Ayrıca;
Ayrıca;
Bak mehmet_16. Senin baz aldığın zahiri ilim, bu aşağıya alıntıladığım makaledeki gerçeği bulana kadar canı çıktı. Oysa Kur'an endeksli bir hayat yaşayan alim müslümanlar ise 14 yüzyıldır bu gerçeği bilerek yaşadılar.
Atomdaki Elektron Mucizesi
Hava, su, dağlar, hayvanlar, bitkiler, vücudunuz, oturduğunuz koltuk, kısacası en ağırından en hafifine kadar gördüğünüz, dokunduğunuz, hissettiğiniz herşey atomlardan meydana gelmiştir. En gelişmiş mikroskopların bile göremeyeceği kadar küçük bir alanda dönüp-duran onlarca elektron, atomun içinde çok karışık bir trafik meydana getirir. Burada dikkat çeken en önemli nokta, çekirdeği elektrik yükünden oluşan bir zırh gibi kuşatan bu elektronların atomun içinde en ufak bir kazaya yol açmamalarıdır. Üstelik atomun içinde yaşanacak en ufak bir kaza felakete sebep olabilir. Ama böyle bir kaza asla gerçekleşmez; tüm işleyiş mükemmel bir düzen ve kusursuz bir sistem içinde devam eder.
Elektronlar, taşıdıkları elektrik yükü itibariyle fizik kurallarına uygun hareket ederler. Bu fizik kuralları "aynı elektrik yüklerinin birbirini itmesi ve zıt yüklerin birbirlerini çekmesi"dir. Normal koşullarda hepsi eksi yüklü olan elektronların bu kurala uyup birbirlerini itmeleri ve çekirdeğin etrafından dağılıp-gitmeleri gerekir. Ancak durum böyle olmaz. Eğer, elektronlar çekirdeğin etrafından dağılsaydı, tüm evren boşlukta dolaşan proton, nötron ve elektronlardan ibaret olurdu. İkinci olarak; artı yüke sahip olduğu için çekirdeğin eksi yüklü elektronları kendine çekmesi ve elektronların da çekirdeğe yapışmaları gerekirdi. Böyle bir durumda da çekirdek bütün elektronları çeker ve atom kendi içine çökerdi.
Ancak bunların hiçbiri gerçekleşmez. Elektronların saniyede bin kilometrelik olağanüstü kaçış hızları, bu parçacıkların birbirlerine uyguladıkları itici kuvvet ve çekirdeğin elektronlara uyguladığı çekim kuvveti çok hassas değerler üzerine kurulmuştur. Sonuçta atomdaki bu muazzam sistem dağılıp parçalanmadan sürüp gider. Bütün bu ince hesaplar, tek bir atomun bile başıboş olmayıp, Yüce Allah'ın denetiminde hareket ettiğinin ve kainatın bir hikmet üzere yaratıldığının delillerinden sadece bir tanesidir.
Zehirli Tüycükler
Isırganotu denen otsu bitkilerin yapraklarının üst yüzeyinde pek sert olmayan ince tüyler ve her tüyün dibinde yakıcı bir sıvı içeren küçük kesecikler bulunur. Bu kesecikler bitkinin savunma mekanizmasıdır. Bitkiye bir canlı dokunduğu anda bu tüylerin keskin uçları o canlının derisini deler ve keseciklerde bulunan yakıcı sıvı deliklerden içeriye sızarak deriyi kızartır, kaşıntı ve ağrıya neden olur. Bu bitkinin böylesine üstün bir savunma mekanizmasına sahip olması, Allah’ın yaratma sanatının örneklerinden biridir. Rabbimiz bizlere, Kendisi dışında hiçbir gücün birşey yaratamayacağını Kutsal Kitabımız Kuran-ı Kerim’de şöyle bildirmiştir:
"Bu, Allah'ın yaratmasıdır. Şu halde, O'nun dışında olanların yarattıklarını bana gösterin. Hayır, zulmedenler, açıkça bir sapıklık içindedirler." Lokman Suresi : 11
Düşündürücü Meyveler
Günlük yaşantımızda yediğimiz besinlerin nimet olarak pekçok özellikleri vardır. Örneğin her mevsimde ayrı özelliklerde meyvelerin bulunması büyük bir nimettir.
Kışın insanların en fazla vitamine ihtiyaçları oldukları dönemde, mandalina, portakal ve greyfurt gibi C vitamini yönünden zengin meyvelerin olması; yazın da insanların susuzluğunu gidererek ferahlamalarını sağlayan kiraz, kavun, karpuz, şeftali gibi bol sulu meyvelerin çıkması Allah'ın insanlara bir lütfu ve nimetidir.
Düşünülmesi gereken diğer bir konu da bu hem lezzetli hem de faydalı meyvelerin hepsinin aynı kara topraktan çıkmasıdır. Örneğin çilek, görüntüsü ve tadı ile çok özel bir meyvedir. Üzerindeki motifleri, kırmızı rengi ve yeşil yaprakları ile son derece estetik görünüme sahip bu meyve, Allah'ın yaratma sanatının örneklerinden sadece biridir. Tadındaki ve kokusundaki güzellik, çekirdeksiz ve kabuksuz olduğu için yenmesinde hiçbir güçlük olmaması insana yerken büyük kolaylık sağlar. Toprağın içinde yetişen bir meyvenin bu kadar güzel ve çarpıcı bir renge, bu kadar güzel bir kokuya sahip olması, onu ve evrendeki tüm varlıkları örneksiz yaratan Yüce Rabbimiz'i bizlere tanıtır. Bir Kuran ayetinde şu şekilde bildirilmektedir:
"Allah, gökleri ve yeri yaratan ve gökten su indirip onunla size rızık olarak türlü ürünler çıkarandır…" İbrahim Suresi: 32
Etten Jeneratör
Bir kalbi vücudun dışına çıkarırsanız kendi enerjisini tüketene kadar hiçbir bağlantısı olmadan çalışmaya devam eder. Kalbe gerekli kan sağlandığında, tüm sinir bağlantılarından ayrılsa bile saatlerce atar.
Burada ilginç bir durum söz konusudur. Bu ilginç durumu incelemek için kasların nasıl çalıştığını kısaca hatırlayalım; bir kasın çalışması için beyinden ya da omurilikten gelecek bir emre ihtiyaç vardır. Bu emir gerçekte sinir sistemi yoluyla iletilen bir elektrik sinyalidir. Kalbin yapısı tamamen kas dokusundan oluştuğu için, dakikada yaklaşık 70 kez atan kalbe dakikada 70 defa elektriksel uyarı yapılması gerekmektedir.
Ancak biraz önce belirtildiği gibi, bütün sinirsel bağlantıları kesilen ve vücudun dışına çıkartılan bir kalp bir süre daha atmaya devam eder. Bu durum akla, "bu kasılma emirlerinin nereden geldiği" sorusunu getirecektir.
Söz konusu durumu inceleyen bilim adamları çok şaşırtıcı bir durumla karşılaştılar. Kalbin içinde kendi elektriğini kendi üreten bir jeneratör bulunmaktaydı. İnsan vücudundaki et parçalarından bir tanesi olan kalpte bulunan ve yine etten yapılmış bir jeneratör…
Bilindiği gibi jeneratör enerji kesintisi durumunda devreye girerek enerji üretimine devam eden ve makinaların zarar görmesini engelleyen bir alettir. İnsan vücudundaki en hayati organlardan bir tanesi olan kalp de herhangi bir enerji kesintisi karşısında zarar görmemesi için bu tür bir korumaya alınmıştır. Kalbin bir an durması vücutta son derece önemli hasarlara neden olabilir, hatta sonucu ölüm olabilir. Bu yüzden kalbi çalıştıracak elektrik sistemi kesintisiz bir şekilde işlemelidir. Bu elektrik sistemini inceleyen bilim adamları çok daha şaşırtıcı gerçeklerle karşılaştılar. Kalp yalnızca mikro bir jeneratör değil, birbiri içine geçmiş birçok bağlantıya sahip, programlı ve sistemli bir elektronik devreler bütünü sayesinde çalışmaktaydı. Bu elektronik kontrol ve yönetim sistemi, böbreklerden beyne, atardamarlardan hormonal bezlere kadar birçok etkenle işbirliği içindeydi.
Bilim adamlarının çok yakın bir dönemde keşfettiği, kalpteki bu kusursuz tasarım unutulmamalıdır ki, milyonlarca yıldır kesintisiz işlemektedir. Hiç istisnasız şimdiye kadar yaşamış olan on milyarlarca insanın tamamında bu sistem mevcuttu. Şu anda dünya üzerinde yaşamakta olan milyarlarca insanın da kalbi aynı kusursuz sistemle çalışmaktadır ve bundan sonra yaşayacak insanlarda da bu sistem var olacaktır. Bu, Allah'ın kusursuz yaratmasıdır.
"Sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır." Casiye Suresi : 4
Yani demem o ki; kalkıp da zahiri ilimlerin ışığında manevi ilimlere bulaşma. Önce Dini bir eğitimin faydasına ve yararına iman edip bu yola baş koy. Ondan sonra zahiri ilimler ışığı ile manevi ilimlere yönel. Yoksa; içinden çıkamaz bir duruma gelirsin ve hatları yakar dumura uğrarsın.
mereklısına: Kaynak, harunyahya.org