Altmış dakikalık zamana gömülecek dakikalarım…
Hafakanlı kafatasım dökecek eteğindeki taşları, kareli kağıtlar üstüne… Bir sayfa yetmeyecek, ikincide üçüncüde dördüncüde… Geleceğin bilinmeyen avuçlarında dolaşacak.Şaşacak lafızlar!Gelecekten paye olmayacak akıl aralığına. Önce adım adım solumaya çalışırken âtiyi, emin adımlar durmaya yeltenecek.Bir dakika belki bir lahza âtinin gözleri hal-i hazırın gözlerinde…
Cesaretin sağlam ayakları maziye dönecek. Can hıraş bir korku saracak damarlarını.Gözleri gözlerine değmenin ateşinde yanarken koşmaya başlayacak.Koşacak koşacak…Hırıltıdan boğulacak nefesi.Koşacak geleceğin gelmemiş dakikalarından,yangın tufanı handikaplarından.Mazi sığınağı olacak.Koşacak sırtında taşıdığı libâsı, terli terli…
Cemalimde adı konmamış hissiyatımın ayak izleri… Cemalimi yer çekimine mağlup etmenin gayretindeler.Kulaklarıma varan kavislerin hatlarını çekip çıkarıyorlar.Çizgileri yok oluyor dudaklarımın…Aynaya bakamayacak kadar korkuyorum yüzümden;simama çöreklenmiş ne menem hallerden…
Bir sıcaklık hissediyorum şuramda; beynimin kıvrımlarında. Buruk buruk kafatasım. Harareti artmakta her geçen dakika…Ejderhalar ürküyor yangınlarımdan.Yayılıyor varlığımı mülk edinmiş ateş.Ümidi takınmış kanatlarımı yakıyor tek tek… Hiçlikte kayboluyorum…
Var olmak… Var olmak…
Fâniye yuvarlanan her dakika sonrasında, yeniden hayata bulanacağıma inanmak istiyorum. Bir var oluşla var olsun bedenim;bir dirilişle gelsin kendine. Yangınlarımı soğursun şanlı ilacı zamanın… Merhem olsun hendekleşen yaralarıma…
Bir taşın sonunu bilemeyeceği bir atılışta erimekte bedenim. Tırnak uçlarımdan tutunmuşum meğer sarıldığım sandığım hayata. Bir el yeter düşmeme;bir elin tek parmağı yeter, derken feryad-u figan yayılıyor varlık sahnesinin koridorlarına:
“Yok olmak istemiyorum!...Var olmalıyım.”
Öyle bir var oluşla var olmalıyım ki yokluk, acısını üfleyememeli ensemden…
Derinlerden çekip çıkarmalı bir el beni. Tutup kıvrılmış tellerinden saçlarımı yüzeye çıkartmalı. Tuzlu kabarcıkları yerleştirecek yer bulamayan içimden hayata döndürmeli beni.Suyun soğuk elleri gezinmeli çehremde…
Anlıyorum şimdi, yeniden bir kez daha…
İnce bir sınırdan geri döndüm yine. Ölü bir kıyıdan geri geldim yine…
Hayat! Hayat! Sana bulanmak istiyorum. Varlık sahnesinde hep olmak istiyorum.
Var oluş! Var oluş! Seni istiyorum.
Bir çekişle, bir kopuşla yokluğun hiç ellerinden “var olmak, var olmak” istiyorum!...
Hafakanlı kafatasım dökecek eteğindeki taşları, kareli kağıtlar üstüne… Bir sayfa yetmeyecek, ikincide üçüncüde dördüncüde… Geleceğin bilinmeyen avuçlarında dolaşacak.Şaşacak lafızlar!Gelecekten paye olmayacak akıl aralığına. Önce adım adım solumaya çalışırken âtiyi, emin adımlar durmaya yeltenecek.Bir dakika belki bir lahza âtinin gözleri hal-i hazırın gözlerinde…
Cesaretin sağlam ayakları maziye dönecek. Can hıraş bir korku saracak damarlarını.Gözleri gözlerine değmenin ateşinde yanarken koşmaya başlayacak.Koşacak koşacak…Hırıltıdan boğulacak nefesi.Koşacak geleceğin gelmemiş dakikalarından,yangın tufanı handikaplarından.Mazi sığınağı olacak.Koşacak sırtında taşıdığı libâsı, terli terli…
Cemalimde adı konmamış hissiyatımın ayak izleri… Cemalimi yer çekimine mağlup etmenin gayretindeler.Kulaklarıma varan kavislerin hatlarını çekip çıkarıyorlar.Çizgileri yok oluyor dudaklarımın…Aynaya bakamayacak kadar korkuyorum yüzümden;simama çöreklenmiş ne menem hallerden…
Bir sıcaklık hissediyorum şuramda; beynimin kıvrımlarında. Buruk buruk kafatasım. Harareti artmakta her geçen dakika…Ejderhalar ürküyor yangınlarımdan.Yayılıyor varlığımı mülk edinmiş ateş.Ümidi takınmış kanatlarımı yakıyor tek tek… Hiçlikte kayboluyorum…
Var olmak… Var olmak…
Fâniye yuvarlanan her dakika sonrasında, yeniden hayata bulanacağıma inanmak istiyorum. Bir var oluşla var olsun bedenim;bir dirilişle gelsin kendine. Yangınlarımı soğursun şanlı ilacı zamanın… Merhem olsun hendekleşen yaralarıma…
Bir taşın sonunu bilemeyeceği bir atılışta erimekte bedenim. Tırnak uçlarımdan tutunmuşum meğer sarıldığım sandığım hayata. Bir el yeter düşmeme;bir elin tek parmağı yeter, derken feryad-u figan yayılıyor varlık sahnesinin koridorlarına:
“Yok olmak istemiyorum!...Var olmalıyım.”
Öyle bir var oluşla var olmalıyım ki yokluk, acısını üfleyememeli ensemden…
Derinlerden çekip çıkarmalı bir el beni. Tutup kıvrılmış tellerinden saçlarımı yüzeye çıkartmalı. Tuzlu kabarcıkları yerleştirecek yer bulamayan içimden hayata döndürmeli beni.Suyun soğuk elleri gezinmeli çehremde…
Anlıyorum şimdi, yeniden bir kez daha…
İnce bir sınırdan geri döndüm yine. Ölü bir kıyıdan geri geldim yine…
Hayat! Hayat! Sana bulanmak istiyorum. Varlık sahnesinde hep olmak istiyorum.
Var oluş! Var oluş! Seni istiyorum.
Bir çekişle, bir kopuşla yokluğun hiç ellerinden “var olmak, var olmak” istiyorum!...