kuruluşu olduğu su götürmez bir gerçektir. "Fermasonluk tarihi" adlı kitabın sh. 8 de aynen şöyle denir: "Hür masonlar, Yahudilerin dünya hakimiyeti plânını esas tutarak çalışırlar.

Yahudisiz hiç bir mason locası yoktur. Yahudi havralarında, hiç bir mezhep mevcut değildir. Orada, farmasonlarda olduğu gibi yalnız semboller vardır. Bundan dolayıdır ki, israil mabedi bizim tabii müttefikimiz, mabedimizdir..." (Akasya-1908-62).

Genellikle mesleki memur ve müstahdem olan masonlar, daha ziyade yabancı şirketlerde, iktisadi devlet teşekküllerinde, Bakanlıklarda, Ticaret ve Sanayi Odalarında, Belediyelerde, Emniyette, Bankalarda ve Üniversitelerde çalışırlar. Son derece menfaatlerine düşkün olan bu fesat ocağın kurtlan, iktidardaki biraderleri vasıtası ile birbirlerini kayırarak yüksek mevkiilere konarlar.
[/FONT]
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,131
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Israil devleti ve dünya imparatorluğu

Israil devleti ve dünya imparatorluğu

[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Masonların, kurtuluş tarihlerinden günümüze kadar çalışma ve faaliyetlerinin tek gayesi vardır. O da Filistin'de bir yahudi devleti (İsrail Devleti) kurmak ve onu siyasi ve maddi imkânlarıyla korumaktır. Evet, Filistin'de kurulan yahudi devleti İsrail, dünya masonları için sembolik bir devlettir. Dünya mason localarının bundan sonraki gaye ve hedefi ise, cihan hâkimiyeti ve imparatorluğudur. Bu gayelerini, Amerikan masonlarının genel merkezi tarafından çıkarılan "Dünya Mason İmparatorluğu)" adlı dergi ile ilân etmekten çekinmiyorlar.
Gerek bütün dünyada cereyan eden olaylar ve gerekse daha önce verdiğimiz bilgilerden Mason localarının çalışma faaliyetlerinin gaye ve maksadı açıkça anlaşılmıştır. Aziz İslâm toprakları üzerinde kimlerin hâkim olduklarını ve bu kişilerin kimlerin çıkarlarına hizmet ettiklerini değerli okuyucularımızın anlayışlarına bırakıyoruz...
Masonlar, dünya insanlarını aldatmak, gaye ve maksatlarına alet etmek için bazı sloganlar kullanırlar. Bu sloganların başında "hoşgörü, kardeşlik, hürriyet, eşitlik..." ve benzeri kelimeler gelir. Siyon liderlerinin protokollerinde, bu sloganların önemli bir yeri vardır.
Burada bizi ilgilendiren asıl nokta, masonların kullandıkları sloganların Siyonist kökenli olduğudur. Bunu kesin olarak anlamak için Siyon liderlerinin protokollerine bakmak yeterlidir. Bu hususta, Siyon liderlerinin Birinci protokolünde, şöyle denilmektedir:
"Gayelerimiz, bu hususları gerçekleştirmek için kullandığımız vasıtalar kadar güçlüdür. Bütün bu itaatsizliklerin ortadan kalkması merhametsiz ve kararından dönmez olduğumuzun bilinmesi, maksadımıza kâfi gelecektir. Çok eski zamanlarda halk kitleleri arasında "Hürriyet, Kardeşlik, Eşitlik" kavramlarını ilk defa biz telkin ettik. O günlerden beri her taraftan toplanmış câhil papağanlar tarafından bu kelimeler, durmadan tekrar edildi..." Bunların tekrarlan sebebiyle dünya, hakiki kurtuluştan mahrum kalmış, fertlerde yaygınlaşan aşağılık duygusunun baskısı sonucu, muhafaza edilen gerçek şahsi hürriyetini de kaybetmiştir.
Daha sonra aynı protokolde şöyle diyor:
"Hal bu merkezde iken, dünyanın dört köşesinde kopardığımız bu "Hürriyet, Kardeşlik, Eşitlik" yaygaramız işin iç yüzüne vakıf olmayan ajanlarımız sayesinde şevkle, heyecanla, bayrağımızı taşıyan bir sürü insan, saflarımıza katıldı..." Halbuki bu kelimeler, yahudi olmayanların refah ve saadetini, sulh ve sükununu, ahlâk ve imtiyazını ve devletlerinin temelini kemiren kurtçuklar gibiydi.
Masonluk, din ve siyasî davalardan uzak, hür insanlar meydana getirmeyi amaçlayan bir örgüt olarak zannedilir. Halbuki gizli localarına yükselen üyeleri üzerindeki açık hakikat, bunun tam tersini ortaya koymaktadır.
1886 senesi Fransız Meşrik-i Azam (Masonlukta üst mevkilerden biridir.) bülteninde şöyle deniyor:
"Din ve siyasetle ilgimizin olmadığını iddia ediyorduk. Bu bir aldatmaca mıydı? Doğrusunu söylemek gerekirse, polis kuvvetleriyle karşı karşıya gelmekten ve kanunlardan korkumuz, bizi gayelerimizi gizlemeye zorluyordu. Evet, biz siyasetle meşgul oluruz, yalnız ve sadece localarımızdaki siyasetle. Yüksek siyasetle değil."
Bundan da öte mason locaları, sonunda masonluk adına casusluk yapmaları ve kendi milletlerine ihanet ederek, masonluğun gayelerini yerine getirmeleri için üyelerini, halkı, içindeki sosyal durumları ne olursa olsun asker gibi eğitirler.
Bu nedenle, gayelerine hizmet etmeleri için masonlar, masonluk localarına, dejenere edilmiş kişileri alır ve onları kendi devletlerinin kilit noktalarında görev almalarına yardım ederler.
o
1884 Mason Locaları kongresiyle ilgili olarak "Âsa-ru'1-Masoniyye" adlı kitapta şu ifade yer almaktadır:
"Yetkiyi ellerinde bulunduran masonların, idareye masonları getirmeleri, bu makamlara onları yaklaştırmaları, idarede onların sayılarını çoğaltmaları gerekir."
Yine aynı kaynak şöyle diyor:
"Mason, bir ülkenin vatandaşı olabilir... Ama her şeyden önce mason olmak kaydıyla. Bundan (yani bütün kalbi ile masonluğa bağlandıktan) sonra, memur yahut milletvekili veya cumhurbaşkanı da olabilir. Ançak, ilhamını daima masonluk fikirlerinden almalıdır.
Sosyal durumu ne kadar yüksek olursa olsun, anlamak istediği şeyleri mevkiine değil, muhakkak mason localarına soracaktır."
Masonluk siyasi rolünü, Rusya'daki Bolşevik ihtilâlini hazırlarken, tatbiki olarak denedi. Karl Marks, Mason İşçi Localarından birinin üyesi idi. Bu ihtilâlde komünizm; düşünce, uygulama ve gaye bakımından dünya Siyonist hareketiyle ittifak içindeydi.
1904 Fransız Meşrik-i Azam bülteninde şu ifadeye yer verilmiştir:
"Marksizm, Masonluğun eseridir. Çünkü kurucusu Karl Marks ve Engels, İngiliz Locasına bağlı 31. dereceden iki masondu. Onları, gizli masonluk cemiyeti idare ediyordu. Nitekim gizli masonluğun yardımıyla meşhur Komünist Bildirisi yayınlandı."
Bu girişte sunacağımız bilgilerden tek gayemiz, emperyalist yahudinin fikrî yönünü incelemek olduğu için masonluk faaliyetlerini sadece, araştırmamızın uygunluğu çerçevesinde inceleyeceğiz.
Masonluk hareketlerini, aşağıdaki noktalarda toplayabiliriz:
a -- İnanç hürriyeti adına düzenlenmiş sloganlarda, dinlere karşı güveni sarsmak. Bu büyük tehlikenin, bu açıdan boyutlarına daha önce işaret etmiştik.
İslâmi açıdan din, müslümanların dışındakilerde olduğu gibi sadece ayinler meselesi ve ibadet törenlerinden ibaret değildir. O, hem hayat hem de ölümle ilgilenir. Hayat ve kâinata bakış açımızla yine bu konudaki din! tutumumuz aynı olduğu için fikri açıdan bile din, bütün meselelerimizin temelidir. Bu sebeple hayat ve kâinat hakkında düşüncemizi ve bunlarla alâkalı görevlerimizi din tayin eder. Kanaatimize göre din, fikrin ta kendisidir.
b - Masonluk, mutlak gizlilik esasına dayanır. En üstün öğretim usulü sözlü metotlara göre yapılır. Eğer masonluk yapıcı bir fikir olsaydı, taraftarları bunu çekinmeden açıklar, başka fikirlerle çarpışması için onu insanlara takdim ederlerdi. Neticede, ya tutunur veya kaybolur giderdi.
c - Masonluk, üyelerinin sadece dünyada yükselmelerini hedef alan dünyevi bir gayeye sahip olduğunu iddia eder. İslâmî görüşümüze göre bu, yıkıcı ve fikri bir tutumdur. Bize göre din ve dünya birdir. Aralarında ayrılık yoktur. İslama göre dünyada yükselme, İslâm'ın koyduğu sınırlar içinde yapılmalıdır.
d - "Mason hür olmalıdır" teziyle masonluk, kendisini bütün düzen ve inançların baskısından kurtarıcı olarak görür. Böyle bir tez, hürriyet ile dini birbirinden ayırmak için tutulmuş çirkin bir yoldur. Biz müslümanlara göre, her ikisi de tek bir meseledir. Dinimizin esası, bir taraftan insanın yaratıcısını tanımasına mani olan, diğer taraftan da hayata hâkim olma vazifesi
ile insanlık seviyesine yükselmesine engel teşkil eden bütün bağlardan, zâlim güçlerden ve coğrafi baskı faktörlerinden insanı kurtarıp hürriyete kavuşturmaktır.
e - Masonluk, idare ve komuta localarına geçecek olan dindarları kabul etmez. Kervanına ancak, vatan ve inançlarına olan sevgilerinden önce, kendilerine sevgiyi garanti eden kimseler katılabilir. Fikri açıdan bunun manası, halkın idaresini elinde bulunduran ve hayata hâkim olan kişilerde, bulunması gereken temiz değerleri alt üst etmektir. Toplum idaresini eline alan bir yöneticide aslolan, İslâm'ın tayin ettiği ölçülere uygun olmasıdır. Adalet ve istikâmeti sağlayan ölçüler, sadece bunlardır. Ama masonlara göre idareye yalnız, uşak ve hainler lâiktir. Bundan daha büyüt felâket mi arıyorsunuz?
f - Masonluk, Allah'ı tanımayan bir hükümet meydana getirmeyi gaye edinir. Dünya bu hükümeti, Sovyetler Birliğinde Büyük Komünizm ihtilâlinde denedi. Bu tatbikatla insanı, yaratıcısı tarafından bahsedilen insanlık mertebesinden indirip sadece, mide ve cinsî organ sahibi bir canlı haline getiren fikri yıkımın boyutları, açıkça ortaya çıktı. Artık komünizm nazarında insanın tek gayesi, bu iki organı tatmin etmek ve hayvanlar gibi sadece üretim birimi olarak çalışmaktır. Bu bir nevi. Peygamberlerden önceki ilkel devirlere dönüş demektir.
g - Masonluk, dinler karşısındaki mücadelesinin gayesine, ancak dinle devleti birbirinden ayırmak sureti ile, ulaşacağını kabul eder. Bu ayrılık, başka dinlerde caiz olsa bile müslümanlara göre, katiyyen caiz değildir. Bize göre, din demek devlet demektir. Hangi mevkide olursa olsun işinde samimi olarak çalışan, herkes, sanki namaz kılıyormuş gibi sevap alır, Bizim açımızdan genel manada, din yolunu tutanlarla dünya yolunu tutanlar arasında hiçbir tezat yoktur.
Dinimizde, cihâdın en üstünü, zâlim idareciye karşı hakkı söylemektir. Erkek, aile bireylerine baktığı, hanımını helâl kazançla beslediği zaman Rabbine yaklaşır ve sevaba nail olur. Hatta kişi, kendisinin ve eşinin iffetini korumak gayesi İle eşiyle beraber olduğu anda bile dinî vazife içinde sayılır. Bize göre, dinle devlet arasında kesinlikle ayrılık yoktur.
h - Masonluk, babaların evlâtları üzerindeki eğitim, itaat ve gözetim konularındaki haklarını inkâr eder. Bu otoriteyi yıkmak yahut onu mason localarının eline vermek ister. Babanın bu hakkı, söyledikleri gibi bir baskı değildir. O sadece bir koruma, sahip çıkma ve aileye iyiliktir. Doğru yoldan ayrıldığı zaman babaya itaat edilmemesi de gösteriyor ki, İslâmda bu otorite sınırsız değildir. Kurân-ı Kerîmde bu hususta şöyle buyrulmaktadır:
"Eğer onlar, sence ilimde (bilgileri) olmadıkları herhangi bir şeyi bana eş tutman üzere seni zorlarlarsa, kendilerine itaat etme" (Lokman Sûresi ayet:15)
Ama normal durumlarda anne ve babaya iyi davranmak, Allah'a ibadet etmeye yakın bir vazifedir. Bu hususta da şöyle buyurulmaktadır:
"Rabbin: "kendinden başkasına kulluk etmeyin, anne ve babaya iyi muamele edin" diye hükmetti." (El- İsra Sûresi ayet: 23)
Bu sevgi ve iyi davranışlarla aile, yaradılışındaki şefkat ve merhametin tadını duyar. Bu alâka ortadan kaldırılırsa, fikri açıdan bunun manası, insanı hayvanlardan daha aşağı bir duruma düşürmektedir.
Emperyalistlerin ve Siyonistlerin müslümanları içten yıkmak için kurdukları cemiyetin en aktifi olması bakımından masonlukla ilgili son sözümüz, 15. protokol olacaktır. Bu protokol masonluğun, müslümanlara karşı yürütülen düşmanlığın rolünü, parçalama ve yıkma konusundaki çirkin plânlarını belirtmekte ve ayrıca bu plânlarla kimlerin aldanacağını, insanları tuzaklarına düşürecek ruhî dejenere ve zaaf hallerini açıklamaktadır. 15. Protokol:
"Biz, masonluk faaliyetleriyle insanlara rehberlik eden tek milletiz. Bu çalışma ve faaliyetlerinin gizlice nasıl idare edileceğini de bilen yegâne millet, gene biziz. Yahudilerin dışındaki milletler, masonluğa ait bir çok şeyleri bilmezken, biz her çeşit faaliyetlerimizde nihai gayenin ne olduğunu biliriz."
"Halbuki yahudilerden başkaları sadece halen lâzım olan geçici menfaatleri düşünürler. Gururlarını okşayan şeylerle yetinirler. Taşıdıkları asıl fikirlerin kendi fikirleri olmadığını, onları bizim ilham ettiğimizi farkedemezler.
Bunlar, basan heyecanına ve alkışlanmaya susamış insanlardır. Biz de onu bol bol dağıtır, cimrilik yapmayız. Onlara, bu başarıya ulaşmaları için imkân tanırız ki, gösteriş budalası ve farkında olmadan kendi görüşleriymiç gibi fikirlerimizi benimsemeyen herkesi, hizmetimizde böylece kullanabilelim.
Kollektivizm ilkesine bağlı sembolik fikirlerle, insanların şahsiyetini yoketmek için onları oyuncak atlan sırtında hayâl âlemine doğru ilerlemeye terkederiz.
Onlar, kollektivizm ilkesi altında yaşama kuruntusunun, her yaratığın başkalarından ayrı olduğu esasına dayanan temel şahsiyet kanununa zıt olduğunu, bu gü ne kadar anlamadılar. Bundan sonra da
[/FONT]
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,131
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Masonlukla aldatılanların sonu

Masonlukla aldatılanların sonu

[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Yahudilerin, yahudi olmayan mason locası üyelerine hazırladığı sonuç, şöhret, mevki ve diğer boş arzulara kapılıp da farkında olmadan başını kasabın bıçağına uzatan gafillere lâyık bir sonuçtur.
15. Protokolün devamında aynen şöyle deniliyor:
"Biz hür masonları, kardeşlerden (yani suç ortakları) başka hiç kimsenin gerçekten en küçük bir tereddüt göstermeyeceği şekilde yavaş yavaş ölüme sevkedeceğiz. Hatta, başta kurbanların kendileri bile bu hususta, katiyyen şüphelenmeyeceklerdir. Buna benzer metotlarla hür masonların kafasını kurcalayan sahalarda, emirlerimize karşı itirazı tamamen yok, edeceğiz..."
Değerli okuyucular, gördüğünüz gibi masonluk ve yahudilik insanlık için ve insanlığın geleceği için en büyük tehlikedir. Seyyid Kutub, ileride okuyacağınız gibi bu büyük tehlikeye değinmekte ve İslâm dünyasını bu hususta uyarmaya çalışmaktadır. Yüce Allah, bütün insanlığı ve İslâm dünyasını, siyonizmin şeninden ve gizil emellerinden korusun. Birlik, beraberlik, şuurlanmayı ve uyanmayı nasip etsin !


Prof. Seyyid Kutub'a teşekkürler, Allah (cc) ramet eyleye...
[/FONT]
 

iron man

New member
Katılım
8 Eki 2009
Mesajlar
9
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yahudiliğin tarihi Tevrat'tır. Kenan uygarlığından ayrılıp kendi milletlerini kurmak isteyen yahudiler, geçmişlerine atıf yaparak uydurdukları efsanelerle 1000 yıla yakın uzun bir sürede aşama aşama bu tarihi yazmışlardır.
 
Üst Alt